logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Adalet Ekinci ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/19112, 29/5/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ADALET EKİNCİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/19112)

 

Karar Tarihi: 29/5/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucular

:

1. Adalet EKİNCİ

 

:

2. Deniz EKİNCİ

 

:

3. Eylül EKİNCİ

 

:

4. Mehmet EKİNCİ

 

:

5. Mesut Salim EKİNCİ

 

:

6. Mustafa EKİNCİ

Vekili

:

Av. Ahmet DAĞDEVİREN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; kasten öldürme olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/12/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Vefat eden K.E., başvuruculardan Adalet Ekinci'nin eşi, Mesut Salim, Deniz ve Eylül Ekinci'nin babası, Mehmet ve Mustafa Ekinci'nin ise kardeşidir.

6. Başvuru formu ve eklerine göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucuların yakını olay tarihinde avukat olarak görev yapmakta olup 7/4/1994 günü saat 18.30 sıralarında F.İ. isimli şahısla park hâlindeki bir arabada bulundukları sırada -tanık beyanlarında da belirtildiği üzere- içinde yüzleri kapalı birden fazla kişinin bulunduğu beyaz renkli R.T. marka aracın içindeki şahıslarca Kalaşnikof marka tüfeklerle araçlarının taranması sonucu vefat etmiştir.

8. Viranşehir İlçe Emniyet Müdürlüğünce (İlçe Emniyet Müdürlüğü) düzenlenen 7/4/1994 tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağı'na göre başvurucuların yakını olay yerinde, F.İ. ise hastaneye götürüldüğü sırada vefat etmiştir. Olay sırasında ayrıca olay yerinden geçmekte olan İ.K. ve İ.H.G. isimli şahıslar da yaralanmıştır. Maktullerin bulunduğu aracın camları parçalanmış; aracın sol arka kapısına üç, ön kapısına üç ve kapı direğine bir adet mermi isabet etmiştir. Sağ ön kapıda ve sağ arka kapıda üç olmak üzere altı çıkış deliği bulunmaktadır. Tutanağa göre olay yerinde yirmi bir adet boş Kalaşnikof marka tüfek kovanı ele geçirilmiştir. Olay yerinin basit krokisi çizilmiştir.

9. Olayın haber verildiği Viranşehir Cumhuriyet Başsavcılığınca (Cumhuriyet Başsavcılığı) derhâl ve resen soruşturma başlatılmıştır.

10. Cumhuriyet Başsavcılığınca 7/4/1994 günü ölü muayenesi işlemi gerçekleştirilmiş, otopsi yapılmasına gerek görülmemiştir. Ölü muayenesi sonucu düzenlenen rapora göre müteveffa silah yaralanması sonucu oluşan beyin ve soluk borusu harabiyeti sonucu ölmüştür.

11. Tanık İ.H.G. 8/4/1994 tarihli kolluk beyanında; olay günü saat 18.30 sıralarında yürümekteyken beyaz renkli, R.T. marka araçtaki üç dört kişinin bir başka araçtaki şahıslara ateş etmeye başladığını, kendisinin de yaralanmasına sebep olan bu şahıslardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. Tanık İ.K. Cumhuriyet savcısı huzurundaki 6/5/1994 tarihli beyanında, tanık A.K. ise 7/4/1994 tarihli kolluk beyanında benzer anlatımlarda bulunmuştur.

12. Başvurucu Adalet Ekinci; Cumhuriyet savcısı huzurundaki 11/5/1994 tarihli beyanında eşinin kimseyle bir husumeti olamadığını, şüphelendiği bir durum bulunmadığını, eşinin neden öldürüldüğünü bilmediğini, kimliği belirsiz faillerden şikâyetçi olduğunu bildirmiştir. Başvurucu Mehmet Ekinci de Cumhuriyet savcısı huzurundaki 3/5/1994 tarihli beyanında benzer ifadelerde bulunmuştur.

