TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KADİR ÇAKAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/18908)
|
|
Karar Tarihi: 21/3/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
M. Emin
ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
Kadir ÇAKAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin
OLCAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi ve değer
kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyleolaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu ile diğer mirasçılara ait Kocaeli ili, İzmit
ilçesi, Ş. Kadıköy Mahallesi, 3665 ada ve 5 parselde kayıtlı taşınmazın Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi Encümeninin 16/1/2008 tarihli kararı ile
kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
9. Tarafların kamulaştırma bedelinde anlaşamamaları üzerine
idare, başvurucu ve diğer mirasçılar adına kayıtlı olan tapu kaydının iptali
ile mezkûr taşınmazın kendi adına tapuya tesciline karar verilmesi ve
kamulaştırma bedelinin tespiti talebiyle 31/3/2008 tarihinde dava açmıştır.
10. Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme), taşınmazın
değerinin saptanması için bilirkişi raporu hazırlatmış ve 7/7/2008 tarihli
bilirkişi raporunda kamulaştırma bedelinin 81.855,51 TL olduğu tespit
edilmiştir. Bilirkişi Kurulu, emsal karşılaştırma yöntemini uygulayarak
kamulaştırma bedelini belirlemiştir.
11. Mahkeme bu defa davanın 17/7/2014 tarihli duruşmasında
başvurucunun talebi doğrultusunda yeniden keşif yapılmasına karar vermiş,
anılan karar doğrultusunda 23/7/2014 tarihinde yapılan keşif sonucunda
hazırlanan 8/8/2014 tarihli bilirkişi raporunda da kamulaştırma bedelinde bir
değişikliğe gidilmemiştir.
12. Yapılan tüm bu tespitler ışığında Mahkeme 18/9/2014 tarihli
kararı ile toplanan delillere, mahallinde yapılan keşifler ve bilirkişi
raporlarına dayanarak başvurucunun da dâhil olduğu davalıların hissesine isabet
eden kamulaştırma bedelini 81.855,51 TL olarak belirlemiştir. Mahkeme ayrıca, bedelin
başvurucunun da dâhil olduğu söz konusu davalılara ödenmesine ve bunlar adına
olan tapu kaydının iptali ile mezkûr taşınmazın idare adına tapuya kayıt ve
tesciline kararvermiştir.
13. Başvurucunun temyizi üzerine kararın Yargıtay 5. Hukuk
Dairesinin 30/9/2015 tarihli kararı ile "a)
gerekçeli kararın hüküm fıkrasının üçüncü bendindeki (enflasyon oranında)
kelimelerinin çıkarılması ve yerine (yasal) kelimesinin eklenmesine, b)
gerekçeli kararın hüküm fıkrasına ayrı bir bent olarak (Dava konusu taşınmazın
tapu kaydında bulunan haciz şerhinin hükmedilen bedele yansıtılmasına)
cümlesinin eklenmesine ve hükmün" düzeltilerek onanmasına karar
verilmiştir. Anılan karara karşı karar düzeltme yoluna gidilmemiştir.
14.Nihai karar, başvurucuya 10/11/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 4/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073,
6/7/2017, §§ 18-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 21/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, karar tarihi itibarıyla taşınmazın gerçek
değerinin tespit edilmemesi suretiyle kamulaştırma bedelinin düşük
belirlendiğini iddia etmiştir. Başvurucuya göre taşınmazın değerinin tespitinde
karar tarihi olan 18/9/2014 tarihinin değil de bilirkişi raporuna göre dava
tarihinin esas alınması hatalıdır. Başvurucu, derece mahkemelerince bu şekilde
belirlenen kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratıldığını belirtmiştir.
Bunun yanısıra başvurucu, kamulaştırma bedeline kamu
alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranına değil yasal faiz oranına
hükmedilmesi nedeniyle de mağduriyet yaşadığını belirtmiştir. Başvurucu, bu
gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, daha önce Karaman'ın Ermenek ilçesinde
yapılan aynı kapsamdaki kamulaştırma işlemleri yönünden benzer şikâyetleri
çeşitli bireysel başvurularda incelemiş ve karara bağlamıştır (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014; Ali Şimşek ve diğerleri).
20. Başvurucu ilk olarak karar tarihi itibarıyla taşınmazın
gerçek değerinin tespit edilmemesi suretiyle kamulaştırma bedelinin düşük
belirlendiğinden yakınmaktadır. Kamulaştırılan taşınmazın gerçek değerinin
ödenmesi talebi, Anayasa’nın 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkının
kapsamına dâhildir. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının mutlak bir hak
olmadığı ve kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği belirtilmiştir.
Anayasa’nın 13. maddesi, temel hak ve hürriyetleri sınırlandırmada genel
ilkeleri tespit ederken devlet ile kamu tüzel kişilerine özel mülkiyette
bulunan taşınmazları kamulaştırma yetkisi veren ve kamulaştırma ilkelerini
belirleyen Anayasa’nın 46. maddesi ise mülkiyet hakkının sınırlandırılmasına
ilişkin özel hükümler içermektedir. Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği,
başvurucuların bahsedilen talebinin değerlendirilmesinde Anayasa’nın 35.
maddesiyle birlikte 13. ve 46. maddelerinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir (Mehmet Akdoğan
ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 28).
21. Başvurucu, esas itibarıyla bedelin karar tarihine göre değil
de dava tarihine göre belirlenmesinden yakınmaktadır. Buna göre başvurucu,
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle kamulaştırma bedelinin değer kaybına
uğratıldığından şikâyet etmektedir.
22. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca
ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen
dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer
kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan
ve diğerleri, § 59). Ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden
arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi
arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz
uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybetmesini
önleyebilecek bir araçtır (Mehmet Akdoğan ve
diğerleri, § 42).
23. Yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca varmak için Mahkemece
tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya yapılan ödemelerin enflasyon etkisi
arındırılmış sonuçlarının karşılaştırılması gerekmektedir. Elde edilmek istenen
kamu yararı ile başvurucunun mülkünden mahrum kalması arasında makul dengenin
sağlanıp sağlanmadığını ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını tespit etmede
önemli olan, yapılan ödemelerin değer kaybının toplam bedele oranı üzerinden
başvurucunun maruz kaldığı yükü belirlemektir (Ali
Şimşek ve diğerleri, § 66).
24. Anayasa Mahkemesi, daha önce kamulaştırma bedelinin
enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasını mülkiyet hakkına ölçüsüz bir
müdahale olarak değerlendirmiştir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 63). Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Ancak mezkûr olayda başvurucunun
taşınmazına idarece el atılmadığı, bir acele el koymanın da söz konusu olmadığı
ve başvurucunun dava süresince taşınmazından yararlanamadığı veya taşınmazını
kullanamadığı yönünde bir iddiasının da bulunmadığı dikkate alınmalıdır.
25. Başvuru konusu davanın açıldığı 31/3/2008 tarihi değerlerine
göre tespit edilen 81.855,51 TL kamulaştırma bedelinin başvurucuya ödenmesine
18/9/2014 tarihli kararla hükmedilmiştir.
26. Merkez Bankası verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 2008
yılı 3. ayındaki 100 TL'nin ödemenin yapıldığı 2014 yılı 9. ayı itibarıyla
enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 162,2 TL'dir. Bu durumda
başvurucuya ödenmesi gereken 81.855,51 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli
alacağının 2014 yılı 9. ayı itibarıyla Merkez Bankası verileri kullanılarak
enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 132.770,76 TL’dir.
27. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucunun mülkiyet
hakkı kapsamında değerlendirilen 81.855,51 TL tutarındaki alacağının değer
kaybını telafi edecek fark 50.915,25 TL'dir. Buna karşılık derece
mahkemelerince, başvurucunun alacağına 1/8/2008 tarihinden itibarenyasal
faiz işletilmesine karar verilmiş olup bu doğrultuda başvurucuya45.190,97 TL
tutarında faiz ödemesi yapıldığı görülmektedir. Bu durumda başvurucunun
alacağında meydana gelen değer kaybı %6,99'dur.
28. Bu koşullar altında somut olaya bakıldığında başvurucunun
taşınmazına bir el atmanın veya acele kamulaştırmanın söz konusu olmadığı ve
dava süresince de taşınmazını kullanabildiği dikkate alındığında başvurucuya
ödenen faizin aradan geçen sürede kamulaştırma bedelinin uğradığı değer kaybını
çok büyük ölçüde karşıladığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Mahkeme kararıyla tespit
edilen kamulaştırma bedeli, kararla birlikte taşınmaz malikine ödenmiştir. Bu
durumda kamulaştırma bedelinin ödenmesi sürecindeki gecikmenin -bu sürede
uğranılan zararın karşılanması amacıyla ödenen faiz miktarı ve başvurucunun
taşınmazını kullanabildiği de gözetildiğinde- başvurucuya aşırı bir külfet
yüklemediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal
edilmediğinin açık olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
32. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
34. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate
alındığında yaklaşık 6 yıl 5 ay 18 günlük yargılama süresinin makul olmadığısonucuna varmak gerekir.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine kar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
37. Başvurucu, kamulaştırmaya konu arsa üzerindeki bina ve
müştemilatın toplam değerinin belirlenerek aradaki farkın tazminat olarak
kendisine ödenmesi talebinde bulunmuştur.
38. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
39. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 6.750 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
40. Mülkiyet hakkının ihlali iddiası yönünden başvuru kabul
edilemez bulunduğundan başvurucunun bu hakka yönelik maddi tazminat talebinin
reddi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net6.750 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, maddi
tazminat talebinin REDDİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Kocaeli 1. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2008/109, K.2014/510) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.