TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BARKIN ARPA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2682)
|
|
Karar Tarihi: 25/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucu
|
:
|
1. Barkın
ARPA
|
|
|
2. Erdi
ÇALIŞKAN
|
|
|
3. Eren Can
AYBEK
|
|
|
4. Onur
YILDIRIM
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Sevim
KUCUK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ceza davasında verilen kararın kesin olması, aleyhe
vekâlet ücretine hükmedilmesi ve kararın adil olmaması nedenleriyle iki
dereceli yargılanma, mahkemeye erişim ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 11/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular sırasıyla 1991, 1990, 1993 ve 1989 doğumlu olup
Onur Yıldırım muhasebeci, diğer başvurucular ise öğrencidir.
7. Başvurucular 7/1/2014 tarihinde Mersin'in Çankaya
Mahallesi'nde bir firma tarafından Belediyeden kiralanmış olan bilboardlarda (ilan panosu) yer alan bir siyasi partinin
büyükşehir belediye başkan adayına ait resimleri yırttıkları gerekçesiyle göz
altına alınmışlar ve daha sonra serbest bırakılmışlardır.
8. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı 7/2/2014 tarihinde
başvurucular hakkında mala zarar verme suçundan cezalandırılmaları talebiyle
iddianame düzenlemiştir. Ceza davası Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinde
(Mahkeme) görülmüştür.
9. Mahkeme 13/1/2015 tarihinde, başvurucuların her biri hakkında
mala zarar verme suçunu işledikleri gerekçesiyle 2.000 TL adli para cezasına
hükmetmiştir. Verilen cezanın miktarı itibarıyla karar kesin olarak
verilmiştir. Ayrıca başvurucular aleyhine 1.500 TL vekâlet ücretine
hükmedilmiştir.
10. Mahkemenin gerekçesinde; müştekinin Mersin Büyükşehir
Belediyesinden kiraladığı sokak ilan panolarının bedeli karşılığında değişik
kişi ve kurumların reklamı için kiraya verdiği, mahallî seçimler nedeniyle reklam
anlaşması yaptığı bir partinin büyükşehir belediye başkanı adayının afişlerini
ilan panolarına asmak suretiyle sergilediği belirtilmiştir. Panolarda ve reklam
ürünlerinde meydana gelen zararlarda müştekinin sorumlu olduğu, bunlara verilen
zararın müştekiye ek mali külfet getirdiği, olay gecesi müştekinin
sorumluluğunda bulunan Çankaya Mahallesi Çankaya kavşağındaki ilan
panolarındaki afişlere başvurucular tarafından zarar verildiğinin MOBESE
kameraları ile tespit edildiği ifade edilmiştir.
11. Kararda, MOBESE görüntülerinde sanıkların afişleri
yırttıklarının açık şekilde görüldüğü tespiti yapılmıştır. Başvurucuların
beyanlarında dosyada mevcut fotoğraflardaki şahısların kendileri olduklarını ve
tutanak içeriğinden ilan panolarına zarar verdiklerini ikrar ettikleri ortaya
konulmuştur. Yine kararda, fotoğrafların incelenmesinde başvurucuların bir
kısmının ilan panoları üzerindeki fotoğrafları yırtmaya başladıklarının net
olarak görüldüğü ifade edildikten sonra görüntüler üzerinde bilirkişi
incelemesi yaptırıldığı ve ilan panolarını müşteki şirketin kiraladığına dair
belgelerin de mevcut olduğu belirtilmiştir.
12. Başvurucular 11/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 151.
maddesinin 1. fıkrası şöyledir:
“ (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya
tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya
kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya
adlî para cezası ile cezalandırılır.”
14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
272. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) İlk derece mahkemelerinden verilen
hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
...
(3) Ancak;
a) (Değişik bent: 31/03/2011-6217 S.K 23.
mad.) Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç
olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para
cezasına mahkûmiyet hükümlerine,
b) Üst sınırı beşyüz
günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine
c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan
hükümlere,
Karşı istinaf yoluna başvurulamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 25/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
16. Başvurucular; ilan panolarındaki resimlere zarar
vermediklerini, dosyadaki resimlere göre afişlerin amacına uygun olarak
kullanılabilir durumda olduğunu öne sürmüşlerdir. Başvurucular; müştekinin ilan
panolarını kiraya veren şirketin temsilcisi olmadığını, sadece vekâletname ile
söz konusu şirketin işlerini yaptığını, davaya katılma şartları taşımadığı ve
ara kararlara göre zarara ilişkin belge sunmadığı hâlde katılma kararı verilmesi
ve katılan lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 10., 35.
ve 138. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
17. Başvurucular suçun unsurlarının oluşmadığını, bilirkişi
raporunda üç kişiden bahsedildiği, yüzlerinin tam tespit edilemediğinin
belirtilmesine rağmen bu raporun neden dikkate alınmadığının mahkeme kararında
belirtilmediğini, şüpheden sanığın yararlanacağına dair ilkenin ihlal
edildiğini öne sürmüşlerdir. Başvurucular verilen karara karşı temyiz yolunun kapalı
olması, mahkemenin ekonomik bir suçtan dolayı tamamı üniversite öğrencisi olan
ve adli para cezasını ödemeleri mümkün olmayan başvurucular hakkında temyiz
yolu açık olan hapis cezası veriperteleme yolunu
seçmemesi ve yukarıdaki iddiaları çerçevesinde adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
18. Başvurucular; siyasilere, özellikle on üç yıldır iktidarda
olan, söylem ve icraatları ile halkta büyük tepkiye yol açtığını iddia
ettikleri iktidar partisi ve üyelerine yönelik afişlere zarar verilmesinin
ifade özgürlüğü kapsamında ve Anayasa'nın koruması altında olmasına rağmen
kendilerine ceza verilmesinin ifade özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru konusu olayda başvurucular
tarafından her ne kadar Anayasa'nın çeşitli maddelerinde güvence altına alınan
haklarının ihlal edildiği ileri sürülmüş ise de ihlal iddialarının özünün ceza
davasında verilen kararın adil olmadığına, kararın kesin olarak verilmiş
olmasına ve aleyhlerine vekâlet ücreti hükmedilmesine yönelik olduğu anlaşılmış
ve şikâyetleri iki dereceli yargılanma, mahkemeye erişim ve adil yargılanma
hakları kapsamında değerlendirilmiştir.
1. İki Dereceli
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddiası Yönünden
20. Başvurucular kararın kesin olarak verilmesi ve temyiz
yolunun kapalı olması nedeniyle iki dereceli yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin
kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
22. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün
2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış ise de
başvuruya konu ihlal iddiası tarihi itibarıyla anılan Protokol yürürlüğe
girmemiştir. Dolayısıyla ceza mahkemesi nezdinde iki dereceli yargılanma hakkı
ihlal iddiası tarihi itibarıyla Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına girmemektedir (benzer yöndeki
karar için bkz. Mahir Akarsu, B.
No: 2012/1096, 20/2/2014, §§ 42-45).
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Vekâlet Ücretine
Hükmedilmesi Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası
Yönünden
24. Başvurucular, aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkını ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
26. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak sınırlandırılabilen bir
haktır. Bununla birlikte sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek nitelikte
olmaması, meşru bir amaç izlemesi, ölçülü olması ve başvurucuya ağır bir yük
getirmemesi gerekir (Serkan Acar,
B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
27. Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve
uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla belli yükümlülükler
öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu makamlarının takdir
yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya
da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
söylenemez. Davanın sonucuna göre kaybeden tarafa yüklenen vekâlet ücretinin
davanın açıldığı tarih itibarıyla öngörülebilir olduğu takdirde mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez (Serkan
Acar, §§ 38-40).
28. Somut olayda başvurucular aleyhine hükmedilen 1.500 TL
ücretin gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu
ve başvurucular üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı görüldüğünden mahkemeye
erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Adil Yargılama Hakkına İlişkin Diğer
İddialar Yönünden
30. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği
belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış
maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
31. Somut olayda Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış,
fotoğraflar üzerinden teşhis yaptırılarak tanıklar dinlenmiştir. Başvurucuların
beyanları, MOBESE kamera kayıtları ve tüm diğer deliller değerlendirilerek
hüküm kurulmuştur. Mahkemece yine 5237 sayılı Kanun'un 151. maddesinde
belirtilen seçimlik cezalardan suçun işleniş biçimi, işlendiği yer ve zararın
ağırlığı gibi hususular dikkate alınmak suretiyle adli para cezası tercih
edilmiştir.
32. Mahkeme tarafından ilan panosunu kiraya veren şirketin
temsilcisinin -zarar görme ihtimaline binaen- davaya katılan olarak kabulüne
karar verilmiştir. Katılan vekili tarafından da beşinci celsede kira sözleşmesi
mahkemeye sunulmuştur. Yine başvurucular bilirkişi raporu hakkında beyanlarını
mahkemeye sunma imkânı bulmuşlardır. Başvurucuların yargılama sırasında
delillerini ileri süremediklerine ve savunma haklarını kullanamadıklarına
ilişkin herhangi bir iddiaları bulunmamaktadır. Yargılamanın bütünü
başvurucuların iddiaları çerçevesinde incelendiğinde yargılamanın adilliğini
etkileyecek bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
tespit edilememiştir.
33. Sonuç olarak başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar,
derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının
yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir
keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin diğer
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
25/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.