TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
UĞUR ÇELİK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/20244)
|
|
Karar Tarihi: 15/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Uğur ÇELİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Alper
SAVRAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 4. maddesinin (C) fıkrası (4/C) kapsamında çalışan personelin
11/10/2011 tarihli ve 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının
Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 1. maddesi ile eklenen
27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) ek 9.
maddesi uyarınca diğer personele ödenmekte olan ek ödemeden yararlandırılmaması
nedeniyle hukuk devleti ve eşitlik ilkeleri ile ücrette adaletin sağlanması ve
adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/12/2015 tarihinde Antalya Bölge İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 1/4/2016 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvurucu, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) Antalya 13.
Bölge Müdürlüğünde (Bölge Müdürlüğü) 4/C kapsamında geçici personel statüsünde
çalışmaktadır.
5. Başvurucu, 2/11/2011 tarihli ve 28103 (mükerrer) sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 666 sayılı
KHK'nın 1. maddesi ile eklenen 375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesi uyarınca ek
ödeme yapılması amacıyla 13/5/2014 tarihinde Bölge Müdürlüğünden talepte
bulunmuştur.
6. Başvurucunun talebi üzerine Bölge Müdürlüğünün 23/5/2014
tarihli yazısıyla DSİ Strateji Geliştirme Başkanlığının 15/4/2014 tarihli
"4/C personelinin ücretlerinin, tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre
belirlendiği ve başkaca birek ödeme ise yapılamayacağı"
yönündeki mütalaası başvurucuya gönderilmiştir.
7. Başvurucu; asli ve sürekli bir kamu hizmeti yürüttüğü, 4/C
kapsamındaki birçok personelin gerek idarelerin işlemleri gerekse de Mahkeme
kararları uyarınca ek ödemeden yararlandırıldıkları, aynı kurumdaki diğer
personele ödendiği hâlde kendisine ek ödeme yapılmamasının hukuka aykırı olduğu
gerekçeleriyle talebinin reddine dair idari işlemin iptali ve ek ödemelerinin
tarafına ödenmesi istemiyle 24/6/2014 tarihinde, Antalya 3. İdare Mahkemesinde
dava açmıştır.
8. Mahkeme 16/1/2015 tarihli ve E.2014/883, K.2015/59 sayılı
kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısımları şöyledir:
“Yukarıda yer verilen geçici personelin
çalıştırılmasına esas alınan Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca geçici personele
kararda sayılanlar dışında herhangi bir ad altında başka bir ücret ödenmeyeceği
açık olup, aynı kararda geçici personele yapılacak ödemeler arasında 375 sayılı
KHK uyarınca verilen ek ödemenin sayılmadığı görülmektedir.
Öte yandan 375 sayılı KHK'nın ek ödeme
yapılacakların düzenlendiği Ek 9. maddesinde,aylıklarını
657 sayılı Devlet Memurları Kanununagöre almakta olan
personele ek ödeme yapılacağı kuralının bulunduğu, davacının ise Bakanlar
Kurulu kararı ile belirlenen ücret sınırları dahilinde çalıştırılıp madde
kapsamına girmediği, ek ödeme cetvelinde geçici personelin yer almadığı, bu
nedenle de davacıya ek ödemesi yapılamayacağı açıktır.”
9. Bu karara karşı yapılan itiraz, Antalya Bölge İdare
Mahkemesinin 28/4/2015 tarihli ve E.2015/999, K.2015/1523 sayılı ilamıyla
reddedilerek hüküm onanmıştır.
10. Başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Mahkemenin
8/9/2015 tarihli ve E.2015/2587, K.2015/2505 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
11. Bu karar, başvurucu vekiline 24/11/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesine 25/12/2015 tarihinde bireysel başvuru
yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
13. 657 sayılı Kanun’un 4. maddesi şöyledir:
“Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli
personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür.
…
C) Geçici personel:
Bir
yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Başkanlığı ve
Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen
görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile
çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.
(Ek paragraf: 10/9/2014-6552/66 md.) Özelleştirme uygulamaları sebebiyle iş akitleri kamu
veya özel sektör işverenince feshedilen ve 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı
Kanun kapsamında diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakil hakkı bulunmayan
personel de bu fıkra kapsamında yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak
kazanıncaya kadar istihdam edilebilir. Bu kapsamda istihdam edileceklerin
sayısı, öğrenim durumlarına göre çalışma şartları ve bunlara ödenecek ücretler
ile diğer hususlar Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşleri
üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.”
14. 666 sayılı KHK'nın 1. maddesi ile eklenen 375 sayılı KHK'nın
ek 9. maddesi şöyledir:
“Aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 2914 sayılı
Yükseköğretim Personel Kanununa göre almakta olan personele, 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen
sözleşmeli personele, subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay,
sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile uzman jandarma ve uzman erbaşlara,
mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler dahil almakta oldukları
toplam ödeme tutarı dikkate alınmak suretiyle aynı veya benzer kadro ve
görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla, en
yüksek Devlet memuru aylığına (ek gösterge dahil), ekli (I) sayılı Cetvelde yer
alan kadro ve görev unvanlarına karşılık gelen oranların uygulanması suretiyle
hesaplanan tutarda ek ödeme yapılır.
Ek ödemeye hak kazanılmasında ve bu ödemenin
yapılmasında aylıklara ilişkin hükümler uygulanır. Bu maddeye göre yapılacak ek
ödeme damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz ve ilgili mevzuatı
uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye ödemesi, ikramiye,
ücret ve her ne ad altında olursa olsun yapılan benzeri ödemelerin hesabında
dikkate alınmaz.
