TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULAZİZ KAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/19363)
|
|
Karar Tarihi: 8/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
Abdulaziz KAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Sezgin DİNÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan
eylemlerin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyette delil olarak
kullanılması nedeniyle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının; Yargıtay kararının gerekçesiz olması nedeniyle adil
yargılanma hakkının; tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle de
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte Kütahya
Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisidir.
7. Başvurucu; PKK terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle bir gün
gözaltında tutulduktan sonra 22/5/2008 tarihinde tutuklanmıştır. Cumhuriyet
savcısı 24/10/2008 tarihli iddianamesi ile başvurucunun terör örgütüne üye olma
suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Başvurucu hakkındaki yargılama
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yapılmıştır. Mahkeme, 4/3/2009
tarihinde başvurucunun tahliyesine ve yapılan yargılama sonunda da 3/11/2011
tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
8. Başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde
dikkate alınan delillerin bazıları şöyledir:
i. Mahkeme, R.S.nin beyanına dayanarak başvurucunun PKK'nın
gençlik örgütü olduğunu belirttiği Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketinin
(YDGH) Kütahya sorumlusu olduğunu tespit etmiştir. Mahkeme; PKK terör örgütünün
yasal olmayan gençlik faaliyetlerinin YDGH çatısı altında gerçekleştirildiğini,
YDGH'nin örgütün silahlı eylemlerde bulunan kısmına eleman temin etmeyi ve
örgüt talimatını gençlere uygulatmayı amaçladığını ifade etmiştir.
ii. Mahkeme, terör örgütünün yayın organı olduğu belirtilen bir
televizyon kanalında yayımlanan programdan elde edilen görüntülere dayanarak
YDGH'nin Diyarbakır'da gerçekleştirdiği bir konferansa başvurucunun da
katıldığını kabul etmiştir.
iii. Mahkeme, başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada ele
geçirilen örgütsel dokümanlara da delil olarak dayanmıştır. Bahsi geçen
örgütsel dokümanlar; hakkında toplatma kararı verilmiş ve PKK terör örgütü
lideri Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınmış kitaplar ile kırmızı zemin
üzerine sarı ve kırmızı harflerle yazılmış, arka tarafı yapışkanlı yazılı bazı
belgelerdir. Mahkemeye göre adı geçen belgelerde "Nevroz Bayramınız kutlu olsun Kürdistan'a yürüyüp Kürdistan'ı
kuralım Kürdistan'ı alalım ARGK", "Kürdistan halkı vatanseverdir Kürdistan yolunda iktidara yürüyor
demokrasiyi devrimcilerin iradesi ile kurun ERNK","Kürdistan halkı
vatanseverdir ARGK ile yürür PKK ile iktidara gider zafer PKK'nın"
şeklinde Kürtçe yazılmış yazılar bulunmaktadır. Açık kaynaklardan edinilen
bilgilere göre yazılarda geçen "ARGK"
ve "ERNK" adlı yapılar
PKK terör örgütünün silahlı eylemlerini yapan ve vergi adı altında haraç toplayan
kollarını ifade etmektedir.
iv. Mahkeme başvurucunun D.D. ile yapmış olduğu telefon
görüşmelerini de delil olarak değerlendirmiştir. Mahkemeye göre D.D., PKK terör
örgütünün Ege Bölgesi sorumlusu olan bir kişidir. Başvurucunun görüşmesini de
değerlendiren Mahkeme, başvurucunun 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününde yürütülecek faaliyetler için D.D.den yardım
istediğini, özellikle örgütsel bazı yayınların kargo ile kendisine gönderilmesi
konusunda bazı konuşmalar yaptığını kabul etmiştir.
v. Başvurucunun 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününde düzenlediği bir faaliyet de delil olarak
değerlendirmeye alınmıştır. Mahkemeye göre başvurucu, adı geçen etkinliği PKK
terör örgütünün talimatı doğrultusunda icra etmiştir. Mahkeme, başvurucunun
etkinliği gerçekleştirirken öncelikle terör örgütünün sempatizan kitlesini
geliştirmeyi, ilerleyen süreçte ise örgütün militan ihtiyacını karşılamayı
amaçladığını belirtmiştir.
9. Başvurucunun temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 16. Ceza
Dairesi tarafından 30/6/2015 tarihinde onanmıştır. Nihai karardan 26/11/2015
tarihinde haberdar olduğunu belirten başvurucu, 11/12/2015 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 8/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, Yargıtay onama kararının gerekçesiz olduğunu
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin yargılamayı
yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya
atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından
yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No:
2013/5486, 4/12/2013, § 57).
14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade Özgürlüğü ile
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, ikametgâhında bulunan kitap ve dergilerin
mahkûmiyete esas alınmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini belirtmiştir.
Başvurucu ayrıca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
nedeniyle düzenlenen bir etkinliğe katılmasının da mahkûmiyete esas alındığını,
adı geçen etkinlikte yasalara aykırı hiçbir faaliyet gerçekleşmediğini ileri
sürmüş ve ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
16. Başvurucu; Demokratik Toplum Partisi (DTP) bünyesinde
kurulan YDGH'nin yasalar çerçevesinde kurulduğunu, bu yapının Diyarbakır'da
düzenlediği konferansa katıldığını, ancak bahsi geçen konferansın düzenlendiği
tarih itibarıyla YDGH hakkında herhangi bir şekilde kapatma işleminin ya da
yasalara aykırı faaliyette bulunduğu yönünde bir tespitin bulunmadığını ileri
sürmüştür. Başvurucu bu nedenlerle örgütlenme özgürlüğü ile suç ve cezaların
kanuniliği ilkesinin de ihlal edildiğini savunmuştur.
2. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel şikâyeti, katıldığı bir
konferansın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde
organize ettiği bir etkinliğin ve ikametgâhında ele geçirilen bazı belgelerin
terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararında delil olarak esas
alınmasıdır. Bu kapsamda başvurucunun şikâyetinin ifade özgürlüğü ile toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
18. Katıldığı veya organize ettiği toplantılar ile ikametgâhında
bulunan bazı belgelerin terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararının delili olarak kullanılması başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir.
Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 34. maddelerinde koruma altına
alınan haklarına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
19. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde
öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 26. ve 34. maddelerinde
yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında
kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal,
§§ 52, 53). Bu nedenle başvuru
konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı
değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
20. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir
eylemin terör örgütüne üye olma suçunun mahkûmiyetinde delil olarak esas
alınması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir
müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu
toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın
[GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın
Değerlendirilmesi
21. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini
engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin
Birdal, §§ 60, 61).
22. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi, bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun
sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup
olmadığı meselesi, ilke olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz
Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir
ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas
itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku
uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
23. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin fikirlerinin, bağlı
oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının
ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir.
Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya
düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma
altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme,
din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele
sahip olduğu açıktır (Metin Birdal,
§§ 63, 64).
24. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı koruma şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
25. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin, kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verdikleri mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını
göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki
denetimi, temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı
karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile
sınırlı olacaktır(Metin Birdal, §
72).
26. Dolayısıyla, incelenen başvuruda da başvurucunun toplantı ve
ifade özgürlüklerine yapılan müdahalenin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği incelenecektir.
27. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi; süreklilik,
çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti
ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun PKK terör örgütünün
üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır.
28. Başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece
mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler yukarıda
yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelendiğinde, somut
olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuyu, suç oluşturmadığı ve
anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle
mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi diğer bazı deliller
yanında terör örgütünün talimatına istinaden ya da terör örgütünün gençlik
yapılanması tarafından icra edildiğini belirttiği etkinlikleri organize
etmesini veya etkinliklere katılmasını ve ikametgâhında bulunan bazı yayınları
başvurucunun örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren
deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin
Birdal, § 76).
29. İlk derece mahkemesi; başvurucunun söz konusu toplantı veya
gösterileri organize etme veya katılma biçimindeki rolünün, YDGH içinde sorumlu
düzeyde görev icra etmesinin, ikametgâhında bulunan bazı yayınların ve diğer
davranışlarının onun PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi
isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular ve tamamlar
nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece
mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin delil olarak kullanılmasının
bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile
göstermiştir.
30. Sonuç olarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin
meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334,
17/9/2013, § 24).
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğü ile
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair
başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, haksız olarak tutuklanması nedeniyle eğitim
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Başvurucunun şikâyetinin tutukluluğa ilişkin olması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak
birçok kararında zaman bakımından yetkisiyle
ilgili ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda Anayasa Mahkemesi, bireysel
başvuruları inceleme yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce verilen bir
nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman
bakımından yetki dışında kaldığını kabul etmiştir (Osman Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§
20-23; Cevdet Genç, B. No:
2012/142, 9/1 /2014, §§ 24-29).
35. Somut olayda başvurucunun tutukluluk durumu bireysel
başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012
tarihinden önce sona ermiştir (bkz. § 7). Bu nedenle mevcut başvuruda, bahsi
geçen kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İfade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.