logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Egeçep Derneği [2.B.], B. No: 2015/17415, 17/4/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EGEÇEP DERNEĞİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/17415)

 

Karar Tarihi: 17/4/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Ali KOZAN

Başvurucu

:

Egeçep Derneği

Vekili

:

Av. Arif Ali CANGI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yönetmelikle bazı faaliyetlerin çevresel etki değerlendirilmesinden muaf tutulması nedeniyle özel hayata saygı hakkının; yönetmeliğin ilgili maddelerinin iptali istemli açılan davada hükmü etkileyecek iddia ve itirazların gerekçede karşılanmaması, yargılamanın makul sürede tamamlanmaması ve aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/11/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu Dernek; Ege Bölgesi'nde çevreyi, kültürel ve doğal varlıkları korumak amacıyla çalışmalarda bulunmak, bunların bozulmasına sebep olabilecek faaliyetler konusunda kamuoyunu bilgilendirmek ve söz konusu faaliyetleri önlemek için gerekli hukuksal yollara başvurmak, demokratik baskı grubu işlevini görmek amacıyla kurulmuş, merkezi İzmir/Konak'ta bulunan bir özel hukuk tüzel kişisidir.

7. Başvurucu Dernek 17/7/2018 tarihli 26939 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirilmesi Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) bazı maddelerinin iptali istemiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde; Yönetmelik'in iptali istenen maddeleri tek tek gerekçeleri ile belirtildikten sonra Yönetmelik'te yer alan çevre tanımın eksik olduğu, bu eksikliğin Yönetmelik'in tamamını etkileyen bir unsur olduğu, dolayısıyla Yönetmelik'in amaç yönünden hukuka aykırı olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca Yönetmelik ile ilgili halk tanımı getirilerek sürece katılan aktörlerin sınırlandırılmaya çalışıldığını, hukuka aykırı olan Yönetmelik'in uygulanması hâlinde doğada ve insan yaşamında yaratacağı zararların gideriminin olanaksız olduğu belirtilmiştir.

8. Danıştay Ondördüncü Dairesi 16/5/2012 tarihinde Yönetmelik'in geçici 3. maddesi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer maddelere yönelik olarak da davanın reddine karar vermiştir. Kararda, iptali istenen Yönetmelik maddeleri ayrı ayrı değerlendirildikten sonra Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği'nin oluşturulmasında çevrenin korunması amacıyla hareket edildiği belirtilerek hukuka aykırılık görülmediği sonucuna varılmıştır. Mahkeme 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'deki (KHK) düzenlemeye atıfla davalı idare lehine 1200 TL vekâlet ücretine hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca başvurucu Dernek lehine de aynı miktarda vekâlet ücretine karar vermiştir.

9. Başvurucunun temyiz talebi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 16/5/2012 tarihli kararıyla esas yönünden oy birliği, vekâlet ücreti yönünden oy çokluğu ile reddedilmiştir. Çoğunluk kararına katılmayan iki üyeden biri, davanın açıldığı tarih itibarıyla 659 sayılı KHK yürürlükte olmadığından davalı lehine vekâlet ücreti verilemeyeceğini belirtirken; diğer üye hukuk müşavirinin savunmanın verildiği tarihte vekil sıfatı taşımaması nedeniyle idare lehine vekâlet ücreti verilemeyeceğini ifade etmiştir.

10. Başvurucunun karar düzeltme talebi 25/3/2015 tarihli ilamı ile vekâlet ücreti yönünden yukarıda belirtilen gerekçelerle oy çokluğu ile reddedilmiştir.

11. Nihai karar başvurucu Derneğe 9/10/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu Dernek 9/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

 “(1) Yargılama giderleri şunlardır:

...

ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.

...”

14. 659 sayılı KHK'nın "Davalardaki temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı" kenar başlıklı 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “(1) Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 17/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden

16. Başvurucu Derneğin şikâyetlerinin bir kısmının Yönetmelik'in iptaline ilişkin yargılama süreci ve sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle belirtilen ihlal iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekmektedir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi önceki kararında derneklerin doğrudan taraf sıfatıyla bulunduğu bir davayla ilgili olarak gerçek kişilere özgü haklardan (özel ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı gibi) ayrı ve bağımsız şekilde, salt adil yargılanma hakkına yönelik ihlal iddiaları bakımından mağdur statüsünün bulunduğu, derneğin ortak amacın gerçekleştirilmesi için açtığı bir davadaki adil yargılanma hakkının dernek tüzel kişiliğine ait bir hak olduğu sonucuna varmıştır (Egeçep Derneği ve diğerleri, B. No: 2015/4453, 3/7/2018, §§ 23-27) Somut olayda da bu anılan karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus olmadığından adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları yönünden başvurucunun mağdur sıfatının olduğu dolayısıyla başvurunun kişi bakımından yetkiye ilişkin kabul edilebilirlik kriterini sağladığı sonucuna ulaşılmıştır.

1. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası

a. Başvurucunun İddiaları

17. Başvurucu, iptali istenen Yönetmelik maddelerinin hukuka aykırılık nedenleri dava ve temyiz dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklanmasına rağmen, hükmü etkileyecek iddia ve itirazlarının gerekçede karşılanmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

18. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

19. Somut olayda başvurucu Dernek derece mahkemelerinin gerekçesiz olarak karar verdiğini ileri sürmüş ise de, Yönetmelik'in ayrıntılı bir şekilde incelendiği, davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Mahkemeye Erişim Hakkı Yönünden

a. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu Dernek; davayı 2008 yılında açtıklarını, 2011 yılında yayınlanan 659 sayılı KHK nedeniyle aleyhlerine vekâlet ücretine hükmedildiğini, davanın açılma tarihi itibarıyla idare lehine vekâlet ücreti öngören bir düzenleme olmadığı için vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini belirtmiştir. Başvurucu Dernek ayrıca kamusal görev yapan Dernek aleyhine vekâlet ücreti hükmedilmesi ve benzer davalarda ödemek zorunda kalacağı vekâlet ücretleri de gözetildiğinde Derneğin yargı yoluna başvurmasının imkânsız hâle geleceğini ifade ederek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

22. Başvuru konusu davanın açılmasından sonra 2/11/2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı KHK ile davanın reddi hâlinde idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır. Vekâlet ücreti davaya hukuki katkıda bulunan ve davası kabul edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Dava aşamasında kimin leh ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile de ilişkilidir. Yükletilen ücretin, bu hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).

23. Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (Serkan Acar, § 39).

24. Dava devam ederken başvurucu aleyhine yapılan bu değişikliğin, başvurucu tarafından önceden öngörülmesi beklenilemez. Bununla birlikte, anılan bu düzenlemenin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği de söylenemez. Bu düzenleme sonucu gerçekleşen müdahalenin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi gerekir (Mustafa Özer, B. No: 2014/4683, 21/01/2015, § 42).

25. Vekâlet ücretinin orantılılık incelemesi yapılırken öngörülen miktarın ülke şartlarında ne anlam ifade ettiği, başvurucunun ödeme gücü ve davanın özel şartları gibi hususlar dikkate alınmalıdır. Somut olayda başvurucu Dernek aleyhine 1.200 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Başvurucu Dernek, bu ücreti ödeme gücüne sahip olmadığına dair hiçbir bilgi ve belge sunmamıştır. Öngörülen vekâlet ücretinin başvurucuya dava açmasını imkânsız kılacak veya aşırı derecede zorlaştıracak ağır bir ekonomik yük getirdiğinden ve bu suretle mahkemeye erişim hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturduğundan söz edilemez.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.

3. Makul Sürede Yargılanma Hakkı Yönünden

a. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu Dernek 15/9/2008 tarihinde açtığı davanın yedi yılda tamamlandığını belirterek, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

28. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna (Tazminat Komisyonu) başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).

29. Ferat Yüksel kararında özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).

30. Mevcut başvurularda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkı Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu Dernek; kuruluş amaçlarından birinin sağlıklı çevrede yaşama hakkı çerçevesinde çalışmalar yapmak olduğunu bu nedenle sivil denetçi olarak ÇED olumlu raporuna karşı dava açma ehliyetinin mevcut olduğunu, dava konusu Yönetmelik'in iki kez bütün olarak bir çok kez de kısmi olarak değiştirildiğini belirtmiştir. Yönetmelik ile bazı faaliyetlerin çevresel etki değerlendirilmesinden muaf tutulmasına ilişkin düzenlemeler getirildiğini, Mahkemenin çevre hakkının korunması yönünde hukuksal denetim yapmayarak davayı reddettiğini, Yönetmelik'te geçen düzenlemeler ve Mahkeme kararı ile sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ihlal edildiği ifade edilmiştir.

2. Değerlendirme

33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."

(2) …Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir."

34. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu ihlalden dolayı kişinin kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesi gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).

35. Bireysel başvuruda mağdur kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır. Ayrıca mağdur kavramının yorumu, günümüzde toplumun koşulları ışığında değişime tabi olup bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde uygulanmalıdır (Tezcan Karakuş Candan ve diğerleri, B. No: 2014/5809, 10/12/2014, § 20).

36. Hukukumuzda özel hukuk tüzel kişilerinden biri olan derneklerin sadece dernek tüzel kişiliğine ait hakların ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesinin yerleşik hâle gelmiş içtihadına göre ise yalnızca üyelerinin haklarını etkileyen müdahaleler nedeniyle topluluk tarafından bireysel başvuruda bulunulamayacağı kabul edilmiştir (Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği, B. No: 2012/95, 25/12/2012, §§ 20-23).

37. Somut olayda başvurucu Dernek tarafından iptali istenen Yönetmelik ile sağlıklı çevrede yaşama bağlamında özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüş ise de ihlale neden olduğu ileri sürülen kamusal işlemden başvurucu Derneğin tüzel kişiliğinin doğrudan etkilenmediği ve tüzel kişiliğe ilişkin bir hakkın ihlal edilmediği, dolayısıyla Derneğin mağdur statüsünün olmadığı anlaşılmaktadır.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1.Gerekçeli karar ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Celal Mümtaz AKINCI'nın karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi, nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

4. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik, nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/4/2019 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu Dernek; 2008 yılında dava açtıklarını, dava devam ederken 2011 yılında yayınlanan 659 sayılı KHK nedeniyle aleyhlerine vekalet ücretine hükmedildiğini, davanın açılma tarihi itibarıyla idare lehine vekalet ücreti öngören bir düzenleme olmadığı için vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirtmiştir. Başvurucu Dernek ayrıca kamusal görev yapan Dernek aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi ve benzer davalarda ödemek zorunda kalacağı vekalet ücretleri de gözetildiğinde Derneğin yargı yoluna başvurmasının imkansız hale geleceğini ifade ederek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Mahkememiz, 2012/931 numaralı bireysel başvuruda; dava devam ederken yapılan yasa değişikliğini silahların eşitliği hakkına orantısız bir müdahale olarak görüp, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Kararın ilgili paragrafı şöyledir; “Görüldüğü üzere, her ne kadar kanun koyucunun, mevcut davaya etkili kanun çıkararak görülmekte olan davaya müdahale etmesinde zorlayıcı bir kamu yararı olduğu kanaatine ulaşılmışsa da yasamanın müdahalesinin taraflar arasında yargılama başladıktan sonra gerçekleştiği ve davanın esasına ilişkin sonucu belirlediği, müdahale sonucunda başvurucunun davayı kazanmasının imkânsız hale geldiği, oysa dava açıldığı zaman yerleşik içtihat çerçevesinde başvurucunun davayı kazanmasının kuvvetle muhtemel olduğu, bu çerçevede öngörülebilir olmayan müdahalenin meşru kabul edilemeyeceği, müdahale sonucunda davalı Vakfın, başvurucuya nazaran önemli ölçüde avantajlı hale geldiği, bu şekilde yararlar dengesinin kendisine katlanılması zor külfetler yüklenen başvurucu aleyhine bozulduğu ve bu durumun silahların eşitliği hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturduğu açıktır. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır” (Zekiye ŞANLI, B. No:2012/931, § 87-88).

3. Dava devam ederken özellikle idare lehine yapılan değişiklikler hukuki güvenlik ilkesi yönünden de sorun yaratmakta kişilerin devlete, yargıya ve adalete olan güveninin de sarsılmasına neden olacak sonuçların doğmasına neden olabilmektedir.

4. Sunulmaya çalışılan ve Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 27.10.2015 tarih, 2013/9466 başvuru numaralı Mürsel MALKOÇ kararında belirtilen karşı oy gerekçeleriyle, çoğunluğun hak ihlali bulunmadığı yönündeki görüşüne katılamıyorum.

 

 

 

 

Üye

 Celal Mümtaz AKINCI

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Egeçep Derneği [2.B.], B. No: 2015/17415, 17/4/2019, § …)
   
Başvuru Adı EGEÇEP DERNEĞİ
Başvuru No 2015/17415
Başvuru Tarihi 9/11/2015
Karar Tarihi 17/4/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yönetmelikle bazı faaliyetlerin çevresel etki değerlendirilmesinden muaf tutulması nedeniyle özel hayata saygı hakkının; yönetmeliğin ilgili maddelerinin iptali istemli açılan davada hükmü etkileyecek iddia ve itirazların gerekçede karşılanmaması, yargılamanın makul sürede tamamlanmaması ve aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Çevre Kişi Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 323
KHK 659 Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 14
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi