logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(M.A. [2.B.], B. No: 2015/19048, 24/5/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M.A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/19048)

 

Karar Tarihi: 24/5/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

M.A.

Vekili

:

Av. Abdullah Aykan ŞEKER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, disiplin cezası verilmesine dair işlemin iptali istemiyle açılan davada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sonuçlanan ceza yargılaması ve ceza yargılamasına konu eylem esas alınarak karar verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/12/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Ankara Barosuna kayıtlı olarak avukatlık mesleğini icra etmektedir.

9. Başvurucu, Türk Telekom A.Ş. vekili olarak Ankara 20. İcra Müdürlüğü nezdinde birden fazla icra takibi yapmıştır. Başvurucunun bu takipler esnasında icra müdürünün ve memurlarının bilgisi olmaksızın takibe ilişkin belgelere sahte kaşe bastığı, icra müdür yardımcısı adına imza attığı ve bu sayede talebi gibi işlem yapılmasını sağladığı yönündeki iddialar üzerine Bakanlık tarafından başvurucu hakkında kovuşturma izni verilmiştir. Bu izin üzerine başvurucu hakkında Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinde sahtecilik suçu isnadıyla kamu davası açılmıştır.

10. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi 17/11/2009 tarihli kararıyla başvurucunun sahtecilik suçunu işlediğine kanaat getirerek 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetmiş, ancak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Hükme yönelik itiraz Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/12/2009 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

11. Ankara Barosu, başvurucu hakkında ceza yargılamasına konu eylemi nedeniyle disiplin soruşturması başlatmıştır. Disiplin soruşturması sonucunda 17/2/2011 tarihli işlemle 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5. maddesinin (a) bendi ile 134. ve 135. maddeleri uyarınca başvurucunun iki yıl süreyle meslekten yasaklanmasına karar verilmiştir.

12. Söz konusu disiplin işlemine karşı başvurucunun yaptığı itiraz Türkiye Barolar Birliğinin 1/7/2011 tarihli kararı ile reddedilmiş ve Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 5/10/2011 tarihli işlemi ile ceza onaylanmıştır.

13. Başvurucu disiplin cezasının iptali istemiyle Ankara 12. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde iptal davası açmıştır. Mahkeme 4/3/2013 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.

14. Ret gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

 "... 5271 sayılı Ceza Mahkemesi Kanununun 223. maddesinin 2. fıkrasında; beraat kararının 5 bent halinde hangi hallerde verileceği açıkça düzenlenmiş olup, anılan Yasanın 231. maddesinde, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmedilen ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğinin düzenlenmesi karşısında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında esasen kişi Mahkemece üzerine atılı suçtan suçlu bulunmakta ve mahkumiyetine karar verilmekle birlikte, Yasada öngörülen şartların bulunması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da karar verildiğinden, beraat kararı gibi değerlendirilmesi mümkün değildir.

 ...

 Davacı hakkında, disiplin kovuşturmasına konu eylemi nedeniyle sahtecilik suçundan açılan ceza davası sonunda Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 17/11/2009 tarih ve Esas:2009/292, Karar:2009/350 sayılı kararı ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 342/1 ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, karara karşı davacı tarafından yapılan itirazın Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince reddine karar verilmesi üzerine, 22/12/2009 tarihinde kesinleştiği, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının sanık hakkında hukuki sonuç doğurmayacağı hükme bağlanmış ise de, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının mahkemece bütün delillerin denetime imkan verecek şekilde toplanması, fiil ve faile bağlı olarak suç vasfının tayini ve bu vasıflandırmaya uygun bir şekilde mahkumiyet kararı verilerek yargılamanın bitirilmesi, ancak verilen mahkumiyet hükmünün açıklanmaması ve sanığın belirli bir denetim süresi içinde denetimli serbestliğe tabi tutulması anlamında bulunduğu, genel veya özel af niteliği taşımadığı, mahkemenin söz konusu karar ile işten elini çektiği, verilen kararın itiraz kanun yolundan geçmek suretiyle kesinleştiği, böylece ortada şekli anlamda bir kesin hükmün bulunduğu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu sahtecilik suçunun Avukatlık Kanunu'nun 5/1-a maddesine göre avukatlığa engel suçlardan olduğu, anılan Kanunun 136/1. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasını gerektirdiği görülmektedir.

 Bu durumda; sahtecilik eyleminde bulunduğu hususu mahkeme kararı ile sabit olan davacının, eyleminin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5/a maddesiyle bağdaşmadığı açık olup, aynı Kanunun 135/4. maddesi gereğince takdiren iki yıl süreyle işten yasaklama cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu disiplin cezası işleminde ve bu işlemin onanmasına ilişkin işlemlerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. "

15. Ret hükmü Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 25/3/2015 tarihli kararı ile onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Kurulun 14/9/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

16. Diğer taraftan Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/12/2015 tarihli kararı ile, başvurucunun beş yıl içinde yeni bir suç işlememiş olduğu gerekçesine yer verilerek sahtecilik suçuna ilişkin 17/11/2009 tarihli ilamın ortadan kaldırılmasına ve davanın düşürülmesine hükmedilmiştir.

17. Başvurucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun karar düzeltme isteminin reddine dair kararını 13/11/2015 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 11/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 1136 sayılı Kanun'un "Avukatlığa kabulde engeller" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 "Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur :

 a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak"

19. 1136 sayılı Kanun'un 134. maddesi şöyledir:

 "Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, meslekî çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu Kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır. "

20. 1136 sayılı Kanun'un 135. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 " Disiplin cezaları şunlardır:

 ...

 4. İşten çıkarma, avukatın veya avukatlık ortaklığının üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere meslekî faaliyetlerinin yasaklanmasıdır."

21. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (5) numaralı fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder."

B. Uluslararası Hukuk

22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır."

23. Sözleşme’nin 6. maddesinin ikinci fıkrası suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılma hakkını güvence altına almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadında masumiyet karinesiyle sağlanan güvencenin iki unsurunun varlığını kabul etmiştir: Ceza yargılamalarının yürütülmesi ile ilgili usule ilişkin ilk unsur ve mahkûmiyet dışında bir şekilde sonuçlanan ceza yargılamalarıyla bağlantılı müteakip yargılamalar bağlamında başvuranın sabit bulunan masumiyetine saygı gösterilmesini sağlamayı amaçlayan ikinci unsur. Bu bağlamda söz konusu ilke cezai konularda usule ilişkin bir güvence olmakla sınırlı değildir. Bu ilkenin kapsamı daha geniştir ve hiçbir devlet temsilcisinin kişinin suçluluğu bir mahkeme tarafından tespit edilmeden o kişinin suçlu olduğuna ilişkin bir ifadede bulunmamasını gerektirir. Bu hususta masumiyet karinesi yalnızca ceza yargılamaları bağlamında değil aynı zamanda ceza yargılamaları ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuk davalarında veya diğer davalarda ya da disiplin incelemelerinde de ihlal edilebilir. Masumiyet karinesinin korunmasına ilişkin ikinci unsur ceza yargılamaları mahkûmiyetten başka bir şekilde sonlandığı zaman devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suç ile ilgili olarak kişinin masumiyetine ilişkin şüphe doğurmamasını gerektirir (Kemal Coşkun/Türkiye, B. No: 45028/07, 28/3/2017, §§ 41, 43).

24. AİHM, Sözleşme’nin 6. maddesinin ikinci fıkrasının disiplin yetkisini haiz makamların ceza yargılaması kapsamında kendisine suç isnat edilen ve eylemi usule uygun bir şekilde tespit edilen bir kamu görevlisine yaptırım uygulamasını engellemek gibi bir amacı veya etkisi bulunmadığına ve Sözleşme’nin herhangi bir eylem nedeniyle hem ceza hem de disiplin yargılamalarının başlatılmasına veya söz konusu iki yargılama türünün eş zamanlı olarak yürütülmesine halel getirmediğine vurgu yapmaktadır. AİHM ayrıca, cezai sorumluluğun kaldırılması hâlinde bile daha hafif bir ispat külfeti temelinde aynı olaylardan doğan hukuki veya diğer sorumlulukların tesis edilmesine halel getirilmediğine işaret etmektedir. Ancak nihai bir cezai hüküm olmaksızın disiplin yargılaması kapsamında başvurana iddia konusu uygunsuz hareketi nedeniyle cezai sorumluluk yükleyen bir ifadenin bulunması hâlinde 6. maddenin ikinci fıkrası kapsamına giren bir mesele söz konusu olacaktır (Seven/Türkiye, B. No: 60392/08, 23/1/2018, § 51).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 24/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu; hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan ceza yargılaması esas alınarak davanın reddedildiğini, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5271 sayılı Kanun uyarınca aleyhine hukuki sonuç doğurmaması gerektiğini, sahtecilik suçu isnadıyla açılan davanın 2015 yılında verilen kararla düşürüldüğünü, yargılama sürecinde gerekçesiz karar verildiğini, disiplin cezası gerektirecek bir eyleminin bulunmadığını belirterek masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

27. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

28. Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiası, salt hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına dayanılarak davasının reddedilmesine yönelik olduğundan şikâyetin masumiyet karinesi yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Masumiyet karinesi suç isnadının karara bağlandığı yargılamalarda geçerli olduğu için Sözleşme’nin 6. maddesinde ifade edilen medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar çerçevesinde değerlendirilen idari davalar, kural olarak masumiyet karinesinin uygulama alanı dışında kalmaktadır. Ancak idari davada uyuşmazlık konusu olan maddi olayın tespitinde idari yargı mercii, aynı maddi olayı ele alan ceza mahkemesinin daha önce verdiği karara uygun hareket etmelidir. Bu kural, kişi hakkında ceza yargılaması sonucu verilen karar sorgulanmadığı sürece, daha düşük ispat standardı kullanılarak disiplin sorumluluğu çerçevesinde kişinin yaptırıma tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir(Hüseyin Şahin [GK], B. No: 2013/1728, 12/11/2014, § 39).

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

32. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Anılan maddeye adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kendisine bir suç isnat edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dair Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Fameka İnş. Plastik San ve Tic. Ltd. Şirketi, B. No: 2014/3905, 19/04/2017, § 27).

33. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

34. Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı kesin hükümle mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise artık hakkında suç isnadı olan kişi statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır. Ancak ceza davası sonucunda kendisine isnat edilen suçu işlemediğinin sabit olduğu veya suçu işlediğine kesin olarak kanaat getirilemediği ve bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilen durumlarda ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi hâlinde kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle durumlarda Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü ve Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkraları anlamında kişinin suçluluğu sabit olmamıştır ve bu nedenle kişi, suçlu sayılamaz (Ramazan Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013, § 61).

35. Ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür. Ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında, ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir (Kürşat Eyol, § 30).

36. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen durumlarda sanığın suçlu olduğu konusunda ulaşılmış bir vicdani kanaat bulunmakta ve bu kanaat kasten yeni bir suç işlenmemesi şartına bağlı olarak hüküm ifade etmemektedir. Gerçekten hükmün açıklanmasının geri bırakılması, mahkûmiyet konusunda vicdani kanaate ulaşmış mahkemenin buna ilişkin hükmü açıklamayı belirli bir süre ertelemesini, bu süre zarfında hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ve bu süre sonunda kişinin başka suç işlememesi hâlinde açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilmesini ifade eder. Bu çerçevede ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet kararına dayanılması masumiyet karinesi ile çelişebilir (Kürşat Eyol, §§ 28, 29).

37. Buna karşılık idari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi bakımından salt kişinin yargılanmış olmasından ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karardan söz edilmesi, masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden bahsedilebilmesi için yeterli değildir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün hâlinde dikkate alınması ve nihai kararın münhasıran hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen fiillere dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir (Ramazan Tosun, § 63; Hüseyin Şahin, § 40). Bu kapsamda karar vericilerin kullandıkları dil kritik önem taşır (Mustafa Kıvrak, B. No: 2013/3175, 20/2/2014, § 36).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Bireysel başvuruya konu olayda başvurucu hakkında; icra takipleri esnasında icra müdürünün ve memurlarının bilgisi olmaksızın takibe ilişkin belgelere sahte kaşe bastığı, icra müdür yardımcısı adına imza attığı ve bu sayede talebi gibi işlem yapılmasını sağladığı iddialarıyla açılan ceza davası sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bu yargılama sürecinin ardından başvurucu hakkında Ankara Barosu tarafından inceleme başlatılarak başvurucunun 1136 sayılı Kanun hükümleri uyarınca iki yıl süreyle meslekten yasaklanması yönünde disiplin işlemi tesis edilmiştir. İdare Mahkemesi tarafından disiplin işlemine karşı açılan dava reddedilmiştir. Başvurucu; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sonuçlanan ceza yargısı süreci ve yargılamaya konu olan sahtecilik eylemi esas alınarak davanın reddedildiğini, bu nedenle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

39. Yukarıda alıntılanan ilkeler uyarınca masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken idari yargılama bakımından üzerinde önemle durulması gereken husus, idari işlem sürecini yürüten ve yargılamayı yapan makamın ilgili kişiye suç isnat edip etmediği ve salt hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına dayanılıp dayanılmadığıdır.

40. Ankara 12. İdare Mahkemesinin 4/3/2013 tarihli ret kararı gerekçesinde özetle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu sahtecilik suçunun 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesine göre avukatlığa engel suçlardan olduğu ve sahtecilik eyleminde bulunduğu hususu mahkeme kararı ile sabit olan başvurucunun 1136 sayılı Kanun'un 135. maddesi gereğince takdiren iki yıl süreyle işten yasaklama cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

41. Mahkemenin karar gerekçesinde geçen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu sahtecilik suçunun Avukatlık Kanunu'nun 5/1-a maddesine göre avukatlığa engel suçlardan olduğu... ”, "sahtecilik eyleminde bulunduğu hususu mahkeme kararı ile sabit olan davacının, eyleminin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5/a maddesiyle bağdaşmadığı..." ifadeleri, açıklanması geri bırakılmış olan ceza yargılaması kararına atıf yapıldığını göstermektedir.

42. Somut olayda Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun isnat edilen suçu işlediğine kanaat getirmiş, ancak 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin başvurucuya isnat edilen suça uygulanabilir olduğunu tespit ederek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Başvurucunun denetim süresini suç işlemeden geçirmesi üzerine Ağır Ceza Mahkemesi 3/12/2015 tarihli kararıyla anılan davanın düşürülmesine hükmetmiştir.

43. Ankara 12. İdare Mahkemesinin disiplin cezasının hukuka uygun bulunduğu yönündeki gerekçesini, uyuşmazlık konusu disiplin cezasına esas olan olaylara ilişkin yeni bir değerlendirme yapmadan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına dayandırdığı ve başvurucuya isnat edilen suçun mahkeme kararı ile sabit olduğunu ifade ettiği anlaşılmaktadır.

44. Kararda kullanılan ifade ve değerlendirmeler dikkate alındığında Mahkemenin yalnızca ceza dosyası kapsamında verilen mahkûmiyet kararını esas aldığı, ceza yargılamasında toplanan delillere ve bu deliller sonucu ulaşılan tespite bağlı olarak olayın gerçekliğine kanaat getirdiği ve sonuca ulaştığı anlaşılmaktadır. Böylece Mahkemenin ceza yargılamasından bağımsız, kendi görüşünü ortaya koyacak herhangi bir delili kararında irdelemediği; olay ve olgular hakkında yeni bir değerlendirme yapmadığı görülmektedir. Kararda, münhasıran hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına dayanılmasının masumiyet karinesini ihlal edici mahiyette olduğu anlaşılmaktadır.

45. Sonuç olarak kararda yapılan değerlendirme ve kullanılan ifadelerin masumiyet karinesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

46. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde Ankara 12. İdare Mahkemesi kararının gerekçesinde Mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sonuçlanan ceza yargılamasındaki mahkûmiyet tespitine göre başvurucunun yargılamaya konu eylemi işlediği ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı anlaşıldığından Anayasa’nın 36. maddesinde ve 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

48. Başvurucu, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve mahkeme kararının bozulması ile 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

49. Başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

50. Masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 12. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

51. Yeniden yargılama yapılması ile ihlalin sonuçlarının ortadan kalkacağı değerlendirildiğinden başvurucuların tazminat talebi hakkında ayrıca bir karar verilmesine gerek görülmemiştir.

52. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinin ve 38. maddesinin dördüncü fıkrasında hüküm altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 12. İdare Mahkemesine (4/3/2013 tarihli ve E.2011/2535, K.2013/471 sayılı kararına ait dava dosyası ile ilgilidir) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(M.A. [2.B.], B. No: 2015/19048, 24/5/2018, § …)
   
Başvuru Adı M.A.
Başvuru No 2015/19048
Başvuru Tarihi 11/12/2015
Karar Tarihi 24/5/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, disiplin cezası verilmesine dair işlemin iptali istemiyle açılan davada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sonuçlanan ceza yargılaması ve ceza yargılamasına konu eylem esas alınarak karar verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Masumiyet karinesi (idare) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1136 Avukatlık Kanunu 5
134
135
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 231
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi