TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HACER ACAR VE HATİCE HACIOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/1536)
Karar Tarihi: 31/10/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Heysem KOCAÇİNAR
Başvurucular
1. Hacer ACAR
2. Hatice HACIOĞLU
Vekili
Av. Ceyhan MUMCU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların tartışılmaması, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve delillerin takdirinde hata yapılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular, zorunlu göçe tabi tutulmaları nedeniyle Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelmiş ve Ankara'ya yerleştirilmişlerdir.
8. Zorunlu göçe tabi olan soydaşların iskân edilmelerine destek olmak amacıyla Yüksek Planlama Kurulunun 27/11/1990 tarihli kararı ile 20.000 adet konut yapımı kararlaştırılmıştır.
9. Başvuruculardan Hatice Acar ve her iki başvurucunun murisi Hüseyin Acar bu kapsamda konut sahibi olmak amacıyla başvurmuş ve konutların teslim tarihinden önce ayrı ayrı peşinat ve avans ödemesi yapmıştır.
10. Başvurucular 26/9/2007 tarihli dilekçeyle tahsis edilen 292 ada 2 parselde kayıtlı 16 numaralı bağımsız bölüm ve 5/3/2008 tarihli ikinci dilekçeyle tahsis edilen 293 ada 5 parselde kayıtlı 7 numaralı bağımsız bölüm için teslim tarihine kadar ödemiş oldukları avans ve peşinat ödemesinin inşaat maliyetinden mahsup edilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 14.000 TL'nin ilgili banka ve idareden tahsili talebiyle iki ayrı dava açmışlardır.
11. Açılan davalar aralarındaki hukuki ve fiilî bağlantı nedeniyle birleştirilmiş ve yargılamaya Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2007/365 sayılı dosyasında devam edilmiştir. Mahkemece 29/5/2008 tarihli karar ile konut satımından kaynaklanan uyuşmazlığa bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir.
12. Başvurucuların talebi üzerine yargılamaya Ankara 6. Tüketici Mahkemesinde devam edilmiştir. Ankara 6. Tüketici Mahkemesi 1/11/2011 tarihli kararla bankaya karşı açılan dava ile 7 numaralı bağımsız bölüme yönelik başvurucu Hacer Acar tarafından açılan davanın husumet nedeniyle reddine, başvurucu Hatice Acar tarafından 7 numaralı taşınmaza yönelik ve her iki başvurucunun 16 parsele yönelik talebinin ise kısmen kabulüne karar vermiştir.
13. Hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (Daire) 7/3/2012 tarihli kararında göçmen konutlarının şerefiyelendirilmesi nedeniyle konut maliyetinin başvurucuların borçlanmasının üzerinde gözüktüğü saptamasında bulunmuş ve borçlandırma işleminin başlangıcında mahsuplaşma yapılıp yapılmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirtmiştir. Daire, yapılacak incelemede konut maliyetinin borçlandırma bedelinden yüksek olduğunun tespiti hâlinde başvuruculardan bu hususun kabul edilebilir bir açıklamasını yapmalarının istenmesine ve sonrasında dosya içindeki belgeler ile emsal dosyalardaki listelere göre mahsup yapılıp yapılmadığının saptanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine işaret ederek ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.
14. Ankara 6. Tüketici Mahkemesi bozma kararına uymuş ve 22/1/2014 tarihli kararla davayı reddetmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında bozma sonrasında alınan 1/3/2013 tarihli asıl rapor ve 4/11/2013 tarihli ek raporda mahsuplaşma işleminin yapılmadığı belirtilmiş olmasına rağmen dosya içinde bulunan resmî yazışmalar, hak sahipliği listeleri ve diğer destekleyici belgelerden aksi bir sonuca ulaştığını belirtmiştir. Gerekçeli kararda ayrıca, Yargıtay denetiminden geçen benzer dosyalardaki belgelerin somut uyuşmazlığa konu davadaki belgeler ile aynı içeriğe sahip başka bir ifade ile aynı belgeler oldukları ve emsal dosyaların bu belgelerdeki tespitler nedeniyle davacıların aleyhine sonuçlandığını da belirterek davanın reddine karar vermiştir.
15. Hüküm, başvurucular tarafından temyiz edilmiş, Daire 15/12/2014 tarihinde ilk derece mahkemesinin gerekçesindeki hususlara atıf yaparak kararı onamıştır.
16. Nihai karar başvuruculara 14/1/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucular 26/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucular, yargılamanın uzaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır.
20. Anılan kararda özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35-36).
21. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucular, bulunduğu kat ve konumuna göre dezavantajlı olan bağımsız bölüm için yapılan borçlandırmanın maliyet bedelinden fazla olduğunun açık olduğunu ve her iki konut nedeniyle yapılan peşinat ve avans ödemeleri ilave edildiğinde borçlandırmanın maliyet bedelinden yüksek olduğu bilirkişi raporlarıyla saptanmış olmasına rağmen derece mahkemelerince bunun aksine kabul için yeterli gerekçe ortaya konulamadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "...adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
25. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
26. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciinin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
27. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda davanın çözümüne yönelik unsurların değerlendirildiği gerekçenin hükme ulaşılması için yeterli kabul edilmesi gerekir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu derece mahkemesinin hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
29. Başvurucular; yargılama sırasında temin edilen altı bilirkişi raporunun mahsup yapılmadığını açıkça ortaya koyduğunu, ilk derece mahkemelerince aynı durumda bulunan kişiler lehine verilen kararların daha önceden Yargıtay tarafından onandığını, mahsubun yapılmadığına ilişkin birtakım belgelerin yok sayıldığını, Yargıtayın borçlandırma bedelinin maliyetten düşük kaldığı kabulünün keyfî bir tutum olduğunu belirterek eşitlik ilkesi, adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, eşitlik ilkesi ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de bu yöndeki iddiaları konut tesliminden önce yapılan ödemelerin toplam borçtan mahsup edilmediğine dair mahkeme kararının doğru olmadığına ilişkin olduğundan yargılamanın sonucunun adil olmadığı şikâyetleri kapsamında incelenmiştir.
31. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
32. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
33. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi derece mahkemeleri ile itiraz ya da temyiz mercilerinin, uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (Miras Mümessillik İnş. Taah. Reklam Paz. Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 36).
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 31/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.