TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KARAGÜLLE YAPI MÜH. İNŞ. TİC. LTD. ŞTİ.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/18081)
|
|
Karar Tarihi: 8/3/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucu
|
:
|
KARAGÜLLE
YAPI MÜH. İNŞ. TİC. LTD. ŞTİ.
|
Vekili
|
:
|
Av. Sedat
SARUHAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, belediye tarafından gerçekleştirilen ücret tahsilatı
işlemine karşı açılan davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının; davanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. İnşaat işi ile iştigal eden başvurucu Şirket, yapacağı apart
otel nedeniyle numarataj belgesi almak için 17/3/2008
tarihinde Ankara Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı Numarataj Şube Müdürlüğüne (Belediye) müracaat etmiştir.
9. Belediye, başvuru evrakı üzerinde yaptığı inceleme
neticesinde söz konusu belgenin düzenlenebilmesi için 46.000 TL numarataj ücreti ödemesi gerektiğini başvurucu şirkete
bildirmiştir.
10. Başvurucu Şirket 26/3/2008 tarihinde Belediyeye bir dilekçe
vermiştir. Başvurucu Şirket söz konusu dilekçede, henüz ortada bina olmadığı ve
ileride inşa edilecek binanın da bağımsız bölümlerinin doğrudan cadde ve
sokakla irtibatı bulunmadığı hâlde her bir bağımsız bölüm için ayrı kapı
numarası veriliyormuş gibi hatalı bir değerlendirmeyle yapılan yüksek
miktardaki ücretlendirmenin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu
Şirket aynı dilekçede, projesinin onaylanabilmesi için mecbur kaldığından
tahakkuk ettirilen meblağı kanuni haklarını saklı tutarak itiraz kaydı ile
yatıracağını ifade etmiş ve aynı gün ödeme işlemini gerçekleştirmiştir.
11. Başvurucu Şirket, kendisinden tahsil edilen numarataj ücretinin 45.000 TL’lik kısmının iptali ve yasal
faiziyle birlikte iadesi istemiyle 28/5/2008 tarihinde Ankara 2. Vergi
Mahkemesinde (Vergi Mahkemesi) dava açmıştır. Başvurucu Şirket dava
dilekçesinde 26/3/2008 tarihli dilekçe ile yaptığı itirazın altmış gün içinde
herhangi bir cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine otuz günlük dava açma
süresi içinde dava açma hakkını kullandığını belirtmiştir.
12. Vergi Mahkemesi 4/6/2008 tarihinde, dava konusu edilen
ücretin vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerden olmaması nedeniyle
davanın görüm ve çözümünün vergi mahkemesinin görev alanına girmediği
gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine; dava dosyasının görevli Ankara
İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
13. Dava dosyasının gönderildiğiAnkara
13. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi)10/6/2009 tarihli kararıyla dava konusu
tahsil işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
14. Danıştay Sekizinci Dairesi28/2/2011 tarihli kararıyla İdare
Mahkemesi kararını bozmuştur. Bozma kararının gerekçesinde 26/5/1981 tarihli ve
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun uygulanmasından kaynaklanan
uyuşmazlığın görüm ve çözümünün vergi mahkemelerinin görevinde olduğu, idare
mahkemesince bu husus hakkında karar verilmesinde yasal isabet bulunmadığı
belirtilmiştir.
15. İdare Mahkemesi Danıştayın bozma
kararına uyarak 16/6/2011 tarihinde, davanın görev yönünden reddine; dava
dosyasının görevli Ankara Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
16. Dava dosyasının gönderildiği Vergi Mahkemesi 29/6/2012
tarihli kararıyla davayı süre aşımından reddetmiştir. Kararın gerekçesinde,
başvurucu Şirketin davaya konu numarataj ücretini
26/3/2008 tarihinde ihtirazi kayıtla ödediği, bu
tarihten itibaren otuz gün içinde vergi mahkemesinde dava açması gerekirken
28/5/2008 tarihinde açtığı davanın süresinde olmadığı belirtilmiştir. Kararda
ayrıca; başvurucu Şirketin 26/3/2008 tarihli dilekçesini, kendisinden istenen
tutarı kanuni haklarını saklı tutarak ödediği yönündeki ibare nedeniyle "ihtirazi kayıt" niteliğinde bir dilekçe olduğu, bu
dilekçenin aynı zamanda itiraz dilekçesi olarak da kabul edilmesine olanak
bulunmadığı ifade edilmiştir. Bu değerlendirmeye dayanak olarak ise söz konusu
dilekçenin 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 11.
maddesi uyarınca üst makama hitaben yazılmamış olması ve tahsilat işlemininkaldırılması, değiştirilmesi istemini içermemesi
gösterilmiştir.
17. Karar Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 4/2/2013 tarihli
kararıyla onanmıştır.
18. Başvurucu Şirketin karar düzeltme istemi de aynı Dairenin
24/6/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
19. Nihai karar 30/10/2015 tarihinde başvurucu Şirkete tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu Şirket 25/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 2577 sayılı Kanun'un "Dava
açma süresi" kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"1. Dava açma süresi, özel kanunlarında
ayrı süre gösterilmeyen hallerde (...) vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler;
(...)
b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali
yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku
tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ
yerine geçen işlemlerde tebliğin;(...) yapıldığı (...)
Tarihi izleyen günden başlar.
22. Aynı Kanun'un "Üst
makamlara başvurma" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"1. İlgililer
tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması
değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa
işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu
başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre de hesaba katılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 8/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; idareye verdiği dilekçenin 2577 sayılı Kanun'un
11. maddesi uyarınca yapılmış bir itiraz dilekçesi olduğunu, nitekim dilekçede
kullandığı ifadelerden bunun açıkça anlaşılacağını belirtmektedir. Başvurucu,
derece mahkemesinin söz konusu dilekçenin itiraz dilekçesi olarak kabul
edilemeyeceği yönündeki yorumunun hatalı olduğunu ifade etmekte ve bu yoruma
bağlı olarak davasının süre aşımından reddedilmesinin adil olmadığını ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü mahkemenin
dava açma süresine ilişkin hukuk kurallarını hatalı değerlendirmesi ve
uygulaması neticesinde uyuşmazlığın esasının incelenememesidir. Bu nedenle
başvurucunun belirtilen şikâyetleri bağlamındaki ihlal iddialarının mahkemeye
erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Hakkın Kapsamı ve
Müdahalenin Varlığı
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma"
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§
34).
29. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
30. Somut olayda davanın süre aşımından reddedilerek
uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
31. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz."
32. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
33. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe
dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
34. Başvurucunun açtığı davanın süre aşımı gerekçesiyle
reddedilmesine ilişkin derece mahkemesi kararının 2577 sayılı Kanun'un 7.
maddesinin birinci fıkrasına dayandığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda
başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının
mevcut olduğu anlaşılmıştır.
(2) Meşru Amaç
35. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne
olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından
müteaddit defa incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde, idari işlem
ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel
ifadesiyle idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna
işaret etmiştir (Daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017,
§§ 54, 55; Fatma Altuner,
B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No:
2014/12354, 9/11/2017, § 52).
(3) Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
36. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini; kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
37.Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin
öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki belirlilik
ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak
mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış
uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava
açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş.
Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., §
38).
38. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye
erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem
taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK],
B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte
başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece
mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma
süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin
bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol,
dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili
derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut
olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet
Yıldırım, 2014/18135, 20/9/2017, § 46).
39. Bu bağlamda mahkemeler, dava açma süresi öngören kanun
hükümlerini yorumlarken sınırlamanın istisna olduğu ilkesini gözeterek aşırı
şekilcilikten kaçınmalı ve yorum kurallarının imkân verdiği ölçüde davayı
ayakta tutma yolunda bir yaklaşım benimsemelidir. Bununla birlikte mahkemelerin
sürenin varlık sebebini anlamsız kılma pahasına yorum kurallarının sınırlarını
zorlayarak kanunda öngörülen dava açma süresini bertaraf etmesi hukuki güvenlik
ve istikrar ilkesinin zedelenmesine neden olabilir. Bu nedenle süreye ilişkin
kanun hükümlerinin yorumunda hukuki güvenlik ve istikrar ilkesi ile mahkemeye
erişim hakkı arasındaki hassas denge gözetilmelidir (Yaşar Çoban, § 67).
(b) İlkelerin Olaya
Uygulanması
40. Bireysel başvuruya konu kararda, derece mahkemesinin dava
açma süresinin başlangıcı olarak tahsilat işleminin gerçekleştirildiği
26/3/2008 tarihini esas aldığı ve buna göre otuz günlük dava açma süresinden
sonra 28/5/2008 tarihinde açılan davayı süre aşımınedeniyle
reddettiği görülmektedir. Başvurucu 26/3/2008 tarihinde ödemeyi yaparken aynı zamanda
2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi uyarınca idareye itiraz başvurusunda da
bulunduğunu ve bu başvuru üzerine dava açma süresinin durduğunu iddia
etmektedir. Kendisinden istenen tutarın hukuki dayanaktan yoksun olduğu
yönündeki iddialarını dile getirdiği bu itiraz dilekçesine idareden bir cevap
beklediğini ifade eden başvurucu, altmış gün içinde cevap verilmemesi nedeniyle
26/5/2008 tarihinde oluşan zımni ret işlemi üzerine başlayan otuz günlük süre
içinde açtığı davanın süresinde olduğunu ileri sürmektedir.
41. Somut olayda, dava konusu edilen tahsilat işlemine karşı
2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında itiraz başvurusu yapılabileceği
hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, nitekim derece mahkemesinin
gerekçeli kararında bu konuda aksi yönde bir değerlendirmeye yer vermediği
görülmektedir. İhtilafın derece mahkemesinin başvurucu tarafından verilen
26/3/2008 tarihli dilekçenin 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında
yapılmış bir itiraz başvurusu dilekçesi niteliği taşımadığı yolundaki kabulünden
ve bu kabulüne dayanak gösterdiği değerlendirmelerinden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
42. Bu bağlamda derece mahkemesinin dava açma süresini hesaplama
yöntemini tespit ederken 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi hükmünü yorumladığı
ve başvurucunun 26/3/2008 tarihli dilekçesinin şekil ve içerik yönünden anılan
madde kapsamında düzenlenmiş bir itiraz dilekçesi olarak kabul edilemeyeceği
sonucuna ulaştığı görülmektedir. Derece mahkemesinin bu değerlendirmeyi
yaparken 26/3/2008 tarihli dilekçenin üst makama hitaben yazılmadığı ve
tahsilat işleminin kaldırılması, değiştirilmesi yolunda bir istemi içermediği
tespitlerine dayandığı anlaşılmaktadır. Derece mahkemesi söz konusu dilekçeyi,
ödemeye rağmen dava açma hakkının saklı tutulması imkânı sağlayan bir ihtirazi kayıt dilekçesi olarak kabul etmiş, dolayısıyla
itiraz iradesini yansıtmadığından bu dilekçenin dava açma süresi üzerinde
herhangi bir etkisinin bulunmadığını değerlendirmiştir.
43. Başvurucunun Belediyeye hitaben yazdığı 26/3/2008 tarihli
dilekçesinde tahsilat işleminin hukuka aykırılık sebeplerine ayrıntılı bir
şekilde yer verdiği (bkz. § 10) dikkate alındığında bu dilekçenin
gerçekleştirilen işleme yönelik itiraz iradesini yansıttığı görülmektedir.
Dolayısıyla derece mahkemesinin somut olayın özel koşullarında söz konusu
dilekçenin 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında bir itiraz dilekçesi
olarak değerlendirilebilmesi için aranan; dilekçenin idari işlemin
kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması
istemini içermesi yönündeki şartı aşırı şekilci (katı) bir şekilde yorumladığı
sonucuna varılmıştır.
44. Öte yandan başvurucunun söz konusu dilekçeyi Belediyeye
hitaben yazdığı görülmektedir. İyi yönetim ilkesi gereğince ilgili idari
makamın da kendisine sunulandilekçenin mahiyeti
itibarıyla bir itiraz dilekçesi olduğunu değerlendirebilmesi ve resen üst
makama iletmesi beklenir. Ancak somut olayda ilgili birimin bu hususta
kendisinden beklenen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği ve dilekçeyi üst
makama iletmediği görülmektedir. Bu itibarla derece mahkemesinin dilekçenin üst
makama verilmesi yönündeki şartı da aşırı şekilci yorumladığı sonucuna
ulaşılmaktadır.
45. Bu noktada başvurucunun 28/5/2008 tarihli dava dilekçesinde,
2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında yaptığı itiraz üzerine dava açma
hakkını kullandığı yönünde açıklamalara yer vermek suretiyle bu hususu daha
davayı ilk açtığı sırada derece mahkemesinin dikkatine sunmuş olduğunuda hatırlatmak gerekir.
46. Buna göre derece mahkemesinin 2577 sayılı Kanun'un 11.
maddesinde düzenlenen itiraza ilişkin usul kurallarını aşırı şekilci (katı)
yorumlaması nedeniyle davanın süre aşımından reddedilmesinin başvurucuya aşırı
bir külfet yüklediği, bu sebeple başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan
müdahalenin ölçüsüz olduğu anlaşılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
48. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
49. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
50. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
51. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
52. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki 7 yıl 27 günlük yargılama
süresinin makul olmadığısonucuna varmak gerekir.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
54. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
55. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek
ihlalin giderilmesitalebinde bulunmuştur.
56. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
57. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 2. Vergi
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
58. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
59. Başvurucunun yargılamanın makul süreyi aşması nedeniyle
tazminat talebi bulunmadığından bu konuda bir karar verilmesine gerek
bulunmamaktadır.
60. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
2. Vergi Mahkemesine (E.2011/1500) GÖNDERİLMESİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.