TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KASIM ÖZDEMİR VE MEHMET ÖZDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/18189)
|
|
Karar Tarihi: 23/10/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter DEVECİ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Kasım ÖZDEMİR
|
|
|
2. Mehmet ÖZDEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan Önder SULU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk görevlisinin silahlı güç kullanımı sonucu
oluşan yaralanmalar, bu yaralanma olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi ve kolluk görevlisinin yaralı vaziyetteki kişilerin sağlık kuruluşuna
gönderilmesine mani olması nedenleriyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmesine gerek görülmediğini
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Gaziantep'in İslahiye ilçesi Ortaklı Jandarma Karakolu
ekiplerince 10/11/2014 günü saat 07.15 sıralarında Kazıklı köyü yol ayrımında
icra edilen yol emniyet ve kontrol devriyesi esnasında gri renkli, hafif ticari
bir araç kontrol noktasından Kilis yönüne doğru kaçmıştır. Jandarma Astsubay
Çavuş C.Ç. ile emrindeki askerler E.A. ve A.Ç. kaçan aracı devriye aracıyla
takip etmeye başlamışlardır. Ticari araç Kilis'in Merkez ilçesi Deliosman köyüne girip bir ara sokakta sıkışmış, araç
sürücüsü de kaçmıştır. Jandarmaların ticari araçtaki çuvallarda kaçak sigara
bulunduğunu tespit ettikleri esnada kaçan sürücü gelip aracın kontak anahtarını
almıştır. Talebine rağmen sürücünün kontak anahtarını vermemesi üzerine C.Ç.
ile sürücü arasında tartışma çıkmıştır. Sonrasında yaşanan olaylar başvurucular
ile olaya karışan jandarmalar arasında ihtilaflı olmakla birlikte C.Ç.nin piyade tüfeğiyle ateş ederek başvurucu Kasım
Özdemir ile babası olan başvurucu Mehmet Özdemir'i bacaklarından yaraladığı
taraflar arasında ihtilaflı değildir. Başvurucuların yaralanmasından sonra
jandarmalar ancak bir sivil araçla olay yerinden uzaklaşabilmiş, başvurucular
ise çevredeki vatandaşlarca sağlık kuruluşlarına götürülmüştür.
A. Olay Hakkında
Yürütülen Ceza Soruşturması Süreci
9. Olaydan haberdar edilen Kilis Cumhuriyet Başsavcılığı
(Cumhuriyet Başsavcılığı) derhâl olayla ilgili bir soruşturma başlatmıştır.
10. Kilis İl Jandarma Komutanlığı emrindeki görevliler, olayın
nasıl meydana geldiğine ilişkin tutanakları olaya karışan jandarmaların sözlü
beyanlarına göre düzenlemiştir. Bahsi geçen tutanaklarda başka hususlar yanında
olaya karışan jandarmalar tarafından başvurucu Kasım Özdemir'in üzerinde
bulundurduğu iddia edilen tabanca ile ilgili olarak olay yeri çevresinde
herhangi bir bulguya rastlanmadığı, geçici köy korucusu İ.M.nin
A.Ö. tarafından kendisine verildiğini iddia ettiği bir piyade tüfeğini teslim
ettiği belirtilmiştir.
11. Olay yeri Kilis İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme
Timi ile Islahiye Jandarma Komutanlığı Olay Yeri
İnceleme Tim Komutanlığı görevlilerince incelenmiştir. İncelemeye ilişkin
tutanak ve rapordan;
-Olayın Ah.Ö. ve başvurucu Mehmet
Özdemir'e ait evler ile U.Ç. ve H.B. isimli kişilerin evlerinin arasından geçen
ara sokakta meydana geldiği,
-Devriye aracının dört lastiğinin de belli kısımlarının kesilmek
suretiyle patlatıldığı, aracın yanında ve iç kısımlarında irili ufaklı çok
sayıda taş bulunduğu, aracın bütün camlarının ve arka stop lambalarının kırık
olduğu, aracın kaput kısmında altı adet delik bulunduğu, araç telsizinin
kablolarının koparıldığı ve telsizin kırılarak aracın içine atıldığı, araç içinde
bulunan ve sorgulama için kullanılan bilgisayarın kablolarının koparılarak
alındığı, araç koltuklarının kısmen kırık olduğu, aracın kaportasında birçok
taş izi ve göçük bulunduğu,
-Devriye aracına 41,5 m mesafede sokak üzerinde iki adet kan izi
olduğu,
-Biri olay yerinin meydana geldiği sokakta, biri R.Ç.ye ait
bahçede, üçü de başvurucu Mehmet Özdemir ile R.Ç.ye ait evin arasından geçen
ara sokakta olmak üzere 7,62 mm çapında toplam beş kovan bulunduğu,
-Kovanlardan birinin kan izlerinin bulunduğu yere 2,43 m
uzaklıkta olduğu, ara sokakta bulunan üç kovanın birbirleri arasındaki
mesafenin üç metreden az olduğu anlaşılmıştır.
12. Olay yeri incelemesi esnasında olay yerinin krokisi çizilip
fotoğrafları çekilmiştir.
13. Daha olay yeri incelemesi devam ederken Hassa İlçe Jandarma
Komutanlığına E.Ö.nün kaçan araçtaki kaçak sigara
çuvallarını, Ah.Ö.nün ise siyah poşet içine koyduğu
devriye aracındaki bir eşyayı başvurucu Kasım Özdemir'in evinin arkasındaki
otların arasına sakladığı ihbarı gelmiştir. İhbarı yapan kişiler ayrıca devriye
aracı içindeki bir silahın E.Ö. tarafından alındığını bildirmişlerdir.
14. İhbar üzerine yapılan araştırmada, otluk ve sazlık bir
alanda içinde 375 karton kaçak sigara bulunan üç çuval ile siyah bir poşet
içine konmuş, devriye aracından alınan sorgulama bilgisayarı bulunmuştur.
Başvurucu Kasım Özdemir'in evinin çuvalların bulunduğu yere 400-500 metre,
bilgisayarın bulunduğu yere ise 40-50 metre mesafede olduğu anlaşılmıştır.
15. İ.M., Ş.Ç.ve Ş.D. 10/11/2014 tarihinde Kocabeyli
Jandarma Karakolunda bilgi sahibi sıfatıyla ifade vermişlerdir.
i. Ş.D. bağrışma sesleri üzerine olay yerine gittiğini, kan
izlerinin bulunduğu yerde durduğunu ve kalabalığın durduğu yere gitmediğini,
devriye aracının yanında başvurucu Mehmet Özdemir'in çocukları E.Ö. ile Y.Ö.yü gördüğünü beyan etmiştir.
ii. Ş.Ç. silah seslerinden sonra duyduğu bağrışma sesleri
üzerine gittiği olay yerinin çok kalabalık olduğunu, devriye aracının
çevresinde başvurucu Mehmet Özdemir'in çocukları E.Ö., Y.Ö. ve R.Ö. ile Mehmet
Özdemir'in akrabalarını gördüğünü, aracın hasarlı olduğunu, başvurucuları olay
yerinde görmediğini ifade etmiştir.
iii. İ.M. evdeyken beş altı el silah sesi duyduğunu, silah
seslerinin geldiği, başvurucu Mehmet Özdemir'e ait eve doğru yola çıktığını,
yolda ellerinde tüfek olan üç jandarma gördüğünü, jandarmaların M.D.nin aracına binerek uzaklaşmalarını sağladığını, As.Ö.nün "Al bu
tüfeği evine götür, sakla."diyerek
kendisine bir piyade tüfeği verdiğini, Kocabeyli
Jandarma Karakolunu arayarak durumu bildirdiğini söylemiştir.
16. Jandarma görevlileri 11/11/2014 günü saat 08.10 sıralarında
şüpheli buldukları bir aracı durdurmuştur. Araçta O.C., A.P., V.K. ve Er.Ö.nün bulunduğunu tespit eden görevliler, aracın
bagajındaki biri patlak, ikisi sağlam üç lastiğin kontrol noktasından kaçan gri
renkli ticari araca ait olmasından kuşkulanmıştır. Bu nedenle lastikler kriminal inceleme yapılması için muhafaza altına
alınmıştır.
17. Kilis Jandarma Komutanlığı emrinde görevli jandarmalarca
C.Ç., E.A. ve A.C.ye iki kez, her seferinde ellerinde farklı bir numara taşıyan
A.P., Er.Ö., O.C., Ö.C., V.K., Y.K. Ö.Ö. ve H.D.
gösterilerek teşhis işlemi yaptırılmıştır.
-C.Ç., A.P. ve Er.Ö.yü kontrol
noktasından kaçan araçlardan birinin sürücüsü olarak teşhis etmiş ve her
ikisinin de kendisine sopa ile vurup küfür ettiğini beyan etmiştir. E.A. ve
A.C. teşhiste bulunamamıştır.
-C.Ç. O.C.yi taş atanlardan biri
olarak teşhis etmiş, E.A. ise O.C.nin kendisine tekme
attığını söylemiştir.
-C.Ç. Ö.C.yi köye kadar takip
ettikleri aracın sürücüsü olarak teşhis etmiş ve bu kişinin kendisine taş
attığını söylemiştir. E.A., Ö.C.yi taş atan
kişilerden biri olarak teşhis etmiştir.
-C.Ç. ve E.A., V.K.yı taş atan
kişilerden biri olarak teşhis etmişlerdir.
-C.Ç. Ö.Ö.yü taş atıp A.C.yi yerde sürükleyen kişi olarak teşhis etmiştir. A.C.,
ilk teşhiste Ö.Ö.yü taşa atanlardan biri olarak,
ikinci teşhiste ise kendilerine küfür eden kişi olarak teşhis etmiştir.
-E.A., H.D.yi taş atan kişilerden biri
olarak teşhis etmiştir. A.C., ilk teşhiste tanımadığını ifade ettiği H.D.yi, ikinci teşhiste taş atan ve elindeki silahı almaya
çalışan kişi olarak teşhis etmiştir.
-C.Ç., E.A. ve A.C. Y.K.yı
tanımadığını ifade etmişlerdir.
18. C.Ç., A.Ç. ve E.A. yürütülen soruşturma kapsamında
11/11/2014 ve 13/11/2014 tarihlerinde Kocabeyli
Jandarma Karakolunda (Karakol) konuyla ilgili ifade vermişlerdir.
19. C.Ç.nin ifadelerine göre olay
şöyle gerçekleşmiştir:
C.Ç. olay günü saat 06.00-08.00 saatleri arasında beş askerle
birlikte yol emniyet ve kontrol devriyesinde görevlidir. Kilis yönünden gelen
biri sarı, diğeri gri renkli iki araç kontrol noktasına gelmeden önce araçları
ikaz etmekle görevli askerlerin uyarısına riayet etmemiş ve hızla yoluna devam
etmiştir. Anılan araçlar C.Ç.nin "dur" ikazına da uymamıştır. Bunun
üzerine C.Ç., kontrol noktasının 500 metre kadar ilerisinde bekleyen askerlere
lastik patlatma özelliği olan yol kapanını (lastik patlatan) açmalarını
emretmiştir. Lastik patlatanı gören araç sürücüleri yönlerini değiştirip Kilis
yönüne doğru kaçmaya başlamışlardır. C.Ç. kontrol noktasının yaklaşık 200 metre
gerisinde bekleyen askerlere de lastik patlatanı açmalarını emretmiş ancak
araçlar lastik patlatanın üzerinden geçip Kilis istikametine doğru yola devam
etmiştir. C.Ç., yanına E.A. ve A.C.yi alarak devriye
aracıyla kaçan araçları takibe başlamıştır. Takip esnasında kaçan araçlara
durmaları için sesli uyarılar yapılsa da sonuç alınamamıştır. Deliosman köyüne girildikten sonra sarı renkli araç gözden
kaybolmuş, gri renkli araç ise bir ara sokakta durmak zorunda kalmıştır.
Devriye aracından inip gri renkli aracı kontrol eden C.Ç., sırt diye tabir edilen
çuvallar içinde kaçak sigaralar görmüştür. Karakolda yaptırılan teşhiste isiminin Ö.C. olduğu öğrenilen kişi küfrederek "Siz bu köye nasıl girersiniz, öldürürüz sizi!"
demiştir. O esnada çevrede beliren elli altmış kişi jandarmalara ve devriye
aracına taş atmaya başlamışlardır. C.Ç. kaçak sigaralarla ilgili işlem yapmak
zorunda olduğunu söylemesine rağmen çevredekiler, ana yolun iki tarafını römork
ve bir başka araçla kapatıp taş atmaya devam etmiş, ayrıca içinde bir piyade
tüfeği olan devriye aracının içine girmişlerdir. Etraflarının çevrilmesi
nedeniyle jandarmalar olay yerinden kaçamamışlardır. Kalabalıktaki kişiler hem
taş atmak suretiyle hem de sopayla jandarmalara saldırmışlardır. H.D. isimli
şahıs "Bunları vuralım. Bunlar köye
nasıl girmiş? Araçlarını da yakalım!" diyerek kalabalığı
provoke etmiştir. Birkaç kişi A.C.yi dövüp sürekleyerek bir evin avlusuna sokmaya çalışmış, birkaç
kişi de E.A.yı sürükleyip darbetmiştir.
Bunun üzerine C.Ç. kalabalığın dağılması için havaya -zati demirbaş tabancanın
teslim edilmemiş olması nedeniyle- piyade tüfeğiyle altı yedi el ateş etmiştir.
Ne var ki saldırılar devam etmiş hatta kalabalıktaki bazı kişiler C.Ç.nin elindeki tüfeği almaya çalışmıştır. C.Ç., A.C. ve E.A.yı kurtarmak için bu kişileri sürükleyenlerin ayaklarına
doğru üç dört el ateş etmiştir. Böylece kendilerini sürükleyen kişilerden
kurtulan A.C. ve E.A., C.Ç.nin yanına gitmiştir.
Hırçınlığı artan kalabalık C.Ç. ve diğer askerlere daha büyük taş atarak
karşılık vermiş ve E.A.nın elindeki tüfeği almaya çalışmıştır.
C.Ç. yaklaşmamaları ve taş atmamaları konusunda kalabalığı uyarmış olsa da
kalabalık eylemlerine devam etmiştir. Küfredip "Bir siz de mi silah var?" diyerek elini beline görüren kalabalıktaki bir kişinin belindeki tabancayı gören
C.Ç. birkaç kez "dur"
ihtarında bulunmuştur. Tabancalı kişinin silah kabzasını kavradığını gören
C.Ç., kendisine ateş edilmesini önlemek için yaklaşık 3 metre uzaklıktaki
kişinin ayağına doğru bir el ateş etmiştir. Bu esnada yere düşen tabancayı
babasının vurulduğunu söyleyen bir kişi kavramıştır. Tabancanın kendisine
doğrultulacağı esnada C.Ç., tabancayı tutan kişiyi de bacağından vurmuştur.
Vurulan kişilerden biri yere düşen tabancayı almak için ayağıyla tabancaya
vuran C.Ç.yi ayaklarından tutup yere düşürmüştür. O
esnada atılan taşlardan biri C.Ç.nin omzuna
gelmiştir. C.Ç.nin yanında bulunan E.A. bir el havaya
ateş etmiştir. Sokakta on on beş kişinin kalması sonrasında jandarmalar olay
yerinden kaçıp sivil bir şahsa ait araca binmişlerdir. Kalabalıktaki kişiler
jandarmaları köyden uzaklaştıran sivil aracın sürücüsünü jandarmaları götürürse
öldürecekleri yönünde tehdit etmiştir.
20. 11/11/2014 tarihli ifadesinde A.Ç., Deliosman
köyüne girdikten sonra gri renkli aracın bir ara sokakta durduğunu, sonradan
isminin Ö.C. olduğunu öğrendiği gri renkli araç sürücüsünün olay yerinden
kaçtığını, araçta kaçak sigara bulunduğunu gördüklerini, beş dakika kadar sonra
gri renkli aracın yanına gelen Ö.C.nin araçtaki
telefon, cüzdan ve araç anahtarını aldığını, C.Ç.nin
anahtarı istemesi üzerine Ö.C.nin "Sana anahtar yok." diyerek C.Ç.yi iteklediğini, yanlarına gelen köyden on on beş kadar
kişinin kendilerinden köyden gitmelerini isteyip kendilerini ittiğini ve bu
esnada gri renkli aracın olay yerinden kaçtığını söylemiştir. Bundan başka
A.Ç., C.Ç. ile tartışmaya giren elli altmış kadar kişinin devriye aracı ile
kendilerine taş atmaya başladığını, C.Ç.nin havaya
beş el ateş ettiğini, kalabalığın E.A.yı yerde
sürükleyip elindeki tüfeği almaya çalıştığını, C.Ç.nin
havaya bir el ateş etmesi üzerine E.A.nın
bırakıldığını, ayağa kalkan E.A.nın bir el havaya
ateş ettiğini, kalabalığın taş atmaya devam etmesi üzerine C.Ç.nin
önce havaya, sonra ayaklara doğru ateş ettiğini, kalabalıktaki birinin attığı
tekme nedeniyle yere düştüğünü ve başvurucuların nasıl vurulduğunu görmediğini,
tüfeğini devriye aracının arkasına saklayıp C.Ç. ve E.A.nın
yanına gittiğini, C.Ç.nin havaya ateş ederek
kendilerini olay yerinden çıkardığını, sivil bir araçla köyden
uzaklaştıklarını, elli altmış kişilik bir kalabalık olması nedeniyle saldıran
kişileri tam olarak teşhis edemediğini beyan etmiştir.
- A.Ç. 13/11/2014 tarihli ifadesinde ise önceki ifadesine ilave
olarak kendilerine taş yanında sopa da atıldığını, Ö.C.nin
C.Ç.ye küfrettiğini, yanlarına gelen köylülerin kendilerini öldürmekle tehdit
ettiğini ve bir grubun kendisini bir evin bahçesine doğru sürüklediğini ifade
etmiştir.
21. E.A. 11/11/2014 tarihli ifadesinde; gri renkli aracın Deliosman köyündeki bir ara sokakta durduğunu, araç
sürücüsünün kaçtığını, araçta kaçak sigara bulunduğunu gördüklerini, araç
sürücüsünün beş dakika kadar sonra gri renkli aracın yanına gelip telefon,
cüzdan ve araç anahtarını aldığını, C.Ç.nin anahtarı
istemesi üzerine sürücünün C.Ç.yi iteklediğini,
yanlarına gelen on on beş kadar kişinin kendilerinden köyü terk etmelerini
isteyip kendilerini ittiklerini ve bu esnada gri renkli aracın olay yerinden
kaçırıldığını beyan etmiştir. Ayrıca E.A., C.Ç. ile tartışmaya giren elli
altmış kişilik kalabalığın devriye aracını ve kendilerini taşlamaya
başladığını, C.Ç.nin saldırıyı durdurmak için havaya
beş el ateş ettiğini, sonradan isminin Ö.C. olduğunu öğrendiği kişinin elindeki
tüfeği almaya çalıştığını, kalabalığın kendisini yerde sürükleyip
yumrukladığını, üzerindeki çelik yelek nedeniyle fazla zarar görmediğini,
kendilerine saldıran kalabalıktaki birinin "Ancak sizde mi silah var?" diyerek elini beline
götürdüğünü, C.Ç.nin bu şahsı ayağından vurduğunu,
babasının vurulduğundan söz eden bir kişinin vurulan şahsın silahını alıp
kendilerine ateş etmek istediğini, C.Ç.nin bu kişiyi
de ayağından vurduğunu, bu sırada kendisinin de manevra mermisi ile havaya bir
el ateş ettiğini, kalabalığın biraz dağıldığını, kalabalığın kendilerini
öldürmekle tehdit ettiğini, kullanılamaz hâle gelmesi nedeniyle devriye
aracıyla olay yerinden uzaklaşamadıklarını, kalabalığın içinden üç el tüfek
sesi geldiğini, sivil bir araçla köyden uzaklaşabildiklerini, elli altmış
kişilik bir kalabalık olması nedeniyle saldıran kişileri tam olarak teşhis
edemediğini söylemiştir.
E.A. 13/11/2014 tarihli ifadesinde önceki ifadesine ek olarak
ateş etmeden önce C.Ç.nin başvurucuları durmaları
için uyardığını ve başvurucuların yaralanmasından sonra yerde yatan birinin C.Ç.nin ayağından tutup "Kaçmasın durdurun bunu, öldürün!" diye bağırdığını ve
bunun üzerine havaya ateş ettiğini beyan etmiştir.
22. V.K., Er.Ö., O.C. ve A.P.
Karakolda şüpheli sıfatıyla verdikleri 11/11/2014 tarihli ifadelerinde olay
hakkında bilgi sahibi olmadıklarını beyan etmişlerdir.
23. Aynı tarihte şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesine göre H.D.
hadiseden sonra olay yerine gitmiştir.
24. Başvurucu Mehmet Özdemir'in yeğeni Ö.Ö. 11/11/2014 günü
şüpheli sıfatıyla alınan kolluk ifadesinde 10/11/2014 günü saat 07.30
sıralarında gri renkli bir aracın hızla köye girdiğini, arkasından da bir
devriye aracının süratle peşinden gittiğini, ne olduğunu anlamak için devriye
aracının yanına geldiğini, gri renkli aracın terk edilmiş vaziyette durduğunu,
aracın yanına gelen, tanımadığı iki kişinin "Siz kim oluyorsunuz da köye giriyorsunuz?" diyerek
jandarmaların üzerine yürüdüğünü, bu kişilerin jandarmaları itekleyerek gri
renkli araçtan uzaklaştırdıklarını, o esnada şahıslardan birinin gri renkli
aracı kaçırdığını, diğerinin de astsubayı yoldan aşağıya iteklediğini beyan
etmiştir. İfadesinin devamında ise Ö.Ö., astsubayın ateş etmek için silahını
yukarıya doğru kaldırdığını, o esnada elinde ekmekle olay yerine gelen
başvurucu Kasım Özdemir'in "Köyün
içinde ateş etmeyin, çocuklar korkar." dediğini, Kasım Özdemir
ile ismini bilmediği diğer şahsın ateş etmesini engellemek için astsubayın
tüfeğini tutup yolun aşağısına doğru gittiğini, itişme esnasında diğer
askerlerin de astsubayın yanında olduğunu, derken silah sesleri geldiğini, olay
yerine yaklaşık otuz beş kırk kişinin geldiğini, astsubayın 3-4 metre mesafeden
sağa sola silah doğrulttuğunu, duyduğu silah sesinden sonra amcası Mehmet
Özdemir'i yerde gördüğünü, askerlerin devriye aracına binmeden sağa sola silah
doğrultarak köyün yukarısına gittiğini ve ağabeyini eve bıraktıktan sonra olay
yerine tekrar döndüğünde devriye aracını kullanılamaz hâlde gördüğünü
söylemiştir.
25. Karakolda şüpheli sıfatıyla verdiği 12/11/2014 tarihli
ifadesinde M.H.D., köyün içinde gördüğü jandarmaların gri renkli bir aracın yanında
beklediğini, tanımadığı bir kişinin gelip gri renkli aracın kontak anahtarını
aldığını, jandarmalar ile tartışma yaşanması sonrasında evine gittiğini, bir
buçuk saat kadar sonra gittiği olay yerinde köylülerden oluşan bir kalabalık
gördüğünü, devriye aracının camlarının ve kaportasının kırık olduğunu,
kalabalıktan birinin "Bu jandarma
aracını yakalım." dediğini beyan etmiştir.
26. Başvurucu Mehmet Özdemir'in oğlu E.Ö.nün
şüpheli sıfatıyla verdiği 12/10/2014 tarihli ifadeden olayı görmediği, kaçak sigaraları
sakladığına ve devriye aracındaki tüfeği aldığına dair suçlamaları kabul
etmediği anlaşılmıştır.
27. Ö.C. Karakolda ve Cumhuriyet Başsavcılığında alınan
12/11/2014 tarihli ifadesinde, Deliosman köyünde
meydana gelen olayla herhangi bir ilgisini bulunmadığını beyan etmiştir.
28. Başvurucu Mehmet Özdemir'in oğlu Y.Ö. 12/11/2014 günü
şüpheli sıfatıyla alınan kolluk ifadesinde; silah sesleri üzerine evlerinden
dışarıya çıktığını, başvurucuKasım Özdemir'i yaralı
olarak gördüğünü, başvurucu Mehmet Özdemir'in Kasım Özdemir'e yardım etmek
isterken herhangi bir şekilde uyarılmadan vurulduğunu, yaralılara yardım etmek
istediğini ancak astsubayın kendilerini vurmakla tehdit ettiğini, olay yerine
vardığında devriye aracının kullanılamaz durumda olduğunu gördüğünü ancak
devriye aracına zarar veren kişileri görmediğini, konuyla ilgisinin
bulunmadığını beyan etmiştir.
29. Başvurucu Mehmet Özdemir'in yeğeni olan Ah.Ö.
de aynı tarihte alınan kolluk ifadesinde benzer yönde beyanda bulunmuştur.
30. U.Ç., başvurucu Mehmet Özdemir'in oğlu Y.Ö. ile başvurucu
Mehmet Özdemir'in yeğenleri C.Ö. ve Ah.Ö. 13/11/2014
tarihinde Karakolda bilgi sahibi sıfatıyla ifade vermişlerdir. U.Ç., Ah.Ö., Y.Ö. ve C.Ö. silah sesleri üzerine evlerinden
dışarıya çıktıklarını, başvurucuKasım Özdemir'i
yaralı olarak gördüklerini, oğlu Kasım Özdemir'e yardım etmek isterken
başvurucu Mehmet Özdemir'in herhangi bir şekilde uyarılmadan vurulduğunu,
başvurucularda silah bulunmadığını beyan etmişlerdir. Ah.Ö.
ek olarak astsubayın kendilerini başvuruculara yaklaştırmadığını ve bu nedenle
on dakika kadar bir süreyle yaralılara yardım edemediklerini ifade etmiştir.
C.Ö. ve Y.Ö. ise ilaveten yaralılara yardım etmek istediklerini ancak
astsubayın kendilerini vurmakla tehdit ettiğini söylemişlerdir.
31. Başvurucu Kasım Özdemir şüpheli sıfatıyla alınan 14/11/2014
tarihli kolluk ifadesinde; rütbesini hatırlamadığı askere "Köyde silah sıkmayın. Çocuklar rahatsız olur."
demesi sonrasında bahsettiği askerin bacağına ateş ettiğini, babası Mehmet
Özdemir'in "Sen ne yaptın?"
demesi üzerine askerin babasının bacağına da ateş etttiğini,
kaçan araçla bir ilgilerinin bulunmadığını söylemiştir. Başvurucu Cumhuriyet
Başsavcılığında verdiği 27/1/2015 tarihli ifadesinde de benzer yönde beyanda
bulunup ateş etmeden önce havaya uyarı atışı yapılmadığını iddia etmiştir.
