TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABBAS AKÇAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/2790)
Karar Tarihi: 23/5/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Yunus HEPER
Başvurucular
1. Abbas AKÇAY
2. Alkan ANIL
3. Alkin KOÇ
4. Ayhan ÜNAL
5. Berk YILMAZ
6. Elvan ALP
7. Ercan MUSLUOĞLU
8. Erol KINDAÇ
9. Gökhan BAKIRCI
10. Gültekin TAŞTAN
11. Hakkı GÜLAY
12. Levent AKKAŞ
13. Nihat DEMİRCİ
14. Saim ÇİFTCİ
15. Sait KURT
16. Sait ÖZTÜRK
17. Salih ÖZTÜRK
18. Soner DURMUŞ
19. Tahsin İNCE
20. Taner ŞENTÜRK
21. Veysi EKİNCİ
22. Yusuf ALTUN
Vekilleri
Av. Necip ŞENEL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş akdi feshedilen sendika üyesi başvuruculara sendika tazminatı verilmemesi nedeniyle sendika hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyonlara sunulmuştur.
4. Başvurucuların yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki şikâyetleri komisyonlarca değerlendirilmiştir.
i. Birinci Bölüm Birinci Komisyonu 26/5/2016 tarihinde başvurucu Yusuf Altun'un, 23/3/2016 tarihinde başvurucu Alkin Koç'un, 16/6/2016 tarihinde başvurucu Gökhan Bakırcı'nın, 14/4/2016 tarihinde başvurucu Saim Çiftçi'nin, 3/5/2016 tarihinde başvurucu Hakkı Gülay'ın,
ii. Birinci Bölüm İkinci Komisyonu 9/2/2016 tarihinde başvurucu Sait Öztürk'ün, 22/3/2016 tarihinde başvurucu Elvan Alp'in, 21/3/2016 tarihinde başvurucu Erol Kındaç'ın, 23/3/2016 tarihinde başvurucu Berk Yılmaz'ın, 9/2/2016 tarihinde başvurucu Soner Durmuş'un,
iii. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonu 9/2/2016 tarihinde başvurucu Ercan Musluoğlu'nun, 14/4/2016 tarihinde başvurucu Alkan Anıl'ın, 23/3/2016 tarihinde başvurucu Ayhan Ünal'ın,
iv İkinci Bölüm Birinci Komisyonu 17/12/2015 tarihinde başvurucu Veysi Ekinci'nin, 22/3/2016 tarihinde başvurucu Tahsin İnce'nin, 22/3/2016 tarihinde başvurucu Taner Şentürk'ün,
v. İkinci Bölüm İkinci Komisyonu 17/2/2016 tarihinde başvurucu Sait Kurt'un,
vi. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonu 9/2/2016 tarihinde başvurucu Levent Akkaş'ın, 31/3/2016 tarihinde başvurucu Salih Öztürk'ün, 23/5/2016 tarihinde başvurucu Nihat Demirci'nin, 26/5/2016 tarihinde başvurucu Abbas Akçay'ın makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna; sendika hakkının ihlal edildiği yönünden ise başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölümler tarafından yapılmasına karar vermiştir.
5.İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurucu Gültekin Taştan'a ait sendika hakkı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetlerinin bulunduğu başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2015/2795, 2015/2796,2015/2797, 2015/2806, 2015/2808, 2015/3496, 2015/3542, 2015/3543, 2015/3546, 2015/3548, 2015/3592, 2015/3593, 2015/3594, 2015/3595, 2015/3596, 2015/3597, 2015/6107, 2015/6109,2015/6113, 2015/3532, 2015/3536 sayılı başvuruların konu bakımından aynı nitelikte bulunmaları nedeniyle 2015/2790 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular K. Liman Hizmetleri ve Lojistik Anonim Şirketinde (davalı Şirket) işçi olarak çalışmaktayken 2013 yılının Şubat ayından itibaren değişik tarihlerde tek tek veya grup hâlinde iş akitleri feshedilmiştir.
9. Başvurucular, iş akitlerinin feshedilmesinin haklı ve geçerli bir nedeninin olmadığını iddia ederek farklı mahkemelerde işe iade davası açmışlardır. Başvuruculara göre iş akitleri, üyesi oldukları Liman İş Sendikasının (Sendika) bahse konu işyerinde artan sayıda örgütlenmesi ve bazı sendikal faaliyetlerde bulunmaları nedeniyle feshedilmiştir.
