TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ATAKAN ORHAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/467)
|
|
Karar Tarihi: 22/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Atakan ORHAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Muammer
SERİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ihtiyati tedbirin makul süreyi aşması nedeniyle
mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu
alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenilmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Başvuru Tarihine Kadar
Yaşanan Olaylar
8. Ordu ili Fatsa ilçesi Mustafakemalpaşa Mahallesi 10 ada 26
parsel sayılı 3 numaralı bağımsız bölüm 26/4/2005 tarihinde tapuda A.E.
tarafından başvurucuya satılmıştır.
9. Maliye Hazinesi tarafından başka taşınmazlara ilişkin
tasarruflar yanında ayrıca anılan taşınmaza yönelik olarak yukarıda belirtilen
tasarrufun iptali istemiyle A.E. ve başvurucunun da aralarında olduğu kişiler
aleyhine 3/7/2007 tarihinde Fatsa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmıştır.
Dava dilekçesinde borçlu A.E.nin vergi alacağının
tahsilini imkânsız hâle getirmek için haciz süreci başlatılmadan kısa bir süre
önce taşınmazları satmış olduğu vurgulanmıştır.
10. Hazinenin talebi üzerine Mahkeme 2/10/2007 tarihinde yapılan
ilk oturumda başvurucuya ait taşınmazın tapu kaydına üçüncü kişilere
devredilmesinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına karar vermiştir.
11. Mahkeme 4/7/2007 tarihinde diğer taşınmazlar yönünden açılan
davayı kabul etmiş ancak başvurucunun taşınmazı ile ilgili olarak açılan
davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, borçlu ile vergi dairesi
arasında yapılan uzlaşmadan önce borçlunun söz konusu taşınmazı başvurucuya
sattığı açıklanmıştır. Ayrıca başvurucunun borçlunun ekonomik durumunu bilerek
hareket ettiğinin ispatlanamadığı belirtilmiştir. Mahkeme borçlu ile başvurucu
arasında bir akrabalık bağının olmadığını ve taşınmazın satış değeri ile keşif
sonucu uzman bilirkişi raporu ile belirlenen değeri arasında fahiş bir fark
bulunmadığını kabul ederek davanın reddi gerektiği kanaatine ulaşmıştır.
12. Hazine ve bir kısım davalılarca temyiz edilen karar Yargıtay
17. Hukuk Dairesi tarafından 9/4/2013 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararının
gerekçesinde, alınan bilirkişi raporlarına göre taşınmazın bina değeri yönünden
aşırı fark bulunmamakla birlikte arsa değeri yönünden beş kattan fazla bir fark
olduğuna dikkat çekilmiştir. Daire tarafından raporlar arasında arsa değeri
yönünden oluşan çelişkinin yeni bir keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmak
suretiyle giderilmesi gerekliliğine vurgu yapılmıştır. Ayrıca borçlunun ilçede
bilinen bir tacir ve başvurucunun ise aynı ilçede avukat olduğunun da
gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir.
13. Bozma kararına uyan Mahkeme 30/4/2014 tarihinde mahallinde
yeni bir keşif yapıp konu hakkında bilirkişi raporu almıştır.
14. Başvurucu 6/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Başvuru Tarihinden
Sonra Yaşanan Olaylar
15. Mahkeme 19/2/2015 tarihinde başvurucunun taşınmazı yönünden
açılan davanın yine ilk karardaki gerekçelerle reddine karar vermiştir.
16. Mahkeme başvurucunun taşınmazının tapu kaydına konulan
ihtiyati tedbir şerhinin kaldırılması için 20/2/2015 tarihinde tapu müdürlüğüne
müzekkere göndermiştir.
17. Temyiz edilen karar Daire tarafından 30/6/2015 tarihinde
onanmıştır. Bu karar 8/9/2015 tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 101. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Hakim iki
taraftan birinin talebiyle davanın ikamesinden evvel veya sonra aşağıda
gösterilen hal ve şekillerde ihtiyati tedbirler ittihazına karar verebilir:
1 - Menkul ve gayrimenkul malların ayni münazaalı
ise bunun haciz veya yeddiadle tevdiine,
2 - Münazaalı şeyin muhafazası için lazımgelen her türlü tedbirlerin ittihazına,
..."
19. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 389. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mevcut durumda meydana gelebilecek bir
değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da
tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut
ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu
hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
20. Konu ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
için bkz. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, §§ 35-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 22/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
23. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
24. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
25. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat
Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla
ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu
değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
26. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu ihtiyati tedbir sürecinin makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
30. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
31. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence altına
alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin
alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir
süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş
bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz konusu tedbirlerin
uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi
gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin diğer tarafının
haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu tedbirin
başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye
yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti., § 79).
32. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale
teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam
etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının
ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi
hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının
tanındığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi suretiyle
mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 73-80).
33. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda başvurucunun
taşınmazının tapu kaydına 2/10/2007 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi konulmuş ve
bu şerh ancak 20/2/2015 tarihinde kaldırılabilmiştir. Dolayısıyla olayda
mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbir sürecinin yaklaşık 7 yıl 4 ay sürdüğü tespit
edilmiştir. Bu tedbir süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu
sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran
tedbirin başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği
sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
37. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden
kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun
belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet
Doğan, § 57).
38. Başvurucu ihlalin tespiti ile mülkiyet hakkının ihlali
iddiası yönünden 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvurucu
ayrıca ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa Mahkemesi, ihtiyati tedbirin uygulanmasının makul
bir süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Somut başvuruda bu sebeple ihlalin, yargı kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
40. Başvuru konusu olayda şikâyete konu ihtiyati tedbirin
kaldırıldığı görülmektedir. Ancak ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan
kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminata hükmedilmesidir. Mülkiyet
hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 8.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvuruculara
müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 8.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, fazlaya
ilişkin tazminat talebinin REDDİNE,
D. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Fatsa 1. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2014/157, K.2015/99) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
22/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.