TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. VE TİC. A.Ş.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/16697)
|
|
Karar Tarihi: 8/5/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Eczacıbaşı Yapı Gereçleri San. ve Tic.
A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Semra YENER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada
lehe olan mevzuat hükümlerinin uygulanmaması ve yargılamanın makul sürede
tamamlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu Şirket, seramik sağlık gereçlerinin üretimi
alanında faaliyet göstermektedir.
7. Başvurucu Şirket hakkında, iştigal alanında faaliyet gösteren
diğer bazı şirketlerle anlaşma yaparak rekabeti bozduğu iddiasıyla Rekabet
Kurumu tarafından soruşturma başlatılmıştır.
8. Başvurucu Şirketin yazılı ve sözlü savunmasının da alındığı
soruşturma sürecinin sonunda, uyumlu eylemler ve anlaşmalar ile 7/12/1994
tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinin ihlal
edildiği gerekçesiyle başvurucu Şirkete Rekabet Kurumu tarafından 2/2/2006
tarihli işlemle idari para ceza verilmiştir.
9. Başvurucu Şirket, söz konusu işlemin iptali istemiyle
Danıştay Onüçüncü Dairesi (Mahkeme) nezdinde dava
açmıştır.
10. Mahkeme 27/1/2009 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Ret
gerekçesinde öncelikle 4054 sayılı Kanun uyarınca rekabeti bozma, kısıtlama amacı
taşıyan veya bu sonucu doğuran uyumlu eylem ve anlaşmaların yasak olduğu; bu
nitelikte eylemlerde bulunan şirketlere ise idari para cezası verileceği
hatırlatılmıştır. Seramik Sağlık Gereçleri Üreticileri Birliğinin de üyesi olan
başvurucu Şirketin aynı pazarda faaliyet gösteren diğer bazı şirketler ile
toplantılar vasıtasıyla da bir araya gelerek satım fiyatı ve şartlarının tespit
edilmesi, arz miktarının kontrolü, pazar paylaşımı, bilgi değişimi hususlarında
yatay anlaşma ve uyumlu eylemler yaptıklarının soruşturma sürecinde yapılan
tespit ve elde edilen delillerden anlaşıldığı vurgulanmıştır. Başvurucu Şirket
tarafından yapılan bu tespitlerin aksinin ispat edilemediği hususunun altı
çizilmiştir. Ayrıca idari para cezasının karara bağlandığı toplantının usulüne
uygun yapıldığı ve cezanın hesaplanmasında mevzuata aykırı bir yön bulunmadığı
belirtilmiştir. Sonuç itibarıyla başvurucu Şirketin eylemine uygun bir biçimde
idari para cezasıyla cezalandırıldığı ifade edilerek dava konusu işlem hukuka
uygun bulunmuştur.
11. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 1/4/2013 tarihli
kararıyla ret hükmünü onamıştır. Karar düzeltme istemi aynı Kurulun 27/4/2015
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
12. Başvurucu, nihai kararı 21/9/2015 tarihinde tebellüğ etmesinin
ardından 21/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 4054 sayılı Kanun'un 3. maddesinde teşebbüs ve teşebbüs
birliği şöyle tanımlanmıştır:
"Teşebbüs : Piyasada mal veya hizmet
üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzelkişilerle, bağımsız karar verebilen ve
ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimleri,
Teşebbüs Birliği : Teşebbüslerin belirli
amaçlara ulaşmak için oluşturduğu tüzelkişiliği haiz ya da tüzelkişiliği
olmayan her türlü birlikleri,"
14. 4054 sayılı Kanun'un "Rekabeti
sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve kararlar" kenar başlıklı
4. maddesi şöyledir:
"Belirli bir mal veya hizmet piyasasında
doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını
taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler
arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve
eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.
Bu haller, özellikle şunlardır:
a) Mal veya hizmetlerin alım ya da satım
fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kar gibi unsurlar ile her türlü alım yahut
satım şartlarının tesbit edilmesi,
b) Mal veya hizmet piyasalarının bölüşülmesi
ile her türlü piyasa kaynaklarının veya unsurlarının paylaşılması ya da
kontrolü,
c) Mal veya hizmetin arz ya da talep
miktarının kontrolü veya bunların piyasa dışında belirlenmesi,
d) Rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin
zorlaştırılması, kısıtlanması veya piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerin boykot
ya da diğer davranışlarla piyasa dışına çıkartılması yahut piyasaya yeni
gireceklerin engellenmesi,
e) Münhasır bayilik hariç olmak üzere, eşit
hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların
uygulanması,
f) Anlaşmanın niteliği veya ticari teamüllere
aykırı olarak, bir mal veya hizmet ile birlikte diğer mal veya hizmetin satın
alınmasının zorunlu kılınması veya aracı teşebbüs durumundaki alıcıların talep
ettiği bir malın ya da hizmetin diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından
teşhiri şartına bağlanması ya da arz edilen bir mal veya hizmetin tekrar arzına
ilişkin şartların ileri sürülmesi,
Bir anlaşmanın varlığının ispatlanamadığı
durumlarda piyasadaki fiyat değişmelerinin veya arz ve talep dengesinin ya da
teşebbüslerin faaliyet bölgelerinin, rekabetin engellendiği, bozulduğu veya
kısıtlandığı piyasalardakine benzerlik göstermesi, teşebbüslerin uyumlu eylem
içinde olduklarına karine teşkil eder.
Ekonomik ve rasyonel gerçeklere dayanmak
koşuluyla taraflardan her biri uyumlu eylemde bulunmadığını ispatlayarak
sorumluluktan kurtulabilir.
15. 4054 sayılı Kanun'un 16. maddesinde yasaklı eylemlerde
bulunan teşebbüs niteliğindeki gerçek ve tüzel kişiler ile teşebbüs birlikleri
veya bu birliklerin üyelerine Rekabet Kurulunun idari para cezası verebileceği
hüküm altına alınmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 8/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
19. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel,
§§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
20. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduklarına karar verilmesi gerekir.
B. Yargılamanın Sonuçuna İlişkin İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; lehe olan mevzuat hükümlerinin dikkate
alınmadığını, rekabeti bozucu eylemde bulunan şirketin holdingten
ayrı bağımsız bir tüzel bir kişiliğinin bulunduğunu ve idari para cezasının
bildirildiği yazıda başvurulacak idari/yargısal makamların belirtilmemesi
nedeniyle Anayasa'nın 36., 38. ve 40. maddelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları dikkate alındığında
şikâyetin karar sonucuna yönelik olduğu anlaşıldığından incelemenin bu kapsamda
yapılması uygun görülmüştür.
24. Başvurucu ayrıca işlemin bildirim usulünde Anayasa'nın 40.
maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşse de Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde ve
etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddesinde, Anayasa'nın 40. maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "Devlet,
işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını
ve sürelerini belirtmek zorundadır." şeklinde bir güvence
öngörülmemiştir. Anılan hükümle devlete, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi
kanun yollarına ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtme yükümlüğü
yüklenmiştir. Bu itibarla Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının dışında
kalan söz konusu güvencenin bireysel başvuru kapsamında incelenemeyeceği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki
güvence bireysel başvuruda bağımsız bir güvence olarak ele alınamaz. Bununla
birlikte bu durum, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar
incelenirken -Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği- anılan hükmün dikkate
alınmasına engel değildir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 32).
Başvurucu Şirket, mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal iddiasında
bulunmadığından Anayasa'nın 40. maddesine yönelik olarak ayrıca bir
değerlendirme yapılmamıştır.
25. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
26. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 10) gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
27. Mevzuatın, somut olayın ve delillerin yorumlanması yukarıda
anılan ilkeler (bkz. § 25) uyarınca uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin
takdirinde olup bireysel başvuruda değerlendirmeye konu edilemez.
28. Bu hâle göre başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Yargılamanın Sonuçuna İlişkin ihlal
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR'ün
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/5/2019 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Dosyanın incelenmesinde;
Başvurucu şirketin derece mahkemeleri önünde öne sürüp uzman
mütalaalarıyla desteklediği şu iki iddianın gerekçeli kararlarda
karşılanmadığı, hiç temas edilmediği ve irdelenmediği anlaşılmaktadır:
1. Rekabet Kurulunca İdari para cezası verilen şirketin
(Eczacıbaşı Yapı Gereçleri San. ve Tic. A.Ş.) satış işlemiyle ve iddia konusu
rekabetle hiç ilgisi olmayan bir üretim şirketi olduğu, bu cezaya muhatap
olması gereken şirketin (İNTEMA) ise satış konusuyla ilgili şirket olmasına
karşın, savunmasının dahi alınmadığı ve ayrı bir tüzel kişiliğe sahip bu şirket
yerine kendilerine idari para cezası verilmesinin suç ve cezaların şahsiliği
ilkesine aykırı düştüğü iddiası,
2. Bu idari para cezasına karşı yargı yollarına başvurulması
nedeniyle yargılama süreci devam ederken 8.2.2008 tarihinde Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı kanunla 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 19. maddesindeki, 5 yıllık zamanaşımı süresinin
karar aleyhine yargı yoluna başvurulması halinde kesileceği hükmünün
yürürlükten kaldırıldığı, dolayısıyla lehe olan bu kanun hükümlerinin dikkate
alınarak ve zamanaşımı süresinin dolduğu gözetilerek, verilen idari para
cezasının ortada kaldırılması gerektiği iddiası.
Bu iki temel iddianın da derece mahkemesi kararlarının
gerekçesinde karşılanıp tartışılmaması karşısında, “gerekçeli karar hakkının”, dolayısiyle Anayasanın 36. maddesinde belirtilen “adil
yargılanma hakkının” ihlâl edildiği anlaşıldığından; hak ihlâli kararı
verilmesi gerektiği değerlendirilmesiyle başvurunun kabul edilemez olduğu
yolundaki çoğunluk kararına katılamadım.