TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DENİZ ŞAHİN VE SUAT İNCEDERE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17260)
|
|
Karar Tarihi: 19/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Deniz
ŞAHİN
|
|
|
2. Suat
İNCEDERE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucuya gönderilen mektuba el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.Başvuru 20/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca, başvurucu Suat İncedere'nin
adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
6. Başvurucular tarafından yapılan 2015/18757 ve 2015/17260
numaralı başvurular, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunduğu
anlaşıldığından birleştirilmiş; incelemeye 2015/17260 numaralı bireysel başvuru
dosyası üzerinden devam edilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmuştur. Bakanlık görüşüne karşı
başvurucular beyanda bulunmamışlardır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
10. Başvurucular, hükümlü olarak Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadırlar.
11. Başvuruculara Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği
(Dernek) tarafından 23/6/2015 tarihinde bir mektup gönderilmiştir. İki sayfalık
mektupta muhataba yöneltilen sorular ile Amaçları,
İlkeleri ve Çalışma Metodları
başlıkları altında Derneği tanıtan bir yazıdan oluşmaktadır.
12.Mektubun ilgili kısımları şöyledir:
"Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum
Derneği(CİSST) cezaevlerinde yaşanan her türlü sorunla ilgilenmeye çalışan
bağımsız bir dernektir..Hasta mapusların
sorunlarını, doktorlarla,..cezaevi çalışanları ile..tartışarak daha iyi tedavi edilmelerini sağlayacak
çözüm önerileri oluşturmaya çalışıyoruz..Hiçbir
soruyu cevaplamak zorunda değildiniz..cevapları kitap
olarak,internette veya medyadan yayınlamak
istiyoruz...bilgileri paylaşmamızda bir sakınca olup olmadığını ayrıca belirtirseniz..yayınlanmasını istemediğiniz takdirde
bilgileriniz kimseyle paylaşılmayacaktır... Kendinizi tanıtır
mısınız?(kendinizi istediğiniz gibi tanıtabilirsiniz...).. Ne zamandır Cezaevindesiniz?..Hastalığınız varmı?..
Cezaevinde revire çıkmakta,doktorla
görüşmekte sıkıntınız oldu mu?..Cezaevinde olduğunuz
için hastalığınızın teşhisi ve tedavisinde herhangi bir aksama oldu mu?..Sağlık çalışanlarından olumsuz bir tavırla
karşılaştınız mı..Hasta haklarını biliyor
musunuz?..."
"AMAÇLARI...Türkiye'de hapishanelerin
şartlarını uluslararası standartlara ulaştırmak için sivil toplumun mobilize
edilmesi. Hapishanelerin şeffaflaştırılması... Mapusların
haklarının ve özgürlüklerinin korunması..Yazılı ve
görsel medya ile sosyal medyanın ve internetin etkin kullanımı yoluyla
hapishaneler konusunda farkındalık ve hassasiyet yaratılması...İLKELERİ...Sözel,fiziksel ve psikolojik her türlü şiddeti reddeder..Tarafsızdır.Çalışma alanı,risk
altındaki grupların,ayrım yapmaksızın tüm tutuklu,hükümlü ve tahliye sonrası desteğe ihtiyacı olan
eski hümlülerin,ceza infaz kurumunda çalışan
personelin hak,sorun ve ihtiyacını kapsar..ÇALIŞMA METODLARI...Ceza İnfaz Sistemi iyileştirme
çalışmalarına sivil toplum desteğini güçlendirmek...kurumlara arası
koordinasyonu sağlamak...sivil toplum örgütleriiçin Ceza
ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü ile diyaloga öncülük etmek...Ceza İnfaz
Sistemi hakkında kamuoyunu bilgilendirmek ve biliçlendirmek.Kamuoyıuna
bülten ve başka yayınlar ile ceza infaz reformu,insan
hakları, uluslararası, ulusal ve yerel kurum ve derneklerin aktiviteleri
hakkında tarafsız ,doğru ve net bilgi iletmek..."