13. Cumhuriyet Başsavcılığı 20/4/1994 günü müteveffa içindeyken taranan aracı inceleyerek bu konuda İnceleme Tutanağı düzenlemiştir.

14. İlçe Emniyet Müdürlüğünün 15/4/1994 tarihli yazısı üzerine olay yerinden elde edilen yirmi bir adet boş kovanı inceleyen Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü (Kriminal Laboratuvar) düzenlediği 5/5/1994 tarihli ekpertiz raporunda, iki ayrı silahtan atıldığı tespit edilen inceleme konusu kovanların faili meçhul olaylar arşivi sırasına kaydedilerek geçici olarak alıkonulduğunu belirtmiştir.

15. İlçe Emniyet Müdürlüğü 18/4/1994 tarihinde düzenlediği fezleke ile soruşturma evrakını Cumhuriyet Başsavcılığına iletmiştir.

16. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 9/5/1994 tarihli yazı ile olay hakkında yürütülen soruşturma dosyası tetkik edilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığından talep edilmiş; 17/5/1994 tarihli yazı ile soruşturmanın etkin biçimde yürütülmesi, en küçük delilin dahi değerlendirilmesi şeklinde belirtmelerde bulunularak tetkik edilen dosya Cumhuriyet Başsavcılığına iade edilmiştir.

17. Cumhuriyet Başsavcılığının 3/5/1994 tarihli yazısına istinaden İlçe Emniyet Müdürlüğünce plakası 63 HE ile başlayan, 86 ile biten tüm araçların listesi 4/5/1994 Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmiştir.

18. Başvurucu Mehmet Ekinci Cumhuriyet savcısı huzurundaki 13/6/1994 tarihli beyanında; olayda kullanılan beyaz R.T. markalı aracın plakasının 63... 48 olabileceği yönünde duyumlar alması üzerine bunu ilettiğini, bu plakalı aracın sahibi olarak tespit edilen M.Y. isimli şahsı tanımadığını belirtmiştir.

19. Cumhuriyet Başsavcılığı Suruç Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı 7/7/1994 ve 19/9/1994, 9/2/1995, 15/8/1995 tarihli talimatlar ile 63... 48 plakalı aracın sahibi olan M.Y.nin olayla ilgili olarak ifadesinin alınması talep edilmiştir. Anılan şahsın adres tespiti mümkün olamamıştır.

20. Cumhuriyet Başsavcılığı İlçe Emniyet Müdürlüğünden 17/6/1994 tarihli müzekkereyle 63...48 ve 63...86 plakalı araçların olay günü nerede oldukları ve kimler adına kayıtlı olduklarının tespit edilmesi, olayın çok yönlü araştırılarak faillerin tespitine çalışılmasını talep etmiştir.

21. Cumhuriyet Başsavcılığı, Adana Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı 8/11/1994 tarihli talimat ile 63...48 plakalı aracın sahibi olan ve pamuk işçiliği yaptığı tespit edilen M.Y.nin olayla ilgili olarak ifadesinin alınmasını talep etmiştir.

22. Tanık A.K.nın Cumhuriyet Başsavcılığında 23/5/1995 günü beyanı alınmış, A.K. kolluk beyanlarındakine benzer anlatımlarda bulunmuştur.

23. Cumhuriyet Başsavcılığı, Akçakale Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı 3/4/1996 tarihli talimat ile 63...48 plakalı aracın sahibi olan M.Y.nin olayla ilgili olarak ifadesinin alınmasını talep etmiştir.

24. Cumhuriyet Başsavcılığının 17/2/1998 tarihli yazısına istinaden İlçe Emniyet Müdürlüğünce olayın faillerinin araştırılmasına devam edildiği bildirilmiştir.

