TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SERHAT ÇETİNER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/18100)
|
|
Karar Tarihi: 12/9/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Serhat
ÇETİNER
|
I. BAŞVURU KONUSU
1. Başvuru, bir dokümanın ceza infaz kurumu idaresince hükümlü
olan başvurucuya verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu başvuru tarihinde, devletin egemenliği altında
bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan
hükümlü olarak Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)
bulunmaktadır.
9. Başvurucuya dışarıdan otuz beş sayfalık fotokopi biçiminde
bir doküman gönderilmiştir. İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) söz
konusu dokümanı incelenmesi amacıyla Alanya İlçe Emniyet Müdürlüğü Güvenlik
Büro Amirliğine göndermiştir. Amirlik tarafından hazırlanan inceleme tutanağına
göre söz konusu dokümanda; PKK terör örgütü mensuplarını övücü nitelikte, örgüt
adına şiddet eylemleri gerçekleştirerek sözde kahraman olmaya özendirir
mahiyette ve ayrıca örgütsel motivasyon kazandırmaya yönelik ifadelere yer
verildiği tespit edilmiştir.
10. Eğitim Kurulu 10/8/2015 tarihli kararında, 13/12/2004
tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un
62. maddesinin (3) numaralı fıkrasına aykırı olduğu gerekçesiyle söz konusu
dokümanın başvurucuya teslim edilmemesine karar vermiştir. Eğitim Kurulu,
yukarıda yer verilen inceleme tutanağına göre dokümanın başvurucuya verilmesi
hâlinde mahkûmların yeniden suç işlemesini engelleyici etmenlerin
güçleştirileceğini, ayrıca örgüt talimatları doğrultusunda mahkûmların topluma
yeniden kazandırılmasının geciktirileceğini, dokümanın örgüt propagandası
amacıyla kullanılarak örgüte yeni eleman kazandırılması amacıyla da
kullanılabileceğini ifade etmiştir.
11. Eğitim Kurulu kararına karşı başvurucunun Alanya İnfaz
Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yaptığı şikâyet, İnfaz Hâkimliğinin 16/9/2015
tarihli kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle
reddedilmiştir.
12. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin ret kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz
Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir. Bu karar başvurucuya 26/10/2015 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 12/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan ulusal hukuk kaynakları için bkz. Halil Bayık [GK], (B. No: 2014/20002,
30/11/2017, §§ 15-16).
B. Uluslararası Hukuk
15. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Ahmet Temiz (6), (B. No:
2014/10213, 1/2/2017, §§ 17-18).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 12/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu; başvuruya konu fotokopi biçimindeki dokümanın
daha önce bulunduğu ceza infaz kurumunda kendi el yazısıyla yazdığı kitap
taslağının fotokopisi olduğunu, kendi yazdığı metni kardeşine gönderdiğini ve
daha sonra düzeltme yapmak için kardeşinden fotokopisini çekerek kendisine
göndermesini istediğini belirtmiştir. Kardeşine göndermesine izin verilen bir
metnin daha sonra terör örgütü propagandası içerdiği gerekçesiyle tekrar
kendisine verilmemesinin makul olmadığını belirten başvurucu bu nedenle
başvuruya konu dokümanın kendisine verilmemesinin keyfî olduğunu, derece
mahkemelerinin yeterli bir inceleme yapmadan soyut bir gerekçeyle itirazlarını
reddettiğini belirtmiş ve haberleşme hürriyeti ile ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun şikâyeti ifade
özgürlüğü kapsamında incelenecektir.
19. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların
müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de
kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu
düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Adli Yardım Talebi
Yönünden
20. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Anayasa Mahkemesi Diyadin
Akdemir (B. No: 2015/9562, 4/4/2018,
§ 21) kararında hükümlü ve tutuklulara gönderilen fotokopi
şeklindeki dokümanların Anayasa Mahkemesince kabul edilen ilke ve kriterler ışığında
5275 sayılı Kanun'un 62. maddesi uyarınca yapılacak denetime tabi tutulmasının,
ceza infaz kurumu idareleri ve derece mahkemeleri üzerine makul olmayan bir
yükümlülük getirilmesi anlamına geleceğine karar vermiştir. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi, basılı yayınların ceza infaz kurumlarına kabul edilmesine ilişkin
yapılması gereken denetimin, anılan hükümde öngörülen "süreli ve süresiz yayınlar" kapsamında da
kalmadığı anlaşılan fotokopi şeklindeki dokümanlar yönünden uygulanmasının
mümkün olmadığını ifade etmiştir. Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesine göre
kural olarak fotokopi şeklindeki dokümanların zorlayıcı bir gereksinim olmadığı
müddetçe herhangi bir denetime tabi tutulmaksızın yüksek güvenlikli bir ceza
infaz kurumuna alınmaması Anayasa'ya aykırılık oluşturmaz.
22. Somut olayda başvurucuya teslim edilmeyen doküman fotokopi
biçimindedir. Öte yandan Eğitim Kurulu ve derece mahkemeleri tarafından anılan
dokümanın incelendiği ve içeriğinde yer alan ifadelerin niteliği nedeniyle
başvurucuya teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi
tarafından denetlenmesinin makul olmayan bir yükümlülük olduğuna karar verilen
fotokopi biçimindeki dokümanın incelenerek içeriğindeki ifadeler nedeniyle
kuruma alınmamış olması hâlinde, yukarıda yer verilen ilkenin uygulanma alanı
ortadan kalkmaktadır.
23. Açıklanan gerekçelerle açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve
kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
24. İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucuya gönderilen yazılı
bir dokümanın kendisine verilmemesinin, haber veya fikir alma özgürlüğü ve
dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul
edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
25. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Bu sebeple müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinin
kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Başvuruya konu doküman İnfaz Kurumunun düzeninin ve
güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi amacıyla başvurucuya verilmemiştir.
Anılan müdahalenin, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru
bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
29. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır.
(a)
Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri ve İfade Özgürlüğü
30.Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri
ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır.
İfade özgürlüğü, kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe
ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek
başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi,
anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına
gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü
araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi
gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu
çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir.
Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin
barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama
ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42-43; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
(b) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
31. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
bir müdahale olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme,
sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç
arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz.
Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde "demokratik
toplum düzeninin gereklerineaykırı olmama"
ve "ölçülülük ilkesine aykırı
olmama" biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla
birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki
vardır (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4,
K.2007/81,18/10/2007).
32. Zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığından
bahsedilebilmesi için ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve istisnai
nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli
olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya
ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Bazı
farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun,
§ 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51).
33. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini
ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp
sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı
ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında
olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Bekir
Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan
Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§§ 58,
61, 66).
34. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına
işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer
bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret
etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin
diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran
açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi
yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir. Kamu gücünü kullanan
organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken ifade özgürlüğünün
kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan korunması gereken bir
menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut
olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (Bekir
Coşkun, §§ 57; Tansel Çölaşan, §§
46, 49, 50; Hakan Yiğit, §§ 59,
68).
35. Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Diğer
İlkeler
36. İfade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa
Mahkemesince ortaya konulan kriterleri (Halil
Bayık, §§ 28-43) karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler
Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (Halil
Bayık ,
§ 43).
37. Anayasa Mahkemesi, mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde
derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin
ilgili ve yeterli sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer
başvuruların koşullarına göre değişebilecek unsurları şu şekilde belirlemiştir:
i. Başvurucunun hangi suçtan dolayı hangi tür ceza infaz
kurumunda bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumu ile işlediği
suçun söz konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı
değerlendirilmelidir.
ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi
şeklindeki kısıtlamanın mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği
ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir.
iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel
kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye
edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır.
iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların, terör suçlarından mahpus
olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu olarak gördükleri
kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine sebebiyet verip
vermediği değerlendirilmelidir.
v. Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi,
içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğu
belirtilmeli ve mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizi
yapılmalıdır.
vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu
yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir
ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör
örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında
denge kurulmalıdır.
vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;
- Bütünüyle ele alındığında müdahaleye konu yayının özel bir
kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef
gösterip göstermediğinin, onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin,
- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp
bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin,
- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı
bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,
- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin; kişileri nefrete,
intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,
- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir
kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,
- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz
kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp
düşürmediğinin,
- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının,
- Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış
bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin,
- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada
ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile ceza
infaz kurumu ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa
verilmesine etki edip etmediğinin,
- Karara konu sınırlayıcı tedbirin, demokratik bir toplumda
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının
ve tedbirin başvurulabilecek en son çare niteliğinde bulunup bulunmadığının,
- Son olarak sınırlamanın, güdülen kamu yararı amacını
gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının yayının içeriğiyle birlikte değerlendirilmesi
gerekir.
viii. Derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların söz konusu
değerlendirmeleri yaparken olayın koşullarına göre uzman kişilerin
görüşlerinden faydalanmaları, gerekirse konusunda uzman sosyal bilimciler,
araştırmacılar ve akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her zaman
mümkündür. Böylece süreli veya süresiz bir yayının bir mahpusa verilmemesi
şeklindeki müdahalenin kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya
konan kriterlere uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir (Halil Bayık, § 45).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
38. Başvuruya ilişkin olayda fotokopi biçimindeki yazılı bir
doküman, Eğitim Kurulu tarafından içeriğinde terör örgütü üyelerini övücü ve
şiddet eylemlerine özendirici ifadeler bulunduğu, bu durumun ise suç
işlenmesinin önlenmesini engelleyeceği ve İnfaz Kurumu güvenliğini tehlikeye
düşürebileceği gerekçeleriyle terör suçundan hükümlü olarak bulunan başvurucuya
verilmemiştir. Eğitim Kurulunun kararına yapılan itirazı değerlendiren İnfaz
Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi aynı gerekçeyle itirazı reddetmiştir.
39. Somut olayda derece mahkemeleri tarafından yukarıda sayılan
hususlar değerlendirilmemiş, başvuru konusu dokümanla içeriğinde yer alan ifadelerin
suç işlenmesinin önlenmesini engelleyeceği ve İnfaz Kurumu güvenliğini
tehlikeye düşürebileceği şeklindeki gerekçeleri soyut olmaktan çıkaracak ölçüde
somut bir bağlantı kurulmamıştır. Yine bu nitelikte kabul edilen ifadelerin yer
aldığı bölümler çıkarılarak geri kalan kısmın başvurucuya teslim edilmesinin
mümkün olup olmadığı da tartışılmamıştır. Sakıncalı kısımların yayından
ayrılmasının mümkün olmadığı veya bu kısımlar çıkartıldığında geri kalan
bölümün bir öneminin kalmadığı hâllerde yayının tümünün mahpusa verilmemesi
yoluna gidilebilirse de bu özel durumun da ilgili kararda gerekçelendirilmesi
gerekir (Sinan İyit
(2) [GK], B. No: 2013/1495, 30/11/2017, § 56).
40. Dolayısıyla başvuruya konu fotokopi biçimindeki yazılı
dokümanın başvurucuya verilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli olduğu
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebilmiş değildir.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
42. Bu ihlal kararı başvuruya konu dokümanın başvurucuya
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa
Mahkemesi kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle yeniden
yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu dokümanın ya da bir
kısmının başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidirler.
43. Başvurucu, söz konusu dokümanı kendi el yazısıyla kurumda
yazdığını ve dokümanın kardeşine gönderilmesine izin verildiğini de iddia
etmiştir. Başvurucunun anılan iddiasını derece mahkemelerine itiraz aşamasında
ileri sürmediği anlaşılmıştır. Başvuru formunda da bu iddiasını destekleyecek
başka herhangi bir kanıt göstermemiş olan başvurucunun söz konusu iddiasının
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
45. Başvurucu ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
46. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Bu ihlal kararı başvuruya konu dokümanın başvurucuya verilmesi
gerektiği şeklinde yorumlanamaz.
47. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin -Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterler ve
gösterilen yöntemle- yeniden yargılama yapmak ve yargılamanın sonucuna göre
başvurucunun itirazı hakkında yeni bir karar vermek üzere Alanya İnfaz
Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
48. İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya bir
dokümanın verilmemesi şeklindeki müdahale yönünden ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğinin tespiti ile kararın yeniden yargılama yapmak üzere ilgili yargı
merciine gönderilmesine hükmedilmesinin yeterli olacağı değerlendirildiğinden
başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Alanya İnfaz
Hâkimliğine (E.2015/807 ve K.2015/934) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.