TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BURAK BULUT VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17344)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Burak
BULUT
|
|
|
2. Mücahit
BÖYÜK
|
|
|
3. Fatih
KIRNALI
|
|
|
4. Mehmet
YILDIRIM
|
|
|
5. Muhammed
Şahin ZORLU
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Cavit
ÇALIŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idarenin mali sorumluluğuna ilişkin iptal davasında
yerleşik içtihada aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2015/17344, 2015/17346, 2015/17347, 2015/17351 ve 2015/17352
numaralı bireysel başvurular 12/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2015/17346, 2015/17347, 2015/17351 ve 2015/17352 numaralı
bireysel başvuru dosyaları, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması
nedeniyle 2015/17344 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş olup
inceleme 2015/17344 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucular, 2011 yılında Astsubay Meslek Yüksek Okulu
bünyesinde eğitime başlamışlardır.
10. Sağlık kontrollerinin olumsuz sonuçlanması gerekçe
gösterilerek başvurucuların Astsubay Meslek Yüksek Okulu ile ilişiği
kesilmiştir.
11. Başvurucular ilişik kesme işlemine karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmışlardır. AYİM İkinci Dairesi
(Mahkeme) verdiği kararlarla ilişik kesme işlemlerinin iptaline hükmetmiştir.
İptal gerekçelerinde özetle başvurucuların ilişiğinin kesilmesine neden olan
rahatsızlıkların Gülhane Askerî Tıp Akademisi Profesörler Kurulu tarafından
düzenlenen rapor ile doğrulanmadığı ve başvurucuların rahatsızlığının askerî
öğrenciliğe engel teşkil etmediği ifade edilerek ilişik kesme işlemlerinin
hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
12. İptal kararı üzerine başvurucular Astsubay Meslek Yüksek
Okulu bünyesinde eğitimlerine kaldıkları yerden devam etmiş ve mezun olarak
astsubay çavuş rütbesiyle göreve başlamışlardır.
13. Başvurucular göreve başlamalarının ardından hukuka
aykırılığı yargı kararıyla saptanmış işlem nedeniyle göreve geç başladıklarını
belirterek bir yıl boyunca mahrum kaldıkları maaş ve özlük haklarına ilişkin
maddi zararın ödenmesi için Millî Savunma Bakanlığına başvuruda bulunmuşlardır.
14. Başvurucuların bu talebi cevap verilmemek suretiyle zımnen
reddedilmiştir.
15. Başvurucular zımnen ret işleminin iptali için Mahkeme
nezdinde iptal davası açmışlardır.
16. AYİM Başsavcılığı tarafından uyuşmazlığa ilişkin olarak
başvurucular hakkında hukuka aykırı olarak tesis edilen işlemin hizmet kusuru
oluşturduğu, bu hizmet kusuruyla başvurucunun uğradığı zarar arasında illiyet
bağı bulunduğu ve bu nedenle dava konusu işlemin iptali ile talep edilen
zararın hizmet kusuru esaslarına göre ödenmesi gerektiği yönünde görüş
bildirilmiştir.
