logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aydın Cıngı ve Satı Sibel Cıngı [1.B.], B. No: 2015/16601, 6/3/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYDIN CINGI VE SATI SİBEL CINGI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/16601)

 

Karar Tarihi: 6/3/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Hüseyin MECEK

Başvurucular

:

1. Aydın CINGI

 

 

2. Satı Sibel CINGI

Vekili

:

Av. Arzu BECERİK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamuoyunda Gezi Parkı olarak adlandırılan olaylarda polisin gösteriye müdahalesi sırasında evine gaz fişeği isabet eden başvurucuların yaptığı suç ihbarı neticesinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinin maddi ve manevi varlığın korunması, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/10/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Sırasıyla 1939 ve 1944 doğumlu olan başvurucular Satı Sibel Cıngı ve Aydın Cıngı İstanbul'un Şişli ilçesinde ikamet etmektedir.

8. Başvurucu Satı Sibel Cıngı’ya olaydan on ay kadar önce akciğer kanseri teşhisi konmuştur.

9. Kamuoyunda Gezi Parkı olayları diye adlandırılan gösteriler kapsamında 16/6/2013 tarihinde başvurucuların ikamet ettiği yerde gösteri yapılmıştır. Başvurucu Aydın Cıngı’nın evde olmadığı, diğer başvurucunun evde bulunduğu sırada polisin attığı gaz fişeklerinden biri evin penceresini kırarak yatak odasına girmiştir. Gaza maruz kalan Satı Sibel Cıngı solunum sorunu yaşadığını, evin perdesinin yandığını ifade etmektedir.

10. Başvurucu Sibel Satı Cıngı, Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. S.Ö. tarafından 18/6/2013 tarihinde muayene edilmiştir. Raporda; hastada kardiyomiyopati (kalp kası yetersizliği), akciğer operasyonu sonrasında primer akciğer yetmezliği bulunduğu, obstruktif (nefes darlığı) ve restriktif (akciğerin genişlemesinin çeşitli nedenlerle kısıtlanması) akciğer yetmezliğinin ventriküler ekstrasistole (kalbin fazladan ve çoğunlukla beklenenden erken olarak atması) yol açtığı kaydedilmiştir.

11. İstanbul'daki bir üniversite hastanesinin 21/6/2013 tarihinde tanzim ettiği Anamnez Formu'nda başvurucu; kanser nedeniyle Ağustos 2012 tarihinde sağ akciğer orta lobektomi (akciğer lobunun cerrahi operasyonla alınması) yapıldığını, 16/6/2013 tarihinde maruz kaldığı biber gazının nefes darlığı ve öksürük şikâyetine sebep olduğunu söylemiştir. Başvurucuya bronş ve akciğer malign neoplazmı (yeni oluşmuş kötü huylu tümör) ve dış etkenlere bağlı solunum sorunu tanısı konulmuştur.

12. Başvurucular 20/6/2013 tarihinde Feriköy Polis Merkez Amirliğine giderek şikâyetçi olmuştur. Aynı gün polis, başvurucu Aydın Cıngı’nın ifadesini almıştır.

13. 20/6/2013 tarihinde polis, Olay Yeri Görgü ve Tespit Tutanağı tanzim etmiştir. Yatak odasında bulunan, yaklaşık 120x50 cm ebadındaki pencere camının kırıldığı, perdede küçük çapta yanık lekelerinin bulunduğu, odada yoğun miktarda gaz olduğu tutanakta açıklanmıştır.

14. Feriköy Polis Merkez Amirliği 11/7/2013 tarihinde soruşturma dosyasını fezleke düzenleyerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) göndermiştir. Fezlekede başvurucu Satı Sibel Cıngı’nın hastalığı yüzünden ifadeye gelemediği bilgisine de yer verilmiştir. Savcılık gelen fezlekeyi 2013/99394 sayılı soruşturmaya kaydetmiştir.

15. Karakola yaptıkları şikâyetten uzun süre netice alamadıklarını söyleyen başvurucular, 20/12/2013 tarihinde Savcılığa ikinci kez suç ihbarında bulunmuştur. Bu şikâyet de 2013/99394 sayılı soruşturmaya kaydedilmiştir. İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü, Çevik Kuvvet Şube Müdürü ve görevli polisler ihbar dilekçesinde şüpheli olarak gösterilmiştir. Başvurucu, kırılmış pencere camı, yatak odasında yerde bulunan halı üzerindeki perdede gömülü, yanmış gaz kapsülünü gösteren altı fotoğrafı dilekçesine eklemiştir.

16. Fiilî ve hukuki irtibat nedeniyle Savcılığın 2013/79334 sayılı soruşturmasıyla birleştirilen dosya, 2/5/2015 tarihinde Gezi Parkı olaylarındaki tüm şikâyetlerin bir arada değerlendirilmesinin soruşturmayı sürüncemede bıraktığı gerekçesiyle tefrik edilmiştir.

