TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA
MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABBAS AKÇAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2790)
|
|
Karar Tarihi: 23/5/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan
ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yunus
HEPER
|
Başvurucular
|
:
|
1.
Abbas AKÇAY
|
|
|
2.
Alkan ANIL
|
|
|
3.
Alkin KOÇ
|
|
|
4.
Ayhan ÜNAL
|
|
|
5.
Berk YILMAZ
|
|
|
6.
Elvan ALP
|
|
|
7.
Ercan MUSLUOĞLU
|
|
|
8.
Erol KINDAÇ
|
|
|
9.
Gökhan BAKIRCI
|
|
|
10.
Gültekin TAŞTAN
|
|
|
11.
Hakkı GÜLAY
|
|
|
12.
Levent AKKAŞ
|
|
|
13.
Nihat DEMİRCİ
|
|
|
14.
Saim ÇİFTCİ
|
|
|
15.
Sait KURT
|
|
|
16.
Sait ÖZTÜRK
|
|
|
17.
Salih ÖZTÜRK
|
|
|
18.
Soner DURMUŞ
|
|
|
19.
Tahsin İNCE
|
|
|
20.
Taner ŞENTÜRK
|
|
|
21.
Veysi EKİNCİ
|
|
|
22.
Yusuf ALTUN
|
Vekilleri
|
:
|
Av.
Necip ŞENEL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, iş akdi feshedilen sendika üyesi
başvuruculara sendika tazminatı verilmemesi nedeniyle sendika hakkının;
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 13/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyonlara sunulmuştur.
4. Başvurucuların yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı yönündeki şikâyetleri komisyonlarca değerlendirilmiştir.
i. Birinci Bölüm Birinci Komisyonu 26/5/2016 tarihinde
başvurucu Yusuf Altun'un, 23/3/2016 tarihinde
başvurucu Alkin Koç'un, 16/6/2016 tarihinde başvurucu Gökhan Bakırcı'nın,
14/4/2016 tarihinde başvurucu Saim Çiftçi'nin,
3/5/2016 tarihinde başvurucu Hakkı Gülay'ın,
ii. Birinci Bölüm İkinci Komisyonu 9/2/2016 tarihinde
başvurucu Sait Öztürk'ün, 22/3/2016 tarihinde başvurucu Elvan Alp'in, 21/3/2016
tarihinde başvurucu Erol Kındaç'ın, 23/3/2016
tarihinde başvurucu Berk Yılmaz'ın, 9/2/2016 tarihinde başvurucu Soner
Durmuş'un,
iii. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonu 9/2/2016 tarihinde
başvurucu Ercan Musluoğlu'nun, 14/4/2016 tarihinde başvurucu Alkan Anıl'ın,
23/3/2016 tarihinde başvurucu Ayhan Ünal'ın,
iv İkinci Bölüm Birinci Komisyonu 17/12/2015 tarihinde başvurucu Veysi
Ekinci'nin, 22/3/2016 tarihinde başvurucu Tahsin İnce'nin, 22/3/2016 tarihinde
başvurucu Taner Şentürk'ün,
v. İkinci Bölüm İkinci Komisyonu 17/2/2016 tarihinde
başvurucu Sait Kurt'un,
vi. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonu 9/2/2016 tarihinde
başvurucu Levent Akkaş'ın, 31/3/2016 tarihinde başvurucu Salih Öztürk'ün, 23/5/2016
tarihinde başvurucu Nihat Demirci'nin, 26/5/2016 tarihinde başvurucu Abbas
Akçay'ın makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna; sendika hakkının
ihlal edildiği yönünden ise başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölümler tarafından yapılmasına karar vermiştir.
5.İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurucu Gültekin Taştan'a ait sendika hakkı ile makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği şikâyetlerinin bulunduğu başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2015/2795, 2015/2796,2015/2797, 2015/2806, 2015/2808,
2015/3496, 2015/3542, 2015/3543, 2015/3546, 2015/3548, 2015/3592, 2015/3593,
2015/3594, 2015/3595, 2015/3596, 2015/3597, 2015/6107, 2015/6109,2015/6113,
2015/3532, 2015/3536 sayılı başvuruların konu bakımından aynı nitelikte
bulunmaları nedeniyle 2015/2790 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve
incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular K. Liman Hizmetleri ve Lojistik Anonim
Şirketinde (davalı Şirket) işçi olarak çalışmaktayken 2013 yılının Şubat ayından itibaren değişik tarihlerde tek tek veya grup
hâlinde iş akitleri feshedilmiştir.
9. Başvurucular, iş akitlerinin feshedilmesinin haklı ve
geçerli bir nedeninin olmadığını iddia ederek farklı mahkemelerde işe iade
davası açmışlardır. Başvuruculara göre iş akitleri, üyesi oldukları Liman İş
Sendikasının (Sendika) bahse konu işyerinde artan sayıda örgütlenmesi ve bazı
sendikal faaliyetlerde bulunmaları nedeniyle feshedilmiştir.
10. Buna karşın davalı Şirket, şirket işlerinin daha iyi
yürütülebilmesi için nakliye hizmetlerinin tamamının alt işverene verilmesine
karar verildiğini; bu sebeple de bu hizmet alanında çalışan işçilerin her türlü
hakları ödenerek iş akitlerinin sona erdirildiğini savunmuştur. Davalı Şirket;
iş akitlerinin feshedilmesinin işçilerin sendikaya üye olmalarıyla veya
sendikal faaliyetleri ile bir ilgisi olmadığını, iş akdi feshedilenlerden bir
kısmının sendikalı olmadığı gibi bir kısım sendikalı işçilerin de Şirkete ait
işyerinde çalışmaya devam ettiğini savunmuştur. Davalı Şirket; iş akdi
feshedilen bir grup işçinin iş akdinin feshedilmesinden sonra Sendikaya üye
olduklarını, bir kısım üyenin ise iş akdinin feshedilmesinden sonra geçen kısa
süre içinde Sendikadan istifa ettiklerini ileri sürmüştür. Davalı Şirkete göre
başvurucular gerçekte öyle olmadığı hâlde diğer haklarının yanı sıra sendika
tazminatı da alabilmek için iş akitlerinin sendikal sebeplerle feshedildiğini
ileri sürmüş ancak iddialarını ispat edememişlerdir.
A. Birinci Tipteki Davalar
11. Başvurucular Yusuf Altun,
Levent Akkaş, Hakkı Gülay, Sait Kurt, Veysi Ekinci, Gültekin Taştan Bakırköy 7.
İş Mahkemesine; başvurucular Soner Durmuş, Ercan Musluoğlu, Bakırköy 23. İş
Mahkemesine; Başvurucu Erol Kındaç Bakırköy 24. İş
Mahkemesine işe iade davası açmışlardır.
12. Yukarıda zikredilen mahkemeler farklı tarihlerde
benzer gerekçelerle açılan davaları kabul etmişler ve davalı işverence feshin
geçersizliğine ve davacıların işe iadesine karar vermişlerdir. Mahkemeler
ayrıca başvurucuların sendikal tazminat taleplerinin de reddine karar
vermişlerdir. Mahkemelerin benzer gerekçeleri özet olarak şöyledir:
Davalı şirketin fesih bildiriminde iş
akdinin ekonomik sebeplerle, verimlilik ve rekabete dayalı olarak yapıldığı
tespit edilmiştir ancak şirket, 7/1/2013 tarihinde "işletimsel
karar" alındığı yönündeki savunmasını ispatlayamamıştır. Bu sebeple de
yargısal denetim yapılamamaktadır. Zira işletme, işyeri veya işin gerekleri
nedenleri ile iş akdi feshedildiğinde mahkemeler işletimsel
kararı incelerler ve istihdamı engelleyen durumu araştırırlar. İstihdam
fazlalığı bulunup bulunmadığı, işverenin işletimsel
kararı tutarlı bir şekilde uygulayıp uygulamadığı, fesihte keyfi davranılıp
davranılmadığı ve feshin kaçınılmaz olup olmadığı araştırılmalıdır. İşveren işletimsel kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi
gerekli kıldığını kanıtlamalıdır. Bu kapsamda amaca uygun daha hafif
tedbirlerin alınıp alınamayacağı da değerlendirilmelidir.
Somut olayda fesihten sonra işletmeye
işçi alınmıştır. Ayrıca sorunlar başka ekonomik tedbirle giderilmeye
çalışılmamıştır. İstihdam fazlası olduğu iddia edilen davacıların hangi
objektif kriterlere göre işine son verildiği belirtilmemiştir. Davalı işveren
ölçülü, gerekli, tutarlı, keyfi olmayan, denetlenebilir bir uygulama
gerçekleştirmemiştir. Bu nedenlerle feshin geçerli olmadığı kanaatine
varılmıştır.
Davacılar tarafından feshin sendikal
nedenle yapıldığı iddia edilmiş ise de; aynı
mahiyetteki diğer dosyalar da incelenmiş ve davacıların sendikal bir faaliyet
içinde oldukları ispatlanamamıştır. Bir bütün olarak bakıldığında işçilerin
fesih tarihinde, hemen sonrasında ya da hemen öncesinde sendikaya üye oldukları
gözlemlenmiştir. Halen iş yerinde sendikalı olup, çalışmaya devam edenler
bulunmaktadır. Dahası davalı iş yerinde herhangi bir sendikanın yetki tespiti
için Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığına (ÇSGB) herhangi bir başvurusu olmadığı
tespit edilmiştir. İş akitlerinin feshinin sendikal nedenle yapıldığının
ispatlanamadığı sonucuna ulaşılmış, sendikal tazminat taleplerinin reddine
karar verilmiştir.
13. Yukarıda
zikredilen mahkeme kararlarının taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9.
Hukuk Dairesi farklı tarihlerde aşağıdaki aynı gerekçe ile temyiz taleplerini
kabul ederek ilk derece mahkemelerinin kararlarını bozmuştur:
"Sendikal tazminat 2821 sayılı
Sendikalar Kanununun 31 inci maddesinde düzenlenmiş, işçilerin işe
alınmalarının, belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri veya belli bir
sendikadaki üyeliği korumaları veya üyelikten istifa etmeleri şartına bağlı
tutulamayacağı ilk fıkrada hükme bağlanmıştır. Sözü edilen maddenin üçüncü
fıkrasında ise, işverenin, sendika üyesi olan işçilerle sendika üyesi olmayan
işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, işin sevk ve
dağıtımında, işçinin mesleki ilerlemesinde, işçinin ücret, ikramiye ve
primlerinde, sosyal yardım ve disiplin hükümlerinde ve diğer hususlara ilişkin
hükümlerin uygulanması veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir
ayırım yapamayacağı kuralı getirilmiştir. Konuya dair bir başka güvence bahsi
geçen maddenin beşinci fıkrasında öngörülmüş, işçilerin sendikaya üye olmaları
veya olmamaları sebebiyle iş sözleşmelerinin feshedilemeyeceği, yine yasaya
uygun sendikal faaliyetler sebebiyle işten çıkarılamayacakları ya da farklı
uygulamaya tabi tutulamayacakları hükme bağlanmıştır.
İşverenin 2821 sayılı Sendikalar
Kanununun 31 inci maddesinin üçüncü ve beşinci fıkralarına aykırı davranması
halinde, işçinin bir yıldan az olmamak üzere sendikal tazminata hak kazanacağı
hususu da Yasada ifadesini bulmuştur.
2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci
maddesinde 4773 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, işçinin iş
sözleşmesinin sendika üyeliği ya da sendikal faaliyetleri sebebiyle
feshedilmesi halinde, doğrudan sendikal tazminat talep hakkının olmadığı
açıklanmış, 4857 sayılı İş Kanununun iş güvencesine
dair hükümlerinin uygulanacağı kuralı getirilmiştir. Fesih dışında kalan
sendikal nedene dayanan ayrımcılık hallerinde ise, işçinin doğrudan sendikal
tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.
4773 sayılı Yasa ile sözü edilen maddeye
eklenen yedinci fıkrada ise, iş güvencesi hükümlerinin uygulaması dışında kalan
hallerde ve feshe bağlı tazminat istekleriyle sınırlı olmak üzere ispat yükünün
işverene ait olduğu öngörülmüştür. Bu durumda sendikal nedenle fesih iddiasıyla
açılan feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iade davasında ispat yükü,
önceden olduğu gibi işçi üzerindedir. Ancak, iş güvencesi hükümlerinden
yararlanamayan bir işçinin açmış olduğu sendikal tazminat isteklerini içeren
bir davada, aksinin ispatı işverene aittir.
Dairemizce, sendikal tazminat
davalarında ispat yükünün işçide olduğu hallerde, işyerinde çalışan ve sendikaya
üye olan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen
işçilerin olup olmadığı, işyerinde çalışmakta olan işçilerin bulunup
bulunmadığı, aynı dönemde yetki prosedürünün işletilip işletilmediği, işyerinde
önceki dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanıp bağıtlanmadığı, yeni işçi
alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı gibi
hususlarla, işverence ekonomik veya teknolojik nedenlere dayalı bir fesih
yoluna gidilmesi durumunda teknik yönden bu durumun araştırılması gibi ölçütler
belirlenmiştir.
Somut olayda, Mahkemece davacının iş
akdinin sendikal nedenle fesih iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle sendikal
tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de, bu
kararın yukarıdaki Dairemiz ilkeleri doğrultusunda yeterli bir araştırma
yapılmaksızın, eksik incelemeye dayalı olarak verildiği görülmüştür. Hernekadar işverenin savunması dikkate alınarak yapılan işletmesel karara ilişkin Mahkemenin kabulü dosya kapsamına
uygun ise de, ispat yükü altında olan işçinin sendikal tazminat talebinin,
davalı işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı, hangi
tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, işyerinde
çalışmakta olan işçilerin bulunup bulunmadığı, aynı dönemde yetki prosedürünün
işletilip işletilmediği, işyerinde önceki dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin
bağıtlanıp bağıtlanmadığı, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni
işçilerin sendikalı olup olmadığı gibi hususlar araştırılıp irdelenmeksizin
karara bağlandığı anlaşılmıştır. Belirtilen sebeplerle Mahkemece eksik
araştırma ve incelmeye dayalı olarak sendikal tazminat talebinin reddine karar
verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir."
14. Mahkemeler, Yargıtay bozma ilamında belirtilen
eksiklikleri Sendikaya, davalı işverene ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
(ÇSGB) Çalışma Genel Müdürlüğüne sormuştur. Eksikliklerin giderilmesini
müteakip mahkemelerin kanaatlerinde bir değişiklik olmamış ve mahkemeler bir
önceki kararlarını aynen benimsemişlerdir. Mahkemeler önceki kararlarındaki
gerekçelerine ilave olarak şu tespitlerde bulunmuşlardır:
"Liman İş Sendikası ve davalı
işveren tarafından sunulan belgelere göre davalı şirkete ait iş yerinde bir
kısım sendikalı işçiler çalışmaya devam etmektedir. Davaya konu iş yerinde daha
önce toplu iş sözleşmesi yapılmamıştır. Bundan başka toplu iş sözleşmesi yetki
başvurusu da bulunmamaktadır. Fesih tarihi itibariyle iş akdi feshedilen
işçilerin bir kısmının sendika üyeliği de bulunmamaktadır. Ne yazık ki Liman İş
Sendikası tarafından aynı meseleye ilişkin farklı mahkemelere farklı cevapların
verildiği tespit edilmiştir. İş yerinde yıllara göre sendikalı çalışan
sayısının artış gösterdiği anlaşılmıştır. Davacılar feshin sendikal nedenlerle
yapıldığını ispatlayamamışlardır."
15. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2014 yılının Ekim ile Aralık ayları içinde farklı tarihlerde kararların bozmaya
uygun olduğunu tespit etmiş ve temyiz itirazlarını yerinde görmeyerek hükümleri
onamıştır.
B. İkinci Tipteki Davalar
16. Başvurucular Salih Öztürk, Nihat Demirci, Abbas
Akçay, Alkin Koç, Saim Çiftçi, Tahsin İnce, Elvan Alp Bakırköy 8. İş
Mahkemesine; başvurucular Alkan Anıl, Ayhan Ünal, Taner Şentürk, Gökhan
Bakırcı, Berk Yılmaz Bakırköy 24. İş Mahkemesine işe iade davası açmışlardır.
17. Yukarıda zikredilen mahkemeler farklı tarihlerde
birinci grup davalardaki benzer gerekçelerle açılan davaları kabul etmişler,
davalı işverence feshin geçersizliğine ve davacıların işe iadesine karar
vermişlerdir. Mahkemeler ayrıca başvurucuların sendikal tazminat taleplerinin
de reddine karar vermişlerdir.
18. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2014 yılının Aralık ayı içinde farklı tarihlerde kararların bozmaya uygun
olduğunu tespit etmiş ve temyiz itirazlarını yerinde görmeyerek hükümleri
onamıştır.
C. Üçüncü Tip Dava
19. Başvurucu Sait Öztürk diğer başvuruculardan farklı
olarak iş akdinin feshedildiği tarihte Sendika üyesi değildir. Ancak iş akdinin
feshinden önce Sendika üyesi işçilerle birlikte hareket ettiğini, diğer
arkadaşlarını Sendika üyesi yapmak için çabaladığını, bu faaliyetleri sebebiyle
iş akdinin feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespiti ve işe
iadesine karar verilmesi talebiyle dava açmıştır.
20. Bakırköy 9. İş Mahkemesi 26/5/2014 tarihinde yukarıda
zikredilen diğer mahkemelerin gerekçelerine benzer gerekçelerle açılan davayı
kabul etmiş, davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının işe
iadesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca başvurucunun sendikal tazminat
talebinin de reddine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun iş akdinin
feshinden on gün sonra Sendikaya üye olduğunu tespit etmiş ve başvurucunun iş
akdinin sendikal sebeplerle feshedildiğinin ispat edilemediğine karar
vermiştir.
21. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 4/12/2014 tarihli ilamı ile
ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır.
D. Süre Koşulu
22. Başvurucular 2015 yılı içinde farklı tarihlerde
bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Başvuruların süresinde yapıldığı tespit
edilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
23. 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun
"Sendikaya üye olup olmama hürriyetinin teminatı" kenar
başlıklı 31. maddesi ve 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanunu’nun "Sendika özgürlüğünün güvencesi"
kenar başlıklı 25. maddesi.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
24. Mahkemenin 23/5/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sendika
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucular, iş akitlerinin Sendika üyesi oldukları
için ve sendikal faaliyette bulunmaları nedeniyle feshedildiğini ileri
sürmüşlerdir. Başvurucular, ilk derece mahkemelerinin Yargıtayın
bozma kararlarında belirtilen eksiklikleri gidermeden karar verdiklerini
savunmaktadırlar. Başvuruculara göre ilk derece mahkemeleri tarafından, ÇSGB
Çalışma Genel Müdürlüğüne güncel olarak davalı işyerinde kaç işçinin çalıştığı,
bunlardan kaçının Sendika üyesi olduğu ve hangi tarihlerde üye oldukları
sorulmamıştır. Yine üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, başvurucuların
iş akitlerinin feshinden kısa bir süre öncesinde, fesih tarihinde ve fesihten
kısa bir süre sonrasında kaç işçinin çalıştığı, kaçının sendika üyesi olduğu,
işe fesih tarihinden sonra giren işçilerin listesi ve sendika üyesi olup
olmadıkları gibi hususlar da araştırılmamıştır. Mahkemeler, ÇSGB Çalışma Genel
Müdürlüğüne sadece yetki prosedürü uygulanıp uygulanmadığını sormuştur.
Başvuruculara göre, Bakanlık kayıtları tartışılmaz gerçekleri ortaya
koyabilecek niteliğe sahiptir ve tüm gerçekleri gözönüne
sermektedir. Başvuruculara göre söz konusu kayıtlar sorulmadan eksik inceleme
ile sendikal tazminat taleplerinin reddine karar verilerek anayasal hakları
ihlal edilmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasının Anayasa'nın
51. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın
“Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin
çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve
geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma,
bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.
Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.”
a. Genel
İlkeler
28. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, başvurucuların
sendika üyesi olmaları ve bazı sendikal faaliyetlere katılmaları nedeniyle
işverence iş akitlerinin feshedildiği iddialarının derece mahkemelerince
usulüne uygun incelenmediği iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, lehlerine sendikal
tazminata hükmedilmemesinin başvurucuların sendika haklarını ihlal edip
etmediğini inceleyecektir.
29. Demokrasilerde, vatandaşların bir araya gelerek ortak
amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir
bileşenidir. Ayrıca böyle bir örgüt, devlet tarafından saygı
gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir. İstihdam alanında
kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını amaçlayan örgütler olan sendikalar,
bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek
bir araya gelebilme özgürlüğü olan örgütlenme özgürlüğünün önemli bir
parçasıdır. Sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak
amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte ve bu
niteliğiyle bağımsız bir hak değil örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel
bir yönü olarak görülmektedir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve
diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/05/2017, § 75; Tayfun Cengiz, B.
No: 2013/8463, 18/9/2014,§§ 31, 32).
30. Kişiler kendi istedikleri şekilde sendika kurmak veya
kendi istedikleri bir sendikaya üye olmakta özgür olmalıdır. Anayasa'nın 51.
maddesi, çalışanların sendikalara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe
çekilme haklarına sahip olduğunu ve hiç kimsenin bir sendikaya üye
olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamayacağını ifade etmiştir.
31. Diğer yandan Anayasa'nın 51. maddesinin metninde yer
alan “çalışanlar... üyelerinin menfaatlerini korumak için” ibaresi,
gereksiz bir detay olmaktan ziyade üyelerin mesleki menfaatlerini korumak için
gerçekleştirecekleri sendikal faaliyetlerinin Anayasa tarafından korunduğunu
açıkça ortaya koymaktadır (Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166,
02/07/2015, § 54). Dolayısıyla sendika hakkı, mensuplarının menfaatlerini
korumak üzere yapılan sendikal faaliyetlere izin verilmesini de
gerektirmektedir (Tayfun Cengiz, § 31).
32. Zikredilen kurala göre devletin bireylerin sendikaya
üye olma özgürlüğüne ve diğer sendikal haklara müdahale etmemeye yönelik
negatif yükümlülüğünün yanı sıra söz konusu haktan etkili bir şekilde
yararlanmayı güvence altına almaya yönelik pozitif yükümlülükleri de
bulunmaktadır. Devletin bireylerin ve sendikaların haklarını işverenlere karşı
güvence altına alma pozitif yükümlülüğü söz konusudur. Söz konusu pozitif yükümlülük
etkili bir yargısal sistem kurma ödevini de içerir.
33. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda devletin sendika
hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerine uygun davranıp davranmadığını
denetleyecektir.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
34. Somut olayda başvurucular ilk olarak iş akitlerinin
işyerinde icra ettikleri sendikal bazı faaliyetler nedeniyle feshedildiğini
ileri sürmüşlerdir. Derece mahkemelerinin tamamı başvurucuların söz konusu
iddiaları ispatlayamadıkları sonucuna ulaşmıştır. Başvurucuların Anayasa
Mahkemesi önünde de aynı iddiayı dile getirmişlerdir. Bununla birlikte
başvurucular söz konusu sendikal faaliyetlerin neler olduğunu gösterememiş,
Anayasa Mahkemesinin bir değerlendirme yapmasını mümkün kılacak soyutluktan
çıkartabilmiş değildirler.
35. Başvurucular ikinci olarak ilk derece mahkemelerinin Yargıtayın bozma kararlarında (bkz. § 14) belirtilen
eksiklikleri gidermeden karar verdiklerini savunmuşlardır. Bununla birlikte
başvurucuların şikâyetlerinin odak noktasını ilk derece mahkemelerinin davalı
işyerinde çalışan sendikalı ve sendikasız işçilerin istatistiklerinin
belirlenmesine ilişkin bir dizi soruyu ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğüne sormamış
olmaları oluşturmaktadır (bkz. § 26).
36. İlk derece mahkemelerinin Yargıtay bozma kararına uyduktan
sonra hiçbir soruşturma işlemi yapmadığı söylenemez. Bununla birlikte
başvurucuların ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğüne sorulması istenen soruların
önemli bir kısmı Liman İş Sendikasına ve davalı işverene sorulmuştur.
Mahkemelerce elde edilen ve başvurucular tarafından hatalı veya çarpıtılmış
olduğu ileri sürülmemiş olan bilgilere göre başvurucuların iş akitlerinin
feshini müteakip davalı Şirkete ait işyerinde sendikalı işçiler çalışmaya devam
etmişlerdir. Söz konusu işyerinde daha önce toplu iş sözleşmesi yapılmadığı
gibi bunun için yetki başvurusu da bulunmamaktadır. Mahkemeler fesih tarihi
itibarıyla iş akdi feshedilen işçilerin bir kısmının sendika üyeliğinin
bulunmadığını da tespit etmişlerdir. Üstelik mahkemelerin belirlemesine göre
yıllara göre sendikalı çalışan sayısı artış göstermiştir. Başvuruculardan
birinin iş akdinin feshinden sonra sendika üyesi olduğunun tespit edildiği de
ilave edilmelidir. Sonuç olarak mahkemeler, iş akdinin haklı nedenle
feshedilmediği sonucuna varmış olmakla birlikte sendikal nedenlerle
feshedildiğinin de ispatlanamadığını kabul etmişlerdir.
37. Mahkemeler, ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğüne sadece
yetki prosedürü uygulanıp uygulanmadığını sormuş; bununla birlikte Yargıtayın toplanmasını istediği bilgilerin başvurucuların
üyesi olduğu Sendika ile davalı işverenden sormuş ve elde etmişlerdir. Anayasa
Mahkemesinin görevi, mevcut başvurudaki gibi durumlarda delillerin toplanmasına
ilişkin en iyi yöntemin ne olduğunu belirlemek değildir. Başvurucular,
mahkemelerce toplanan delillerin uyuşmazlığı çözmekte yetersiz kaldığını ve söz
konusu bilgilerin ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğünden elde edilmemesinin
Anayasa'nın 51. maddesinin birinci fıkrasında korunan sendikaya üye olma
hakkını ihlal ettiğini gösterebilmiş değildir.
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin
(1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda,kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Sabah
Yıldızı Radyo [GK], B. No: 2014/12727, 25/05/2017, §19-21; Veli Özdemir,
B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
39. Başvurucular, ihlal iddiasına ilişkin delillerini
sunma ve bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal
edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir. Başvurucular ne derece mahkemeleri önünde ne de Anayasa
Mahkemesi sundukları dilekçelerde iş akitlerinin feshedilmesine neden olduğunu
düşündükleri sendikal faaliyetlerin neler olduğunu gösterememişlerdir. Dahası
başvurucular, işyerinde çalışan işçilere yönelik bazı istatistiklerinin
münhasıran ÇSGB Çalışma Genel Müdürlüğünden sorulmamasının devletin şikâyetleri
dikkatli bir şekilde inceleme yükümlülüğünü yerine getirmediği anlamına
geleceği yönündeki iddiaları temellendirememişlerdir.
40. Açıklanan gerekçelerle sendika hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu Gültekin Taştan, yerel mahkeme nezdinde iki
ay, Yargıtay nezdinde bir ay içinde bitmesi gereken işe iade davasının iki yıla
yakın sürdüğünü; taleplerine rağmen duruşmaların ikişer üçer aylık uzun
periyotlar içinde yapıldığını ve yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını
ileri sürmüştür. Başvurucu, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
43. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41-45).
44. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda ilk derece
mahkemesine davanın açıldığı 6/3/2013 tarihinden Yargıtayın
onama tarihi olan 13/11/2014 tarihine kadar geçen yaklaşık 1 yıl 8 aylık
yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucuların sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Başvurucu
Gültekin Taştan'ın makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 23/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.