logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Anzılha Zorlu [1.B.], B. No: 2015/20152, 28/6/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ANZILHA ZORLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/20152)

 

Karar Tarihi: 28/6/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Halil İbrahim DURSUN

Başvurucu

:

Anzılha ZORLU

Vekili

:

Av. Funda ÖZTÜRK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, zorunlu askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması sonucu meydana gelen ölüm olayı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/12/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru dilekçesi ile başvuruya konu dava ve soruşturma dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Harita Genel Komutanlığı (Ankara) emrinde asker iken 29/9/2012 tarihinde ateşli silahla yaralanan ve uzun süre tedavi görmesine rağmen kurtarılamayarak 1/7/2013 tarihinde yaşamını yitiren 1992 doğumlu Ş.Z.nin annesidir.

A. Ş.Z.nin Askerlik Süreci ve Ölümü

9. Başvurucunun oğlu Ş.Z. askerlik hizmetine başlamadan önce bağlı olduğu aile sağlığı merkezince sağlık muayenesinden geçirilmiştir. Bu muayene neticesinde askerliğe elverişli olduğu değerlendirilen Ş.Z. 23/5/2012 tarihinde askere sevk edilmiş ve 25/5/2012 tarihinde 5. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığına (Sivas) teslim olmuştur.

10. Sevk belgesinde ayrıca başvurucunun oğlunun tahsilinin "ilköğretim" olduğu belirtilmiştir.

11. Ş.Z., eğitim birliğine teslim olması üzerine 30/5/2012 tarihinde Bölük Komutanı İ.Ö. ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. Ş.Z. bu görüşmede üst ranzada yatma sorununun bulunduğunu ve iki yıl önce madde kullandığını ifade etmiştir. Ş.Z., 5. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığında 31/5/2012 tarihinde yapılan Psikososyal Risk Faktörü Tarama Anketi'nde "Daha önce ruhsal (psikolojik) bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son birkaç yıl içerisinde ruhsal (psikolojik) bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son zamanlarda kendinizi öldürmeyi düşündünüz mü?" gibi sorulara "Hayır" cevabını vermiştir. Ş.Z., 31/5/2012 tarihli Personel Bilgi Formunda ise "Ailesinde ve yakın akrabalarında intihar ya da intihara teşebbüs eden var mı?" sorusuna "Evet" cevabını vermiştir. Bunu üzerine Ş.Z. ile aynı gün bir görüşme gerçekleştiren Pisikolojik Danışman F.E., Ş.Z.de herhangi bir psikolojik problem gözlenmediğini belirtmiş ve Personel Bilgi Formu'nu bu şekilde doldurmuştur.

12. Sivas'taki askerlik eğitimini tamamlayan Ş.Z., Harita Genel Komutanlığındaki birliğine teslim olmuştur. Birliğe katılış işlemleri sırasında 6/7/2012 tarihinde yapılan Kayıt-Kabul Muayenesi İlk Değerlendirme Anketi'nde Ş.Z. "Daha önce psikiyatrik/ruhsal/psikolojik bir rahatsızlık geçirdiniz mi? sorusuna "Hayır", "Yakın aile bireylerinde (anne, baba, kardeşler, eş, çocuk) önemli bir sağlık sorunu var mı?" sorusuna ise "Evet" cevabını vermiştir. Bunun üzerine Harita Genel Komutanlığı Rehberlik ve Danışma Merkezinde (RDM) görevli Psikolog D.Ş., 9/7/2012 tarihinde Ş.Z. ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. Görüşme neticesinde hazırlanan Danışma Özet Formu'nda Ş.Z.nin herhangi bir sıkıntısı olmadığını ifade ettiği belirtilmiştir.

13. Askerlik dosyasına göre Ş.Z., gerek eğitim birliğinde gerekse Harita Genel Komutanlığındaki birliğinde atış eğitimi almıştır. Ş.Z. ayrıca "Tüfeğime emredilmedikçe şarjör takmayacağım.", "Emir verilmeden tam dolduruş yapmayacağım.", "Tam dolduruşta iken tüfeğimi devamlı emniyette bulunduracağım." şeklinde açıklamalar içeren Tek Er İçin Emniyet ve Kaza Önleme Talimatı'nı imzalayarak tebellüğ etmiştir.

14. Ş.Z., 9/8/2012 tarihinde bir baygınlık geçirmiş; bu olaydan sonra birlik revirinde muayene olmuş ve nöroloji polikliniğine sevk edilmiştir. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı Mevki Asker Hastanesi Nöroloji Polikliniğinde muayene edilen ve elektroensefalografisi (EEG, beyindeki sinir hücreleri tarafından hem uyanıklık hem de uyku hâlindeyken üretilen elektriksel faaliyetin kâğıt üzerine beyin dalgaları hâlinde yazdırılması işlemi) çekilen Ş.Z.nin bulguları normal olarak değerlendirilmiş ve bayılmasına şahit olan biri ile hastaneye tekrar sevki istenmiştir. Başvuru formu ve eklerinde Ş.Z.nin bu rahatsızlıkla ilgili olarak tekrar muayene olduğuna ilişkin bir bilgi ve belge tespit edilememiştir.

15. Danışmanlık Kartı'na göre Ş.Z. 21/8/2012 tarihinde P.Kd.Başç. K.G. ile bir görüşme gerçekleştirmiş ve bu görüşmede kendisinin herhangi bir sıkıntısının olmadığını ve görev yerinden gayet memnun olduğunu ifade etmiştir.

16. Ş.Z. 29/9/2012 tarihinde 06.30 ile 09.30 saatleri arasında nöbetçi olduğu Harita Genel Komutanlığı giriş nizamiyesi (1) numaralı nöbetçi kulübesine gitmiştir. Saat 08.20 sıralarında Ş.Z.nin nöbetçi olduğu yerden bir ses duyulmuş, bu sesin geldiği yere gidilmesi üzerine Ş.Z.nin nöbet kulübesinin içinde baş bölgesinden vurulmuş bir vaziyette olduğu görülmüştür. Bunun üzerine Ş.Z., olay yerine gelen ambulansla Gülhane Askerî Tıp Akademisine (GATA) götürülmüştür. Ş.Z. burada uzun süre tedavi görmüş ancak kurtarılamayarak 1/7/2013 tarihinde yaşamını yitirmiştir.

B. Ceza Soruşturması Süreci

17. Olay hakkında bilgilendirilen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) nöbetçi savcısı olayın, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerden olduğunu değerlendirerek resen soruşturmaya başlanmasına karar vermiştir.

18. Askerî savcı, saat 10.40 sıralarında olay yerine varmıştır. Askerî savcının talimatları doğrultusunda olay yerinde bulunan 68 G 5043 seri numaralı piyade tüfeği, 1 adet 7.62 mm çapında mermi kovanı, 1 adet kısmen deforme olmuş mermi çekirdeği ile tepe noktasında delik bulunan bir adet çelik miğfer muhafaza altına alınmıştır. Askerî savcının talimatları doğrultusunda ayrıca, olay yerinden GATA'ya götürülen Ş.Z.nin el ve yüz svapları ile parmak izleri alınmıştır.

19.Askerî savcı, Ş.Z.yi vurulmuş vaziyette ilk gören Er Ö.D.nin ifadesini almıştır. Er Ö.D. ifadesinde özetle nöbet yeri olan 1 No.lu nizamiyeyesaat 07.00'de gittiğini, Ş.Z.nin bu sırada dışarıda normal bir vaziyette nöbet tuttuğunu gördüğünü, Ş.Z. ile herhangi bir şey konuşmaksızın doğrudan nöbet yerine gittiğini ifade etmiştir. Er Ö.D., Ş.Z.nin bir ara 1 No.lu nöbet kulübesinin içine geçtiğini ve yaklaşık 1,5 saate yakın nöbet kulübesinden çıkmaması üzerine onu merak edip yanına gittiğini, kapıyı açtığında Ş.Z.nin yere çömelmiş vaziyette durduğunu gördüğünü, bu sırada silahının da elinde olduğunu ancak çelik başlığın başında olmadığını, Ş.Z.nin bu esnada çok sıkıntılı ve bunalımlı bir hâli olduğunu belirtmiştir. Er Ö.D. devamında Ş.Z.nin kendisini görünce ayağa kalktığını ve silahını gerisine doğru saklamaya çalıştığını, kendisinin herhangi bir şeyden şüphelenmediğini, Ş.Z.ye "Ne oldu, niye sıkıntılı bir halin var?" diye sorduğunu, Ş.Z.nin ise "Yok bir şey." dediğini, bu cevaba şaşırdığını çünkü Ş.Z.nin daha candan cevaplar vermesine alışkın olduğunu, akabinde ise buradan ayrılarak kendi nöbet bölgesine geçtiğini ifade etmiştir. Er Ö.D., nöbet yerine geçmesinden yaklaşık on dakika sonra nöbet kulübesinden tok bir ses geldiğini, kendisinin bu sese anlam veremediğini, içeride silahın ya da çelik başlığın düşmüş olabileceğini değerlendirip 1 No.lu nöbet kulübesine gittiğini, kapıyı açtığında Ş.Z.yi kapının olduğu taraftaki sol duvara yaslanmış, dizlerinin üzerinde yarı oturur pozisyonda gördüğünü, Ş.Z.nin silahının dipçiğinin yerde, namlusunun yukarı bakar vaziyette olduğunu, alnının ortasında yara izi olan Ş.Z.nin zor nefes alıp verdiğini belirtmiş; bu manzarayı görünce korkup hemen bağırmaya başladığını, nöbet kulübesinin içine girmediğini, akabinde olay yerine diğer kişilerin geldiğini ve Ş.Z.nin olay yerine gelen ambulansa bindirilerek hastaneye götürüldüğünü ifade etmiştir.

20. Askerî savcı, Ş.Z.nin ağabeyi M.Z.nin ifadesini almıştır. M.Z. ifadesinde özetle toplam sekiz kardeş olduklarını, babalarının on üç yıl önce kanserden yaşamını yitirdiğini, annelerinin ise yaşlı biri olduğunu, maddi durumlarının iyi olmadığını, kardeşinin sivildeyken mevsimlik işçi olarak çalışıp ailesinin bütçesine katkı sağlamaya çalıştığını ifade etmiştir. M.Z., kardeşini sorunsuz bir şekilde askere gönderdiklerini, kardeşinin askerlik yaptığı süre içinde en çok kendisiyle telefon görüşmesi yaptığını, kardeşinin olaydan bir gece önce saat 20.00 sıralarında cep telefonuyla kendisini aradığını, kardeşinin sesinin biraz neşesiz gelmesi üzerine herhangi bir sıkıntısının olup olmadığını sorduğunu, onun da "Arkadaşlarımı rahatsız etmemek için sessiz konuşuyorum." dediğini, bu konuşmanın sıradan şeyler üzerine olduğunu, kardeşinin bayramda izne geleceğini, on günlük izni olduğunu söylediğini, kardeşine bir problemi olup olmadığını sorduğunda "Yok." dediğini, telefonu bu şekilde kapattıklarını, ertesi gün ise olayı öğrendiğini belirtmiştir. M.Z., kardeşinin kendisine askerlikle, komutanlarıyla ya da birlikte görev yaptığı arkadaşlarıyla ilgili bir sıkıntısı olmadığını söylediğini, bu olayın nasıl gerçekleştiğini hâlâ aklının almadığını zira kardeşinin neşeli, güler yüzlü, şakacı biri olduğunu ifade etmiştir. M.Z. ayrıca kardeşinin sağlık durumunun çok iyi olduğunu, herhangi bir hastalığının olmadığını, psikolojik herhangi bir sorununun da bulunmadığını, bu konuda hiç tedavi görmediğini belirtmiştir.

21.Olay hakkında yürütülen idari tahkikat kapsamında başvurucunun oğlu Ş.Z. ile birlikte olayın yaşandığı sabahın gecesinde 22.00-00.00 saatleri arasında nöbet tutan Er A.S.nin ifadesi alınmıştır. Er A.S. ifadesinde özetle Ş.Z.yi yaklaşık üç aydır tanıdığını, Ş.Z. ile çok fazla samimiyetinin olmadığını, Ş.Z. ile en son olayın olduğu sabahın gecesinde 22.00-00.00 saatleri arasında 15 No.lu kulede birlikte nöbet tuttuklarını, bu nöbetin Ş.Z. ile ikinci defa tuttuğu nöbet olduğunu ifade etmiştir. Er A.S. devamında nöbetin ilk yarım saatinde Ş.Z. ile herhangi bir konuşmasının olmadığını, Ş.Z.nin bir süre sonra çok yorulduğunu ve oturmak istediğini söylediğini, kendisinin de bu hareketin yanlış olduğunu, yakalanması hâlinde tutanak tutulabileceğini söylediğini ancak Ş.Z.nin her şeyi göze alarak oturacağını ifade ettiğini, Ş.Z.nin yaklaşık beş dakika bu şekilde oturduğunu belirtmiştir. Er A.S., Ş.Z.ye bir sıkıntısının olup olmadığını sorduğunu, Ş.Z.nin ise sıkıntısının olmadığını, babasını özlediğini, babasının yanına gitmek istediğini söylediğini, bunun üzerine kendisinin de vakti geldiğinde herkesin ailesine kavuşacağını söyleyerek ona moral vermeye çalıştığını ifade etmiştir. Er A.S., Ş.Z.ye ayrıca çarşı izninin olup olmadığını sorduğunu, Ş.Z.nin ise izninin olduğunu ancak izinde dışarıya alıştığı için geri dönüşün zor olduğunu, hem parasının da kısıtlı olduğunu beyan ederek izne çıkmayacağını söylediğini belirtmiştir. Er A.S. ayrıca nöbet esnasında Ş.Z.nin askerlikten sıkıldığını, her şeyin üzerine üzerine geldiğini, yorulduğunu, uyuyup ve bir daha uyanmak istemediğini söylediğini, bunun üzerine kendisinin de Ş.Z.ye üç beş gün izne gitmesinin doğru olacağını söylediğini, Ş.Z.nin ise izin kullanmadan askerliğini bitirmek istediğini söylediğini ifade etmiştir. Er A.S. belli bir süre sonra Ş.Z.nin şarjör takılı olmayan silahı hafifçe kendisine doğrultarak "Seni de vurayım, kendimi de vurayım, ikimiz de alıp başımızı gidelim." diye şaka yaptığını, kendisinin de silah boş olsa dahi şakasının bile hoş olmadığını söylediğini belirtmiştir.

22. Askerî savcı, Ş.Z.nin asker arkadaşları ile rütbeli diğer bazı kişilerin de ifadelerini almıştır. Askerî savcı tarafından ifadesi alınan kişiler genel olarak Ş.Z.nin sessiz, sakin, disiplinli ve çalışkan bir asker olduğunu belirtmişlerdir. Tanık olarak ifadesi alınan kişiler ayrıca Ş.Z.nin komutanlarından ya da arkadaşlarından şiddet ve kötü muamele gördüğüne şahit olmadıklarını ifade etmişlerdir. Tanık olarak dinlenen kişiler genel olarak Ş.Z.nin maddi durumunun kötü olduğu yönünde beyanda bulunmuştur.

23. Askerî Savcılık 9/4/2013 tarihinde hastanede tedavi gören Ş.Z.nin de ifadesini almak istemiş ancak şuuru kapalı olan Ş.Z.nin ifade veremeyeceği ilgili tabip tarafından belirtilmiştir.

24. Askerî Savcılık, olay yerini gören kamera kayıtlarını incelemiş; olay günü nöbet kulübesine şüphe oluşturacak herhangi bir girişin ve çıkışın olmadığı tespitlerinde bulunmuştur.

25. Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan Ş.Z.ye ait 68 G 5043 seri numaralı tüfek ve şarjör ile namlu atım yatağından çıkartılan bir adet 7.62x39 çapındaki fişek, bir adet 7.62x39 mm çapındaki mermi kovanı ve bir adet 7.62 mm çapındaki deforme olmuş mermi çekirdeği gerekli tetkiklerin yapılması amacıyla Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı Balistik İnceleme Laboratuvarına gönderilmiştir. Balistik İnceleme Laboratuvarının 12/11/2012 tarihli uzmanlık raporunda; 68 G 5043 seri numaralı silahın ateş etmesine mâni mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, incelenmesi için gönderilen 7.62x39 mm çap ve tipindeki bir adet mermi kovanı ile mermi çekirdeğinin 68 G 5043 seri numaralı silahla atılmış olduğu, bir adet fişek üzerinde yapılan incelemede ise mukayeseye elverişli karakteristik bir iz bulunamadığı tespitleri yapılmıştır.

26. Olay yerinde bulunan piyade tüfeği ile şarjör üzerinde yapılan parmak izi incelemesi neticesinde mukayeseye elverişli iz olmadığı tespit edilmiştir.

27. Ş.Z.nin el ve yüz bölgesinden atış artığı transfer kitiyle alınan svaplar üzerinde Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı Kimyasal İnceleme Laboratuvarı görevlileri tarafından atış artığı analizi yapılmıştır. Kimyasal İnceleme Laboratuvarı görevlileri tarafından hazırlanan 15/11/2012 tarihli uzmanlık raporuna göre Ş.Z.nin sağ el dış, sol el dış ve sol el iç bölgelerinden alınan svaplarda atış artığı tespit edilmiştir. Olay yeri incelemesinde muhafaza altına giysiler üzerinde yapılan atış artığı analizi sonucunda ise Ş.Z.ye ait pantolon ve parka üzerinde atış artığı tespit edilmiştir.

28. Ş.Z.nin 1/7/2013 tarihinde yaşamını yitirmesi üzerine otopsi işlemi yapılmıştır. Otopsi raporunda, bir adet mermi çekirdeğinin başvurucunun oğlu Ş.Z.nin kafatasının frontal ön bölgesinden kafatasına girdiği ve verteksten kafatasını terk ettiği belirtilmiştir. Otopsi raporunda mermi çekirdeğinin seyrinin önden arkaya ve hafif aşağıdan yukarıya doğru olduğu ifade edilmiştir. Otopsi raporunda ayrıca, mevcut yaranın iyileşmesi nedeniyle atış mesafesinin berlirlenemediği belirtilmiş; son olarak kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafa, kubbe ve yüz kemik kırıkları ile karakterli beyin doku harabiyeti, beyin kanaması ve bunlara bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu ifade edilmiştir.

29. Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm verileri değerlendirerek Ş.Z.nin ölümünde herhangi bir kişiye atfı kabil kusur ve ihmal bulunmadığı, ölümün intihar sonucu meydana geldiği kanaatine varmış; 11/10/2013 tarihli ve E.2013/83, K.2013/79 sayılı karar ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Askerî Savcılık; Ş.Z.nin bir gece önceki nöbetinde uyuyup bir daha uyanmak istemediğini diğer nöbetçi arkadaşına ifade ettiğini, bu nöbet esnasında "Seni de vurayım, kendimi de vurayım." şeklinde sözler söylediğini, olay günü tutulan nöbette ise Ş.Z.nin çok sıkıntılı, bunalımlı bir hâlinin olduğunun diğer nöbetçi P.Er Ö.D. tarafından da tespit edildiğini dikkate alarak Ş.Z.nin gün içinde belli bir sürece doğru giden bir intihar fikri hazırlığı içinde olduğu sonucuna ulaşmıştır.

30. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesinin (Askerî Mahkeme) 25/11/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

C. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde Açılan Tam Yargı Davası Süreci

31. Başvurucu, maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle Millî Savunma Bakanlığına (İdare) müracaat etmiş; İdare, dilekçeye süresi içinde cevap vermeyerek başvuruyu zımnen reddetmiştir.

32. Başvurucu, zımni ret üzerine 20/1/2014 tarihinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) İdare aleyhine tam yargı davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde özetle her ne kadar oğlunun intihar ettiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de bu durumun İdarenin kusurunu ortadan kaldırmadığını, meydana gelen ölüm olayında İdarenin kusurlu olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu; neşeli, çalışkan ve disiplinli bir asker olan oğlunun intihar etmesi için hiçbir neden bulunmadığını, bununla birlikte oğlunun intihar ettiği düşünülecek olsa dahi oğlunu bu psikolojiye iten nedenlerin askerlikten kaynaklandığını, verilen emir ve talimatların oğlunu askerlikten soğutacak derecede ağır olduğunu, oğlunun gördüğü baskı ve kötü muameleler sonucu canına kıymayı bile göze aldığını belirtmiştir. Başvurucu, Danışmanlık Kartı'nda oğlunun herhangi bir sorununun bulunmadığı belirtilmiş iken tanık beyanlarında oğlunun askerlikten bıktığının belirtilmiş olmasının bir çelişki olduğunu, bu durumun oğlunun psikolojik durumunun yeterince araştırılmadığını gösterdiğini ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca oğlunun şahsi dosyasında bulunan bilgilerin çelişkiler ihtiva ettiğini, Danışmanlık Kartı'nda oğlunun iki yıl önce madde kullanmış olduğu belirtilmesine rağmen bu hususla ilgili olarak hiçbir önlem alınmadığını, bayılması üzerine hasteneye sevk edilen oğlunun daha sonra takibinin yapılmadığını, P.Üsteğmen N.A.nın ifadesinde oğlunun okuma yazma bilmediği ifade edilmesine rağmen önemli talimatların oğluna yazılı olarak tebliğ edildiğini, oğlunun bazı formlarda "Ailesinde ve yakın akrabalarında intihar ya da intihara teşebbüs eden var mı?" sorusuna "Evet" cevabını vermiş iken bazısında "Hayır" cevabını verdiğini, bu kayıtların birbiri ile çelişkili olmasının oğlu hakkında yeterince araştırma yapılmadığını gösterdiğini ifade etmiştir. Başvurucu; oğluna yeterli eğitim verilmeden silahlı nöbet görevi verilmesinin de İdarenin kusurunu gösterdiğini, oğlunun yanlış ve eksik verilen atış eğitimi nedeniyle yaralanmış olmasının da kuvvetle muhtemel olduğunu belirtmiştir. Başvurucu son olarak gece 22.00-00.00 saatleri arasında nöbet tutan oğluna sabah 06.30-09.30 saatleri arasında da nöbet yazılmasının oğlunun psikolojik ve fiziksel durumunun dikkate alınmadığını gösterdiğini, son nöbette oğlunun bir buçuk saat hiç kontrol edilmemesinin idarenin kusuruna işaret ettiğini ifade etmiştir. Başvurucu bu iddialarla söz konusu olayda İdarenin hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürmüş ve 1.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

