logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Adnan Ayan ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/19256, 8/5/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ADNAN AYAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/19256)

 

Karar Tarihi: 8/5/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Ali KOZAN

Başvurucular

:

1. Adnan AYAN

 

 

2. Ali Yaşar KAYABAŞ

 

 

3. Berrin Esin KAYA

 

 

4. Erhan İÇÖZ

 

 

5. Ertuğrul BARKA

 

 

6. İhsan CANDESTECİ

 

 

7. Mehmet ŞAHİN

 

 

8. Muammer ARABULAN

 

 

9. Mustafa PEKDOĞRU

 

 

10. Oya OTYILDIZ

 

 

11. Ömer Turgut ERLAT

Vekili

:

Av. Arif Ali CANGI

 

 

12. Arif Ali CANGI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Manisa'nın Turgutlu ilçesi Çaldağı bölgesinde belirlenen alanda nikel cevheri zenginleştirme tesisi için çevresel etki değerlendirmesinin uygun bulunması nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/12/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucular kendilerini Manisa'nın Turgutlu ilçesinde ve İzmir'de ikâmet eden, çevre koruma alanında örgütlü olarak çalışan kişiler olarak tanımlamaktadırlar.

7. Manisa'nın Turgutlu ilçesi Çaldağı bölgesinde varlığı tespit edilen nikel madenini hammadde olarak çıkartmak ve aynı bölgede işleyip nikel cevheri çıkarmak isteyen S.A. Nikel Madencilik San. ve Tic. A.Ş. (Şirket), Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu verilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur. Çevre ve Orman Bakanlığı 19/1/2006 tarihinde ÇED raporunun uygun bulunmasına (ÇED olumlu) karar vermiştir.

8. Başvurucular, ÇED olumlu işlemine karşı Manisa İdare Mahkemesinde iptal davası açmışlardır. Teknik bilirkişi kurulu mahallinde keşif yaparak hazırladığı raporunda özetle; proje alanının %99,8'inin devletin tasarrufu altındaki orman alanından oluştuğu, bu alanın %70'inin fundalık olduğu ve %30'unun ise orman olduğu, sağlık koruma bandı dışındaki alanın büyük bölümün üzüm bağı olduğu, yaygın tarımsal faaliyet olmamakla birlikte genç zeytin ağaçlarından oluşan zeytinliklerin de maden sahası civarında görüldüğü belirtilmiştir. ÇED raporunda hem yığınlardan ve hem de havuzlardan oluşabilecek sızıntıların önüne geçilmesi açısından değerlendirme yapıldığı, normal şartlarda ÇED raporunda öngörülen sızdırmazlık sisteminde bir sızıntı beklenmediği, asidik çözeltilerin depolanacağı havuzlardan ve linç yığınlarından asidin ya da çözeltideki metallerin buharlaşarak toksik etki yaratmasının bilimsel olarak mümkün olmadığı, deprem şartları dahil acil durumlarda kimyasalların çevreye yayılmasını önleyecek önlemlerin mevcut olduğu ifade edilmiştir. Normal hidrolojik koşullarda su çekmenin Gediz Nehri'ne ve oradaki ekolojik dengeye etkisinin önemsiz olacağı, kaldırılacak orman alanlarının nasıl yeniden oluşturulacağı konusunda raporda değerlendirme yapıldığı, sonuç olarak ÇED raporunun olması gereken konuların tümüne değinilecek şekilde hazırlandığı, konuların yeterince ayrıntılandırılmış ve gereken modelleme çalışmalarının yapılmış olduğu, gelecekte söz konusu olabilecek konularda da gerekli taahhütlerde bulunulduğu vurgulanarak ÇED raporunun olumlu ve yeterli bulunduğu belirtilmiştir.

9. Mahkeme, başvurucuların bilirkişi raporuna itirazları ile halkın katılımı toplantısına ilişkin iddiaları değerlendirilmiş ve bilirkişi raporunu hükme esas alarak 31/12/2008 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinde; ÇED raporunun, mevzuata göre hazırlandığı, içeriğinin projenin kapsamı ve saha özellikleri ile uyuştuğu, bölgede ortaya çıkacak her türlü risk analizinin yapıldığı, yeni oluşturulduğu anlaşılan zeytin fidanlıklarının işletme için mevzuatta öngörülen bir biçimde engel oluşturmadığı belirtilmiştir. Ayrıca ÇED raporunda, itiraz konusu edilen su ihtiyacı, su dengesi, su kalitesi, orman varlığı başlıkları açısından öngörülen tedbirlerin ana amacının işletmenin her hal ve şartta çalıştırılması olmadığının işletme sürecindeki değişimlere göre faaliyetin kapsamı ve kapasitesinin değiştirileceğinin taahhüt edilmesi ile ortaya konulduğu vurgulanarak, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.

10. Temyiz edilen karar, Danıştay Ondördüncü Dairesince 21/5/2013 tarihinde onanmıştır. Başvurucuların karar düzeltme istemleri aynı Dairenin 10/9/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

11. Nihai karar, başvuruculara 10/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucular 10/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

 “Bu Kanunda geçen terimlerden;

Çevre: Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı,

Çevresel etki değerlendirmesi: Gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları,

İfade eder.”

14. 2872 sayılı Kanun'un “Çevresel etki değerlendirilmesi” kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler.

Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.

Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir."

15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Mahkemenin 8/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

17. Başvurucular 12/12/2007 tarihinde açtıkları davanın, 10/9/2015 tarihinde sonuçlandığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

18. 1/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.

19. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.

20. Ferat Yüksel kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, B. No: 2014/13828, 12/9/2018 § 26).

21. Ferat Yüksel kararında özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkanına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).

22. Mevcut başvurularda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı Yönünden

1. Başvurucuların İddiaları

24. Başvurucular; nikel madeni projesinin sadece yakındaki köyleri etkilemediğini, madenin doğrudan etki alanının 80 km olduğunu ancak ÇED Halkın Katılımı Toplantılarından etki alanında bulunan bazı yerlerdeki ilgili kurumların haberinin olmadığını, toplantılarda çevresel kaygılara ilişkin yeterli cevaplar verilmediğini belirtmişlerdir. Maden faaliyetleri nedeniyle büyük bir orman kıyımı yaşanacağını, maden faaliyetlerinde Gediz Nehri'nden orantısız bir şekilde yararlanılacağı için bölgede susuzluk yaşanacağını, tarım ürünlerinin zarar göreceğini, oluşacak asit sisinin çevreye yayılmasının çevre ve insan sağlığı için büyük bir risk olduğunu vurgulamışlardır. Başvurucular ayrıca Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, hatalı mahkeme kararı nedeniyle sağlıklı bir çevrede yaşama haklarının ellerinden alındığını belirterek maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından Anayasa’nın 17., 36. ve 56. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiği iddia edilmiş olmakla beraber ihlal iddialarının mahiyeti gereği, başvurunun Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

26. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 20. maddesi şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

27. Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” kenar başlıklı 56. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

"Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir."

28. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu ihlalden dolayı kişinin kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesi gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).

29. Ayrıca bireysel başvuruda mağdur kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır. Ancak mağdur kavramının yorumu, günümüzde toplumun koşulları ışığında değişime tabi olup bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde uygulanmalıdır (Tezcan Karakuş Candan ve diğerleri, B. No: 2014/5809, 10/12/2014, § 20).

30. Kendilerinin belirli bir işlemden doğrudan etkilenme tehdidiyle ya da tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını ve dolayısıyla potansiyel olarak mağdur olduklarını iddia eden başvurucular tarafından yapılan başvurular ile yalnızca ulusal hukuk düzenlemelerini değiştirmeyi veya toplumun menfaatinin korunmasını amaçlayan başvurular arasında dikkatli bir ayrım yapılmalıdır. Bu son bahsedilen türdeki ve içtihatta halk davası (actio popularis) olarak isimlendirilen başvurular, bireysel başvuru hakkı kapsamında kabul edilmemiştir. Dolayısıyla bireylerin, kendi bireysel haklarının ihlal edildiğini ileri sürmeksizin toplumun menfaatlerinin ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakları bulunmamaktadır (Tezcan Karakuş Candan ve diğerleri, § 21).

31. Öte yandan Anayasa Mahkemesi başvurucuların mağdur statüsünü tartıştığı kararlarında, çevresel rahatsızlık iddialarının değerlendirilebilmesi için çevrenin genel olarak bozulması değil bireylerin özel veya aile hayatı ile konutları için zararlı bir etkinin söz konusu olması ve başvuruya konu işletmenin faaliyetlerinin başvurucuları güncel ve kişisel olarak doğrudan etkilediğinin başvurucular tarafından ortaya konulması gerektiği vurgulanmıştır (Ayşe Sevtap Uzun, B. No: 2013/6260, 13/4/2016, §§ 36-41; Tezcan Karakuş Candan ve diğerleri, §§ 24-27; Ertuğrul Barka ve diğerleri, B. No: 2014/2818, 24/1/2018, § 44).

32. Yukarıda belirtilen tespitler ve ilkeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, başvurucular İzmir ili ve Manisa ilinin Turgutlu ilçesinde yaşadıklarını, çevre korumada örgütlü olarak çalıştıklarını, sivil denetçi rolünü icra ettiklerini belirtmişlerdir. Başvurunun konusu olan nikel madeni işletmesinin Manisa ilinin Turgutlu ilçesi Çaldağı mevkinde bulunduğu, başvurucuların maden işletmesinin kurulacağı bölgede ikâmet ettiklerine ve işletmenin kurulacağı bölge ile sıkı bir ilişkileri olduğuna dair açıklama yapmadıkları görülmüştür. Ayrıca başvurucular işletmenin kurulacağı bölgede konut veya tarla gibi maden işletmesinin faaliyetlerinden etkilenmesi muhtemel bir taşınmazın sahibi olduklarını da ortaya koymamışlardır.

33. Bununla birlikte başvurucuların, kurulacak maden işletmesinin faaliyetleri nedeniyle oluşabilecek muhtemel zararlar nedeniyle ÇED olumlu kararına karşı iptal davası açtıkları, söz konusu faaliyetler ile başvurucular arasında doğrudan ve kişisel bir bağın kurulmadığı, Mahkemenin de ayrıntılı hazırlanan bilirkişi raporuna dayanarak iddiaları karşıladığı görülmüştür. Ayrıca başvurucuların özel ve aile hayatları ile konutları bakımından söz konusu maden işletmesinin faaliyetlerinin zararlı etkilerinin olabileceğine ilişkin iddialarını destekleyen somut bilgi ve belgeleri de ibraz edemedikleri anlaşılmaktadır.

34. Buna göre başvuruya konu edilen tüm süreç incelendiğinde belirli bir bölgede yapılması planlanan maden işletmesi faaliyetlerinin başvurucuları güncel ve kişisel olarak doğrudan etkilediğinin başvurucular tarafından ortaya konulamadığı anlaşıldığından başvurucuların mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerine BIRAKILMASINA 8/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Adnan Ayan ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/19256, 8/5/2019, § …)
   
Başvuru Adı ADNAN AYAN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/19256
Başvuru Tarihi 10/12/2015
Karar Tarihi 8/5/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, Manisa'nın Turgutlu ilçesi Çaldağı bölgesinde belirlenen alanda nikel cevheri zenginleştirme tesisi için çevresel etki değerlendirmesinin uygun bulunması nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Çevre Kişi Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2872 Çevre Kanunu 2
10
6216 Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun 46
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi