logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Serdar Avci [1.B.], B. No: 2015/19474, 9/1/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SERDAR AVCİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/19474)

 

Karar Tarihi: 9/1/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Mahmut ATEŞ

Başvurucu

:

Serdar AVCİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda darbedilme ve olaya ilişkin etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/11/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvurucu, olay tarihinde Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır. Başvurucunun iddiasına göre 29/11/2014 günü saat 10.30 sıralarında D Blok-20 No.lu odada tek başına bulunduğu sırada ranzanın düşmesi sonucu ayağından yaralanmış, durumu görevli infaz ve koruma memurlarına haber vermiş, buna rağmen görevliler kendisi ile ilgilenmemiştir.

11. Başvurucunun 10/12/2014 tarihinde Malatya Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadeye ve Ceza İnfaz Kurumu tarafından düzenlenen tutanaklara göre başvurucu, haber vermesine rağmen kendisi ile ilgilenilmediğini iddia ederek kaldığı odanın kapılarına vurmuş, bağırarak görevlilere sövmüş, odadaki bardak ve aynayı koridora fırlatmış, kişisel eşyalarını odadaki lavabonun içine koyarak ateşe vermiştir. Odada başlayan yangın görevlilerin müdahalesi ile söndürülmüş ve başvurucu müşahede odasına alınmıştır.

12. Ceza İnfaz Kurumu tarafından düzenlenen 23/12/2014 tarihli tutanağa göre başvurucu, olayın hemen ardından nöbetçi ceza infaz kurumu müdürünün hastaneye sevk etme talebini reddetmiştir. Aynı zamanda nöbetçi sağlık memuru N.B. başvurucu ile görüşerek kendisinden sağlık durumu hakkında bilgi almıştır. N.B.nin 22/12/2014 tarihli beyanına göre başvurucu, N.B.ye herhangi bir isteğinin veya sağlık sorununun bulunmadığını söylemiştir. Buna rağmen olay günü 112 Acil Servisinden Ceza İnfaz Kurumuna hekim çağrılarak başvurucunun tıbbi muayenesi yaptırılmıştır. 29/11/2014 tarihli, Dr. H.A. imzalı vizite takip fişinde "Sağ ayak bileğinde şişlik ve hassasiyet bulunan şahsın daha sonra ortopedi polk. sevki uygundur." şeklinde bir kayıt yer almaktadır. Başvurucu ayrıca 29/11/2014 günü doktora muayene olmasının ardından Ceza İnfaz Kurumunda avukatı ile de görüşmüştür.

13. Başvurucu, ayağındaki rahatsızlık nedeniyle 3/12/2014 tarihinde Malatya Devlet Hastanesi Ortopedi Polikliniğine sevk edilmiştir. Burada yapılan muayenesi ve çekilen grafi sonucunda sağ ayak bileği lateralinde ödem ve ekimoz mevcut olduğuna dair rapor düzenlenmiştir.

14. Başvurucu 3/12/2014 tarihinde Ortopedi Polikliniğindeki muayenesinin ardından aynı gün saat 10.15'te bu kez Ceza İnfaz Kurumu hekimine muayene olmuştur. Bu muayene sonucunda düzenlenen rapor şöyledir:

"Başmemurluk tarafından 10.15'te revire gönderilen Serdar Avci şikayeti sorulduğunda darp edildiğini beyan etti yapılan muayenesinde sağ ayak ve ayak bileğinde ödem hafif ekimoz hareketle ve palpasyonla ağrı mevcuttur. Daha sonra Başmemurluk aranarak durum hakkında bilgi verilmiştir. Hasta Serdar Avci Başmemura teslim edilmiştir."

15. Başvurucu, aynı gün saat 10.47'de bir kez daha Ceza İnfaz Kurumu hekimine muayene olmuştur. Bu muayene sonucunda düzenlenen rapor şöyledir:

"saat 10.47 de 2. Müdür M.Y. tarafından tarafından revire gönderilen Serdar Avci tekrar darp edildiğini beyan etti yapılan muayenesinde sırt bölgesinde çok sayıda yüzeysel kızarıklık, sağ kol üst kısımda kızarıklık mevcut olup basit tıbbi müdahale ile giderilir. Başkada darp ve cebir izine rastlanmamıştır."

16. Ceza İnfaz Kurumu yönetimi, görevli personele hakaret etmesi ve yangın çıkarması eylemleri nedeniyle başvurucu hakkında disiplin soruşturmaları açmış; aynı zamanda ilgili evraklar ceza soruşturması başlatılması için Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) bildirilmiştir. Başvurucu ise avukatı ve annesi ile yaptığı görüşmelerde Ceza İnfaz Kurumunda fiziki ve psikolojik şiddete maruz kaldığını ve bu nedenle yaralandığını ancak tedavisinin yaptırılmadığını beyan etmiştir. Başvurucunun bu beyanlarının ardından annesi ve avukatı ayrı ayrı Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin kötü muameleleri ile ilgili olarak ceza soruşturması başlatılması için yetkili makamlara başvurmuşlardır. Savcılık ilki 1/12/2014 tarihinde kendisine ulaşan bu başvuruları birleştirerek 2014/22879 sayılı dosya üzerinden başvurucunun hakaret ve kasten yangın çıkarma, Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin ise başvurucuya karşı kötü muameleleri nedeniyle ceza soruşturması yürütmüştür.

17. Başvurucunun bu soruşturma kapsamında verdiği ifade aşağıdaki gibidir:

"Ben halen Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak kalmaktayım, dosyada adı geçen [F.A.] benim annem olur ayrıca BİMER aracılığıyla şikayette bulunan Mehmet Aziret de benim avukatımdır,kendisini vasim olan kız kardeşim [D.A.] benim adıma vekil olarak tayin etmiştir, annemin ifadesinde belirttiği olay şu şekilde gerçekleşti,ben kurumda D Blok 20 numaralı müşade odasında tek başıma kalıyordum, kaldığım odadaki ranza sağ ayağımın üzerine düştü, ayağımın ön tarafında kızarıklık olduve canım yandı ben de kapıya vurup nöbetçi memuru çağırdım, ayağıma ranza düştüğünü canımın yandığını acil revire çıkmak istediğimi pansuman yapılmasını istedim, benim bu talebimi ilettiğim memurların isimleri D blok nöbetçileri [R.] ve [N.] dı, memurlar gitti, ancak aradan bir saate yakın zaman geçmesine rağmen ne geri geldiler ne de benimle ilgilendiler, ben de bunun üzerine yüksek sesle tekrardan çağırdım kapıya vurdum kimse gelmeyince sizin de yaptığınız işinde diyerek hakaret ettim, ne dediğimi tam olarak ben de hatırlamıyorum ancak ailelerine sövmedim, buna rağmen yanıma gelen kimse olmadı, artık birileri gelsin benimle ilgilensin diye kendime ait kişisel eşyalarımı odanın lavabo bölümüne koydum, çakmakla tutuşturdum, koğuştan duman çıkması üzerine diğer müşade koğuşundakiler de kapılara vurunca [N.K.], [R.], [N.] ve ismini bilmediğim3-4 memur daha geldi, kapıyı açtılar beni tutup herkesin gözü önünde döverek aşağıya indirdiler, o gün kapıma gelen bu görevlilerin tamamıbana vurdu, ayrıcahepsi de bana ana bacı sinkaflı küfür ettiler, DBloktan ana maltaya çıkacağımız yere geldiğimizde baş memur diğer memurlara durun çıkmayın dedi, anladığım kadarıyla bulunduğumuz yerde kamera görüntüsü yoktu, ana maltada görüntü olduğu için buraya çıkmak istemediler, ben memurların bir an durmasından faydalandım kendimiana maltaya attım kameralar varken dövemezler diye düşündüm ancak yinede [R.] kulağımı tutup büktü, orada kurum ikinci müdürü [G.] vardı kendisiyle görüştüm, [G.] bana bağırıp çağırdı, sana burda rahat vermem rahat yüzü göremezsin v.b sözler söyledi, daha sonra memurlar beni hücreye attılar, anladığım kadarıyla ikinci müdürün talimatıyla beni hücreye attılar,atıldığım oda ikinci kat en son gözlem odasıydı, burada yatacak yatak ısınacak kalorüfer peteği olmadığı gibi camı da kırıktı, burada da bana ilk müdahale edenmemurlardan[R.],[N.] ile ismini bilmediğim iki tane genç memur ve diğer koğuşa gelenler beni dövmeye başladılar, [R.] ve[N.] bana hangi ayağın ağrıyordu diyerek ağrıdığını söylediğim sağ ayağıma tekme ile vurdular, halen ayağım ağrımaktadır, bu olaydan bir iki saat kadar önce avukatım olan Mehmet Aziret geldi beni avukatım ile görüşmeye götürdüler, Mehmet Aziret' i devam eden hukuk ve ceza davalarımı takip için 2-3 ay kadar önce tutmuştuk, kendisi çok uzaktan sıhhı akrabamız da olur, avukatım görüşmeye geldiğinde beni dövdükleriniilaç içirdiklerinibeni delirtmeye çalıştıklarınıanlattım, ayağımı da gösterdim,o odada iki gün kaldım bu iki gün içersinde bana yiyecek içeçek bir şey vermedikleri gibi sigara dahi vermediler, hatta bana yemek olarak pilav getiren memur içtiği sigarasını pilavın içine basıpal bunu ye sen buna layıksın al bunu ye dedi, daha doğrusu yemeyi benim alamayacağım şekilde uzağa koyupbana gösterdi, iki gün sonra beni [İ.] çağırdı, kendisine bana yapılanları anlattım,avukatımla beraber yazdığım 3 tane dilekçem masasının üzerinde idi,bana biz bunları göndermiyoruz dedi,bende siz bilirsiniz dedim,sonra beni kaldığım eski odama götürüp bıraktılar, 29/11/2014 tarihindeki olayda ilk ayağıma ranza düşmesi ve olayların başlaması saat 10:30 sıralarında idi, saat 14 :00 a geldiğinde yukarıda bahsettiğim olaylar olmuş ve beni tek kişilik hücreye koymuşlardı,doktora bu olaydan sonra akşam saatlerinde çıktım,doktora çıktığımda henüz avukatımla görüşmemiştim,cezaevine 112 yi çağırdılar, gelen 112 nin doktoruna ayağımıgösteripdarp edildiğimiişkenceye uğradığımıanlattım,kendisi benimle hiç ilgilenmedi, hatta beni muayeneye korktuğu izlenimine kapıldım, ayağımı gösterdim, uzaktan ayağıma baktı, benim darp raporumu siz verin veremiyorsanız benihastaneye sevk edin dedim, bana hastaneye sevke gerek görmediğini söyledi, ben de göndermeyeceğini anlayınca karnımıaçtım ameliyat yerlerimi gösterdim, mahsus karnımışişirerek ben ameliyatlıyım şu an bağırsağım patlamış elimle tutuyorum içime dışkı akıyor dedim, doktor hanım gardiyanlara doğru bakıp şu an gönderemem dedi, ben de ayağımı kameralara gösterdimve bu haldeyken göndermiyorlar dedim,muayene sırasında [R.] isimlibu memur sürekli girip çıkıyor birilerinden talimat alıyor o talimatı da doktora da söylüyordu ben bu memuru ve doktoru yönlendirenin kim olduğunu tespitini istiyorum , hatta yürüyemediğim için beni sandalyeyle götürüp koğuşa bıraktılar, bu olaydan sonra ayın 3 ün de Beni hastaneye sevk ettiler, hastanede ayağımı röntgenini çektiler doktor bana hap ve krem verdi, kendisine darp raporu yazıp yazamayacağını sorduğumda kurumdaki doktorunuz yazacak dedi, hastaneden geldikten sonra muayene olacağım diye kurum hekimine çıktım [F.] bey vardı ayağımı gösteripdarp edildiğimi işkence gördüğümü söyledim, bana seni kim gönderdi dedi, ben de baş memurluğun gönderdiğini söyledim,doktor baş memurluğu aradı, bir şeyler konuştu, sonra benim darp raporumu yazdı , revirden çıktım kendi koğuşuma giderken [N.K.] ve vardiyası vardı,[R.], [G.] ve isimlerini bilmediğim 5 veya 6 memur yine beni döve döve koğuşuma götürdü , yolda da şikayetçi mi oluyorsun rapor mu alıyorsun al da görelim, vazgeçeceksin, dilekçe yaz vazgeç diye de söylediler, koğuşa girince kapılara vurdumbeni alıp baş memurluğa ikinci müdür M. beyin yanına getirdiler, bende vücudumdaki izleri gösterdim darp edildiğimi söyledim,karnım patlarsa ölürüm sorumlusu siz olursunuz deyince beni tekrar revire gönderdiler, [F.] bey yine seni kim gönderdi dedi [M.] beyin gönderdiğini söyleyince kendisiyle görüştü yine teferruatlıbir darp cebir raporu yazdı, daha sonra o günkü vardiyanın [M.] isimli sorumlu baş memuru yanıma geldi,seninle ilgili tutanakları yırtıyoruz konfeksiyonlara kurslara yazacağız, sen de şikayetini geri al,şikayetçi olma dedi,ben de şikayetçi olmadığıma dair dilekçe yazdım bu dilekçemin ne olduğunu bilmiyorumhatta bizim baş efendi ile konuşmamızı[İ. H. B.] isimli mahkum duydu, adamı tehditmiediyorsunuz ayıp değil midedi, [M.] baş efendi yanına gidip bu mahkumla bişeyler konuştu ancak içeriğini bilmiyorum..."

18. Savcılık soruşturma kapsamında Ceza İnfaz Kurumu görevlileri N.Ö. ve H.C.nin ifadelerini almıştır. Ayrıca Ceza İnfaz Kurumu 2. Müdürü G.B.K., sağlık memuru N.B., infaz koruma memurları N.K. R.D., H.G. ve N.Ö. ile temizlik görevlisi A.B.nin yaşanan olaylarla ilgili Ceza İnfaz Kurumu 2. Müdürü tarafından alınan beyanları da soruşturma dosyasına alınmıştır. Bu görevliler ortak olarak ve özetle başvurucunun 29/11/2014 tarihinde kaldığı odada nedensiz yere bağırarak kapıya vurmaya başladığını, odadaki bir kısım eşyayı koridora fırlattığını ve ardından oda içindeki eşyaları ateşe verdiğini beyan etmişlerdir. Ceza İnfaz Kurumu görevlilerine göre başvurucu olaya müdahale edildiği sırada ve sonrasında kendilerine sinkaflı sözlerle sövmüştür ve olaylar sırasında başvurucuya fiziksel bir müdahalede veya kötü muamelede bulunan kimse olmamıştır.