13.İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
23/6/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla posta yoluyla
gönderilen mektubun alıkonulmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde,
mektubun 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre sakıncalı
olduğu belirtilmiştir.
14. Başvurucular tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Bolu
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 15/7/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, hükümlü ve tutukluların hak
ihlalleri veya benzeri olumsuz bir durum ile karşılaştıkları takdirde şikâyet
ve başvuru mercilerinin kanunda düzenlendiği belirtilmiş ve Derneğin
hükümlülere ait kişiselbilgiler hakkında ve ceza
infaz kurumunda hak ihlali olup olmadığı hususunda bilgi isteme ve almış
oldukları bilgileri yayınlama yetkisinin bulunmadığına vurgu yapılmıştır.
15. Başvurucular tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşıBolu Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 17/9/2015
tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının
usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
16.Nihai karar 19/10/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ
edilmiştir.
17.Başvurucular 20/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV.İLGİLİ HUKUK
18. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucular; mektubun göndericisinin yasalara uygun çalışan
ve sağlık sorunları hakkında kamuoyunda duyarlılık yaratabilecek bir Dernek
olduğunu, kendilerinin de kamuoyuna ulaşabilme olanaklarının sadece bu Dernek
olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca başvurucular; mektup içeriğinin sakıncalı
olmadığını, uygulamanın kanuni dayanaktan yoksun ve keyfî olduğunu, yaptıkları
itirazların da haksız olarak reddedildiğini belirterek, haberleşme hürriyeti
ile yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Bakanlık görüşünde İnfaz Hâkimliğinin kararına atıf yaparak
mektupların alıkonulması için ilgili ve yeterli gerekçe sunulduğunu, el koyma
kararının yasanın uygulaması niteliğinde olduğunu belirtilmiştir. Ayrıca
uygulamanın Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte
olmadığı veya açık bir keyfîlik içermediği,
demokratik bir toplumda gerekli veorantılı olduğu
değerlendirmesi yapılmıştır.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). İddiaların özü, başvuruculara gelen mektubun
Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetinesahiptir.
Haberleşmeningizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
25. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza
infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel
ilkeler belirtilmiştir.
26. Disiplin Kurulu, başvuruculara gönderilen mektupların
sakıncalı olduğunu değerlendirerek el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla
anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine
bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
27. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
28. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 37-46) kararında, somut olayda da uygulanan 5275 sayılı
Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları
yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve
düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespiti yapılmıştır. Öte yandan
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
29. Somut olayda, Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi
olarak 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mektup
içeriğinin sakıncalı olması gösterilmiştir. İlgili Kanun maddesinde,“Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri
hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe
yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve
telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış
ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda başvurucunun mektubunun,
Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan
müdahalenin, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza
infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun
da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).
30. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları
tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre
demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru
amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı,
sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü
sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen
gösterilmelidir.
31. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli
araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim
sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği
sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No:
2013/2351, 16/9/2015, § 66).
32. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu
kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan
ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az
birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da
yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da
mektubun içeriğinin ve göndericinin hususi olarak hangi sözlerinin neden
sakıncalı olduğunun gerekçede gösterilmesi gerekir.
33. Somut olaya konu iki sayfalık mektubun bir sayfasının
Derneğin amaçlarını, ilkelerini ve çalışma metodlarını
açıklayan metinden, diğer sayfasının ise Derneğin kısa bir tanıtımı ile
muhataba yöneltilen sorulardan ve bu sorulara ilişkin açıklamalardan oluştuğu
görülmektedir. Cevaplandırılması zorunlu tutulmayansoruların
bir kısmının mahpusun sağlık durumuna ilişkin kişisel bilgilere yönelik olduğu,
bir kısmının iseceza infaz kurumunda sağlık nedenine
bağlı varsa yaşanılan sorunlar ve aksaklıklar ile hasta haklarına yönelik
olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Dernek, anket şeklindeki sorulara verilecek
cevapların yayınlanması içinmuhatap mahpustan izin
talep etmekte ve izin verilmemesi hâlinde kişisel bilgilerin paylaşılmayacağını
da mektupta belirtmektedir (bkz. § 12).
