TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
N.B. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4130)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
N.B.
|
Vekili
|
:
|
Av. Şahin POLAT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk
Silahlı Kuvvetleri personeli olan başvurucu hakkında personel güvenlik
incelemesi işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Muvazzaf subay statüsünde görev yapan başvurucu
hakkında ahlak dışı davranışlarda bulunduğu iddiasıyla yapılan ihbar üzerine
idari tahkikat başlatılmıştır. Bu kapsamda Hava Kuvvetleri Komutanlığı
İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri tarafından 30/1/2013 tarihinde
başvurucunun ifadesi alınmıştır. İfade alma işlemi esnasında başvurucuya genel
olarak bir kısım personel ile olan ilişkileri sorulmuştur.
9. İdari tahkikat sonucunda başvurucu, içinde bulunduğu
ahlaki durumun istihbarata karşı koyma zafiyeti taşıdığı, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin (TSK) ve kendisinin itibarını zedelediği gerekçesiyle -personeli
güvenlik açısından belirli bir dönem takip ve kontrol altında tutmayı amaçlayan
bir tedbir olan- personel güvenlik incelemesi (PERGİN) kapsamına alınmıştır.
10. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) 2/1/2014 tarihinde dava açmıştır. Dava
dilekçesinde başvurucu; ifadesinin alınması sürecinde kendisine suçlu muamelesi
yapıldığını, yasak sorgu yöntemleriyle iradesinin sakatlandığını ve hukuka
aykırı şekilde elde edilen delillere dayalı olarak işlem yapıldığını ileri
sürmüştür. Başvurucu, iki personelin araç içinde cinsel birliktelik yaşamasına
yardım ettiğine ve bir personel ile aşırı samimi olduğuna ilişkin dedikoduya
dayalı soyut iddialarla suçlandığını belirtmiştir. Başvurucu, mesleki sicilinin
olumlu olduğunu ve herhangi bir ahlaki zafiyetinin bulunmadığını ifade
etmiştir.
11. AYİM Üçüncü Dairesinin 9/10/2014 tarihli kararıyla
davanın reddine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun personel ile
ilişkilerinde uygunsuz eylemlerde bulunduğunun ve ahlaki durumunun TSK'nın ve
kendisinin itibarını zedelediğinin anlaşıldığı şeklinde değerlendirmelere yer
verilmiştir. Kararda, başvurucu ile yapılan görüşmelerde bir kısım iddianın
ikrar edildiği ve tevilli anlatımlarla bu durumun teyit edildiği belirtilerek
tesis edilen işlemin gerekli ve ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca
AYİM kararında, istihbarat çalışması sonucunda elde edilen bilgilerin değerlendirilmesinde
hukuka aykırı bir durum olmadığı ifade edilmiştir.
12. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 15/1/2015 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
13. Nihai karar 7/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 6/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
15. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da
görev yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis
edilmesine dayanak oluşturan mevzuata ve benzer durumlara ilişkin uluslararası
hukuka yer vermiştir (G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§
23-30; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 23-39; Yaşar
Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 20-33; Mehmet Çakır, B. No:
2014/5121, 16/2/2017, §§ 19-27).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, yasak sorgu yöntemleri kullanılarak alınan
ifadesinde özel hayatına ilişkin detayların sorgulandığını ve şerh koymasına
izin verilmeden ifade tutanağının zorla imzalatıldığını ileri sürmüştür.
Ayrıca, saatlerce süren sorgu esnasında avukat yardımından yararlanma talebinin
karşılanmadığını ve hakkında somut bilgi ya da belge olmaksızın hukuka aykırı
şekilde alınan ifadeye dayanılarak PERGİN kapsamına alındığını ifade etmiştir.
Başvurucu, bu yolla biat kültürüne uymayan subayların etkisizleştirilmesinin
amaçlandığını belirterek söz konusu ifadelerin yasal delil kabul
edilemeyeceğini ve hukuki işlemlere dayanak alınamayacağını iddia etmiştir.
Başvurucu, bu nedenlerle özel hayatın gizliliği hakkının ve adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi,
yargılamanın yenilenmesi ve lehine 15.000 TL tazminata karar verilmesi ile
kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak
Anayasa’nın 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ...saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz. ..."
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde; başvurucunun temel iddiasını,
özel hayatına ilişkin olan ve hukuka aykırı yöntemler kullanılarak elde edilen
birtakım bilgilere dayanılarak PERGİN işlemi tesis edilmesi oluşturmaktadır. Bu
nedenle başvurunun özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
21. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen çok sayıda kararla ortaya konulmuştur (G.G.;
Tevfik Türkmen; Haluk Öktem [GK], B. No: 2014/13433, 13/10/2016; E.G.
[GK], B. No: 2014/12428, 13/10/2016; Erhun Öksüz [GK], B. No:
2014/12777, 13/10/2016; Yaşar Türkmen; Ata Türkeri, B. No:
2013/6057, 16/12/2015; Alper Akdoğan, B. No: 2016/434, 10/5/2017; Mutlu
Kaluç, B. No: 2015/19937, 10/5/2017; Mehmet Çakır; H.Ö., B.
No: 2014/11094, 16/2/2017; Çağlar Karataş, B. No: 2016/431, 16/2/2017; Aydın
Polat, B. No: 2016/430, 15/2/2017; Mustafa Güngüneş, B. No:
2014/11766, 15/2/2017; S.S., B. No: 2014/5727, 26/10/2016; İ.K., B.
No: 2014/5427, 26/10/2017; O.G., B. No: 2015/3236, 20/9/2017; K.Ü.,
B. No: 2015/7181, 6/7/2017; Ö.E.B., B. No: 2014/20005, 26/10/2017; M.K.,
B. No: 2014/19584, 8/6/2017; H.Y.,B. No: 2014/19607,11/5/2017;F.
B.,B. No: 2015/20292, 11/5/2017; M.B., B. No: 2016/443, 11/5/2017; S.T.,
B. No: 2016/550, 11/5/2017; A.Ü., B. No: 2014/17190, 19/4/2017; F.T.
[GK], B. No: 2014/6180, 13/10/2016; A.K, B. No: 2016/507, 11/5/2017; Semih
Kovancı, B. No: 2015/20050, 10/5/2017; M.K., B. No: 2014/9462,
15/2/2017; M.A.İ., B. No: 2014/20493, 15/2/2017; H.K. ve diğerleri,
B. No: 2015/2738, 21/3/2018).
22. Anılan kararlarda Anayasa Mahkemesi öncelikle ahlaki
durumuna ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek disiplinsizlik ve ahlaki
durum sebebiyle başvurucuların birtakım yaptırımlara tabi tutulmasının özel
hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğunu kabul etmiştir (Ata
Türkeri, § 34; G.G., § 43).
23. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için
Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma, demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama ölçütlerine uygun
olması gerekir.
24. Başvurulara konu işlemlere dayanak teşkil eden mevzuat
hükümleri dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme
ölçütüne uygun olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî
disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu
itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata
Türkeri, §§ 40-41; G.G., §§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§ 50-58)
anlaşılmaktadır.
25. Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili daha önceki
kararlarında, somut başvurularla benzer idari süreçler izlenerek askerî
personelin cinsel yaşamına ve özel hayatına ilişkin hususlar gerekçe
gösterilerek özel hayatın gizliliğine yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu, dolayısıyla özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme, önceki
kararlarında bu sonuca varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır (H.K.
ve diğerleri, § 31).
26. Anayasa Mahkemesi ilk olarak başvurucuların
ifadelerinin alınması sürecini değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi,
başvuruculara yöneltilen iddiaların görevin ifasıyla değil mahremiyet alanında
gerçekleşen özel hayata ilişkin eylemlerle ilgili olduğu tespitinde bulunmuştur
(Yaşar Türkmen, § 71; M.A.İ., § 62; Mustafa Güngüneş, §
63; H.K. ve diğerleri, § 32).
27. Anayasa Mahkemesine göre istihbarat görevlileri
tarafından alınan ifadelere ait tutanaklarda disiplin soruşturması için ifade
alındığı belirtilmemiş ve başvurucuların ne ile suçlandığı bildirilmemiştir.
Başvuruculara sorulan sorular, kişilerin tüm özel yaşamlarını kapsayacak
şekilde geniş, kapsamı, sınırları ve amacı belli olmayan niteliktedir. Tüm bu
hususlar nedeniyle idarenin söz konusu ifade sürecinde başvuruculara savunma
hakkı tanıdığını ve özgür iradeye dayalı konuşma koşullarının sağlandığını
kanıtlayamadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla özel hayata ilişkin hususlar sebep
gösterilerek kamu görevine son verilmesi sürecinde başvurucuların özel hayatın
gizliliği hakkı kapsamında usule ilişkin güvencelerden yararlandırılmadığı
sonucuna ulaşılmıştır (Yaşar Türkmen, § 69; M.A.İ., § 61; Mustafa
Güngüneş, § 62; H.K. ve diğerleri, § 33).
28. İkinci olarak Anayasa Mahkemesi müdahalenin
demokratik toplumda gerekli olup olmadığını, idare ve derece mahkemesi
kararlarının gerekçeleri çerçevesinde incelemiştir (H.K. ve diğerleri, §
34).
29. Anayasa Mahkemesi davaların reddine dair AYİM
kararlarında, isnat edilen ve tümüyle başvurucuların özel hayatına ilişkin olan
eylemlerin, mesleki hayatları üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici
gerekçelerin belirtilmediğini ve TSK’nın işleyişi üzerindeki etkisi ve
risklerinin de açıklanmadığını vurgulamıştır. Kararlarda ayrıca başvurucuların,
soruşturma usulünün hukuka aykırı yöntemler içerdiğine yönelik iddialarına da
makul bir gerekçe ile yanıt verilmediği, ifadelerin alındığı koşulların detaylı
şekilde incelenmediği belirtilmiştir. Bu nedenlerle Anayasa Mahkemesi, AYİM
kararlarının özel hayatın gizliliği hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde
konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği, bu nedenle müdahalenin demokratik
toplumda gerekli ve ölçülü olmadığı sonucuna varmıştır (Yaşar Türkmen, §
72; M.A.İ., §§ 62-63; Mustafa Güngüneş, §§ 63-64; H.K. ve
Diğerleri, § 35).
b. İlkelerin Somut Başvurulara Uygulanması
30. Somut başvuru Anayasa Mahkemesinin yukarıda
belirtilen kararlarında yer verilen ilkeler doğrultusunda incelendiğinde,
anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirecek bir
durum bulunmamaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir
veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan [GK] (B. No:
2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
34. Mehmet Doğan kararında özetle; uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi
gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine
hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).
35. Mehmet Doğan kararında Anayasa Mahkemesi,
yeniden yargılama yapmakla görevli derece mahkemelerinin yükümlülüklerine ve
ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece mahkemelerince yapılması
gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna göre; Anayasa Mahkemesinin
tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına
hükmettiği hâllerde, ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın
yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin
varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemesinin
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde
yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine
değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece
mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin
sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
36. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması
gereken şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar
tarafından bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır.
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir
işlemden veya yerine getirilmeyen usuli bir eksiklikten kaynaklanıyorsa söz
konusu usul işleminin, hak ihlalini giderecek şekilde yeniden (veya daha önce
hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap etmektedir. Buna karşılık ihlalin,
idari işlem veya eylemin kendisinden ya da (derece mahkemesince yapılan veya
yapılmayan usul işlemlerinden değil de) derece mahkemesi kararının sonucundan
kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği hâllerde derece
mahkemesinin, usule dair herhangi bir işlem yapmadan doğrudan mümkün olduğunca
dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde karar vererek ihlalin sonuçlarını
ortadan kaldırması gerekir (Mehmet Doğan, § 60).
37. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesini, yargılamanın
yenilenmesine ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
38. Somut başvuruda ulaşılan ihlal sonucunun AYİM tarafından
verilen ret kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
39. Bu durumda başvurucunun özel hayatının gizliliği
hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden
yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece
mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme
kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere ilgili yargı mercine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
40. Öte yandan başvurucu tarafından tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla birlikte, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve
1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü
DairesininE.2014/90, K.2014/1278 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.