17. Mahkeme açılan davaları reddetmiştir.
18. Ret gerekçelerinde öncelikle hukuk devleti ilkesi gereği
faaliyetlerini hukuka uygun bir biçimde yürütmek zorunda olan idarenin bir
işleminden dolayı hizmet kusuruna dayalı olarak tazmin sorumluluğundan söz
edilebilmesi için kural olarak hukuka aykırılığın varlığının şart olduğu ifade
edilmiştir. Kararda idari işlemin her hukuka aykırılık hâlinin hizmet kusuruna
neden olmadığı; idari işlemin sebep, konu ve maksat unsurları bakımından hukuka
aykırı olması hâllerinde hizmet kusurunun ve hizmet kusuruna dayalı tazmin
sorumluluğun oluşacağı, öğretideki baskın görüşün de bu doğrultuda olduğu
hatırlatılmıştır. Gerekçede askerî öğrencilikten çıkarılmanın ders, sağlık,
disiplinsizlik, güvenlik soruşturması gibi çeşitli sebeplere dayalı olarak
gerçekleştiği ve bu hususlarda yapılan incelemeler sonucu çıkarılma sebebinin
hukuka aykırı olduğunun anlaşıldığı durumlarda askerî öğrencilik statüsünün
sona erdirilmesini sağlayan işleme karşı açılan davaların iptal kararları ile
sonuçlandığı belirtilerek somut olayda iptal kararının hukuki etki ve sonucunun
başvurucuların eğitimine döndürülmesi olgusu ile sınırlı olduğunun altı
çizilmiştir. Başvurucuların talebi kabul edilerek bir yıllık astsubay çavuş
rütbesine denk gelen maaşın ödenmesi kabul edilse bile nasıp düzeltilmesi
yapılmaksızın bu talebin karşılanmasının, müteakip rütbelerde geç terfiye dayanılarak yeni taleplerin ve davaların oluşmasını
engellemeyeceği ifade edilmiştir. Ayrıca 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu uyarınca nasıp
düzeltmesi yapılanlara maaş farkı ödenmesinin mümkün olmadığı, başvurucuların
da nasıp düzeltme talebinin bulunmadığı belirtilmiştir. Diğer taraftan konuya
ilişkin içtihat değişikliğine gidildiği, bu anlamda içtihat birleştirilmesine
ihtiyaç duyulmadığının da altı çizilmiştir. Nihayetinde başvurucuların geç
atanmasına bağlı olarak talep ettiği tazminatın karşılanmasının mümkün olmadığı
sonucuna varılarakret gerekçesi oluşturulmuştur.
19. Ret kararları oyçokluğu ile alınmıştır. Davanın kabulü
yönündeki karşıoy gerekçesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"İdari işlemden doğan tam yargı davalarında da eylemden doğan tam
yargı davalarında olduğu gibi idarenin tazmin sorumluluğu, hizmet kusuru ve
kusursuz sorumluluk kuram ve ilkelerine dayanmaktadır.
Hukuk devleti ilkesi gereği faaliyetlerini hukuka uygun bir biçimde
yürütmek zorunda olan idarenin, bir idari işlemden dolayı hizmet kusuruna
dayalı olarak tazmin sorumluluğundan söz edilebilmesi için kuralolarak
hukuka aykırılığın varlığı şarttır. idari işlemlerdeki
yetki, şekil unsurları ve usul bakımından hukuka aykırılıkların, sonradan
giderilebilir hukuka aykırılıklar olması nedeniyle hizmet kusuru teşkil
etmeyeceğinden, idarenin hizmet kusuruna dayalı sorumluluğunun bulunduğundan da
söz edilemeyeceği; idari işlemlerdeki sebep, konu ve maksat unsurları
bakımından hukuka aykırılıkların ise hizmet kusuruna sebebiyet verdiği ve
idarenin hizmet kusuruna dayalı tazmin sorumluluğunun bulunduğu yönündedir.
...
...davacı tarafından açılan eldeki davada, hukuka aykırılığı tespit
edilen işlem nedeniyle statü dışında geçirilen 1 yıla ilişkin zararların
tazmini talep edilmektedir. Yani "nasıp düzeltilmemesi" işlemi
dolayısıyla oluşan ya da oluştuğu iddia edilen zarara ilişkin bir talep
bulunmamaktadır, Ancak hangi durumda olursa olsun,
hukuka aykırılığı Dairemizce tespit edilen işlem (askeri öğrencilikten
çıkarılma) nedeniyle davacının tazmini gereken zararları bulunmaktadır. Zira,
iptal kararının, iptal edilen işlemin "hiç yapılmamış sayılması" ve
iptal kararı ile "işlemden önceki duruma geri gelinmesi" şeklinde
sonuçları olduğu ve bunların yerine getirilmesi ile kararın uygulanmış olacağı
kabul edilmekle birlikte, söz konusu iptal kararına kadar oluşan zararın
karşılanmasının da yine bu kararın bir gereği olduğu kabul edilmesi gerekir,
Kaldı ki, hukuk devletlerinde, devletin hukuka aykırı işlemleri nedeniyle
meydana gelecek zararın ödenecek tazminatla karşılanması bir zorunluluktur.
Yani, bu zararın tazminine yönelik talebin, "nasıp düzeltilmesi yapılmadan
giderilemez" veya benzeri gerekçe ile reddedilmesi hukuk devleti anlayışı
ile uyuşmamaktadır. Zira, davacı isterse giderilmeyen (ya da giderilmediğini
düşündüğü) diğer zararlarını süresi içinde ayrı bir dava konusu da yapabilir.
Bu değerlendirmeler kapsamında; davacının, sebep ve amaç unsurları
yönünden hukuka aykırılığı Dairemizin kararıyla saptanan bir idari işlemle
Astsubay Meslek Yüksekokulu'ndan çıkarıldığı ve bu nedenle emsallerinden 1 yıl
geç mezun olarak göreve başladığı maddi bir vakıadır. Dairemizin anılan iptal
kararı, davalı idarece tesis edilen okuldan çıkarılma işleminde, idarenin
hizmet kusurunu ortaya koymaktadır, Bu itibarla, davacının hukuka aykırı olarak
hakkında tesis edilen okuldan çıkarılma işlemi nedeniyle emsallerinden geç
astsubaylığa nasbedilmek ve göreve geç başlamak
suretiyle statü dışında geçirdiği süreye ilişkin uğradığı zararların idarece
hizmet kusuru esaslarına göre tazmini gerektiği, bu nedenle davacının
emsallerine göre mahrum kaldığı 1 yılık döneme ilişkin aylıkların ödenmemesi
yönündeki işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği, Dairemizin uzun yıllardan
gelen uygulamasının ve içtihatlarının da bu yönde olduğu (AYIM 2'nci Dairesi'nin
07.11.2007 tarih ve E.2007/204, K2007/910, 09.04.2008 tarih ve E.2007/1158,
K2008/432, 25.02.2009 tarih ve E. 2009/36, K. 2009/226, 11 .03.2009 tarih ve E.
2 0081882, K 2 009/316, 13.05.2009 tarih ve E.2009/31, K2009/557, 02.06.2010
tarih ve E.2010/140, K.20101799, 28.12.2011 tarih ve E.2011/1192, K.2011/1593,
19.09.2012 tarih ve E.2012/369, K2012/868, 15.05.2013 tarih ve E.2013/454,
K2013/589, 15.05.2013 tarih ve E.2011/1539, K2013/602, 26.02.2014 tarih ve
E.20P/305, K2014/267, 0207.2014 tarih ve E.2013/1833, K2014/1040 sayıh kararları vb.) bu içtihadı değiştirmek için bir sebep
de bulunmadığı kanaatinde olduğumuzdan Sayın Çoğunluk görüşüne katılamadık. "
20. Ret hükmüne yönelik karar düzeltme istemleri oyçokluğuyla
(ret kararında azınlıkta kalan üyelerin karşıoyuyla)
reddedilmiştir.
21. Başvurucular nihai kararları tebellüğ etmelerinin ardından
süresi içinde 12/11/2015 tarihi itibarıyla bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
22. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi
eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Bu
hüküm Türk hukukunda idarenin mali sorumluluğunun anayasal temelini
oluşturmaktadır. Özel hukuktan farklı olarak -somut bazı konuları düzenleyen
birkaç istisna dışında- idarenin idari nitelikteki işlem ve eylemlerinden doğan
zararlara ilişkin mali sorumluluğunu düzenleyen genel bir kanun hükmü yoktur.
İdarenin kamu hukuku alanından kaynaklanan mali sorumluluğunun çerçevesi ile
hüküm ve esasları, Anayasa'nın anılan hükmünden yola çıkılmak suretiyle
Danıştay içtihatlarıyla belirlenmiştir. Danıştay içtihatlarına göre idarenin
mali sorumluluğu, kusur sorumluluğu ve kusursuz sorumluluk şeklinde ikiye
ayrılmakta; kusursuz sorumluluk da dayandığı sebebe göre tehlikeli faaliyetler,
mesleki risk, sosyal risk ve fedakârlığın denkleştirilmesi biçiminde tasnif
edilmektedir. Kusur sorumluluğunda idarenin kusurlu bulunması (hizmet kusuru)
sorumluluğun temel şartı iken kusursuz sorumluluk hâllerinde idarenin kusuru
bulunmasa dahi mali sorumluluğu söz konusu olabilmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§28, 29, 30).
2. AYİM Kararları
23. Ankara Beytepe Jandarma Okullar
Komutanlığında uzman jandarma öğrencisi iken ilişiği kesilen ve ilişik kesme
işlemi yargı kararı ile iptal edilen davacının geç atanması sonucu statü
dışında geçirdiği sürelere ilişkin maaş ve özlük haklarına dair maddi zararın
ödenmemesi işlemine karşı açtığı davada Mahkeme 24/2/2009 tarihli ve E.2009/36,
K.2009/226 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar vermiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"T.C.Anayasanın
125 nci maddesinin son fıkrasına göre, idare kendi
eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. Anayasada idarenin
sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği belirtilmemiş olup bu
meselenin çözümü öğretiye ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin
sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır.
İster hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın genel
olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir zararın mevcudiyeti,
zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması ve zarar ile
eylem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur. Davacının, hukuka
aykırılığı mahkeme kararıyla saptanan bir idari tasarrufla Uzman Jandarma
Okulundan çıkarıldığı ve emsallerinden daha sonra göreve başladığı maddi bir
vakıadır. İdare ajanlarının hukuka aykırı güvenlik soruşturması sonucunu esas
olarak tesis ettikleri okuldan çıkarılma işlemi, idarenin hizmet kusurunu
ortaya koymaktadır. Davacının hukuka aykırı olarak hakkında tesis edilen
okuldan çıkarılma işlemi nedeniyle emsallerinden daha sonra uzman jandarma
çavuş nasbedilmek ve göreve başlamak suretiyle statü
dışında geçirdiği sürede uğradığı maddi zararının idarece, hizmet kusuru
esaslara göre giderilmesi gerektiği, bu nedenle, hukuka aykırılığı Mahkememizce
tespit edilen okuldan çıkarma işlemi nedeniyle emsallerinden geç mezun olan
davacının, emsallerine göre mahrum kaldığı aylıkların kendisine ödenmemesi
yönündeki işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır."
24. Hava Astsubay Meslek Yüksek Okulu öğrencisi iken ilişiği
kesilen ve ilişik kesme işlemi yargı kararı ile iptal edilen davacının geç
atanması sonucu statü dışında geçirdiği sürelere ilişkin maaş ve özlük
haklarına dair maddi zararın ödenmemesi işlemine karşı açtığı davada Mahkeme
15/5/2013 tarihli ve E.2013/454, K.2013/589 sayılı kararıyla davanın kabulüne
karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"İdari işlemden doğan tam yargı
davalarında da eylemden doğan tam yargı davalarında olduğu gibi idarenin tazmin
sorumluluğu, hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kuram ve ilkelerine
dayanmaktadır.
Hukuk devleti ilkesi gereği faaliyetlerini
hukuka uygun bir biçimde yürütmek zorunda olan idarenin, bir idari işlemden
dolayı "hizmet kusuru"na dayalı olarak
tazmin sorumluluğundan söz edilebilmesi için kural olarak hukuka aykırılığın
varlığı şarttır. Ancak, bir idari işlemin herhangi bir yönden mevzuata ve hukuk
kurallarına aykırı olması halinin, her durumda ve tek başına hizmet kusurunun
varlığını kabule yeterli olup olmadığı, diğer bir ifadeyle idari işlemlerin
iptalini gerektiren nedenlerle hizmet kusurunu doğuran nedenler arasında tam
bir bağlılık ve ayniyet olup olmadığı hususunda öğretide bir fikir birliği
bulunmadığı görülmektedir.Ancak öğretide bu konuda
baskın görüş idari işlemlerdeki yetki, şekil unsurları ve usul bakımından
hukuka aykırılıkların, sonradan giderilebilir hukuka aykırılıklar olması
nedeniyle hizmet kusuru teşkil etmeyeceğinden, idarenin hizmet kusuruna dayalı
sorumluluğunun bulunduğundan da söz edilemeyeceği; idari işlemlerdeki sebep,
konu ve maksat unsurları bakımından hukuka aykırılıkların ise hizmet kusuruna
sebebiyet verdiği ve idarenin hizmet kusuruna dayalı tazmin sorumluluğunun
bulunduğu yönündedir.
Davacının hukuka ve mevzuata aykırılığı AYiM 2.Dairesinin 23.03.2011 tarih ve 2011/275 Esas,
2011/404 Karar sayılı kararıyla saptanan bir idari işlemle Astsubay Meslek
Yüksek Okulundan çıkarıldığı ve bu nedenle emsallerinden geç göreve başladığı
maddi bir vakıadır. Bu nedenle tesis edilen okuldan çıkarılma işlemi, idarenin
hizmet kusurunu ortaya koymaktadır. Davacının hukuka aykırı olarak hakkında
tesis edilen okuldan çıkarılma işlemi nedeniyle emsallerinden geç Astsubaylığa nasbedilmek ve göreve geç başlamak suretiyle statü dışında
geçirdiği süreye ilişkin uğradığı zararların idarece hizmet kusuru esaslarına
göre tazmini gerektiği, bu nedenle, hukuka aykırılığı Mahkememizce tespit
edilen okuldan çıkarma işlemi nedeniyle emsallerinden geç mezun olan davacının,
emsallerine göre mahrum kaldığı aylıkların kendisine ödenmemesi yönündeki işleminin
iptaline karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır."
25. Mahkemenin 8/5/2013 tarihli ve E.2013/355, K.2013/568
sayılı; 8/5/2013 tarihli ve E.2012/1200, K.2013/564 sayılı; 20/3/2013 tarihli
ve E.2012/1099, K.2013/349 sayılı; 27/3/2013 tarihli ve E.2012/1100, K.2013/379
sayılı; 20/3/2013 tarihli ve E.2012/1101, K.2013/350 sayılı; 2/7/2014 tarihli
ve E.2013/1833, K.2014/1040 sayılı kararları da yukarıda alıntısı yapılan karar
(bkz. § 23) ile benzer uyuşmazlıklara ilişkin olup aynı gerekçeye sahiptir.
26. Sözleşmeli subay adaylığına son verilmesine ilişkin işlemi
yargı kararı ile iptal edilen davacının statü dışında geçirdiği sürelere
ilişkin maaş ve özlük haklarına dair maddi zarar ile işlem nedeniyle uğradığı
manevi zararın tazmini istemiyle açtığı davada AYİM Birinci Dairesi 18/6/2013
tarihli ve E.2013/217, K.2013/731 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar
vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Davacı hakkında tesis edilen ayırma
işlemi Dairemizin 25 Ekim 2011 gün ve E:2010/1111, K:2011/1683 sayılı kararıyla
hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla
tespit edilen bu işlem nedeniyle davalı idarenin hizmet kusuru içinde bulunduğu
açıktır. Ayrıca iptal kararları, geriye yürür şekilde işlemi ortadan kaldıran
ve yargılama konusu işlemin hukuk aleminde hiç doğmaması sonuçlarını doğuran
kararlardır. İptal kararıyla, dava konusu ayırma işleminin tesis anından önceki
hukuki duruma dönülür. Bu bağlamda, davacının statü dışında geçirdiği süreye
ilişkin özlük haklarının ödenmesi, iptal kararının gereklerinden olup, davalı
idareyi bu hakların ödenmesi yükümlülüğü altına sokmaktadır.
...
İdarenin bir eylemi veya işlemi sonucu elem ve
ızdırap duyulması, haysiyet ve şerefin rencide
olması, manevi değerlerin ve yaşama zevkinin azalması manevi zarar teşkil
etmektedir. Bu bağlamda günlük yaşamı etkileyecek ölçüde üzüntü ve sıkıntı duyulmasınm da tazmini gereken bir manevi zarara neden
olacağının kabulü gerekmektedir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes davasının,
medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda
kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla
kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve
makul bir süre içinde, görülmesini isteme hakkına sahiptir."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mahkeme
içtihatlarındaki değişim yargı organlarının takdir yetkisi kapsamında kalmakta
olup böyle bir değişiklik özü itibarıyla önceki çözümün tatminkâr bulunmaması
anlamına gelir (S.S. Balıklıçeşme
Beldesi Tarım Kalkınma Kooperatifi ve diğerleri/Türkiye, B. No:
3573/05 ... 30/11/2010, § 28). Ancak yerleşmiş yargısal pratiğin de içtihat
değişikliğinin gerekçelendirildiği kararda dikkate alınması gerekir (Atanasovski/Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, B.
No: 36815/03, 14/1/2010, § 38). Bu bağlamda aynı hususta daha önce çıkan
kararlardan farklı bir hüküm kurulması hâlinde mahkemelerce bu farklılaşmaya
ilişkin makul bir açıklama getirilmesi gerekmektedir (Stoilkovska/Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, B.
No: 29784/07, 18/7/2013, § 49).
29. AİHM, hukuki belirlilik şartının ve meşru beklentilerin
korunması gereğinin yerleşik içtihadın sürdürülmesini içermediğinin altını
çizmekte ancak iyi temellere oturmuş yerleşik içtihadın varlığının yüksek
mahkemeye içtihattan ayrılmayı haklılaştıran daha
sağlam gerekçeler açıklama görevi yüklediğini ifade etmektedir. AİHM'e göre yüksek mahkemenin yerleşik içtihattan farklı
karar verilmesinin sebebi hakkında başvurucuya detaylı açıklama yapma
sorumluluğu bulunmaktadır (Atanasovski/Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, §
38).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 11/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucular; idarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle statü
dışında geçen sürelerde uğranılan zararlara ilişkin olarak AYİM'de
açılan davalarda istikrarlı bir biçimde tazminata hükmedildiğini, başvuruya
konu yargılama sürecinde ise yeterli bir açıklamada bulunulmadan içtihada
aykırı karar verildiğini, bu durumun öngörülebilir olmadığını, hukuki
belirlilik ve eşitlik ilkeleri ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
32. Bakanlık görüşünde AYİM'in yapısal
sorunlarına ilişkin olarak gerek AİHM tarafından verilen ihlal kararları
gerekse iç hukukta yapılan düzenlemeler sonucu yeniden yargılanma imkânı
getirilmiş olması hususlarının gözetilerek karar verilmesi gerektiği ifade
edilmiştir.
B. Değerlendirme
33.Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu yargılama sürecinde AYİM
tarafından, benzer durumlarda verilen kararlardan (bkz. §§ 23, 26) farklı bir
sonuca varıldığı açıktır. Bununla birlikte yargı kararı ile iptal edilen
işlemler nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında AYİM daireleri tarafından
birbiriyle çelişen kararların verildiği ve bu durumun yerleşik bir hâl aldığı
ortaya konulamamıştır. Bu hâle göre AYİM içtihatlarında derin ve devamlı bir içtihat farklılığının
bulunduğu söylenemez. Bu bağlamda iddiaların özü, AYİM'in
benzer maddi tazminat davalarında sergilediği yaklaşımının aksine bir
değerlendirme yapmasına karşın bu hususa dair makul, açıklayıcı bir gerekçe
belirtmediği hususlarına yönelik olduğundan şikâyet maddi tazminat isteminin reddine
ilişkin kısım yönünden adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan
gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
36.Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "... adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar
hakkının da dâhil olduğu AİHM'inbirçok kararında
vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul
edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
37. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
38. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
39. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
40. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
41.Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve
yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul
veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden
olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 39).
