TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ALİ ERDAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/19515)
|
|
Karar Tarihi: 8/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
M. Emin ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Ali ERDAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet SAKARYA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, haczedilen aracın haciz işleminin yargı kararıyla
iptal edilmesine rağmen fiilen malikine teslim edilmemesi ve fiilî imkânsızlık
nedeniyle kullanılamayan aracın haciz tarihinden sonraki dönemlere ait motorlu
taşıt vergisinin tahsilatı yoluna gidilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Başvurucuya Ait Motorlu Taşıtın Haczi Süreci
8. Başvurucunun ortağı olduğu A.M.B.B. Mühendislik Müşavirlik
İnşaat Turizm ve Ticaret A.Ş.ne ait ödenmemiş vergi borçlarından dolayı
başvurucunun 06 KMF 85 plakalı aracına Ankara Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı
Hitit Vergi Dairesi tarafından 31/8/2007 tarihinde haciz konulmuştur.
9. Başvurucu, aracı üzerine tesis edilen haciz işleminin iptali
talebiyle Ankara 5. Vergi Mahkemesinde dava açmıştır.
10. Başvurucunun ortağı olduğu şirketin vergi borçlarının
öncelikle başvurucu adına düzenlenmiş bir ödeme emriyle istenilmesi ve bunun
sonucuna göre haciz uygulaması yapılması gerekirken doğrudan doğruya
başvurucunun aracına konulan haciz işleminde yasal isabet görülmediği
gerekçesiyle 7/2/2008 tarihinde dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına
karar verilmiştir. Anılan karar üzerine mezkur araç üzerindeki haciz şerhi
kaldırılmıştır.
11. 8/5/2008 tarihinde dava konusu işlemin iptaline
hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde şu hususlara yer verilmiştir:
i. 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun uyarınca tüzel kişiliğin vergi ve buna bağlı alacakları
için öncelikle tüzel kişilerin varlığına başvurulması; bu alacakların tüzel
kişiliğin varlığından tamamen karşılanamadığı durumlarda ise yine tüzel
kişiliğin kanuni temsilcilerinin takibi gerekmektedir.
ii. Bununla birlikte kamu alacağının haciz tatbiki suretiyle
cebren tahsili yoluna gidilmeden önce borçlunun rızaen ödemesini sağlamak, borç
ve borçluyu tespit etmek ve borçlunun borca itirazı olmadığını bilmek
bakımından ilgilisi adına usulüne uygun şekilde ödeme emri tebliğ edilmesi
gerekmektedir.
iii. Somut olayda ise uyuşmazlık konusu haciz işleminden önce
başvurucu adına ödeme emri düzenlenmemiştir.
iv. Bu durumda şirketten tahsil edilemeyen vergi borcunun
öncelikle başvurucu adına düzenlenmiş olan ödeme emri ile istenilmesi, bunun
sonucuna göre haciz uygulanması gerekirken doğrudan doğruya başvurucunun aracı
üzerinde haciz işlemi tesis edilmesinde isabet bulunmamıştır.
12. Temyiz edilen karar, Danıştay Dördüncü Dairesince 7/5/2009
tarihinde onanmış ve kesinleşmiştir.
B. Başvurucuya Ait Aracın
Motorlu Taşıtlar Vergisinin Tahakkuk ve Yargısal Süreci
13. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı Yeğenbey Vergi
Dairesi başvurucunun iddiasına göre 2007 yılından itibaren haciz işlemi
kapsamında uhdesinde bulundurduğu aracın 2008-2013 yılları arasındaki döneme
ait motorlu taşıt vergisi taksitlerinin tahsili amacıyla düzenlediği 23/9/2013
tarihli ödeme emirlerini başvurucuya tebliğ etmiştir.
14. Başvurucu, bu ödeme emirlerinin iptali talebiyle 6/1/2014
tarihinde Ankara 3. Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Başvurucu dava
dilekçesinde Hitit Vergi Dairesi Müdürlüğünce aracı hakkında haksız ve hukuka
aykırı olarak haciz işlemi tesis edildiğini, söz konusu haczin mahkeme
kararıyla iptal edilmesine ve iptal kararının Danıştayca onanmasına rağmen
haczin kaldırılmadığını ve aracın kendisine iade edilmediğini, dolayısıyla
fiilî imkânsızlık nedeniyle kullanamadığı aracın haciz tarihinden sonraki
dönemlere ait borçların kendisinden istenemeyeceğini ileri sürmüştür.
15. Mahkeme 15/10/2014 tarihli kararıyla davanın kabulüne ve
dava konusu ödeme emirlerinin iptaline karar vermiştir.Kararın gerekçesinde şu
hususlara yer verilmiştir:
i. Türk vergi sistemine göre servet vergilendirmesine tabi
tutulan bir eşyanın sahibine eşyayı kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma
yetkisi vermesi beklenmektedir. Aksine bir yaklaşım, mülkiyetine sahip
olunmayan bir eşyanın servet olarak sahiplenildiği kabul edilerek
vergilendirilmesi gibi bir çelişkiyi ortaya çıkaracaktır.
ii. Aracına el konulmak suretiyle üzerindeki her türlü tasarruf
hakkı sona eren başvurucunun artık böyle bir servete sahip olduğu iddia
edilemeyeceği gibi bu servete sahip olunduğundan bahisle vergisinin istenmesi
de hukuka, hak ve adalet ilkelerine aykırı düşecektir.
iii. Somut olayda, davalı idarece verilen savunmada araç üzerine
konulan haczin kaldırıldığı ve bu hususun ekli bilgi ve belgelerden görüleceği
belirtilmiş ise de ekli evrakın incelenmesinden bu duruma ilişkin herhangi bir
bilginin mevcut olmadığı görülmüştür.
iv. Başvurucunun, haciz nedeniyle trafikten men edilerek
otoparka çekilen aracın kendisine iade edilmediği yolundaki iddiasına ilişkin
olarak davalı idarece dosyaya herhangi bir bilgi ve belge sunulamadığı
belirtilmiştir.
v. Bu durumda, hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla sabit olan
haciz işlemi nedeniyle başvurucunun iradesi dışında kullanım alanından çıkarak
üzerindeki her türlü kullanma ve yararlanma hakkı sona eren söz konusu araç
için salt trafik sicilinde başvurucu adına kayıtlı olduğundan bahisle servet
üzerinden alınan bir vergi niteliğindeki motorlu taşıtlar vergisinin davacıdan
istenmemesi gerekmektedir.
16. İptal kararına karşı davalı idare tarafından istinaf yoluna
başvurulmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 27/3/2015 tarihli kararıyla kararı
onamıştır. Anılan karara karşı idarece yapılan karar düzeltme başvurusu üzerine
ise Ankara Bölge İdare Mahkemesi bu defa 16/9/2015 tarihli kararı ile Mahkeme
kararının bozularak kaldırılmasına ve davanın reddine hükmetmiştir. Kararda;
aracın trafikte başvurucu adına tescilli olduğu, başvurucunun ortağı olduğu
şirketin borçlarından dolayı hacizli olan taşıta ait motorlu taşıtlar
vergisinin mükellefinin yine başvurucu olduğu, bu nedenle anılan haciz işlemi
dolayısıyla fiilî tasarruf imkânının kısıtlanmış olmasının başvurucunun
mükellefiyetini ve verginin tahakkukunu kaldırmayacağı belirtilmiştir. Bu
nedenlerle, başvurucu adına tahakkuk eden ve vadesinde ödenmediğine ilişkin hakkında
herhangi bir uyuşmazlık bulunmayan motorlu taşıtlar vergisinin tahsili amacıyla
ödeme emri düzenlenerek tebliğinde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilerek,
ödeme emrinin iptaline dair Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı
sonucuna varılmıştır.
17. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin ilam 25/11/2015
tarihinde tebliğ edilmiş ve 18/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunulmuştur.
18. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığınca başvurucu adına kayıtlı
bulunan aracın üzerine başvurucunun yönetim kurulu üyesi bulunduğu şirketin
vergi borçlarından dolayı 3/5/2004 ve 31/8/2007 tarihli yazıları ile haciz
şerhinin işlendiği, ancak mahkemece verilen 7/2/2008 tarihli yürütmeyi durdurma
kararına istinaden Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne gönderilen 24/1/2011 tarihli
yazı ile araç üzerindeki haciz şerhinin kaldırıldığı bildirilmiştir. Ayrıca
21/2/2008 tarihli yazıyla, borcun şirketten tahsil imkanının bulunmadığı
tespiti yapılmış, bu kapsamda mükellef şirketin ortakları veya kanuni
temsilcileri hakkında herhangi bir takibatın yapılmadığı ifade edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanunu’nun "Mükellef" kenar
başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Motorlu Taşıtlar Vergisinin mükellefi;
trafik … sicili ile Ulaştırma Bakanlığınca tutulan sivil hava vasıtaları
sicilinde adlarına motorlu taşıt kayıt ve tescil edilmiş olan gerçek ve
tüzelkişilerdir"
20. 197 sayılı Kanun’un
"Mükellefiyetin başlaması" kenar başlıklı 7. maddesinin
ilk fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyeti
motorlu taşıtların trafik … sicili ile Ulaştırma Bakanlığı tarafından tutulan
sivil hava vasıtaları siciline kayıt ve tescili ile başlar."
21. 197 sayılı Kanun’un
"Mükellefiyetin sona ermesi" kenar başlıklı 8. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Motorlu taşıtların trafik … sicili ile
Ulaştırma Bakanlığı tarafından tutulan sivil hava vasıtaları siciline ait
kayıtlarının silinmesi halinde, silinme takvim yılının ilk altı ayı içinde
yapılmış ise ikinci altı aylık dönemin başından, ikinci altı aylık dönem içinde
yapılmışsa takip eden takvim yılı başından itibaren mükellefiyet sona erer.”
22. 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Kanuni temsilcilerin ödevi"
kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tüzel kişilerle küçüklerin ve
kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin
mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni
temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa
bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.
(Değişik: 3/12/1988-3505/2 md.) Yukarıda
yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya
vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna
bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.
Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında
da uygulanır.
Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu
suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.
..."
23. 6183 sayılı Kanun'un "Limited
şirketlerin amme borçları" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Limited şirket ortakları, şirketten
tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme
alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu
Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar."
24. 6183 sayılı Kanun’un "Cebren
tahsil ve şekilleri" kenar başlıklı 54. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Ödeme müddeti içinde ödenmiyen amme alacağı
tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Cebren tahsil aşağıdaki şekillerden
herhangi birinin tatbikı suretiyle yapılır:
...
2. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki
mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi,
...”
25. 6183 sayılı Kanun'un "Haciz"
kenar başlıklı 62. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Borçlunun, mal bildiriminde gösterilen
veya tahsil dairesince tesbit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki
menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına
yetecek miktarı tahsil dairesince haczolunur."
26. 6183 sayılı Kanun'un
"Menkul malların haczi" kenar başlıklı 77. maddesi
şöyledir:
"Her türlü menkul mallar cins ve
nevileri, vasıfları, alametleri, sayı ve miktarları ve tahmin edilen değerleri
haciz zaptında tesbit edilmek suretiyle haczolunur.
(Ek fıkra: 16/6/2009-5904/24 md.) Resmi
sicile kayıtlı olan menkul malların haczi, sicillerine işlenmek üzere sicilin
tutulduğu daireye tebliğ edilmek suretiyle de yapılır. Tahsil dairelerince
düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme
idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu
tebligata elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak
tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
27. 6183 sayılı Kanun'un
"Menkul malların satışı" kenar başlıklı 84. maddesi şöyledir:
"Menkul mallar tahsil
dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü
gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır.
Bozulma, çürüme ve benzeri sebeplerle
muhafazasına imkan olmıyan veyahut beklediği takdirde mühim bir değer
düşüklüğüne uğraması muhtemel bulunan malların paraya çevrilmesine derhal
başlanabilir. "
B. Uluslararası Hukuk
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yargı kararlarının
icra edilmemesini veya icrasının gecikmesini genellikle mülkten barışçıl
yararlanma hakkına müdahale olarak kabul etmekte (Burdov/Rusya, B. No: 59498/00, 7/5/2002, § 40) ve yargı
kararının uygulanmamasının adil yargılanma hakkı yanında mülkiyet hakkının da
ihlaline yol açtığını belirtmektedir (Burdov/Rusya,
§§ 33-42). Müdahalenin mülkiyetin kullanımının kontrolü çerçevesinde yoksun
bırakma sonucuna yol açtığı değerlendirilen bir başvuruda AİHM, yargı kararının
uygulanmaması nedeniyle kanunilik ölçütü yönünden mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine karar vermiştir (Süzer ve Eksen
Holding A.Ş./Türkiye, B. No: 6334/05, 23/10/2012, §§ 142-155). Öte
yandan, AİHM'e göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi
ile ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi devlete, yargı kararlarının uygulanması
bakımından etkili bir sistem kurma yükümlülüğü getirmektedir (Fuklev/Ukrayna, B. No: 71186/01, 7/6/2005,
§ 84).
29. AİHM, başvurucu lehine kesinleşmiş bir yargı kararının
sonradan yeniden gözden geçirmek suretiyle değiştirilerek başvurucunun
taşınmazından yoksun bırakılmasının mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını
kabul etmiş (Brumărescu/Romanya
[BD], 28342/95, 28/10/1999, §§ 66-80) ve ihlalin giderimi bakımından eski hâle
getirme kuralı çerçevesinde aynen iadesi gerektiğini belirtmiştir (Brumărescu/Romanya [BD] (A.T.),
28342/95, 23/1/2001, § 22). AİHM bu kararda başvurucunun yeni bir dava
açabileceği yönündeki savunmayı ise kabul etmemiştir (Brumărescu/Romanya (A.T.), § 22).
30. Öte yandan AİHM ölçülülük bağlamında dile getirdiği iyi yönetişim ilkesinin kamu yararı
kapsamında bir mesele söz konusu olduğunda, kamu makamlarının uygun zamanda,
uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmesini
gerektirdiğini vurgulamıştır (Bogdel/Litvanya,
B. No: 41248/06, 26/11/2013, § 65; Krstić/Sırbistan,
B. No: 45394/06, 10/12/2013, § 78). Ancak AİHM'e göre eski bir yanlışın düzeltilmesi gereği, meşruiyeti
kamu otoritesinin eylemine dayalı olarak birey tarafından iyi niyetle
kazanılmış yeni bir hakka orantısız bir şekilde müdahale etmemelidir. Başka bir
ifadeyle kendi prosedürlerine uymayan ya da onlara bağlı kalmayan devlet
makamlarının, yanlış davranışlarından fayda elde etmelerine ya da
yükümlülüklerinden kaçmalarına izin verilmemelidir (Bogdel/Litvanya,
§ 66). AİHM, mülkiyetin hatalı olarak başkasına devredilmesi suretiyle yoksun
bırakmaya yol açılan müdahaleler yönünden iyi yönetişim ilkesinin kamu
makamlarına hatalarını uygun bir biçimde düzeltme yükümlülüğü getirdiği gibi
ayrıca iyi niyetli mülk sahibine yeterli bir tazminat ödenmesini veya uygun bir
başka giderim sağlanmasını da gerektirebileceğini kabul etmiştir (Bogdel/Litvanya, § 66; benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Moskal/Polonya, B.
No: 10373/05, 15/9/2009, § 69; Pincová ve
Pinc/Çek Cumhuriyeti, B. No: 36548/97, 5/11/2002, § 53; Toşcuţă ve diğerleri/Romanya, B.
No: 36900/03, 25/11/2008, § 38).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 8/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu, ortağı olduğu şirketin vergi borcundan dolayı
2007 yılında motorlu taşıtına haciz işlemi uygulandığını ve aracının
alıkonulduğunu belirtmiştir. Başvurucu söz konusu haczin vergi mahkemesince
iptal edilmesi ve temyiz talebinin reddedilerek kararın Danıştayca onanması
üzerine aracının iadesi yönündeki istemlerine idarece olumlu veya olumsuz bir
cevap verilmediğinden ve bu arada davalı idarece 2007 yılından 2013 yılına
kadar olan dönem için motorlu taşıtlar vergisi tahakkuk ettirilmesinden de
şikâyetçi olmuştur. Başvurucu; kullanamadığı aracı için vergi ödemesinin hukuka
uygun olmadığını, verginin iptali istemiyle dava açtığını ve Mahkemece davanın
kabulüne, ancak karar düzeltme aşamasında reddine karar verildiğini ifade
etmiştir. Başvurucu sonuç olarak lehine olan kesinleşmiş yargı kararının
uygulanmaması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
33. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun aracı hakkında tesis edilen
haciz işleminin yargı kararıyla kaldırılmış olmasına rağmen aracının kendisine
teslimedilmemiş olmasına ve teslim edilmeyen araç yönünden motorlu taşıtlar
vergisi tahakkuk ettirilmesine yönelik şikâyetlerinin özünün yargı kararının
icra edilmemesi sonucunda, maliki olduğu araç üzerindeki tasarruf hakkının
engellenmesi ve haksız vergi tahakkuku yoluna gidilmesine ilişkin olduğu
gözetildiğinde başvurunun mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
35. Başvuru konusu olayda başvurucunun mülkiyet hakkı bağlamında
iki ayrı şikâyeti bulunmaktadır. Başvurucu öncelikle aracının yargı kararına
rağmen teslim edilmemesini, ayrıca haksız olarak motorlu taşıt vergisi tahsili
yoluna gidilmesini şikâyet etmektedir.
1. Başvurucudan Haksız
Olarak Motorlu Taşıt Vergisi İstendiği İddiası Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334,
17/9/2013, § 24).
37. Somut olayda, motorlu taşıt vergisini ödemek durumunda kalan
başvurucu yönünden mezkûr vergi ödemesi bakımından Anayasa'nın 35. maddesi
anlamında korunmaya değer ekonomik bir menfaatin mevcut olduğu hususunda
tereddüt bulunmamaktadır.
38. Başvuru konusu olayda başvurucunun aracının hâlihazırda
hakkında haciz kararı bulunmamasına rağmen idarenin uhdesinde olduğu iddia
edildiğinden, başvurucunun mülkünden kalıcı veya geçici olarak yoksun
bırakılmadığı, ancak aracın yargı kararı doğrultusunda teslim edilmesine kadar
bu aracı kullanamayacağı ve araçtan yararlanamayacağı açıktır. Dolayısıyla
başvuru konusu olay bağlamında aracın iddia edildiği gibi başvurucuya teslim
edilmediği şikâyetinin doğru olması durumunda mülkiyet hakkına müdahalenin söz
konusu olabileceği değerlendirilmiştir. Ayrıca somut olayda başvurucuya
2008-2013 yılları arası vergi dönemlerine ait motorlu taşıt vergisiiçin ödeme
emirleri tebliğ edilmiştir. Vergilendirme işleminin de mülkiyet hakkına
müdahale teşkil ettiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
39. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında; vergi ve benzeri
yükümlülükler ile sosyal güvenlik prim ve katkılarını belirlemeye, değiştirmeye
ve bunların ödenmesini güvence altına almaya yönelik müdahalelerin -taşıdığı
amaçlar dikkate alındığında- devletin mülkiyetin kamu yararına kullanımını
kontrol veya düzenlemesi yetkisi kapsamında incelenmesi gerektiği kabul
edilmiştir (Ahmet Uğur Balkaner [GK],
B. No: 2014/15237, 25/7/2017, § 49; Arif
Sarıgül, B. No: 2013/8324, 23/2/2016, § 50; Narsan Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti., B.
No: 2013/6842, 20/4/2016, § 71). Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı
gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
40. Anayasa Mahkemesi daha önce bazı kararlarında mülkiyet
hakkına yönelik nihai bir yargı kararının uygulanmamasının ihlale yol açtığını
kabul etmiş ve ilgili mahkeme kararını uygulamakla görevli kamu makamları, bu
kararın uygulanmasını engellemekte ya da kararın uygulanması için gerekli özeni
göstermemekteyse bu durumun Anayasa'nın 35. maddesinin ihlali anlamına geldiği
sonucuna yol açtığını vurgulamıştır (Kenan
Yıldırım ve Turan Yıldırım, §§ 55-75; Mehmet Hocaoğlu, B. No: 2013/3207, 15/10/2015, §§ 59-74).
41. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması
gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya
uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması
ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).
42. Somut olayda başvurucunun ortağı olduğu şirkete ait
ödenmemiş vergi borçlarından dolayı başvurucunun özel aracına vergi dairesi
tarafından 31/8/2007 tarihinde haciz konulmuştur. Başvurucunun, haciz işleminin
iptali talebiyle açtığı davada 7/2/2008 tarihinde yürütmenin durdurulması,
8/5/2008 tarihinde de iptal kararı verilmiştir. Karar, Danıştay Dördüncü
Dairesince 7/5/2009 tarihinde onanmış ve kesinleşmiştir. Başvurucu, tüm bu
yargısal süreç boyunca davalı idarece 2007 yılından 2013 yılına kadar olan
dönem için tasarrufunda olmayan aracı hakkında motorlu taşıtlar vergisi
tahakkuk ettirilmesinin haksızlık olduğunu belirtmiştir.
43. 197 sayılı Kanun’un 3. maddesinde motorlu taşıtlar
vergisinin mükellefi tahdidi biçimde belirtilmiş; 7. ve 8. maddelerinde de
sırasıyla mükellefiyetin başlama ve sona erme tarihleri düzenlenmiştir. Diğer
yandan gerek 197 sayılı Kanun'un ilgili maddelerinde gerekse de farklı bir
kanunda motorlu taşıtın haciz işlemi nedeniyle fiilî tasarruf imkânının
kısıtlanmış olmasının vergi mükellefiyetini ve verginin tahakkukunu
kaldıracağına ilişkin istisnai bir hükme yer verilmiştir. Diğer bir deyişle
kanun maddelerinde bu durumla ilgili bir istisna ya da muafiyet
bulunmamaktadır. Dolayısıyla müdahalenin dayandığı kanun hükümlerinin belirli,
öngörülebilir ve ulaşılabilir olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Bu itibarla
derece mahkemelerinin kararlarının dayandığı gerekçeler ile yukarıda belirtilen
kanun hükümleri dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
44. Anayasa'nın 73. maddesinde; herkesin, kamu giderlerini
karşılamak üzere malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlü bulunduğu, vergi
yükünün adaletli ve dengeli şekilde dağılımının maliye politikasının sosyal
amacı olduğu ve vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin kanunla
konulması, değiştirilmesi veya kaldırılması gerektiği belirtilerek hem
yükümlüler hem de devlet yönünden vergi ödevinin temel ilkeleri gösterilmiştir.
Herkes tarafından yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük olarak kabul edilen
ve devletin kamusal gereksinimlerini karşılaması için egemenlik gücüne
dayanarak tek taraflı iradesiyle kişilere yüklediği bir kamu alacağı şeklinde
tanımlanan verginin, anayasal sınırlar içinde salınıp toplanması zorunluluğu
açıktır. Vergilendirmede genel kural, kanunla belirlenmiş konularda kişilerden
vergi, resim ve harç alınmasıdır. Kanun koyucu, Anayasa'ya aykırı olmamak
koşuluyla vergilendirilecek alanların seçiminde yetkili olduğu gibi bu
vergilerin matrahlarına dâhil olan unsurları da belirleme yetkisine sahiptir
(AYM, E.2013/48, K.2014/198, 25/12/2014).
45. Dolayısıyla somut olay bağlamında idarenin, trafik sicilinde
adlarına motorlu kayıt tescil edilmiş olan gerçek ve tüzel kişilerden motorlu
taşıtlar vergisi alınmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu
kuşkusuzdur.
46. Başvuru konusu olayda vergi alınması yönündeki müdahalenin
meşru amacının dayandığı kamu yararını gerçekleştirmeye elverişli olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Müdahalenin gerekliliği yönünden ise vergi politikalarının belirlenmesi ve
uygulanması bakımından kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisi olduğu
dikkate alınmalıdır. Bunun yanında başvurucu müdahalenin gerekli olmadığını gösterir herhangi bir
somut olgu da gösterememiştir.
47. Müdahalenin orantılılığı yönünden ise, öncelikle mülkiyet
hakkının usule ilişkin güvencelerinin sağlanmadığı yönünde bir şikâyetin mevcut
olmadığına dikkati çekmek gerekir. Nitekim mülkiyet hakkının ihlal edildiğini
ileri süren başvurucu bu iddialarını açmış olduğu iptal davasında da etkin bir
biçimde ileri sürebilmiş; başvurucunun iddia ve itirazları ise ibraz ettiği
deliller çerçevesinde derece mahkemelerince ilgili hukuk kuralları yorumlanmak
suretiyle makul bir biçimde karşılanmıştır (bkz. § 16).
48. Diğer taraftan başvurucu söz konusu vergilerin açıkça
orantısız olduğunu öne sürmediği gibi kamu makamlarının şikâyete konu
uygulamasının yalnızca başvurucu yönünden uygulanması da söz konusu değildir.
Diğer bir deyişle başvurucu somut olay bağlamında müdahalenin kendisine şahsi
olarak aşırı bir külfet yüklediğini ortaya koyamamıştır. Bu durumda müdahalenin
meşru amacının dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının
korunması arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı sonucuna
varılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale
ölçülüdür.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmı yönünden mülkiyet
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Başvurucunun Haczedilen Aracının Haczin
Kaldırılmasına Rağmen İade Edilmediği İddiası Yönünden
50. Başvurucu, vergi borcu sebebiyle tesis edilen haczin
mahkemece iptal edilmesine ve kararın Danıştayca onanmasına rağmen, aracının
iadesi yönündeki istemlerine idarece olumlu veya olumsuz bir yanıt
verilmediğinden yakınmaktadır.
51. Başvurucunun açtığı haczin kaldırılması davasında, somut
olayda uyuşmazlık konusu haciz işleminden önce başvurucu adına ödeme emri
düzenlenmemesi nedeniyle haczin kaldırılmasına karar verilmiştir. Diğer bir
deyişle Mahkemece haciz işleminin gerekli ve uygun olup olmadığı değil usul
şartlarından olan başvurucuya öncelikle ödeme emri gönderilememesi şartının
yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu
durumda inceleme alanının başvurucunun da şikâyet konusunu oluşturan aracın
haciz kararının kalkmasına rağmen iade edilmemesi iddiasına hasredilmesi uygun
görülmüştür.
52. Başvuru konusu olayda; başvurucunun kişisel aracı hakkında
şirketin vergi borcu nedeniyle haciz işlemi tesis edilmiş, bu haciz işlemi
yargı kararıyla kaldırılmış ve bu karar üzerine aracın başvurucuya iade edilip
edilemediği dosya kapsamından anlaşılmasa da nihayetinde başvurucu tespit
edilemeyen belirli bir süre zarfında aracından yoksun kalmıştır. Ayrıca
idarenin uhdesinde bulunduğu süre için de motorlu taşıtlar vergisi tahakkuk
ettirilmiştir. Bu durumda hukuki bakımdan taşınır bir eşya olup ekonomik bir
mal varlığı değeri ifade eden ve iade edilme durumu ihtilaflı olan araç
yönünden mülkiyet hakkı kapsamında başvurucunun mülkünün mevcut olduğu kuşkusuzdur.
53. Somut olayda 6183 sayılı Kanun'un 62. maddesinin birinci
fıkrasında amme alacaklarının tahsili amacıyla borçlunun mallarının
haczedilebileceği öngörülmüş; 77. maddesinde de menkul malların haczine ilişkin
esaslar düzenlenmiştir. Yine aynı Kanun'un 84. maddesinde haczedilen menkul
malların satışı hükme bağlanmıştır. Bahsedilen kanun hükümleri açık ve net
ifadeler içermekte olup anlaşılabilir ve ulaşılabilir olduğunda da tereddüt
bulunmamaktadır.
54. Bu itibarla derece mahkemelerinin kararlarının dayandığı
gerekçeler ile yukarıda belirtilen kanun hükümleri dikkate alındığında,
başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı
değerlendirilmiştir.
55. Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu
yararı amacıyla sınırlanabilir. Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru
incelemesinde açıkça temelden yoksun veya keyfî olduğu anlaşılmadıkça yetkili
kamu organlarının kamu yararı tespiti konusundaki takdirine müdahalesi söz
konusu olamaz. Kaldı ki müdahalenin kamu yararına uygun olmadığını ispat
yükümlülüğü bunu iddia edene aittir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 35).
56. Vergi borçlarının ödenmesi için gerekli tedbirlerin alınması
ve bu kapsamda gerekli ve uygun araçların seçilmesinde kanun koyucunun geniş
bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Kişilerin kamuya olan borçlarının tahsili
için yasal düzenlemeler yapılmış olup başvuruya konu olay açısından kişinin
kamuya olan borcunu süresi içinde ödememesi nedeniyle borcun tahsili amacıyla
aracına haciz konulması ve ardından satılarak borcun tahsilinin kısmen veya
tamamen sağlanmasında kamu yararı olduğu açıktır (Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş., B. No: 2013/5016,
16/4/2015, § 58). Dolayısıyla somut olayda, başvurucunun ortağı ve yönetim
kurulu üyesi olduğu şirketin vergi borçlarının süresinde ödenmemesi nedeniyle
başvurucunun aracına elkonularak haczedilmesinde kamu yararı mevcut olup
müdahalenin meşru bir amaç taşıdığı kuşkusuzdur.
57. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni olması ve kamu
yararına dayalı meşru bir amacının bulunması yeterli olmayıp ayrıca müdahalenin
ölçülü olması da gerekmektedir. Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında
dikkate alınacak ölçütlerden biri olan Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen
ölçülülük ilkesi uyarınca mülkiyet hakkının sınırlandırılması suretiyle elde
edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin
sağlanması zorunludur. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak olağan dışı ve
aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır.
58. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının yazısı ve eklerinden
anlaşıldığına göre, başvurucunun talebiyle haczi kaldırılan aracın teslim
yükümlüğünün yerine getirilmesi ihtarını içerir 18/2/2011 tarihli muhtıranın
vergi dairesi müdürlüğüne tebliğ edilmesi üzerine anılan idarece gönderilen
3/3/2011 tarihli yazıda araçlara haciz şerhinin işlenmesi, kaldırılması ve
parka çekilmesi işlemlerinin emniyet müdürlüklerince yapıldığı, kayıtlarından
haciz şerhi kaldırılmış olan başvurucuya ait aracın parka çekildiği, aracın
anılan yerden alınmasında herhangi bir engelin bulunmadığı, ayrıca muhtıra
içeriğinde belirtilen tarzda bir teslim şeklinin tesis edilen işlemler
sürecinde bulunmadığı ve 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
hükümlerine göre ilişkilendirilen teslim tanımına tahsil dairesi konumundaki
vergi dairelerinin girmediği belirtilmiştir.
59. Haczin kaldırılmasına ilişkin yargı kararına rağmen aracını
teslim alamadığını iddia eden başvurucunun, öncelikle teslim talebinde
bulunduğunu ve bunun yerine getirilmediğini göstermesi gerekmektedir. Bireysel
başvuru dosyasında başvurucunun aracı teslim almak için girişimde bulunduğuna
ilişkin olarak herhangi bir bilgi ya da belgeye rastlanmamıştır. Bu itibarla
başvurucunun aracını teslim almak için üzerine düşenleri yaptığı dosya
kapsamından anlaşılamamaktadır. Dolayısıyla idarenin başvurucunun aracını iade etmeme iradesinin var olduğu
başvurucu tarafından gösterilebilmiş değildir.
60. Başvuru konusu olayda idare, haciz kararına istinaden
uhdesinde bulundurduğu aracın iade edilmesine engel bir durum bulunmadığını
icra müdürlüğünce gönderilen muhtıraya ilişkin cevap yazısında bildirmiştir. Bu
durumda idarenin başvurucunun aracının yargı kararına rağmen teslim
edilmemesine yönelik herhangi bir gerekçe ya da ikna edici bir neden
belirtmediği de söylenemez. Dolayısıyla mülkiyet hakkına ilişkin açık ve
görünür bir ihlal bulunmamaktadır.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmı yönünden de
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.