10. Buna karşın davalı Şirket, şirket işlerinin daha iyi yürütülebilmesi için nakliye hizmetlerinin tamamının alt işverene verilmesine karar verildiğini; bu sebeple de bu hizmet alanında çalışan işçilerin her türlü hakları ödenerek iş akitlerinin sona erdirildiğini savunmuştur. Davalı Şirket; iş akitlerinin feshedilmesinin işçilerin sendikaya üye olmalarıyla veya sendikal faaliyetleri ile bir ilgisi olmadığını, iş akdi feshedilenlerden bir kısmının sendikalı olmadığı gibi bir kısım sendikalı işçilerin de Şirkete ait işyerinde çalışmaya devam ettiğini savunmuştur. Davalı Şirket; iş akdi feshedilen bir grup işçinin iş akdinin feshedilmesinden sonra Sendikaya üye olduklarını, bir kısım üyenin ise iş akdinin feshedilmesinden sonra geçen kısa süre içinde Sendikadan istifa ettiklerini ileri sürmüştür. Davalı Şirkete göre başvurucular gerçekte öyle olmadığı hâlde diğer haklarının yanı sıra sendika tazminatı da alabilmek için iş akitlerinin sendikal sebeplerle feshedildiğini ileri sürmüş ancak iddialarını ispat edememişlerdir.
A. Birinci Tipteki Davalar
11. Başvurucular Yusuf Altun, Levent Akkaş, Hakkı Gülay, Sait Kurt, Veysi Ekinci, Gültekin Taştan Bakırköy 7. İş Mahkemesine; başvurucular Soner Durmuş, Ercan Musluoğlu, Bakırköy 23. İş Mahkemesine; Başvurucu Erol Kındaç Bakırköy 24. İş Mahkemesine işe iade davası açmışlardır.
12. Yukarıda zikredilen mahkemeler farklı tarihlerde benzer gerekçelerle açılan davaları kabul etmişler ve davalı işverence feshin geçersizliğine ve davacıların işe iadesine karar vermişlerdir. Mahkemeler ayrıca başvurucuların sendikal tazminat taleplerinin de reddine karar vermişlerdir. Mahkemelerin benzer gerekçeleri özet olarak şöyledir:
Davalı şirketin fesih bildiriminde iş akdinin ekonomik sebeplerle, verimlilik ve rekabete dayalı olarak yapıldığı tespit edilmiştir ancak şirket, 7/1/2013 tarihinde "işletimsel karar" alındığı yönündeki savunmasını ispatlayamamıştır. Bu sebeple de yargısal denetim yapılamamaktadır. Zira işletme, işyeri veya işin gerekleri nedenleri ile iş akdi feshedildiğinde mahkemeler işletimsel kararı incelerler ve istihdamı engelleyen durumu araştırırlar. İstihdam fazlalığı bulunup bulunmadığı, işverenin işletimsel kararı tutarlı bir şekilde uygulayıp uygulamadığı, fesihte keyfi davranılıp davranılmadığı ve feshin kaçınılmaz olup olmadığı araştırılmalıdır. İşveren işletimsel kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi gerekli kıldığını kanıtlamalıdır. Bu kapsamda amaca uygun daha hafif tedbirlerin alınıp alınamayacağı da değerlendirilmelidir.
Somut olayda fesihten sonra işletmeye işçi alınmıştır. Ayrıca sorunlar başka ekonomik tedbirle giderilmeye çalışılmamıştır. İstihdam fazlası olduğu iddia edilen davacıların hangi objektif kriterlere göre işine son verildiği belirtilmemiştir. Davalı işveren ölçülü, gerekli, tutarlı, keyfi olmayan, denetlenebilir bir uygulama gerçekleştirmemiştir. Bu nedenlerle feshin geçerli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacılar tarafından feshin sendikal nedenle yapıldığı iddia edilmiş ise de; aynı mahiyetteki diğer dosyalar da incelenmiş ve davacıların sendikal bir faaliyet içinde oldukları ispatlanamamıştır. Bir bütün olarak bakıldığında işçilerin fesih tarihinde, hemen sonrasında ya da hemen öncesinde sendikaya üye oldukları gözlemlenmiştir. Halen iş yerinde sendikalı olup, çalışmaya devam edenler bulunmaktadır. Dahası davalı iş yerinde herhangi bir sendikanın yetki tespiti için Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığına (ÇSGB) herhangi bir başvurusu olmadığı tespit edilmiştir. İş akitlerinin feshinin sendikal nedenle yapıldığının ispatlanamadığı sonucuna ulaşılmış, sendikal tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
13. Yukarıda zikredilen mahkeme kararlarının taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi farklı tarihlerde aşağıdaki aynı gerekçe ile temyiz taleplerini kabul ederek ilk derece mahkemelerinin kararlarını bozmuştur:
"Sendikal tazminat 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesinde düzenlenmiş, işçilerin işe alınmalarının, belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri veya belli bir sendikadaki üyeliği korumaları veya üyelikten istifa etmeleri şartına bağlı tutulamayacağı ilk fıkrada hükme bağlanmıştır. Sözü edilen maddenin üçüncü fıkrasında ise, işverenin, sendika üyesi olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, işin sevk ve dağıtımında, işçinin mesleki ilerlemesinde, işçinin ücret, ikramiye ve primlerinde, sosyal yardım ve disiplin hükümlerinde ve diğer hususlara ilişkin hükümlerin uygulanması veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayırım yapamayacağı kuralı getirilmiştir. Konuya dair bir başka güvence bahsi geçen maddenin beşinci fıkrasında öngörülmüş, işçilerin sendikaya üye olmaları veya olmamaları sebebiyle iş sözleşmelerinin feshedilemeyeceği, yine yasaya uygun sendikal faaliyetler sebebiyle işten çıkarılamayacakları ya da farklı uygulamaya tabi tutulamayacakları hükme bağlanmıştır.
İşverenin 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesinin üçüncü ve beşinci fıkralarına aykırı davranması halinde, işçinin bir yıldan az olmamak üzere sendikal tazminata hak kazanacağı hususu da Yasada ifadesini bulmuştur.
2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesinde 4773 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, işçinin iş sözleşmesinin sendika üyeliği ya da sendikal faaliyetleri sebebiyle feshedilmesi halinde, doğrudan sendikal tazminat talep hakkının olmadığı açıklanmış, 4857 sayılı İş Kanununun iş güvencesine dair hükümlerinin uygulanacağı kuralı getirilmiştir. Fesih dışında kalan sendikal nedene dayanan ayrımcılık hallerinde ise, işçinin doğrudan sendikal tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.
4773 sayılı Yasa ile sözü edilen maddeye eklenen yedinci fıkrada ise, iş güvencesi hükümlerinin uygulaması dışında kalan hallerde ve feshe bağlı tazminat istekleriyle sınırlı olmak üzere ispat yükünün işverene ait olduğu öngörülmüştür. Bu durumda sendikal nedenle fesih iddiasıyla açılan feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iade davasında ispat yükü, önceden olduğu gibi işçi üzerindedir. Ancak, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayan bir işçinin açmış olduğu sendikal tazminat isteklerini içeren bir davada, aksinin ispatı işverene aittir.
Dairemizce, sendikal tazminat davalarında ispat yükünün işçide olduğu hallerde, işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, işyerinde çalışmakta olan işçilerin bulunup bulunmadığı, aynı dönemde yetki prosedürünün işletilip işletilmediği, işyerinde önceki dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanıp bağıtlanmadığı, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı gibi hususlarla, işverence ekonomik veya teknolojik nedenlere dayalı bir fesih yoluna gidilmesi durumunda teknik yönden bu durumun araştırılması gibi ölçütler belirlenmiştir.
Somut olayda, Mahkemece davacının iş akdinin sendikal nedenle fesih iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle sendikal tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de, bu kararın yukarıdaki Dairemiz ilkeleri doğrultusunda yeterli bir araştırma yapılmaksızın, eksik incelemeye dayalı olarak verildiği görülmüştür. Hernekadar işverenin savunması dikkate alınarak yapılan işletmesel karara ilişkin Mahkemenin kabulü dosya kapsamına uygun ise de, ispat yükü altında olan işçinin sendikal tazminat talebinin, davalı işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, işyerinde çalışmakta olan işçilerin bulunup bulunmadığı, aynı dönemde yetki prosedürünün işletilip işletilmediği, işyerinde önceki dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanıp bağıtlanmadığı, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı gibi hususlar araştırılıp irdelenmeksizin karara bağlandığı anlaşılmıştır. Belirtilen sebeplerle Mahkemece eksik araştırma ve incelmeye dayalı olarak sendikal tazminat talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir."
14. Mahkemeler, Yargıtay bozma ilamında belirtilen eksiklikleri Sendikaya, davalı işverene ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) Çalışma Genel Müdürlüğüne sormuştur. Eksikliklerin giderilmesini müteakip mahkemelerin kanaatlerinde bir değişiklik olmamış ve mahkemeler bir önceki kararlarını aynen benimsemişlerdir. Mahkemeler önceki kararlarındaki gerekçelerine ilave olarak şu tespitlerde bulunmuşlardır:
"Liman İş Sendikası ve davalı işveren tarafından sunulan belgelere göre davalı şirkete ait iş yerinde bir kısım sendikalı işçiler çalışmaya devam etmektedir. Davaya konu iş yerinde daha önce toplu iş sözleşmesi yapılmamıştır. Bundan başka toplu iş sözleşmesi yetki başvurusu da bulunmamaktadır. Fesih tarihi itibariyle iş akdi feshedilen işçilerin bir kısmının sendika üyeliği de bulunmamaktadır. Ne yazık ki Liman İş Sendikası tarafından aynı meseleye ilişkin farklı mahkemelere farklı cevapların verildiği tespit edilmiştir. İş yerinde yıllara göre sendikalı çalışan sayısının artış gösterdiği anlaşılmıştır. Davacılar feshin sendikal nedenlerle yapıldığını ispatlayamamışlardır."
15. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2014 yılının Ekim ile Aralık ayları içinde farklı tarihlerde kararların bozmaya uygun olduğunu tespit etmiş ve temyiz itirazlarını yerinde görmeyerek hükümleri onamıştır.
B. İkinci Tipteki Davalar
16. Başvurucular Salih Öztürk, Nihat Demirci, Abbas Akçay, Alkin Koç, Saim Çiftçi, Tahsin İnce, Elvan Alp Bakırköy 8. İş Mahkemesine; başvurucular Alkan Anıl, Ayhan Ünal, Taner Şentürk, Gökhan Bakırcı, Berk Yılmaz Bakırköy 24. İş Mahkemesine işe iade davası açmışlardır.
17. Yukarıda zikredilen mahkemeler farklı tarihlerde birinci grup davalardaki benzer gerekçelerle açılan davaları kabul etmişler, davalı işverence feshin geçersizliğine ve davacıların işe iadesine karar vermişlerdir. Mahkemeler ayrıca başvurucuların sendikal tazminat taleplerinin de reddine karar vermişlerdir.
18. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2014 yılının Aralık ayı içinde farklı tarihlerde kararların bozmaya uygun olduğunu tespit etmiş ve temyiz itirazlarını yerinde görmeyerek hükümleri onamıştır.
C. Üçüncü Tip Dava
19. Başvurucu Sait Öztürk diğer başvuruculardan farklı olarak iş akdinin feshedildiği tarihte Sendika üyesi değildir. Ancak iş akdinin feshinden önce Sendika üyesi işçilerle birlikte hareket ettiğini, diğer arkadaşlarını Sendika üyesi yapmak için çabaladığını, bu faaliyetleri sebebiyle iş akdinin feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle dava açmıştır.
20. Bakırköy 9. İş Mahkemesi 26/5/2014 tarihinde yukarıda zikredilen diğer mahkemelerin gerekçelerine benzer gerekçelerle açılan davayı kabul etmiş, davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca başvurucunun sendikal tazminat talebinin de reddine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun iş akdinin feshinden on gün sonra Sendikaya üye olduğunu tespit etmiş ve başvurucunun iş akdinin sendikal sebeplerle feshedildiğinin ispat edilemediğine karar vermiştir.
21. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 4/12/2014 tarihli ilamı ile ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır.
D. Süre Koşulu
22. Başvurucular 2015 yılı içinde farklı tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Başvuruların süresinde yapıldığı tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun "Sendikaya üye olup olmama hürriyetinin teminatı" kenar başlıklı 31. maddesi ve 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun "Sendika özgürlüğünün güvencesi" kenar başlıklı 25. maddesi.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 23/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sendika Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucular, iş akitlerinin Sendika üyesi oldukları için ve sendikal faaliyette bulunmaları nedeniyle feshedildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular, ilk derece mahkemelerinin Yargıtayın bozma kararlarında belirtilen eksiklikleri gidermeden karar verdiklerini savunmaktadırlar. Başvuruculara göre ilk derece mahkemeleri tarafından, ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğüne güncel olarak davalı işyerinde kaç işçinin çalıştığı, bunlardan kaçının Sendika üyesi olduğu ve hangi tarihlerde üye oldukları sorulmamıştır. Yine üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, başvurucuların iş akitlerinin feshinden kısa bir süre öncesinde, fesih tarihinde ve fesihten kısa bir süre sonrasında kaç işçinin çalıştığı, kaçının sendika üyesi olduğu, işe fesih tarihinden sonra giren işçilerin listesi ve sendika üyesi olup olmadıkları gibi hususlar da araştırılmamıştır. Mahkemeler, ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğüne sadece yetki prosedürü uygulanıp uygulanmadığını sormuştur. Başvuruculara göre, Bakanlık kayıtları tartışılmaz gerçekleri ortaya koyabilecek niteliğe sahiptir ve tüm gerçekleri gözönüne sermektedir. Başvuruculara göre söz konusu kayıtlar sorulmadan eksik inceleme ile sendikal tazminat taleplerinin reddine karar verilerek anayasal hakları ihlal edilmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasının Anayasa'nın 51. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.”
a. Genel İlkeler
28. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, başvurucuların sendika üyesi olmaları ve bazı sendikal faaliyetlere katılmaları nedeniyle işverence iş akitlerinin feshedildiği iddialarının derece mahkemelerince usulüne uygun incelenmediği iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, lehlerine sendikal tazminata hükmedilmemesinin başvurucuların sendika haklarını ihlal edip etmediğini inceleyecektir.
29. Demokrasilerde, vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Ayrıca böyle bir örgüt, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir. İstihdam alanında kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını amaçlayan örgütler olan sendikalar, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğü olan örgütlenme özgürlüğünün önemli bir parçasıdır. Sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız bir hak değil örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel bir yönü olarak görülmektedir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/05/2017, § 75; Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014,§§ 31, 32).
30. Kişiler kendi istedikleri şekilde sendika kurmak veya kendi istedikleri bir sendikaya üye olmakta özgür olmalıdır. Anayasa'nın 51. maddesi, çalışanların sendikalara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahip olduğunu ve hiç kimsenin bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamayacağını ifade etmiştir.
31. Diğer yandan Anayasa'nın 51. maddesinin metninde yer alan “çalışanlar... üyelerinin menfaatlerini korumak için” ibaresi, gereksiz bir detay olmaktan ziyade üyelerin mesleki menfaatlerini korumak için gerçekleştirecekleri sendikal faaliyetlerinin Anayasa tarafından korunduğunu açıkça ortaya koymaktadır (Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 02/07/2015, § 54). Dolayısıyla sendika hakkı, mensuplarının menfaatlerini korumak üzere yapılan sendikal faaliyetlere izin verilmesini de gerektirmektedir (Tayfun Cengiz, § 31).
32. Zikredilen kurala göre devletin bireylerin sendikaya üye olma özgürlüğüne ve diğer sendikal haklara müdahale etmemeye yönelik negatif yükümlülüğünün yanı sıra söz konusu haktan etkili bir şekilde yararlanmayı güvence altına almaya yönelik pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Devletin bireylerin ve sendikaların haklarını işverenlere karşı güvence altına alma pozitif yükümlülüğü söz konusudur. Söz konusu pozitif yükümlülük etkili bir yargısal sistem kurma ödevini de içerir.
33. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda devletin sendika hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerine uygun davranıp davranmadığını denetleyecektir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
34. Somut olayda başvurucular ilk olarak iş akitlerinin işyerinde icra ettikleri sendikal bazı faaliyetler nedeniyle feshedildiğini ileri sürmüşlerdir. Derece mahkemelerinin tamamı başvurucuların söz konusu iddiaları ispatlayamadıkları sonucuna ulaşmıştır. Başvurucuların Anayasa Mahkemesi önünde de aynı iddiayı dile getirmişlerdir. Bununla birlikte başvurucular söz konusu sendikal faaliyetlerin neler olduğunu gösterememiş, Anayasa Mahkemesinin bir değerlendirme yapmasını mümkün kılacak soyutluktan çıkartabilmiş değildirler.
35. Başvurucular ikinci olarak ilk derece mahkemelerinin Yargıtayın bozma kararlarında (bkz. § 14) belirtilen eksiklikleri gidermeden karar verdiklerini savunmuşlardır. Bununla birlikte başvurucuların şikâyetlerinin odak noktasını ilk derece mahkemelerinin davalı işyerinde çalışan sendikalı ve sendikasız işçilerin istatistiklerinin belirlenmesine ilişkin bir dizi soruyu ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğüne sormamış olmaları oluşturmaktadır (bkz. § 26).
36. İlk derece mahkemelerinin Yargıtay bozma kararına uyduktan sonra hiçbir soruşturma işlemi yapmadığı söylenemez. Bununla birlikte başvurucuların ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğüne sorulması istenen soruların önemli bir kısmı Liman İş Sendikasına ve davalı işverene sorulmuştur. Mahkemelerce elde edilen ve başvurucular tarafından hatalı veya çarpıtılmış olduğu ileri sürülmemiş olan bilgilere göre başvurucuların iş akitlerinin feshini müteakip davalı Şirkete ait işyerinde sendikalı işçiler çalışmaya devam etmişlerdir. Söz konusu işyerinde daha önce toplu iş sözleşmesi yapılmadığı gibi bunun için yetki başvurusu da bulunmamaktadır. Mahkemeler fesih tarihi itibarıyla iş akdi feshedilen işçilerin bir kısmının sendika üyeliğinin bulunmadığını da tespit etmişlerdir. Üstelik mahkemelerin belirlemesine göre yıllara göre sendikalı çalışan sayısı artış göstermiştir. Başvuruculardan birinin iş akdinin feshinden sonra sendika üyesi olduğunun tespit edildiği de ilave edilmelidir. Sonuç olarak mahkemeler, iş akdinin haklı nedenle feshedilmediği sonucuna varmış olmakla birlikte sendikal nedenlerle feshedildiğinin de ispatlanamadığını kabul etmişlerdir.
37. Mahkemeler, ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğüne sadece yetki prosedürü uygulanıp uygulanmadığını sormuş; bununla birlikte Yargıtayın toplanmasını istediği bilgilerin başvurucuların üyesi olduğu Sendika ile davalı işverenden sormuş ve elde etmişlerdir. Anayasa Mahkemesinin görevi, mevcut başvurudaki gibi durumlarda delillerin toplanmasına ilişkin en iyi yöntemin ne olduğunu belirlemek değildir. Başvurucular, mahkemelerce toplanan delillerin uyuşmazlığı çözmekte yetersiz kaldığını ve söz konusu bilgilerin ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğünden elde edilmemesinin Anayasa'nın 51. maddesinin birinci fıkrasında korunan sendikaya üye olma hakkını ihlal ettiğini gösterebilmiş değildir.
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda,kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo [GK], B. No: 2014/12727, 25/05/2017, §19-21; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
39. Başvurucular, ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Başvurucular ne derece mahkemeleri önünde ne de Anayasa Mahkemesi sundukları dilekçelerde iş akitlerinin feshedilmesine neden olduğunu düşündükleri sendikal faaliyetlerin neler olduğunu gösterememişlerdir. Dahası başvurucular, işyerinde çalışan işçilere yönelik bazı istatistiklerinin münhasıran ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğünden sorulmamasının devletin şikâyetleri dikkatli bir şekilde inceleme yükümlülüğünü yerine getirmediği anlamına geleceği yönündeki iddiaları temellendirememişlerdir.
40. Açıklanan gerekçelerle sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu Gültekin Taştan, yerel mahkeme nezdinde iki ay, Yargıtay nezdinde bir ay içinde bitmesi gereken işe iade davasının iki yıla yakın sürdüğünü; taleplerine rağmen duruşmaların ikişer üçer aylık uzun periyotlar içinde yapıldığını ve yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
43. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
44. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda ilk derece mahkemesine davanın açıldığı 6/3/2013 tarihinden Yargıtayın onama tarihi olan 13/11/2014 tarihine kadar geçen yaklaşık 1 yıl 8 aylık yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucuların sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Gültekin Taştan'ın makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 23/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.