logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nurettin Evran [2.B.], B. No: 2015/18070, 23/1/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NURETTİN EVRAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/18070)

 

Karar Tarihi: 23/1/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Hasan SARAÇ

Başvurucu

:

Nurettin EVRAN

Vekili

:

Av. Cihan VESEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/11/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ortamından temin edilen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına ait soruşturma dosyasındaki mevcut bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. 15/3/1992 tarihinde Cizre ilçesi Nur Mahallesi'nde saat 14.30 sıralarında silah sesi duyulması üzerine başlatılan soruşturmada, kimlikleri tespit edilemeyen kişi veya kişilerce gerçekleştirilen silahla saldırı sonucu aralarında başvurucunun kardeşi M.E. ile R.Y. isimli şahısların yaralandıkları, M.E.nin götürüldüğü Cizre Devlet Hastanesinde öldüğü anlaşılmıştır.

8. Bu olayla ilgili olarak Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) derhâl soruşturma başlatılmış, aynı gün saat 16.30 civarında Cizre Emniyet Müdürlüğünce olayla ilgili tutanak düzenlenmiştir. Tutanağın ilgili kısmı şöyledir:

''..15/3/1992 Günü saat 14.30 sıralarında ilçemiz Nur Mahallesi, içerisinden seri şekilde silah sesleri gelmesi üzerine ..kodlu zırhlı araç ekipleri derhal olay yerine sevkedilmiş, bu esnada Kurami sokaktan olay mahalline seyretmekte olan ..kod nolu ekibe kimliği meçhul sahıslar tarafından ateş edilmiş, ancak Kurami sokak ile Oklak sokak'ın kesiştiği, 2 yaralı şahsın ilçemiz Devlet Hastanesine götürüldüğü öğrenilerek, ....İdil yolu üzerinde, hastane önünde küçük kalabalıkların oluştuğunun görülmesi üzerine...gerekli tedbir ve tertipleri alınmıştır....İlçemiz Devlet Hastanesine yaralı olarak intikal ettirilen şahıslardan...14 yaşlarındaki M.E. Hastanede ölmüş, ...R.Y ise ilk tedavisine müteakib taburcu edilmiştir.''

9. Ateşli silahın veya kovanların ele geçirildiğine veya Başsavcılıkça olay yeri incelemesi yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve belgeye dosyada rastlanmamıştır.

10. Yaralı olarak kurtulan R.Y. isimli şahsın ifadesi aynı gün içinde kolluk görevlilerince alınmıştır. R.Y. ifadesinde özetle evine giderken birden silah sesleri gelmeye başladığını, silah seslerinin nereden geldiğini anlayamadığını, gelen bir mermi ile sol kolundan yaralandığını, kendisine kim tarafından ve nereden ateş edildiğini görmediğini beyan ederek şikâyetçi olmuştur.

11. Dosyadaki yakalama tutanağından, yaralıların tedavileri için getirildikleri hastane önünde kolluk görevlilerine sözlü ve taşlı saldırılarda bulunulduğu, grubu yönlendiren A.Ö. isimli şahsın "M.E.yi polisler vurdu, bunların baskılarına karşı çıkalım, kahrolsun polisler, şerefsiz, haysiyetsiz polisler, polislere saldırın" şeklinde halkı tahrik ettiğinin tespit edilmesi üzerine bu şahsın yakalandığı anlaşılmıştır.

12. Başvurucunun kardeşinin ölümü ve diğer şahsın yaralanması olayından bağımsız olarak bu şahıs hakkında aynı soruşturma dosyasında terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklama talebinde bulunulmuş ise de tutuklama talebinin reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamından A.Ö. isimli şahıs hakkında ne gibi bir adli işlem yapıldığı (iddianame tanzimi veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar) anlaşılamamıştır.

13. Başsavcılık tarafından 15/3/1992 tarihinde ölü muayenesi işlemi yapılmıştır. Ölü muayene zaptında ölüm sebebi, "ölü katılığı ve ölü morluklarının henüz oluşmadığı, sağ mastoit kemik üzerinde ebadı 05x05cm. Olan bir ateşli silahlı mermisi giriş deliği ve sol göz orbitası sol kenarında 1x1 ebadında ve parçaları yukarıda nelirtilen merminin çıkış deliğinin olduğu, vücudunun be kafasının başkaca bir yerinde herhangi bir darp ve cebir izinin olmadığı...kesin ölüm sebebi masif beyin doku harabiyetindenintrakraniyal kanamadır. Klasik otopsi yapılmasına gerek yoktur.'' şeklinde açıklanmıştır.

14. Başsavcılık, olayla ilgili soruşturma görevinin Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına (DGMBaşsavcılığı) ait olması nedeniyle görevsizlik kararı vermiştir.

15. DGM Başsavcılığı 29/5/1992 tarihinde yazdığı yazı ile suç faillerinin tespit edilerek yakalanmasına dair daimî arama kararı vermiştir.

16. 29/5/2012 tarihli bu karardan itibaren ilgili kolluk birimleri her üç ayda bir olay faillerinin kimliklerinin tespit edilemediğine ve yakalanamadığına dair yazılarını DGM Başsavcılığına göndermişlerdir.

17. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 29/6/2012 tarihinde yirmi yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

''15/03/1192 tarihinde Şırnak ili Cizre ilçesi Nur mahallesi Kurami ve Oğlak sokak civarında yasadışı PKK terör örgütü ve yasadışı HİZBULAH terör örgütü arasında çıkan çatışmada Mehmet EVREN isimli şahsın öldürüldüğü ve RAMAZAN YILDIZ isimli şahsın yaralandığı,

Bu olayı gerçekleştiren şüpheli veya şüphelilerin yapılan tüm araştırmalara rağmen kimliklerinin tespitinin mümkün olmadığı, şüpheli veya şüphelilerin eylemlerinin bu haliyle 765 sayılı TCK'nun 125. Maddesi kapsamında kaldığı, bu madde de öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında aynı yasanın 102/1 maddesine göre 20 yıllı dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımını kesen usûlî bir işlemin yapılamadığı, bu sürenin ise 15/03/2012 tarihinde dolduğu...''

18. Anılan karara karşı insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımının işlemeyeceği gerekçesiyle yapılan itiraz, Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/9/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

19. İtirazın reddine dair karar, başvurucu vekiline 23/10/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucu 18/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili hukuk için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 23/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu 1992 yılında PKK ile Hizbullah terör örgütleri arasında çıkan çatışmada kardeşi M.E.nin öldürülmesi nedeniyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada şüpheli ve/veya şüphelilerin belirlenemediğini ve yakalanamadığını, soruşturmanın etkili yürütülmediğini ve uzun sürdüğünü belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Başvuru Ehliyeti Yönünden

24. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

25. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü kardeşinin ölümü ilgili olarak etkili ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkindir. Bu nedenle iddialar, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

27. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucu, somut olayda yaşamını yitiren M.E. nin kardeşidir. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmesi ve bu kuralla iç içe girmiş bulunan otuz günlük başvuru süresi kuralı bakımından da ayrıca değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

30. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

31. Yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gereken bir olayla ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

32. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her başvurunun şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 87; Sultani Acar, B. No: 2014/16344, 22/3/2018, § 84).

33. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88; Sultani Acar, § 85).

34. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle getirecektir. Böyle bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89; Sultani Acar, § 86).

35. Somut olayda hadiseyle ilgili olarak resen soruşturma başlatılmış, ölü muayene ve otopsi işlemleri yapılmış, olayla ilgili bilgi sahibi olabilecek kişilerin ifadelerine başvurulmuş, olayın gelişimine dair olay tutanağı düzenlenmiştir. Bununla beraber yukarıda açıklandığı üzere (bkz. § 9) dosya içinde başta başvurucunun kardeşinin ölümüne sebebiyet veren ateşli silahın veya kovanların ele geçirildiğine veya Başsavcılıkça olay yeri incelemesi yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.

36. Daimî arama kararından sonra gerek ilgili kolluk birimlerince gerekse de ilgili Cumhuriyet başsavcılıklarınca olayın aydınlatılmasına ve faillerin tespitine yönelik herhangi bir soruşturma işlemi yapılmamış, yalnızca faillerin tespitine çalışıldığı yönünde belli aralıklarla kolluk görevlilerince tutulan ve zamanla sıradan hâle gelen tutanaklar soruşturma evrakı arasına alınmıştır.

37. Somut olayda kardeşi M.E.nin öldürülmesi ile ilgili şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veyasoruşturmanınetkisizliğiyleilgilibireyselbaşvuruyapmadagüçlükçektiğiyönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucu, yaşanan olayla ilgili iddia ve şikâyetlerini yetkili makamlara iletmemiş ve yetkili makamlardan soruşturmayla ilgili olarak toplanmasını istediği delillere dair herhangi bir talepte bulunmamış veya bir delil sunmamıştır. Daimî arama kararı verilmesinin ardından soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici bir gelişme yaşanmamış ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı bir tedbir de alınmamıştır. Buna rağmen adli süreç içinde soruşturmanın etkisizliğine ve böylece devletin etkin soruşturma yapma yükümlülüğüne yönelik olarak herhangi bir iddiada bulunmayan, delil ileri sürmeyen ve böylece aktif katılım göstermeyen başvurucu, sadece bireysel başvuru yapmak için kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini ve bu karara yaptığı itirazın sonuçlanmasını beklemiştir. Yürütülen soruşturmanın etkisiz olduğu iddiası ile soruşturma sonucunu beklemesi gerekmeyen başvurucunun Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden sonra yasal süresi içinde başvuru yapması gerekirken 18/11/2015 tarihinde yaptığı başvuru süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemez.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Nurettin Evran [2.B.], B. No: 2015/18070, 23/1/2019, § …)
   
Başvuru Adı NURETTİN EVRAN
Başvuru No 2015/18070
Başvuru Tarihi 18/11/2015
Karar Tarihi 23/1/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Üçüncü kişiler arası eylemler sonucu ölüm/Ağır yaralanma - Usul yükümlülüğü Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 102
104
448
450
5237 Türk Ceza Kanunu 7
66
67
81
302
172
173
6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu geçici 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi