TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAMET KANAT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1858)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Samet KANAT
|
Vekili
|
:
|
Av. Cavit
ÇALIŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Kara Harp Okulu ile ilişiğin kesilmesi nedeniyle
açılan tazminat davasında kusur oranının takdiri noktasında hakkaniyete ve
yerleşik içtihada aykırı karar verilmesi, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin
yapısal sorunları nedeniyle hakkaniyete uygun, tarafsız yargılama yapılmaması
ve mahkemeye erişim hakkını engelleyecek şekilde aleyhe vekâlet ücretine
hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Askerî liseden mezun olan başvurucu, Bursa Asker Hastanesi
tarafından tanzim edilen ve Kara Harp Okulu öğrencisi olabileceğini belirten
21/4/2009 tarihli sağlık raporu uyarınca Kara Harp Okuluna kaydolarak eğitime
başlamıştır.
7. Başvurucunun eğitimi devam ederken sağlık durumu kontrolü
için sevk edildiği Ankara Mevki Hastanesi tarafından başvurucu hakkında
30/9/2011 tarihli sağlık raporu düzenlenmiştir. Raporda, başvurucunun askerî
öğrenciliğe devam edebileceği ancak komando olamayacağı ve paraşütle
atlayamayacağı belirtilmiştir.
8. Başvurucunun rahatsızlığını beyan etmesi üzerine sevk
edildiği Etimesgut Asker Hastanesi tarafından düzenlenen 13/2/2013 tarihli
sağlık raporunda ise başvurucuya "mitral
kalp yetmezliği, taşikardi" tanısı konularak hava değişimi
istirahati verilmiştir.
9. İstirahat sonrası Etimesgut Asker Hastanesi tarafından
yapılan muayene sonucu düzenlenen 27/3/2013 tarihli sağlık raporunda "romatizmal
mitral yetmezlik, taşikardi" tanısı nedeniyle başvurucunun askerî
öğrenciliğe devam edemeyeceği belirtilmiştir. Bu rapor uyarınca 16/7/2013
tarihi itibarıyla başvurucunun Kara Harp Okulu ile ilişiği kesilmiştir.
10. Başvurucu; Kara Harp Okuluna gerekli kontrollerden geçerek
sağlıklı olduğu kabul edilerekkayıt olduğunu,
sonradan tespit edilen rahatsızlığı sonucu ilişiğinin kesilmesi nedeniyle
emsallerine göre eğitim hayatında ve mesleğe başlama noktasında geride
kaldığını belirterek Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde tazminat
davası açmıştır.
11. AYİM İkinci Dairesi 4/6/2014 tarihli kararıyla davayı kabul
etmiş ve başvurucu lehine 15.643 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminata
hükmetmiştir. Karar gerekçesinde öncelikle Anayasa'nın 125. maddesi uyarınca
idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun altı
çizilmiştir. Uyuşmazlığın, yeterli sağlık kontrolü yapılmaması sonucu askerî
öğrenciliğe elverişli olmadığı hâlde Kara Harp Okuluna kabul edilen ancak
eğitimi devam ederken sağlık koşulları nedeniyle ilişiği kesilen başvurucunun
uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini isteminden doğduğu ifade edilmiştir.
Kararda, benzer davalarda görüşüne başvurulan Gazi Üniversitesi öğretim üyesi
bilirkişinin raporlarından, başvurucunun rahatsızlığının öğrenciliğe kabul
esnasında yapılacak bir tetkik (ekokardiyografi) ile ortaya çıkarılabileceğinin
anlaşıldığını vurgulamıştır. Askerî öğrencilerin eğitim esnasında ağır spor
faaliyetlerine tabi tutulduğu, başvurucu ve benzer rahatsızlığı bulunan
kişilerin bu spor faaliyetleri sonucu yaşamının dahi tehlikeye girebileceği
dikkate alındığında idarenin öğrenciliğe kabul esnasında gerekli tetkikleri
yapmamış olmasının hizmet kusuru oluşturduğu belirlenmiştir. Hizmet kusuru
saptandıktan sonra maddi zararın tespiti için yaptırılan bilirkişi incelemesi
sonucu oluşan rapor uyarınca başvurucunun meslek hayatına geç başlamasından
dolayı uğradığı zararın 15.643 TL olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca duyulan acı
ve kederin karşılanması adına başvurucunun durumuna uygun miktarda bir manevi
tazminatın ödenmesi gerektiği ifade edilerek kabul gerekçesi oluşturulmuştur.
12. Davalı Millî Savunma Bakanlığının karar düzeltme istemi
Mahkemenin 26/11/2014 tarihli kararı ile kabul edilmiş ve 4/6/2014 tarihli
karar kaldırılarak işin esası yeniden incelenmiştir. Mahkeme 4/6/2014 tarihli
kararındaki hizmet kusuru ve zararın tespitine ilişkin gerekçeleri
tekrarlamakla birlikte, başvurucunun askerî öğrenciliğe kabul için gereken
tetkikleri bilerek kayıt yaptırdığını, sağlık durumuna ilişkin daha sonra
meydana gelecek gelişmeler nedeniyle ilişiğinin kesilebileceğinden haberdar
olduğunu ifade etmiştir. Başvurucunun rahatsızlığının mahiyeti,hizmet kusurunun derecesi ve idarenin
başvurucunun eğitimi esnasında yapmış olduğu masraflar dikkate alındığında
tazminat miktarının takdiren yarı yarıya indirilmesi
gerektiği sonucuna varan Mahkeme, başvurucu lehine 7.822 TL maddi, 1.500 TL
manevi zarara; ayrıca karşılıklı olarak tarafların birbirlerine 3.000 TL
vekâlet ücreti ödemesine hükmetmiştir.
13. Başvurucu, nihai kararı 6/1/2015 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 30/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi
eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Bu
hüküm Türk hukukunda idarenin mali sorumluluğunun anayasal temelini
oluşturmaktadır. İdarenin kamu hukukundan kaynaklanan mali sorumluluğunun
Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrası haricinde bir yasal dayanağı
bulunmamaktadır. Özel hukuktan farklı olarak -somut bazı konuları düzenleyen
birkaç istisna dışında- idarenin idari nitelikteki işlem ve eylemlerinden doğan
zararlara ilişkin mali sorumluluğunu düzenleyen genel bir kanun hükmü yoktur.
İdarenin kamu hukuku alanından kaynaklanan mali sorumluluğunun çerçevesi ile
hüküm ve esasları, Anayasa'nın anılan hükmünden yola çıkılmak suretiyle
Danıştay içtihatlarıyla belirlenmiştir. Danıştay içtihatlarına göre idarenin
mali sorumluluğu, kusur sorumluluğu ve kusursuz sorumluluk şeklinde ikiye ayrılmakta;
kusursuz sorumluluk da dayandığı sebebe göre tehlikeli faaliyetler, mesleki
risk, sosyal risk ve fedakârlığın denkleştirilmesi biçiminde tasnif
edilmektedir. Kusur sorumluluğunda idarenin kusurlu bulunması (hizmet kusuru)
sorumluluğun temel şartı iken kusursuz sorumluluk hâllerinde idarenin kusuru
bulunmasa dahi idarenin mali sorumluluğu söz konusu olabilmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§28, 29, 30).
15. 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki
Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK)14. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Tahkim
usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde
idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat
müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve
duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar
tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre
hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir
edilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 4/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Bağımsız ve Tarafsız
Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, AYİM'de görev alan
üyelerin statüsü ve kurmay subay üyelerin heyete katılımı gözönüne
alındığında adalete güven duygusunu zedeleyen bir yapı ile yargılama
yapıldığını belirterek bağımsızve tarafsız mahkemede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Anayasa'nın 36. maddesinde mahkemelerin tarafsızlığından
açıkça bahsedilmemekle birlikte Anayasa Mahkemesi içtihadı uyarınca davanın
tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme hakkı, adil yargılanma hakkının zımni
bir unsurudur. Nitekim 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle
Anayasa'nın 9. maddesine "bağımsız"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve
tarafsız" ibaresi eklenmiş; böylelikle madde metni "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve
tarafsız mahkemelerce kullanılır." hâlini almıştır. Ayrıca
mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur
olduğu dikkate alındığında -Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi gereği- Anayasa'nın
138., 139. ve 140. maddelerinin de tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Tahir Gökatalay,
B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 60).
19. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı ve kararlarından dolayı idareye hesap verme
gerekliliğinin bulunmadığı, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin
Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir. Diğer yandan sınıf subayı
üyelerinin en fazla dört yıl görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda
bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görevleri süresince idari veya
askerî yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları bu
subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013,
§§ 29, 30).
20. Anayasa’nın 157. maddesinde, AYİM’in
-askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile- asker kişileri ilgilendiren
ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk
ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini yapacağı belirtilmiştir.
4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun
20. maddesinde ise asker kişinin Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan
veya hizmetten ayrılmış olan subay, askerî memur, astsubay, askerî öğrenci,
uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil
memurlar olduğu kural altına alınmıştır.
21. 1602 sayılı mülga Kanun’un 21. maddesi uyarınca AYİM, söz
konusu kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve
eylemlerden dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal ve tam
yargı davalarını çözmek ve karara bağlamakla görevlendirilmiştir.
22. Başvurucu, AYİM'deki askerî hâkim
olmayan üyelerin kararda belirleyici olduğunu ileri sürmekte ise de AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğinde
olduğu, Anayasa’da yüksek mahkemeler arasında sayıldığı, yasa ile kurulduğu,
yargılamaya ilişkin usul kurallarının açık ve öngörülebilir nitelikte olduğu,
bu kuralların 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda
yer alan düzenlemeler ile benzerlik taşıdığı, 2577 sayılı Kanun’a göre dava
açanlara kıyasla 1602 sayılı mülga Kanun'a göre dava açanlara farklı ve
belirgin bir yük getirilmediği, 1602 sayılı mülga Kanun’da yer alan kuralların
demokratik bir toplumda olması gereken güven duygusuna zarar vermediği sonucuna
varılmıştır (Ahmet Seheryıldızı,
B. No: 2013/2320, 3/2/2016, § 37).
23. Son olarak başvurucu ayrıca Mahkeme üyelerinin bir kısmının Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması
(FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında açığa alındığını ileri sürmüş ise de bu
durumun kendi davasına nasıl etki ettiği hususunda yeterli açıklamada
bulunmamıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, davanın kısmen reddi nedeniyle orantısız bir
biçimde aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
26. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
27. Mahkemeye erişimi etkisiz kılacak ya da yargı yoluna
başvurmayı önemli ölçüde zorlaştırıcı veya caydırıcı nitelikte ya da kişinin
mahkemeye başvurmuş olmasını anlamsız hâle getiren sınırlamalar, mahkemeye erişim
hakkını ihlal edebilir. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla davacı
veya davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata
ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır. Dava aşamasında kimin lehine ya da
aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü, bir usul kuralı
olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir. Taraflardan birinin yargılamadaki
başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya
aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim
hakkına müdahale teşkil etmektedir (Feridun
Gülmez, B. No: 2014/11451, 19/7/2017, §§ 72, 73)
28. Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi veuyuşmazlıkların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla
belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu
makamlarının takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı
imkânsız kılmadıkça ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği söylenemez. Davanın sonucuna göre kaybeden tarafa
yüklenen vekâlet ücretinin davanın açıldığı tarih itibarıyla öngörülebilir
olduğu takdirde mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§§ 38-40).
29. Somut olayda başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin
kanuni dayanağının bulunduğu, gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak
açısından orantılı olduğu, bu kapsamda kısmen kabul kısmen ret ile sonuçlanan
davada her iki taraf aleyhine de vekâlet ücretine hükmedildiği ve bu durumun
başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı anlaşıldığından mahkemeye erişim
hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu, mahkemenin karar düzeltme nedenleri ile bağlı
olmadan usul hukukuna aykırı karar verdiğini, tazminat miktarının düşürülmesi
gerekçesinin yerinde olmadığını, benzer durumda bulunan kişiler için verilen
kararlar dikkate alındığında yerleşik içtihada aykırı hüküm kurulduğunu
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
32. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
33. Öte yandan farklı kararların aynı mahkemeden çıkmış olması
tek başına, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmeyecektir. Bu kapsamdabireylerin makul güvenlerinin korunması ve hukuki
güvenlik ilkesi, içtihadın değişmezliği şeklinde bir hak bahşetmemektedir (Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932, 6/1/2015, §§ 53, 54). Mahkemelerce hukuk
kurallarının yorumlanması ve delillerin değerlendirilmesinde farklılıklar
meydana gelmesi ya da önceki çözümün tatminkâr bulunmaması, yeni kabul edilmiş
bir yasanın yorumlanmasında içtihadın müstakar olması için belli bir zamana
ihtiyaç duyulmasıgibi çeşitli nedenlerle içtihat
değişikliğine gidilmesi de tek başına adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilemez (Mehmet Emin
Yılmaz, B. No: 2014/3928, 15/12/2015,§ 58).
34. Bu açıdan başvurucu tarafından ileri sürülen, bazı AYİM
kararlarında kendisi ile aynı hukuki durumda olan kişiler için tazminat miktarı
takdir edilirken kusurun paylaştırılması suretiyle indirim yapılmadığı; ancak,
başvuru konusu yargılama sürecinde ise kendisine kusur atfedilerek tazminat
miktarının yarı yarıya düşürüldüğü, hukuka aykırı karar verildiği ve bu nedenle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının, esas itibarıyla derece
mahkemesince hukuk kurallarının yorumlanması, somut olaya uygulanması ve
delillerin değerlendirilmesi hususuna ilişkin olduğu görülmektedir. Başvuru
konusu yargılama süreci incelendiğinde, somut olaya ilişkin maddi olay ve
olguların anlatıldığı, olaya özgü değerlendirme yapılarak gerekçeli kararda
toplanan delillerin değerlendirildiği, davada ödenmesine hükmedilen tazminat
miktarında hangi hukuki sebeple indirime gidildiğinin açıklandığı görülmüş olup
kararda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren
bir durum da tespit edilmemiştir.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
4/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.