TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NAİF ŞAŞMA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/3782)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 20/3/2019-30720
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Recep KAPLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Naif ŞAŞMA
|
Vekili
|
:
|
Av. Eşref
KİREÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, alan adında başka bir ticaret şirketinin markasının
kullanıldığı gerekçesiyle bir internet sitesine erişimin engellenmesinin ifade
özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. İstanbul Barosuna kayıtlı bir avukat olan başvurucu, Türkiye’de
kargo sektöründe uzun yıllardır faaliyet gösteren büyük firmalardan biri olan
Y. Kargo Servisi A.Ş. (Şirket) ile iş ilişkisi çerçevesinde uyuşmazlık yaşayan
bazı kişilere avukatlık hizmeti sunmaktadır.
7. Başvurucu ayrıca müvekkilleri tarafından kurulduğunu
belirttiği www….kargomagdurlari.com internet sitesine
(internet sitesi) haber ve yazı yüklenirken bunların hukuki denetimini
yaptığını belirtmektedir.
8. Şirket, başvurucuya karşı anılan internet sitesini kendi
adına tescil ettirerek Y. Kargo markasını kullanması nedeniyle ticari
itibarının zarar gördüğü iddiasıyla dava açmıştır. Şirket, bu davada internet
sitesinde yapılan yayın içerikleri silindikten sonra siteye erişimin
engellenmesini ve 1.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
9. Davayı gören İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
2/7/2013 tarihinde aşağıdaki gerekçelerle internet sitesine erişimin
engellenmesine ve tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar vermiştir:
“…Dava konusu… internet sitesi üzerinde
yaptırılan teknik inceleme sonucunda ibraz edilen 6/11/2012 havale tarihli
bilirkişi raporunda web sitesi sorumlusunun davalı Naif Şaşma olduğu, adres
iletişim bilgilerinin adı geçen davalıya ilişkin bulunduğu, forum alanında
AVUKAT takma adıyla yazılar yayınlayan bu kullanıcının Naif Şaşma olduğu görüşü
açıklanmıştır.
…. internet sitesi
alan adında geçen …kargomagdurlari ibaresi, davacı
yönünden toplumda negatif bir çağrışım meydana getirmektedir. Böyle bir alan adı
kullanımının davacıyı küçük düşüreceği, ticari itibarını zedeleyeceği açıktır.
Bu alan adı, Türk Ticaret Kanunu’ nun 55/1-a-1
maddesi anlamında ‘başkalarını ve başkalarının faaliyetlerini gereksiz yere
incitici açıklamalarla kötülemek’ biçiminde bir haksız rekabet meydana
getirmektedir. Böylece davalının eyleminin Türk Ticaret Kanunu’ nun anılan maddesi gereğince haksız rekabet teşkil ettiği,
bu internet alan adı tescili ve kullanımının, Avukatlık görevi kapsamında
olmadığı, dolayısıyla davalının bu internet alan adı tescil ve yönetiminden
dolayı sorumlu olduğu, internet site içeriğinin ve internet alan adının ticari
amaç taşımaması ve ticari herhangi bir fonksiyon görmemesine, ticari etki
doğurmamasına ve bu şekildeki kullanımın markasal bir
kullanım olmamasından dolayı … davalının bu eyleminin, yukarıda açıklandığı
üzere Türk Ticaret Kanunu’ nun 55/1-a-1 maddesi
anlamında bir haksız rekabet teşkil ettiği, … Türk Ticaret Kanunu’ nun 56. Maddesi gereğince davacının durdurma ve önleme
talep edebileceği, ayrıca haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan
kaldırılmasını isteyebileceği, internet sitesi alan adından dolayı haksız
rekabet hususu söz konusu olduğundan bu sitenin alan adının kullanılmasının
önlenmesi için siteye erişimin durdurulmasının zorunlu olduğu dikkate alınmış
ve bu yönde karar oluşturulmuştur.
…davacının maddi ve manevi zarara uğradığı
açık olduğundan ve iddia olunan maddi zararın tam olarak belirlenmesinin mümkün
bulunmadığından, … haksız rekabet eyleminin internet üzerinden
gerçekleştirilmiş oluşu da dikkate alınarak ve taleple bağlı kalınmak suretiyle
1.000 TL maddi tazminata hükmolunmuş, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve
sosyal konumları, ihlal eyleminin niteliği, davalının baroya kayıtlı bir avukat
davacının ise uluslararası taşımacılık yapan bir kargo şirketi oluşu dikkate
alınarak 1.000 TL manevi tazminata hükmolunmuş, fazlaya dair manevi tazminat
talebinin reddi gerekmiştir…”
10. Başvurucunun bu karara karşı temyiz başvurusu 17/3/2014
tarihinde, karar düzeltme başvurusu ise 21/11/2014 tarihinde Yargıtay 11. Hukuk
Dairesince reddedilmiştir. Nihai karar başvurucuya 19/1/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
11. Başvurucu 18/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari
uygulamalar” kenar başlıklı 55. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet
hâllerinin başlıcalarıdır:
B) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer
hukuka aykırı
davranışlar ve özellikle;
B. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını,
faaliyetlerini veya ticari
işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek…”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu;
i. İlk derece mahkemesinin marka hakkına tecavüzün bulunmadığı,
zira açılan internet sitesinde ticari bir faaliyet yürütülmediği yönündeki
tespitlerine rağmen sadece internet sitesinin alan adında mağdur ibaresinin yer
alması sebebiyle haksız rekabet hükümlerine dayandığını,
ii. Kendisinin davacı Şirketin mağdur ettiği kişiler adına iş
mahkemelerinde muvazaa temelli davalar açtığını, bu davaların çoğunun
mahkemelerce kabul edildiğini, gerçekten mağduriyet yaşayan insanların var
olmasının kurulan internet sitesini sebepsiz, gereksiz, incitici ve haksız
olmaktan çıkardığını,
iii. Davacının herhangi bir maddi hakkına tecavüz edilmediğini
veya ticari anlamda salt zarara uğratılması amacıyla hareket edilmediğini ve
anayasal ilkeler doğrultusunda hakların kullanılmasından öte bir amaç
taşınmadığını
belirtmiş ve bu nedenlerle kanun önünde
eşitlik ilkesinin, haberleşme hürriyetinin, düşünce ve kanaat hürriyeti,
düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ile adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak
Anayasa’nın 26. Maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
16. Anayasa’nın “Düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. Maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya
başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da
vermek serbestliğini de kapsar…
Bu hürriyetlerin kullanılması,…
başkalarının şöhret veya haklarının,… korunması … amaçlarıyla sınırlanabilir…”
1. Müdahalenin Varlığı
17. Derece mahkemesi kararlarında başvurucu adına tescilli
olduğu belirtilen internet sitesine erişimin engellenmesine ve başvurucu
aleyhine tazminata hükmedilmiştir. Bu kapsamda söz konusu mahkeme kararları ile
başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.
2. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
18. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. Maddesinde
belirtilen şartlara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. Maddesinin ihlalini
teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. Maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, … yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, … demokratik toplum düzeninin … gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
19. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. Maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
a. Kanunilik
20. 6102 sayılı Kanun’un 55. Maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
b. Meşru Amaç
21. Başvurucu adına tescilli internet sitesine erişimin
engellenmesine ve başvurucunun tazminat ödemeye mahkûm edilmesine ilişkin
kararın başkalarının şöhret veya haklarının
korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç
taşıdığı sonucuna varılmıştır.
c. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
i. Genel İlkeler
(1)
Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi
22.Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri
ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır.
İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe
ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek
başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi,
anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına
gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü
araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi
gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu
çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir.
Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin
barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi
açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
(2)
Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
23. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun kabul
edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması
gerekir (ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun olması kriteri hakkında Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu
ilkeler için bkz. Bekir Coşkun,
§§ 44-57; Mehmet Ali Aydın, §§
68-72; Tansel Çölaşan, §§ 46-51).
24. Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya dazorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(3) Devletin
Mülkiyet Hakkı Bakımından Pozitif Yükümlülükleri
25. Somut olayda olduğu gibi ticari itibarın şahsi bir hak ve
ekonomik bir mal varlığı değeri ifade ettiği, dolayısıyla Anayasa’nın 35. Maddesi
anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk
teşkil ettiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır (mesleki itibarın Anayasa’nın
35. Maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği hususunda bir karar için bkz. Ohannes Tomarcı, B. No: 2015/18992, 28/6/2018, § 37; menkul ve
gayrimenkul mallar üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların
mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olduğu hususunda bkz. Mahmut Duran ve diğerleri, B. No:
2014/11441, ½/2017, § 60).
26. Öte yandan Anayasa’nın 5. Ve 35. Maddeleri uyarınca devletin
mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu
bağlamda mülkiyet hakkının yalnızca devlet tarafından değil özel hukuk kişileri
tarafından yapılan müdahaleler bakımından da korunması zorunluluğu
bulunmaktadır (Türkiye Emekliler Derneği,
B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-39; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842,
17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim
Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi,
B. No: 2014/8649, 15/2/2017, §§ 42-45).
27. Devletin pozitif yükümlülükleri nedeniyle mülkiyet hakkı
bakımından koruyucu ve düzeltici bazı önlemler alması gerekmektedir (Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri
Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi, § 46). Mülkiyet
hakkına üçüncü kişiler tarafından müdahalede bulunulması durumunda bu
müdahalenin malik üzerinde doğurduğu olumsuz sonuçların mümkünse eski hâle
döndürülmesini, mümkün değilse malikin zarar ve kayıplarının telafi edilmesini
sağlayan idari veya yargısal birtakım hukuki mekanizmaların oluşturulması
devletin pozitif yükümlülüklerinin bir gereğidir (Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi
Ticaret Limited Şirketi, § 48).
(4) İfade
Özgürlüğüne Yapılan Müdahalenin Gerekçesi
28. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, derece mahkemelerinin müdahaleye neden olan kararlarında
dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun
olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır. Anayasa
Mahkemesinin bir görevi de bireylerin ifade özgürlüğü ile Anayasa’nın 26. Maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp
sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı
ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında
olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Bekir
Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan
Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 58, 61, 66). Eldeki başvuruya
benzer başvurularda derece mahkemelerince başvurucunun ifade özgürlüğü ile
davacının mülkiyet hakkı arasında adil bir denge kurulmaya çalışılması gerekir.
İfade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan
kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa’nın 26. Maddesini
ihlal edecektir.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
29. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele; başvurucu adına tescilli
internet sitesinin içeriğiyle ilgili olmayıp, sadece davacı şirkete ait markanınanılan internet sitesinin alan adında
kullanılmasıyla ilgili olduğundan değerlendirmeler bu hususla sınırlı olarak
yapılacaktır.
30. Başvuru konusu olayda derece mahkemelerince verilen
kararlarla başvurucu adına tescilli olduğu belirtilen www…kargomagdurlari.com internet sitesine
erişim engellenmiş ve başvurucu aleyhine 1.000 TL maddi, 1.000 TL manevi
tazminata hükmedilmiştir.
31. İnternet sitesi alan adında geçen Y. Kargo ibaresinin
davacıya ait bir marka olduğu konusunda taraflar arasında bir ihtilaf yoktur.
Anayasa Mahkemesi, başvuruya konu müdahale ile -devletin mülkiyet hakkının
korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bağlamında- davacı Şirketin ticari
itibarının korunmasının amaçlandığını gözönünde
bulundurmaktadır. Nitekim ilk derece mahkemesi kararını, internet sitesi alan
adında geçen “…kargomagdurlari”
ibaresinin davacı Şirket yönünden toplumda negatif bir çağrışım meydana
getirdiği, bu alan adının kullanımının davacıyı küçük düşürdüğü ve ticari
itibarını zedelediği gerekçesine dayandırmıştır. Bu bağlamda ilk derece
mahkemesi kararında müdahalenin toplumsal bir ihtiyaç baskısına karşılık geldiği
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilmiştir.
32. Müdahelenin orantılılığı ile
ilgili olarak derece mahkemelerinin erişimin engellenmesi kararının ve toplam
2.000 TL’den ibaret tazminat miktarının orantılı olduğu, bu bağlamda
başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğünün
ihlali iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Engin YILDIRIM’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/1/2019 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, bir şirket ile iş ilişkisi çerçevesinde uyuşmazlık
yaşayan bazı kişilerin avukatı olduğunu ve müvekkilleri tarafından kurulduğunu
ifade ettiği kendi adına tescilli olan www….kargomagdurlari.com internet sitesine yüklenen haber ve
yazıların hukuki denetimini yaptığını belirtmiştir. İnternet sitesinin adında,
“mağdurları” ibaresinden önce şirketin tescilli marka adı gelmektedir.
2. Şirket, başvurucu aleyhine yukarıdaki internet sitesinin
adında şirkete ait kargo markasını kullandığı ve bundan dolayı ticari
itibarının zarar gördüğü gerekçesiyle dava açmıştır. İlk Derece Mahkemesi
önündeki somut olayı Türk Ticaret Kanunu 55/1-a-1 maddesi belirtildiği
biçimiyle haksız rekabet olarak niteleyerek, adı geçen internet sitesine
erişimin engellenmesine ve davacı şirket lehine manevi tazminat ödenmesine
hükmetmiştir.
3. Mahkememiz çoğunluğu, somut başvuruyu davacı şirketin ticari
itibarından hareketle devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif
yükümlülükleri çerçevesinde inceleyerek İlk Derece Mahkemesi kararıyla
başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin “toplumsal bir ihtiyaç
baskısına karşılık geldiğinin” ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterildiği,
orantılı olduğu ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık taşımadığı
sonucuna ulaşarak başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur.
4. Anayasanın “Düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyeti" kenar başlıklı 26. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya
başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
Bu hürriyet resmi makamların müdahalesı olmaksızın
haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar ... Bu
hürriyetlerin kullanılması, ... başkalarının şöhret veya haklarının, ... korunması
... amaçlarıyla sınırlanabilir ... Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade özgürlüğüne içerik bakımından
bir sınırlama getirmediğinden “siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce
ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi” kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015,
§ 37; Önder Balıkçı, B.No:
2014/6009, 15/02/2017, § 40).
5. Anayasanın “Temel hak ve
hürriyetlerin sınırlanması” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz.”
6. Kamu makamları negatif yükümlülük kapsamında Anayasanın 13.
ve 26. maddeler kapsamında zorunlu olmadıkça ifadenin açıklanmasını ve
yayılmasını yasaklamamalı ve yaptırımlara tabi tutmamalı; pozitif yükümlülük
kapsamında ise ifade özgürlüğünün gerçek ve etkili korunması için gereken
tedbirleri almalıdır. Burada, Anayasanın 13. ve 26. maddeleri kapsamında
kanunen öngörülen sınırlı sebeplerle ve meşru amaçlarla, demokratik toplum
düzeninin gerekleri gözetilerek, sınırlama amacı ile aracı arasında ölçülü bir
dengenin gözetilmesi ve hakkın özüne dokunulmaması aranmaktadır (Emin Aydın, B.
No: 2013/2602, 23/1/2014, § 56).
7. Anayasa Mahkemesi, müdahalenin demokratik bir toplumda
gerekli olup olmadığını, müdahalede bulunulurken hakkın özüne dokunulup
dokunulmadığını, ölçülü davranılıp davranılmadığını her olayın kendine has
özelliklerine göre takdir edecektir (Emin
Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 61). Buna göre temel hak ve
özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı karşılamalı ve
başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan bir
tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak
değerlendirilemez (Bekir Coşkun [GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet
Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68). Demokratik bir
hukuk devletinde, takip edilen amaç ne olursa olsun, sınırlamalar özgürlüğün
kullanılmasını ölçüsüz biçimde ortadan kaldıracak düzeyde olmamalıdır.
8. İfade özgürlüğü üzerindeki müdahalenin demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve
istisnai nitelikte olması gerekir. Bu müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak
istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir. Temel hak ve özgürlüklere
yönelik herhangi bir sınırlamanın bu haklara en az müdahaleye olanak veren
ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının ve bireyin hakkı ile kamu
müdahalesinin amacı olan diğer bireylerin hak ve çıkarlarını korumak arasında
adil bir denge sağlanıp sağlanmadığının incelenmesi gerekir. Kamu gücünü
kullanan organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken
ifade özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan
korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici
mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri beklenir.
9. Bilindiği üzere ifade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaate
sahip olma” özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan “düşünce ve kanaati
(görüşü) açıklama ve yayma”, buna bağlı olarak “görüş alma ve verme”
özgürlüklerini de kapsamaktadır. Bu çerçevede ifade özgürlüğü bireylerin
serbestçe bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi ve bunları tek
başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi,
anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına
gelir. İfade özgürlüğü yalnızca bilgilerin içeriğini değil bu bilgilerin
dağıtım araçlarını da kapsadığından internet sitelerine veya bunlarda yer alan
bilgilere erişimin engellenmesi bilgi alma ve verme özgürlüğüne de
dokunmaktadır.
10. Günümüz demokrasilerinde başta ifade özgürlüğü olmak üzere
temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir değere sahip olan
internet, bilgi ve düşünceleri açıklama ve kamusal sorunlara ilişkin tartışma
ve eylemlere katılım açısından kişilerin ifade özgürlüğünü rahatlıkla ve
kolayca kullanmalarının en etkili ve yaygın araçlarından biri olarak hayati bir
kamusal bir foruma dönüşmüştür. Bu nedenle internet sadece düşünceyi
açıklamanın değil, aynı zamanda bilginin elde edilmesi açısından günümüzde en
etkili ve yaygın yöntemlerden biri haline gelmiştir (Youtube Llc Corporation Service Company ve Diğerleri, B. No: 2014/4705, 29/5/2014,§ 52; Yaman Akdeniz
ve diğerleri, B. No: 2014/3986, 2/4/2014, § 39). Anayasa Mahkemesi
bir başka kararında da bireylerin interneti Anayasa'da tanımlanan birçok hak ve
hürriyetin kullanılması noktasında araçsallaştırdığını,
örneğin haberleşme özgürlüğünün, düşünce ve ifadeyi yayma özgürlüğü ile bu
kapsamda haber veya fikir alma özgürlüğünün, eğitim ve öğrenim hürriyetinin,
haber alma hürriyetinin, iktisadi girişim hürriyetinin İnternet yoluyla
kullanılabildiği tespitini yapmıştır (AYM, E.2014/87, K.2015/112, 8/12/2015, §
166). Aynı kararda Mahkeme, bireylerin hak ve hürriyetlerini kullanırken
devletin müdahalesine uğrayacakları endişesi taşımalarının bireylerin bu hak ve
hürriyetlerini serbestçe kullanmalarını engellediği ve onların demokratik
toplum düzeninin temellerini inşa etme işlevlerini geri dönülmez biçimde
zedelediği tespitinde de bulunmuştur.
11. Somut başvuruda ilgili internet sitesine erişimin
engellenmesi nedeniyle başvurucunun müdahale edilen ifade özgürlüğü ile bahsi
geçen şirketin ticari itibardan kaynaklanan mülkiyet hakkı arasında bir çatışma
olduğundan bu iki hak arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının
incelenmesi gerekmektedir. Bunu yaparken internet sitesinin içeriğinde yer alan
bilgilerin gerçekliği, bunların sunuluş şekli ve kim veya kimler tarafından
sunulduğu, içerikteki bilgilerin kamusal yarara ilişkin bir tartışmaya katkı
sağlayıp sağlamadığı, eleştiriye uğrayanın kim olduğu ve neden eleştirildiği
gibi ölçütler göz önünde tutulmalıdır. Yapacağımız değerlendirmenin hareket
noktası derece mahkemelerinin müdahaleye neden olan kararlarında dayandıkları
gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik toplum
düzeninin gerekleri”ne ve “ölçülülük” ilkelerine
uygun olduğunu ilgili ve yeterli düzeyde ortaya koyup koyamadıkları olacaktır.
12. Başvuruya konu internet sitesine erişim süresiz olarak
engellenmiş görünmektedir. Başvurucu adına tescilli olduğu belirtilen internet
sitesine erişimin engellenmesi şeklinde başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan
müdahalenin nasıl bir toplumsal ihtiyaç baskısına karşılık geldiği Derece Mahkemesince
ilgili ve yeterli bir şekilde açıklanmadan verilen bir kararın süresiz olarak
etki göstermesinin ölçüsüz olmadığı söylenemez. Bir ihtisas mahkemesi olan İlk
Derece Mahkemesi incelediği davanın ifade özgürlüğü üzerindeki yansımalarını
tartışmayarak kararını haksız rekabet konusu etrafında gerekçelendirmiştir.
13. Derece Mahkemesinin gerekçesinin odak noktasında internet
sitesinin adında şirketin isminin “mağdurları” ibaresiyle birlikte yer alması
ve bunun şirketin ticari itibarını zedeleyerek haksız rekabete neden olduğu
düşüncesi yatmaktadır. Bir şirketin ticari itibarının maddi anlamda mülkiyet,
manevi anlamda ise şeref ve saygınlık yönü mevcuttur. Şirketlerin ticari
itibarının korunmasında kamu yararı olduğu açıktır. Bir tüzel kişinin ekonomik
faaliyetini yürütürken kazandığı saygınlık, onun kişisel değerleri içinde yer
alır. Ticari itibarın zedelenmesi, şirketin iktisadi yaşam içindeki yerini ve
durumunu sarsabilir. Her ne kadar saygınlık anlamında öznel bir boyuta sahip
olsa da ticari itibar özünde ekonomik bir mal varlığı değerini ifade
etmektedir.
14. “Mağdur” kelimesini Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük
“haksızlığa uğramış (kimse), kıygın” olarak tanımlamaktadır.1 İnternet sitesinin adında şirketin adından
sonra yer alan “mağdurları” ibaresinin ilgili şirket açısından toplumda olumsuz
çağrışımlar yaptığı yadsınamaz. Bunun davacıyı küçük düşürdüğü ve ticari
itibarını da zedelediği söylenebilir. Bununla birlikte, Derece Mahkemesine
sunulan bilirkişi raporuna göre internet sitesinin içeriğinde şirket tarafından
işten çıkarılan çalışanların bu durumu protesto etmek için gerçekleştirdiği
çeşitli etkinlik ve eylemlerle ilgili haber, fotoğraf, video ve
değerlendirmeler bulunmaktadır. Aynı rapora göre her ne kadar internet
sitesinin adında ilgili şirket adı geçse de site mal ve hizmet sunma şeklinde
ticari bir amaç taşımamaktadır. İnternet sitesi ilgili şirketin faaliyetleriyle
ilgili olarak yanıltıcı, gereksiz yere incitici veya tamamen yanlış ve uydurma
bilgiler içermemekte, iş mahkemelerinde şirket aleyhine dava açan kişilerin
durumlarını anlatan bilgilere yer vermektedir. Bu nedenle ilgili internet
sitesinde yer alan konular değer yargısından ziyade olguya işaret etmektedir.
Burada amaç davacıyı kötülemekten ziyade uğranılan ve haksız olduğu düşünülen
şirket davranışlarını ifade özgürlüğü çerçevesinde dile getirmek, eleştirmek ve
kamuoyuna bunları aktarmaktır.
15. İlgili şirket tarafından mağdur edildiklerini düşünen ve bu
konuda yargıya başvurarak mağduriyetlerinin giderilmesini talep eden bazı eski
şirket çalışanlarının şirkete
_______________
1http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5c90b92bcbd962.46355568,
erişim tarihi 19 Mart 2019.
karşı gerçekleştirdikleri eylem ve
etkinliklerle ilgili bilgilerin adı geçen internet sitesinde yer alması “haksız
rekabet”, olarak değil, eski çalışanlarının ifade özgürlüğü çerçevesinde
şirketin bazı uygulamalarına yönelik eleştirileri olarak değerlendirilmelidir.
İnternet sitesinin adında yer alan “mağdurları” ibaresi şirketin bazı eski
çalışanlarının, şirketle yaşadıkları iş ilişkisinden kaynaklanan sorunları
kendi bakış açılarına göre ifade etme ve yorumlama biçimidir. Bu kişiler
kendilerinin şirket tarafından mağdur edildiğini düşünmektedirler. İnternet
sitesi kuran ve kullanan kişilerin ilgili şirketin mağdur edilmesi veya zarara
uğratılmasından ziyade, kendilerine göre mağduriyetlerini ve bundan kaynaklanan
deneyimlerini kendi aralarında paylaşmak ve bu konuda kamuoyunu bilgilendirmek
amacı taşıdıkları söylenebilir.
16. İnternet sitesinin adında “mağdurları” ibaresinden hemen
önce bazı uygulamaları eleştirilen şirketin marka isminin yer alması somut
olayımızdaki uyuşmazlığın temel nedenidir. Şirket ismi kullanılmadan sadece
“kargomagdurlari.com” şeklinde internet sitesinin isminin belirlenmesi mağdur
edildiklerini düşünen kişiler açısından düşüncelerini ifade etmeleri ve
kamuoyunun dikkatini çekme bakımından etkili bir yol olarak görülmeyebilir.
Denebilir ki internet sitesi adına tescilli olan başvurucunun şirketten
kaynaklandığı iddia edilen herhangi bir mağduriyetinin olmaması “mağdurları”
ibaresinin başvurucu yönünden kullanılmasını gereksiz hale getirmiştir. Burada
unutulmaması gereken nokta, başvurucunun internet sitesini kuran ve şirket
tarafından mağdur edildiklerini düşünen kişilerin avukatı olduğudur.
Dolayısıyla kendi adına tescilli olan internet sitesinin isminde “mağdurları”
ibaresinin kullanılması, başvurucunun müvekkillerinin durumlarına kamuoyunun
dikkatini çekmesinin çarpıcı ama biraz abartılı ve dramatik bir yolu olarak
görülebilir.
17. Derece Mahkemesinin internet sitesine erişimi engelleyen
2012/137 esas ve 22.11.2012 tarihli tedbir kararına karşı sunulan 27.11.2012
tarihli dilekçede yer alan bilgiye göre internet sitesini kurulduğu andan
erişimin engellendiği tarihe kadar 43.000 kişi ziyaret etmiştir. Bu ziyaretçi
trafiği internet sitesinin isminin kamuoyunun dikkatini çekmede etkili
olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bu sayede, şirket
tarafından mağdur edildiklerini düşünen kişiler seslerini kamuoyuna
duyurabilmişlerdir. Yurttaşların, bir uyuşmazlıkta seslerini duyurabilmeleri,
kendi görüşlerini kamuoyuna aktarabilmeleri demokratik toplum düzenin oluşması
ve sürdürülmesinde hayati bir öneme haizdir.
18. Başvurucu adına tescilli olan adı geçen internet sitesinde
yer verilen değerlendirmeler kamuoyu tarafından bilinirliği yüksek olan bu
şirketle ilgilidir. Faaliyet gösterdiği sektörün önde gelen oyuncularından olan
şirketle ilgili değerlendirme, yorum ve eleştiriler yüksek bir bilgilendirme değerine
sahiptir ve bu nedenle kamusal faydası olan bir tartışmaya katkı yapmaktadır.
Şirketlerin davranışları her zaman olmasa da genelde kamusal bir öneme
sahiptir. Kamuoyunun dikkatini çeken, yurttaşların refahını, düşüncelerini
etkileyen bir konuda onların düşüncelerini caydırıcı bir etkiyle karşılaşmadan
ifade etmesi ve paylaşmasında kamusal bir çıkar olduğu açıktır.
19. Bir internet sitesinin adı iletişimsel bir öneme sahip olup
aynı zamanda bir mesaj, bir ifade taşımaktadır. Bir örnek vermek gerekirse
“x.com” ile “xmagdurlari.com” farklı mesajlar içermektedir. Mağdur
edildiklerini, haksızlığa uğradıklarını düşünen insanların kurduğu bir internet
sitesinin isminde bu mağduriyete neden olduğunu düşündükleri tüzel kişiliğin
adıyla beraber “mağdurları” ibaresinin olması düşünce ve ifade özgürlüğü
kapsamındadır.
20. Ticari itibarın korunması amacıyla yapılan müdahaleler ifade
özgürlüğünü kullanılamaz hale getirmemelidir. Ticari itibarın özel bir çıkar
işlevi baskın gelirken ifade özgürlüğü kamusal yanı ağır basan bir çıkardır.
Şirket aleyhine olan, onu eleştiren olguya dayalı ifadeler kamu yararına olan
tartışmalarla ilgilidir. Kamuyu ilgilendiren konularda en geniş ve farklı
kaynaklara dayanan bilgiye ulaşma imkânına sahip olmak yurttaşların en doğal hakkıdır.
Bir anonim şirket biçiminde tüzel kişilik alarak kamusal alanda var olmayı
kabul eden şirketlerinin faaliyetlerinin kamusal tartışma konusu olması
neredeyse kaçınılmazdır.
21. Toplumsal ve ekonomik birtakım faydalar yarattığı
düşüncesiyle kamu gücü şirketlere tüzel kişilik bahşederek onlara bir takım imtiyazlar vermektedir. Bunun karşılığında
toplumun da şirketlerden beklentilerinin olması gayet doğaldır. Şirketler,
hukukun sağladığı bir takım haklardan nasıl
yararlanıyorsa, bu hakların bir karşılığı olarak toplumsal bir organ niteliği
taşımalarından ötürü kendilerine yönelik eleştirilere anayasal bir hak olan
ifade özgürlüğü çerçevesinde açık olmalı ve hoşgörüyle yaklaşmalıdır.
Şirketlerin toplumsal faydaları ve sosyal refaha katkıları onların sadece
piyasa şartları altında faaliyet gösteren ekonomik bir aktör olarak değil,
toplumsal sorumluluğa ve hukuki duyarlılığa sahip aktörler olarak
davranabilmeleriyle yakından ilgilidir. Bu çerçeve içinde temel insan
haklarının korunmasında şirketlerin yapacağı katkılar sıradan bir toplumsal
yarar olmayıp, bireyin en hayati çıkarlarının korunmasıyla ilgilidir. Özel
hukuk tüzel kişisi olan şirketlerden insan haklarına saygı göstermelerini
beklemek aynı zamandan toplumsal bir organ olmalarından kaynaklanmaktadır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin Başlangıç Kısmında
“…her birey ve toplumun her organı”na Bildirgedeki
hak ve özgürlüklere saygının yerleşmesi için çaba göstermeleri çağrısında
bulunulmuştur.2 Şüphesiz, şirketler de Bildirgede ifade edilen
“toplumun her organı” ibaresinin bir parçasıdır.
22. Somut başvurudaki şirket halka açık olmayan bir anonim
şirket statüsündedir. Elbette, halka açık bir anonim şirketin kamusal yönü
halka açık olmayan bir anonim şirkete göre daha fazladır. Bununla beraber,
şirketin halka açık olmayan bir anonim şirket olması kamusal yönünün olmadığı
anlamına gelmez. Çünkü toplumun bir parçası olup çeşitli hak ve sorumluluklar
taşıyan şirketlerin gerçekleştirdikleri faaliyetlerin en nihayetinde kamusal
alanda yansımaları olmaktadır. Kaldı ki, ilgili şirket de kendi resmi internet
sitesinde kurulduğu günden bu yana gerçekleştirmiş olduğu çalışmalarında
“başarılı, topluma faydalı kurumsal vatandaş” kimliği ile hareket etttiğini vurgulamaktadır. Şirket kurumsal politikalarından
da bahsederken “anayasal bir hak olan kişisel verilerin korunmasına gerekli
özeni göstermekte ve bunu bir şirket politikası haline getirmekte olduğuna”
dikkat çekmektedir. Genel olarak şirketlerin paydaşlarının sahip olduğu tüm
anayasal haklar konusunda özen göstermeleri demokratik bir toplum düzenin
oluşması ve sürdürülmesi açısından özel bir öneme sahiptir.
23. Belli bir büyüklüğe sahip, sektörünün önde gelen
oyuncularından biri olan ve kamuoyunca tanınan büyük bir şirketin faaliyetleri
kamunun ilgisini çeker. Buradan hareketle somut olaydaki şirketin büyüklüğü ve
etkisi itibarıyla kamuya mal olmuş toplumsal ve kamusal bir figür olduğunu
söyleyebiliriz. Bilindiği üzere belirli kişiler kendi tercihleri doğrultusunda
yaptıkları görev veya bulundukları konumdan dolayı kamusal bir figür olmayı
kabul ederler. Bu durumda kendilerine yöneltilecek eleştirilere daha hoşgörüyle
yaklaşmaları beklenir. Temelde politikacılar ve gündelik siyasi hayatın içinde
bulunan kişiler için geçerli olan bu durum kamusal tanınırlığı yüksek diğer
gerçek ve tüzel kişiler için de düşünülebilir. 3
________________________
2http://insanhaklari.maltepe.edu.tr/sites/default/files/files/%C4%B0NSAN%20HAKLARI%20EVRENSEL%20
B%C4%B0LD%C4%B0RGES%C4%B0.pdf, erişim tarihi 19 Mart 2019.
3Bu
görüşü savunan bir çalışma için bkz: Desai, Deven R. “Speech, Citizenry,
and the Market: A Corporate Public Figure Doctrine” 98 Minnesota Law Review (2013) 455-510.
24. Şirketlerin, özellikle de belli bir iktisadi büyüklüğe sahip
olanların, güçlü birer ticari varlıklar olduğundan kuşku duyulmamaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Steel
and Morris v. the United Kingdom (B. No. 68416/01, 15 Şubat 2005)
kararında “demokratik bir toplumda, küçük ve
resmi olmayan mücadele gruplarının faaliyetlerini etkin biçimde yürütebilmesi
gerektiğine ve bu tür grup ve bireylerin kamuoyu tartışmalarına, genel kamu
çıkarlarını ilgilendiren meselelerde bilgi ve fikirler yayarak katkıda
bulunmasına olanak sağlamakta güçlü bir kamu yararı bulunduğuna” (§
89) dikkat çekerek. “güçlü ticari varlıkların toplumsal eleştiriye açık olması
ve faaliyetleri hakkında fikirlerin serbestçe yayılımının teşvik edilmesinde
kamusal yarar” olduğunu vurgulamıştır (§ 95). Bu davada, Strasbourg Mahkemesi küresel düzeyde faaliyet gösteren ünlü
bir fastfood zincirinin restaurantları önünde bu şirketin faaliyetlerini yer yer
abartıya kaçan bir üslüpla suçlayıcı ifadelerle
eleştiren bildiri dağıtan 2 kişinin şirket tarafından açılan bir dava sonucunda
hakarette bulunma suçundan yüksek miktarlarda tazminat ödemeye mahkum edilmesinin bu kişilerin ifade özgürlüğü ve adil
yargılanma haklarını ihlal ettiğine karar vermiştir.
25. AİHM benzer bir karara
Kulis and Rozycki v. Poland,
(B. No. 27209/03, 6.10.2009) başvurusunda da imza atmıştır. Bu davada gıda
üreticisi olan bir şirket hakkında yapılan bir haberde şirket ürünlerinden
birinin paketlerinden çıkan oyuncakların üzerinde yazılı bulunan bir ibarenin
çocuklar ile ailelerini şok ettiği ve son derece korkuttuğu belirtilmiştir.
Şirket, bu ve benzeri haberlerdeki iğneleyici ve yerici üslubun itibarının
zedelenmesine yol açtığı gerekçesiyle açtığı davada haber yazarlarını tazminat
ödemeye mahkûm ettirmiştir. AİHM bu cezalandırmanın demokratik bir toplumda
gerekli olmadığına, şirketler hakkında da toplumsal tartışma yapılabileceğine
ve işletmeler ile ilgili eleştirel bir haber düzenlenmesi sayesinde toplumun
doğru tüketim ürününe yönelebileceğine hükmetmiştir.
26. AİHM içtihadına göre bir şirketin ticari itibarıyla bir
bireyin toplumsal konumuyla ilgili itibarı arasında fark vardır. Buna göre
bireyin itibarı haysiyetle ilgiliyken, şirketin itibarı ticari ve ilgilendiği
işlerle bağlantılı olup, birey haysiyetinin sahip olduğu ahlaki ve boyuttan
yoksundur (Uj. v. Hungary, B.
No. 23954/10, 19 Temmuz 2011, § 22; Magyar Tartalomszolgáltatók Egyesülete
and Index.hu Zrtv. Hungary, B. No. 22947/13, 2 Şubat 2016, §§
66-7). Şirket uğradığını düşündüğü itibari zararı bireye göre daha rahat kabullenebilir
zira siyasi ve ticari ifade özgürlüklerini kullanarak eleştirilere cevap
verebilir. Sahip olduğu maddi imkânlar ve araçlar bu eleştirileri karşılama
konusunda şirketlere bireylerin çoğunda olmayan fırsatlar sunmaktadır.
27. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü Tahkim ve Arabulucuk
Merkezinin bir idari hakem kararına konu olan internet alan adlarıyla ilgili
bir ihtilaf da konumuz açısından önemlidir.4 Şikâyet eden şirket,
“akbankmagdurlari.com”, “akbankmagdurlari.net” ve “antiakbank.com” şeklinde
tescil edilen alan adlarının kendisine devrini talep etmektedir. Şikayet Eden, Şikayet Edilenin “mağdur” ve “anti”
kelimelerini içeren alan adlarını tescil ederek, sadece Şikayet Eden’in marka
hakkını ihlal etmeyi değil, aynı zamanda Şikayet Eden’in itibarını zedelemeyi
amaçladığını belirtmiştir. Şikayet Edilen, ihtilaf
konusu alan adlarını Şikayet Edilen’i lekelemek,
Şikayet Edilen’in marka değerine zarar vermek veya
markası üzerinden rant sağlamak amacıyla tescil ettirmediğini, Şikayet Eden’i
eleştirmek isteyenler için bir forum oluşturmak amacı taşıdığını belirtmiştir.
Uyuşmazlığa bakan Hakem,
________________________
4WIPO Arbitration
and Mediation Center World Intellectual Property Organization, Akbank Türk A.Ş. v. Nurullah AkınCase Number. D2011-2, 25 Ekim
2011. https://www.wipo.int/amc/en/domains/search/text.jsp? case=D2011-1411,
erişim 16 Mart 2019.
herhangi bir marka ya da mal/hizmet
sunucusu kuruluşun eleştirilmesinin ifade özgürlüğü kapsamında ele alınması
gerektiği düşüncesinden hareketle“akbankmagdurlari.com” ile
“akbankmagdurlari.net” alan adları içerisinde geçen “mağdurlar” kelimesinden bu
internet sitelerinin Şikayet Eden Bankanın hizmetlerinden memnun olmayan ya da
mağdur olduğunu ileri süren tüketicilerin şikayetlerini, eleştirilerini dile
getireceği bir platform olarak kullanılmasının hedeflendiği kanaatine
varmıştır. Buna karşılık hakem “antiakbank.com” adını, kritik ya da eleştiri
yönünde inandırıcı bir niyet ortaya konulabilen bir internet sitesi olarak
değerlendirmemiştir.
28. Siyasi iktidarı sınırlandırarak kişi hak ve özgürlüklerini
korumayı amaçlayan insan haklarına yönelik tehditler günümüz dünyasında artık
sadece devletlerden kaynaklanmamaktadır. Küresel ekonomi ve serbest piyasa
koşullarında bazı şirketler çoğu ulus-devletten birey ve toplulukların
hayatlarını etkileme anlamında daha büyük iktisadi, siyasi ve toplumsal güce
sahip olmuşlardır. Tarihi olarak devlet gücüne karşı bireyi korumak için
geliştirilen insan haklarının sorumluluklar ve yükümlülükler anlamında
devlet-dışı aktörleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi yönünde artan bir
eğilimin yansıması olarak şirketlerin insan hakları alanında sorumlulukları ve
yükümlülüklerinin olup, olmadığı, varsa bunların neler olduğu ve ne gibi hukuki
sonuçlar doğurduğu önemli bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkmaktadır.
29. İnsan haklarının varlık nedeni insanların hayatlarını
etkileyen güçlü kurumları hesap verebilir hale getirmektir. Pozitif hukuk
olarak insan haklarının ortaya çıktığı dönemlerde en kuvvetli kurumlar ulus
devletlerdi. İnsan hakları doğası gereği bireyleri devlete karşı korumak için
geliştirilmişti ve ilk ortaya atıldıklarında şirketlerin insan haklarını
etkileyebileceği akla gelmemişti. Nihayetinde, insan hakları ihlallerinin
devlet veya devlet dışı bir aktör tarafından gerçekleştirilmesi çoğu kez
hakları ihlal edilenler açısından bir fark yaratmamaktadır. Leviathan
devlet örgütlenmesinde tezahür edebildiği gibi şirket biçiminde de ortaya
çıkabilir. Gücün olduğu yerde de insan haklarının korunması ayrı bir önem
taşımaktadır.
30. Şirketleri eleştirebilmek devlet organlarını ve siyasi gücü
eleştirmek kadar demokratik toplum düzeni bakımından gereklidir. Genel olarak
şirketler çeşitli uygulamaları ile ilgili olan bilgileri ve değerlendirmeleri
denetimleri altında tutma ve bu konuda tek meşru bilgi kaynağı olma arzusu
taşımaktadırlar. Bu durum toplumsal sorumlulukları ve kamusal yönleriyle çok da
bağdaşmamaktadır. Şirketin kendisi ile ilgili açıklamaları ve bilgilendirmeleri
dışında şirketle ilgili açık iftira, itham ve karalama taşımayan değerlendirme
ve bilgilendirmelerin toplumun değişik kesimlerince yapılması ve bunların
paylaşılması demokrasinin bir gereğidir. Düşünce ve ifade özgürlüğü ilke olarak
bilgi akışının sınırlanmamasını, tek kaynaktan dağıtılmasını değil genişletilmesini
ve çeşitlendirilmesini gerekli kılar.
31. Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşmeyi denetleyen Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal
ve Kültürel Haklar Komitesi, İşletme Faaliyetleri Çerçevesinde Ekonomik, Sosyal
ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme Altında Devletin
Yükümlülükleri başlığını taşıyan Genel Yorum 24’de “bireyler ve grupların,
örneğin şirket itibarını zedeledikleri iddia edildiğinde şirketlerin buna dönük
eylemleri bireyler ve grupların hak arama yolları üzerinde caydırıcı etkiye
neden olmamalıdır” görüşüne yer vermiştir.5
________________________
5 United
Nations Economic and Social Council, Committee on Economic, Social and Cultural
Rights General Comment No.
24 (10 August 2017) on State
obligations under the International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights
in the context of business activities, § 44.
Https://tbinternet.ohchr.org/_
layouts/treatybodyexternal/Download.aspx?symbolno=E/C.12/GC/24&Lang=en,
erişim tarihi 16 Mart 2019,
32. Başvurucu adına tescilli internet sitesinde bulunan
değerlendirmelerin abartılı ve itham edici bir üslupla yapılması yüksek düzeyde
tanınırlığı olan şirketin demokratik toplum düzeni bakımından katlanması ve
hoşgörüyle karşılaması gereken bir duruma işaret etmektedir. Şirketin
faaliyetlerinin genelde toplum, özelde de paydaşları tarafından izleneceğini ve
gerektiğinde ağır eleştirilerle karşılaşabileceğini öngörmesi, demokratik
çoğulculuk açısından bunlara katlanması gerekir.
33. Bir enformasyon otoyolu üzerinde geniş bir kamusal alan veya
forum özelliği taşıyan internette, çeşitli nedenlerle bir şirket tarafından
mağdur edildiklerini iddia eden bireyler asgari bir maliyetle ifade
özgürlüklerini eleştirel bir şekilde kullanabilmelidir. İnternet üzerinden bir
şirketi eleştirmek, aynı şirketin merkezinin önünde protesto amaçlı bir
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyerek çeşitli pankartlarla şirketi
eleştirmekten çok da farklı değildir. Nasıl ki, barışçıl olmak koşuluyla bu
toplantı ve gösteri yürüyüşünde şirket hakkında ağır eleştiriler içeren
pankartlar taşınması bu yürüyüşün engellenmesini meşru hale getirmiyorsa,
iftira veya ağır karalamalar içermeyen bilgilere yer veren ve bunları paylaşan
bir internet sitesine erişimin engellenmesi de meşruluk taşımamaktadır.
Şirketin fiziksel mekânına yakın bir yerde düzenlenen toplantı ve gösteri
yürüyüşü nasıl anayasal korumayı hakediyorsa şirket
ismiyle birlikte ağır eleştiri yüklü başka bir ibarenin internet alan adı
olarak kullanılması da ifade özgürlüğü bakımından anayasal güvence altında
olmalıdır.
34. Somut başvurumuza dönersek, söz konusu internet sitesine
erişimin engellenmesi ilgili şirketin ticari itibarından kaynaklanan mülkiyet
hakkının korunması için demokratik bir toplumda gerekli bir tedbire denk
düşmemektedir. Davacı şirketin mülkiyet hakkının korunması amacıyla
başvurucunun adına tescilli internet sitesine erişimin süreksiz olarak
engellenmesi bu amaca ulaşmak için elverişli bir araç olmakla birlikte
kullanılabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem değildir. Gerekli
olmayan bir araçla başvurucunun ifade özgürlüğüne orantısız bir müdahalede
bulunulmuştur. Olayımızda ticari itibardan kaynaklanan mülkiyet hakkı ile ifade
özgürlüğü arasındaki çatışma ifade özgürlüğü ile ilgili herhangi bir ilgili ve
yeterli değerlendirme yokluğunda adil bir külfet dengelemesi yapılmadan
mülkiyet hakkı lehine sonuçlanmıştır. Mülkiyet hakkı altında ticari itibar ve
haksız rekabet gerekçesiyle bireylerin haksız
bırakılmasının veya hakları kullanamamasının önü açılmamalıdır.
35. Sonuç olarak, başvurunun bütün koşulları gözönünde
tutulduğunda şikâyet edilen internete erişimin engellenmesi kararı ile
başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde koruma altında olan ifade özgürlüğüne
yapılan müdahalenin daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği
ve ölçüsüz olduğu sonucuna ulaştığımdan çoğunluk kararına muhalif kaldım.