34.Söz konusu mektupta Dernek kendisini ceza infaz kurumunda
yaşanan her türlü sorunla ilgilenmeye çalışan tarafsız, bağımsız ve yasal bir
kuruluş olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Derneğin hapishanelerin
şeffaflaştırılması, şartlarının uluslararası standartlara ulaştırılması ve
mahpusların haklarının korunması gibi amaçlar çerçevesinde, yazılı ve görsel
medyayı da kullanarak, ceza infaz sistemi ve burada yaşanan sorunlar hakkında
kamuoyunun bilgilendirmesine ve ceza infaz sisteminin iyileştirilmesine yönelik
çalışmalar yapmak üzere kurulduğu belirtilmektedir (bkz. § 12).
35. Mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu kararında,
başvuruya konu mektup içeriği hakkında herhangi bir somut değerlendirme
yapılmamış, sadece 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına
göre sakıncalı olduğu belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği ise Derneğin hükümlülere
ait kişisel bilgiler hakkında ve ceza infaz kurumunda hak ihlali olup olmadığı
hususunda bilgi isteme ve almış oldukları bilgileri yayınlama yetkisinin
bulunmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Disiplin Kurulu ve ilk derece
mahkemeleri, mektup içeriğindeki hangi sözlerin muhatabına ulaştırılmasının ne
suretle sakıncalı olduğunu belirtmedikleri gibi Derneğin mahpuslardan kişisel
bilgileri ve ceza infaz kurumunun şartları hakkında bilgi isteme ve bu
bilgileri yayınlama yetkisinin olmadığına dair gerekçeninyasal
dayanaklarına ilişkin de bir açıklama yapmamışlardır. Ayrıca mahpusların
kendilerine ya da ceza infaz kurumuna dair verdikleri bilgilerin
yayınlanmasının mahpusun iznine bağlı olduğu, mektubun göndericisinin
derneklerle ilgili mevzuata uygun olarak kurulmuş, ceza infaz sistemi alanında
faaliyet gösteren bir dernek olduğu ve cevap olarak Derneğe gönderilecek
mektupların ise ilgili mevzuat çerçevesinde denetlenebileceği hususları
birlikte değerlendirildiğinde, mektubun alıkonulmasına dair karar
gerekçelerinde mektupla ilişkili, somut bilgilere dayalı ve yeterli bir
gereklilik ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
36. Ayrıca gerek Disiplin Kurulu kararında gerekse derece mahkemelerinin
kararlarında, anılan mektubun alıkonulmasını gerektirecek boyutta ceza infaz
kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan, kişi ve kuruluşları paniğe
yöneltecek yalan ve yanlış bilgilerin aktarılmasını sağlayan koşulların
bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Bu kapsamda
başvuruya konu mektuba yönelik yapılan müdahalede, mektuba özgükabul
edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı
sonucuna varılmış; başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması
suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahaleninamaçlanan
hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda toplum
gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine
varılmıştır.
37. Bu gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
39. Başvurucu Suat İncedere 2.000 TL
tazminat talep etmiştir. Diğer başvurucu ise maddi ve manevi tazminat talep
ettiğini belirtmiştir.
40. Başvurucuların Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan
uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden
yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
42. Başvurucuların Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi sebebiyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvuruculara ayrı ayrı takdiren net 2.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucu Deniz Şahin'e ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
44. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin ihlalin giderilmesi için Adalet Bakanlığına
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı takdiren
net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 226,90 TL bireysel başvuru harcından oluşan yargılama
giderinin başvurucu Deniz Şahin'e ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bolu İnfaz Hâkimliğine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için
Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.