17. Mala zarar verme, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması ve kasten yaralama suçlarından yaptığı soruşturma neticesinde Savcılık 10/6/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Olay tarihinde emniyet görevlilerinin göstericileri dağıtmak amacıyla göz yaşartıcı gaz sıkmak zorunda kalması, civardaki evlerin camlarının kırılmasında mala zarar verme suçunun yasal koşullarının oluşmaması, polisin yaralama kastının bulunmaması karara dayanak oluşturmuştur.

18. Bu karara başvurucuların yaptığı itiraz, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 4/9/2015 tarihinde reddedilmiştir.

19. 17/9/2015 tarihinde tebliğ edilen karara karşı başvurucular 19/10/2015 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 256., 86. ve 151. maddelerinin ilgili fıkraları şöyledir:

 “Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması

Madde 256- (1) Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Kasten yaralama

Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişiüzerindekietkisinin basitbirtıbbîmüdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Mala zarar verme

Madde 151- (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

…”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 6/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Maddi ve Manevi Varlığın Korunması Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

22. Başvurucu Satı Sibel Cıngı; evinde bulunduğu sırada polisin attığı gaz fişeğinin yatak odasının penceresini kırarak içeri girdiğini, perdenin yandığını, evin biber gazıyla dolduğunu, gazdan etkilendiğinin tıbben kanıtlandığını belirtmiştir. Başvuruculara göre olayla ilgili yeterli araştırma yapılmadan, gerekçeden yoksun biçimde kovuşturmasızlık kararı verilmiş; gaz fişeği amacı dışında kullanılmıştır. Başvurucular soruşturmanın bu şekilde sonuçlanmasının kötü muamele yasağı ve bu yasakla bağlantılı şekilde eşitlik ilkesi, etkili başvuru, maddi ve manevi varlığın korunması ve yaşam haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

a. Başvurucu Satı Sibel Cıngı Yönünden

23. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

24. Anayasa’nın 17. maddesiyle insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Özel hayat alanına dâhil olan tüm hukuksal çıkarlara Anayasa’nın farklı maddelerinde yer verilmiştir. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 8. maddesi çerçevesinde, özel yaşama saygı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve ruhsal bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Halime Sare Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 47). Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında kötü muamele yasağı düzenlenmiştir.

25. Doğası gereği menfi hareket ve eylemlerle olumsuz hayat deneyimlerinin kişinin fiziki ve ruhsal değerlerini etkilemesi, kişide stres, üzüntü ve sair menfi tezahürlere yol açması ve bu etkileri açısından özellikle küçük düşürücü muamele kavramını çağrıştırması mümkündür. Bununla beraber belirtilen eylemlerin işkence, eziyet veya haysiyetle bağdaşmayan muamele veya ceza olarak nitelendirilebilmesi için fiziksel ve ruhsal etkileri açısından asgari eşiği geçmesi gerekmektedir (Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 35).

26. Bu asgari eşik göreceli olup somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri, önceden tasarlanıp tasarlanmadığı, kişiyi küçük düşürecek şekilde kişide korku, elem ve aşağılanma duygusu oluşturup oluşturmadığı, aleni olarak yapılıp yapılmadığı, kamuoyunun bilgi sahibi olup olmadığı, mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 83-90).

27. Bu tespitler ışığında somut olay incelendiğinde başvurucunu ikamet ettiği evin bulunduğu semte de sıçrayan Gezi Parkı eylemlerine polisin müdahalesi sırasında kullandığı gaz fişeklerinden biri, başvurucunun evinin camını kırıp perdeyi kısmen yakarak yatak odasına girmiştir. İleri yaştaki başvurucu, daha önceden geçirdiği akciğer ameliyatından dolayı gazdan etkilendiği, bunun solunun yetersizliği ve kalp ritminde hızlanma gibi birtakım yeni sağlık sorunlarına yol açtığı yönünde rapor aldırmıştır.

28. Ancak başvurucunun sağlık durumunu kısmen etkileyen polis müdahalesi neticesinde evine gaz fişeği girmesinin polisin kasıtlı davranışından kaynaklandığına dair bir iddia olmadığı gibi bunu gösteren herhangi bir kanıt unsuru da mevcut değildir. Başvurucunun evine giren gaz fişeğinin korku, panik ve acı duymaya yol açma potansiyeli taşıdığı bir gerçektir.Ne var ki soruşturma merciince eylemin kasten işlenmediği kabul edilmiştir. İlk derece adli mercilerinin ulaştığı bu sonuçtan şüphe edilmesini gerektirecek nitelikte bir bilgi ve belge de bireysel başvuru dosyasında bulunmamaktadır.Bu durumda kasıt unsuru içermeyen eylem, başvurucunun insan onurunu zedeleyici ve kişiliğini küçük düşürücü etkisini daha düşük düzeyde bıraktığından kötü muamele yasağındaki asgari eşiğin aşılmadığı değerlendirilmiştir.

29. Belirtilen nedenlerle başvurucunun bu kısımdaki şikâyetinin tamamı, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması hakkı kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

31. Bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğü, Anayasa’nın 17. maddesinde yer verilen maddi ve manevi varlık kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireylerin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Ancak devletin bireylerin maddi ve manevi varlığına yönelik olarak yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma çerçevesindeki pozitif yükümlülüğü, tüm müdahale türleri açısından mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmaz. Belirtilen haksız müdahalelere karşı bireyin korunması hukuk muhakemesi yoluyla da mümkündür. Nitekim bireylerin maddi ve manevi varlığına yapılan müdahaleler için ülkemizde hem cezai hem de hukuki koruma öngörülmüştür. Ancak hukukumuz açısından somut başvuruya konu eylemlere benzer eylemlerin içinde ceza hukuku anlamında suç teşkil eden fiillerin yer alması durumunda -bu alandaki yaptırımlara tabi tutulma olanağı bulunmakla beraber- özel hukuk anlamında bu tür fillerin tazminat davasına konu edilebildiği görülmektedir. Belirtilen tazmin imkânının -kişinin kamu görevlisi olması veya özel hukuka tabi bir hizmet sözleşmesi çerçevesinde görev yapması nazara alınarak- hem idari yargı hem de adli yargı alanında yer alan makamlarca sağlandığı anlaşılmaktadır(Işıl Yaykır, § 43).

32. Dolayısıyla bir bireyin somut başvuruda belirtilen fiillere benzer eylemlerden dolayı maddi ve manevi varlığına müdahale edildiği iddiasıyla hukuk davası yoluna başvurarak daha etkin bir giderim sağlaması mümkündür. Bununla beraber başvurucu tarafından -somut başvuru açısından daha etkili bir giderim yolu olan- kamu görevlilerinin hukuka aykırı fiilleri nedeniyle idare aleyhine idari yargıda tazminat davası açma yoluna gidilmediği anlaşılmaktadır.

33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Başvurucu Aydın Cıngı Yönünden

34. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu ihlalden dolayı kişinin kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977,9/1/2014, § 42)

35. Başvuru konusu olayda ise diğer başvurucu Satı Sibel Cıngı’nın maddi ve manevi bütünlüğünü etkilediği iddia olunan idari eylem sonucunda anayasal hakların ihlal edildiği ileri sürülmüştür. Başvuru formunda, eşinin yaşadığı olayın başvurucu Aydın Cıngı yönünden her eşin yaşaması muhtemel ızdıraptan öte farklı bir boyut kazandıran ilave ne tür bir mağduriyet oluşturduğu noktasında özellik gösteren bir açıklama mevcut değildir. Dolayısıyla başvurucu Aydın Cıngı’nın maddi ve manevi varlığı korunması hakkı bakımından mağduriyetinin söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

37. Başvurucular, yaşadıkları mahallede yapılan gösterilerde günlerce polis baskısı yaşandığı, mahallede panzer vb. araçlar gezdiği ve biber gazı sıkıldığı için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile ifade hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

38. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16).

39. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, ifade özgürlüğünün özel bir biçimi olduğundan (Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017,§ 34) ifade özgürlüğü açısından ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek duyulmamıştır.

40. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay, §§ 42-45).

41. Somut olayda, başvurucuların yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldıkları ve toplantının dağıtıldığı yönünde bir iddiaları bulunmadığından polis müdahalesinden kişisel olarak etkilenmediği anlaşılmaktadır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

43. Başvurucular, mala zarar verme ve zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçundan yapılan soruşturmada delillerin eksik toplanarak gerekçeden yoksun biçimde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

44. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

45. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24).

46. Somut olayda, üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Başvurucu Satı Sibel Cıngı’nın maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Başvurucu Aydın Cıngı’nın maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 6/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Aydın Cıngı ve Satı Sibel Cıngı [1.B.], B. No: 2015/16601, 6/3/2019, § …)
   
Başvuru Adı AYDIN CINGI VE SATI SİBEL CINGI
Başvuru No 2015/16601
Başvuru Tarihi 19/10/2015
Karar Tarihi 6/3/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamuoyunda Gezi Parkı olarak adlandırılan olaylarda polisin gösteriye müdahalesi sırasında evine gaz fişeği isabet eden başvurucuların yaptığı suç ihbarı neticesinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinin maddi ve manevi varlığın korunması, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Fiziksel ve ruhsal bütünlük (şiddet, kazalar vs) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi Bakımından Yetkisizlik
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Toplantı ve gösteri yürüyüşü Kişi Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Konu Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 256
86
151
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi