TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VEYSİ GÜNEŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4993)
|
|
Karar Tarihi: 13/2/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 13/3/2020 - 31067
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Denizhan HOROZGİL
|
Başvurucu
|
:
|
Veysi GÜNEŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Nezahat PAŞA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, derece mahkemesi kararlarının yeterli gerekçe
içermemesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının;
hukuka aykırı olarak tutuklanma nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının;
koşulları yokken iletişimin denetlenmesi kararı verilmesi nedeniyle haberleşme
özgürlüğünün; konulan yurt dışı çıkış yasağı nedeniyle de seyahat özgürlüğünün
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu 1984 doğumlu olup olayların meydana geldiği
tarihte İzmir'de öğrencidir.
11. İzmir nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğinin (CMK 250. madde
ile yetkili) 26/10/2007 tarihli kararıyla PKK terör örgütü içinde faaliyette
bulunduğuna yönelik kuvvetli şüphe olduğu gerekçesiyle ve delil elde
edilebilmesi amacıyla başvurucunun üç ay süre ile iletişiminin tespitine,
dinlenmesine, kayda alınmasına ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine karar
verilmiştir.
12. Başvurucu; PKK terör örgütünün propagandasını yapma, suç ve
suçluyu alenen övme, kamu malına zarar verme, patlayıcı madde taşıma veya
bulundurma suçlarından gözaltına
alınmış ve 27/12/2007 tarihinde tutuklanmıştır. Cumhuriyet savcısı 21/1/2008
tarihli iddianamesi ile başvurucunun PKK terör örgütüne üye olma, terör
örgütünün propagandasını yapma, suç ve suçluyu alenen övme, genel güvenliği
kasten tehlikeye sokma, kamu malına zarar verme, tehlikeli maddeleri izinsiz
olarak bulundurma ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından cezalandırılmasını talep etmiştir.
13. Açılan kamu davasının yürütüldüğü (kapatılan) İzmir 8. Ağır
Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 9/10/2008 tarihli celsede başvurucuyu tahliye
etmiştir. Mahkeme 12/12/2013 tarihinde ise başvurucunun PKK terör örgütüne üye
olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine; terör örgütünün
propagandasını yapma, suç ve suçluyu alenen övme suçlarından kovuşturmanın
ertelenmesine; genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, kamu malına zarar verme,
tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve görevi yaptırmamak için
direnme suçlarından ise -atılı suçları işlediği sabit görülmediğinden-
beraatine hükmetmiştir.
14. Mahkemenin gerekçeli kararında, başvurucu hakkında terör
örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararıyla ilgili değerlendirmenin ilgili kısmı şöyledir:
"...örgütün gençlik
yapılanması olan YGH'nin (Yurt Sever Gençlik Harekatı) tepki amaçlı Kadifekale
bölgesinde toplanarak korsan eylem yapacakları ve polise molotof ile
saldıracakları istihbaratının alınması üzerine kolluk kuvvetlerince 23/12/2007
günü tedbirlerin alındığı, aynı gün saat 17:00 sıralarında Kadifekale semtinde
yıkık okul yakınındaki ...adresteki boş binada Veysi Güneş, [S.Y.,
Ş.D. ve B.M.] isimli bir grup örgüt mensubu
tarafından molotof kokteyl hazırlığının yapıldığının bildirilmesi üzerine kolluk
kuvvetlerinin bu adrese baskın yaptığı, 18 adet hazırlanmış molotof kokteyl ve
molotof hazırlanmak üzere çok sayıda boş şişe, 3 adet plastik eldiven, 1 adet
mavi plastik huni, 5 litrelik pet şidede benzinin tespit edildiği ve
yakalandığı, molotof kokteyllerin bulunduğu yere yakın okul içerisinde 15-20
kişilik bir grubun görüldüğü ve bir kısım örgüt mensuplarının burada tespit
edildiği, kolluk kuvvetlerinin çağrısı üzerine dağıldıkları ancak 993 sokak
içerisinden 1006 sokak ve 5360 sokak içerisinde bulunan ara sokaklara girerek
kendilerini takip eden güvenlik kuvvetlerine taş ve molotof atmaya devam
ettikleri, 993 sokak içerisinde yüzü poşu ile gizlenmiş ve emniyet güçlerine
taş attığı esnada [M.D.nin]
suçüstü yakalandığı, [M.D.nin] ise
elindeki taş ile görevli polis memuru [M.Y.yi] BTM [basit tıbbi müdahale] ile iyileşecek şekilde yaraladığı ve iki polis
aracına zarar verdiği, devam eden takipte Kosova mahallesi 5343 sokakta polise
saldıran ve taş atan gruptan sanık [B.B.nin] taş atarken suç üstü, sanık [M.B.] ve [M.S.Ç.nin] kaçarken kollukça zor kullanılmak suretiyle yakalandıkları, yapılan üst
aramalarında sanık [B.B.nin]
cebinden taş parçalarının çıktığının tespit edildiği,
...
Özellikle iletişimin tespiti tutanaklarından
bilirkişi raporlarında ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere sanık Veysi
Güneş'in PKK/KONGRA-GEL üyesi olduğunun tespit edildiği..."
15. Mahkemenin başvurucunun üzerine atılı genel güvenliği kasten
tehlikeye sokma, kamu malına zarar verme, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak
bulundurma ve görevi yaptırmamak için direnme suçları yönünden verdiği beraat kararının gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Her ne kadar müşteki
[E.Ç.nin] 27/10/2007 günü park halindeki
aracına molotof atmak suretiyle mala zarar vermek ve bu olay nedeniyle
patlayıcı bulundurma suçu ile genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması
suçlarından sanıklar Veysi Güneş, [Ş.D.nin]; Yamanlar'da yola molotof atılması eyleminden dolayı
patlayıcı madde bulundurmak ve genel güvenliğin tehlikeye sokma suçlarından
sanıklar Veysi Güneş, [G.A., M.E., Ş.D., A.D., D.S.nin]; Kadifekale'deki olaylarda molotof imal etme eylemi
nedeniyle patlayıcı madde bulundurma ve genel güvenliği kasten tehlikeye sokma
ile polis otosuna zarar verme eylemi nedeniyle kamu malına zarar verme ve
görevli memurlara taş atma eylemlerinden dolayı memura etkin direnme
suçlarından sanıklar Veysi Güneş, [M.E., B.M., Ş.D., Ş.S., S.K.,
M.Ş.Ö.nin]... cezalandırılmaları için kamu
davası açılmış ise de, sanıkların üzerilerine atılı suçları işlediklerine dair
cezalandırmaya yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde
edilemediğinden, yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit
olmaması nedeniyle CMK 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine..."
16. İlk derece mahkemesi kararının başvurucu tarafından temyiz
edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12/1/2015 tarihli kararı ile
başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararı onanmıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yapılan yargılama
sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu
kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin
edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya
göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar
müdafileri ile sanıklar Veysi Güneş ve G.A.nın yerinde görülmeyen temyiz
itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA..."
17. Başvurucu, Yargıtay ilamından 13/3/2014 tarihinde haricen
haberdar olduğunu belirtmiştir.
18. Başvurucu 18/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440,
22/5/2019, §§ 28-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararının
dayandığı sebeplerin açıklanmadığını ve savunmaların neden reddedildiğinin
belirtilmediğini iddia ederek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet
kararında tüm soruşturma sürecinde elde edilen ve iddianame içeriğinde de
açıklanmış olan deliller ile başvurucu hakkındaki bilirkişi raporlarına
dayanıldığı belirtilmiştir. Bakanlık; başvurucunun bu yolla ifade özgürlüğüne
yapıldığı iddia edilen müdahalenin kanunilik, meşru amaç, demokratik toplumda
gereklilik ve orantılılık şartlarını da taşıdığını ifade etmiştir.
23. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında üzerine atılı
suçun unsurlarının oluşmadığını ve yeterli delil olmadan cezalandırıldığını,
suçsuzluk karinesi, ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini tekrar etmiştir.
b. Değerlendirme
24. Anayasa'nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
(1) Genel İlkeler
26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı
güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
27. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır
(Abdullah Topçu, § 76).
28. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların
muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde
incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
29. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
30. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği,
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili
olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili
ve yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).
31. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl
nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere
dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki
bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim
Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 24).
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
32. Somut olayda ilk derece mahkemesi, gerekçeli kararında
"iletişim tespit tutanakları, bilirkişi
raporları ve tüm dosya kapsamından" başvurucunun terör örgütü
üyesi olduğu sonucuna varmıştır (bkz. § 14). Ancak Mahkeme, mahkûmiyet hükmüne
esas aldığı iletişim tespit tutanaklarının neler olduğunu, bilirkişi
raporlarındaki tespitlerin içeriğini ve tüm bunların başvurucu ile ilişkisini
açıklamamıştır. Temyiz mercii de bahse konu mahkûmiyet hükmünü soyut ifadelerle
onamıştır (bkz. § 16).
33. Mahkeme ayrıca, katıldığı iddia edilen toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinde meydana gelen genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, kamu
malına zarar verme, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve kamu
görevlisine karşı görevi yaptırmamak için direnme suçlarından başvurucunun
cezalandırılması için yeterli delil elde edilememesi nedeniyle beraatine karar
vermiştir (bkz. § 15).
34. İlk derece mahkemesi böylelikle terör örgütüne üye olma
suçundan verdiği mahkûmiyet kararında soyut bazı ifadelere yer vererek
başvurucu hakkındaki iddiaları ayrı ve açıkça tartışmadığı gibi başvurucunun
isnat edilen bazı eylemleri gerçekleştirdiğinin de ispatlanamadığını kabul
etmiş görünmektedir. Bu kapsamda mahkemenin başvurucunun PKK terör örgütünün
hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğunu gösteren,
süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren ve delil olarak kabul edilen eylem ve
davranışlarını makul, ilgili ve yeterli bir şekilde ortaya koyduğunu kabul
etmek mümkün olmamıştır. Yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde
başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu, yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek adil
yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
37. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun'a eklenen geçici 2. maddeye göre Anayasa Mahkemesine yapılan ve
münhasıran bu maddenin yürürlüğe girdiği 31/7/2018 tarihi itibarıyla Anayasa
Mahkemesinde derdest olan yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı
iddiasıyla ilgili bireysel başvuruların Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat
Komisyonu (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenerek karara bağlanması
öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi Ferat
Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 35, 36) kararında Tazminat
Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma,
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı
yönünden inceleyerek Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna varmış;başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
başvurunun kabul edilemezliğine karar vermiştir. Mevcut başvuruda da söz konusu
karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar
verilmesi gerekir.
3. Adil Yargılanma
Hakkına İlişkin Diğer İhlal İddiaları
39. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar
verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki bağımsız ve tarafsız nitelikte
olmayan özel yetkili mahkemelerce yargılandığı, hakkında lehe kanun
hükümlerinin uygulanmadığı, savunma ve müdafi yardımından yararlanma hakkının
kısıtlandığı, Mahkemece yapılan bazı araştırmaların masumiyet karinesini ihlal
ettiği ve aleyhe bazı yasa maddelerinin uygulanma koşulları olmadığı hâlde
hakkında uygulandığı şeklindeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik
ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
B. Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
40. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar
verildiğinden toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı şikâyetine yönelik kabul
edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
C. Kişi Özgürlüğü ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu; hukuka aykırı olarak tutuklandığını,
tutukluluğunun uzun sürdüğünü, tutukluluk hâlinin devamı kararlarının
gerekçesiz olduğunu ve duruşma yapılmadan verildiğini belirterek kişi özgürlüğü
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
42. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında zaman
bakımından yetkisiyle ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre
23/9/2012 tarihinden önce verilen bir kararla sona eren tutukluluk durumuna
ilişkin başvuruların zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında
kaldığı kabul edilmiştir (Osman Büyüksu,
B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali
Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, §§
24-29).
43. Somut olayda başvurucunun suç isnadına bağlı tutukluluk
durumu -tahliye edildiği 9/10/2008 tarihinde- yani bireysel başvuruların
incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden önce sona
ermiştir.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Haberleşme
Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucu, koşulları olmadığı hâlde sınırsız bir şekilde
iletişiminin dinlenildiğini ve özel hayatına ilişkin telefon görüşmelerinin
dosyaya konulduğunu iddia ederek haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
2. Değerlendirme
46. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru
konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak
başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde
belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim
Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727,
25/5/2017, § 19).
47. Somut olayda başvurucu, bu başlık altındaki iddialarını
soyut bir şekilde ileri sürmüş; sınırsız ve özel hayata ilişkin olduğunu iddia
ettiği görüşmelerin ne şekilde mahkûmiyet hükmüne esas alındığını
göstermemiştir. Böylelikle başvurucu, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri
sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün
kendisine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma
yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarını
temellendirmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Seyahat Özgürlüğünün
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
49. Başvurucu, hakkında uzun süre yurt dışına çıkış yasağı
şeklinde adli kontrol tedbiri uygulandığını belirterek seyahat özgürlüğünün
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
50. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel
başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia
edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve
Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi
gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali
iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18).
51. Anayasa’nın 23. ve Sözleşme’ye ek (4) No.lu Protokol’ün 2.
maddesinde, ülke içinde seyahat özgürlüğü bulunmakla birlikte kişilerin
bulunduğu ülkeden ayrılma özgürlüğü de bulunmaktadır. Ancak anılan Protokol’e
Türkiye taraf olmadığından Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan seyahat
özgürlüğüne yönelik başvurular bireysel başvuru kapsamında değildir.
52. Nitekim Anayasa Mahkemesi bir kararında yurt dışına çıkış
yasağı getiren adli kontrol tedbirinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
değil seyahat hürriyetine ilişkin olduğunu belirttikten sonra başvurucunun bu
yasak nedeniyle özgürlüğünün kısıtlandığı iddiasını konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez bulmuştur (Sebahat
Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, §§ 41-54).
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
F. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
54. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
55. Başvurucu; ihlal tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve
tazminat ödenmesine karar verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
56. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
57. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
58. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile
İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin
ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal
düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali
ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel
başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı
verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı
olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar
kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek
devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine
getirmektir. (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
§§ 57-59, 66-67).
59. Başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan verilen
mahkûmiyet hükmünde makul, ilgili ve yeterli gerekçe bulunmadığından
Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır. Bu nedenle başvurucunun adil yargılanma hakkı ihlalinin
mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
60. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken
iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının sadece başvurucu yönünden
ortadan kaldırılmasından ve ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
(kapatılan) İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin (E.2008/28, K.2013/235) dosyalarının
devredildiği mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
61. Başvuruda, gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
ve bunun yeterli bir giderim olduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.000 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Seyahat özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için sadece başvurucu yönünden yeniden
yargılama yapılmak üzere (kapatılan) İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin
(E.2008/28, K.2013/235) dosyalarının devredildiği mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.