33.Davalı İdare ise başvurucunun oğlunun intihar ettiğinin soruşturma dosyasında bulunan bilgi ve belgelerden anlaşıldığını, Ş.Z. ile askerlik süresince ilgilenildiğini, bir sıkıntısının olup olmadığının araştırıldığını, bu kapsamda Ş.Z.nin psikologla da görüştürüldüğünü, Ş.Z.nin kötü muameleye maruz kalmasının da söz konusu olmadığını, başvurucunun iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

34.AYİM İkinci Dairesi 4/3/2015 tarihli karar ile başvurucunun dilekçelerini, ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasında bulunan bilgi ve belgeleri dikkate alarak oyçokluğuyla davanın reddine karar vermiştir. AYİM, olayla ilgili olarak yürütülen adli soruşturma neticesinde de tespit edildiği üzere Ş.Z.nin tamamen kendi iradesi ile hareket ettiği, meydana gelen ölüm olayında zararlı sonucu doğuran eylem ile hizmet arasında illiyet bağının bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. AYİM ayrıca başvurucu vekilinin de intihar olayına ilişkin olarak İdarenin kusurlu ya da kusursuz sorumluluğunu doğuracak herhangi bir somut delil ortaya koyamadığını ifade etmiştir.

35. Karara katılmayan iki üye ise 31/5/2012 tarihli Personel Bilgi Formu'nda "Ailesinde ve yakın akrabalarında intihar ya da intihara teşebbüs eden var mı?" sorusuna "Evet" cevabını veren ve soruşturma kapsamında ifadesi alınan bazı tanıkların beyanına göre "uyuyup bir daha uyanmak istediğini" beyan eden Ş.Z.nin intihara meyilli olduğu, bu durumun tespit edilerek Ş.Z.nin asker hastanesi psikiyatri polikliniğinde tedavi ettirilmesi ve daha yakından takibe alınması gerekirken bunun yapılmadığını belirterek davanın kısmen kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

36.Başvurucu genel olarak dava dilekçesinde belirttiği hususları yineleyerek karar düzeltme isteminde bulunmuş ve eksik inceleme sonucu kurulan hükmün kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

37. Başvurucunun karar düzeltme talebi, AYİM İkinci Dairesinin 18/11/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

38. Anılan kararın 2/12/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmesiyle 29/12/2015 tarihli mevcut başvuru yapılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

39. İlgili hukuk için bkz. Kumrişan Akkuş ve Sefer Akkuş, B. No: 2014/14672, 1/2/2017, §§ 45-56.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

40. Mahkemenin 28/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

41. Başvurucu; Harita Genel Komutanlığı bünyesinde askerlik görevini ifa eden oğlu Ş.Z.nin ateşli silah yaralanması sonucu yaşamını yitirdiğini, olay hakkında açtığı tam yargı davasının meydana gelen ölüm olayının intihar olduğu gerekçesiyle verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına dayanılarak reddedildiğini belirtmiştir.

42. Başvurucu, AYİM'in gerekçeli kararında taleplerine yer verilmemiş olmasının yargılamanın İdare yanlısı ve tek taraflı yürütüldüğünü ortaya koyduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın İdarenin kusurlu olmadığı ve tazmin yükümlülüğünün bulunmadığı sonucunu doğurmadığını, bu hususunun dikkate alınmamasının hak arama hürriyetinin ihlali anlamına geldiğini belirtmiştir. Başvurucu, dava dosyasına sunduğu delillerin gerekçeli kararda bilinçli ve taraflı olarak dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, atış mesafesinin tam olarak belirlenememiş olması nedeniyle olayın oluş şekline ilişkin olarak da bazı tereddütlerin oluştuğunu, oğlunun yanlış ve eksik verilen atış eğitimi veya üzerine zimmetli silahın bakım ve denetimlerinin yapılmaması nedenleriyle de yaralanmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu; kendisi tarafından sunulan delillerin silahların eşitliği prensibine göre değerlendirilmediğini, AYİM kararının eksik inceleme sonucu farazi yorumlara dayanılarak verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

43. Başvurucu, uyumlu bir kişiliğe sahip olan oğlunun intihar ettiğini kabul etmemekle birlikte intihar ettiği düşünülecek olsa dahi oğlunu bu psikolojiye iten nedenlerin de askerlikten kaynaklandığının dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, oğluna verilen emir ve talimatların onu askerlikten soğutacak derecede ağır olduğunu, verilen emir ve talimatlar nedeniyle oğlunun canına kıymayı bile göze aldığını ifade etmiştir. Başvurucu oğlunun Personel Bilgi Formu'nda "Ailesinde ve yakın akrabalarında intihar ya da intihara teşebbüs eden var mı?" sorusuna "Evet" cevabını verdiği dikkate alındığında psikiyatri polikliniğine sevk edilerek tedavi ettirilmesi ve daha yakından takibe alınması gerekirken bunların yapılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, Danışmanlık Kartı'nda oğlunun iki yıl önce madde kullanmış olduğu belirtilmesine rağmen bu hususla ilgili olarak hiçbir önlem alınmadığını iddia etmiş; bayılması üzerine hasteneye sevk edilen oğlunun daha sonra takibinin yapılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca oğlunun şahsi dosyasında bulunan bilgilerin çelişkiler ihtiva ettiğini, şahsi dosyasında oğlunun okuma yazma bilmediği ifade edilmesine rağmen önemli talimatların oğluna yazılı olarak tebliğ edildiğini ifade etmiştir. Başvurucu, oğluna yeterli atış eğitimi verilmeden silahlı nöbet tutturulmasının da İdarenin hizmet kusurunu gösterdiğini, son nöbette oğlunun yaklaşık bir buçuk saat denetlenmemesinin önemli bir eksiklik olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu son olarak gece 22.00-00.00 saatleri arasında nöbet tutan oğluna sabah 06.30-09.30 saatleri arasında da nöbet yazılmasının oğlunun psikolojik ve fiziksel durumunun dikkate alınmadığını gösterdiğini belirtmiş; bu iddialarla yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

44. Başvurucu, AYİM kararı nedeniyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, AYİM kararından sonra bireysel başvuru yapmış olup olay hakkında yürütülen ceza soruşturması ile ilgili olarak herhangi bir ihlal iddiası ileri sürmemiştir. Başvurucu, AYİM kararından sonra yaptığı bireysel başvuruda temel olarak oğlu Ş.Z.nin yaşamının yetkili makamlarca korunamadığını ve bu konuda etkili bir yargısal korumadan yararlanamadığını ileri sürmüştür. Bu sebeple başvurucunun tüm iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

46. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”

47.Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

49.Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı birbiriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).

50. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi, devlete elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük -kamusal olsun veya olmasın- yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

51. Bu kapsamda bazı özel koşullarda devletin kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Zorunlu askerlik hizmeti için de geçerli olan bu yükümlülüğün ortaya çıkması için askerî mercilerin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekir. Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif yükümlülük yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede, basit bir ihmali veya değerlendirme hatasını aşan bir kusurun askerî yetkililere atfedilebilip atfedilemeyeceğinin ortaya konması gerekmektedir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 74).

52. Askerlik yükümlülüğü kapsamında yürütülen bazı eylem ve etkinliklerin doğasına ve insan unsuruna bağlı olarak ortaya çıkan risk seviyesine uygun şekilde yaşamı koruyucu yasal ve idari düzenlemelerin bulunması gerekmektedir. Devlet askerlik görevini zorunlu kıldığı için özellikle silahların kullanımı konusunda büyük bir titizlik göstermeli, psikolojik sorunları olan askerlerin tedavi edilmesini ve onlara yönelik uygun tedbirlerin alınmasını sağlamalıdır. Oluşturulan yasal ve idari düzenlemelerde, askerlik yaşamının doğasında var olan tehlikelerle karşı karşıya bulunan askerlerin etkin bir şekilde korunmasını sağlayan uygulamaya ilişkin tedbirlerin ve emir-komuta zinciri içinde yer alan sorumlular tarafından işlenebilecek kusur ve hataların tespit edilmesini sağlayacak usullerin öngörülmesi gerekmektedir. Bu çerçevede askere alım sırasında kişilerin uygun denetimlerden geçirilmesi,askerlik öncesinde ve sırasında kişilere gerekli denetim ve müdahalelerin yapılması büyük önem taşımaktadır (Sadık Koçak ve diğerleri, §§ 75, 76).

53. Kişilerin yaşamının korunması için yeterli yasal ve idari bir çerçevenin oluşturulması yükümlülüğü, askerlik hizmetini ifa eden kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

54. Somut olayda yaşam hakkının korunması için oluşturulan yasal çerçevenin yetersiz olduğu şeklinde bir iddia ileri sürülmediği gibi Anayasa Mahkemesi tarafından bu konuda resen gözetilmesi ve incelenmesi gereken bir hususun da bulunmadığı anlaşılmıştır.

55. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, Ş.Z.nin 29/9/2012 tarihinde nöbet yerinde ateşli silah yaralanması sonucu başından vurulmuş vaziyette bulunması olayı ile ilgili olarak Askerî Savcılık tarafından resen bir soruşturmanın başlatıldığı ve delillerin muhafaza altına alındığı, olaydan yaklaşık bir yıl sonra Ş.Z.nin yaşamını yitirmesi üzerine gerçekleştirilen otopsi sonucunda kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana geldiğinin değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Soruşturma kapsamında ayrıca kimyasal ve balistik inceleme raporlarının alındığı, bu incelemeler sonucunda olay yerinde bulunan bir adet mermi kovanı ile çekirdeğinin Ş.Z.ye ait silah ile atılmış olduğu tespitinin yapıldığı, bu kapsamda ayrıca Ş.Z.ye ait el ve yüz svapları ile Ş.Z.nin pantolonu ve parkası üzerinde atış artığının tespit edildiği görülmektedir. Olayla ilgili olarak ayrıca birçok tanığın ifadesini alan Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm bu verileri değerlendirerek Ş.Z.nin ölümün intihar sonucu meydana geldiği, Ş.Z.nin gün içinde belli bir sürece doğru giden intihar fikri hazırlığında olduğu kanaatine varmış ve olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Tıpkı Askerî Savcılık gibi AYİM de Ş.Z.nin ölümünün intihar sonucu meydana geldiği kanaatine varmıştır. Ne Askerî Savcılık ne de AYİM, ölüm olayının Ş.Z.ye yeterli atış eğitiminin verilmemesi veya Ş.Z.nin silahının bakım ve denetiminin yapılmaması nedenleriyle kaza sonucu meydana geldiği yönündeki iddialara itibar etmiştir.

56. Derece mahkemelerinin olaylara ilişkin tespitleri Anayasa Mahkemesi açısından bağlayıcı olmamakla birlikte Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin tespitlerinden farklı bir tespitte bulunabilmesi için bu hususta ikna edici unsurların mevcut olması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda Ş.Z.nin ölümünün etkili bir araştırma ve inceleme neticesindeintihar olarak değerlendirildiği, başvuru formu ve eklerinde bu değerlendirmeyi sorgulamak için herhangi bir neden de bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla ölüm olayının yanlış ve eksik atış eğitiminin verilmesi ve/veya silahların bakımının yapılmaması nedenleriyle kaza sonucu meydana geldiği yönündeki iddialar ile emniyete ilişkin önemli talimatların Ş.Z.ye yazılı olarak tebliğ edildiği yönündeki iddianın ayrıca incelenmesinin somut olayda gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.

57. Bu durumda başvuru konusu olay açısından yukarıda yer verilen ilkeler çerçevesinde devletin Ş.Z.nin yaşamını kendi eylemine karşı koruma yükümlülüğünün olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu bağlamda öncelikli olarak askerî yetkililerin Ş.Z.nin intihar etme riskini bilip bilmediklerinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin ortaya konulması, böyle bir durum söz konusu ise yetkileri çerçevesinde kendilerinden makul olarak beklenebilecek tedbirleri alıp almadıklarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

58.Ş.Z.nin askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 86/11092 sayılı mülga Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 5. maddesinde; askerlik çağına giren yükümlülerin askere alınmadan önce sağlık muayenesinden geçirileceği, bu muayene sırasında yükümlünün bildiği herhangi bir hastalık veya arızasının bulunup bulunmadığına ve muayene sırasında herhangi bir sağlık yakınmasının olup olmadığına ilişkin yazılı beyanının alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmelik'in Ş.Z.nin askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 10. maddesinde ise sağlık konrtolleri neticesinde askerliğe elverişli olmadığı tespit edilen yükümlülerin askere alınmayacağı belirtilmiş; sağlık durumları geçici olarak bozuk olan son yoklamaya tabi yükümlüler hakkında ertesi yıla bırakma kararı, sevke tabi olanlar hakkında ise sevk tehiri kararı verileceği ifade edilmiştir.

59. Başvuru formu ve eklerinde Ş.Z.nin askere alınmadan önce herhangi bir psikolojik rahatsızlıktan muzdarip olduğuna dair bir kayıt mevcut değildir. Nitekim başvurucu da oğlunun askere alınmadan önce psikolojik bir rahatsızlığının bulunduğu ve bu sebeple askere alınmaması gerektiği yönünde bir iddia ileri sürmemiştir.

60. Bu durumda somut olayda incelenmesi gereken asıl sürecin askerlik dönemi olduğu anlaşılmaktadır. Ş.Z.nin askerlik yaptığı dönemde yürürlükte bulunan Yönetmelik'in 15. maddesinde, ilgili raporların alınması hâlinde askere alındıktan sonra da "Askerliğe Elverişli Değildir." kararının alınabileceği belirtilmiştir. Aynı Yönetmelik'in 19. maddesinde ise askerlik şubelerince birliklerine sevklerinden sonra geçici bir hastalığı tespit edilen er ve erbaşlara hava değişimi işleminin uygulanacağı ifade edilmiştir.

61. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde Ş.Z.nin 30/5/2012 tarihinde Bölük Komutanı İ.Ö. ile yaptığı görüşmede iki yıl önce madde kullandığını ifade ettiği görülmektedir. Başvuru formu ve eklerinden ayrıca Ş.Z.nin 31/5/2012 tarihinde yapılan anketlerde "Daha önce ruhsal (psikolojik) bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son birkaç yıl içerisinde ruhsal (psikolojik) bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son zamanlarda kendinizi öldürmeyi düşündünüz mü?" gibi sorulara "Hayır" cevabını verdiği, bununla birlikte "Ailesinde ve yakın akrabalarında intihar ya da intihara teşebbüs eden var mı?" sorusuna ise "Evet" cevabını verdiği anlaşılmaktadır. Başvurucu, birliğe katılış işlemleri sırasında madde kullanmış olduğunu belirten ve anketlerde çelişkili cevaplar veren oğluyla ilgilenilmediğini ileri sürmüş ise de Ş.Z.nin bu mülakat ve anketlerden hemen sonra Psikolojik Danışman F.E.ye yönlendirildiği, F.E.nin ise Ş.Z.de herhangi bir psikolojik problem gözlemlemediği anlaşılmaktadır. Bu durum dikkate alındığında Ş.Z.nin intihar edebileceği şüphesini ortaya koyan gerçek ve somut bir verinin gerek askere alım işlemleri sırasında gerekse askerliğin ilk dönemlerinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Ş.Z.nin askerlik sürecindeki genel tavrının da ayrıca incelenmesi gerekir.

62. Başvuru formu ve eklerinde başvurucunun oğlu Ş.Z.nin askerlik hizmetini ifa ettiği sırada sürekli ya da geçici bir hastalıktan -9/8/2012 tarihinde baygınlık geçirmesi haricinde-, özellikle de psikolojik bir rahatsızlıktan muzdarip olduğuna ve bu kapsamda bir tedavi gördüğüne ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır.

63. Başvuru formu ve eklerinde, Ş.Z.nin herhangi bir disiplin cezası aldığına yahut askerî yetkililerinin dikkatini çekebilecek herhangi bir davranış bozukluğu sergilediğine ilişkin bir kayıt da mevcut değildir. Ölüm olayından sonra ifadesi alınan tanıkların ise genel olarak Ş.Z.nin sessiz, sakin, disiplinli ve çalışkan bir asker olduğu yönünde beyanda bulundukları, Ş.Z.nin komutanlarından ya da arkadaşlarından şiddet veya kötü muamele gördüğüne şahit olmadıklarını ifade ettikleri görülmektedir.

64. Başvurucu her ne kadar oğluna verilen emir ve talimatların onu askerlikten soğutacak derecede ağır olduğunu, hatta verilen emir ve talimatlar nedeniyle oğlunun canına kıymayı bile göze aldığını ileri sürmüş ise de başvuru dosyasındaki hiçbir bilgi ve belge Ş.Z.nin askerlik hizmetinin gerektirdiği olağan yükümlülüklerin ötesinde bir yükümlülüğe maruz kaldığı iddiasını desteklememektedir.

65. Tüm bu hususlar dikkate alındığında askerî yetkililerin, askerlik öncesi hayatında kayda değer herhangi bir psikolojik sıkıntısı bulunmayan ve olaydan bir önceki geceye kadar yakın ve gerçek intihar riski olarak kabul edilebilecek anormal bir davranış sergilemeyen Ş.Z.nin intihar etme riskini bildikleri ya da bilmeleri gerektiği sonucuna ulaşılmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ş.Z.nin olaydan bir önceki gece 22.00-00.00 saatleri arasında tuttuğu nöbet ile olay sabahında tuttuğu nöbetteki bazı söz ve davranışlarının (bkz. §§ 19, 21) intihar emaresi olarak değerlendirilebilmesi mümkün olmakla birlikte bu söz ve davranışlara muhatap olan askerlerin Ş.Z.nin bu tavırlarını önemsemedikleri, Ş.Z.nin sözlerini şaka sandıkları ve bu durumu komutanlarına bildirmedikleri, Ş.Z.nin bu söz ve davranışlardan kısa bir süre sonra ise yaşamına son verdiği, dolayısıyla askerî makamların bu durumu belirlemek ve önlem almak konusunda fırsatlarının dahi olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla askerî makamları intihar olayını önleyememiş olmaları nedeniyle sorumlu tutmak, yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükler bakımından askerî makamlara aşırı bir yük yüklemek anlamına gelecektir.

66. Başvurucu yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası ile ilgili olarak ayrıca oğlunun son nöbetinde yaklaşık bir buçuk saat denetlenmemesinin önemli bir eksiklik olduğunu ileri sürmüş ise de olay anına kadar yakın ve gerçek bir intihar emaresi göstermeyen Ş.Z.nin ölüm olayında askerî makamların Ş.Z.nin yaşamının korunması için ek özel tedbirler almaması ve Ş.Z.yi sıradan bir askere nazaran daha yakından takibe almaması nedeniyle sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılmıştır.

67. Somut olayda son olarak idari yargıda açılan davada eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğu, yargılamanın İdare yanlısı ve tek taraflı olarak yürütüldüğü yönündeki iddialara değinmek gerekir. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde AYİM İkinci Dairesi kararının dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerle çelişecek biçimde verildiğinden söz edilemeyeceği, başvurucunun yargılamaya etkin bir şekilde katılabildiği ve olaya ilişkin iddialarını yargılama makamları önünde dile getirebilme imkânı elde edebildiği değerlendirilmiştir.

68. Sonuç olarak başvuru konusu olayda devletin yaşamı koruma yükümlülüğünü yerine getiremediğini söylemek mümkün gözükmemektedir. Ayrıca dava reddedilmiş bile olsa başvurucunun etkili bir yargısal korumadan yararlanamadığını söylemek de mümkün değildir.

69. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Anzılha Zorlu [1.B.], B. No: 2015/20152, 28/6/2018, § …)
   
Başvuru Adı ANZILHA ZORLU
Başvuru No 2015/20152
Başvuru Tarihi 29/12/2015
Karar Tarihi 28/6/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, zorunlu askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması sonucu meydana gelen ölüm olayı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kişinin intihar riskine karşı korunması İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 43
6098 Türk Borçlar Kanunu 74
Yönetmelik 24/11/1986 Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği 4
5
6
10
15
16
17
18
19
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi