TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SABRİ DURSUN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/1895)
Karar Tarihi: 11/10/2018
Başkan y.
:
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucu
Sabri DURSUN
Vekili
Av. Mustafa ÇAMLI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında 8/12/2013 tarihinde İstanbul 1 No.lu Hâkimliğince (TMK mülga 10. maddeyle görevli) uyuşturucu ya da uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan tutuklanmıştır.
10. İstanbul 3 No.lu Hâkimliğince (TMK mülga 10. maddeyle görevli) 6/3/2014 tarihli kararla dosya üzerinden başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
11. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 14/3/2014 tarihli yetkisizlik kararıyla soruşturma dosyası Düzce Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş ve Düzce Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/ 6919 soruşturma numarasına kaydedilmiştir.
12. Düzce 3. Sulh Ceza Mahkemesi başvurucunun müdafiini dinleyerek yaptığı inceleme sonunda 8/5/2014 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiş, bu karara yapılan itiraz ise Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/5/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
13. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığının 3/6/2014 tarihli karşı yetkisizlik kararıyla soruşturma dosyası tekrar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/102021 soruşturma numarasına kaydedilmiştir.
14. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 8/9/2014 tarihli iddianamesi ile uyuşturucu ya da uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan başvurucu hakkında aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
15. İddianame, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 19/9/2014 tarihinde kabul edilmiş veİstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/228 sayılı dosyası üzerinden yargılamaya başlanmıştır.
16. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun tutukluluk durumu 9/10/2014 ve 23/10/2014 tarihlerinde dosya üzerinden değerlendirilmiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
17. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince 4/11/2014 tarihinde yapılan duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ve dosyanın yetkisizlikle Düzce Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu duruşmada başvurucu ve müdafii de hazır bulunmuştur.
18. Tutukluluk hâlinin devamı kararına karşı başvurucunun yaptığı itirazı inceleyen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi 12/11/2014 tarihli kararıyla itirazın reddine karar vermiştir. Bu karar, başvurucu vekiline 5/1/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 23/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
20. Dosyanın gönderildiği Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesi 12/2/2015 tarihinde, tensip (duruşmaya hazırlık) incelemesi aşamasında karşı yetkisizlik kararı vermiş ve yetki uyuşmazlığının giderilmesi için dosyayı Yargıtay 5. Ceza Dairesine göndermiştir.
21. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 13/4/2015 tarihli ilamıyla Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Bunun üzerine dava dosyası Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/74 sırasına kaydedilmiş ve yargılamaya başlanmıştır.
22. Mahkeme 18/5/2015 tarihli tensip incelemesi aşamasında ve 18/6/2015 tarihli kararla başvurucuyu dinlemeksizin dosya üzerinden tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. 22/7/2015 tarihli celsede başvurucunun savunması alınmıştır.
23. Devam eden yargılamada Mahkeme 10/12/2015 tarihli kararıyla, başvurucunun uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçundan 12 yıl hapis ve 24.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
24. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir."
26. 5271 sayılı Kanun'un "Usul" kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:
"103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/15 md.) Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."
27. 5271 sayılı Kanun'un "Tutukluluğun incelenmesi" kenar başlıklı 108. maddesi şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir.
(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.
(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir."
28. 5271 sayılı Kanun'un"İtirazın cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması" kenar başlıklı 270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde görüşünü bildirebilir."
29. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."
30. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 11/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu; tutukluluğun başvuru tarihi itibarıyla 13 ay 15 gündür devam etmesine rağmen dosyayla ilgili esasa yönelik hiçbir işlem yapılmadığını, verilen yetkisizlik kararıyla birlikte tutukluluk durumunun daha da uzayacağını ve dosyanın bu şekilde sürüncemede kalacağını hatta yetkisizlik kararıyla tutukluluk durumunun uzunca bir süre değerlendirilmesinin de imkânsız hâle geldiğini belirterek adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık bu iddiaya ilişkin olarak görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özü itibarıyla tutukluluğun uzun sürmesine, yargılamanın tutuklu devam ettirilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
37.Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
38. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise hüküm kesinleşmemiş olsa da 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).
39. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra 10/12/2015 tarihinde mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
1.Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
41. Başvurucu, tutukluluğa ilişkin olarak gerek talep üzerine gerekse resen yapılan incelemelerin duruşmasız olarak gerçekleştirildiğini belirterek adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Bakanlık görüşünde; bu iddia yönünden başvurucunun özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edilip edilmediği hususunun takdirinin Anayasa Mahkemesine ait olduğunu belirtmiştir.
43. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
44. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda ihlal iddialarınınözü itibarıyla tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
a. 4/11/2014 Tarihine Kadar Olan Tutukluluk İncelemeleri Yönünden
45. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
46. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığı şikâyeti tutukluluğun makul süreyi aşması şikâyeti gibi devam eden nitelikte bir müdahale değildir.Bu nitelikteki bir müdahale, mahkeme önüne çıkarılmayla sona erer. Bu durumda bireysel başvurunun hâkim/mahkeme önüne çıkarılma tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
47. Somut olayda 4/11/2014 tarihinde duruşma açılarak başvurucunun tutukluluk durumu incelenmiştir. Başvurucu bu tarihten itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 23/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. 4/11/2014 ile 22/7/2015 Tarihleri Arasındaki Tutukluluk İncelemeleri Yönünden
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
49. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
(1) Genel İlkeler
50. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 122).
51. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması ancak talep hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler bakımından tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 328).
52. Bununla birlikte 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre şüpheli veya sanığın istemi olmaksızın tutukluluğun resen incelenmesi durumunda hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine başvurma hakkı kapsamında bir değerlendirme yapılmadığından bu incelemeler Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamına dâhil değildir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015 § 24).
53. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması tutukluluğa itirazını çok daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 66; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 333; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 267).
54. Anılan güvencenin bir yansıması olarak 5271 sayılı Kanun'un 105. maddesinde, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde salıverilme istemleri karara bağlanırken duruşmada karar verilecek ise Cumhuriyet savcısının yanı sıra şüpheli, sanık veya müdafinin görüşünün alınacağı belirtilmiş; aynı Kanun'un 108. maddesinde ise soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda karar verilirken şüpheli veya müdafiinin dinlenilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Öte yandan Kanun'un 101. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar, mahkeme önünde itiraza konu olabilmektedir (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 269). Tutukluluğa ilişkin kararların itiraz incelemesi bakımından aynı Kanun'un 271. maddesinde itirazın kural olarak duruşma yapılmaksızın karara bağlanacağı ancak gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekilin dinlenebileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre tutukluluk incelemelerinin ya da tutukluluğa ilişkin itiraz incelemelerinin duruşma açılarak yapılması hâlinde şüpheli, sanık veya müdafiinin dinlenilmesi gerekmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 334).
55. Ancak tutukluluğa ilişkin verilen her kararın itirazının incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73).
(2)İlkelerin Olaya Uygulanması
56. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince 4/11/2014 tarihinde yapılan duruşma sonucunda başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiş, bu duruşmada başvurucu ve müdafii hazır bulunmuştur. Bu karara yapılan itiraz, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/11/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bu nedenle İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan incelemeden sekiz gün gibi makul bir süre sonra 12/11/2014 tarihinde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince gerçekleştirilen itiraz incelemesinin duruşmalı yapılması bir zorunluluk olarak kabul edilemez.
57. Ancak yetkisizlik kararları ile yetki uyuşmazlığının giderilmesi ve sonrasındaki yargılama sürecinde başvurucunun 22/7/2015 tarihine kadar tutukluluk incelemeleri kapsamında hâkim/mahkeme önüne çıkarılmadığı görülmektedir.
58. Bu durumda başvurucunun tutukluluk incelemeleri 4/11/2014 ile 22/7/2015 tarihleri arasında hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmıştır. Başvurucunun bu süreçte tutukluluğa yönelik itirazlarını, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını, tahliye taleplerini hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirmesi mümkün olmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun tutukluluk durumununyaklaşık dokuz ay boyunca duruşmasız olarak incelenmesi silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
59. Nitekim Anayasa Mahkemesi, daha önce verdiği kararlarda başvurucuların tutukluluk durumunun 7 ay 2 gün (Mehmet Halim Oral,B. No: 2012/1221, 16/10/2014, § 53; Ferit Çelik,B. No: 2012/1220, 10/12/2014, § 53) ve 3 ay 17 gün (Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, B. No: 2013/4128, 18/11/2015, § 61) boyunca duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verilen kararlar ile devam ettirilmesinin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
61. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
62. Başvurucu 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
63. Başvuruda, tutukluluk incelemelerinin 4/11/2014 ile 22/7/2015 tarihleri arasında hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
64. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararları karşılığında somut olayın özellikleri dikkate alınarak başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk durumunun 4/11/2014 tarihine kadar hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluk durumunun 4/11/2014 ile 22/7/2015 tarihleri arasında hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluk durumunun 4/11/2014 ile 22/7/2015 tarihleri arasında hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.