19. Savcılık ayrıca Ceza İnfaz Kurumundan olaya dair kamera görüntülerini talep etmiştir. Ceza İnfaz Kurumu başvurucunun kaldığı D Blok 20 No.lu odayı gören güvenlik kamerası görüntüsü bulunmadığını bildirmiştir. Buna karşılık 29/11/2014 tarihinde gelişen olaylara dair bir kısım görüntü soruşturma dosyasına gönderilmiştir. Soruşturma kapsamında bu görüntüler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinin ardından 23/1/2015 tarihinde iki rapor düzenlenmiştir. Kamera kayıtlarında ses kaydı olmadığı belirtilen bu raporlardan ilki şöyledir:

"Üzerinde SERDAR AVCİ yazılı DVD ve üzerinde simge ve yazı bulunmayan CD'lerin incelenmesinde;

İncelenen görüntülerde üzerinde gri renkli kapişonlu mont ile açık mavi renkli pantolon ve beyaz renkli spor ayakkabısı bulunan şahsın koridorda görevli memur refakatinde uzun süre oturarak beklediği, koridorda oturur vaziyette bekleyen şahsın yanına görevliler ile sivil giyimli bayanın yanına geldikleri ve konuşmaya başladıkları, devamında kamera kayıtlarından çıktıkları anlaşılmaktadır.

..."

- İkinci rapor şöyledir:

"Üzerinde SERDAR AVCI D BLOK REVİR TEDAVİ ibaresi yazılı DVD ve üzerinde SERDAR AVCI/AMBULANS İLK MUAYENE İBARESİ YAZILI DVD ve CD'lerin incelenmesinde;

İncelenen görüntülerde üzerinde gri renkli kapişonlu mont ile açık mavi renkli pantolon ve beyaz renkli spor ayakkabısı bulunan şahsın sağ ayağı bandajlı bir vaziyette topallayarak yürüdüğü ve koridor içerisinde bulunan masanın üzerine oturduğu, şahsın görevli memurlarla konuşmaya başladığı ve akabinde kameraya dönerek sağ ayağını göstererek konuşmaya başladığı ve devamında kamera kaydının sona erdiği anlaşılmıştır.

..."

20. Savcılık, soruşturma sonucunda Ceza İnfaz Kurumu görevlileri H.C., N.K., ve N.Ö. hakkında başvurucuya karşı işledikleri iddia edilen eziyet ve hakaret suçlarına ilişkin 6/7/2015 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın gerekçesi aşağıdaki gibidir:

"...soruşturma sonucunda; müşteki Serdar'ın olay tarihinde ayağı ile ilgili doktor muayenesinin yapıldığı, bu muayenenin kurum vizite takip fişinden anlaşıldığı, ayrıca olay tarihinde kurum güvenlik kamera kayıtlarının incelenmesinde, şüpheliye karşı herhangi bir fiziki müdahalenin olmadığının açıkça görüldüğü, ifadeleri alınan H. G., N.Ö., R.D., A.B., N.K., N.B., G.P.K. ifadeleri dikkate alındığında; müşteki Serdar Avci'nin soyut iddiasından başka şüpheliler hakkında kamu davasının açılmasını gerektirecek yeterlikte ve nitelikte delil elde edilemediğinden

Kovuşturma yapılmasına yer olmadığına..."

21. Başvurucu bu karara itiraz etmiştir. Malatya 2. Sulh Ceza Hâkimliği 13/11/2015 tarihinde verdiği kararla başvurucunun itirazını reddetmiştir. Ret kararının gerekçesi aşağıdaki gibidir:

"... Dosyanın incelenmesinde; Takipsizlik kararı verildikten sonra ortaya çıkan yeni bir delil bulunmamaktadır. Toplanan bilgi ve belgelerden müştekilerin soyut iddiaları dışında şüpheliler hakkında atılı suç yönünden kamu davasının açılmasını gerektirecek derecede yeterli şüphe oluşturacak delil edilemediği, dolayısıyla Ceza Hukuku anlamında soruşturulacak herhangi bir hususun olmadığı, böylelikle şüphelilerin üzerine atılı suç yönünden yasal unsurların oluşmamış olduğu, şüpheliler hakkındasuç veya suç unsurunun bulunmadığı, bu nedenle Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararın usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılarak, CMK nun 173. Maddesi uyarınca yapılan inceleme sonunda itirazın reddine karar vermek gerekmiştir."

22. Savcılık, başvurucu hakkında yürüttüğü soruşturma sonucunda başvurucunun 29/11/2014 tarihindeki eylemleri nedeniyle hakaret ve yangınla genel güvenliği kasten tehlikeye sokma suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açmıştır. Malatya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 1/6/2016 tarihli kararıyla başvurucunun bu suçlardan mahkûmiyetine karar verilmiştir. Başvurucu ayrıca aynı eylemleri nedeniyle Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma ve hücreye koyma disiplin cezaları ile tecziye edilmiştir.

23. Başvurucu 30/11/2015 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) (Ek fıkra: 31/3/2005 - 5328 S.K./4.mad) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

...

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

...

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

25. 5237 sayılı Kanun'un "Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" kenar başlıklı 256. maddesi şöyledir:

"Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır."

26. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar."

27. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Kurumların iç güvenliği" kenar başlıklı 33. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Kurumların iç güvenliği, Adalet Bakanlığına bağlı infaz ve koruma görevlileri tarafından sağlanır..."

28. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü) 22. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"(8) İnfaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memuru, kurumun güvenliğini bozan firara teşebbüs, isyan, rehin alma, saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif fiziki direnme gibi olaylar ile 5237 sayılı Kanunun 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izni ile zor kullanabilir. Acil hâllerde tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla izin alınmaksızın da zor kullanılabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir. Zor kullanan personel gerekenden fazla kuvvet kullanamaz."

B. Uluslararası Hukuk

29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."

30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamış; terörle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşme'yle yasaklandığını belirtmiştir. AİHM, kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediği içtihatlarını da hatırlatmıştır (birçok karar arasından bkz. Selmouni/Fransa, B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119).

31. Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunu söyleyebilmek için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması beklenir (birçok karar arasından bkz. Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007 §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).

32. AİHM, sağlıklı olarak gözaltına alınan bir kişinin serbest bırakıldığı sırada yaralanmış olması hâlinde bu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda geçerli bir açıklama getirmenin devletin yükümlülüğünde olduğunu belirtmiştir (Selmouni/Fransa,§ 87). AİHM aynı prensibin özgürlerinden yoksun olan ve ceza infaz kurumu yönetiminin kontrol ve sorumluluğunda bulunan, ceza infaz kurumunda tutulan kişiler için de uygulanacağını belirtmektedir. AİHM'e göre ceza infaz kurumundaki bir kişi üzerinde fiziksel güce başvurulması -bu kişinin kendi eylemi kesinlikle gerekli kılmadığı sürece- insan onuruna zarar verir ve prensip olarak Sözleşme'nin 3. maddesini ihlal eder (Satık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 31866/96, 10/10/2000, § 54).

33. AİHM'in işkence ve kötü muamele yasağının ihlali iddialarının devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri bakımından incelenmesi ile ilgili genel ilkeleri için Bouyid/Belçika ([BD], B. No: 23380/09, 28/9/2015, §§ 81-90, 114-123) başvurusuna ilişkin karara bakılabilir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 9/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

35. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda görevliler tarafından darbedildiği iddialarına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında gösterdiği tanıklar dinlenmeden karar verildiğini, ayrıca 3/12/2014 tarihli doktor raporlarıyla işkenceye maruz kaldığı sabit olmasına karşılık kendisini darbeden Ceza İnfaz Kurumu görevlileri hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve Malatya Sulh Ceza Mahkemesinin 13/11/2015 tarihinde verdiği itirazın reddi kararıyla soruşturmanın sorumlular hakkında kamu davası açılmadan sonuçlandırdığını belirterek kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Bakanlık görüşünde, başvurucunun doktor raporlarında kurum personeli tarafından darp edildiğini gösteren bir bulgu olmadığını, incelenen kamera kayıtlarında başvurucunun dövüldüğüne dair bir kaydın bulunmadığını, bu nedenlerle kötü muamele gördüğüne yönelik belli delillerle desteklenen savunulabilir bir iddiasının olmadığını ifade etmiştir.

37. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

38. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

39. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

42. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bireylere işkence veya eziyet yapılması ya da bireylerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulmaları yasaklanmıştır. Bu yasak mutlak bir nitelik taşımaktadır ve öncelikle kamusal yetkiyle güç kullanan görevlilerin kişilerin beden ve ruh bütünlüğüne hiçbir şekilde zarar vermemelerini gerektirir (aynı yöndeki çok sayıda karar arasından bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).

43. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin incelenmesinde yasağın maddi ve usul boyutlarının ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir. Yasağın maddi boyutu iki ayrı yükümlülük içermektedir. Bunlardan ilki, bireyleri işkence ya da insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutmamaktır (negatif yükümlülük). İkincisi ise bireylerin bu tür muameleye maruz kalmasını engelleyecek etkili, önleyici mekanizmaların kurulmasıdır. Yasağın usul boyutu ise işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine yönelik tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran iddialarla ilgili etkili bir ceza soruşturması yapılması yükümlülüğü getirmektedir (aynı yöndeki çok sayıda karar arasından bkz. Cihan Koçak, B. No: 2014/12302, 21/9/2017, §§ 45, 46).

a. Anayasa'nın 17. Maddesinin Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Genel İlkeler

44. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinin ihlali anlamında bir kötü muamele olup olmadığını değerlendirirken kendisine sunulan bütün delilleri inceler. Bu deliller başvurucu tarafından ortaya konulmuş, Bakanlık tarafından bildirilmiş veya diğer kaynaklardan elde edilmiş olabilir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü şüpheden uzak, makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kanıtlar yeterince güçlü, açık ve uyumlu çıkarımlardan ya da aksi ispat edilmemiş karinelerden elde edilebilir. Kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).

45. Bir muamelenin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme yapılırken muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).

46. Anayasa'nın 17. maddesinin firara teşebbüs, isyan, rehin alma, saldırı, meşru savunma ve zorunluluk hâli gibi durumlarda ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlüler üzerinde kısıtlayıcı önlemlere başvurulmasını ve güç kullanılmasını yasakladığı söylenemez. Ancak bu kısıtlayıcı önlemlere veya güç kullanımına durumun gerektirdiği ölçünün dışında ve kaçınılmaz olarak zor kullanmayı gerektirmeyen bir durumda başvurulması hâlinde işkence ve kötü muamele yasağı ihlal edilmiş olacaktır. Anayasa Mahkemesi böyle bir durumda kötü muamele iddialarını değerlendirirken başvurulan önlemlerin hukuka uygunluğu, gerekliliği ve orantılı olup olmadıkları yönünden inceleme yapacaktır (Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 52; Cihan Koçak, §§ 59, 60).

47. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında geçen kavramlar arasında nitelik değil yoğunluk farkının bulunduğu görülmektedir. Anayasal düzenleme kapsamında kişinin maddi ve manevi varlığına en fazla zarar veren muamele işkencedir. Muamelenin ağırlığının yanı sıra İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 1. maddesinde işkencenin özellikle bilgi almak, cezalandırmak veya yıldırmak amacıyla ya da ayrımcı bir nedenle yapıldığı belirtilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 84, 85).

48. İşkence seviyesine varmayan fakat yine de önceden tasarlanmış, belirli bir süre devam eden, yaralanmaya, yoğun maddi veya manevi ızdıraba sebep olan insanlık dışı muameleler eziyet olarak tanımlanabilir. Bu hâllerde duyulan acı, meşru bir muamele ya da cezada kaçınılmaz olarak bulunan acının ötesine geçmelidir. İşkenceden farklı olarak eziyette, ızdırap vermenin belli bir amaç doğrultusunda yapılması şartı aranmaz (Cezmi Demir ve diğerleri, § 88).

49. Kişileri küçük düşürebilecek ve utandırabilecek şekilde kişide korku, elem ve aşağılanma duygusu uyandıran veya mağduru kendi iradesine ve vicdanına aykırı bir şekilde hareket etmeye sürükleyen muameleler ise insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele veya ceza olarak tanımlanabilir. Uygulanan bu muamele eziyetten farklı olarak kişide bedensel ya da ruhsal bir acı oluşturmasa da küçük düşürücü veya alçaltıcı bir etki yaratmaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 89).

ii. İlkelerin Olaya uygulanması

50. Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu olayda başvurucunun iki ayrı tarihte gerçekleşen olaylarla ilgili Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin kötü muamelesine maruz kaldığını iddia ettiğini kaydetmektedir. Başvurucu; Savcılıkta verdiği ifadesinde 29/11/2014 tarihinde odasında çıkarttığı yangına müdahale eden görevlilerin kendisine sövdüğünü ve kendisini darbettiklerini, görevlilerin bu eylemlerini odadan çıkarılıp götürüldüğü hücrede de devam ettirdiklerini, ısıtması bulunmayan bu hücrede kendisine yemek verilmediğini iddia etmektedir. Ayrıca aynı ifadede 3/12/2014 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu hekimine muayene olarak yaralanması ile ilgili rapor almasının ardından şikâyette bulunmaktan vazgeçmesi için bir kez daha darbedildiğini beyan etmektedir.

51. 29/11/2014 tarihinde gerçekleşen olayların hemen ardından başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu nöbetçi sağlık memuru ile görüştürüldüğü, sağlık memuruna herhangi bir sağlık problemi bulunmadığını ve hastaneye gitmek istemediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Bunun üzerine hafta sonu olması nedeniyle Kurumda hekim bulunmadığından 112 Acil Servisi aranarak doktor çağrılmış ve başvurucunun muayenesi yaptırılmıştır. Aynı tarihli doktor raporuna göre başvurucunun ranza düşmesi sonucu oluştuğunu iddia ettiği sağ ayak bileğindeki şişlik ve hassasiyetten başka bir sağlık sorunu bulunmamaktadır. Başvurucu ayrıca aynı gün doktor muayenesinin ardından avukatı ile de görüşmüştür.

52. Ceza İnfaz Kurumunda 29/11/2014 günü, olayların geçtiği bölümlerin tamamını gösteren güvenlik kamerası görüntüsü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık tespit edilen kısmi görüntülerde başvurucunun darbedildiğine dair bir veri bulunmamaktadır. Başvurucunun olayların ardından konulduğu odada ısıtma olmadığı ve burada kaldığı sürede yemek verilmediğine dair kendi beyanları dışında bir delil yoktur.

53. Anayasa Mahkemesi netice olarak başvurucunun neden olduğu yangına müdahale edilmesi ile başlayan 29/11/2014 tarihindeki olaylarda başvurucunun darbedildiği, hakarete uğradığı ve devamında ısıtması olmayan odaya konularak aç bırakıldığı yönündeki iddialarla ilgili Anayasa'nın 17. maddesinin maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin değerlendirme yapmak için yeterli kanıt bulunmadığı kanaatine varmıştır.

54. Başvurucunun 29/11/2014 tarihinde ayağında oluşan yaralanma nedeniyle 3/12/2014 günü Malatya Devlet Hastanesi Ortopedi Polikliniğinde muayene ve tedavisinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, Malatya Devlet Hastanesinden Ceza İnfaz Kurumuna dönmesinin hemen ardından darbedildiğini beyan ederek bu kez Ceza İnfaz Kurumu hekimine muayene olmuştur. Ceza İnfaz Kurumu hekiminin düzenlediği rapora göre 3/12/2014 günü saat 10.15'te yapılan bu muayenede başvurucunun sağ ayak ve ayak bileğindeki rahatsızlığından başka bir sağlık problemi bulunmamaktadır (bkz. § 11).

55. Başvurucu, iddiasına göre, saat 10.15'te yapılan bu muayenesinin ardından odasına götürülürken şikâyette bulunmaktan vazgeçmesi için adli rapor almasına kızan görevliler tarafından darbedilmiştir. Başvurucu bunun üzerine bir kez daha Ceza İnfaz Kurumu hekimine muayene olmak istemiş ve Ceza İnfaz Kurumu 2. Müdürü M.Y. tarafından revire gönderilmiştir. 3/12/2014 günü saat 10.47'de Ceza İnfaz Kurumu hekimine tekrar muayene olan başvurucunun yukarıda belirtilen sağ ayağındaki rahatsızlığına ek olarak sırt bölgesinde çok sayıda yüzeysel kızarıklık ve sağ kol üst kısmında yüzeysel kızarıklık bulunduğu, bu yaralanmaların basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu tespit edilmiştir (bkz. § 12).

56. Tutuklu ve hükümlüler ceza infaz kurumu yönetiminin sorumluluk ve kontrolüne tabidirler. Özgürlüklerinden yoksun bulunan bu kişilerin kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia etmeleri durumunda vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü devlete aittir. Özellikle iddiaların doktor raporlarıyla desteklendiği hâllerde kötü muamele yasağının ihlali bakımından açık sorunlar ortaya çıkabilir (aynı yönde değerlendirme için bkz. Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95 ve S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89-91).

57. Belirtilen ilkeye göre başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu 3/12/2014 tarihinde saat 10.15 ile 10.47 arasındaki 32 dakikalık sürede oluştuğu doktor raporuyla belirlenen yaralanmaların ne surette meydana geldiğini açıklama yükümlülüğü Ceza İnfaz Kurumu yönetimindedir. Buna karşılık başvurucu hakkında yürütülen disiplin ve ceza soruşturmaları kapsamında bu yaralanmalara ilişkin herhangi bir açıklama, değerlendirme, belge veya beyan bulunmamaktadır.

58. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi başvurucunun sırtı ve sağ kolundaki bu yaralanmaların Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin başvurucu üzerinde fiziksel güç kullanmaları sonucu oluştukları yönünde her türlü şüpheden uzak, makul kanıtlar bulunduğu ve olayda kötü muamele yasağının ihlali için aranan asgari eşiğin aşıldığı kanaatine varmıştır. Öte yandan bu fiziksel güç kullanımının hukuka uygun olarak, kaçınılmaz bir gereklilik altında ve orantılı olarak uygulandığı da söylenemez.

