TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.Ö. BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/20197)
|
|
Karar Tarihi: 9/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
M.Ö.
|
Vekili
|
:
|
Av. Gökhan
GÜNAYDIN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, darbe teşebbüsüyle bağlantılı olarak yürütülen
soruşturmada uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul
süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın
yapılması, gizlilik kararı nedeniyle hakkındaki
belgeleri inceleyememesi ve tutukluluk incelemelerinde alınan savcılık
görüşünün tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının;
soruşturma aşamasındaki bazı işlemler ve ceza infaz kurumundaki uygulamalar
sonucu savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle de adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7.
Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8.
Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve
bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir.
Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde yeniden uzatılmayarak son bulmuştur.
Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan
ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında
soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu-
üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu
iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı
ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
10. Bakanlık verilerine göre yüz altmıştan fazla Yüksek Mahkeme (Anayasa
Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay) üyesi hakkında tutuklama tedbiri uygulanmış,
bunlardan bir kısmı sonradan tahliye edilmiştir. Soruşturma ve/veya kovuşturma
mercilerince kaçak oldukları değerlendirilen yaklaşık otuz Yüksek Mahkeme üyesi
hakkında ise yakalama emri çıkarılmıştır.
11. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok kararda
FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğunu kabul
etmişlerdir. Bu kapsamda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26/9/2017 tarihinde
(E.2017/16.MD-956, K.2017/370) ve -terör suçlarına ilişkin davaların temyiz
mercii olan- Yargıtay 16. Ceza Dairesi 24/4/2017 ve 14/7/2017 tarihlerinde
verdiği kararlarda (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21) FETÖ/PDY'nin
silahlı bir terör örgütü olduğu sonucuna varmışlardır.
12. FETÖ/PDY'nin (genel özelliklerine
ilişkin olarak bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 26) yargı kurumlarındaki örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak
soruşturma ve kovuşturma belgeleri ile tedbir/disiplin kararlarında yer alan, başta
haklarında soruşturma yürütülen yargı mensuplarının beyanları olmak üzere maddi
olgulara dayalı bulunan iddia ve tespitler Selçuk
Özdemir kararında geniş olarak açıklanmıştır (Selçuk Özdemir, § 22).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
13. Başvurucu 24/2/2011 tarihinde Hâkimler ve Savcılar Kurulunca
(HSK) Yargıtay üyeliğine seçilmiş, 1. ve 21. Ceza Dairelerinde
görevlendirilmiştir. Soruşturma sürecinde ise başvurucunun meslekten
çıkarılmasına karar verilmiştir.
14. Darbe teşebbüsü sonrası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Cumhuriyet savcısının 16/7/2016
tarihli yazılı talimatıyla "Türkiye
genelinde hükümeti devirmeye ve anayasal düzeni cebren ilgaya teşebbüs etmek
suçunun hâlen işlenmeye devam edildiği, bu suçu işleyen Fetullah[çı] Terör Örgütlenmesi
üyelerinin yurt dışına kaçıp saklanma ihtimali bulunduğu"
gerekçesiyle başvurucunun tutuklanmasının sağlanması amacıyla yakalanmasına,
gözaltına alınmasına, konutu, aracı ve işyerinde arama yapılmasına karar verilmiştir.
15. Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı polislerce başvurucunun
konutu, işyeri ve aracında arama yapılmış; suç delili olabileceği
değerlendirilen bazı dijital materyallere (laptop, haricî hard disk, disket, flash disk, CD ve bilgisayar kasası) el konulmuş; başvurucu
18/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
16. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığında ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. İfade alma işlemi sırasında
başvurucuya FETÖ/PDY ile bağlantısı olup olmadığını aydınlatmaya yönelik
sorular yöneltilmiştir. Bu kapsamda FETÖ/PDY'ye ait
evlerde, yurtlarda kalıp kalmadığı, himmet verip vermediği, Bank Asya'ya para
yatırıp yatırmadığı, yurt dışı gezilerine katılıp katılmadığı, Adalet Akademisi
sınav komisyonlarında ve soru hazırlayan komisyonlarda görev alıp almadığı,
darbe girişimi sonrasında görev alıp almadığı sorulmuştur. Başvurucu
suçlamaları kabul etmeyerek FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını
savunmuştur. Başvurucu müdafii de başvurucunun atılı
suçları işlediğine dair dosyada delil bulunmaması nedeniyle müvekkilinin
serbest bırakılmasını talep etmiştir.
17. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucuyu 20/7/2016
tarihinde, tutuklanması istemiyle Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
etmiştir. Tutuklama talep yazısının ilgili kısmı şöyledir:
"15-16 Temmuz 2016 tarihlerinde cebir ve
şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan
kaldırmaya veya değiştirmeye teşebbüs ve FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütüne
üye olmak suç[ların]dan mevcutlu olarak gönderildiği" belirtilerek "atılı suçların CMK [Ceza Muhakemesi
Kanunu] 100/3-a-11 maddesinde tutuklama
nedeni olarak gösterilmesi, FETÖ örgütünün bir kısım üyelerinin olaydan sonra
kaçtıkları tespit edilmiş olup [başvurucunun da aralarında olduğu] mevcutlu şüphelilerin de kaçma şüphesinin bulunması,
delillerin henüz tam olarak toplanmayışı, şüphelilerin delillere tesir edip
delilleri değiştirme ihtimallerinin olması, AİHM'nin [Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi] birden çok vermiş olduğu
kararlarında belirtildiği üzere şüphelilerin salıverilmeleri halinde adaletin
işleyişine zarar verecek faaliyetlerde bulunma tehlikesinin veya başka suçlar
işleme tehlikesinin bulunması nedenlerine göre... [tutuklanmasına
karar verilmesi talep olunur.]"
18. Başvurucunun sorgusu Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinde aynı
gün yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii
de hazır bulunmuştur. Sorgu işlemi, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS)
aracılığıyla kayda alınmıştır. Başvurucu, sorgu sırasındaki ifadesinde özetle
soruşturmanın Yargıtay Kanunu'na göre yürütülmesi gerektiğini, ortada suçüstü
hâli ve suç bulunmadığını, silahlı terör örgütüne üyelik suçlamasını kabul
etmediğini belirtmiştir.
19. Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği sorgu sonucunda başvurucunun
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheli(nin)
...üzerine yüklenen silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun vasıf ve mahiyeti,
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller, yakın ve somut bir
tehdidin halen devam ediyor olması, ...Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu'nun
17/7/2016 tarih 244/A sayılı kararı, şüphelilerin saklanma ve kaçma şüphesini
uyandıran somut olguların varlığı (aynı suç kapsamında soruşturulan aynı
statüdeki bir kısım şüphelilerin kaçmış olması), fiilin kanunda karşılığı olan
cezanın miktarı, suçun CMK'nın 100/3 maddesinde
sayılan suçlardan olması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde
yer alan tutuklamaya ilişkin şartların gerçekleştiği dikkate alınarak adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla şüphelilerin CMK.nun 100 vd. maddeleri uyarınca tutuklanmasına... [karar verildi.]"
20. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Ankara 2. Sulh
Ceza Hâkimliği 9/8/2016 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir. Karar
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç
şüphesinin bulunduğu, atılı suçun katalog suçlardan olması olması
sebebiyle CMK 100/3 maddesi gereğince şüphelilerin kaçma, saklanma, delilleri
karartma ihtimalinin bulunduğu, atılı suçun ceza miktarı nazara alındığında
adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı ...itirazın reddine... [karar
verildi]."
21. Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği 3/2/2017 tarihinde bir kısım
şüphelinin ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine yaptığı inceleme
sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir.
"...
Şüpheliler hakkında kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunması, üzerine atılı
suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın
üst haddi dikkate alınarak CMK 108. maddesi uyarınca tutukluluk hallerinin
devamına... [karar verildi.]"