Birinci fıkra kapsamına giren personelden;
4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası,
4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin (c) ve (f)
fıkraları ve 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi
kapsamında döner sermayeden ek ödeme yapılan personele, 27/7/1967 tarihli ve
926 sayılı Kanunun ek 17 nci maddesinin (Ç) fıkrası
uyarınca sağlık hizmetleri tazminatı ödenen personele, 27/10/1999 tarihli ve
4458 sayılı Kanunun 221 inci maddesi, 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Kanunun
28 inci maddesinin sekizinci fıkrası ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
28 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca ödeme yapılan personele, sözkonusu mevzuat hükümlerine göre ödeme yapılmaya devam
olunur ve bunlara bu maddeye göre ayrıca ek ödeme yapılmaz. Bu fıkra kapsamında
yer alan idarelerin döner sermaye saymanlık hizmetlerini yürüten personele sözkonusu mevzuat uyarınca döner sermaye gelirlerinden
herhangi bir ödeme yapılmaz.
Birinci fıkra kapsamına giren personelden;
21/12/1967 tarihli ve 969 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinin son fıkrasında öngörülen ödemelerden yararlananlara, birinci fıkraya
göre ödeme yapılmaz. Ancak üretimi teşvik primi ödenen personele, ödemenin
yapıldığı tarih ile bir sonraki yılda yapılacağı tarih arasındaki dönemde
birinci fıkra uyarınca kadro veya pozisyon unvanları için ödenmesi öngörülen ek
ödemenin toplam net tutarı, anılan 3 üncü maddeye göre
ödenen üretimi teşvik priminin net tutarına ulaştığı tarihten itibaren birinci
fıkraya göre ödeme yapılmaya başlanır.
Birinci fıkra kapsamına giren personelden;
kurumlarınca bir kadroya kurum içinden veya kurum dışından vekalet
ettirilenlere, vekaletin 657 sayılı Kanunun 86 ncı
maddesine istinaden yapılmış ve bu hususun onayda belirtilmiş olması, vekalet
görevinin Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması
gereken kadrolar için ilgili bakan, diğer kadrolar için asili atamaya yetkili
amir tarafından verilmesi, vekalet eden personelin asaleten atanmada aranan tüm
şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadrolar için bu sınavlara
girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) taşıması kaydıyla vekalet
ettikleri kadro için öngörülen ek ödemenin asli kadroları için öngörülen ek
ödemeden fazla olması halinde, aradaki fark, vekalet görevine başlanıldığı
tarihten itibaren ve bu görev fiilen yapıldığı sürece ödenir. Ancak, mehil
müddeti, yıllık izin, mazeret izni, hastalık ve refakat izni, geçici görev,
vekalet, görevden uzaklaştırma, hizmet içi eğitim, seminer ve kurs nedenleriyle
görevlerinden ayrılanlara vekalet edenlere bu şekilde ödeme yapılmaz.
Ücret ve tazminatları ek 10 uncu maddeye göre
ödenenlere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde
sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumlarda görev yapan personele ve bir
kadroya açıktan vekil olarak atananlara bu madde uyarınca ek ödeme yapılmaz.
Bu maddeye göre yapılacak ek ödeme, bu
maddenin yürürlük tarihinden önce hakları şahıslarına bağlı olarak saklı
tutulanlar için şahsa bağlı haklardan sayılmaz ve ilgili mevzuatı uyarınca fark
tazminatı uygulamasından yararlanan personel bakımından önceki kadro veya pozisyonun
ücretinin artırılması sonucunu doğurmaz. Bu ek ödeme, fark tazminatı
uygulamasından yararlanan personel hakkında, yukarıdaki hükümler esas alınarak
ilgililerin yeni kadrolarına ilişkin mali haklarının belirlenmesinde fark
tazminatı hesabında dikkate alınmak suretiyle uygulanır.
Kültür ve Turizm Bakanlığının, Sağlık
Bakanlığının, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun ve Meteoroloji Genel
Müdürlüğünün merkez teşkilatı personeli ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Karayolları Genel Müdürlüğü, Orman
Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personeline bu madde
uyarınca yapılan ek ödemeler döner sermaye bütçelerinden yapılır. Devletin mali
imkanlarını gözönünde bulundurmak suretiyle merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde istihdam edilen personele bu madde
uyarınca yapılan ek ödemenin tamamını veya bir kısmını teşkilat yapısı esas
alınarak merkezi yönetim bütçesinden veya döner sermayesi bulunan kurumlar için
döner sermaye bütçesinden yaptırmaya Maliye Bakanlığının teklifi üzerine
Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Kadro karşılığı sözleşmeli personel ile 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvele dahil pozisyonlarda
istihdam edilen sözleşmeli personel hariç olmak üzere, çeşitli statülerde
istihdam edilen sözleşmeli personele, çalıştıkları birim ve bulundukları
pozisyon unvanı itibarıyla aynı veya benzer unvanlı memur kadrosunda çalışan,
hizmet yılı ve öğrenim durumu aynı olan emsali personel için belirlenmiş olan
ek ödeme oranını aşmamak üzere, statüleri ile mali haklar kapsamında yapılan
her türlü ödemeler dahil almakta oldukları toplam ödeme tutarları gibi
kriterler birlikte veya ayrı ayrı dikkate alınarak bu madde hükümleri
çerçevesinde ek ödeme yapılıp yapılmayacağını, yapılacak ek ödeme oranını
sözleşme ücreti ile ilişkilendirilmeksizin belirlemeye, Maliye Bakanlığının
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu ödeme tutarı damga vergisi hariç
herhangi bir vergi ve sigorta prim kesintisine tabi tutulmaz.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin olarak ortaya
çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir."
15. 1/1/2014 tarihli ve 28869 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 30/12/2013 tarihli Kamu Kurum ve Kuruluşlarındaki
Geçici Mahiyetteki İşleri Yürütmek Üzere Geçici Personel İstihdamı ve Bu
Personele Ödenecek Ücretler Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı'nın "Ücretler" kenar başlıklı 7.
maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:
"Geçici personele, bu Kararda belirtilen
ücretler dışında herhangi bir ad altında ücret ödenemez ve sözleşmelerine bu
yolda hüküm konulamaz."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 15/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, 657 sayılı Kanun’un 4/C kapsamında çalışmakta
olduğunu 375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesine göre ek ödeme alacak kişilerin
sadece devlet memurları ile sınırlandırılmamasına rağmen Bakanlar Kurulunun "Geçici personele, bu kararda belirtilen
ücretler dışında herhangi bir ad altında ücret ödenemez."
kararı gerekçe gösterilerek ek ödemeden yararlandırılmadığını, ek ödemeden
yararlandırılmasına ilişkin başvurduğu idari ve yargısal süreçlerden de bir
sonuç alamadığını belirtmektedir. Başvurucu, 657 sayılı Kanun'un 4/A ve 4/B
kapsamında çalışan personel yönünden de mevzuatta benzer sınırlamalar
bulunduğunu ancak bu personele ek ödeme yapıldığını, aynı kurumda aynı
şartlarda çalışan bu personele ödeme yapılmasına karşın 4/C personeline ek ödeme
yapılmamasının hukuk devleti ve eşitlik ilkeleri ile ücrette adaletin
sağlanması ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
ihlallerin tespiti ile ek ödemelerden doğan haklarının tazmin edilmesi
taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
19. Başvurucu 4/C kapsamında çalışan personelin 375 sayılı
KHK'nın ek 9. maddesinde öngörülen ek ödemelerden yararlandırılmamak suretiyle
eşit işe eşit, adil ve elverişli bir ücret ödenmediği gerekçesiyle ücrette
adaletin sağlanması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak Anayasa
ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalanhak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel
başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18). Çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli
bir ücret elde etmeleri Anayasa’nın 55. maddesinde güvence altına alınmış
olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan
değildir (Halil Üstündağ, B. No:
2013/5062, 14/1/2014, § 34). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de adaletli
ücret hakkının Sözleşme’de korunan bir hak olmadığını
açıkça ifade etmektedir (Erdal
Çalışkan/Türkiye, B. No: 36062/04, 2/12/2008, § 17).
20. Başvurucu ayrıca diğer ihlal iddiaları yanında hukuk devleti
ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun aynı
kurumda çalışan diğer personelin ve başka kurumlarda 4/C kapsamında çalışan
personelin 375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesine göre yapılan ek ödemelerden
yararlandırıldığı hâlde kendisinin bu ödemelerden yararlandırılmaması yönündeki
şikâyetlerinin mülkiyet hakkı; mahkemelerce aynı konuda farklı kararlar
verildiği yönündeki şikâyetinin ise esas itibarıyla adil yargılanma hakkına
ilişkin olduğu değerlendirilmiştir. Bu nedenlerle başvurucunun şikâyetleri
mülkiyet ve adil yargılanma hakları kapsamında incelenmiştir.
1. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, 4/C kapsamında çalışan bir personel olarak 375
sayılı KHK'nın ek 9. maddesi kapsamında yapılan ek ödemelerden
yararlandırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
22. Öncelikle başvurucunun başvuruya konu olayda Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı kapsamında korunmaya
değer bir menfaatinin bulunup bulunmadığının tartışılması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660,
20/3/2014, § 25).
23. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35.
maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
24. Belirli durumlarda bir "ekonomik değer" veya
icrası mümkün bir "alacak" iddiasını elde etmeye yönelik "meşru
bir beklenti", Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan
mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti, makul bir şekilde
ortaya konmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli
bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren yerleşik
ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan yeterli somutluğa sahip nitelikteki
bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta
mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin
kabulü için yeterli değildir. (Kemal Yeler
ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 37).
25. Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma kapsamında
olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde
iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tanıma ise mevzuat
hükümleri ve yargı kararları ile yapılabilecektir (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845,
20/11/2014, § 37).
26. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, §
26).
27. Başvuruya konu somut davada başvurucu, 4/C kapsamında geçici
personel olarakçalıştığı hâlde ve memurlar ile
sözleşmeli personelin yararlandırılmasına rağmen 375 sayılı KHK'nın ek 9.
maddesinde düzenlenen ek ödemeden yararlandırılmadığını belirterek, Mahkemeden
bu idari işlemin iptali ile idareye başvurduğu tarihten sonraki ek ödemelerin
ödenmesi yönünde talepte bulunmuştur. Başvuru konusu olayda ihtilaf konusu, 4/C
kapsamında çalışan geçici personele 375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesi uyarınca
ek ödeme yapılıp yapılmayacağı hususuna ilişkindir.
28. Anayasa'nın ve Sözleşme’nin ortak koruma alanında yer alan
mülkiyet hakkının çalışanlara “ek ödeme” yapılmasına ilişkin olarak bireylere
bir güvence sağlamadığı açıktır. Bununla birlikte bireyler ancak belirtilen ek
ödemenin yapılması konusunda kanuni düzenleme veya içtihatlarda yeterli
dayanağın olması hâlinde, bu yöndeki talepleri mülkiyet hakkı kapsamında kabul
edilerek güvencelerden yararlandırılabilir. Öyleyse bu aşamada
değerlendirilmesi gereken husus, başvurucunun talep ettiği dönemde ek ödemeden
yararlandırılması gerektiği iddiasının kanuni düzenlemeler veya yargısal
içtihatlar ile desteklenip desteklenmediği, böylece başvurucunun iddiasının Anayasa'nın
35. maddesi kapsamındaki güvence hükmüne uygulama alanı sağlayacak yeterlilikte
meşru beklenti oluşturup oluşturmadığıdır.
29. "Geçici personel", 657 sayılı Kanun'da, bir yıldan
az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye
Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen
görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile
çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimseler olarak tanımlanmaktadır (AYM,
E.2014/199, K.2015/115, 23/12/2015).
30. Geçici personel statüsü belli bir vasıf gerektirmeyen, daha
çok bedensel çalışmalara ağırlık veren, başlangıç ve bitişi belli olan, süreli
işlerde çalışmayı öngörmektedir. Bu personel, idare ile yaptıkları bir sözleşme
uyarınca idare için belirli bir iş yapan kişi konumundadır ve yaptıkları iş,
geçici veya mevsimlik olup asli ve sürekli görevlerden de sayılmaz. Bu nedenle
geçici personel Anayasa'nın 128. maddesi kapsamında belirtilen memur ve diğer
kamu görevlileri kavramı dışında kalan, sözleşme ile çalıştırılan, işçi de
olmayan, kendine özgü istisnai bir istihdam türüdür (AYM, E.2010/46, K.2011/60,
5/6/2013).
31. Bazı kamu görevlilerine ek ödeme yapılmasına ilişkin
düzenlemeler, 375 sayılı KHK'ya 666 sayılı KHK'nın 1. maddesi ile eklenen ek 9.
maddesinde ortaya konmuştur (bkz. § 14). Söz konusu madde ile aynı veya benzer
kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak
amacıyla, aylıklarını 657 sayılı Kanun ile 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı
Yükseköğretim Personel Kanunu'na göre almakta olan personele, 399 sayılı KHK'ya
ekli (II) sayılı cetvele dâhil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli
personele, subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, sözleşmeli
subay ve astsubay adayları ile uzman jandarma ve uzman erbaşlara, miktarı ve
ödeme koşulları kanun maddesinde belirtildiği şekliyle ek ödeme yapılması
öngörülmüştür.
32. 657 sayılı Kanun'un 4/C maddesi kapsamında çalışan geçici
personele ise bu madde uyarınca Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen esaslar
çerçevesinde ücret ödemesi yapılmakta olup başvurucunun talep ettiği döneme
ilişkin 30/12/2013 tarihli Bakanlar Kurulu kararının 7. maddesinin (7) numaralı
fıkrasında, geçici personele bu kararda belirtilen ücretler dışında herhangi
bir ad altında ücret ödenemeyeceği ve sözleşmelerine bu yolda hüküm
konulamayacağı düzenlenmiştir.
33. 657 sayılı Kanun'un 4/C maddesi kapsamında düzenlenen geçici
hizmet sözleşmesinde yer alan "İlgiliye
bu sözleşmede belirtilen ücretler dışında herhangi bir ad altında ödeme yapılamaz
ve sözleşmelerine bu yolda bir hüküm konulamaz." ibaresi ile
hizmet sözleşmesinin dayanağını teşkil eden 10/1/2009 tarihli ve 27106 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren
2009/14538 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 3. maddesinin (5) numaralı
fıkrasında yer alan "Geçici personele,
bu Kararda belirtilen ücretler dışında herhangi bir ad altında ücret ödenemez
ve sözleşmelerine bu yolda hüküm konulamaz." ibaresininiptali istemiyle açılan davada Danıştay Onbirinci Dairesi 6/12/2010 tarihli ve E.2009/1104,
K.2010/9908 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir.
34. Öte yandan 4/C kapsamındaki sağlık personelinin 4/1/1961
tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner
Sermaye Hakkında Kanun'un 11/10/2011tarihli ve 663 sayılı KHK'nın 58.
maddesinin (13) numaralı fıkrasının (ç) bendiyle değiştirilen 5. maddesi
uyarınca döner sermaye ek ödemesinden yararlandırılmaması üzerine 4/C
personeline ek ödeme yapılmamasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının ve
bireysel işlemin iptali istemiyle açılan bir davada Danıştay Onikinci Dairesi 26/11/2013 tarihli ve E.2013/725,
K.2013/8623 sayılı kararı ile davacıya ek ödeme yapılmamasına dair idari
işlemin iptaline ancak Bakanlar Kurulu kararının iptaline ilişkin istemin ise
reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
“657 sayılı Yasa'nın 4/C maddesi kapsamında istihdam edilen geçici
personelin statüsüne ve günümüz uygulamalarına dair yukarıda yapılan
açıklamalar çerçevesinde, davanın düzenleyici işleme ve bireysel işleme ilişkin
kısımlarının ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir.
Davanın düzenleyici işleme ilişkin kısmı
incelendiğinde;
Dava konusu edilen 5/1/2009 gün ve 2009/14538
sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 'ücretler' başlıklı 3. maddesinin 5.
fıkrasında; 'Geçici personele, bu Kararda belirtilen ücretler dışında herhangi
bir ad altında ücret ödenemez ve sözleşmelerine bu yolda hüküm konulamaz' hükmü
yer almaktadır.
