TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MAHİR KAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/20001)
Karar Tarihi: 9/1/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucu
Mahir KAN
Vekili
Av. Zedan EKMEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasının başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını; yaptığı düşünce açıklamaları nedeniyle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan mahkûm edilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca mahkûmiyetin hukuka aykırı olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1988 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Tunceli'deki Munzur Üniversitesinde öğrencidir.
7. Başvurucu; PKK terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle iki gün gözaltında tutulduktan sonra 25/5/2012 tarihinde serbest bırakılmıştır. Cumhuriyet savcısı 25/6/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun terör örgütüne üye olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından cezalandırılmasını talep etmiştir. Mahkeme 30/5/2013 tarihinde, başvurucunun terör örgütüne üye olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından mahkûmiyetine hükmetmiştir.
8. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararına, başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmanın hangi sebeplere dayandığına ilişkin arka plan açıklaması yaparak başlamıştır. Mahkemeye göre PKK, silahlı eylemlerde bulunarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin bir kısmını da içeren ve Marksist-Leninist ideolojiye dayalı ayrı bir devlet kurmak amacında bulunan bir terör örgütüdür.
9. Mahkeme, PKK'ya ilişkin bu tespiti yaptıktan sonra örgütün yapılanmasıyla ilgili açıklamalara yer vermiştir. Bu kapsamda Mahkeme, PKK'nın gençlik yapılanmasını ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. Mahkemeye göre başvuruya konu olayların yaşandığı tarihlerde PKK'nın gençlik örgütü, Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi (DYGM) olarak adlandırılmaktadır. Mahkeme, DYGM'nin amacının ise Kürtçülüğün yaygınlaştırılması ve halkın PKK'nın ideolojisi ve amaçları hakkında daha fazla bilinçlendirilmesi kapsamında yapılan faaliyetlerde gençlerin daha aktif rol üstlenmesi olduğunu belirtmiştir.
10. Mahkeme, Dersim Öğrenci Derneği (DÖDER) hakkında da bazı tespitlere yer vermiştir. Kararda, PKK terör örgütünün ayrı bir devlet kurmak amacının gerçekleştirilmesi noktasında önemli stratejilerinden birisinin de alternatif eğitim ve dernek örgütlerinin Öğrenci Dernekleri ve Eğitim Destek Evleri adı altında kurulması olduğu ifade edilmiş; bahsi geçen örgütlerin bizzat PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın (A.Ö.) talimatlarına istinaden kurulduğu belirtilmiştir. Bundan başka ilk derece mahkemesi kararında, DÖDER'in de bu örgütlerden birisi olduğu, PKK terör örgütünün amaçları ve eylem stratejisi çerçevesinde faaliyetler yürüttüğü tespitine yer verilmiştir.
11. Genel açıklamalardan sonra Mahkeme, atılı suçların işlenip işlenmediği hususunda her bir sanık yönünden öncelikle delil olarak kabul edilen eylemleri tek tek sıralamış; daha sonra bir değerlendirmeye yer vermiştir. Başvurucu yönünden delil olarak görülen eylemler tek tek açıklandıktan sonra terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin değerlendirme şu şekildedir:
"... [Başvurucunun] PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması olan DYGM (Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi) içerisinde faaliyet göstermesi, PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması DYGM’ye zemin hazırlamak adına, örgütün talimatları doğrultusunda, EDEV (Eğitim Destek Evi) adı altında kurulan 'Dilek Serin Destek Evi'[nin] İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından kapatılmasını protesto etmek amacıyla 20/1/2012 tarihindeki yürüyüşe katılarak slogan atması, DÖDER (Dersim Öğrenci Derneği) adına ihaleye girmek [amacıyla] depozito yatırmak için paranın bulunması [noktasında] ortak hareket etmesi, ...PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması tarafından Tunceli Belediye Hizmet binasında 'Gençlik Konseri' adı altında yapılan etkinliği organize ederek katılması, DYGM üyesi olmak suçundan ...Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce (CMK 250. Madde İle Görevli) [bazı kişiler] haklarında verilen [cezai] hükümleri protesto amacıyla 26/4/2012 tarihinde yapılan ve terör örgütünün toplantısı haline dönüşen protesto yürüyüşe ve basın açıklamasına katılması, terör örgütünün propagandasına dönüşen nevruz etkinliği sonrasında, üniversitenin güvenlik görevlisinin etkinliği kayda aldığı kamerayı zorla alarak ateşe atmak suretiyle kullanılmaz hale getirdikleri tespit edilen F.P. ve V.Ö.'in gözaltına alınmalarını protesto ettiği, DYGM üyeleri ile birlikte Tunceli Emniyet Müdürlüğü önünde düzenlenen protesto eylemini organize ettiği ve eylem sonrasında Tunceli Üniversitesi Rektörlüğü içinde terör örgütü lehine slogan atan grubun içerisinde yer alması, toplanan öğrencilere örgütün propagandasını yaparak 'Boykot' çağrısında bulunması, 20.03.2012 tarihinde Tunceli Üniversitesinde düzenlenen ve terör örgütünün propagandası haline dönüşen nevruz etkinliğine katılarak PKK/KCK terör örgütünün sözde marşı olan 'Çerxa Şoreşe' isimli marşı söylemesi ve örgütün propagandasını yapması, 21.03.2012tarihinde Tunceli'de düzenlenen ve terör örgütünün toplantısı haline dönüşen nevruz etkinliğine katılarak'Selam Selam İmralı’ya Bin Selam' şeklinde slogan atması ve Oramar isimli şarkı eşliğinde halay çekerek terör örgütünün propagandasını yapması, PKK/KCK terör örgütünün talimatları doğrultusunda, 06/12/2009 tarihinde ölen A.E. isimli şahsın ölüm yıldönümünde serhildan türünde eylem yapmak amacı ile düzenlenen yürüyüş ve basın açıklamasına katılarak grup ile birlikte hareket etmesi, Hatay ili Hassa ilçesi kırsal alanında ölü olarak ele geçirilen (7) PKK/KCK terör örgütü mensubunun ölmesini protesto etmek için terör örgütünce verilen talimat doğrultusunda, 7/4/2011 tarihinde Tunceli'dedüzenlenen meşaleli yürüyüş ve basın açıklamasına katılarak grup ile birlikte hareket etmesi, PKK/KCK terör örgütünce verilen talimatlar doğrultusunda, Tunceli iline yapılacak olan baraj inşaatının yapımının durdurulması, engellenmesi ve PKK/KCK terör örgütü mensuplarına yönelik Türk Silahlı Kuvvetlerince düzenlenen operasyonların durdurulması ile ilgili olarak 5/6/2010 tarihinde Tunceli'de düzenlenen 'Barajlara Hayır, Operasyonlar Durdurulsun'konulu eyleme katılması ve 'Barışa Bir Ses Çift Taraflı Ateşkes' ve 'Dersim Faşizme Mezar Olacak' şeklinde slogan atması, 20/3/2011 tarihinde Tunceli'de düzenlenen ve terör örgütünün toplantısı haline dönüşen Nevruz etkinliğine katılması ve terör örgütünün propagandası haline dönüşen etkinlikte grup ile birlikte hareket etmesi, PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması DYGM’nin faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik yapılan operasyon sonucunda gözaltına alınmaları protesto etmek amacı ile 25.05.2011 tarihinde Tunceli'de yapılan basın açıklamasına katılması ve örgütün propagandasını yapan grup ile birlikte hareket ederek destek vermesi, PKK/KCK terör örgütünün yürütmüş olduğu faaliyetler çerçevesinde, 'Sivil İtaatsizlik' eylemleri kapsamında 21.04.2012 tarihinde Tunceli'de yapılan basın açıklaması ve oturma eylemine katılarak örgütün propagandasının yapılmasına destek vermesi, ikametinde ...örgütsel dökümanların bulunması dikkate alındığında sanığın eylemlerinin çeşitliliği, sürekliliği, niteliği nazara alındığında örgütle organik bağının bulunması, tüm eylemlerinin sempatizanlık düzeyini aşıp, örgüt üyeliği boyutuna ulaşması nazara alındığında PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği kanaatine varılmıştır..."
12. Mahkûmiyet hükmünde, terör örgütünün propagandasını yapma suçundan yapılan değerlendirme ise şu şekildedir:
"...21 Mart 2012 günü örgüte müzahir sloganların atıldığı etkinliğe, Pkk/Kck terör örgütünün talimatları gereği sanıklar F.P., Mahir KAN, Z.K. ve B.D.'in katıldıkları, terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösteri yürüyüşünde ...Sanık Mahir KAN'ın 'Selam, Selam İmralıya Bin Selam' sloganını atıldığı sırada görünmemesi için başını yere eğerek 'Selam, Selam İmralıya Bin Selam' sloganını attığı ve atılan sloganı alkışladığı ve Oramar (PKK/KCK terör örgütün sözde kahramanlık marşı-türküsü) eşliğinde halay çektiği ...bu suretle sanıkların terör örgütünün propagandasını yaptıkları, sanıkların eyleminin 6459 yasa ile getirilen lehe değişiklik kapsamında olmadığı, tespit edilen görüntülerle ilgili bilirkişi raporu alındığı, sanıkların temin edilen fotoğrafları ile görüntü kayıtlarının karşılaştırıldığı buna göre rapor tanzim edildiği, PKK/KCK silahlı terör örgütünün propagandasını yaptıkları ...[anlaşılmıştır.]"
13. Mahkûmiyete ilişkin kararı başvurucunun temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından 30/9/2015 tarihinde onanmıştır.
14. Başvurucu, karardan 8/12/2015 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiş; 28/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 9/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu; cezalandırılmasına gerekçe gösterilen telefon görüşmelerinin hiçbirinde suç oluşturacak bir içerik bulunmadığını, DÖDER üyesi olmadığını ve DYGM hakkında da bir bilgisinin bulunmadığını, hukuka aykırı mahkûmiyet kararına dayanılarak hürriyetinin de kısıtlandığını ifade ederek adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
19. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün derece mahkemeleri tarafından hukuk kuralları ile delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına, esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade Özgürlüğü ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Terör Örgütüne Üye Olma Suçu Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; kanunlara uygun olarak gerçekleşen ve demokratik bir hakkın kullanılması niteliği taşıyan bazı toplantılara katıldığını ancak söz konusu toplantılarda herhangi bir şekilde kanunlara aykırı bir slogan atmadığını ileri sürmüştür. Bundan başka başvurucu, Dilek Serin Destek Evinin kapatılmasına yönelik düzenlenen protesto gösterisine tamamen adı geçen yerde eğitim gören çocuklara destek amacıyla katıldığını, katıldığı gösteri ve toplantıların yasalara uygun gerçekleştiğini belirtmiş ve tüm bu nedenlerle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
22. Katıldığı veya organize ettiği toplantılar ile bu toplantılarda yapılan bazı düşünce açıklamalarının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 34. maddesinde koruma altına alınan hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
23. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması" meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
i. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
24. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olma suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
ii. Somut Olayın Değerlendirilmesi
25. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
26. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
27. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
28. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütü üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
29. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmasının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır (Metin Birdal, § 72).
30. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun toplantı özgürlüğüne yapılan müdahalenin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
31. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi; süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
32. Somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuyu suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi; diğer bazı deliller yanında başvurucunun bir kısmında şiddet olaylarının da yaşandığı bazı toplantılara ve basın açıklamalarına katılmış olmasını, bu toplantılarda örgüt ve örgütün lideri lehine ya da ölen örgüt mensuplarını şehit olarak nitelendiren sloganlar atmasını ve örgütle özdeşleşen marşı söylemesini başvurucunun örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).
33. İlk derece mahkemesi; başvurucunun söz konusu toplantı ve gösterilere katılmak, örgüt ve lideri lehine ya da ölen örgüt mensuplarını şehit olarak nitelendiren slogan atmak, örgütle özdeşleşen marşı söylemek biçimindeki rolünün, PKK terör örgütünün gençlik yapılanması olduğu kabul edilen DYGM adlı yapılanma içinde yer almasının ve diğer davranışlarının onun PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri ve eylemlerinin sürekliliğini, çeşitliliğini ve yoğunluğunu doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.
34. Sonuç olarak başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
2. Terör Örgütünün Propagandasını Yapmak Suçu Yönünden
37. Başvurucu; mahkûmiyet kararına gerekçe yapılan düşünce açıklaması niteliğindeki eylemlerinin suç olarak kabul edildiğini belirterek ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
39. Başvurucu, hangi düşünce açıklamasının terör örgütünün propagandasını yapmak olarak kabul edildiği hususunda bir değerlendirme yapmadığı gibi söz konusu eylemin neden düşünce açıklaması olarak kabul edilmesi gerektiği noktasında da herhangi bir hukuki iddia ortaya koymamıştır. Başvurucu; başvuru formunda, öncelikle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan mahkûm olduğunu belirtmiş; daha sonra ise hangi suç yönünden olduğu hususunda bir değerlendirme yapmadan mahkûmiyete gerekçe gösterilen eylemlerinin düşünce açıklaması olduğunu soyut bir şekilde ve tek cümlede ifade etmiştir.
40. Sonuç olarak başvurucu, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarını temellendirmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Terör örgütünün propagandasını yapma suçundan verilen mahkûmiyet kararı dolayısıyla ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.