TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İHSAN UĞRAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/5365)
|
|
Karar Tarihi: 3/4/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 15/5/2019-30775
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucu
|
:
|
İhsan UĞRAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, basın açıklaması yapılamayacak alanlar kapsamında
olan yerde basın açıklaması yapılması nedeniyle idari para cezası verilmesinin
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmesine gerek görülmediğini
belirtmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, öğretmen olup Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları
Konfederasyonunun (TÜRKİYE KAMU-SEN) ve Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim
Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikasının (TÜRK EĞİTİM-SEN/Sendika) Niğde
Şube başkanıdır.
9. Niğde Valiliğinin 6/7/2004 tarihli basın açıklamalarının
nerelerde yapılıp yapılamayacağına dair kararı 5/8/2004 tarihli ve 25444 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Anılan kararın ilgili
kısımları şöyledir:
“…kamuoyuna
hitaben her türlü açıklama ve basın açıklamalarını yapmak isteyen yerli-yabancı
gerçek ve tüzel kişilerin sorumluluğu ile kamu görevlilerinin görev ve
yetkilerini kapsayan ve kamu düzenini bozmadan, kamu güvenliği içerisinde
yapılabilmesi için alınan güvenlik tedbirleri karara bağlanmıştır.
Bu kararda, huzur, güvenlik ve kamu düzeninin
sağlanması amacıyla Anayasanın 26 ncı maddesi 5442
sayılı İl idaresi Kanununun 11 inci maddesi ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanununun 22 nci maddesi hükümlerine
istinaden gerçek ve tüzel kişiler tarafından basına ve kamuoyuna hitaben
yapılacak basın açıklamalarının yapılması veya yapılmaması gereken yerler
aşağıdaki şekilde belirtilmiştir.
Madde 1 — Valiliğimize bağlı tüm kamu kurum ve
kuruluşlarındaki kapalı alanlarda usulüne uygun olarak önceden izin almak veya
bildirimde bulunmak kaydıyla yapılması,
Madde 2 — Valilik binası başta olmak üzere,
tüm kamu kurum ve kuruluşları önünde ve bunlara ait müştemilatlarda (otopark,
bahçe meydanları ve benzeri) ise yapılmaması,
Madde 3 — Umuma mahsus yerlerde ise; İlimiz
Belediye Parkı önünde (araç ve yaya trafiğini engellemeyecek şekilde)
yapılması,
…
uygun görülmüştür.”
10. Başvurucu ve diğer Sendika yöneticileri, Sendikanın kararı
doğrultusunda İl Millî Eğitim Müdürlüğü bünyesinde görev yapan eğitim kurumu
yöneticilerinin görev sürelerinin uzatılmasına ilişkin olarak oluşturulan
değerlendirme komisyonunun keyfîlikten de öte kasıtlı
olarak yaptıklarını iddia ettikleri ve sendika üyesi olan kurum yöneticilerinin
yöneticilik görevlerinin sonlanmasına yol açacak değerlendirmelerini protesto
etmek istemişlerdir. 25/8/2014 günü saat 17.00 sıralarında başvurucunun da
içinde bulunduğu yaklaşık otuz kişilik grup TÜRK EĞİTİM-SEN'e
ait kapalı vaziyetteki flamalarla Cumhuriyet Caddesi'ndeki Valilik binası önüne
gelmiştir. Valilik binası önünde toplanan grup, okul yöneticilerine verilen
değerlendirme puanlarında haksızlık yapıldığını kamuoyuna duyurmak amacıyla bir
basın açıklaması yapmıştır. Daha önce alınan duyum üzerine emniyet güçleri
yeteri kadar personel ile Valilik önünde tedbir almıştır.
11. Sözlü olarak yapmak istedikleri basın açıklamasının Valilik
binası önünde ve müştemilatında yapılamayacağı, bu yönde Valiliğin kararı
bulunduğu, basın açıklaması yapılması durumunda emre aykırı davranış nedeniyle
kendilerine idari para cezası verileceği yönünde yetkililer tarafından gruba
uyarı yapılmıştır. Söz konusu gruptakiler basın açıklamasını yapacaklarını
belirtmiş ve hukuki olarak ne gerekiyorsa yapılması yönünde karşılık
vermişlerdir.
12. Başvurucu "Türk
Eğitim-Sen Niğde Şubesi" ifadesi yazılı pankartın arkasına
geçerek Valilik binasının dışında bulunan duvarın önündeki kaldırımda yaya
trafiğini kısmen engeller vaziyette toplanan kalabalığa ve basın mensuplarına
hitaben saat 17.10 sıralarında basın açıklaması yapmıştır. Basın açıklaması on
beş dakika sürmüş ve saat 17.25'te grup olaysız bir şekilde dağılmıştır.
13. Niğde Emniyet Müdürlüğü (İdare) tarafından basın
açıklamasına katıldığı tespit edilen ve başvurucunun da aralarında bulunduğu
kişilere 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi
uyarınca emre aykırı davranışta bulunduklarından bahisle 189 TL idari para
cezası verilmiştir. Başvurucu 29/8/2014 tarihinde idari para cezasına itiraz
etmiştir.
14. İtirazı inceleyen Niğde Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik)
17/3/2015 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir.
15. Hâkimlik kararında; İdare tarafından gönderilen cevap
yazısına atıf yapılarak başvurucu ve arkadaşlarının Valilik kararı ile basın
açıklaması yapılamayacak yer olarak belirlenen Cumhuriyet Meydanı'nda basın
açıklaması yapılmayacağı, aksi durumda idari para cezası uygulanacağı şeklinde
uyarıldıklarının belirtildiğine yer verilmiştir. Kararda, Valiliğin basın
açıklamalarının yapılacağı ve yapılamayacağı yerlerin belirlenmesine ilişkin
kararı ve kamera görüntüsüne ait çözüm tutanakları dikkate alınarak idari
yaptırım kararında herhangi bir usul ve yasaya aykırılık bulunmadığına karar
verilmiştir.
16. Karar başvurucuya 18/3/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 24/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. Mevcut başvuruya ilişkin ulusal ve uluslararası hukuk
kaynaklarının derli toplu verildiği kararlar için bkz. Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri ([GK], B. No:2014/920, 25/5/2017, §§ 22-31);
Rıza Gökçen Erus ve diğerleri (B. No: 2014/17391,
19/4/2018, §§ 24-30) kararları.
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mevcut başvuruya
benzer başvurulardan olan Akarsubaşı/Türkiye (B. No: 70396/11, 21/7/2015)
başvurusunu 21/7/2015 tarihinde karara bağlamıştır. Devlet memuru ve Kamu
Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) üyesi olan başvurucu, Adana Adliyesi
önünde Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) tarafından düzenlenen
gösteriye katılmıştır. Burada bir basın açıklaması okunmuş ve göstericiler söz
konusu basın açıklaması çerçevesinde kendi kurumlarında kreş yapılmasını talep
etmişlerdir. Daha önce basın açıklaması yapılamayacak yerlere ilişkin olarak
verilmiş Valilik kararını ihlal edecek şekilde Adliye Sarayının giriş
merdivenleri önünde yapılan bu basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle
başvurucu hakkında 5326 sayılı Kanun’un 32. maddesine dayanılarak 143 TL idari
para cezası uygulanmıştır. Başvurucunun itirazları Mahkemece reddedilmiştir.
20. AİHM; devletlerin yalnızca barışçıl toplantı hakkını korumakla
değil aynı zamanda bu hakka yasaya aykırı nitelikte dolaylı sınırlamalar
getirmekten kaçınmakla da yükümlü olduklarını hatırlatmıştır. AİHM, basın
açıklamasının barışçıl özelliğine vurgu yapmış ve kamu makamlarının barışçıl
biçimde yapılan bir gösteriye karşılık vermeleri gerektiğinde başvurucunun
barışçıl şekilde gösteri yapma hakkı ile yerel makamların kamu düzenini koruma
hakkı arasındaki dengeyi sağlamakla yükümlü olduğunu belirtmiştir.
21. AİHM, ilk derece mahkemesinin söz konusu dengelemeyi
yapmadığı gibi gösterinin amacını ve barışçıl niteliğini de değerlendirmediğine
dikkat çekmiştir. AİHM'e göre başvurucuya yalnızca
basın açıklamasının okunması gereken bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle para
cezası verilmesi, bir sendikaya üye olan herkesi cezalandırılma korkusuyla
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 11. maddesi ile güvence altına
alınan toplantı ve gösteri yapma hakkını kullanmaktan caydırabilecek
niteliktedir. AİHM 5326 sayılı Kanun’un 32. maddesinin imkân verdiği müdahalenin
zorlayıcı bir sosyal gereksinime
karşılık geldiğinin ilgili ve yeterli gerekçe ile gösterilemediği ve
Sözleşme’nin 11. maddesi anlamında demokratik
bir toplumda gerekli olarak görülemeyeceği sonucuna varmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 3/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; idari para cezasının amacının kamu düzeninin
korunması ve kamu güvenliğinin sağlanması olmadığını, konuşmayan ve hakkını
aramayan bir toplum yaratmanın hedeflendiğini belirtmiştir. Başvurucu,
uluslararası sözleşmelerle ve Anayasa tarafından korunan sendika hakkı
kapsamında barışçıl bir şekilde gerçekleştirilen ve on beş dakika süren basın
açıklaması dolayısıyla idari para cezası verilmesinin sendika hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, Sendikanın kolektif eylemler
nedeniyle üyelerinin mesleki çıkarlarını koruma özgürlüğü ile doğrudan ilişkili
değildir (sendika hakkının kapsamı için bkz. Tayfun
Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, §§ 30-32; aynı yönde
değerlendirmeler için bkz. Gülfidan Yıldırım,
B. No: 2014/12290, 19/7/2017, § 22). Bu nedenle başvurucunun şikâyetinin
toplantı ve gösteri düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
25. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
27. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sadece
kullanılması sırasında değil kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak
üzerinde sınırlayıcı etkisi
bulunmaktadır (Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015,
§ 53; sendika hakkına ilişkin olarak bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 48). Bu sebeple başvurucunun
katıldığı gösteri yürüyüşüne kolluk kuvvetleri herhangi bir müdahalede
bulunmamış olsa bile daha sonra idari para cezası ile cezalandırılmasının
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olduğu
kabul edilmelidir (Dursun Soydan ve
diğerleri, B. No: 2015/2948, 14/11/2018, § 39).
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...
demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz.”
29. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
30. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır (5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine ilişkin kanunilik
değerlendirmesi için bkz. Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 52-69).
ii. Meşru Amaç
31. Başvurucunun idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
32. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup
bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir
araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40; Dilan Ögüz Canan
[GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali
Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §
79; Osman Erbil, § 45).
33. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal
haklar içinde kendine has rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğünün
ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir
toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de
geçerlidir (Dilan Ögüz
Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve
diğerleri, § 115; Osman Erbil,
§§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah
Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247,
4/4/2018, § 52). Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her
türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, §
35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).
(b)Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
34. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir (Bekir Coşkun [GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet
Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM,
E.2018/69, K.2018/47, 3/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017,
§ 18). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı
bağlamında bkz. Dilan Ögüz
Canan, § 32; sendika
hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, § 56; Adalet
Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447,
16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, §
70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir
Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın,
§ 68; Tansel Çölaşan, B. No:
2014/6128, 7/7/2015, § 51). Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç
ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına
işaret etmektedir (Dilan Ögüz
Canan, §§ 33, 56; Ferhat
Üstündağ, § 48; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 74; ifade özgürlüğü bağlamında Bekir
Coşkun, §§ 44, 47; Tansel
Çölaşan, §§ 46, 49, 50).
35. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini
toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme yoluyla ifade etme hakları ile
Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında
adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Bir olayda meşru
amaçların varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu
meşru amaçla hak arasında olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Dilan Ögüz Canan,
§ 33; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 74; Adalet Mehtap
Buluryer, § 71).
(c) Barışçıl
Toplanma Hakkı
36. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı,
şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda mevcut düzene itiraz eden, barışçıl
yöntemlerle düzenin değiştirilmesini ve gerçekleştirilmesini savunan kişilere
bu fikirlerini toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edebilme
imkânı sunulmalıdır. Şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya
düzenlediği gösteriler barışçıl toplanma kavramı dışındadır. Dolayısıyla
toplantı hakkının amacı, şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde
ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, § 54). Barışçıl
amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni
açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin
sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir (Dilan Ögüz Canan,
§ 36; Osman Erbil, § 54).
(d) Sınırlamanın
Niteliği
37. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu
düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar
bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilirler. Alınan bu tedbirlere
aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması
veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir (Dilan Ögüz Canan,
§ 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 81; toplantı hakkına kamu düzeninin bozulması
nedeniyle yapılan bir müdahalenin demokratik toplumda gerekli olduğuna karar
verildiği bir başvuru için bkz. Gülşah Öztürk
ve diğerleri, §§ 76-86).
38. Bununla birlikte alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların
barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine
müsaade edilemez. Güvence altına alınan toplanma hakkını kullanırken kamu
otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan,
§ 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 82; Gülşah Öztürk
ve diğerleri, § 76).
39. Barışçıl şekilde toplanan kişilere yapılan müdahalelerin
demokratik toplumda kamu düzeninin korunması açısından gerekli olduğunun,
müdahalenin kamu düzeninin bozulması veya bozulma tehlikesinin ortaya çıkması
sebebiyle yapıldığının veya katılımcıların bu anayasal haklarını kullanırlarken
sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun
davranmadıklarının yetkili mercilerce (polis raporlarında, iddianamelerde veya
derece mahkemelerinin gerekçelerinde) gösterilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan,
§ 53; Dursun Soydan ve diğerleri,
§ 58).
(e) Caydırıcı
Etki
40. Barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan ve bir
gösteride yasaklanmamış davranışlarda bulunan kişilerin toplantı hakkı,
kınanabilir bir olaya karışmadıkları sürece en hafif kabul edilecek cezanın
dahi uygulanmamasını temin eder. Zira bu tip soruşturmalar ve cezalandırmalar
caydırıcı etki doğurma potansiyeli taşımaktadır. Gösteri sonrası yapılan
müdahaleler de -barışçıl gösteriye katılanlar hakkında idari para cezaları
verilmesi gibi- ileride kişilerin haklarını kullanmalarında caydırıcı etkiye
neden olabilir (Rıza Gökçen Erus, §
55; Dursun Soydan ve diğerleri, §
63).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
41. Somut olayda Niğde Valiliği bazı alanlarda basın açıklaması yapılmaması
yönünde idari karar almıştır (bkz. § 9). Söz konusu kararın huzur, güvenlik ve
kamu düzeninin sağlanması amacıyla alındığı görülmektedir. Başvurucunun ve
arkadaşlarının izin verilmeyen alanda basın açıklaması yapması üzerine 5326
sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca emre itaatsizlik edildiği gerekçesiyle
kendilerine idari para cezası şeklinde yaptırım kararı uygulanmıştır.
42. Öncelikle devletin kamunun huzuru ve güvenliğinin sağlanması
amacıyla yapacağı düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahip
olduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinde
yer alan "emre itaatsizlik"
kabahatinin barışçıl gösterilere dolaylı müdahale edilmesinde kullanılma riski
bulunduğu hatırda tutulmalıdır (Rıza Gökçen Erus, § 61; Dursun
Soydan ve diğerleri, § 55).
43. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yetkili merciler
tarafından verilen emrin amacı kamu güvenliğinin, kamu düzeninin veya genel
sağlığın korunması olmalıdır. Emre aykırı davranışın cezalandırılabilmesi için
kanunda öngörülen kabahatin uygulanma koşullarının somut olayda bulunup
bulunmadığı ve kabahatin unsurlarının neler olması gerektiği meselesi Anayasa
Mahkemesinin ilgi alanının dışındadır. Buna karşılık yetkili mercinin verdiği emir ya da bu emre aykırı davranışın
cezalandırılması anayasal bir hakka müdahale oluşturursa bu müdahale, Anayasa
Mahkemesinin ilgi alanında olacaktır (Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 87).
44. Bir kimse sırf emre aykırı davranmış olması nedeniyle cezalandırılmış
ve Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklere bir müdahalede bulunulduğunu
kabul etmiş ise Anayasa Mahkemesinin bundan sonra denetleyeceği ilk husus emre
aykırılık nedeniyle kamu düzeninin bozulup bozulmadığı, bozulma tehlikesinin
bulunup bulunmadığı ya da böyle bir tehlikenin ortaya çıkıp çıkmadığı olacaktır
(Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve
diğerleri, § 88; Rıza Gökçen Erus, § 63; Dursun
Soydan ve diğerleri.§ 57) .
45. Anayasa Mahkemesi usulüne uygun olarak verilmiş bir emre
aykırı bir davranışın varlığını tek başına temel hak ve özgürlüklere müdahale
için yeterli kabul edemez. Temel hakka müdahaleyi haklı kılan ve emrin amacı
olan kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın bozulduğunun veya
bozulma tehlikesinin bulunduğunun da kamu gücünü kullanan yetkili mercilerin
kararlarında (örneğin ceza tutanağını düzenleyen polis raporlarında veya derece
mahkemelerinin gerekçelerinde) göstermesi gerekir (Dilan Ögüz Canan, §§ 51, 53). Yine
mevcut başvurularda olduğu gibi göstericilerin şiddet eylemlerine
karışmadıkları durumlarda kamu makamlarının toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına belirli bir ölçüye kadar müsamaha göstermesi gerekir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 81). Barışçıl bir gösteri veya basın açıklaması nedeniyle -somut olayda
olduğu gibi- ilke olarak cezai bir yaptırım da uygulanmaması gerekir (Rıza Gökçen Erus,
§ § 54, 55; Dursun Soydan ve diğerleri,§
59).
46. Kamu düzeninin bozulduğunu, bozulma tehlikesinin bulunduğunu
ya da böyle bir tehlikenin ortaya çıktığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile
göstermeyen ve temel haklara müdahale eden her kamu gücü eylem ve işlemi temel
hakları ihlal edebilir. Somut olayda Valilik binası başta olmak üzere, tüm kamu
kurum ve kuruluşları önünde ve bunlara ait müştemilatlarda (otopark, bahçe
meydanları ve benzeri) basın açıklaması yapılmaması yönündeki idari kararın
kurumların düzgün işleyişi ve kamu hizmetlerinin sağlıklı yürütülmesi ve genel
ifadeyle kamu düzeninin bozulmasını önlemek amacına yönelik olduğu açıktır.
Bununla birlikte somut olayda polis tutanaklarında ve Hâkimlik kararlarında söz
konusu basın açıklamasının bazı faaliyetlerin önemli derecede aksamasına neden
olduğu veya kamu düzenini bozduğu ya da bu yönde ciddi bir tehlike doğurduğu
yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle idare ve
derece mahkemeleri; başvurucunun yaptığı basın açıklamasının kamu hizmetlerinin
aksattığını, kamu düzenini bozduğunu veya bozma tehlikesi ortaya çıkardığını
ortaya koyamamışlardır.
47. Aynı şekilde basın açıklamasının barışçıl bir şekilde ve on
beş dakika gibi kısa bir sürede tamamlandığı, açıklama yapan grubun olaysız
dağıldığı da gözönünde bulundurulmamıştır. Yine basın
açıklamasına kolluk güçleri veya idare tarafından müdahale edilmesi gereği
duyulmamış, başvurucu hakkındaki idari para cezası basın açıklamasından sonra
kolluk güçleri tarafından düzenlenmiştir.
48. Dolayısıyla somut olayda başvurucuya verilen idari para
cezasının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca yönelik olarak verildiği, idare ve
yargı makamlarınca ilgili ve yeterli bir surette ortaya konulamamıştır. Ayrıca
başvurucunun sendika üyesi olduğu gözönüne
alındığında para cezasının ileride haklarını kullanmasında caydırıcı etkisi de
söz konusu olabilecektir.
49. Sonuç olarak mevcut başvuruda, Anayasa'nın 34. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli
görülen önlemler ile başvurucunun aynı madde kapsamındaki hakları arasında adil
bir denge sağlanamamıştır. Bu nedenle başvurucuya verilen idari para cezasının
kamu düzenin sağlanması ve başkalarının haklarının korunması için demokratik
toplum gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
50. Buna göre Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
53. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
54. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216
sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için
yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye
gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §
58).
55. Buna göre Anayasa Mahkemesince ihlalin tespit edildiği
hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece
mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemeleri ise Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan,
§ 59).
56. Başvurucu, ihlal tespitine karar verilmesini talep etmiş;
tazminat talebinde bulunmamıştır.
57. Anayasa Mahkemesi başvurucuya verilen idari para cezası
nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar
vermiştir. Bu nedenle ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Bununla birlikte idari para cezasının iptali istemiyle açılan
davanın reddedilmesi ve dolayısıyla davada ihlalin giderilememesi nedeniyle
ihlalin aynı zamanda mahkeme kararından da kaynaklandığı görülmektedir.
58. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216
sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılması kapsamında Niğde Sulh Ceza Hâkimliğine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Bu doğrultuda ihlal sonucuna uygun
olarak idari para cezasının iptali talebinin reddine ilişkin mahkeme kararının
ortadan kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilmesi gerekmektedir.
59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Niğde
Sulh Ceza Hâkimliğine (D. İş. 2014/335) GÖNDERİLMESİNE,
D. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
3/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.