22. Başvurucu anılan karara itiraz etmiş, Ankara 1. Sulh Ceza
Hâkimliği 6/3/2017 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir. Karar
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Şüpheliler hakkında yapılan sorgu
üzerine verilen tutuklama kararının kaldırılmasını gerektirecek dosya içerisine
yeni bir delil ibraz edilmediği, Ankara 9. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/791 D.
İş sayılı şüphelilerin tutukluluk halinin devamına ilişkin verilen kararda
belirtilen gerekçelerin usul ve yasaya uygun olduğu, kararda herhangi bir
isabetsizlik görülmediği anlaşılmakla ...itirazın reddine... [karar
verildi.]"
23. Başvurucuya nihai karar 10/3/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
24. Başvurucu 3/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
25. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun silahlı terör örgütünü
yönetme ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarını
işlediğinden bahisle hakkında kamu davasının açılması için Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına hitaben fezleke düzenlemiştir. Anılan fezlekede 15/7/2016
tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün arkasında FETÖ/PDY'nin olduğu belirtilmiş; bu yapılanmaya mensup
oldukları, yapılanmanın emir ve talimatları doğrultusunda hareket ettikleri
değerlendirilen yargı mensupları hakkında adli soruşturma yapıldığına
değinilmiştir. Savcılık, darbe tehlikesinin tam olarak bertaraf edilemediğine
dikkat çekerek ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü hâlinin
mevcut olduğu sonucuna varmıştır. Fezlekede, bu durum dikkate alınarak
başvurucu hakkında genel hükümlere istinaden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
16/7/2016 tarihinde soruşturma başlatıldığı ifade edilmiştir.
26. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/12/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Yargıtay 9. Ceza Dairesinde
(ilk derece mahkemesi sıfatıyla) kamu davası açılmıştır. FETÖ/PDY'ye ve bu örgütün yargıdaki yapılanmasına ilişkin genel
bilgilerin yer aldığı iddianamede başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine
dair temel olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının fezlekesindeki olgulara
dayanılmıştır.
27. İddianamede, başvurucunun
FETÖ/PDY'nin yargıdaki yapılanmasında bilerek ve
isteyerek yer aldığına ilişkin olgulara dayanılmıştır. İddianamede genel
hükümlere göre soruşturma başlatıldığı, başvurucuya isnat edilen suçun mütemadi
suç olması nedeniyle yakalanma tarihi itibarıyla suçüstü halinin oluştuğu
belirtilmiştir. İddianamede başvurucuya yöneltilen suçlamanın dayandığı olgular
özetle şöyledir:
i. Başvurucunun FETÖ/PDY tarafından örgütsel ve kriptolu
haberleşme maksadıyla tasarlanan ByLock uygulamasını
kullandığı belirtilmiştir.
ii. Tanıklar B.E., A.Ş., D.K., A.H., Ö.K., M.K.Ö., İ.D., İ.O. ve
G.A. verdikleri beyanlarda başvurucuyu bu yapıya mensup olanlar arasında
saymıştır.
28. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin
hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"...
Şüpheli [M.Ö.'nün]
staj döneminden itibaren örgütün düzenlediği organizasyonlara katıldığı, HSYK
seçimlerinde örgütün hareket tarzını belirleyen heyetin içinde yer aldığı,
terör örgütü mensuplarının 2010 yılında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda
çoğunluğu ele geçirmelerine müteakiben, örgüt liderinin talimatı ile Yargıtay
üyeliğine seçilmesine karar verilen isimlerin belirlendiği toplantılarda HSYK
üyesi olmamasına karşın seçici ve belirleyici olarak bulunduğu ve bu
toplantılarda Yargıtay üyeliğine seçilmesine karar verilen isimlerden olduğu,
Yargıtay Başkanlık Divan'ın da bulunan örgüt mensuplarına talimatlar vererek Yargıtay'daki
iş bölümünü belirleyen kişiler arasında yer aldığı, münhasıran örgütün
kullandığı ByLock isimli programı yüklediği, Yargıtay
üyesi seçildikten sonra da örgüt ile irtibatını sürdürdüğü, şüphelinin örgüt
adına süreklilik ve çeşitlilik arz edecek şekilde faaliyetlerde bulunduğu tanık
beyanları, ByLock, HTS kayıtları ve tüm dosya
kapsamından anlaşılmıştır. "
29. Yargıtay 9. Ceza Dairesi (Mahkeme) iddianamenin kabulüne
karar vermiş ve E.2017/112 sayılı dosya üzerinden kovuşturma başlamıştır.
30. Mahkeme 8/1/2018 tarihinde
yaptığı tensip (duruşmaya hazırlık) incelemesi sırasında-duruşma yapmaksızın-
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiş ve ilk duruşmanın dosya sayısı ve iş yoğunluğunu da dikkate alarak
19/3/2018 tarihinde yapılmasını kararlaştırmıştır. Karar gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"...silahlı terör örgütüne üye olma
suçuna ilişkin sanığın örgütün gizli haberleşme ağı olan Bylock
isimli uygulamayı kullandığı, tanık beyanları, dosya kapsamı ve mevcut delil
durumuna göre; sanığın atılı suçu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesini
gösteren somut delillerin bulunduğu, örgütün yöneticilik ve üyeliği suçunun
faili pek çok kimsenin halen kaçak olduğu, işlenen suçlara dair delillerin
toplanmaya devam edilmekte olduğu hususları dikkate alındığında sanığın kaçma,
saklanma ve delilleri karartma şüphesi bulunduğu, müsnet
suçun CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan katalog
suçlardan olduğu, suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda gösterilen ceza
miktarları dikkate alındığında verilen tutuklama tedbirinin ölçülü ve orantılı
olduğu, bu aşamada hükmedilecek adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı,
tutuklanmasından sonra sanığın hukuki durumunda herhangi bir değişiklik de
bulunmadığı ... [anlaşılmakla tutukluluk halinin
devamına karar verildi.]"
31. Mahkemece 19/3/2018 tarihinde yapılan ilk duruşmada
başvurucu avukatıyla yeterince görüşemediğini belirterek gerekli belgeleri
temin ederek avukatıyla görüşmek ve savunmasını hazırlamak üzere süre talep
etmiştir. Mahkeme anılan duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...üzerine atılı FETÖ/PDY silahlı terör
örgütü kurma ve yönetme suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve yüklenen eylemin CMK'nın 100/3. maddesinde belirtilen suçlardan olması,
suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda gösterilen ceza miktarları dikkate
alındığında verilen tutuklama tedbirinin ölçülü ve orantılı olduğu, bu aşamada
hükmedilecek adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı kanaatine varılması
nedenleriyle tahliyeye ilişkin taleplerin reddi tutukluluk halinin devamına ...
[karar verildi.]"
32. Mahkeme 12/7/2018 tarihinde yaptığı ikinci duruşmada
başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu savunmasında özetle özel
soruşturma ve kovuşturma usullerine uyulmadığını belirterek kendisine
yöneltilen terör örgütü kurma ve yönetme suçunun oluşmadığını, suçlamaları
kabul etmediğini ifade etmiştir. Mahkeme duruşma sonunda başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Sanığın üzerine atılı FETÖ/PDY silahlı
terör örgütü kurma ve yönetme suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunması veyüklenen
eylemin CMK'nın 100/3. maddesinde belirtilen
suçlardan olması, suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda gösterilen ceza
miktarları dikkate alındığında verilen tutuklama tedbirinin ölçülü ve orantılı
olduğu, bu aşamada hükmedilecek adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı
kanaatine varılması nedenleriyle tahliyeye ilişkin taleplerin reddi ile
tutukluluk halinin devamına ... [karar verildi.]"
33. Mahkemece 21/11/2018 tarihinde yapılan duruşmada bir kısım
tanık dinlenilmiş, bir kısım yazı cevabı okunmuş ve eksik hususların ikmaline
karar verilmiştir. Mahkeme duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın üzerine atılı FETÖ/PDY silahlı
terör örgütü kurma ve yönetme suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve yüklenen eylemin CMK'nın 100/3. maddesinde belirtilen suçlardan olması,
suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda gösterilen ceza miktarları dikkate
alındığında verilen tutuklama tedbirinin CMK hükümleri ve AİHS 5. madde
uyarınca ölçülü ve orantılı olduğu, bu aşamada hükmedilecek adli kontrol
tedbirlerinin yetersiz kalacağı kanaatine varılması nedeniyle tahliyeye ilişkin
taleplerinin reddi ile tutukluluk halinin devamına... [karar
verildi.]"
34. Mahkeme 7/2/2019 ve 17/4/2019 tarihlerinde yaptığı
duruşmalarda da bir kısım tanık dinlenilmiş, sair eksik hususların ikmali için
gereğinin yapılmasına ve duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın üzerine atılı FETÖ/PDY silahlı
terör örgütü yöneticisi olma suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve yüklenen eylemin CMK'nın 100/3. maddesinde belirtilen suçlardan olması,
suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda gösterilen ceza miktarları dikkate
alındığında verilen tutuklama tedbirinin CMK hükümleri ve AİHS 5. madde
uyarınca ölçülü ve orantılı olduğu, bu aşamada hükmedilecek adli kontrol
tedbirlerinin yetersiz kalacağı kanaatine varılması nedeniyle tahliyeye ilişkin
taleplerinin reddi ile tutukluluk halinin devamına... [karar
verildi.]"
35. Başvurucu; daha önce arama ve elkoyma
işleminin usulüne uygun olarak yapılmadığı, dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle
hakkındaki hiçbir belgeyi inceleyemediği, gözaltına alınmasının hukuka aykırı
olduğu, gözaltında kötü muameleye maruz bırakıldığı, mal varlığına haksız yere
el konulduğu, mesleği nedeniyle hakkında öngörülen özel soruşturma usulünün
uygulanmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı, masumiyet karinesinin ihlal
edildiği, soruşturma işlemlerinin yetkili ve görevli olmayan savcılık ve sulh
ceza hâkimliklerince yürütüldüğü, soruşturma/kovuşturma sırasındaki bazı
işlemler nedeniyle özel ve aile hayatına müdahale edildiği, sulh ceza
hâkimliklerinin hem tutuklama kararı veren hem de bu karara itirazı
değerlendiren makam olmalarının hukuka aykırı olduğu, tutuklama tedbiri için
mevzuatta öngörülen koşulların gerçekleşmediği, tutukluluğun gözden geçirilmesi
kararlarının gerekçesiz olarak verildiği iddiaları nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği, adil yargılanma hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, mülkiyet
hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı haklarının ihlal edildiğini
belirterek Anayasa Mahkemesine 8/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda (M.Ö., B. No: 2016/15687, 23/5/2018)
bulunmuştur.
36. Anayasa Mahkemesi; bu başvuru üzerine 23/5/2018 tarihinde
Birinci Bölüm İkinci Komisyonca yapılan inceleme sonucunda tutuklamanın hukuki
olmadığı, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığı ve sulh ceza
hâkimliklerinin yapısı ile özel soruşturma usulü uygulanmamasına ilişkin
iddialar yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması, gözaltı kararının hukuka
aykırı olduğu, gözaltında kötü muameleye maruz kalındığı ve diğer hak ihlali
iddiaları yönünden ise başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurunun
kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (B. No: 2016/15687).
37. Dava ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay
9. Ceza Dairesinde derdesttir ve başvurucunun tutukluluk hâli devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
38. İlgili hukuk için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431,
28/11/2018, §§ 33-56. kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
39. Mahkemenin 9/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
40. Başvurucubireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde
bulunmuştur.
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
42. Başvurucu; tahliye taleplerinin kabul edilmediğini,
tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeden yoksun olduğunu, bu kararlarda
tutuklama nedenlerinin somut olgulara dayalı olarak açıklanmadığını, kendisi
yönünden bir kişiselleştirme yapılmadığını ve adli kontrolün yetersiz kalma
nedenlerinin gösterilmediğini, tutukluluğa yönelik itirazlarının da gerekçesiz
bir şekilde reddedildiğini, dolayısıyla somut hiçbir neden gösterilmeden matbu
gerekçelerle sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
43. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyetleri incelenirken
bireysel başvuruya ilişkin incelemenin Anayasa'nın 15. maddesi ile uyumlu
olarak yapılması gerektiği dikkate alınarak bu şikâyetin açıkça dayanaktan
yoksunluk nedeniyle kabul edilemez olduğu belirtilmiştir.
44. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, hakkında
uygulanan tutuklama tedbirinin aynı şekilde devam ettiğini belirterek Bakanlık
görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
45. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
46. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin yedinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
47. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan
suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu
değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir,
§ 57).
48. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki
olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır.
Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın
13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı
olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15.
maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242).
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
49. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
50. Genel ilkeler için bkz. Erdal
Tercan ([GK], 2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200) kararı.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
51. Başvurucu, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 18/7/2016
tarihinde gözaltına alınmış ve Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/7/2016
tarihli kararıyla silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanmıştır.
Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun tutukluluk hâli
devam etmektedir. Buna göre başvurucunun tutukluluk süresi yaklaşık 2 yıl 9 ay
21 gündür.
52. Başvurucu kamu makamlarınca ve yargı organlarınca darbe
teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY ile
bağlantılı olduğu belirtilen Yargıtay ve Danıştay üyeleriyle ilgili olarak
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında
tutuklanmıştır. Başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli suç şüphesi
altında olduğu sulh ceza hâkimlikleri ve yargılamayı yapan ağır ceza mahkemesi
tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça belirtilmiştir.
Başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan
ve/veya soruşturma dosyasında bulunduğu ifade edilen delillerin içeriği dikkate
alındığında -tutukluluğun ön şartı olan- suç işlendiğine dair kuvvetli
belirtinin bulunduğuna (başvurucunun Bylock
kullandığı) ilişkin olarak anılan kararların ilgili ve yeterli olduğu
değerlendirilmiştir.
53. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza
mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan
tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde kaçma
şüphesine, delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına, isnat edilen suçun
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan ve Kanun gereği
tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça göre
tutuklama tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin
yetersiz kalacağına dayanıldığı görülmektedir
(bkz. §§ 19, 20,30-34).
54. Türk yargı organlarınca FETÖ/PDY'nin
devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve
fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi,
toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari
sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğu kabul edilmektedir
(ilgili kararların bir kısmı için bkz. § 41;
Selçuk Özdemir, §§ 20, 21; Alparslan
Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018 § 10).
55. FETÖ/PDY, bir taraftan başta eğitim ve din olmak üzere
farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunurken
diğer taraftan bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan, bazen de
yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de
kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma
niteliğindedir (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 26).
56. Başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği, başvurucunun
üyesi olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) yukarıda ifade edilen
örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların
özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki
gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın
meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk
hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve
yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.
57. Diğer taraftan soruşturma mercilerince, darbe teşebbüsünün
başlamasıyla birlikte doğrudan darbe teşebbüsüyle bağlantılı eylemlere veya
FETÖ/PDY'nin -yargı organları da dâhil olmak üzere-
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına ve faaliyetlerine yönelik
olarak da soruşturmalar yapılmış ve bu soruşturmalar çerçevesinde çok sayıda
kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır. Anılan türdeki
soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre daha zor ve karmaşık olduğu
konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 52).
58. Başvurucunun üyesi olduğu iddia edilen örgütün özellikleri,
bu örgütün yapılanmasının boyutu ve faaliyetlerinin niteliği, bu türdeki
soruşturmaların yürütülmesinin -diğer soruşturmalara göre- zorluğu ve
başvurucunun yargılandığı davada Mahkemece yaklaşık 3,5 ay, 4 ay, 2,5 ay ve 2
ay arayla toplam beş duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda sanıkların ve
tanıkların dinlendiği, sair delillerin toplandığı görülmektedir. Bu itibarla
genel olarak davanın yürütülmesinde derece mahkemelerince hareketsiz kalınan
bir dönem olmadığı gibi yargılamada özensizlik gösterildiği de tespit
edilmemiştir.
59. Başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin
kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin
belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması ve soruşturma/kovuşturma
sürecinin yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate
alındığında yaklaşık 2 yıl 10 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna
varılmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci
fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
61. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkında
tutukluluğun devam ettirilmesi suretiyle yapılan müdahalenin bu hakka dair
Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı
görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
C. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
62. Başvurucu, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız olarak
yapıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
63. Bakanlık görüşünde; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15.
maddesi bağlamında, durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu
ve bu şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu
belirtilmiştir.
64. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, tutuklandıktan
sonra başvuru tarihine kadar geçen 8 ay 13 gün boyunca hâkim karşısına
çıkarılmadan ve hangi eylemleri nedeniyle suçlandığını bilmeden tutukluluğunun
devamına karar verildiğini belirterek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade
etmiştir.
2. Değerlendirme
65. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
66. Başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
67. Anayasa'nın Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
68. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
69. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi
hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
70. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin başvurular bakımından bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla kişi hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış ise
-ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğunu kabul etmiştir (Salih
Sönmez, §§ 166-177).
71. Somut olayda başvurucu -tutuklandıktan 1 yıl 7 ay 29 gün
sonra- 19/3/2018 tarihinde mahkeme önüne çıkmış ve
itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur.
Başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın
yapıldığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında
açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
72. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk
incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası
ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketmeden bireysel başvuru yaptığı
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
D. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
73. Başvurucu, tutukluluğun devamı kararlarına karşı yaptığı
itirazların incelenmesi sırasında alınan Savcılık görüşlerinin kendisine tebliğ
edilmediğini belirterek silahların eşitliği ilkesi bağlamında kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
74. Anayasa Mahkemesi Devran
Duran ([GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112) kararında;
tutukluluk incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün şüpheli veya
sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun
cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan
bahsedilmeyen durumlarda savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin
önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.
75. Somut olayda, tutukluluk incelemeleri sırasında alınan
Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve
eklerinde bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha
önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu dile getirilmemiştir. Ayrıca
tutukluluğun devamı kararlarının Savcılık görüşüne dayanılarak verildiği
yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları
bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
76. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının anayasal ve kişisel önemden yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Diğer Hak İhlali
İddiaları Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
77. Başvurucu, uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması,
gizlilik kararı nedeniyle hakkındaki belgeleri inceleyememesi nedenleriyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma aşamasındaki bazı işlemler ve ceza
infaz kurumundaki özellikle avukatıyla görüşmesine yönelik getirilen
uygulamalar dolayısıyla savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle de adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
78. Başvurucu, bu şikâyetlerini 8/9/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine (B. No: 2016/15687) yaptığı bireysel başvuruda da dile getirmiştir.
79. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklama tedbirinin
hukuki olmaması ve gizlilik kararı nedeniyle hakkındaki belgeleri
inceleyememesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, soruşturma
aşamasındaki bazı işlemler dolayısıyla savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle
de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarıyla
ilgili olarak başvurucunun daha önce bireysel başvuruda bulunduğu ve anılan
şikâyetiyle ilgili olarak 2016/15687 sayılı dosya üzerinden Birinci Bölüm
İkinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda kabul edilemezlik kararı
verildiği tespit edildiğinden
başvurunun bu şikâyetler yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu
anlaşılmıştır (bkz. §§ 35, 36).
80. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısımlarının mükerrer başvuru niteliğinde olması
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluğa itiraz incelemesinde alınan Savcılık görüşünün
bildirilmemesinden dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Diğer hak ihlal iddiaları yönünden başvurunun mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
D. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
E. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.