TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAYATİ KAYTAN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2015/17604)
|
|
Karar Tarihi: 19/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Hayati
KAYTAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hükümlü olan başvurucuya gönderilen mektuba sakıncalı
olduğu gerekçesiyle el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin geçici olarak
kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan
bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan hükümlü olarak Sincan
2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)
bulunmaktadır.
8. Başvurucuya bir siyasi partinin ilçe örgütü tarafından
16/9/2015 tarihinde bir mektup gönderilmiştir.
9. Mektubun ilgili kısımları şöyledir:
"Merhaba değerli arkadaşlar...siyasi
tutsak arkadaşlarımızla başlattığımız mektuplaşma sürecinde bu günlere kadar
geldik...sizlerden gelen cevaplarda sizleri daha güçlü ve direnişli
gördük ve bizde direnişinize daha fazla heyecanla sarıldık...Önderliğe
uygulanan tecridin kaldırılması için başlattığınız açıklık grevini saygıyla
selamlıyor ve destekliyoruz...bildiğiniz gibi günümüzde yaşanan sistemin savaş
politikaları ve kaoslara benzer dönemler yaşanmıştır...eğer mücadele edilmeyip herşey egemenlerin despot diktatörlerin insafına
bırakılırsa hiçbir zaman halkların istediği bir sonuç...Önderliğin İmralı
doğuşuyla geliştirmiş olduğu yeni paradigmayla beraber halkların zihinleri daha
parlak hale gelmiştir...yeni bir tarih perspektifi geliştirmiştir...pratiğimizi
ve direnişimizi dahada büyütüp sistemi yıkıp başırı inşa etmek zorundayız. Bu temelde Önderliği
özgürleştirip ve tüm siyasi tutsak arkadaşlarımızı
özgürleştirerek...Önderliğimiz ve...siyasi tutsak arkadaşlarımıza devrimci sevgi..sunuyoruz.Siyasi tutsaklar
onurumuzdur..."
10. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
17/9/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla posta yoluyla
gönderilen mektubun başvurucuya verilmeden imha edilmesine karar verilmiştir.
Karar gerekçesinde, mektup içeriğinde silahlı terör örgütünü öven ifadeler
kullanıldığı belirtilmiştir.
11. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Ankara
Batı İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 6/10/2015 tarihli
kararla reddedilmiştir. Kararda, söz konusu mektupta silahlı terör örgütünü
öven ifadelerin kullanıldığı belirtilerek mektubun infazın temel amaçlarına ve
13/12/2004 tarihli ve5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun'un 68. maddenin (3) numaralı fıkrasına aykırı olduğu vurgulanmış ve
uygulamanın hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.
12. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı
Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 16/10/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya
uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
13. Nihai karar 5/11/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 10/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; somut gerekçeler ortaya konulmadan mektubun
alıkonulmasının keyfî bir uygulama olduğunu, Disiplin Kurulu tarafından imha
kararı verilemeyeceğini, kararın haksız ve orantısız olduğunu, iletişim
olanaklarının elinden alındığını ve itirazlarının hukuka aykırı şekilde
reddedildiğini belirterek, haberleşme hürriyeti ileifade
hürriyetininihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, kendisine
gönderilen mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek el konulması
nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti
kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, §
23; Özkan Kart (2), B. No:
2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek,
B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
19. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetinesahiptir.
Haberleşmeningizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz
...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
21. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını
oluşturan mevzuatın ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
22. Disiplin Kurulu, başvurucuya gönderilen mektubun sakıncalı
olduğunu değerlendirerek el konulmasına ve imhasına karar vermiştir.
Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme
hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
23. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).
24. Somut olayda 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin
hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693,
16/4/2015, §§ 74-76).
25. Mektubun sakıncalı bulunarak alıkonulma sebebi, terör
örgütünü öven ifadeler içermesi olarak gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucuya
gönderilen mektubun Disiplin Kurulu Başkanlığınca denetlenmesi suretiyle
haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması ve suç
işlenmesinin önlenmesi amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme
hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç
olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§
47-51).
26. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir
makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları
haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
27.Somut olaya konu mektubun başvurucuya özel yazılmadığı,
silahlı terör örgütü faaliyetleri kapsamında İnfaz Kurumunda bulunan kişilere
hitaben çoğul bir dil kullanarak yazıldığı görülmektedir. Mektupta kullanılan
üslup ve muhataplar ile sıksık "biz", "önderlik", "mücadelemiz" ve direnişimiz gibi ifadeler kullanılması
birlikte değerlendirildiğinde, örgütsel kimliğe atıf yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca "önderlik"
olarak bahsedilen terörörgütü yöneticisinin fikirleri
övülerek örgüt içi dayanışmanın ve örgütsel kimliğin canlı tutulmaya,"önderlik" lehine kamuoyu oluşturmak amacıyla
yapıldığı anlaşılan İnfaz Kurumunda devam eden açlık grevinin desteklendiği belirtilerekde örgüt mensuplarına motivasyon sağlanmaya
çalışıldığı görülmektedir.
28. Öte yandan mektubun silahlı terör örgütü faaliyetleri
kapsamında İnfaz Kurumunda bulunan kişilere hitaben yazıldığı, muhatapların mücadele arkadaşları, siyasi tutsaklar
olarak örgüt yöneticisinin de
"önderlik" olarak tanımlandığı ve önderliğin
özgürleştirilmesinin mücadelenin amaçlarından biri olarak gösterildiği
hususları dikkate alındığında, mektuplaşmanın örgütsel kimliğin korunması
amacıyla terör örgütü üyelerine motivasyon sağlanmasının bir yöntemi olarak
kullanılmaya çalışıldığı da söylenebilir. Bu durumda şiddet eylemlerine
başvurduğu sabit olan silahlı terör örgütünü övmek ve örgütsel kimliği ön plana
çıkarmak suretiyle şiddetin de meşrulaştırılmaya çalışıldığı mektuba sakıncalı
görülerek el konulması ve imhası şeklindeki müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi
anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç
duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin
ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz
Hâkimliği kararının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir.
Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir
ihlal bulunmamaktadır.
29.Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 19/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.