32. Başvurucu Mehmet Özdemir ise 14/11/20104 tarihli kolluk
beyanında, silah sesleri üzerine evden dışarı çıkınca oğlunu yaralı olarak
gördüğünü, ne yaptığını sorduğu askerin bacağına ateş ederek kendisini
yaraladığını, askerin kendilerini neden vurduğunu bilmediğini, kaçan araçla bir
ilgilerinin olmadığını ifade etmiştir.
33. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca iştirak hâlinde sigara
kaçakçılığı suçu nedeniyle yürütülen bir soruşturma kapsamında verilen
28/10/2014 tarihli karar uyarınca Ö.C. isimli şahsın telekomünikasyon yoluyla
iletişimi dinlenip kayda alınmıştır. Söz konusu dinleme kayıtları esas alınarak
Kilis İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli jandarmalarca düzenlenen
tutanaklara göre;
- Ö.C. H.D. ile telefonda birçok kez görüşmüştür. Olay öncesinde
yapıldığı anlaşılan ilk görüşmede Ö.C., lastik patlatandan geçmeleri nedeniyle
araç lastiklerinin patlak olduğundan söz ederek köylülerin köyün girişini
askerlere kapatması için H.D.den yardım istemiştir.
Sonraki birkaç görüşmede Ö.C. H.D.den köylüleri
ayaklandırmasına ve eşyanın iki üç kişiden oluşan jandarma ekibine
bırakılmamasına ilişkin istemini beyan etmiştir. Olay sonrasında yapıldığı anlaşılan
bir görüşmede Ö.C. H.D.ye olay esnasında yalnızca dört kişinin mücadele
ettiğini, bunlardan birisinin H.D., diğerinin yaralanan olduğunu söylemiş ancak
yaralanan kimseden kimi kastettiğini belirtmemiştir. H.D. ise C.Ç.yi kastederek kendilerine linç fırsatı tanınmaması ve C.Ç.nin elindeki silahı alamamaları nedeniyle
hayıflanmıştır.
- Tespit edilemeyen bir kişiyle yaptığı görüşmede Ö.C. mal
aldıkları köye girdiklerini, köylülerin toplandığını, köylüler ile askerin
birbirine girdiğini, komutanın iki köylüye ateş ettiğini söylemiştir.
- E. isimli bir kişiyle yaptığı görüşmede Ö.C., köylülerin
jandarmaya eşyanın alınmasına izin vermeyeceklerine ilişkin sözler söylemeleri
üzerine jandarma ile köylülerin birbirine girdiğini, olay esnasında bir baba
ile oğulun bacağından yaralandığını ifade etmiştir.
- Ö.C. U.Ç. ile yaptığı telefon görüşmesinde, linç edememekten
duyduğu üzüntüyü ifade edip orada otursaydı onu (C.Ç.) öldüreceğinden söz
etmiştir.
34. Islahiye Devlet Hastanesince
düzenlenen tıbbi belgelere göre;
- C.Ç.nin sol bacağında, sol kolunda
ve sol omzunun arkasında sıyrıklar; sağ kolunda, sağ omzunda, boyun bölgesinde
ve ellerinde ise ekimozlar oluşmuştur. Boyun
çevresindeki ekimozlar geniş çaplıdır.
- E.A.nın başının sağında hematom, boyunda ve sağ omuzda ekimoz,
eller ve bacaklarda sıyrık ve ekimozlar meydana
gelmiştir.
- A.Ç.nin başının solunda hematom, boyunda, sağ omuz ve sağ bacakta ekimoz, ellerde sıyrık ve ekimozlar
oluşmuştur.
- C.Ç., E.A. ve A.Ç.de meydana gelen yaralanmalar basit tıbbi
müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafiftir.
35. Islahiye Devlet Hastanesinin
10/11/2014 tarihli raporlarına göre C.Ç., E.A. ve A.Ç.nin
on gün istirahati uygundur.
36. Jandarma Kriminal Daire
Başkanlığınca düzenlenen 4/12/2014, 12/12/2014 16/1/2015 ve 27/1/2015 tarihli
uzmanlık raporlarına göre;
- Olay yerinden alınan beş adet kovan A.Ç.ye ait olup olay
esnasında C.Ç. tarafından kullanıldığı bildirilen silahtan atılmıştır.
- İnceleme için gönderilen üç lastik üzerindeki izlerin lastik
patlatan tarafından oluşturulup oluşturulmadığı hususunda kanaate
varılamamıştır.
- İçinde bilgisayar
bulunan siyah poşet üzerinde yer alan dört parmak izinden üçü mukayeseye
elverişli olmadığı gibi mukayeseye elverişli iz başvuruculara ait parmak
izinden ayrıdır.
- C.Ç.nin sol el ve yüz svaplarında atış artığı tespit edilmiş ancak başvurucular
ile A.Ç. ve E.A.ya ait svaplarda
atış artığına rastlanmamıştır. Başvurucu Kasım Özdemir'e ait tişörtün çeşitli
yerlerinde kaynağı belirlenmeyen, muhtelif sayıda küçük delinmeler, eşofman
altının sol bacak diz kapağı bölgesinde 0,5x0,2 cm ebadında bir delinme, bu
delinmenin hizasına denk gelen bölgede, sol bacak arka bölgesinde 13x9 cm
ebadında bir delinme tespit edilmiş olup giysilerde herhangi bir atış artığına
rastlanmamıştır. Başvurucu Mehmet Özdemir'e ait pantolonun sağ bacak ön alt
bölgesinde birbirine paralel 0,5x0,5 cm ve 8x5 cm ebadında iki delinme, sol
bacak diz kapağı bölgesinde muhtelif sayıda küçük delinme saptanmış olup gerek
delinme bölgeleri çevresinde gerekse pantolonun kalan kısımlarında atış
artığına rastlanmıştır. Fiziksel ve kimyasal karakteristik bulgular birbiriyle
örtüşmediğinden atış mesafesi konusunda değerlendirme yapılamamıştır.
37. İçinde bilgisayar bulunan siyah poşet üzerinden alınan izler
otomatik parmak izi ve avuç izi teşhis sistemine kaydedilmiş ancak yapılan
sorgulamada herhangi bir eşleşme sağlanamamıştır.
38. Mehmet Özdemir hakkında Hassa Devlet Hastanesi ve Hatay
Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesince
düzenlenen tıbbi belgelere göre başvurucunun sol ayakta tibia (incik kemiği) alt uca yakın
bölümde ateşli silah giriş deliği bulunmakta olup mermi medialden çıkmıştır. Olay nedeniyle
başvurucuda tibia
(incik kemiği) ve fibula
(kaval kemiği) kırıkları meydana gelmiştir.
39. Kilis Devlet Hastanesinde görevli bir ortopedi ve
travmatoloji uzmanınca başvurucu Kasım Özdemir hakkında düzenlenen 28/1/2015
tarihli adli raporda, yaralama fiilinin başvurucu üzerindeki etkisinin basit
bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı, başvurucuda sol tibia ve fibula parçalı kırıkların bulunduğu
açıklanmıştır.
40. Başvurucu Mehmet Özdemir hakkında MKÜ Tayfur Ata Sökmen Tıp
Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalında görevli bir adli tıp uzmanınca düzenlenen
4/2/2015 tarihli adli raporda, yaralama fiilinin başvurucu üzerindeki etkisinin
basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı ve
başvurucuda meydana gelen kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarındaki etkisinin
ağır olduğu belirtilmiştir.
41. Cumhuriyet Başsavcılığı 13/2/2015 tarihinde, polis ve
jandarmanın silah kullanma yetkisine ilişkin 8/9/1971 sayılı ve 1481 sayılı
Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesi ile
4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun 16.
maddesine işaret ederek şüpheli C.Ç.nin silah
kullanma yetkisi ve meşru savunma kapsamında ateş ettiği sonucuna varmış; bu
nedenle şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
(kovuşturmasızlık kararı) vermiştir. Bahse konu kararın ilgili kısımları
şöyledir:
"...
Bursa C. Başsavcılığınca yürütülmekte olan
2014/53458 hazırlık numarası üzerinden şüphelilerden [Ö.C.] ile [H.D.nın] Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı ile
dinlenildiği, dosya içerisine alınan şüphelilere ait tape
kayıtlarından anlaşılacağı üzere, şüpheli [Ö.C.ın],
[H.D.yı] arayarak
özetle askerler tarafından açılan lastik patlatanın üzerinden geçtiklerini ve [H.D.dan] yardım
istediği, bunun üzerine olay yerine birçok insanın geldiği, orada bulunan
kişiler ile görevli askerler arasında tartışma çıktığı, tartışmanın büyümesi
üzerine olay yerinde bulunan şahısların görevli askerlere karşı cebir
kullanmaya başladıkları hatta tehditte bulundukları, böylece olay yerinde
bulunan şüphelilerin görev yaptırmamak için direnme suçunun unsurları olan
cebir ve tehditte bulunarak orada bulunan askerlerin görevlerini yapmalarını engelmeye çalıştıkları, bunun üzerine olay yerinde bulunan
kişi sayısının artmasından dolayı görevli askerlerin havaya uyarı ateşi
açtıkları, fakat buna rağmen olay yerinde bulunan ve baba oğul olan şüpheliler
Kazım Özdemir ile Mehmet Özdemir'in görevli jandarma Astsubay Çavuş [C.Ç.nın] diğer köylüler
ile birlikte üzerine yürümeye devam ettikleri, hatta bu şahısların
beyanlarından da anlaşılacağı üzere, görevli askerlere taş atmaya başladıkları,
bu durum karşısında hayatlarından endişe eden Jandarma Astsubay Çavuş [C.Ç.nın] mağdurlar Kazım
Özdemir ile Mehmet Özdemir'in ayaklarına doğru ateş ettiği ve olay yerinde
Kazım Özdemir ile Mehmet Özdemir'in bu şekilde yaralandığı, olayın bu şekilde
büyümesi üzerine olay yerinde bulunan kişilerin askeri araca zarar vermeye
başladıkları, bu durumu gören görevli askerlerin olay yerinden başka bir araçla
uzaklaşarak birliklerine geri döndükleri hususunun dosya kapsamı ile
anlaşıldığı,
...
...[B]irden fazla şüpheli şahıs tarafından askerlerin kıskaca
alındığı ve şüpheliler tarafından askerlere taş atılmaya başlandığı, hatta
kalabalığın askerlerin silahını almak için askerleri darp ettikleri, yukarıda
da belirtildiği üzere olay yerinde bulunan her üç askerin de yaralandığının
tespit edildiği, askerlerin öncelikle havaya ateş ettikleri, kalabalığın buna
rağmen dağılmayarak askerleri yaralamaya devam ettikleri, bunun üzerine
astsubay olan şüpheli [C.Ç.nın] önce vatandaşları uyardığı, sonra havaya ateş
açtığı, buna rağmen baba oğul olan mağdurlar Kazım Özdemir ile Mehmet
Özdemir'in askerlerin yaralamaya devam etmesi üzerine hem silah kullanma
şartlarının hemde meşru müdafa
şartlarının oluştuğu, bu durum karşısında şüpheli [C.Ç.nın] silahı ile
şahısları ayağından yaraladığı, mağdurların adli raporlarından da anlaşılacağı
üzere, ayaklarından yaralandıklarının tespit edildiği anlaşıldığından, şüpheli [C.Ç.nın] silah kullanma
yetkisi oluştuktan sonra silahı ile her iki mağduru yaralamasının silahla
kasten yaralama suçunun unsurlarını oluşturmayacağından, şüphelinin üzerine
atılı silahla kasten yaralama suçundan;
KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YAPILMASINA YER
OLMADIĞINA ... karar verildi."
42. Başvurucular, vekilleri aracılığıyla kovuşturmasızlık
kararına itiraz etmişlerdir. Yapılan itirazda başvurucuların kaçakçılık
olayıyla herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, başvurucuların kamu görevlilerine
yönelik cebir veya tehdit içerikli bir eyleminin olmadığı, şüphelinin görev
yeri ve silah kullanma yetkisi dışında ateş ettiği, kovuşturmasızlık kararı
verilirken kamu görevlisi olmayan kişilerin beyanlarına itibar edilmediği,
jandarmaların ifadeleri arasında çelişkiler bulunduğu, jandarmanın kendisi
hakkındaki şikâyeti soruşturmasının hak ihlali olduğu ve başvurucular hakkında
kamu davası açılırken şüpheli hakkında kamu davası açılmamasının eşitlik
ilkesine aykırı olduğu hususları dile getirilmiştir.
43. Başvurucuların kovuşturmasızlık kararına vaki itirazı Kilis
Sulh Ceza Hâkimliğince 23/3/2015 tarihinde, şüphelinin eyleminin meşru müdafaa
kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
44. Anılan kararın başvurucular vekiline tebliğ edildiği tespit
edilmemiş olup başvurucular karardan 10/11/2015 tarihinde haberdar olduklarını
bildirmişlerdir.
B. Başvurucuların da
Aralarında Bulunduğu Bazı Kişiler Hakkında Açılan Kamu Davasına İlişkin Süreç
45. Cumhuriyet Başsavcılığı;
-Kamu malına zarar verme suçunu işlediği iddiasıyla Y.Ö.
hakkında,
-Görev yaptırmamak için direnme suçunu işledikleri iddiasıyla
M.H.D., E.Ö., Ah.Ö. ve başvurucular hakkında,
-Kamu malına zarar verme ve görev yaptırmama suçlarını
işledikleri iddiasıyla A.P., Ö.Ö., V.K., H.D., Er.Ö.
ve O.C.hakkında,
-Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve kamu malına zarar
verme suçlarını işlediği iddiasıyla Ö.C. hakkında Kilis 3. Asliye Ceza
Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) nezdinde kamu davası açmıştır.
46. Yargılama kapsamında temin edilen belgelerden, iştirak
hâlinde sigara kaçakçılığı suçu
nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
29/8/2014 tarihli kararına, Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin ise 30/10/2014
tarihli kararına istinaden Ö.C.nin telekomünikasyon
yoluyla iletişiminin dinlenip kayda alındığı anlaşılmıştır.
47. Sanıklar A.P., V.K., Er.Ö.,O.C.,
Ö.C., E.Ö., Ah.Ö. ve başvurucular yapılan
sorgularında soruşturma aşamasında alınan ifadeleriyle benzer yönde beyanda
bulunmuşlardır.
48. Sorgusunda büyük ölçüde soruşturma aşamasında verdiği
ifadeyle benzer mahiyette beyanda bulunan Ö.Ö. önceki beyanından farklı olarak
başvurucu Kasım Özdemir'in astsubayın elindeki silahı tuttuğunu
hatırlamadığını, kimsenin askerlere taş atmadığını ve askerleri yaralamadığını,
kendi fikrine göre askerlerin kendi kendilerini yaraladığını söylemiştir.
49. H.D., Ö.C. ile telefonda yaptığı konuşmaları uykuluyken
yaptığı için hatırlamadığını ve olayın meydana gelmesinden sonra olay yerine
gittiğini beyan etmiştir.
50. Sorgusunda Ö.C. ile yaptığı telefon görüşmesinde bahsi geçen
hususlar kendisine sorulunca M.H.D., Ö.C.yi
tanımadığını ve Ö.C.ye "Malları boşalttınız
mı?" diye neden sorduğunu hatırlamadığını söylemiştir. Bahsi
geçen görüşmeye ait kayıt UYAP'ta bulunamamıştır.
51. Y.Ö. sorgusunda sokağa çıktığında başvurucuların ikisinin de
yaralı vaziyette olduğunu beyan etmiştir.
52. A.Ç. ve E.A., istinabe yoluyla alınan beyanlarında
soruşturma aşamasında verdikleri ifadeleri tekrar etmiştir.
53. Yapılan yargılama sonunda Ceza Mahkemesi;
-Mala zarar verme suçu nedeniyle A.P., Ö.Ö., V.K., H.D., Er.Ö., O.C., Y.Ö.ve Ö.C.nin
neticeten 6.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına,
-Görev yaptırmamak için direnme suçu nedeniyle M.H.D., A.P.,
H.D., O.C., Ö.C. ve başvurucular Mehmet Özdemir ile Kasım Özdemir'in neticeten
8 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına vehükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına,
-Görev yaptırmamak için direnme suçu nedeniyle Ö.Ö., V.K. ve Er.Ö.nün neticeten 5.000 TL adli para cezasıyla
cezalandırılmasına,
-Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu nedeniyle Ö.C.nin neticeten 7.080 TL adli adli para cezasıyla
cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,
-İsnat edilen suçları işlediklerinin sabit olmadığı gerekçesiyle
E.Ö. ve Ah.Ö.nün beraatine
karar vermiştir.
54. Başvurucular ve H.D. dışındaki sanıklar hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına (HAGB kararı) itiraz etmemişlerdir. Bu
nedenle söz konusu kişiler hakkında verilen HAGB kararları kesinleşmiştir. H.D.nin HAGB kararına yönelik itirazı Kilis Ağır Ceza
Mahkemesince 15/5/2017 tarihinde reddedildiğinden H.D. hakkındaki HAGB kararı
da kesinleşmiştir.
55. Er.Ö., Ö.C., H.D., Ö.Ö., O.C.,
V.K. ve A.P. haklarında verilen HAGB kararı dışındaki hükümlere karşı istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır. İstinaf başvurusunu inceleyen Gaziantep Bölge
Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi yaptıkları başvuruların süresinde olmadığı
gerekçesiyle Er.Ö. ve Ö.C.nin
başvurularını usulden, diğer sanıkların başvurularını ise esastan reddetmiştir.
Bu suretle Er.Ö., Ö.C., H.D., Ö.Ö., O.C., V.K. ve
A.P. haklarında verilen HAGB kararı dışındaki hükümler de kesinleşmiştir.
56. Aleyhlerine istinaf başvurusu yapılmaması nedeniyle Y.Ö.,
E.Ö. ve Ah.Ö. hakkında kurulan hükümler
kesinleşmiştir.
57. Başvurucuların haklarında HAGB kararı verilmesine
rızalarının bulunmadığı gerekçesiyle yaptıkları itirazın Kilis Ağır Ceza
Mahkemesince kabul edilmesi üzerine yapılan yargılamada başvurucular, HAGB
kararı verilmesine rıza göstermiştir. Bu nedenle Ceza Mahkemesi daha önce
verdiği hüküm doğrultusunda karar vermiştir. Başvurucuların bu karara
yaptıkları itiraz 25/3/2019 tarihinde Kilis Ağır Ceza Mahkemesince
reddedilmiştir.
C. Başvurucular Tarafından Açılan Tam Yargı
Davasına İlişkin Süreç
58. Başvurucular 5/2/2016 tarihinde, yaralanmalarına sebep olan
olayda hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla Jandarma Genel Komutanlığı aleyhine
Gaziantep 2. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) nezdinde tam yargı davası açıp
her biri için 500 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talep etmişlerdir.
59. İdare Mahkemesi 15/12/2016 tarihinde, Cumhuriyet
Başsavcılığınca verilen kovuşturmasızlık kararı ile başvurucuların da
aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında düzenlenen iddianameye dikkate
çekerek idarenin tazmin sorumluluğunu doğuran şartların gerçekleşmediği
gerekçesiyle tazminat isteminin reddine karar vermiştir.
60. Başvurucuların istinaf başvurusu Gaziantep Bölge İdare
Mahkemesi Üçüncü İdare Dava Dairesince (Daire) 8/6/2017 tarihinde
reddedilmiştir.
61. Başvurucular Daire kararını Danıştay nezdinde temyiz etmiş
olup temyiz istemi hakkında henüz karar verilmemiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
62. 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunu'nun askerlerin silah kullanma yetkilerini düzenleyen 87., 88.,
89. ve 90. maddeleri şöyledir:
"Madde 87 - (Değişik madde: 25/04/1972 -
1582/1 md.)
Askerler karakol, karakol nöbetçisi, devriye,
nakliyat muhafazası hizmetlerinde veya asayişi temin için
görevlendirildiklerinde aşağıda gösterilen hallerde silah kullanmaya
yetkilidirler.
I - Silah kullanmasını gerektiren haller
a) Bu hizmetlerden birini yaparken müessir bir
fiil ile taarruza uğranıldığı veya müeesir bir fiil
veya tehlikeli bir tehdit ile bu hizmetlerle yapılmasına mukavemet edildiği
takdirde bu taarruz ve mukavemetleri gidermek için,
b) Bir taarruz veya mukavemete hazırlanan ve
silahını veya mukavemete elverişli bir aleti bırakmaya davet edildiği halde, bu
davete derhal itaat etmeyen veyahut bıraktığı silahı veya aleti tekrar eline
almaya davranan veya alan kimseyi itaate zorlamak için,
c) Bu kanunun 80 ve 81 inci maddeleri
gereğince muvakkaten yakalanan bir şahsın veyahut muhafaza ve sevki kendisine
tevdi edilmiş olan bir tutuklunun veya hükümlünün kaçması veya kaçmaya teşebbüs
etmesi ve verilecek dur emrini dinlemediği görüldüğünde başka türlü ele
geçirilmesi kabil olmadığı takdirde yakalanması için,
d) Kendi muhafazasına tevdi edilmiş olan insan
ve her türlü eşyaya karşı vukubulan taarruzu defetmek
için,
e) Bu maddede sayılan görevleri yapan
askerlere karşı, sözle yapılan sataşma veya hareketlerin bertaraf edilmesi
sırasında mukavemet, taarruz, müessir fiil veya tehlikeli bir tehditle
karşılaşıldığında bu halleri gidermek için.
II - Silah kullanma derecesi
Bu maddede yazılı hizmetlerin yapılması
sırasında silah kullanılması için başkaca bir çare kalmaması veya zaruret
olması şarttır.
1. Şahıs veya topluluk silahsız ise;
mukavemet, taarruz, müessir fiil veya tehdidin derecesine göre asayiş hizmeti
ile görevli birlik komutanı gerekli uyarmayı yaparak silah kullanılacağını
ihtar eder. Bu ihtara itaat edilmezse bunu sağlayacak dereceden başlamak üzere
silah kullanılır.
2. Şahıs veya topluluk silahlı veya taarruzun
önemli derecede etkili kılacak şekilde aletleri taşıyorsa, silah veya aletlerin
bırakılması ihtar olunur. Tecavüz taarruz veya mukavemet buna rağmen devam
ederse itaati sağlayacak dereceden başlamak üzere silah kullanılır.
III - Silah kullanma tarzı
1. Silah çeşitlerine göre etkili olabilecek
şekilde kullanılır. Önce kesici ve dürtücü silahlar ile ateşli silahlar hedefe
tevcih edilir, sonra ateşli silahların dipçik ve kabzaları kullanılır, daha
sonra kesici ve dürtücü ve ateşli silahlar bilfiil kullanılır.
2. Silah kullanmak mutlaka ateş etmek
değildir. Ateş etmek son çaredir. Önce havaya ihtar ateşi yapılır. Sonra ayağa
doğru ateş edilir, mukavemet veya taarruza veyahut tehlikeli bir tehdide varan
mukavemet hali devam ederse, hedef gözetilmeksizin ateş edilir.
IV - Ateş emri ve kendiliğinden ateş etmek
1. Ateş etmek bilhassa bunun için emir
verilmiş olmasına bağlıdır.
2. Ateş emri verilmemiş olsa dahi her asker
silahını kullanabilir. Ancak silahını kullanılacağı zamanın ve kullanma derece
ve tarzının tayini her olayın cereyan ettiği haller ve şartlar göz önünde
tutularak silahını kullanacak asker tarafından bizzat takdir olunur.
V - Ateş emri vermeye yetkili makamlar
1. Bu maddede yazılı görevleri yapmak için
birliğe görev veren üst komutan olay yerinde bulunuyorsa sözle ateş emri
vermeye yetkilidir. Komutan, bu emri yazı ile teyit eder.
2. Asayişe memur edilen kuvvetlerin olay
yerinde bulunan birlik komutanı veya asayişe memur edilen birliğin parçalarına
komuta eden en küçük komutan ve amirler dahi önceden emir verilmemiş olsa bile
sözle ateş emri vermeye yetkilidir.
VI - Sorumluluk
Her olayın cereyan ettiği haller ve şartlar
göz önünde tutulmak kaydiyle bu madde hükümlerine
göre silahını kullanan askere ve silah kullanma emrini veren birlik komutanına
sorumluluk yüklenemez.
VII - Soruşturma usulü ve adli yardım
(Ek fıkra: 22/11/1990 - 3683/5 md.) Silah kullanmak zorunda kalan asker kişiler hakkında,
hazırlık soruşturması Askeri Savcı, Cumhuriyet Savcısı veya yardımcıları
tarafından yapılır. Haklarında dava açılan sanık asker kişiler duruşmadan
vareste tutulabilir. Olayın mahiyetine ve kusurun derecesine göre sanığın
mensup olduğu Bakanlıkça durumu uygun görülenlerin vekalet verdiği avukatın
ücreti, bu bakanlıkların bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. Avukat tutma
ve avukatlık ücretinin ödeme usul ve esasları, Milli Savunma ve İçişleri
bakanlıklarınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Madde 88 - (Değişik madde: 25/04/1972 - 1582/1
md.)
Silah kullanma yetkisini haiz bulunan her
asker veya silah kullanma emrini vermeye yetkili her komutan kanunun tayin
etmiş olduğu müsaadeleri yerinde ve zamanında kullanmaz veya silahlarından tamamiyle istifade etmezse fiilin mahiyetine göre
cezalandırılır.
Madde 89 - 87 nci
maddede gösterilen hallerden başka hizmete ait bir vazifeyi yaparken maruz
kaldığı bir mukavemeti bertaraf etmek veyahut askere veya askeri eşyaya karşı
yapılan bir tecavüze karşı koymak için silah kullanmak zarureti hasıl olursa,
her asker silah kullanmaya salahiyetli ve vazifelidir.
Madde 90 - 87 ve 89 uncu maddelerde gösterilen
hallerden başka her asker meşru müdafaa halinde silah kullanmaya
salahiyettardır."
63. 8/9/1971 tarihli ve 1481 sayılı Asayişe Müessir Bazı
Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Polis ve jandarma, diğer kanun ve
tüzüklerde yazılı yetkileri saklı kalmak üzere, aşağıda yazılı hallerde de
silah kullanmaya yetkilidirler:
A) 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet
Kanununun 16 ncı maddesinde yazılı hallerde,
..."
64. 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Kanunu'nun "Silah kullanma
yetkisi" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"Jandarma, kendisine
verilen görevlerin ifası sırasında hizmet özelliğine uygun ve görevin gereği
olarak kanunlarda öngörülen silah kullanma yetkisine sahiptir."
65. 2559 sayılı Kanun'un "Zor
ve silah kullanma" kenar başlıklı
16. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan hâlinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.) Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması
halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya
yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin
mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde
kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları
gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde
doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,
b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı
veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı
su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve
atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye
devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır.
Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar
yapılmadan da zor kullanılabilir
...
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir
saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde
savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması
kapsamında,
...
silah kullanmaya yetkilidir.
..."
66. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Meşru savunma ve zorunluluk hâli" kenar başlıklı 25. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Gerek kendisine ve gerek başkasına ait
bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan
haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde
defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."
B. Uluslararası Hukuk
1. Güvenlik Güçlerinin
Silahlı Güç Kullanımı Sonucu Meydana Gelen Yaralanma Olaylarının Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin Hangi Maddesi Bağlamında İnceleneceği (Uygulanabilirlik)
Yönünden
67. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kullanılan kamu
gücünün netice itibarıyla ölümcül olmadığı bazı başvurularda; güç kullanımını
çevreleyen koşulları, özellikle kullanılan kuvvetin türü ve derecesini, kamu
gücünü kullanan kişinin açık niyetini ve güç kullanımının arkasındaki amaç gibi
hususları dikkate alarak gücün kesinlikle gerekli olmadığına yönelik şikâyetleri
yaşam hakkı kapsamında incelemiştir. AİHM'e göre
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 2. maddesi -ilkesel olarak-
kasti olmayan bir sonuç olarak can kayıplarına neden olabilen durumları kapsam
dışı bırakmaz (birçok karar arasından bkz. İlhan/Türkiye
[BD], B. No: 22277/93, 27/6/2000, §§ 75, 76; Atiman/Türkiye, B. No: 62279/09, 23/9/2014, § 27). Nitekim AİHM;
-Makaratzis/Yunanistan ([BD],B. No: 50385/99,
20/12/2004, §§ 49-55) kararında, kolluk kuvvetlerinin durdurmak için
başvurucunun içinde bulunduğu araca ateş ettiği ve yapılan atışların
başvurucunun dokuz gün yataklı tedavi görmesine neden olacak şekilde ciddi
biçimde yaralanmasına neden olduğu olayı,
-Yukarıda anılan Atiman/Türkiye
kararında, kolluk kuvvetlerinin durdurmak maksadıyla başvurucunun içinde
bulunduğu araca ateş ettiği ve bazı kurşunların yerden sekip başvurucunun
kalçasından yaralanmasına neden olduğu olayı,
-Evrim Öktem/Türkiye (B.
No: 9207/03, 4/11/2008, §§ 39-43) kararında, iki ekip arkadaşıyla birlikte
aralarında başvurucunun da bulunduğu birkaç genci dar sokak aralarında takip
eden bir polisin kaçan gençleri korkutmak amacıyla kullandığı ateşli silahın
başvurucunun diz kapağı altında çok sayıda kırık oluşturacak şekilde
yaralanmasına neden olduğu olayı,
-Haász ve Szabó/Macaristan (B.
No: 11327/14 ve 11613/14, 13/10/2015, §§43-48) kararında, polis memurunun
öldürme niyeti olmamasına karşın bir araç içerisinde bulunan ikinci başvurana
karşı silahını iki kez ateşlediği ve atılan iki kurşundan ikinci başvurucunun
başını ıskaladığı olayı yaşam hakkı kapsamında incelemiştir.
68. Bununla birlikte AİHM;
-Mustafa Aldemir/Türkiye (B. No: 53087/07,
2/7/2013, § 34) kararında, bir el
feneri ve şemsiyeyle geceleyin komşu köye doğru yola çıkan ve çevrede termal
kamera ile gözetleme yapan askerlerin havaya yaptıkları uyarı atışına rağmen
yoluna devam eden başvurucunun bacağından ateşli silahla vurulması olayını,
-Parlak/Türkiye
(B. No: 22459/04, 19/7/2011, §§ 43-45) kararında
başvurucunun bir polis tarafından bacağından kısa mesafeden ateşli silahla
vurulması olayını -ateş eden polisin niyetinin havaya ateş etmek olduğunu ancak
balkonlarda ya da yakınındaki kişilerin varlığını fark ettikten sonra
başvurucuyu yaralama niyetinde olmadan yere doğru ateş ettiğini belirtmesi ve
bu beyana itiraz etmeyen başvurucunun ulusal yargı mercileri ve AİHM nezdinde
potansiyel olarak ölümcül güç kullanımına maruz kaldığına yönelik bir iddiada
bulunmamasını dikkate alarak- Sözleşme'nin 3. maddesiyle güvence altına alınan
kötü muamele yasağı kapsamında incelemiştir.
2. Kötü Muamele Yasağı
Kapsamında Güç Kullanımı Yönünden
69. Konuyla ilgili uluslararası hukuka ilişkin bilgiler için
bkz. Adil Güzel ve Mühsin
Güzel (B. No: 2015/9977, 10/1/2019, §§ 46, 48-51) başvuruları
hakkında verilen kararlar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
70. Mahkemenin 23/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
71. Öncelikle başvurucular, haklarında kaçakçılık suçu nedeniyle
kamu davası açılmadığına dikkat çekerek olay yerinde bulunmalarının tesadüf
olduğunu, kaçakçılık olayıyla bir ilgilerinin bulunmadığını ve bu nedenle
kolluk görevlilerine direnmeleri için bir sebep olmadığını iddia etmişlerdir.
Bundan başka başvurucular, kolluk görevlilerine yönelik cebir veya tehdit
içerikli bir eylemleri olmamasına rağmen şüphelinin keyfî olarak ateş edip
kendilerini yaraladığını, olay esnasında yanlarında tabanca olmadığı hususunun
tanık beyanları ve kolluk görevlilerince düzenlenen tutanaklarla doğrulandığını
öne sürmüşlerdir. Başvurucular ek olarak şüpheli C.Ç.nin
köylülerin kendilerini hastaneye götürmelerine engel olduğundan hatta yaklaşanı
silahla vuracağı yönünde tehdit ettiğinden, kan kaybetmeleri ve çevredekilerin
ısrarları üzerine C.Ç.nin kendilerini bırakıp
yanındaki askerle birlikte olay yerini terk ettiğinden yakınmışlardır. Son
olarak başvurucular, soruşturma kapsamında elde edilen deliller yeterince
irdelenmeden ve şüpheli ile emri altındaki askerlerin çelişkili ifadeleri esas
alınarak, yanlı biçimde kovuşturmasızlık kararı verildiğini, kendi beyanları
ile olayı gören köylülerin ifadelerinin göz ardı edildiğini, şüpheli
aleyhindeki tanık beyanları ile tutanakların neden dikkate alınmadığı hususunun
gerek kovuşturmasızlık kararında gerekse bu karara yapılan itiraz üzerine
verilen kararda açıklanmadığını, hem kovuşturmasızlık kararının hem de bu
karara yapılan itiraz nedeniyle verilen kararın gerekçesiz olduğunu, Teşhis Tutanağı'nda isimlerinin geçmemesi hususunun değerlendirilmediğini,
haklarında beş ayrı suçtan iddianame düzenlenmesine rağmen şüpheli hakkında
kamu davası açılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği, adil
yargılanma ve etkili başvuru hakları ile eşitlik ilkesi ve hakkın kötüye
kullanılmasına ilişkin yasağın ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
72. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü, zorunlu
olmamasına rağmen kendilerine karşı silahlı güç kullanılması sonucu
yaralandıklarına, bu olayla ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine
ve kolluk görevlisinin kendilerini sağlık kuruluşuna götürmeye çalışan kişilere
engel olduğuna ilişkindir. Ayrıca başvurucuların kullanılan gücün öldürmeye
yönelik olduğuna dair bir iddiaları bulunmamaktadır. Bu nedenle başvuruculara
karşı kullanılan gücün hem netice itibarıyla hem de potansiyel olarak ölümcül
olmadığı sonucuna varan Anayasa Mahkemesi, başvurunun kötü muamele yasağı
kapsamında incelenmesi gerektiği kanaatindedir.
73. Anayasa'nın iddiaların değerlendirilmesinde dayanak alınacak
17. ve 5. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:
“Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı
Madde 17 - Herkes, … maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…
Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5 - Devletin temel amaç ve görevleri …
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Kamu Görevlisinin
Başvurucuların Hastaneye Götürülmesine Engel Olduğuna İlişkin İddia Yönünden
74. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır."
75. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir."
76. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak
ihlallerinin düzeltilmesi öncelikle idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
77. Başvurucular şikâyetlerini soruşturma kapsamında alınan
ifadelerinde dile getirmedikleri gibi iddiaları hakkında herhangi bir
değerlendirme içermeyen kovuşturmasızlık kararına yaptıkları itirazda da
belirtmemişlerdir. Bu sebeple başvurucuların ihlale neden olduğunu ileri
sürdükleri iddialarına ilişkin olarak başvuru yollarını usulüne uygun
tüketmedikleri sonucuna varılmıştır.
78. Açıklanan gerekçelerle kamu görevlisinin başvurucuların
hastaneye götürülmesine engel olması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddialarının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Kamu Görevlisinin
Gereksiz ve Ölçüsüz Güç Kullandığına İlişkin İddia Yönünden
79. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kamu
görevlisinin haksız ve orantısız güç kullanması ve bu olay hakkında etkili bir
ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının maddi ve usul
boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Kötü Muamele Yasağının
Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Genel ilkeler
80. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi
Demir ve diğerleri,B.
No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
81. Sadece sınırları belli bazı durumlarda güvenlik güçleri
tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul
edilebilmektedir. Bu kapsamda şüphelilerin kendi tutumundan doğan kaçınılmaz
hâllerde ve ancak şüphelilerin eylemleriyle orantılı olması koşuluyla fiziksel
güce başvurmak mümkündür (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 82).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
82. Başvurucuların somut olayın gelişimine ilişkin iddiaları ile
soruşturma kapsamında elde edilen bulgular ve ulaşılan sonuç arasında
farklılıklar bulunmakla birlikte başvuruda, olayın değerlendirilmesine imkân
sağlayacak düzeyde yeterli maddi ve kanıtlayıcı unsur bulunmaktadır.
83. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin güç kullanımının söz
konusu olduğu olaylarda soruşturma makamlarının değerlendirmelerine tamamen
bağlı kalmak zorunda olmayıp kesin, ikna edici bilgi veya bulgulara dayanarak
farklı bir değerlendirmede bulunabilir. Bu konuda yapılacak değerlendirmede somut
olayın hangi koşullarda gerçekleştiği ve nasıl bir seyir izlediği de bir bütün
olarak gözönünde bulundurulmalıdır (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319,
16/7/2014, §§ 57, 58).
84. Cumhuriyet Başsavcılığı, C.Ç.nin
kendisine ve yanındaki askerlere vaki saldırıları bertaraf etmek amacıyla
silahlı güç kullandığı, C.Ç.nin eyleminin meşru
savunma kapsamında kaldığı gerekçesiyle kovuşturmasızlık kararı vermiştir.
Dolayısıyla somut olayda değerlendirilmesi gereken husus, güç kullanımının
gerekliliği ve olayın koşullarına göre kullanılan gücün ölçülü olup
olmadığıdır. Ancak değerlendirmeye geçmeden önce ifade etmek gerekir ki zor
kullanma, müdahale sırasında karşılaşılan direnci ortadan kaldıracak oranda ve
aşamalı biçimde artan bedensel kuvveti, maddi gücü ve kanuni şartların varlığı
durumunda silah kullanmayı içerir ve hangi direnç seviyesinde, ne tür bir
kuvvet uygulanacağının kılavuzu olan 2559 sayılı Kanun’un 16. maddesinde yer
verilen kademeli olarak artan zor kullanma araçları, ölçülülük incelemesindeki
en önemli kıstaslardan biridir (Ali Ulvi Altunelli, B. No: 2014/11172, 12/6/2018, § 110).
85. Somut olayda biri sarı, diğeri gri renkli iki araç yol
emniyet ve kontrol devriyesi kapsamında jandarmaların dur ihtarına uymamış ve
yola açılan lastik patlatanlara rağmen yönlerini Kilis'e çevirip Deliosman köyüne kaçmıştır. C.Ç., A.Ç. ve E.A.yı yanına alarak devriye aracıyla kaçan araçları takip
etmiştir. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında
yapılan telefon dinlemelerine ilişkin tutanaklara dayanılarak tanzim edilen
zabıtlara göre gri renkli araçta olduğu anlaşılan Ö.C., takip esnasında Delioman köyünde yaşayan H.D.yi
arayıp araçtaki eşyanın üç kişilik jandarma ekibine bırakılmamasını ve
köylülerin harekete geçirilerek köyün girişinin jandarmalara kapatılmasını
istemiştir. Sarı renkli araç takip sırasında izini kaybettirmiş, gri renkli
araç ise Deliosman köyündeki bir ara sokakta durmak
zorunda kalmıştır. Jandarmalar, gri renkli araç içinde kaçak sigara
paketleriyle dolu çuvalların bulunduğunu tespit etmiş ise de jandarmaların
etrafına toplanan içinde başvurucuların da bulunduğu kalabalık, kaçak sigaralar
nedeniyle yasal işlem yapılmasını engellemek amacıyla jandarmaları itip
taşlamıştır. Kalabalıktaki bazı kişiler de C.Ç. ile E.A.nın
ellerindeki tüfekleri almaya çalışmıştır. Kalabalık, durmaları konusunda
yapılan sözlü uyarılar ile havaya yapılan atışlara da aldırmamıştır. C.Ç.,
kendisine ve diğer jandarmalara yönelik saldırıyı sona erdirmek için tüfeğiyle
ayaklarına doğru ateş ederek başvurucuları yaralamıştır.
86. Jandarmalarda meydana gelen yaraları, uyarı atışına rağmen
taşlı saldırıların devam etmesini, devriye aracında oluşan zararı,
jandarmaların ancak sivil bir araçla olay yerinden uzaklaşabilmelerini ve
başvuruculara karşı kullanılan gücün potansiyel olarak ölümcül olmamasını
dikkate alan Anayasa Mahkemesi, C.Ç.nin kendisine ve
yanındaki diğer jandarmalara vaki saldırıları sona erdirmek amacıyla silahlı
güce başvurmasının gereksiz olduğunun söylenemeyeceği, olayın gerçekleşme koşullarına
göre ateşli silah kullanımının yapılan saldırılara nispetle ölçüsüz olmadığı ve
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan olgusal tespitlerden sapmaya imkân
verecek nitelikte ikna edici, herhangi bir bilgi ve bulgunun bulunmadığı
kanaatindedir.
87. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının maddi
boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
b. Kötü Muamele Yasağının
Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Genel İlkeler
88. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı
kapsamında sahip olduğu bu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin bir boyutu da
bulunmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin
temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel
yükümlülükle birlikte yorumlandığında usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her
türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini,
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma
yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve
diğerleri,§ 110).
89. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve
manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını
ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini
sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması
yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir
şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç
nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları mahkûmiyetle
ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına
gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, §
113).
90. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğunun
kabulü için;
- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen harekete
geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek
bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir
ve diğerleri, § 114),
- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve mağdurların meşru
menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde etkili
katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 115),
- Soruşturmadan sorumlu ve incelemeleri yapan kişilerin olaylara
karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 117),
- Soruşturmaların makul bir özenle ve süratle yürütülmesi (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359,
10/12/2014, § 96) gerekmektedir.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
91. Olaya ilişkin soruşturmada; yukarıda Genel İlkeler bölümünde ifade edilen,
soruşturma makamlarının derhâl ve resen harekete geçmesi, başvurucuların meşru
menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının
sağlanması, soruşturmanın makul bir sürat ve özenle yürütülmesi, olayı
aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin
toplanması hususlarında başvurucular tarafından herhangi bir iddia ileri
sürülmediği gibi bu hususlarda bir eksikliğin de bulunmadığı görülmektedir.
92. Başvurucular soruşturmanın bağımsız yürütülmediğinden
yakınmışlardır. Ne var ki başvurucuların yaralanması olayına karışan
jandarmalar soruşturmada herhangi bir görev almamıştır. Hatta soruşturmada
görev alan kolluk birimi, olaya karışan jandarmaların görev yaptığı idari
sınırlar dışındadır. Sadece olaya karışan görevlilerce tutulan tutanaklar ile
bu görevlilerin ifadesine dayanılarak kovuşturmasızlık kararının verilmesi gibi
bir durum da söz konusu değildir. Zira olaya ilişkin tutanaklar, olaya dâhil
olan görevlilerce düzenlenmemiştir. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi, soruşturmanın
yeterince bağımsız yürütüldüğü görüşündedir.
93. Başvurucular, soruşturma kapsamında elde edilen deliller
yeterince irdelenmeden gerekçesiz karar verildiğini belirterek dolaylı da olsa
soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların
kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmadığını iddia etmişlerdir.
94. Anayasa Mahkemesinin doğrudan, ilgili soruşturma ve
yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini
yapmasının söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa
Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları
değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif
Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl sorumlu
ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari
mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin ikna edici
nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman, § 58).
95. Soruşturma kapsamında toplanan deliller, Anayasa
Mahkemesinin kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediğine ilişkin
tespiti ve Cumhuriyet Başsavcılığının vardığı sonuçtan ayrılmayı gerektirecek
kesin, ikna edici nitelikte bulguların bulunmayışı dikkate alındığında
kovuşturmasızlık kararının soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı,
nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmadığı söylenemez.
96. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının usul boyutunun
ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kamu görevlisinin başvurucuların hastaneye götürülmesine
engel olmasından dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kamu görevlisinin gereksiz ve ölçüsüz güç kullandığına
yönelik şikâyetle ilgili olarak kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
23/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.