42. Diğer taraftan yargısal kararlardaki değişiklikler, hukukun
dinamizmini ve mahkemelerin yaklaşımlarını yaşanan gelişmelere uyarlama
kabiliyetlerini yansıtması yönüyle olumludur. Bu değişiklikler yargı
organlarının takdir yetkisi kapsamında olup öz itibarıyla önceki çözümün
tatminkâr bulunmaması anlamına gelmektedir. Ancak uygulamadaki birlikteliği
sağlamaları beklenen yüksek mahkemeler içinde yer alan dairelerin benzer
davalarda tatmin edici bir gerekçe göstermeksizin farklı sonuçlara ulaşmaları
ihtimale dayalı ve birbirine zıt sonuçları ortaya çıkartır. Bu ise hukuki belirlilik
ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşecektir. Ayrıca böyle bir algının
toplumda yerleşmesi hâlinde bireylerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına
duymaları beklenen güven zarar görebilir. Bu bağlamda aynı hususta daha önce
çıkan kararlardan farklı bir hüküm kurulması hâlinde mahkemelerce bu
farklılaşmaya ilişkin makul bir açıklamanın getirilmesi gerekmektedir (Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932,
6/1/2015, §§ 53, 55, 64).
43. Anayasa Mahkemesinin norm denetimi ve bireysel başvurularda
(Ercan Din, B. No: 2014/94,
8/6/2016; Semra Bekiroğlu ve diğerleri,
B. No: 2013/6717, 16/12/2015; Ahmet Gül ve
diğerleri, B. No: 2014/1182, 22/9/2016) hukuki güvenlik ve
belirlilik kavramının mahkeme kararlarında makul bir istikrarın sağlanması
hususu ile de doğrudan ilgili olduğu, yargı makamlarının benzer davalarda daha
önceki kararlarıyla kabul edilebilir oranlarda uyumlu kararlar vermesi
gerektiği, mahkeme kararlarında istikrarlı değerlendirmelerin dışındaki bir
yaklaşımın hukukun dinamik yorumuyla uyumlu ve gelişmeye yönelik olarak
verildiğinin yeterli ve makul gerekçeyle açıklanması gerektiği yönünde
değerlendirmeler yaptığı anlaşılmaktadır.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
44. Somut olayda Astsubay Temel Askerlik ve Astsubaylık Anlayışı
Kazandırma (ASTASAK) eğitim süreci sonlandırılan başvurucular, ilişik kesme
işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine eğitimine devam etmiş ve
astsubay çavuş rütbesiyle atanmıştır. Başvurucular, hukuka aykırılığı yargı
kararı ile saptanan işlem nedeniyle bir yıl geç atanmalarından dolayı mahrum
kaldıkları özlük haklarına dair maddi zararın tazmini istemiyle dava
açmışlardır. Mahkeme, iptal kararının hukuki etki ve sonucunun ASTASAK
eğitimine döndürülme olgusu ile sınırlı olduğunu ve herhangi bir nasıp düzeltme
işlemi yapılmaksızın astsubaylık özlük haklarına karşılık gelen tazminatın
ödenmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Mahkeme ayrıca bir yıllık astsubay
çavuş rütbesine denk gelen maaşın ödenmesi kabul edilse bile bu talebin
karşılanmasının müteakip rütbelerde geç terfiye
dayanılarak yeni taleplerin ve davaların oluşmasını engellemeyeceğini ifade
ederek maddi tazminat yönünden davayı reddetmiştir.
45. AYİM tarafından benzer uyuşmazlıklarda somut davadan önce
verilen kararlara bakıldığında (bkz. §§ 23-26) konuya ilişkin içtihadın öz
olarak hukuka aykırı işlem nedeniyle meydana
gelen geç atamalar sonucu açılan tazminat davalarının nasıp düzeltmeye ilişkin
bulunmadığı ve yargı kararı ile
hukuka aykırılığı saptanan buişlemler nedeniyleuğranılan zararların iptal kararı ile işlemin tüm
sonuçlarının ortadan kaldırılması bağlamında idarece hizmet kusuru esaslarına
göre tazmini gerektiği yönünde olduğu görülmektedir.
46. Somut olayda ise Mahkeme; ilişik kesme işlemine yönelik
iptal kararının hukuki etki ve sonucunun yalnızca ilişiğin kesildiği eğitim
sürecine geri döndürülmekle sınırlı olduğunu, işlem nedeniyle uğranılan özlük
haklarına dair maddi zararın nasıp düzeltme yapılmadan ödenemeyeceğini, ödense
dahi bunun daha sonra terfi dönemlerinde açılacak davaları engellemeyeceğini
belirtmiştir. AYİM'in hukuka aykırılığı yargı kararı
ile saptanan işlem nedeniyle açılan tazminat davasında ulaştığı sonucun konuyla
ilgili olarak verilen önceki tarihli kararlardan farklı olduğu anlaşılmaktadır.
47. Yukarıda aktarılan ilkeler uyarınca yargısal kararlardaki
değişiklikler, hukuki dinamizm ve mahkemelerin yaklaşımlarını yaşanan
gelişmelere uyarlama kabiliyetlerini yansıtması yönüyle olumlu olmakla birlikte
benzer davalarda farklı sonuçlara ulaşılması hâlinde bu durumun tatmin edici
bir gerekçeyle açıklanması gerekmektedir.
48. AYİM, yargı kararı ile hukuka aykırılığı saptanan işlemler
nedeniyle oluşan zararlar konusunda istikrarlı olarak idarenin mali sorumluluğu
bulunduğu yönünde kararlar vermiştir. Bu nedenle hukuki belirlilik ilkesi
ışığında, başvurucu açısından yargı kararı ile iptal edilen işlem nedeniyle
oluşan maddi zararı için idarenin mali sorumluluğuna gidileceği olgusu dikkate
alınarak değerlendirme yapılması yönünde makul bir güvenin oluştuğunun kabulü
gerekir.
49.AYİM somut olayda idarenin hukuka aykırılığı yargı kararı ile
saptanmış işlemi nedeniyle hizmet kusuru kapsamında mali sorumluluğunu
tartışmamış, nasıp düzeltme açısından olayı ele almak suretiyle maddi zararın ödenmesinin kabulünün daha sonraki
tarihlerde terfi gecikmeleri nedeniyle açılacak davaları engellemeyeceği
şeklinde mevcut tazminat talebiyle ilgisi olmayan bir ihtimali kararına gerekçe
olarak almıştır.
50. Yargılama sürecinde hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanan
işlemler nedeniyle oluşan maddi zararlar için idarenin mali sorumluluğunun
bulunduğu yönünde AYİM kararlarının başvurucu tarafından mahkemeye sunulduğu,
dilekçelerde bu kararlardan örnekler verildiği görülmektedir. Mahkeme
tarafından ise ileri sürülen itirazlara yönelik içtihat değişikliğine gidildiği
veya olayın koşullarında önceki kararlardan ayrılmayı gerektirecek farklılıklar
olduğu ya da alternatif bir yaklaşım sağlayan farklı gerekçelere dayanıldığına
dair idarenin mali sorumluluğuna yönelik herhangi bir açıklamada bulunulmadığı
anlaşılmaktadır.
51. Yukarıda açıklanan tespitlere göre AYİM'in
bireysel başvuruya konu kararında, önceki kararlarından farklı bir sonuca neden
ulaşıldığının başvurucular ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına
imkân verecek düzeyde yeterli açıklama yapılmadığı görülmektedir.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
53.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
54. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında Anayasa Mahkemesince bir temel
hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir
(Detaylı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan,
§§ 57-60).
55. Başvurucular, yeniden yargılama yapılması ve tazminata
hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
56. Anayasa Mahkemesi, AYİM İkinci Dairesi tarafından yapılan
yargılama sonucu adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme
kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
57.
Bu durumda adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması
gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve
nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
58. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harcın başvuruculara
ayrı ayrı, 1.980 TL vekâlet ücretinin müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
-Anayasa'nın geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt
bendi gereğince- yetkili idari yargı merciine GÖNDERİLMESİNE (Karar AYİM İkinci
Dairesinin 13/5/2015 tarihli ve E.2014/1974, K.2015/834 sayılı; 27/5/2015
tarihli ve E.2015/51, K.2015/842 sayılı; 27/5/2015 tarihli ve E.2015/50,
K.2015/841 sayılı; 27/5/2015 tarihli ve E.2015/54, K.2015/855 sayılı; 27/5/2015
tarihli ve E.2015/53, K.2015/854 sayılı kararlarına ait dava dosyaları ile
ilgilidir.),
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harcın BAŞVURUCULARA AYRI AYRI ve 1.980 TL vekâlet
ücretinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.