TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İLKNUR KOCA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/3511)
|
|
Karar Tarihi: 15/11/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
İlknur KOCA
|
Vekili
|
:
|
Av. Salih
VAROL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, trafik kazası sonucu meydana gelen ölüm olayı
hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu soruşturma dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun 2003 doğumlu oğlu A.Ç., 31/1/2014 tarihinde saat
15.00 sıralarında İzmir'de geçirdiği bir trafik kazası sonucu yaşamını yitirmiştir.
Kaza, başvurucunun oğlu A.Ç.nin orta refüjle
bölünmüş, tek yönlü, dört şeritli bir yoldan ayağında patenle karşıdan karşıya
geçmeye çalıştığı sırada meydana gelmiştir.
9. Olayın polise bildirilmesi üzerine Olay Yeri İnceleme ekibi
kazanın gerçekleştiği yere giderek çeşitli incelemelerde bulunmuştur. Bu
incelemeler kapsamında olay yerinin fotoğrafları çekilmiş ve krokisi
çizilmiştir. Bu incelemeler neticesinde düzenlenen ölümlü/yaralamalı trafik
kazası tespit tutanağının "Kazanın
Özeti" başlıklı kısmı şöyledir:
"(...) sol şeritten seyir hâlinde olan
sürücü [U.D.] idaresindeki 35
DCP [...] plakalı araç (...) Buca
Köprüsü Eşrefpaşa dönüm noktasına geldiğinde, orta
refüj kısmından yolun karşısına geçmek isteyen ayağında paten kaykay bulunan
[A.Ç.nin]
kontrolsüz bir şekilde yola çıkması ile 35 DCP [...] plakalı aracın ön tamponun sağ kısmı, ön kaput ve ön
cam kısımlarıyla [A.Ç.ye]
çarpması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği
sürücü beyanı ve kaza mahallinde yapılan inceleme neticesinde anlaşılmış olup,
kazada yaya [A.Ç.nin] K.T.K. 68/1c "yaya yollarında, geçitlerde veya
zorunlu hâllerde taşıt yolu üzerinde trafiği tehlikeye düşürecek davranışlarda
bulunmak" kuralını ihlal ettiğinden asli kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır."
10. Olay Yeri İnceleme ekibince kazaya karışan araç
incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde aracın motor kaputunun sağ kenarının sağ
ön farı üstünde kalan kısmı üzerinde geriye doğru katlanma şeklinde bir hasar
olduğu, kaputun sağ kenarının orta kısmında çöküntü bulunduğu, sağ ön farın ise
kırık olduğu tespit edilmiştir. Bu inceleme kapsamında diğer bazı tespitlerin
yanı sıra aracın sağ ön çamurluğunun far yanında kalan kısmının kısmen hasarlı
olduğu ve aracın ön camının sağ kenarında bir çatlak olduğu belirlenmiştir.
11. Olay günü saat 23.49'da sürücü U.D.nin
ifadesi alınmıştır. Konak İlçe Emniyet Müdürlüğünce ifadesi alınan U.D. özetle
saat 15.00 sıralarında yolun sol şeridinde 35 DCP ... plakalı gri araçta tek
başına seyir hâlinde iken sağ önünde yaklaşık 1-2 metre mesafede bulunan beyaz
renkli, markasını ve plakasını bilmediği bir aracın A.Ç.ye çarpması sonucu A.Ç.nin fırlayıp kendisinin kullandığı aracın sağ ön camı
ve far kısmına düştüğünü belirtmiştir. U.D., ölen kişinin ayağında bulunan
patenin aracın sağ ön farına, gövdesinin kaportaya, başının da camın sağ ön
kısmına geldiğini ifade etmiştir. U.D., A.Ç.ye çarpıp onu kendi aracının
üzerine fırlatan aracın yolda hiç durmadan kaçtığını belirtmiş; ayrıca patenle
kayan kişilerin kazanın gerçekleştiği çevre yolu gibi yolları kullanmaması
gerektiğini, olaydan dolayı çok üzgün olduğunu, olayda suçunun olmadığını ifade
etmiştir.
12. Olay günü ifadesi alınan A.Ç.nin
babası K.Ç. ise özetle eşinden boşandığı için oğlunun velayetinin annesinde
olduğunu ancak annesinin ifadeye gelecek hâli olmadığından kendisinin ifade
vermeye geldiğini, arkadaşları ile birlikte patenle Buca köprülü kavşağına
giden oğluna çarpan araç sürücüsünden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir.
13. Konak İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından A.Ç.nin
arkadaşlarının da ifadesi alınmıştır. A.Ç.nin
arkadaşlarından 2000 doğumlu A.G. olay günü saat 16.30 sıralarında verdiği
ifadesinde özetle aralarında A.Ç.nin de bulunduğu beş
arkadaşıyla birlikte patenle kaydıklarını, arkadaşlarıyla birlikte Buca
Köprüsü'nün üzerine çıkıp karşıya geçtiklerini, A.Ç. ile E.D.nin
geride kaldığını, yol boşalınca onların da karşıya geçtiğini, daha sonra ise
bir köpekten korkan A.Ç.nin tekrar yola çıktığını, bu
esnada kafasını çevirdiğinde hızla gelen bir arabanın A.Ç.ye çarptığını
gördüğünü, A.Ç.nin yere düşüp yuvarlandığını,
kendisinin de arkadaşlarıyla birlikte hemen A.Ç.nin
yanına koştuğunu belirtmiştir. A.Ç.nin arkadaşlarından
1996 doğumlu R.A.A. ile 2001 doğumlu E.Ö. de A.G.nin
ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuştur. A.Ç.nin
arkadaşlarından 2001 doğumlu B.E. ise diğer arkadaşlarına ek olarak A.Ç.ye
beyaz renkli 35 CCZ ... gibi plakalı bir aracın çarptığını gördüğünü ifade
etmiştir. 2000 doğumlu E.D. ise ifadesinde özetle A.Ç. ile kendisinin diğer
arkadaşlarının gerisinde kaldığını, daha sonra A.Ç. ile kendisinin de karşıya
geçtiğini, karşıya geçtikten sonra kendisinin kaldırımda paten sürmeye devam
ettiğini, bu sırada bir köpek havlaması sesi duyduğunu, bunun üzerine A.Ç.nin geriye kaçtığını, bu esnada bir çarpma sesi
duyduğunu, baktığında A.Ç.nin arabanın üzerinden
fırlayıp yola düştüğünü gördüğünü ifade etmiştir.
14. Polis memurlarınca olay yerini gören kamera bulunup
bulunmadığı hususunda da araştırmalar yapılmıştır.Polis
Memuru A.K. ile Polis Memuru K.E. tarafından yapılan araştırmalar neticesinde
hazırlanan 31/1/2014 tarihli tutanak şöyledir:
"(...) Olay yerinde yapılan araştırmada
olayın olduğu noktayı görebilecek cadde üzerinde görüntü alabilecek güvenlik
kamera sisteminin olmadığı, olay noktasına yaklaşık üç yüz metre mesafede
Halide Edip Adıvar Caddesi yeşil alan içerisinde görüntü alabilen kamera
sisteminin olduğu ancak Yeşildere Caddesi üzerinden görüntü alıp almadığı
MOBESE kayıt sistemleri incelendikten sonra belli olacağı tarafımızdan tespit
edilmiş olup; işbu tutanak tarafımızdan tanzimle birlikte imza altına
alındı."
15. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, yukarıdaki araştırmaları
dikkate alarak tutuklanması istemiyle sürücü U.D.yi İzmir 20. Sulh Ceza Mahkemesine sevk etmiştir.
İzmir 20. Sulh Ceza Mahkemesince 1/2/2014 tarihinde sorgusu yapılan U.D. aynı
gün serbest bırakılmıştır. U.D. sorgusunda önceki ifadesine benzer şekilde
beyanda bulunmuştur. U.D. sorgusunda ayrıca A.Ç.ye beyaz bir aracın çarptığını
gördüğünü ifade eden H.G. adlı kişinin ifadesinin alınmasını istemiştir.
16. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7/2/2014 tarihinde
ifadesi alınan H.Gözetle
olay günü evinden çıktığında üst üste iki farklı ses duyduğunu, bu seslerin
çarpma sesi gibi olduğunu, sesin geldiği yere baktığında bir çocuğun binek
aracın üzerinden yere doğru düştüğünü gördüğünü, çarpma anını görmediğini
belirtmiştir.
17. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, kazaya karışan tarafların
kusur oranlarının belirlenmesi amacıyla dosyayı bilirkişi olan Ş.Ç.ye
göndermiştir. Bilirkişi Ş.Ç. soruşturma dosyasında bulunan tüm verileri dikkate
alarak hazırladığı 10/2/2014 tarihli raporda; A.Ç.nin
tam ve asli kusurlu, sürücü U.D.nin ise kusursuz
olduğunu değerlendirmiştir.
18. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili olarak ayrıca
Adli Tıp Kurumu Başkanlığından rapor almıştır.Adli
Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 23/5/2014 tarihli raporunun ilgili kısmı
şöyledir:
"OLAY:
05/09/2013 günü saat 15.20 sıralarında şüpheli
sürücü [U.D.] idaresindeki 35
DCP [...] plakalı kamyonet ile
Merkez istikametinden Karadağlar istikametine doğru sol şeritte seyir
halindeyken olay mahalline geldiğinde, kontrolsüz bir şekilde ve aniden
ayağındaki paten ile yola giren 2003 doğumlu yaya [A.Ç.ye] aracının ön tampon sağ kısım, ön kaput ve ön cam
kısımları ile çarpması sonucu ölümlü olay meydana gelmiştir.
İRDELEME :
Olay mahallinde yol 13m genişliğinde, tek
yönlü-bölünmüş-dört şeritli, zemin asfalt-kuru, vakit gündüz, hava açık, mahal
meskûndur. Mahaldeki hız limitinin 70km/s olduğu, çarpma noktasının sol şeritte
olduğu, çarpma sonrası yayanın 45m ileriye savrulduğu, aracın ise 59m ileride
durduğu tespit edilmiştir.
(...)
Dosyada mevcut 10/02/2014 tarihli bilirkişi
raporunda; şüpheli sürücü [U.D.nin] kusursuz olduğu, 2003 doğumlu yaya [A.Ç.nin] ise asli ve tam
kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, şüpheli ifadesi, tanık
beyanları, kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporu ve olay yeri fotoğraflarını
içeren CD incelendiğinde kazanın yukarıda "OLAY" kısmında açıklandığı
biçimde gerçekleştiği anlaşılmış olup bilirkişi raporundaki kusur durumlarına
iştirak edilerek aşağıdaki kanaate varılmıştır;
A) Şüpheli sürücü [U.D.] idaresindeki kamyonet ile meskun
mahaldeki yolda en sol şeritte seyrederken olay mahalline geldiğinde
kontrolsüzce kaplamaya giren patenli yayaya karşı yakın mesafeden alabileceği
bir tedbir bulunmadığından olayda atfı kabil bir kusuru bulunmamaktadır.
B) 2003 doğumlu yaya [A.Ç.] olay mahalli yolda kontrolsüzce ve aniden kaplama
içine girdiği, yol üzerine kendi can güvenliği açısından gerekli-yeterli
kontrolleri yapmadığı, yaklaşmakta olan şüpheli sürücü idaresindeki aracın hız
ve mesafesini de dikkate almadan aniden kaplama içine girdiği esnada aracın
çarpmasına maruz kaldığı olayda yaşı nedeniyle davranış faktörleri sonuç
üzerinde asli derecede tamamen etkendir.
SONUÇ:
Yukarıdaki hususlar muvacehesinde, olayda;
A) Şüpheli [U.D.nin] kusursuz,
B) 2003 doğumlu yaya [A.Ç.nin] davranış faktörlerinin
asli derecede tamamen etken olduğu kanaatini bildirir müşterek rapordur."
19. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma kapsamında elde
edilen tüm bu verileri dikkate alarak sürücü U.D.nin
üzerine atılı taksirle ölüme neden olma suçunun unsurlarının oluşmadığı
kanaatine varmış ve 9/6/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar
vermiştir.
20. Başvurucu; olay hakkında etkili bir soruşturma
yürütülmediği, çocuğun velayeti kendisinde olmasına rağmen soruşturma
aşamasında kendisinin bilgisine başvurulmadığı gerekçeleriyle 13/10/2014
tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir.
21. İzmir 4. Sulh Ceza Hâkimliği 14/1/2015 tarihli kararla
başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
22. Bu karar 27/1/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
23. Başvurucu 25/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Taksirle öldürme" kenar
başlıklı 85. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Taksirle bir insanın ölümüne neden olan
kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
25. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
B. Uluslararası Hukuk
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur
(...)"
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre kişinin
yaşamına ve vücut bütünlüğüne yönelen ancak ihmal suretiyle meydana gelen
olaylara ilişkin etkili bir yargısal sistem
kurma yönündeki pozitif yükümlülük mutlaka ceza davası açılmasını
gerektirmez. Mağdurlara tek başına ya da bir ceza soruşturmasıyla birlikte
hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli
olabilir (Vo/Fransa [BD], B. No: 53924/00, 8/7/2004, §
90; Mastromatteo/İtalya [BD], B. No: 37703/97, 24/10/2002, §§ 90, 94, 95; Calvelli ve Ciglio/İtalya [BD], B. No:
32967/96, 17/1/2002, § 51; Anna Todorova/Bulgaristan,
B. No: 23302/03, 24/5/2011, § 73; Ercan
Bozkurt/Türkiye, B. No: 20620/10, 23/6/2015, § 59; Cavit Tınarlıoğlu/Türkiye,
B. No: 3648/04, 2/2/2016, § 114; Fatih Çakır
ve Merve Nisa Çakır/Türkiye, B. No: 54558/11, 5/6/2018, § 42).
28. AİHM trafik kazası sonucu meydana gelen bir ölüm olayı ile
ilgili olarak ceza soruşturması yolu tüketildikten sonra yapılan bir bireysel
başvuruda, tazminat yoluna başvurulmadığına özellikle vurgu yaparak kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Emine Demir ve
diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 58200/10, 13/10/2015).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 15/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, oğlunun ölümüyle sonuçlanan trafik kazası
hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini, olay hakkında yeterli
bir inceleme yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ileri
sürmüştür. Başvurucu, oğlunun velayeti kendisinde olmasına rağmen kovuşturmaya
yer olmadığına dair karara kadar soruşturmaya dâhil edilmediğini, soruşturmaya
etkin katılımının sağlanmadığını iddia etmiştir. Başvurucu; somut olayda
oğlunun asli kusurlu olduğu düşünülebilir olsa bile sürücünün kusursuzluğunu
gösterir bir durumun söz konusu olmadığını, olayla ilgili olarak ifadeleri
alınan tanıkların beyanlarının "hızlıca
gelen bir aracın A.Ç.ye çarptığı" yönünde olduğunu, sürücü
tarafından ısrarla A.Ç.ye başka bir aracın çarptığı ifade edilmiş ise de bu
durumun ispatlanamadığını, tanık anlatımlarının kazaya karışan aracın tek ve
hızlı olduğu yönünde olduğunu, sürücünün iddiasının MOBESE kayıtları dâhil
hiçbir delil ile ilişkilendirilebilmiş olmadığını ifade etmiştir. Başvurucu;
normal hızda seyreden bir aracın çarpması sonucu kişinin 45 metre gibi anormal
bir mesafeye savrulmasının akılla açıklanabilir bir durum olmadığını,
soruşturma kapsamında sürücü U.D.nin sevk ve
idaresindeki aracın hızının tespit edilmemesinin ve aracın hızlı olduğu
yönündeki tanık beyanlarının değerlendirilmemiş olmasının hatalı olduğunu
belirtmiştir. Başvurucu; yürütülen eksik soruşturma sonucu failin cezasız
kaldığını belirterek yaşam hakkının, etkili başvuru hakkının ve adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun oğlunun ölümü ile sonuçlanan
kazaya ilişkin olarak yürütülen ceza soruşturması sürecine yönelik tüm
şikâyetlerinin yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
32.Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
33. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
34. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir
başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Somut olayda başvurucu, ölen kişinin annesidir. Bu
nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
35.Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"...Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
37. Anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun
yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini
önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur. Diğer bir
ifadeyle temel hak ihlallerini öncelikle idari makamların ve derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
38. Diğer taraftan etkili bir başvurudan söz edilebilmesi için
başvuru yolunun sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp bu yolun uygulamada
fiilen de etkili olması ve başvurulan makamın ihlal iddiasının özünü ele alma
yetkisine sahip bulunması gerekir. Başvuru yolunun ancak bir hak ihlali
iddiasını önleyebilmesi, devam etmekteyse sonlandırabilmesi veya sona ermiş bir
hak ihlalini karara bağlayabilmesi, bunun için uygun bir giderim sunabilmesi
hâllerinde etkililiğinden söz etmek mümkün olabilir. Yine vuku bulmuş bir hak
ihlali iddiası söz konusu olduğunda tazminat ödenmesinin yanı sıra sorumluların
ortaya çıkarılması bakımından da yeterli usule ilişkin güvencelerin sağlanması
gerekir (S.S.A., B. No:
2013/2355, 7/11/2013, § 28).
39. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif
ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri, § 50).
40. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında
bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme
yükümlülüğünün yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan
tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin
gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı
koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
41. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin
ayrıca usule ilişkin yönü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Yaşam hakkı kapsamındaki usule
ilişkin yükümlülük olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari
nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kasten meydana gelen ölüm
olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini
ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat
davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi, ihlali
gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
55).
42. Bununla birlikte kasıtlı olmayan eylemler nedeniyle meydana
gelen ölüm olaylarına ilişkin soruşturma yükümlülüğü açısından farklı bir
yaklaşım benimsenebilir. Bu kapsamda yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet
verilmeyen durumlarda etkili bir yargısal
sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük, mağdurlara hukuki, idari
ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması ile yerine getirilmiş
sayılabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 59).
43. Başvurucu yaşam hakkının kasten ihlal edildiğini ileri
sürmemiş olup somut olayda başvurucunun oğlunun ölümüne kasten sebebiyet
verildiği izlenimi edinilmesini gerektirecek bir unsur da saptanmamıştır.
44. Somut olayda, kazaya karışan tarafların olası
sorumluluklarının hukuk mahkemeleri önündeki tazminat davalarında
tartışılmasını sağlayabilecek seviyede bir ceza soruşturması yürütülmüştür.
45. Bu durumda -somut olayın koşulları çerçevesinde- yaşam hakkı
kapsamında devletin sahip olduğu etkili bir
yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük, başvurucuya adli
yargı mercileri önünde açabileceği bir tazminat davası yolunun sağlanması ile
yerine getirilmiş sayılabilir.
46. Somut olayda başvurucu, oğlunun ölümü üzerine sürücü U.D.
hakkında başlatılan ceza soruşturması sürecinin kesinleşmesinden sonra bireysel
başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki
yollardan olup hem kazaya karışan kişilerin mesuliyetini saptayabilecek hem de
gerektiği takdirde zararın ödenmesini sağlayabilecek olan tazminat davası
yolunu tükettiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine
sunmamıştır. Bu durumda yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetler
yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz edilemeyecektir.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
15/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.