Söz konusu hükümle münhasıran
"ücret" konusu düzenlenmiş olup, 657 sayılı Yasa'nın 147. maddesinde
"gündelik" olarak ifade edilen, geçici personelin çalışmasının
karşılığı olan ve memurların "aylık" veya "maaş" adı
altında aldıkları ödemeye tekabül etmektedir.
657 sayılı Yasa'nın 4/C maddesinde de
belirtildiği üzere; geçici personelin ücretini belirleme yetkisi Bakanlar
Kuruluna ait olduğundan, Bakanlar Kurulu Kararıyla bütçe olanakları çerçevesinde
belirlenen ücret miktarının idarelerin tek taraflı tasarruflarıyla artırılarak
geçici personele ekstradan ücret ödenmesini engelleyen söz konusu hükümde
anılan maddeye aykırı biryön bulunmamaktadır.
Nitekim 657 sayılı Yasa'nın 146/2. maddesinde
devlet memurları yönünden aynı nitelikte bir hükme yer verilmiş olup, bu konuda
açılan davalarda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 8/10/2009 gün ve YD
İtiraz No:2009/665 sayılı, 20/1/2011 günlü, YD İtiraz No: 2010/845 sayılı
kararları mevcuttur.
Bu nedenle davanın bu kısmının reddi
gerekmektedir.
Davanın bireyselişleme
ilişkin kısmına gelince;
A) Genel Olarak
Yukarıda açıklandığı üzere, dava konusu
Bakanlar Kurulu Kararının 'ücretler' başlıklı 3. maddesinin 5. fıkrası
münhasıran ücret konusu düzenleyen bir madde olup, geçici personelin ücret
dışında hiçbir mali/özlük hakka sahip olmadığına dair idare yorumunu kabule
olanak bulunmamaktadır.
...
Sağlık Bakanlığı Döner Sermaye Ek Ödemesi
yönünden konu incelendiğinde;söz konusu ödemenin,
4.1.1961 gün ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kuramları ile Esenlendirme (rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner
Sermaye Hakkında Kanun'un 5. maddesinde ve 12.5.2006 gün ve 26166 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığına
Bağlı Sağlık Kurum Ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye
Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelikte düzenlendiği, bu ödemenin
prensip olarak döner sermaye gelirinin elde edilmesine katkı sağlayanlara
yapılması esasının kabul edilmesine karşılık, Kanun maddesinde bu ödemeden
yararlanacaklar arasında657 sayılı Yasanın 4/C maddesi kapsamında istihdam
edilen geçici personelin sayılmadığı görülmektedir.
Buna karşılık madde metnini dava konusu
işlemin tesis edildiği tarihteki haline getiren, 7.3.2006 gün ve 5471 sayılı
Yasa'nın (2006 yılı değişikliği) genel gerekçesinde, madde gerekçesinde, ...
yasa koyucunun geçici personeli bu ödemeden mahrum bırakma yönünde açık bir
irade ortaya koymadığı anlaşılmaktadır.
.
Konuya ilişkin Anayasa hükümleri ile yukarıda
hükmüne yer verilen İnsan Haklarına ve Çalışan Haklarına dair taraf olduğumuz uluslarası sözleşme hükümleri dikkate alındığında;
"hukuk devleti ilkesi", "eşitlik ilkesi", "eşit iş
için eşit ücret hakkı", "adil ve (yeterli) elverişli bir ücrethakkı", "adil çalışma koşullarına sahip olma
hakkı", "fazla mesai karşılığında zamlı ücret alma hakkı",
"eşit muamele görme hakkı" gibi Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca
kanun hükmünde olan evrensel hukuk normları ile İşHukukunun
temel prensiplerinden biri olan "Eşit davranma ilkesi"göz
önüne alındığında; Sağlık Bakanlığı teşkilatında görev yapan hemen tüm çalışan
grupları kendi çalışmaları ile elde edilen döner sermaye ek ödemesinden
yararlandırılırken, geçici personelin katkı sağlayıp sağlamadığına yahut Bakanlık
Merkez teşkilatında görev yaparak dolaylı olarak katkı sağlayıp
sağlamadıklarına bakılmaksızınyararlandırılmamasında
ülkemiz açısından bağlayıcılığı bulunan evrensel hukuk ilkelerine ve hukuka
uyarlık bulunmamaktadır.
Nitekim, Anayasa'nın 36/2. ve 138/1. maddeleri
delaletiyle Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre
hüküm vermekle yükümlü olan yargı mercilerinin, öğretinin de belirttiği üzere
kamu hukukunda da geçerli olan Medeni Kanun'un 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralı gereği; teorideki statünün uygulamada
farklılaştırılması sonucu gerçekleşen hayat gerçekliğini görmezden gelmesi
kabul edilemez.
.
Dolayısıyla, 1999 yılından sonra
yaygınlaştırılan ve uygulamada Kanundaki tanım ve fonksiyonundan ciddi sapmalar
yaşandığı öğreti ve kamuoyu tarafından dile getirilen ve yargı kararlarıyla
tespit edilen ülkemiz geçici personel istihdam rejimindeki aksaklıkların,
özellikle de geçici personelin 1 yıldan sadece 2 gün az süreli sözleşmelerle ve
hemen her yıl yenilenen sözleşmelerle 'geçicilikten' uzak şekilde, somut olarak
hangi işlerde çalıştırılacakları belirtilmeksizin asli/süreklimemur
işlerinde istihdamının göz ardı edilmesi, Medeni Kanun'un 2. maddesinde
düzenlenen iyiniyet kuralına ve Anayasa'nın 138/1.
maddesinde ifade edilen evrensel hukuk kurallarına uygun düşmeyecektir.
Tüm bu açıklamalar neticesinde, geçici
personelin Sağlık Bakanlığı döner sermaye ek ödemesinden yararlandırılmasına
'statü' bağlamında hukuki bir engel bulunmadığı, bu kişilerin döner sermaye ek
ödemesinden yararlandırılmaması bakımından dafiilen yaptıklarıgörevin esas alınması ve 209 sayılı Kanun ve bu
Kanun uyarınca çıkarılan Yönetmelikte belirtilen 'statü' dışındaki koşulları
taşıyıp taşımadıkları araştırılarak, bu koşulları taşımaları halinde (ek
ödemenin elde edilmesine katkı sağlama veya Bakanlık Merkez Teşkilatında
çalışarak dolaylı katkı sağlama vs.) bu ödemeden yararlandırılmaları gerektiği
anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının Kanun ve Yönetmelikte
aranan diğer koşulları taşıyıp taşımadığı araştırılarak bir işlem tesis
edilmesi gerekirken, geçici personel statüsünde olması gerekçe gösterilerek
tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
…”
35. Ancak bu kararın temyizi üzerine Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu, 21/12/2015 tarihli ve E.2014/3779, K.2016/39 sayılı kararı
ile hükmün bozulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"... Anayasa Mahkemesinin anılan kararı
dikkate alındığında; B ... Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde 657
sayılı Kanun'un 4/C maddesi kapsamında geçici personel olarak görev yapan
davacının, 209 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca yapılan döner sermaye ek
ödemesinden yararlandırılması ve 23/11/2006 tarihinden itibaren hak ettiği
döner sermaye ek ödemelerinin hesaplanarak ödenmesi için yaptığı 20/5/2009
günlü başvurunun reddine ilişkin 27/5/2009 günlü ve 1197 sayılı işlemin hukuka
aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır."
36. 209 sayılı Kanun'un ,663 sayılı KHK'nın 58. maddesinin (13)
numaralı fıkrasının (ç) bendiyle değiştirilen 5. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan "...memurlar
ve sözleşmeli..." ibaresinin, Anayasa'nın 2., 10. ve 55.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptali istemine ilişkin Anayasa
Mahkemesinin 23/12/2015 tarihli ve E.2014/199, K.2015/115 sayılı kararı ise
şöyledir:
"12. Geçici personel tarafından yapılması
öngörülen işlerin, memurlar ile sözleşmeli personelce yerine getirilen
hizmetlerden farklı olması nedeniyle geçici personelin statüsü de kanun koyucu
tarafından memur ve sözleşmeli personelden farklı düzenlenmiştir. Farklı hukuki
konumlarda bulunan kişiler hakkında farklı düzenlemeler yapılması eşitlik
ilkesine aykırılık oluşturmayacağından, kanun koyucu tarafından döner sermaye
gelirlerinden yararlanabilecek personel olarak memur ve sözleşmeli personel
statülerinin öngörülmesinde, bir başka deyişle geçici personel statüsüne bu
düzenlemede yer verilmemesinde eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.
13. Geçici personel tarafından yürütülen
hizmetler ile memurlar ve sözleşmeli personel tarafından yürütülen hizmetlerin
farklılığı gözetildiğinde, bu kişilerin yaptıkları işin "eşit iş"
olarak kabulü mümkün olmadığından, ücretleri yönünden de itiraz konusu kuralda
eşitlik ilkesinin ihlalinden söz edilemez.
...
16.
Döner sermayeli kurumlarda çalışan geçici personele, fiilen çalışmalarının ve
emeklerinin karşılığı olarak aylık ücret ödenmekte olup bu kişilere ayrıca
döner sermaye gelirinden ek ödeme yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Yerine
getirdikleri hizmetin niteliğinin gözetilerek farklı statüler için farklı ücret
rejimleri öngörülmesinde ve bu kapsamda geçici personele itiraz konusu kuralda
yer verilmemesinde, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan sosyal hukuk devleti
ilkesine ve emeğin karşılıksız bırakılmamasını amaçlayan 55. maddesiyle Devlete
verilen, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri
için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüne aykırılık bulunmamaktadır.
17. Açıklanan nedenlerle kural, 'geçici
personel' yönünden Anayasa'nın 2., 10. ve 55. maddelerine aykırı değildir.
İptal talebinin reddi gerekir."
37. Bu itibarla 657 sayılı Kanun'un 4/C maddesi kapsamında
çalışan geçici personelin ücretleri, anılan madde uyarınca Bakanlar Kurulu
kararı ile belirlenmekte olup bu kararların iptali istemiyle açılan davaların Danıştayca reddedildiği, benzer mahiyetteki başvurucu
tarafından da emsal olarak gösterilen, geçici sağlık personeline 209 sayılı
Kanun kapsamında ek ödeme yapılmaması üzerine açılan davanın kabulüne ilişkin
Danıştay Onikinci Dairesince verilen hükmün de
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından kesin olarak bozulduğu görülmektedir.
Öte yandan Anayasa Mahkemesi de geçici sağlık personeline ödeme yapılmaması
nedeniyle başvurulan yasa hükmünün iptali istemini (bkz. § 35) reddettiği gibi
aynı konuya ilişkin olarak yapılan bir bireysel başvuruyu da mülkiyet hakkının
ihlal edildiği iddiası yönünden konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul
edilemez bulmuştur (İslam Şahin,
B. No: 2014/7280, 21/1/2016).
38. AİHM de Vilho Eskelinen ve
diğerleri/Finlandiya (B. No: 63235/00, 19/4/2007, §§ 93-96)
kararında, başka bir birime atanan polis memurlarına ek tazminat verilmemesi
başvurusu yönünden mülkiyet hakkına konu olabilecek bir meşru beklentinin
mevcut olmadığı gerekçesiyle ihlal olmadığına karar vermiştir. AİHM'in ayrımcılık yasağı kapsamında mülkiyet hakkının
değerlendirildiği bir kamu kuruluşundan emekli olan başvurucunun yeniden
çalışmaya başlaması nedeniyle yaşlılık aylığının kesilmesi hakkındaki Fabian/Macaristan (B. No: 78117/13, 15/12/2015,
§§ 25-34) kararında ise özel ve kamu sektörlerinden emekli olanlar ile kamu
sektöründen emekli olanların kendi aralarında, makul ve haklı bir sebep de
bulunmadan farklı uygulama yapılarak kamu sektöründen emekli olan bazı
kişilerin yaşlılık aylıklarından kesinti yapılması ayrımcılık yasağının ihlali
olarak görülmüştür. Ancak başvuru konusu olayda başvurucunun özlük hakları
bakımından bir kesintinin dolayısıyla başvurucunun meşru beklentisine konu
olabilecek aylığında bir azalmanın söz konusu olmadığı açıktır. Nitekim AİHM,
mülkiyet hakkının ayrımcılık yasağı ile bağlantılı olarak incelenebilmesi için
öncelikle Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1.
maddesi kapsamında korunması gereken bir mülkiyet hakkının mevcut olması
gerektiğini belirtmektedir (Vilho Eskelinen ve
diğerleri/Finlandiya, §§ 94, 95; Guberina/Hırvatistan, B. No: 23682/13, 22/3/2016,
§ 75).
39. Somut olayda başvurucu 24/6/2014 tarihinde dava açmış ve bu
tarihten önceki döneme ait 375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesi kapsamındaki ek
ödemeleri talep etmiştir. Dolayısıyla geçici personel olan başvurucunun talep
ettiği dönemde ve dava tarihinde kendisine belirtilen ek ödemenin yapılacağına
dair bir yasa hükmü veya idari bir düzenleme bulunmadığı, aksine ödeme yapılmamasına
dair Bakanlar Kurulu kararı bulunduğu gibi bu kararın iptali isteminin Danıştayca reddedildiği gözetilmelidir. Başvurucunun ileri
sürdüğü Danıştayın anılan içtihatlarının ise geçici
sağlık personeline 209 sayılı Kanun kapsamında döner sermaye ek ödemesi
yapılmasına ilişkin olduğu ancak Danıştay Onikinci
Dairesinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu tarafından bozulduğu görülmektedir. Başvurucu talep ettiği dönem için
375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesi kapsamında ek ödemeden yararlanabileceği
yönünde yerleşik bir yargı içtihadı ortaya koymamıştır.
40. Bu durumda somut başvuru konusu olayda başvurucunun 375
sayılı KHK'nın ek 9. maddesi kapsamında ek ödemeden yararlanması yönündeki
talebinin dava açtığı tarih ve talep ettiği dönem itibarıyla yürürlükteki kanun
hükümleri veya konuyla ilgili yargı içtihatları tarafından desteklenmediği ve
mülkiyet hakkı kapsamında meşru beklenti olarak nitelendirmeye yetecek
somutlukta olmadığı anlaşılmış dolayısıyla başvurucunun, Anayasa'nın 35.
maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılmasının
mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi
kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunmadığı anlaşıldığından
mülkiyet hakkının ihlaline ilişkin başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
42. Başvurucu, 375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesi kapsamında ek
ödemeden yararlandırılmamasına ilişkin idari işleme karşı açtığı davanın
reddedilmesinin aynı konuda farklı mahkemelerce verilen kararlar ile çelişki
oluşturduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
43. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Mahkeme,
… açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
45. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
46. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular,derece mahkemesi
kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (İhsan
Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, §§
43, 44).
47. Kural olarak aynı derecedeki bağımsız yargı mercileri
arasında aynı hukuki metne ilişkin yorum ve içtihat farklılıkları tek başına
adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi temyiz
mercilerinin uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri
arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilemez (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 45).
48. AİHM de bölgesel ve görevsel yetkilere sahip mahkemelerden
oluşan her yargı sisteminin doğal olarak içtihat farklılıkları
barındırabileceğini, bu tür farklılıkların aynı yargı yetkisi çevresinde bile
görülebileceğini, bunun başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı olduğunun
söylenemeyeceğini, hâkimlerin karar alma özerkliğinin, aynı metnin değişik
yargı kademelerinde farklı yorumlanması sonucunu doğurabileceğini ancak
mahkemelerin uygulamaları arasındaki uyumu ve içtihat birliğini sağlamaya
yönelik mekanizmaların hayata geçirilmesinin de önemli olduğunu belirtmektedir
(Nejdet Şahin ve Perihan Şahin/Türkiye [BD], B.
No: 13279/05, 20/10/2011, §§ 49-58).
49. Başvuru konusu olayda geçici personel olan başvurucunun 375
sayılı KHK'nın ek 9. maddesi kapsamında ek ödemeden yararlandırılmamasına
yönelik idari işlemin iptali ve ek ödeme yapılması istemiyle açtığı dava
Mahkemenin 16/1/2015 tarihli kararı ile yukarıdaki gerekçelerle ve esas
itibarıyla geçici personel statüsünde bulunan davacının Bakanlar Kurulu
kararında belirlenen ücret sınırları dâhilinde çalıştığı ve bu kararda 375
sayılı KHK'nın ek 9. maddesi kapsamındaki ek ödemenin sayılmadığı gerekçesiyle
reddedilmiş (bkz. § 8), başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz ise Antalya
Bölge İdare Mahkemesince 8/4/2015 tarihinde reddedilerek hüküm onanmış, karar
düzeltme istemi de aynı Mahkemece 8/9/2015 tarihinde reddedilmiştir (bkz. §§ 9,
10).
50. Başvurucu tarafından başvuru formuna eklenen Konya Bölge
İdare Mahkemesinin 13/11/2013 tarihli ve Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin
13/3/2014 tarihli kararları, 4/C kapsamında çalışan geçici sağlık personelinin
209 sayılı Kanun uyarınca döner sermaye ek ödemesinden yararlandırılmalarına
ilişkin olup bu kararların 375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesi kapsamında yapılan
ek ödemeler ile bir ilgisinin bulunmadığı görülmüştür. Ancak başvurucunun ibraz
ettiği Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin 11/11/2014 tarihli kararında ise 4/C
maddesi kapsamında çalışan geçici personelin 375 sayılı KHK'nın ek 9. maddesi
kapsamında yapılan ek ödemelerden yararlandırılmaması işleminin iptaline
ilişkin hükme yönelik olarak yapılan itirazın reddedildiği belirtilmektedir.
51. 666 sayılı KHK'nın 1. maddesi ile eklenen 375 sayılı KHK'nınek 9. maddesi ile bazı kamu görevlilerine aynı veya
benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak
amacıyla ek ödeme yapılması öngörülmüş ve bu hüküm ile ek ödemenin kapsamı ve
mahiyeti belirlenmiştir. Bu yasal düzenlemeden sonra ücreti Bakanlar Kurulu
kararı ile belirlenmekte olan 4/C kapsamında çalışan geçici personele söz
konusu ek ödemenin yapılmaması üzerine başvuruya konu davada olduğu gibi idari
yargı mercilerinde davaların açıldığı ve farklı kararlar verildiği
görülmektedir.
52. Bu durumda somut olay bakımından 2011 yılında düzenlenen
bazı kamu görevlilerine ek ödeme yapılmasına ilişkin KHK hükümlerinin
mahkemelerce ilk defa yorumlanması söz konusudur.
53. İlgili mevzuatın ilk defa yorumlanmasında bölgesel ve
görevsel yetkilere sahip mahkemeler arasında farklılıklar oluşması doğaldır.
Diğer bir deyişle değişik yargı kademelerinde görev alan hâkimlerin tamamının
ilk defa uygulanan bir kuralı aynı şekilde yorumlamaları mümkün olmayabilir.
Ancak böylesi bir durumda mahkemelerin uygulamaları arasındaki uyumu ve içtihat
birliğini sağlamaya yönelik mekanizmalar önem taşımaktadır (İslam Şahin, § 54).
54. Yüksek mahkemelerin oynaması gereken rol tam da yargı kararlarında
doğabilecek içtihat farklılıklarına bir çözüm getirmektir. Bununla birlikte
yeni kabul edilmiş bir yasanın yorumlanmasında olduğu gibi bazı hâllerde
içtihadın müstekar hâle gelmesinin belirli bir zamanı
gerektirdiği açıktır (Türkan Bal [GK],
B. No: 2013/6932, 6/1/2015, § 56).
55. Başvuru konusu olayda ise idari yargı düzeninde yüksek
mahkeme olan ve kararları ülke çapında tüm idari yargı makamlarınca dikkate
alınması gereken Danıştayın Onbirinci
ve Onikinci Daireleri, geçici personele ek ödeme
yapılamayacağına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali istemini reddetmiş
(bkz. §§ 32, 33), benzer bir konuda geçici sağlık çalışanlarına döner sermaye
ek ödemesi yapılmamasına dair açılan davada Danıştay Onikinci
Dairesince verilen iptal kararı ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
tarafından dava edilen idari işlemin hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle
bozulmuştur (bkz. § 34). Yine geçici sağlık çalışanlarına döner sermaye ek
ödemesi yapılmaması nedeniyle somut norm denetimine ilişkin bir başvuru üzerine
Anayasa Mahkemesi tarafından geçici personel tarafından yürütülen hizmetler ile
memurlar ve sözleşmeli personel tarafından yürütülen hizmetlerin farklı olduğu
ve yerine getirdikleri hizmetin niteliğinin gözetilerek farklı statüler için
farklı ücret rejimleri öngörülmesinin Anayasa'nın 2., 10. ve55. maddelerine
aykırı olmadığı belirtilmiştir (bkz. § 35).
56. Buna göre 4/C kapsamında çalışan geçici personele ek ödeme
yapılmasına yönelik olarak yeni kabul edilen KHK hükümleri ile Bakanlar Kurulu
kararı ve buna bağlı düzenleyici işlemlerin yorumlanması bakımından yüksek
mahkemelerin kararları ile yargısal içtihatların geliştirilerek yeknesaklığın
giderilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu içtihatlar kararlılık kazandığı
takdirde somut olayda olduğu gibi derece mahkemeleri nezdindeki farklı
yorumların ve uygulamaların ortadan kalkacağı ancak bunun ise yargı sisteminin
işleyişi gereği belirli bir zaman alabileceği kuşkusuzdur.
57. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün derece mahkemesi tarafından hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
58. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından
dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin
kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
59. Açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
15/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.