TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ EMRE VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/3958)
Karar Tarihi: 23/1/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Mehmet Sadık YAMLI
Başvurucular
1. Ali EMRE
2. Besi DİNLER
3. Fecire ÖZTAŞ
4. İbrahim EMRE
5. Mahmut EMRE
Vekili
Av. Meral HANBAYAT YEŞİL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör olaylarından doğan maddi zararların eksik tazmin edilmesi, manevi zararların ise hiç tazmin edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının; buna ilişkin idari ve yargısal sürecin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular 15/2/2002 tarihinde vefat eden M.E.nin mirasçılarıdır. Başvurucular sırasıyla 1955, 1950, 1953, 1966, 1958 doğum tarihli olup murisleri M.E.nin 1994 yılında Tunceli'nin Ovacık ilçesi Bilgeç köyünde ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları neticesinde köyün boşaltılmasıyla yerleşim yerinden göç etmek zorunda kaldığını iddia etmiş ve 11/4/2006 tarihinde 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında murislerinin zararının karşılanması talebiyle Tunceli Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır. Komisyonun 8/9/2009 tarihli ve 2242 sayılı kararıyla başvuruculara ahşap taş duvarlı ev ve ahır ile sulak arazi için olmak üzere toplam 35.999,23TL ödenmesine karar verilmiştir.
10. Başvurucular, Komisyonun teklifini kabul etmemiş ve kararın iptali istemiyle dava açmışlardır. Dava dilekçesinde 95.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir. Elazığ 1. İdare Mahkemesi 25/9/2012 tarihli kararıyla özetle davalı idarenin sunulan bilgi ve belgeleri dikkate alarak yeniden karar vermesi gerektiği gerekçesiyle işlemi iptal etmiştir. Manevi tazminat istemi ise 5233 sayılı Kanun'da manevi zararların karşılanacağına yönelik hüküm bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
11. Karar başvurucular tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz dilekçesinde birim fiyatların hukuka uygun belirlenmediği, hayvancılık gelir kayıplarının dikkate alınmadığı ve manevi zararların tazmin edilmediği ileri sürülmüştür.
12. İlk derece mahkemesinin kararı Danıştay Onbeşinci Dairesi tarafından onanmış ve karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 9/12/2014tarihli kararıyla reddedilmiştir.
13. Nihai kararın 2/2/2015 tarihinde tebliğinin ardından başvurucular 3/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
14. Bu arada iptal kararı üzerine anılan Komisyon tarafından yeniden yapılan inceme ve değerlendirme sonucu 15/11/2012 tarihli ve 2012/488 sayılı kararla ahşap taş duvarlı ev ve ahır, sulak arazi ile meyve, ceviz ve kavak ağaçları için toplam 50.409,88 TL ödenmesine karar verilmiştir.
15. Başvurucular bu yeni tutarı da kabul etmeyerek 100.000 TL maddi tazminat ödenmesi istemiyle tam yargı davası açmışlardır. Elazığ 1. İdare Mahkemesi 11/12/2014 tarihli ve E.2013/1006, K.2014/1462 sayılı kararıyla Komisyon kararında belirlenen 50.409,88 TL'nin yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine, fazlaya ilişkin tazminat isteminin reddine karar vermiştir. Karar temyiz edilmiş olup Danıştay tarafından temyiz incelemesinin henüz sonuçlandırılmadığı anlaşılmaktadır.
16. Elazığ 1. İdare Mahkemesinin anılan kararı üzerine Tunceli Valiliği tarafından yasal faiziyle birlikte 60.769,11 TL başvurucuların avukatı Erkan Emre hesabına 13/6/2016 tarihinde ödenmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-21, 23.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 23/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Maddi Zararların Eksik Tazmin Edildiğine İlişkin Şikâyet Yönünden
a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucular; hükmedilen tazminatın yetersiz olduğunu, hayvancılık gelir kayıplarına ilişkin zararlarının karşılanmadığını, birim fiyatların gerçeği yansıtmadığını, murislerinin mülkünden mahrum kaldığı sürenin iki yıl eksik hesaplandığını ileri sürerek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
20. Bakanlık görüşünde,Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Elif Akbayır ve diğerleri/Türkiye ((k.k.), 30415/08, 28/6/2011) kararında ülkemiz tarafından alınan genel tedbirlerin çokluğu yani maddi zarara maruz kalan başvuranlara toplamda önemli bir miktar ödeme yapılmasını öngören ve bir başvuru yolu oluşturan 5233 sayılı Kanun’un kabul edilmesinin şikâyeti çürütecek nitelikte bulunduğu sonucuna vardığı belirtilmiştir.
21. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında Bakanlık görüşüne katılmadıklarını belirterek ihlalin tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
b. Değerlendirme
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
23. Somut olayda başvurucuların Komisyon kararının iptali istemiyle açtıkları davada Elazığ 1.İdare Mahkemesi, 25/9/2012 tarihli ve E.2012/518, K.2012/1554 sayılı kararıyla davayı kısmen kabul ederek Komisyon kararını iptal etmiş ve karar, Danıştay tarafından onanarak kesinleşmiştir (bkz. §§ 10-12). İptal kararı üzerine Komisyon tazminat miktarını yükselterek yeniden bir karar vermiş ve başvurucu bu karara karşı da dava açmıştır. Açılan davada Komisyonun son kararı hukuka uygun bulunmuş ve başvurucunun son kararda belirlenen tutarı aşan istemi reddedilmiştir. Başvurucu bu kararı da temyiz etmiş olup bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla henüz temyiz incelemesinin sonuçlanmadığı görülmektedir (bkz. §§ 14, 15).
24. Bu durumda başvurunun maddi tazminata ilişkin kısmında henüz başvuru yollarının tüketilmediği anlaşılmaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Manevi Tazminata Hükmedilmemesine İlişkin Şikâyet Yönünden
26. Başvurucular, murislerinin manevi zararlarının tazmin edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
27. Bakanlık görüşünde, AİHM'in Doğan ve diğerleri/Türkiye (B. No: 8803-8811/02, 13/7/2006) davasında başvuranların manevi zarara ilişkin tazminat taleplerini reddettiği, yeri değiştirilen kişilerin durumunu iyileştirmek amacıyla Türk makamları tarafından alınan tedbirleri dikkate alarak bu kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 13. ve 8. maddeleri ile ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesiyle ilgili tespit edilen ihlallerden kaynaklanan bütün manevi zarar için uygun bir tazminat teşkil ettiği kanaatine vardığı belirtilmiştir.
28. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında Bakanlık görüşüne katılmadıklarını belirterek ihlalin tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."
30. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar; başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu ihlalden dolayı kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
31. Bireysel başvuruda bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24).
32. Öte yandan bireysel başvuru yolunu işletebilecekler esas itibarıyla doğrudan mağdur sıfatını taşıyan kişiler olmakla birlikte somut olayın koşullarına ve ihlal edilen hakkın niteliğine göre doğrudan mağdur ile arasında kişisel ve özel bir bağ bulunan, dolayısıyla da Anayasa ve Sözleşme'nin ihlalinden olumsuz olarak etkilenmiş veya ihlalin sona ermesinden meşru ve kişisel bir menfaati bulunan kimseler de dolaylı mağdur sıfatıyla bireysel başvuruda bulunabileceklerdir (Gürkan Kaçar ve diğerleri, B. No: 2014/11855, 13/9/2017, § 56).
33. Anayasa Mahkemesi, mağdurun bizzat başvuru yapmasının mümkün olmadığı ve mağdur ile yakın akrabalık ilişkisinin bulunduğu kimi durumlarda -özellikle yaşam hakkının söz konusu olduğu- başvurucuların ihlalden doğrudan etkilenmemiş olmalarına rağmen ihlalden dolaylı olarak etkilenmeleri nedeniyle bu etkiye dayanarak kendi adlarına başvuru yapabileceklerine de karar vermiştir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41; Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 65).
34. Somut olayda başvurucuların murisi M.E., anılan Komisyona başvurmadan vefat etmiştir. Başvurucular, mirasçı sıfatıyla Komisyona başvurmuş ve ardından manevi tazminat ödenmesi gerektiği iddiasını da içeren davalarını açmışlardır. Bir başka deyişle başvuruya konu manevi tazminat ödenmesi istemini de içeren dava muris tarafından değil mirasçılar tarafından açılmıştır. Manevi tazminat, çekildiği ileri sürülen ruhsal elem ve üzüntülerin bir ölçüde giderimini sağlamaktadır. Bireysel başvuru ise ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilmektedir. Olayda istenen manevi tazminat köyden göç edilmesine ilişkin olaylar nedeniyle göçün yaşandığı 1994 yılında otuzlu yaşlarında olan (bir başvurucu 28 yaşında) mirasçıların değil murisin çektiği ileri sürülen ruhsal elem ve üzüntülerin giderimini amaçlamakta olup bu yönüyle mirasçıları doğrudan etkilediği ileri sürülemeyeceğinden, murisin de hayatta iken manevi tazminat yönünde iradesini ortaya koymadığı görüldüğünden başvurucuların manevi tazminat istemi yönünden doğrudan veya dolaylı mağdur sıfatını taşımadıkları sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
36. Başvurucular, başvurulan idari süreç ve yargılama prosedürlerinin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
37. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
38. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu (Tazminat Komisyonu) Başkanlığı tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
39. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 27-36) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
40. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
41. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Maddi zararların eksik tazmin edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
2. Manevi tazminata hükmedilmemesine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 23/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.