59. Başvurucuya uygulanan şiddetin düzeyi, süresi, şekli ve eylem nedeniyle başvurucuda meydana gelen yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması hususları birlikte dikkate alındığında eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak tanımlanması mümkündür (benzer yaklaşım için bkz. İbrahim Süleymanoğlu, B. No: 2015/6557, 17/7/2019, § 70).

60. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

b. Anayasa'nın 17. Maddesinin Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Genel İlkeler

61. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülüğünün bir de usul boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

62. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesi -"Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).

63. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür ve hiçbir şekilde Anayasa'nın 17. maddesinin kamu makamlarına tüm yargılamaları mahkûmiyetle veya belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 56).

64. Ceza soruşturmasının etkili olması için makul derecede özenli ve hızlı yürütülmesi gerekmektedir. Soruşturma makamları resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmelidir. Bu deliller olayın özelliğine göre kriminal incelemeler, olay yeri keşfi, görgü tanıklarının, mağdur ve olası şüphelilerin beyanları olabilir. Kötü muameleye maruz kaldığını iddia eden kişilerin tıbbi muayeneleri geciktirilmeden yaptırılmalı, iddia edilen kötü muamelenin varlığı ve boyutları konusunda rapor temin edilmelidir (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 114, 116; Cihan Koçak, §§ 74, 79).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

65. Anayasa Mahkemesi, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu bakımından ihlal edildiğine dair yukarıda ulaştığı sonuca göre başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu görevlileri tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunduğu kanaatine varmıştır. Bu durumda sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli ve etkili resmî bir soruşturma yapılması gerekmektedir.

66. Başvurucunun ceza soruşturması sırasında olaylarla ilgili bilgi sahibi olduklarını iddia ettiği Ceza İnfaz Kurumunda kalan bazı tutuklu ve hükümlülerin tanık olarak dinlenmelerini talep ettiği ancak soruşturma kapsamında bu kişilerin ifadelerine başvurulmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca soruşturmayı yürüten Savcılık yalnızca olaylara karıştığı iddia edilen Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinden N.Ö. ve H.C.nin şüpheli sıfatıyla beyanlarını almıştır. Diğer görevlilerin beyanları ise adli soruşturma görevi bulunmayan Ceza İnfaz Kurumu 2. Müdürü tarafından Ceza İnfaz Kurumunda alınarak soruşturma dosyasına gönderilmiştir.

67. Ceza soruşturması kapsamında başvurucunun doktora sevk edilerek adli muayenesi yaptırılmamış, Ceza İnfaz Kurumu hekimi ve Malatya Devlet Hastanesi tarafından daha önce düzenlenen raporların dosyaya alınmasıyla yetinilmiştir. Bu nedenlerle 29/11/2014 tarihinde gerçekleştiği iddia edilen kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek özenli bir soruşturma yürütüldüğü söylenemez.

68. Öte yandan soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).

69. Anayasa Mahkemesi, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu bakımından ihlal edildiğine yönelik şikâyeti incelenirken 3/12/2014 tarihinde başvurucunun sırtı ve sağ kolunda tespit edilen yaralanmaların Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin başvurucu üzerinde fiziksel güç kullanmaları sonucu oluştukları yönünde her türlü şüpheden uzak, makul kanıtlar bulunduğu sonucuna varıldığına dikkat çekmektedir (bkz. §§ 53-59). Bu tespit ışığında soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile bu karara yapılan itirazın reddi kararlarının soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu söylenemez. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki pozitif yükümlülükleri açısından ilgililer hakkında kamu davası açılarak maddi gerçeğe uygun yargısal bir sonuca ulaşılmasının sağlanması gerekmektedir (benzer yaklaşım için bkz. İbrahim Süleymanoğlu, §§ 83, 84).

70. Dolayısıyla Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu bakımından ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

71. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir ...

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

72. Başvurucu, ileri sürdüğü hak ihlallerinin tespiti ile yeniden soruşturma yapılmasına karar verilmesinin yanında 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

73. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

74. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59).

75. Somut başvuruda ihlalin bazı eksik delillerin toplanmaması ve gerekli olan kamu davası açılmamasından kaynaklandığı tespit edilmiş ve Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

76. Bu durumda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu bakımından ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden soruşturma ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılması ve ihlal kararı verilmesinin nedenlerini gideren Anayasa Mahkemesinin belirttiği ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No. 2014/22879) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

77. Başvuruda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu bakımından da ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

78. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmiş olması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarıyla İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Serdar Avci [1.B.], B. No: 2015/19474, 9/1/2020, § …)
   
Başvuru Adı SERDAR AVCİ
Başvuru No 2015/19474
Başvuru Tarihi 30/11/2015
Karar Tarihi 9/1/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda darbedilme ve olaya ilişkin etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı İnfaz kurumunda güç kullanımı İhlal Manevi tazminat, Yeniden soruşturma

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
256
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 160
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 33
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 22
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi