TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FAHRİ ÇALIŞKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2119)
|
|
Karar Tarihi: 10/5/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Fahri ÇALIŞKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, koşulları oluşmasına karşın hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı verilmemesi ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu hakkında babasının avukatlığını yapan katılana
duruşma salonu çıkışında "Şerefsiz,
yapacağın işi doğru yap" şeklinde hakaret ettiği iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır.
9. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 6/12/2007 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun hakaret suçunu işlediği iddiasına dayanılarak kamu
davası açılmıştır.
10. (Kapatılan) Bursa 5. Sulh Ceza Mahkemesi 10/6/2008 tarihinde
mahkûmiyete yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle başvurucunun hakaret
suçundan beraatine karar vermiştir.
11. Katılanın temyizi üzerine anılan hüküm, Yargıtay 2. Ceza
Dairesinin 30/10/2012 tarihli kararıyla katılanın ifadelerinin tanık
anlatımlarıyla da doğrulandığı ve başvurucunun (sanığın) yüklenen suçu
işlediğinin sabit olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
12. Bozma sonrasında yapılan yargılama sonunda Bursa 5. Sulh
Ceza Mahkemesi 21/2/2013 tarihinde, başvurucunun katılana hitaben, aleniyet
içeren duruşma salonu çıkışında "Şerefsiz,
yapacağın işi doğru yap" demek suretiyle hakaret ettiğini ve
bunun tanık anlatımlarından da anlaşıldığı gerekçesiyle başvurucunun atılı
suçtan 7.080 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
Başvurucunun kasıtlı suçtan mahkûmiyeti bulunduğu dikkate alınarak hakkında
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu tatbik edilmemiştir.
13. Başvurucunun temyizi üzerine anılan hüküm, Yargıtay 2. Ceza
Dairesinin 15/12/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.
14. Başvurucu, anılan kararı 6/1/2015 tarihinde öğrenmiş ve
21/1/2015 tarihindebireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
19. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29)
20. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 7 yıl sürdüğü
anlaşılan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu; kasıtlı bir suçtan mahkûmiyeti olduğu
gerekçesiyle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun
uygulanmadığını ancak herhangi bir adli sicil kaydının bulunmadığını, temyiz
sebebi olarak göstermesine karşın Yargıtay onama kararında bu konuda hiçbir
gerekçe gösterilmediğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar
hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868,
19/4/2017, § 75).
24. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
25. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması, bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması
bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi,
B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
26. Başvurucunun adli sicil arşiv kaydında Bursa 20. Asliye Ceza
Mahkemesince tesis edilmiş hakaret suçuna ilişkin geçmiş mahkûmiyetinin
bulunduğu, bu itibarla kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda
değerlendirme konusu derece mahkemesinin hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu
dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık
olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
28. Başvurucu; hukuk kurallarının yorumlanmasında yanılgıya
düşülmesi suretiyle haksız olarak mahkûm edildiğini, gıyapta hakarete ilişkin
kanun maddelerinin dava konusu olaya uygulanmadığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
30. Somut olayda (kapatılan) Bursa 5. Sulh Ceza Mahkemesince
yapılan yargılamada, katılan beyanları ve tanıklar T. F. ve R. A.nın anlatımları ile tüm dosya
kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır.
Başvurucunun anılan iddialarının esas itibarıyla delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet
bulunmadığına, dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
Yapılan yargılamada, ilk derece mahkemesinin ve Yargıtayın
kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum
da tespit edilmemiştir.
31. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
da açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
33. Başvurucu, 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
35. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin (kapatılan) Bursa 5. Sulh Ceza
Mahkemesinin (E.2012/800, K.2013/151) yerine bakan Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.