25. Sonrasında dosya kapsamındaki belgelerin incelenmesinden 3/10/2007 ile 15/1/2009 tarihleri arasında Cumhuriyet Başsavcılığı ile İlçe Emniyet Müdürlüğü arasında faillerin tespiti çalışmalarına devam edildiği yönündeki mutat yazışmalar dışında bir işlem yapılmadığı görülmüştür.

26. Başvurucular 22/1/2009 tarihinde vekilleri aracılığıyla soruşturma evrakının bir fotokopisini almışlardır.

27. Sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde ile görevli) 16/3/2009 tarihli yazısı ile Cumhuriyet Başsavcılığına, sayfanın sonunda "emekli polis memuru" yazan, imzasız, el yazısıyla yazılmış bir mektup iletilmiştir. Mektupta ihbarcının, dönemin Viranşehir tabur komutanı olan A.D. tarafından bir örgüt kurulduğunu, hem silahlı terör örgütü hem de devlet yanlısı görünen bazı şahısların -isim sayılmıştır- bu örgüt tarafından öldürüldüğüne şahit olduğunu, can güvenliği olmadığından bugüne kadar sustuğunu fakat artık yazmaya karar verdiğini belirttiği ve başvurucuların yakınını da öldürülen şahısların arasında saydığı anlaşılmıştır.

28. Başvurucular vekili tarafından 27/4/2009 havale tarihli dilekçeyle soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulunulmuştur. Dilekçede bu tarihe kadar etkin bir soruşturma yürütülmediği, zamanaşımının 7/4/2014 tarihinde dolacağı, soruşturmanın ivedilikle yürütülmesi gerektiği ifade edildikten sonra olay tarihi ve öncesinde yörede birçok faili meçhul cinayet gerçekleştirildiği, var olduğu iddia edilen Jandarma İstihbarat Terörle Mücadelenin (JİTEM) bu cinayetlerle ilgisi olduğu, müştekilerin olay tarihinde Viranşehir tabur komutanı ve Ergenekon yargılamasında sanık olan Albay A.D.den şikâyetçi oldukları, bu kişinin yargılandığı dava sırasında JİTEM'i kurduğunu beyan ettiği belirtilmiştir. Ayrıca A.D.nin başvurucuların yakınlarının öldürülmesi olayına dair ifadesinin alınması, şahsın yargılandığı davadaki bilgi ve belgelerin incelenmek üzere istenmesi, yakınlarının öldürülmesine ilişkin olarak JİTEM itirafçısı olan ve hâlen yurtdışında yaşayan A.A.nın beyanının alınması ve JİTEM teşkilatının olayla ilgisinin araştırılması talep edilmiştir.

29. Cumhuriyet Başsavcılığı imzasız mektup ile başvurucular vekilinin 27/4/2009 havale tarihli dilekçesi üzerine dosyayı 5/5/2009 tarihli fezlekeyle olayın örgüt tarafından işlenmiş olabileceği gerekçesiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK mülga 250. madde ile görevli) göndermiştir.

30. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (CMK mülga 250. madde ile görevli) 30/5/2011 tarihli görevsizlik kararı ile dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığına iade etmiştir. Görevsizlik gerekçesi "ihbar mektubunun somut delillere dayanmadığı, araç sahibi olarak tespit edilen M.T.nin ifadesinin alınması, ayrıca başvurucular vekilinin dilekçesinde talep ettiği hususlardan gerekli görülenlerin de araştırılmasından sonra eylemin örgüt kapsamında işlendiği konusunda yeterli şüpheyi oluşturacak delil elde edilmesi halinde dosyanın görevsizlik kararıyla gönderilmesi" şeklindedir.

31. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 16/6/2011 tarihli yazı ile 63...48 plakalı aracın 1993-1995 yılları arasında kimin üzerine kayıtlı olduğunun bildirilmesi talebi üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından 24/6/2011 tarihinde söz konusu araç Suruç Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliğinde kayıtlı görüldüğünden söz konusu bilgilerin anılan Kurumdan istenmesi gerektiği bildirilmiştir.

32. Bu defa aynı bilgiler Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 15/9/2011 tarihli yazı ile Suruç Cumhuriyet Başsavcılığından talep edilmiştir. Verilen 29/9/2011 tarihli cevapta bahse konu aracın İ.A., M.Y., İ.S.D. arasında el değiştirdiği bilgisi iletilmiştir.

33. Cumhuriyet Başsavcılığının 17/6/2011 tarihli talebi üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı Viranşehir 1. Hudut Tabur Komutanlığı 23/6/2011 tarihli yazı ile Albay A.D.nin görev yaptığı iddia edilen Tabur Komutanlığında kuvvet değişikliği olduğundan 1990 yılı öncesine ait kayıtların Tabur arşivinde bulunmadığını, hiçbir kayda rastlanmadığını ancak tabur komutanı makamında bulunan "Tabura Hizmeti Geçenler" panosunda emekli Albay A.D.nin J. Öyzb. rütbesiyle 24/7/1981-20/7/1983 tarihleri arasında tabur komutanı olarak görev yaptığını gösteren fotoğrafın bulunduğunu bildirmiştir.

34. Cumhuriyet Başsavcılığı, Suruç Cumhuriyet Başsavcılığından 23/3/2012 tarihinde aracın sahipleri olarak tespit edilen İ.A., M.Y., İ.S.D.nin şüpheli olarak ifadelerinin alınmasını talep etmiştir. Bu talebe dair düzenlenen 28/5/2012 tarihli tutanakla şahısların adreslerinin tüm tespitlere rağmen bulunamadığı bildirilmiştir.

35. Cumhuriyet Başsavcılığınca 3/7/2012 ve 25/9/2012 tarihli müzekkerelerle Genel Kurmay Başkanlığından başvurucuların yakınlarının öldürüldüğü 7/4/1994 tarihinde Albay A.D.nin Viranşehir 20. Zırhlı Tugay 3. Hudut Alayında görevli olup olmadığı sorulmuştur.

36. Genel Kurmay Başkanlığı 16/8/2012 tarihli "gizli" kayıtlı yazıyla, A.D.nin anılan Tabur Komutanlığında komutan vekili olarak görev yaptığı tarihleri Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir.

37. Başvurucular vekili 18/9/2012 tarihinde, önceden verilen 27/4/2009 havale tarihli dilekçenin aynısını yeniden Cumhuriyet Başsavcılığına sunarak (bkz. § 28) soruşturmanın genişletilmesi talebini yinelemiştir.

38. Cumhuriyet Başsavcılığı 7/10/2013 tarihinde olay hakkında daimî arama kararı vermiştir.

39. Cumhuriyet Başsavcılığı 2/6/2014 tarihinde ise kasten öldürme suçu için suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan ve kim olduğu tespit edilemeyen şüpheli/şüphelilerin lehine olan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen yirmi yıllık dava zamanaşımı süresinin 7/4/2014 tarihinde dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.

40. Başvuruculardan Mehmet Ekinci 14/1/2014 tarihinde vekili aracılığıyla etkili soruşturma yürütülmediğini yineleyerek her iki soruşturmanın genişletilmesi talepli dilekçesinde belirttiği iddialarla kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir.

41. İtiraz, Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/2/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

42. Bu karar başvurucular vekiline 27/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucular 4/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

43. Konuyla ilgili ulusal hukuk, Anayasa Mahkemesinin Sultani Acar (B. No: 2014/16344, 22/3/2018, §§ 29-36) başvurusu hakkında verdiği kararda yer almaktadır.

B. Uluslararası Hukuk

44. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Çadıroğlu/Türkiye (B. No:15762/10, 3/9/2013, §§ 30, 36) başvurusunda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 2. maddesi uyarınca yaşam hakkının güvence altına alınması yükümlülüğünün -devletin 1. madde uyarınca Sözleşme’de düzenlenen hak ve özgürlükleri kendi egemenlik alanı içinde bulunan herkes için güvence altına almak” görevi ile birlikte düşünüldüğünde- bir kimsenin şüpheli koşullar altında hayatını kaybetmesi durumunda etkili bir resmî soruşturma yapılmasını zımnen gerektirdiğine, ölenin ailesinin veya başkalarının yetkili soruşturma merciine resmî olarak şikâyette bulunup bulunmadığı hususunda da bu konuda belirleyici olmadığına işaret ederek ceza yargılamasına katılmayan kişiler yönünden iç hukuk yollarının tüketilmediğine ilişkin hükûmet itirazını reddetmiştir.

45. AİHM Sultan Dölek ve diğerleri/Türkiye (B. No:34902/10, 28/4/2015, §§ 43-45) başvurusunda ise ulusal makamların şüpheli ölümlere ilişkin resen soruşturma başlatma yükümlülüklerine değinerek başvuruculardan yalnızca birinin kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararlara itiraz etmesini mevcut iç hukuk yollarının tüketilmesi için yeterli bulmuştur.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

46. Mahkemenin 29/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1- Başvurucuların İddiaları

47. Başvurucular, olayın var olduğunu iddia ettikleri JİTEM bağlantısına işaret etmesine karşın bu yönde araştırma yapılmamasından ve soruşturmanın çok uzun sürmesi nedeniyle zamanaşımına uğramasından şikâyet ederek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

48. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

" Herkes, yaşama... hakkına sahiptir."

49. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

50. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucular ölenin eşi, çocukları ve kardeşleridir. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti yönünden bir eksiklik bulunmamaktadır.

51. Diğer yandan başvurucuların hepsi başvuruya konu soruşturmada verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmemişse de başvurucu Mehmet Ekinci anılan karara itiraz etmiştir (bkz. § 40) Bu nedenle başvuruda başvuru yollarının tüketilmesi yönünden herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Hadra Akgül ve diğerleri, B. No: 2014/867, 24/3/2016, §§ 39-42).

52. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

53. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

54. Yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gereken bir olayla ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

55. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her başvurunun şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87; Sultani Acar, § 84).

56. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88; Sultani Acar, § 85).

57. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89; Sultani Acar, § 86).

58. Somut olayda olayla ilgili aynı gün resen soruşturma başlatılmış, olay yeri kolluk görevlilerince incelenmiş, olay yerinin basit krokisi çizilmiş ve olay yerinde bulunan boş kovanlara dair ekspertiz raporu vakit geçirmeksizin temin edilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığınca ölü muayenesi işlemi gerçekleştirilmiş ve başvurucunun yakınlarının içinde vefat ettiği arabada incelemeler yapılmıştır.

59. Sonraki süreçte Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından faillerin tespiti amacıyla silahla tarama olayında kullanılan beyaz renkli, R.T. marka arabanın plakasının ve araç sahibinin tespitine, sonrasında da araç sahibinin şüpheli olarak ifadesinin alınması için adresinin tespitine yönelik olarak 3/5/1994 ile 23/3/2012 tarihleri arasında muhtelif yazışmalar yapılmış fakat bir sonuca ulaşılamamıştır.

60. Sonrasında 5/5/2009 tarihli görevsizlik kararına kadar (bkz. § 29) olayın faillerinin belirlenebilmesini ve dolayısıyla soruşturmanın etkililiğini sağlayabilecek nitelikte bir soruşturma işlemi Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılmamış; yalnızca faillerin tespitine çalışılması yönünde kolluk güçlerine müzekkereler yazılması ve faillerin aranmasına devam edildiği yönünde kolluk görevlilerini düzenli olmayan aralıklarla düzenlediği matbu tutanakların soruşturma dosyasına konulmasıyla yetinilmiştir(bkz. § 25).

61. 22/1/2009 tarihinde soruşturma evrakının fotokopisini alan başvurucular vekili Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 27/4/2009 havale tarihli dilekçesinde soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünü iddia edip zamanaşımının dolacağını belirterek -somut bir veri ortaya koymadan- olayın faillerinin müştekilerin var olduğunu iddia ettiği JİITEM teşkilatının mensupları olduğunu ileri sürmüştür (bkz. § 28). Başvurucular vekili, söz konusu dilekçeyle JİTEM'in olayın geçtiği bölgedeki sorumlusu olduğunu iddia ettiği bir albayın ve eski bir itirafçının beyanlarının da alınması yönünde birtakım taleplerde bulunmuştur. O hâlde soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünün farkında olduklarını açıkça ifade etmeleri nedeniyle bireysel başvuru yapmak için soruşturmanın sonuçlanmasını beklemeleri gerekmeyen başvurucuların 4/12/2015 tarihinde yaptıkları başvurunun süresinde olup olmadığının tespit edilebilmesi için öncelikle 27/4/2009 tarihinden sonra soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir tedbirin alınıp alınmadığının ve soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmelerin ve gerçekçi varsayımların bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir.

62. Başvurucular vekili 27/4/2009 tarihli dilekçe ile birtakım taleplerde bulunsa da talep konusu hususların ölüm olayını çevreleyen koşulların ve faillerin tespitine imkân verecek nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir. Söz konusu dilekçede bahsi geçen albayın başvurucuların yakınının öldürülmesine nasıl bir etkisi olduğuna ve başvurucuların yakınlarının ölüm olayının nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirildiğine dair somut bir bilgi bulunmamaktadır. Nitekim Cumhuriyet Başsavcılığınca da bahsi geçen albayın olay tarihindeki görev yeri ve unvanının tespit edilmeye çalışılması dışında soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir işlem de yapılmamıştır.

63. Aynı durum Cumhuriyet Başsavcılığına iletilen isimsiz mektup için de geçerlidir. Bahse konu mektubun kim tarafından gönderildiğinin tespiti mümkün olmadığı gibi mektup başvurucuların yakınının öldürülmesi olayının nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirildiğine dair somut bir bilgi de içermemektedir. Nitekim Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da (CMK mülga 250. madde ile görevli)ihbar mektubunun somut delillere dayanmadığı gerekçesiyle soruşturma dosyasını Cumhuriyet Başsavcılığına iade etmiştir (bkz. § 30)

64. Bu nedenlerle başvurucu vekilinin soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünü açıkça belirttiği 22/1/2009 tarihli dilekçesinden ve özellikle Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden sonra başvurucuların etkisiz bir biçimde yürütülen soruşturmanın artık etkili yürütüleceğine, soruşturmada ilerleme sağlanacağına veya soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirlerin alınacağına dair haklı bir beklenti içine girmelerini gerektirecek herhangi bir umut verici gelişme yaşanmadığı, soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir tedbir alınmadığı değerlendirilmiştir.

65. Diğer yandan başvurucular vekili tarafından bir önceki dilekçenin aynısı olan 18/9/2012 tarihli dilekçenin (bkz. § 37) dava zamanaşımı süresinin dolmasına 1 yıl 6 ay gibi bir süre kala Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmesinin başvuru süresini canlandırılmaya yönelik olduğu kanaatine varılmıştır. Bunun yanı sıra başvurucular tarafından söz konusu dilekçenin sunulması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından herhangi bir işlem yapılmayıp 7/10/2013 tarihinde olayla ilgili olarak daimî arama kararı verilmiştir.

66. Bireysel başvurulardaki meselelerin çözüme kavuşturulması bakımından zaman (süre) çok önemli ise de başvurucuların iddialarını -usulünce ve adil bir şekilde çözüme bağlanabilmesini sağlayabilmek için- gerekli süratle Anayasa Mahkemesi huzurunda dile getirilmesini sağlama ödevi bulunduğunu da belirtmek gerekir. Bu durum bilhassa temel haklar kapsamında belirli olayların soruşturulmasına yönelik herhangi bir yükümlülükle ilgili şikâyetler bakımından söz konusudur. Çünkü zaman ilerledikçe maddi deliller kaybolduğundan, görgü tanıklarının olayı hatırlamaları güçleştiğinden ya da mümkün olmadığından aradan geçen zamanın sadece devletin soruşturma yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirmesi üzerinde değil aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin kendi incelemesinin anlamı ve sonuçları üzerinde de olumsuz bir etkisi olmaktadır. Bu nedenle bir olayda etkili soruşturma yürütülmeyeceği açık hâle gelince, başka bir deyişle devletin söz konusu yükümlülüğünü yerine getirmediği bariz olunca başvurucunun bireysel başvuruda bulunmak için derhâl harekete geçmesi gerekmektedir (Özeyir Kocakaya, B. No: 2014/1457, 14/11/2018, § 67).

67. Şikâyetini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektiği yönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucular tarafından etkisiz olduğu çok uzun bir zamandır açık olan soruşturmanın sonuçlanmasının beklenmesinin gerekmediğini ve bireysel başvuruların kabul edilmeye başlandığı 23/9/2012 tarihinden sonra başvuru yapma imkânının bulunduğunu dikkate alan Anayasa Mahkemesi, zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten makul kabul edilemeyecek bir süre sonra yapılan başvurunun süresinde yapılmış olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır.

68. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Hükmün Denetlenmesini Talep Etme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

69. Başvurucular soruşturma sonucunda kamu davası açılmayarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmemesi nedeniyle dosyayı bir üst derece mahkemeye götürme haklarından yoksun kaldıklarını belirterek hükmün denetlenmesini talep etme haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

70. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir.

71. Anayasa Mahkemesi, somut norm denetiminde verdiği 27/12/2018 tarihli ve E.2018/71, K.2018/118 sayılı kararıyla hükmün denetlenmesini talep etme hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti ile güvence altına alındığına hükmetmiştir.

72. Anılan kararda, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ülkemizin de taraf olduğu ek 7 No.lu Protokol’ünün 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesiyle ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet ve cezaların denetlenmesini talep etme hakkının güvenceye bağlandığı ve yine ülkemizin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da “Bir suçtan hüküm giyen herkes, mahkumiyet ve cezanın yasalara uygun olarak daha yüksek bir yargı organınca yeniden incelenmesi hakkına sahip olacaktır” biçiminde benzer bir kurala yer verildiği hatırlatılmıştır.

73. Suç isnadına bağlı yargılamalarda mahkumiyet veya ceza hükmünün denetlenmesi sadece aleyhine hüküm verilen kişi tarafından talep edilebilmekte olup -mağdur, katılan veya suçtan zarar gören gibi- suç isnadı altında bulunmayan kişilerin hükmün denetlenmesini talep etme hakkı bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle suç isnadına bağlı yargılamalarda mağdur, katılan ve suçtan zarar gören kişiler hükmün denetlenmesini talep etme hakkının süjesi değillerdir.

74. Somut olayda başvurucular suç isnadı altında bulunan kişi statüsünde olmadıklarından hükmün denetlenmesini talep etme hakkının kapsamına girmemektedir. Bu sebeple başvurucuların, hükmün denetlenmesini talep etme hakkına yönelik ihlal iddialarının incelenmesi Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dışında bulunmaktadır.

75. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 29/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Adalet Ekinci ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/19112, 29/5/2019, § …)
   
Başvuru Adı ADALET EKİNCİ VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/19112
Başvuru Tarihi 4/12/2015
Karar Tarihi 29/5/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kasten öldürme olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kayıp vakaları Süre Aşımı
Hükmün denetlenmesini talep etme hakkı Hükmün denetlenmesini talep Konu Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 102
104
5237 Türk Ceza Kanunu 7
66
67
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
173
6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu geçici 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi