|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
ABDOLGHAFOOR REZAEI BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2015/17762)
|
Karar Tarihi: 6/12/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
M. Serhat
MAHMUTOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Abdolghafoor REZAEI
|
Vekili
|
:
|
Av. Muhammed
Hatip DURSUN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski
bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağı
ile özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
(İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Komisyonca, tedbir talebinin Bölüm tarafından karara
bağlanması gerekli görüldüğünden İçtüzük'ün 73.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 1/12/2015 tarihinde İçtüzük'ün
73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin durdurulmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili
kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1971 doğumlu olup Afganistan vatandaşıdır.
10. Başvurucu yaşadığı ekonomik sorunlar nedeniyle 2004 yılında
ailesiyle birlikte ülkesinden ayrılarak yasa dışı yollardan İran'a gitmiştir.
11. Başvurucu, İran'da yaşadığı bölgede mezhep farklılıkları
nedeniyle bazı sorunlarla karşılaşması üzerine bu kez 2013 yılında ailesiyle
birlikte yasa dışı yollardan Türkiye'ye giriş yapmıştır.
12. Başvurucu 24/10/2013 tarihinde yukarıda belirtilen
gerekçelerle ülkesine geri dönmek istemediğini belirterek Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Kuruluna (BMMYK) başvurmuş ve sığınma talebinde bulunmuştur.
13. Başvurucu, sığınma başvurusu değerlendirilmek üzere Erzincan
Valiliği Yabancılar Şube Müdürlüğüne yönlendirilmiş; başvurucuya, belirli
aralıklarla imza atma ve Erzincan ilinde ikamet etme koşuluyla başvurusu
sonuçlanıncaya kadar geçici ikamet izni verilmiştir.
14. Başvurucu, imza yükümlülüğünü yerine getirmemiş ve ikamet
ilini izinsiz olarak terk etmiştir. Erzincan Valiliği İl Göç İdaresi
Müdürlüğünün 30/4/2015 tarihli kararıyla, anılan gerekçelerle başvurucunun
geçici sığınmacı statüsünün kaldırılmasına ve sınır dışı edilmesine karar
verilmiştir.
15. Başvurucu tarafından, anılan kararın iptali için Sivas İdare
Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açılmıştır.
16. Dava dilekçesinde özetle başvurucunun Erzincan'da bakıma
muhtaç beş çocuğuyla birlikte ikamet ettiği,herhangi
bir adli veya idari tahkikata karışmadığı, ülkesinde Taliban terör örgütünün
faaliyetlerinin devam ediyor olması nedeniyle can ve mal güvenliğinin
bulunmadığı, sınır dışı edilmesi hâlinde aile bütünlüğünün bozulacağı
bilgilerine yer verilmiştir.
17. Anılan dava İdare Mahkemesinin 9/10/2015 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Somut olayda davacının,yukarıda belirtilen tarihlerde imza
bildiriminde bulunmadığı, bu durumun anılan tarihi içerir polis memurunca
imzalı tutanak ile somut belgeye bağlandığı, il dışına izinsiz çıktığını dava
dilekçesinde davacının da açıkça ikrar ettiği görülmektedir.
Diğer taraftan, idarece hakkında tatbik edilen
sınır dışı kararı alınmasının davacının dilekçesindeki iddiasının aksine şahsın
sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur
kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddî hiç bir emarenin
bulunmadığı, bu hususun davalı idarece gönderilen ve davacı beyanları üzerine
doldurulan ve imzasını havi 25.10.2013 tarihli sığınma müracaat formunda da
açıkça yer aldığı görülmektedir.Şöyle ki; söz konusu
beyanında davacının hayatı boyunca kötü muamaleye
maruz kalmadığını ve aile üyelerinden herhangi birisinin de yetkililerle bir
sorun yaşamadığını, her hangi bir siyasi,dini bir
grupla bağı olmadığını, ekonomik sıkıntılardan dolayı ülkesini terk ettiği ve
ardından9 yıl tabiyetinde olduğu ülke dışında(İran)yaşadığı,ailesinin eşiyle olan mezhep farklılığı
bulunduğundan anılan ülkeyi deterk ettiğini ifade
etmektedir.
Tüm bu tespit ve değerlendirmeler gereği, dava
dilekçesindeki iddialarının şahsın yurda girişte verdiği beyanlarla açık
çelişki taşıdığı ve somut belgeye dayanmadığı hususu da dikkate alınmakla, 6458
sayılı Kanunun 77/ç maddesine açıkça aykırı hareket etmek suretiyle ikamet
yerini izinsiz terk etmesine bağlı imza bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiği
açık olan davacının, anılan yasa maddesi gereği uluslararası başvurusunun
idarece geri çekilmiş sayılmasında ve ardından hakkında sınır dışı kararı
verilmesine yönelik tesis edilen ihtilaf konusu davalı idare işleminde mevzuata
aykırılık bulunmamaktadır."
18. Bu karar, başvurucuya 2/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve
18/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
19. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından 20/11/2015 tarihinde
başvurucunun sığınma başvurusuna ve hakkında alınan sınır dışı kararına ilişkin
belgeler Anayasa Mahkemesine sunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu’nun "Kapsam"
kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
" (1) Bu Kanun,
yabancılarla ilgili iş ve işlemleri; sınırlarda, sınır kapılarında ya da
Türkiye içinde yabancıların münferit koruma talepleri üzerine sağlanacak
uluslararası korumayı, ayrılmaya zorlandıkları ülkeye geri dönemeyen ve kitlesel
olarak Türkiye’ye gelen yabancılara acil olarak sağlanacak geçici korumayı, Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarını kapsar.
(2) Bu Kanunun uygulanmasında, Türkiye’nin
taraf olduğu milletlerarası anlaşmalar ile özel kanunlardaki hükümler saklıdır."
21. 6458 sayılı Kanun’un "Geri
gönderme yasağı" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun kapsamındaki
hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi
tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti
veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında
bulunacağı bir yere gönderilemez."
22. 6458 sayılı Kanun’un 29/10/2016 tarihli ve 676 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin (676 sayılı KHK) 35. maddesiyle değişik “Sınır dışı etme kararı” kenar başlıklı 53.
maddesi şöyledir:
“(1) Sınır dışı etme
kararı, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır.
(2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında
sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına
tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat
tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu,
itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da
avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş
gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı
etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan
başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş
olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma
süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde ‘54 üncü
maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri ile ikinci fıkrası
kapsamındakiler hariç’ yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı
edilmez.”
23. 6458 sayılı Kanun’un 676 sayılı KHK’nın 36. maddesiyle
değişik “Sınır dışı etme kararı alınacaklar”
kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
“(1) Aşağıda sayılan
yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:
a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi
kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi,
destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya
destekleyicisi olanlar
c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri
için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan
sağlayanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu
sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden
fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
f) İkamet izinleri iptal edilenler
g) İkamet izni bulunup da süresinin sona
ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on
günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den
yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı
bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen,
uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak
değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan,
uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında
verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma
hakkı bulunmayanlar
j) İkamet izni uzatma başvuruları
reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar
k) Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından
tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler
(2) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve
(k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma başvuru
sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası
koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir. ”
24. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır
dışı etme kararı alınmayacaklar" kenar başlıklı 55. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 54
üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır
dışı etme kararı alınmaz:
a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı
konusunda ciddi emare bulunanlar"
25. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Yönetmelik kapsamında hiç kimse,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı
veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi
fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir
yere gönderilemez."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2.
maddesi şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.
Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece
hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son
verilemez.
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu
maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı
korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun
olarak bastırılması"
27. Sözleşme'nin "İşkence
yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da
onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
28. Sözleşme'nin "Özel
ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi
şöyledir:
"1. Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının
müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda
ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu
olabilir. "
29. Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 28/7/1951 tarihli
Sözleşme'nin (Cenevre Sözleşmesi) 33. maddesi şöyledir (Cenevre Sözleşmesi,
29/8/1961 tarihli ve 359 sayılı Kanun'la onaylanmış; 5/9/1961 tarihli ve 10898
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir):
“1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı,
dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri
dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına,
her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade ("refouler") etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin
güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya
özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir
tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep
edemez.”
2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Uygulaması
30. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin (AİHM) sınır
dışı kararının uygulanması hâlinde yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal
edileceğine ilişkin şikâyetlerle ilgili ilkesel yaklaşımı özetle şöyledir
(referans alınan AİHM kararları için bkz. Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989; Saadi/İtalya [BD], B. No: 37201/06, 28/2/2008; M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], B. No:
30696/09, 21/1/2011; J.K. ve diğerleri/İsveç
[BD], B. No: 59166/12, 23/8/2016; Ghorbanov ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 28127/09, 3/12/2013; Mamatkulov ve Aksarov/Türkiye [BD],
B. No: 46827/99, 4/2/2005; Babajanov/Türkiye, B. No: 49867/08, 10/5/2016):
AİHM'e göre yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden
çıkarılmalarına ilişkin konular doğrudan o ülkenin ulusal egemenlik yetkisine
ilişkin olup Sözleşme'nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bir
başka deyişle bu tür konularda alınan kararların medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgisi bulunmamaktadır.
Bununla birlikte bir yabancının sınır dışı
edilmesi hâlinde işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair ciddi emareler
bulunması durumunda taraf devletin Sözleşme kapsamında sorumluluğu ortaya
çıkmaktadır. Sözleşme, işkence ve kötü muameleye maruz kalma riski bulunan
ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünü içermektedir.
AİHM, Sözleşme'nin 2. (yaşam hakkı) ve 3.
maddelerinin (işkence ve kötü muamele yasağı) birlikte ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetlerde kural olarak işkence ve kötü muamelenin mutlak şekilde
yasaklandığı gerçeğinden hareketle başvuruları 3. maddeyle sınırlı olarak
incelemektedir. Bu kural geri gönderilen ülkede idam cezası uygulanacağı gibi
doğrudan yaşam hakkının konusunu oluşturan şikâyetler bakımından geçerli
değildir.
AİHM, işkence ve kötü muamele riski bulunan
ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünün kamu düzeni veya kamu güvenliği
bakımından risk oluşturanlar bakımından da geçerli olduğununun
ve hatta uluslararası terörizm tehlikesinin bulunduğu hâllerde bile bu
yükümlülüğe bir istisna getirilemeyeceğinin altını çizmektedir.
AİHM, geri gönderilen ülkede işkence ve kötü
muamele riskinin varlığını haklı gösteren önemli gerekçelerin bulunması hâlinde
bu iddiaların kapsamlı ve titiz (etkili) bir şekilde incelenmesi gerektiğine
dikkat çekmektedir.
AİHM, söz konusu incelemenin etkililiğinden
bahsedebilmek için sınır dışı kararı uygulanmadan önce ilgili kişiye bağımsız
bir mercie başvuruda bulunma imkânı sunulması ve inceleme sonuçlanıncaya kadar
sınır dışı kararının uygulamasının kendiliğinden (otomatik olarak)
durdurulmasının önemine vurgu yapmaktadır.
AİHM'e göre Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlaline karar verilebilmesi için
işkence ve kötü muamele iddiasının bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk
düzeyine ulaşması gerekmektedir. Söz konusu riskin ciddiliği incelenirken geri
gönderilecek ülkeyle ilgili koşullar taraf devletçe resen araştırılmalıdır. Bu
araştırma yapılırken bağımsız insan hakları örgütlerinin ve hükûmetlerin
hazırladığı ülke raporlarından yararlanılması mümkündür.
AİHM'e göre başvurucuların kişisel durumlarına ve geri gönderilecekleri
ülkede karşılaşacakları risklere ilişkin iddialarını ayrıntılı şekilde açıklama
ve (varsa) iddialarını destekleyen belgeleri sunma yükümlülükleri
bulunmaktadır. Bir başka deyişle başvurucuların kişisel durumlarına ilişkin
iddialarını ispat külfeti kendilerine aittir.
3. Afganistan'ın Genel Güvenlik Durumuna
İlişkin Bilgiler
31. AİHM'in yakın tarihli birçok kararında
Afganistan'ın genel güvenlik durumuna ilişkin değerlendirmelere yer verilmiştir
(A.W.Q. ve D.H./Hollanda, B. No:
25077/06, 12/01/2016; S.D.M. ve
diğerleri/Hollanda, B. No: 8161/07, 12/01/2016; S.S./Hollanda, B. No: 39575/06,
12/01/2016). Söz konusu kararlarda BMMYK'nın 2015
yılı Afganistan raporunun bazı kısımlarına da atıf yapılmaktadır. İlgili
kısımlar şöyledir:
Yeni kurulan ulusal birlik hükümetinin
sürdürülebilir geri dönüşler için uygun bir ortam yaratma taahhüdünü
göstereceği öngörülmektedir. Bununla birlikte, uluslararası güvenlik güçlerinin
geri çekilmesi ve karmaşık bir ekonomik geçiş Afganistan'daki barış, güvenlik
ve gelişmeyi etkilemektedir. İnsani yardım ihtiyaçlarının 2015 yılında azalması
beklenmemektedir. Daha istikrarlı bir gelişime doğru geçiş için uluslararası
toplumun desteği ve yardımına ihtiyaç duyulmaktadır.
Afgan Mülteciler İçin Çözüm Stratejisi (SSAR),
Afganistan'a dönenlerin yeniden entegrasyonunun sürdürülmesi için ana politika
çerçevesi olmayı sürdürüyor. 2014 yılında kurulan Ulusal Yönlendirme Komitesi, SSAR'ın girişimlerinin uygulanmasını ve izlenmesini kolaylaştırmyı amaçlamaktadır.
Geri dönen bir çok
kişi kasaba ve kasabalara göç ederek ülkenin hızlı kentleşmesine katkıda
bulunmuştur. Kentsel merkezlerde yükselen yoksulluk ve işsizlik toplumun
yeniden bütünleşmesini engellediğinden, birçok kişinin temel yardıma ihtiyacı
olacaktır.
Ayaklanma, güney Afganistan'dan kuzeyin ve
merkezin geniş alanlarına yayılmaya devam ediyor ve 2015'te istikrar için
tehdit oluşturmaya devam edecek gibi görünüyor. Şiddet daha fazla insanın
yerini alabilirken, güvensizliğin insani erişimi kısıtlamaya devam etmesi
muhtemeldir. Ekonomik güvensizlik ve Hükümetin temel hizmetleri sunma
kapasitesi sınırlıdır.
2002'den bu yana, 5.8
milyondan fazla Afgan mülteci eve döndü, 4.7 milyonu BMMYK tarafından
desteklendi. Afganistan nüfusunun yüzde 20'sini temsil eden geri dönenler,
BMMYK için kilit bir nüfus grubu olmaya devam ediyor. Mülteci dönüşleri, son
beş yıl içinde azalmış ve güvensizlik ve zor bir sosyo-ekonomik
durum nedeniyle 2014 yılının ilk yedi ayında sadece 10.000 mülteci geri döndü.
Haziran 2014'te Pakistan'daki askeri
operasyonlar sonrasında 13.000'den fazla aile (yaklaşık 100.000 kişi) Afghanistan'ın güneydoğusundaki Khost
ve Paktika illerine geçti. Birçoğu ev sahibi
topluluklar arasında yerleşti ancak yaklaşık 3,300 aile, Khost
eyaletindeki Gulan kampında ikamet ediyor. Erken
dönmenin muhtemel olabileceği beklentilerine rağmen Afganistan'da önemli bir
sayı kalabilir.
2014 yılının ortalarına kadar, 34 Afgan
eyaletinin 30'unu etkileyen çatışmalar 683.000 kişinin yerinden edilmesine
neden oldu. Afganistan'da yerinden edilmiş insanların yarısından fazlası
kentsel alanlarda yaşamaya devam ediyor.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 6/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun
olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
34. Başvurucu; Afganistan'a geri gönderilmesi hâlinde Taliban
terör örgütünün faaliyetleri nedeniyle yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının,
bakıma muhtaç beş çocuğu bulunması nedeniyle de özel hayata ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkınınihlal edileceğini
ileri sürmüştür.
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde
öldürülebileceğine ya da kötü muameleye maruz kalabileceğine ilişkin iddiaları
ve diğer şikâyetleri kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
36. Diğer taraftan başvurucu, bakıma muhtaç beş çocuğu
bulunduğunu ve sınır dışı edilmesi hâlinde aile bütünlüğünün bozulacağını ileri
sürmüşse de başvuru formunda sunulan bilgilerden başvurucunun çocuklarıyla
birlikte sınır dışı edileceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvuru kapsamında
özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı bakımından ayrıca
bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
37. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet
edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye
yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus,
devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin
yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin
bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan
temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu
edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A. [GK],
B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
38. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama
hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence
altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye "işkence ve
eziyet" yapılamayacağı, kimsenin "insan haysiyetiyle
bağdaşmayan" cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer
verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada
genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü
fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).
39. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama
(negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak
ve özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde
kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde de maddi
ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü
muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).
40. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence
altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması
yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve
üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması
gerekir (A.A. ve A.A., § 57).
41. Nitekim Anayasa'nın 5. maddesinde "insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında
sayılmıştır. Anayasa'nın 5. ve 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde
devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif)
yükümlülüğünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A.
ve A.A., § 58).
42. Anayasa'nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası hukuk ve
özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri
ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup
gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi
ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif
yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).
43. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek
kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma
sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir "karşı
çıkma imkânı" tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü
muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara
sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek
mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A.,
§ 60).
44. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif
yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır
dışı kararı verilen bir yabancıya "iddialarını araştırtma" ve bu
kararı "adil bir şekilde inceletme" imkânı sağlayan usul
güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A.
ve A.A., § 61).
45.Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının
gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi
hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir
ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan
usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır
dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim
süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine
tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
46. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı
işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu
yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir
(araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir
iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var
olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde
açıklamalı; (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu
iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir
iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık
gösterebileceğinden her olayda ayrıcadeğerlendirme
yapılmalıdır (AA.A. ve A.A., §
63).
47. Somut olayda başvurucu; İdare Mahkemesine sunduğu dava
dilekçesinde ve bireysel başvuru formunda Taliban terör örgütünün faaliyetleri
nedeniyle ülkesinde can ve mal güvenliğinin bulunmadığını, sınır dışı edilmesi
hâlinde kendisinin ve bakıma muhtaç çocuklarının güvenliğinden endişe duyduğunu
dile getirmiştir. Buna karşılık sığınma başvurusunda, ekonomik sorunlar
nedeniyle ayrıldığı ülkesine geri dönmek istemediğini ifade etmiştir.
48. Başvurucu, ülkesinde Taliban terör örgütünün faaliyetlerini
devam ettirdiğini genel olarak dile getirmiş ancak söz konusu durumun kendisini
ve ailesini nasıl etkilediğini açıklamamıştır. Dahası başvurucunun
Afganistan'ın hangi bölgesinden olduğu ya da geri gönderilmesi hâlinde hangi
bölgesinde yaşamak zorunda kalacağı konusunda da herhangi bir bilgi
sunulmamıştır.
49. Dolayısıyla başvurucunun geri gönderileceği ülkenin koşullarına
ilişkin araştırma yapmaya elverişli nitelikte bilgiler vermediği açıktır. Geri
gönderilen ülkenin koşullarınınkamu makamları
tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu
konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B.
No: 2016/7458, 20/4/2017,§ 51).
50. Öte yandan başvurucunun ülkeye giriş aşamasında
Afganistan'dan ekonomik nedenlerle ayrıldığını dile getirmiş olması ülkesinde
kötü muameleye uğrayabileceğine ilişkin iddialarının inandırıcılığı konusunda
tereddüt oluşturmaktadır.
51. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde
kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin genel nitelikteki iddialarının
araştırmaya değer nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim
İdare Mahkemesinin kararında da başvurucunun iddialarının ülkeye girişte
verdiği bilgilerle örtüşmediğine ve somut verilere dayanmadığına vurgu
yapılmıştır (bkz. § 17). İdare Mahkemesinin yapmış olduğu değerlendirme ve
ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
52. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Tedbir kararının SONLANDIRILMASINA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 6/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.