TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET MİRZA ADLIĞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/5408)
|
|
Karar Tarihi: 23/1/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Melek KARALİ SAUNDERS
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Mirza ADLIĞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Nuri MEHMETOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerlik hizmeti sırasında ateşli silahla yaralanma
sonucu ölüm ve bu ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Ardahan'ın Damal ilçesinde bulunan bir birlikte
piyade er olarak zorunlu askerlik görevini yapmakta iken 6/3/2013 tarihinde
yaşamını yitiren 1992 doğumlu M.A.nın
babasıdır.
8. Başvurucunun oğlu M.A. olay günü 15.00-17.00 saatleri
arasında nöbet kulübesinde nöbet tutmakta iken -tanık anlatımına göre- 16.30
civarında bacaklarının ağrıdığını belirterek nöbet kulübesini terk etmiş ve
kışla akaryakıt istasyonuna gitmiştir.
9. Yaklaşık on dakika sonra nöbet arkadaşı olan diğer piyade er
T.B. bir silah sesi duymuş, dışarıya çıktığında M.A.yı akaryakıt istasyonu önünde yerde hareketsiz ve
başından vurulmuş bir şekilde bulmuştur. T.B.nin
haber vermesi üzerine olay yerine Bölük Komutanı P. Kd.
Ütğm. Ö.Y. gelmiş, M.A.yı
secde pozisyonunda yere çömelmiş şekilde bulmuş ve kontrolü sonucunda nabzının
alınamadığını görmesinin ardından M.A.yı sırt üstü
yere yatırarak ona kalp masajı uygulamışsa da sonuç alamamıştır.
A. Soruşturma Kapsamında
Yapılan İlk İşlemler ve Alınan Raporlar
10. Askerî savcının olay yerine intikalinin üç saat içinde gerçekleşebileceğinin
anlaşılması üzerine olay yerinde gerekli incelemelerin yapılması ve gerekli
tedbirlerin alınmasını teminen Hanak nöbetçi
Cumhuriyet savcısı olayla ilgili olarak görevlendirilmiştir.
11. Hanak nöbetçi Cumhuriyet savcısının talimatı ile saat
16.30'da Ardahan İl Jandarma Komutanlığına bağlı Olay Yeri İnceleme timi alana
yönlendirilmiştir.
12. Saat 17.25'te olay yerine ulaşan Olay Yeri İnceleme timi
olay yerini emniyete alarak fotoğrafların ve kamera çekimlerinin yapılması,
ölen askerle nöbet tutan asker ve olaya ilk müdahale eden Bölük Komutanı Ö.Y.nin el, yüz svapları ile
parmak izlerinin alınması, olay yerinde gerekli incelemelerin yapılması, kroki
çizimlerine esas ölçümler yapılması gibi işlemleri gerçekleştirmiş ve Olay Yeri
İnceleme Raporunu düzenlemiştir.
Raporda şu hususlara yer verilmiştir:
i. Olay akaryakıt istasyonunun önündeki 20-25 cm yüksekliğindeki
karla kaplı zeminde meydana gelmiştir.
ii. Olay yerinde hava sıcaklığının -18 °C ve havanın kararmakta
olduğu, olayın meydana geldiği birliğin ilçenin güneyinde, yerleşim yeri
bulunmayan bir yerde bulunduğu, bölük binasının olay yerine yaklaşık 200-250
metre olduğu tespit edilmiştir.
iii. M.A., birlikte nöbet tuttuğu Er T.B.nin
yanından ayrılarak yaklaşık 30-35 metre uzaklıktaki akaryakıt istasyonu önünde,
kendisine zimmetli G-3 piyade tüfeği ile çenesinin altına bir el ateş etmek
suretiyle intihar etmiştir. Olayın meydana geldiği yerin nöbet kulübesinden
görünmesi mümkün değildir.
iv. Bölük Komutanı Ö.Y.nin M.A.ya ait olduğunu beyan ettiği
ceset; baş kısmı kuzey, ayakları güney yönünü gösterir şekilde sırt üstü yatar
vaziyette, sağ kolu hafif yana açık, avuç içi yukarı bakar vaziyette, sol kolu
vücuduna paralel, sağ bacağı altta, sol bacağı üstte, karın boşluğuna bükülü
şekilde bulunmuştur. Cesedin çene altında yaklaşık 8 cm genişliğinde ateşli
silah yarası bulunduğu, yaranın çevresinde alev yanığı tabir edilen lekeler
bulunduğu, yüz kısmının kan lekeli olduğu, sağ yanağında dışarıya doğru
şişkinlik, burun delikleri ve ağız içinde kan lekesinin olduğu, sol kulağında
burun deliğine doğru kan lekesi olduğu, kafasının üst kısmında
2 cm çapında bir adet mermi çıkış deliğinin bulunduğu, ayrıca
baş kısmı ile alnının kan lekeli olduğu tespit edilmiştir. Başında bulunan berenin
üst kısmında da bir adet delik bulunmaktadır.
v. Cesedin sağ eline 15 cm mesafede, bir adet kabza ve askı
kayışı kan lekeli, emniyet mandalının emniyet konumunda olduğu bir adet G3
piyade tüfeği bulunmaktadır. Emniyet mandalının kazaya yol açılmasını
engellemek için Ö.Y tarafından bu konuma getirildiği, cesedin sağ karın
boşluğunun altında G3 piyade tüfeğine ait bir adet boş şarjörün bulunduğu
kaydedilmiştir.
vi. Tüfek dipçiğinin batı yönünde, kar içinde bir adet boş kovan
bulunmuştur.
vii. Akaryakıt istasyonunun güneydeki duvarının güneybatı
köşesine dayalı vaziyette, diğer nöbetçi Er T.B.ye zimmetli olan, takılı
şarjörü boş, emniyet mandalı "E" pozisyonunda, üzerinde kan lekesi
olmayan bir G-3 piyade tüfeği bulunmaktadır.
viii. Nöbet kulübesi içinde ve etrafında herhangi bir kan lekesi
veya ateşli silaha ait delil veya bulguya rastlanmamıştır.
ix. Bölük Komutanı Ö.Y ve Er T.B.nin
el ve yüz svapları ile on parmak izi alınmış, olay
yeri fotoğraf ve kamera çekimleri yapılmış, kroki çizimine esas ölçümler
tamamlanmıştır.
x. Saat 18.05'te olay yerine intikal eden nöbetçi Cumhuriyet
savcısı, yapılan işlemler hakkında bilgilendirilmiş, elde edilen bilgiler
aktarılmış, cesedin ambulans ile Damal Toplum Sağlığı Merkezine götürülmesinin
ardından cesedin bulunduğu alanda ikinci bir inceleme yapılmış, olay yeri dedektör ile taranmış ancak herhangi bir mermi çekirdeğine
rastlanmamıştır.
xi. Silah ve teçhizat üzerinde yapılan inceleme neticesinde
ceset üzerinde hücum yeleği içinde yirmi adet fişek bulunan, dolu bir şarjör
bulunmuş; maktül M.A.ya ait tüfek üzerinde takılı bulunan şarjör içinde
ise on sekiz adet fişek olduğu tespit edilmiştir. Şarjör çıkarıldıktan sonra
yapılan doldur boşalt işleminde atım yatağı içinde de bir adet fişek olduğu,
buna göre maktül M.A.ya ait şarjörlerde toplam otuz sekiz adet fişek
bulunduğu anlaşılmıştır.
xii. M.A.nın
birlikte nöbet tuttuğu T.B.nin üzerindeki hücum
yeleğinde bulunan iki şarjörünher birindeyirmişer
adet olmak üzere toplam kırk adet fişek bulunduğu belirtilmiştir.
xiii. Erlere nöbet mahalline giderken boş şarjör ve hücum
yeleğinde bulunan iki adet tam dolu şarjör vermekte, erler toplam kırk adet
fişek ile nöbet tutmaktadır.
xiv. Maktulün soyunma dolabında ve sivil elbiselerinin bulunduğu
valizde yapılan aramada herhangi bir intihar mektubu, cep telefonu veya sim
kartına rastlanmamıştır.
xv. Damal Toplum Sağlığı Merkezi acil müşahade
odasına getirilen ceset üzerinde muayene işlemi yapılmadan önce cesedin el ve
yüz svapları ile parmak izleri alınmış; ceset
üzerinde bulunan elbiselerin ceplerinde yapılan araştırmada parka cebinden bir
kâğıt parçası çıkmıştır. Kâğıt parçasında şu not yer almaktadır:
"Ayaklar-dizler-eller-kollar-gözler-
ve Bel hepsi küsmüş ve bende aldığım son kararla onların infazını verecem VEDE ÖZLEM-SIKINTI-BUNALIM İÇİNDEYİM KESİNLİKLE
ALLAHA KARŞI BİR-İSYANIM YOKTUR Benim tek isyanım var oda ALEME HERKES HAKKINI
HELAL ETSİN Bana bol bol dua edin [M.A.]"
xvi. Ceset üzerinden çıkan intihar notunun maktule ait el yazısı
ile yazılıp yazılmadığının tespit edilebilmesi amacıyla maktule ait mukayese
yazılarının bulunduğu not defteri askerî savcıya teslim edilmiştir.
13. Damal Toplum Sağlığı Merkezinde görev yapan Pratisyen Doktor
Y.E. tarafından ceset üzerinde ölü muayenesi yapılmış, ancak ilçede patolog
doktor bulunmaması nedeni ile otopsi işleminin gerçekleştirilemeyeceği
gerekçesiyle cesedin Trabzon Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesine sevki
kararlaştırılmıştır.
14. Ölü muayene tutanağında, hüviyet tanığı sıfatıyla Bölük
Komutanı Ö.Y.nin şu ifadesine yer verilmiştir:
"Bana göstermiş olduğunuz cesedi tanırım,
ceset görev yaptığım bölüğün askeridir, kendisi 22/01/2013 tarihinde bölüğümüze
katıldı, RDM [Rehberlik ve Danışma Merkezi] kapsamında değildi, herhangi bir sorunu olduğunu bana
söylemedi, olayın oluşunun görmedim, fakat 06/03/2013 günü saat 15:40
sıralarında maktul [M.A.]'nın
nöbet arkadaşı olan piyade er [T. B.], bölüğün nizamiyesindeki telefonu arayarak görevli arkadaşa
[M.A.]'ın intihar ettiğini söylemesi üzerine ben olay yerine
gittiğimde piyade er [T.B.]'nin
[M.A.]'nın
1 metre gerisinde diz çökere[k] ağladığını
gördüm, [M.A.] isimli asker ise
secde vaziyetinde, kafası sağ tarafa doğru dönüktü, ben asker [M.A.]'nın nabzına baktım, nabzı
atmıyordu, bunun üzerine [M.A.]'yı secde vaziyetinden ellerim ile tutup kaldırdığımda
çenesinin altında bir adet mermi giriş deliği, kafasının üstünde bir adet mermi
çıkış deliği olduğunu gördüm, kalp masajı yaptım, [T.B.] isimli piyade er ağlayarak diz üstü çökmüş vaziyette
keşke göndermeseydim, keşke izin vermeseydim, benim yüzümden oldu diyerek
ağlıyordu, ben sağlık ekibine haber verilmesi için bağırdım, ama kime
bağırdığımı hatırlamıyorum, ben [M.A.]'yı resmi olarak teslim edilen 226023 6-76 G3
piyade tüfeğini herhangi bir kazaya yol açmaması için emniyete mandalını
oynatarak emniyete aldım, başka bir müdahalede bulunmadım, [T.B.] isimli nöbette yanında bulundurduğu G3 piyade
tüfeğinin ise olayın meydana geldiği yer olan bölüğün benzin istasyonunun güney
tarafındaki duvara dayalı vaziyette olduğunu gördüm, silaha müdahale
etmedim."
15. Ölü muayene tutanağında doktor bilirkişi tarafından yapılan
tespitlerin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Alt çenenin boyunla birleştiği hizaya doğru
yaklaşık 8 cm boyunda kenarları düzensiz, yatay hizada yara dudaklarında yanık
izlerinin bulunduğu, ağız boşluğuna uzanan ağız boşluğunda yaklaşık 3x2 cm
genişliğinde lasarasyon mevcut, hastanın mandibulasında parçalı kırık mevcut, sağ yanak alt çene
hizasında 4x4 cm genişliğinde şişlik mevcut, hastanın üst damak arka farenks kısmında 2x2 cm lasarasyon
mevcut, maksilla kemiğinde üst damakta kırık mevcut,
her iki burun deliğinde pıhtılaşmış kan mevcut, sağ kulakta kanama mevcut,
hastanın verteks kısmında yaklaşık 3x3 cm
boyutlarında kenarları düzgün olmayan cilt altına uzanan lasarasyon
mevcut, aynı bölgede uyan temporal kemik uç
kısımlarda kırık mevcut,
Cesedin vücudunun diğer kısımlarında herhangi
bir darp cebir izine rastlanılmadı.
..."
16. 7/3/2013 tarihinde ceset üzerinde otopsi işlemi
gerçekleştirilmiştir. Otopsi raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"06/03/2013 tarihinde 'ateşli silah
yaralanması sonucu' öldüğü bildirilen Mehmet Mirza oğlu, Zuhriye'den
olma 01/09/1992 Batman doğumlu [M.A.]'nın
cesedi üzerinde 07/03/2013 günü Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı Morg
İhtisas Dairesi'nde yapılan otopsisinden, otopsi esnasında alınan kan, göz içi
sıvısı ve idrarın kimyasal tetkikinden elde edilerek yukarıda kaydedilen bilgi
ve bulgulara göre;
1. Kişinin ölümünün ateşli silah
yaralanmasıyla oluşabilir nitelikte yaygın maksillofasiyal
ve kafatası kubbe-kaide kemik kırıklarıyla birlikte bulunan beyin
zarları-beyin-beyincik harabiyeti ve kanamasından
ileri geldiğini,
2. Kişinin vücudunda 1 adet ateşli silah ürünü
giriş, 1 adet ateşli silah ürünü çıkış deliği saptandığı,dış muayenede 1 no
ile tarif edilen ateşli silah ürünü yaranın öldürücü nitelikte olduğu, otopsi
esnasında ateşli silah ürünü elde edilemediğini,
3. Dış muayenede 1 no
ile tarif edilen ateşli silah ürünü yaranın cilt ve ciltaltı
bulgularına göre atışının bitişik veya bitişiğe yakın atış niteliğinde
olduğunu,
4. Kimyasal analizlerde Kimya İhtisas Dairesi
Sistematiğinde aranabilen toksik madde ve alkol
tespit edilmediğini,
5. Adli tahkikatın ileriki aşamalarında lüzumu
halinde DNA tetkiki amacıyla kullanılmak üzere FTA kartına damlatılmış kan
örneğinin daha önceden savcılığınıza gönderildiğini bildirir tıbbi kanaat
raporudur."
17. Öte yandan olay yerinde tespit edilen ve Jandarma Kriminal Daire Başkanlığına gönderilen deliller üzerinde
yapılan incelemeler sonucunda muhtelif uzmanlık raporları düzenlenmiştir.
18. M.A.nın
üzerinden çıkan intihar notu ile M.A.ya ait not
defteri üzerinde yapılan el yazısı incelemelerine ilişkin 28/3/2013 tarihli
Uzmanlık Raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"İnceleme konusu belge üzerinde bulunan
el yazıları ile [M.A.]'a
ait olduğu bildirilen mukayese konusuel yazıları
arasında yapılan inceleme ve karşılaştırmada;
1. Yazıların genel şekli ve işleklik derecesi,
2. Ortak harflerin tersimi(A,
B, E, H, K, L, M, N, R, S, U, Y, b, d, e, f, k, m, r, s, t, v, y, z),
3. Yuvarlak harflerin başlangıç ve bitim
noktası (a, o),
4. Noktalama ve sedil
işaretlerinin yapılışı (İ, , i, ü, Ç)
5. Kaligrafik ve karakteristik özellikler
yönünden benzerlikler görülmüş olup, inceleme konusu belge üzerinde bulunan söz
konusu el yazıları ile [M.A.]'ya ait olduğu bildirilen mukayese konusu el yazılarının AYNI ŞAHIS EL ÜRÜNÜOLDUĞU kanaatine
varılmıştır."
19. El ve yüz svapları ileM.A.ya ait kamuflajlı parka ve hücum yeleği üzerinde
atış artığı belirlemek amacıyla yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 27/3/2013
tarihli Uzmanlık Raporunda ise M.A.ya ait sağ el iç,
sağ el dış ve sol yüz bölgesinden alınan svaplar
üzerinde atış artıklarının tespit edildiği, Er T.B.ye ait sağ el dış ve sol el
dış bölgesinden alınan svaplar üzerinde de atış
artıklarının tespit edildiği,P. Ütğm. Ö.Y.ye ait
olduğu belirtilen svaplar üzerinde atış artıklarına
rastlanmadığı belirtilmiştir. M.A.ya
ait olduğu belirtilen giysiler üzerinde herhangi bir delinmeye rastlanmamakla
birlikte parkanın ön ve kol bölgeleri ile hücum yeleğinin ön bölgesinde atış
artıklarının bulunduğu hususuna yer verilmiştir.
20. Maktul M.A.ya
zimmetli 226023 seri No.lu G-3 tüfeği ile nöbet arkadaşıT.B.ye zimmetli 251793
seri No.lu G-3 marka tüfeği ve olay yerinde bulunan bir adet 7.62x51 mm çapında
"MKE 95" ibareli boş kovan üzerinde yapılan incelemeler sonucunda
düzenlenen 3/4/2013 tarihli Uzmanlık Raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"1. İnceleme konusu tüfeklerin yapılan
teknik kontrol ve muayenelerinde; emniyet ve ateş ayar mandallarının sağlam ve
işler durumda olduğu, atışlarına mani mekanik herhangi
bir arızalarının bulunmadığı, laboratuvarımızda yapılan deneme, mukayese
atışlarında çap ve tiplerine uygun fişekleri patlattıkları müşahede olunmuştur.
2. Tetkik konusu tüfeklerden laboratuvarımızda
elde edilen mukayese kovanları ile bir adet 7.62x51 mm. çapında suç konusu
kovanın makroskopta ayrı ayrı yapılan
karşılaştırılmaları neticesinde; bu bir adet 7.62x51 mm. çapında suç konusu
kovanın "226023" seri numaralı silahtan atıldığı tespit edilmiştir.
..."
21. Öte yandan M.A.ya
zimmetli 226023 seri No.lu G-3 tüfeği üzerinde ve olay yerine ilk ulaşan Er
T.B., Bölük Komutanı Ö.Y. ve maktul M.A.nın parmak
izleri yönünden yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 5/4/2013 tarihli Uzmanlık
Raporunda tüfek üzerinde mukayeseye elverişli iz olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
B. Soruşturma Kapsamında İfadesi Alınan Kişilerin
Beyanları
22. Askerî savcılıkça M.A.nın
yanına ilk giden kişi olan nöbet arkadaşı Piyade Er T.B.nin
6/3/2013 tarihinde alınan ifadesi şöyledir:
"Ben [M.A.]'yı geldiği günden beri
tanırım. Kendisi sessiz, efendi bir insandı. Benim bildiğim kadarıyla bir
problemi yoktu, sadece bacaklarının ağrıdığını felç gibi olduğunu söylüyordu.
Kendisinin bu nedenle Ardahan Askeri Hastanesine gittiğini biliyorum.
Zannediyorum kendisine ilaç verdiler. Bana ailesi veya sivildeki yaşamıyla
ilgili herhangi bir probleminden bahsetmedi. Kendisi sessiz biriydi pek
konuşmazdı. Ben onun herhangi bir kimseden veya komutanımızdan yakındığını
duymadım. Tek bildiğim bacaklarının ağrıdığı idi. Biz bu gün
ilk kez birlikte nöbete gittik. İkimizde 3 nolu kule
nöbetçisiydik, birlikte kuleye girdik. Biraz ısındık, ben nerelisin dedim,
Batmanlıyım dedi. Ne iş yapıyorsun dedim, Batman'da kazancı olduğunu 4 yıldır
kazan çalıştırdığını sertifikası olduğunu söyledi. Bir iki dakika sonra
bacaklarım ağrıyor ben biraz dışarı çıkıp dolaşacağım dedi, Ben
çıkma dışarısı soğuk dedim. Bir şey olmaz biraz gezeceğim bacaklarım o zaman
iyileşir dedi Ayakta duramıyorum dedi. Dışarı çıktı, ben onun dışarıda dolandığını
gördüm. Dışarı çıkmasından yaklaşık 10 dakika sonra ben arabaların geçtiği yol
tarafına bakarken silah sesini duydum. Ben silah sesini duyunca silahımı aldım
koşarak dışarı çıktım, benzinliğin ön tarafına doğru secde pozisyonunda yerde
yatıyordu. Yüzünden kafasından kan geliyordu, ben şok oldum elimi boynuna
koydum nabzı atmıyordu daha doğrusu anlayamadım. Ben koşarak kulenin içindeki
telefondan nizamiyeyi aradım. Yetişin yardım edindiye
bağırdım telefonu kapattım, tekrar yanına koştum (ifade sahibi [T.B.]'nin ifadesi sırasında
sürekli ağlaması nedeni ile yüzünü yıkaması için bir dakika ara verildi tekrar
ifadesinin tespitine geçildi) Tekrar bu sefer sesli olarak yardım için bağırdım
o sırada telefon sesini duydum tekrar kulübeye gittim. Telefonu açtım ancak ses
gelmedi, ben telefonu kapattım tekrar nizamiyeyi aradım, Koşun yardım edin diye
bir daha bağırdım, geliyoruz dediler. Bir daha yanına gittim yine bağırdım bu
sırada Bölük Komutanımız ve birkaç arkadaş geldi. Hatırladığım kadarıyla
bunlardan birisi [M.E.Y.]'ydi. Ben şokta olduğum için başka kim vardı
hatırlayamıyorum Bölük Komutanı yüzümü tuttu bakma dedi ben o sırada
ağlıyordum. Ondan sonrasını hatırlamıyorum beni götürdüler.
S/C. Ben o ana kadar [M.A.]'nın intihar edebileceğine yönelik en ufak bir hisse
kapılmadım. Her zamanki gibiydi morali bozuk bile durmuyordu. Neden böyle bir
şey yaptığını anlayamıyorum ben onun çok yakın bir arkadaşı değildim. Ancak
hiçbir kötülüğünü görmedim, dediğim gibi sessiz çok iyi birisiydi.
S/C. Ben [M.]'nin yanına gittiğimde
kendisi secde pozisyonunda yatıyordu. Silahta dibinde yan yatıyordu. Ben Bölük
Komutanının silahı emniyete aldığını gördüm. Ayrıca Bölük Komutanı Ambulans
diye bağırdı, [M.] Bçv koşarak geri gitti. Ben bunları hatırlayabiliyorum
başkaca bir bilgim yoktur, dedi."
23. Bölük Komutanı Ö.Y. nin 7/3/2013
tarihinde alınan ifadesi şöyledir:
"Ben 13 Temmuz 2012 tarihinden bu yana
Ardana/Damal 7'inci Hd. Tb. 4'üncü Hd. Bl. Komutanı olarak görev yapmaktayım. [M.A.]'yı buraya geldiği 22 Şubat
2013 tarihinden beri tanırım. Bana memleketinde kazancı olarak çalıştığını
maddi problemi olmadığını geldiği gün yaptığım danışmanlık görüşmesinde
söyledi. İlk celp danışmanlık görüşmemde bir probleminden bahsetmedi. Ertesi
gün revirciye dizleri ağrıdığından dolayı başvurmuş,
ben sağlık ocağına gönderdim. Oradan Askeri hastaneye sevk edildi. Askeri
Hastane de ortopedi uzmanı olmadığından dolayı Ardahan Devlet Hastanesine sevk
edildi. İlk önce 2 gün istirahat verildi. Bu istirahatı
kullandı. Daha sonra şikayetleri devam edince tekrar Ardahan Devlet Hastanesine
gitti. Ancak bu kez istirahat almadı bana kendisi veya herhangi bir kimse sağlıkdurumu veya diz ağrıları ile ilgili başkaca bir şey
söylemedi. Bana herhangi bir konuda şikayeti veya
müracaatı olmadı. Onu intihara sürükleyebilecek herhangi bir konuda bilgim
olmadığı gibi böyle bir izlenim de edinmedim. Aynı tertip 2 Er'e sorunlarından
dolayı silah vermedim, atış yaptırmadım nöbette yazdırmadım. Ancak [M.]'nin Psikososyal
risk faktörü tarama anketinde böyle bir değerlendirme yoktu. Psikolojik sorunu
ortaya koyabilecek elimde bir bulgu yoktu. Zaten kendisi 10 -
15 gün önce birliğe geldiğinden kendisini derinlemesine tanıma fırsatı
bulamadım. Hastane gidiş dönüşlerinde kendisiyle görüşürdüm. Benden herhangi
bir izin talebi olmadı. Olsaydı en azından izin verip vermeme veya psikiyatrik
yönden izne ihtiyacı olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapıp gerekirse
bu yolla izne gönderebilirdik. Bana herhangi bir konuda ailesinden,
arkadaşlarından veya komutanlarından bir şikayeti
olmadığı gibi, herhangi bir disiplinsizliğini de görmedim. Can dostları da bana
herhangi bir sıkıntısını bahsetmedi. Tek bildiğim dizlerinin ağrıdığı idi.
S/C: Kendisi 2. kez hastaneye gittiğinde
istirahat almadığından ve kendisi nöbete gitmeme yönünde bir talepte
bulunmadığından kendisine herhangi bir nöbet olayından muafiyet tanımadık. Eğer
hastane bu yönde bir tespit yapsaydı ve ya istirahat
verseydi buna göre bir tedbir alınabilirdi.
S/C. Benim onunla hiçbir
husumetim olmadı. Zaten hiçbir saygısızlığını görmedim. Bana olaydan önce
askerlikle ilgili herhangi bir problemi yansımadı. İntihara meyilli olduğu
konusunda hiçbir kanaat edinmedim. Bu olay herkesi olduğu gibi beni de şaşırttı
ve üzdü.
S/C. Olay olduğunda diğer nöbetçi olan [T.] nizamiyeyi aramış ani müdahale mangasından bir asker
yanıma geldi. Çok heyecanlıydı 3 numaralı kulede intihar olmuş dedi. Bende
koşarak 3 nolu kuleye doğru intikal ettim. Gittiğimde
asker secde pozisyonunda yerdeydi. [T.] de bir metre uzağında şok durumunda diz çökmüş ağlıyordu. Keşke kuleden
ayrılmasına izin vermeseydim diye kendi kendine ağlıyordu. Silah
[M.]'nin hemenyanında altı kara saplanmış namlusu dışarı vaziyette
idi. Önce nabzını kontrol ettim, nabzı yoktu. Sonra sırt üstü yatırdım, kalp
masajı yapmaya başladım. Arkadan koşarak gelenlere bağırarak ambulans çağırın
dedim. 5-7 dakika içinde sağlık ocağından doktor hemen geldi. Onları gördükten
sonra silahın emniyetini kapattım. Çünkü silah çok yakındı sadece emniyetini
kapattım silahı başkaca bir yere almadım. Ben diğer nöbetçiden herhangi bir
şekilde şüpheli hareket görmedim. Onun silahı da benzinliğin yanında dayalı bir
şekilde duruyordu. O silahada kimseyi dokundurtmadım.
Müteakiben tabur komutanına haber verdim. Tabur merkezimiz Çıldır'dadır. Tabur
komutanımız oradan intikal etti. Tabur komutanımız Ardahan Tugay Komutanlığına
da bilgi vermiş. Benim bu olay kapsamında söyleyeceğim başkaca bir husus
yoktur. Bu olayın meydana gelmesinden dolayı üzgünüm. Sorunları bize yansısa
idi böyle bir durumun gerçekleşmemesi için elimizden geleni yapardık,
dedi."
24. Askerî savcı bunun dışında piyade erler M.Ç., M.D., A.B.,
E.Ö., E.K., N.E., H.K., K. B., piyade çavuşlar M.Ç., M.P. ile Piyade Yüzbaşı D.U.nun da ifadelerini almış; tüm ifadelerde olayın oluşu
ile M.A.nın kişiliğine
ilişkin aynı yönde beyanların yer aldığı görülmüştür.
C. Soruşturma Sonucunda
Verilen Karar
25. Hanak Cumhuriyet Savcılığı 25/4/2013 tarihli kararıyla,
yapılan incelemelerin sonuçlarını içeren dosyanın gereği için yetkili ve
görevli Kara kuvvetleri Komutanlığı 9. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı Askerî
Savcılığına gönderilmesine karar vermiştir.
26. Askerî Savcılık 22/9/2014 tarihli kararıyla, kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dosya incelendiğinde müteveffanın Sivas'ta
acemi birliğinden itibaren diz ağrılarından şikayet ettiği, acemi birliğindeki
arkadaşlarından [N.E.] (DZ.69)
Sivas'ta iken 'Ben ölmek istiyorum, öleceğim.' şeklinde konuşma yaptığı,
üzerindeki elbiseden çıkan ve Jandarma Kriminal Laboratuarı tarafından müteveffanın eli ürünü olduğu tespit
edilen not kağıdında 'ayaklar dizler eller kollar gözler ve bel hepsi küsmüş ve
bende aldığım son kararla onların infazını vereceğim ve de özlem sıkıntı
bunalım içindeyim, kesinlikle Allah'a karşı bir isyanım yoktur benim tek
isyanım var o da aleme, herkes hakkını helal etsin, bana bol bol dua edin
[M.A]' yazdığı, (Dz.21), müteveffanın not
defterinde büyük harflerle 'Hayat buysa üstü kalsın.' şeklinde not bulunduğu
(Dz.15), müteveffanın not defterinde büyük harflerle 'Dışarıda yıllara meydan
okurken askerde günlere esir kaldık gülüm.' şeklinde not yer aldığı (Dz.18),
tüm bu yazılardan müteveffanın ruhsal bunalım içerisinde olduğu ve özellikle
ağrıları nedeniyle sıkıntısının arttığı değerlendirilmiştir. Olay mahalline
ilişkin olay yeri tespit tutanağı, fotoğraflar ve tanık beyanları birlikte
değerlendirildiğinde müteveffanın nöbetçi olduğu kulübeden nöbet arkadaşı
[T.B.]'ın
gitmemesi konusundaki ısrarına rağmen çıktığı ve uzaklaştığı, yakıt
istasyonunun önünde dizleri üstüne çömelerek tüfeği çenesinin altına dayamak
suretiyle intihar ettiği anlaşılmıştır.
Tanık beyanları dikkate alındığında ise
müteveffanın birlik içerisinde hiç kimse ile husumetinin bulunmadığı, uyumlu
bir kişilik yapısına sahip olduğu, can dostu olan asker arkadaşlarına ve tanık
olarak dinlenen diğer silah arkadaşları dahil hiç kimseye, komutanlarından veya
asker arkadaşlarından yakınmadığı, sadece Ardahan asker Hastanesi ile ilgili
yakınmalarının olduğu anlaşılmıştır.
Otopsi sonucunda vücudunda herhangi bir
boğuşma izine rastlanmadığı, mermi giriş yerinin çene altı çıkış yerinin ise
kafa tepe bölgesi olduğu, otopsi sonuç raporunda atışın bitişik veya bitişiğe
yakın atış olarak rapor edildiği göz önüne alınarak müteveffanın ölüm medeninin
intihar olduğu değerlendirilmiştir.
Böylelikle, her hangi bir kimsenin müteveffa
ile husumeti, dolayısıyla onu öldürmek için bir sebebi bulunduğuna dair emareye
ulaşılamaması, olayda kullandığı belirlenen tüfek üzerinde herhangi birinin
parmak izinerastlanmaması, atışınbitişik
atış mesafesinden ve çene altından yapılmış olması, müteveffanın bulunduğu
alana olaydan önce ondan başka kimsenin girdiğine dair emareye rastlanmaması
karşısında, söz konusu eylemin tespit edilemeyen içsel bir nedenden ötürü
müteveffa tarafından gerçekleştirdiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda;
Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere,
tüm dosya kapsamından; müteveffanın kendisini vurmak suretiyle intihar etmiş
olduğu, müteveffanın ölümünde, uygun nedensellik bağı oluşturabilecek şekilde
başkaca bir kimsenin azmettirmesi, kararını kuvvetlendirmesi, iknası, yardımı, kusuru ya da ihmali bulunmadığı, olay
sebebiyle kamu davası açılmasını gerektirecek herhangi bir durum olmadığı
değerlendirilmiştir.
..."
27. Başvurucu; mermi giriş deliğinin 6x4 olmasına karşılık çıkış
deliğinin 3,5x3 cm olmasının açıklamasının yapılmadığı, soruşturma sırasında
dinlenilen erbaş ve erlerin terhis olmalarını müteakip daha rahat ve mantıklı
beyanlarda bulunmaları ihtimaline binaen beyanlarının tekrar alınması gerektiği
ve kararın hukuka aykırı olduğu iddialarıyla kovuşturmaya yer olmadığı kararına
itiraz etmiştir.
28. İtirazı inceleyen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Üçüncü Ordu
Komutanlığı Askerî Mahkemesi (Askerî Mahkeme) 17/11/2014 tarihli kararı ile;
i. Adli Tıp Kurumu tarafından otopsi sonucu alınan raporda
müteveffanın boyun ön yüzünde 6x4 cm ebatta düzensiz yırtık şeklinde ateşli
silah ürünü giriş yarası ile kafa tepe bölgesinde 3,5x3 cm ebatta düzensiz
yırtık şeklinde ateşli çıkış yarası olmasının tıbben açıklandığı ancak teknik
boyutunun açıklanmadığı, dolayısıyla nitelikleri itibarıyla müteveffada mevcut
mermi giriş çıkış yırtıklarının müteveffa tarafından meydana getirilip
getirilemeyeceği, G-3 piyade tüfeğinin bitişik atış veya bitişik atışa yakın
atışta, vücudun ilgili bölgeleri gözönünde bulundurularak
mermi giriş deliğinin çıkış deliğinden geniş olmasının mümkün olup olmadığı
hususlarında adli tıp uzmanı bir bilirkişiden mütalaa alınmasına,
ii. Müteveffanın kendisine zimmetli G-3 piyade tüfeğine, olay
sırasında intihar önleyici etkiye sahip metal tetik koruma aparatını takma
zorunluluğunun gerekip gerekmediği, gerekiyorsa sorumluların tespitine,
iii. Müteveffanın bel, diz ve ayak rahatsızlığının dosyadaki tüm
sağlık evrakı dikkate alınıp ortopedi uzmanı bir bilirkişinin dinlenerek olay
günü fiziksel güç gerektiren mühimmatlı kule nöbetçisi olarak
görevlendirilmesine engel teşkil edip etmediğinin tespiti için soruşturmanın
genişletilmesine ve bu hususlarda soruşturmanın 9. Kolordu Komutanlığı Askerî
Savcılığına yaptırılmasına
karar vermiştir.
29. Yukarıda belirtilen hususlarda yapılan incelemeler
sonucunda;
i. Adli tıp uzmanının atışın bitişik veya bitişiğe yakın olması
nedeniyle çıkış deliğinin giriş deliğine göre küçük olmasının olayda olağan
olduğu, çıkış deliğinin yara dudaklarının dışa doğru meyilli olduğu, diğer
bulgularla da bütüncül bir değerlendirme yapıldığında olayın müteveffa
tarafından meydana getirilebilir nitelikte olduğu sonucuna varıldığı yönünde
görüş bildirdiği,
ii. Ortopedi uzmanının müteveffanın askerliğe başladıktan
sonraki ilk ortopedik şikâyetinin 29/1/2013 tarihinde diz ağrısı şeklinde
olduğu, şikâyeti ile sevk edildiği Sivas Numune Hastanesinde menüsküs yırtığı
tanısıyla kendisine ağrı kesici ilaç tedavisi uygulandığı, Ardahan'daki
birliğine katıldıktan sonra diz ağrısı şikâyeti ile iki kez Devlet Hastanesine
sevk edildiği, kendisine iki gün istirahat ve ağrı kesici ilaç tedavisi
uygulandığı, en son 4/3/2013 tarihinde diz ağrısı şikâyeti ile başvurduğu, bel
ve ayak rahatsızlığından dolayı herhangi bir sağlık kurumuna başvurusu
olmadığı, diz ağrısı dışında herhangi bir ortopedik yakınması olmadığı, mevcut
rahatsızlığının fiziksel güç gerektiren mühimmatlı kule nöbetçisi olarak
görevlendirilmesine engel teşkil etmediğinin değerlendirildiği yönünde görüş
bildirdiği,
iii. M.A.ya
zimmetli G-3 tüfeğinde intihar önleyici etkiye sahip metal tetik koruma
aparatının olmaması konusu ile ilgili olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı Loj. K.lığının
tetik tertibına kaza önleyici, ilave emniyet parçası
kullanım esasları konulu emri gereği, tetik tertibatlarının iç güvenlik
birlikleri ile hudut birliklerinde kullanılmayacağının belirlenmesi dolayısıyla
bu aparatın kullanılmayışının mevzuata uygun olduğunu bildirdiği
anlaşılmıştır.
30. Daha önce toplanan deliller ile soruşturmanın genişletilmesi
sonucunda araştırılan hususlarda alınan uzman görüşlerine dayanarak Askerî
Mahkeme, M.A.nın nöbet tuttuğu esnada nöbet yerini
terk ederek kendisine zimmetli G-3 piyade tüfeği ile yaşamına son vermek
kastıyla intihar ettiği, ölümünün ateşli silah yaralanmasına bağlı beyin harabiyetinden kaynaklandığı, müteveffanın bu eylemini
gerçekleştirmesinin öncesinde veya sırasında bu karara katkıda bulunan ve
illiyet bağı kurulabilecek hiçbir davranış ile kişilerin sorumluluğunu
gerektiren hiçbir eylemin bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına
dair karara karşı başvurucu tarafından yapılan itirazın reddine karar
vermiştir.
31. Bu karar 25/2/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
32. Başvurucu 23/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
33. Başvurucu, anılan olay sebebiyle Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (AYİM) tam yargı davası açtığına dair herhangi bir bilgi
vermemiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
34. İlgili hukuk için bkz.
Coşkun Çiftler, B. No: 2014/18624, 22/2/2018, §§ 55-61; Kumrişan Akkuş ve Sefer
Akkuş, B. No: 2014/14672, 1/2/2017, §§ 45-56.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 23/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu;
i. Askerlik hizmetini ifa etmekte iken ateşli silah yaralanması
sonucu oğlunun yaşamını yitirmesi üzerine başlatılan ceza soruşturması
sonucunda ölüm olayının intihar neticesinde gerçekleştiği gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini,
ii. Oğlunun bilinen bir bunalım hâlinin veya psikolojik
bozukluğunun bulunmadığını, manevi inancı gereği de intihar etmesinin mümkün
olmadığını,
iii. Olayın meydana gelişi ve sonrasındaki gelişmelerin çelişkili
olduğunu, olaya müdahale eden subayın beyanlarının kendi içinde tutarlı
olmadığını, ayrıca oğluna zimmetli silaha müdahale ettiğini,
iv. Mermi giriş deliğinin çıkış deliğinden büyük olmasının
açıklanamadığını,
v. Kuşkulu durumların araştırılması için olay yerinde keşif
yapılması talebinin Askerî Savcılık tarafından yerine getirilmediğini,
vi. Oğlunun ölümünün intihar sonucunda gerçekleştiği yönündeki
değerlendirmelerin doğru olmadığını
belirtmektedir.
37. Başvurucu ayrıca;
i. Oğlunun devletin koruması ve gözetimi altında olduğu sırada
hayatını kaybettiğini,
ii. Olay intihar olarak nitelendirilse bile devletin bireylerin
öldürülme riskini minimuma indirme, yargısal denetimi sağlama ve hakların
ihlali hâlinde sorumluların tespiti ve cezalandırılmasını temin etme pozitif
yükümlülüğü altında olduğunu,
iii. Yaşam hakkının pozitif yükümlülükleri kapsamında devletin
hayatı tehlikede olan kişileri korumak amacıyla önleyici tedbirler almasının
yanında silah taşınmayı gerektiren askerliğin yapılmasını zorunlu kılan
devletin özel bir dikkat göstermesi ve psikolojik rahatsızlıkları bulunan
askerler için askerî koşullara uygun bir tedavi öngörmesi gerektiğini,
iv. Öte yandan yaşam hakkı kapsamında devletin etkili soruşturma
yapma yükümlülüğü bulunduğunu,
v. Bunun devlete bir ölüm olayını çevreleyen koşulların
kapsamlı, tarafsız ve dikkati bir şekilde incelenmesi sorumluluğu yüklediğini,
vi. Somut olayda maddi gerçeği arama ve adaleti sağlama
konusunda yetersiz kalan ve objektif olmayan Savcılıkça ölümün şüpheli
sayılması gerekirken etkili soruşturma yapılmadığını
ileri sürmektedir.
38. Başvurucu, yukarıdaki iddialarla Anayasa'nın 17. maddesinde
yer verilen yaşam hakkı ile 40. maddesinde öngörülen etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
39. Somut olayda başvurucunun iddialarının oğlunun yaşamına
intihar suretiyle son vermesinden ziyade üçüncü kişi/kişilerin eylemi sonucunda
yaşamının son bulduğu, bu hususta yeterli bir araştırma yapılmadığı için olayın
aydınlatılamadığıyla ilgili olduğu görülmektedir. Başvurucu ayrıca olay intihar
olarak kabul edilse bile yetkili makamların bu intiharı önlemeye yönelik görev
ve yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediğini ileri sürmektedir.
40. Bu durum dikkate alındığında somut olayda başvurucunun temel
olarak iki ayrı şikâyetinin bulunduğu değerlendirilmiştir: Bu şikâyetlerden
birincisi, olayın cinayet olduğu ancak bunun yeterince araştırılmadığı,
ikincisi ise kişinin yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere
karşı korunamadığı hususu ile ilgilidir.
41. Bu iki şikâyetin nitelik itibarıyla birbirinden farklı
olduğu açıktır. Bu farklılık, yaşam hakkı kapsamında tüketilmesi gereken uygun
başvuru yolunun hangisi olduğu konusuyla da yakından ilgilidir. Çünkü yukarıda
da belirtildiği üzere birinci şikâyet ölümün üçüncü kişi tarafından kasıtlı
olarak gerçekleştirildiğine ve bu konuda etkili bir ceza soruşturması
yürütülmediğine, ikinci şikâyet ise askerî yetkililerin ihmalî
davranışları sonucu yaşam hakkının korunamadığına ilişkindir. Bu sebeple mevcut
başvurunun yaşam hakkı kapsamında iki farklı başlık altında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
42. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
43. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Ölüm Olayının Üçüncü
Kişi ya da Kişilerce Kasıtlı Olarak Gerçekleştirildiğine İlişkin İddia
a. Genel İlkeler
44. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50). Devletin negatif bir
yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve
hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak
yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal
makamların ve diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden
kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
45. Pozitif yükümlülüklerin korumaya ilişkin maddi yönünün yanı
sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her
ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın
temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve
varsa sorumluların hesap vermesini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
46. Yaşam hakkına ilişkin bu usul yükümlülüğü, olayın niteliğine
bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikteki soruşturmalarla yerine
getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve
cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat
davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali
gidermek, dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
47. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza
soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir
şekilde uygulanmasını, vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve
sorumluluklarını tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır.
Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir
suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği
anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 56).
48. Soruşturmanın etkilililiğini ve
yeterliliğini temin adına soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi, ölüm
olayını aydınlatabilecek sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin
toplanması gerekmektedir (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri, § 57).
49. Ölüm olayına ilişkin olarak yapılacak etkili bir soruşturma
kapsamında yetkililerin tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi
incelemeleri ve gerektiğinde yaralanmalar ile ilgili eksiksiz ve detaylı bir
rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması, ölüm sebebinin objektif
analizinin yapılması ve söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi
için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması gibi işlemleri yürütmeleri
gerekmektedir. Ölüm sebebinin veya olası sorumlulukların tespit edilmesini
olumsuz yönde etkileyecek nitelikteki her türlü eksiklik, etkili bir soruşturma
yürütülmesi açısından risk teşkil edebilecektir (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586,
4/11/2015, § 89)
50. Ayrıca soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya
karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olması gerekir. Bu durum sadece
hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil aynı zamanda somut
bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
51. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan hususlardan
biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için
soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilave
olarak her olayda, meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının
bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
52. Yürütülecek soruşturmalarda makul bir süratte gerçekleştirme
ve özen gösterme zorunluluğu da zımnen mevcuttur. Elbette bazı durumlarda
soruşturmanın veya kovuşturmanın ilerlemesine engel olan unsurlar ya da
güçlükler bulunabilir. Ancak bir soruşturmada ve devamında yapılan kovuşturmada
yetkililerin hızlı hareket etmeleri olayların daha sağlıklı bir şekilde
aydınlatılabilmesi, kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi,
hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü
verilmesinin engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359,
10/12/2014, § 96).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
53. Başvurucu, oğlunun ölümünün intihar sonucu gerçekleştiği
yönündeki değerlendirmelerin doğru olmadığını ve bu hususta etkili bir
soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüştür.
54. Yukarıda da belirtildiği üzere ölüm olayının üçüncü kişi ya
da kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiği yönündeki şikâyetler ile ilgili
olarak soruşturma makamlarının sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını
sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Kasıtlı bir eylem sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
mağdura/mağdurlara sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı ihlalini gidermek ve
mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Dolayısıyla cinayet
iddiasına ilişkin şikâyetler yönünden tüketilmesi gereken uygun başvuru yolunun
ceza soruşturması olduğu açıktır.Bu
nedenle somut olayda soruşturma makamlarının cinayet iddiası ile ilgili olarak
etkili bir soruşturma yürütüp yürütmediğinin incelenmesi gerekir.
55. Somut olayda başvurucu, oğlunun üçüncü bir kişi tarafından
öldürülmüş olabileceğini belirtmekle birlikte bu iddiasını destekleyecek
şekilde somut bir veriyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Başvurucu, sadece
oğlunun ölümünde kuşkulu yönler bulunduğunu ve oğlunun intihar edecek biri
olmadığını belirtmiştir.
56. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde
soruşturma makamları tarafından başvurucunun oğlunun ölüm olayı ile ilgili
olarak çeşitli araştırmalar yapıldığı görülmektedir. Soruşturma makamları
tarafından bu kapsamda resen bir soruşturma başlatılmış, olay yeri incelemesi
yapılarak olay yerinin fotoğrafları çekilmiş, krokisi çizilmiş, akabinde ölü
muayene ve otopsi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Otopsi işlemi neticesinde
hazırlanan raporda; M.A.nın boyun ön yüzde trioid kıkırdak üstü hizada, etrafında is ve barut
artıkları içeren 6x4 cm ebadında düzensiz yırtık şeklinde ateşli silah ürünü
giriş yarası, kafa tepe bölgesinde 3,5x3 cm ebadında düzensiz yırtık şeklinde
ateşli silah ürünü çıkış yarasının bulunduğu, ölümün ateşli silah
yaralanmasıyla oluşabilir nitelikteki beyin zarları, beyin, beyincik harabiyeti ve kanamasından ileri geldiği, vücutta bir adet
ateşli silah ürünü giriş ve çıkış deliği bulunduğu, ateşli silah ürünü yaranın
öldürücü nitelikte olduğu ve yaranın cilt ve cilt altı bulgularına göre
atışının bitişik veya bitişiğe yakın atış niteliğinde olduğu yönünde tespitler
yapılmıştır. Soruşturma makamlarınca yapılan bu araştırmalarda, olayın cinayet
olabileceği şüphesini uyandıran herhangi bir delil elde edildiği yönünde bir
veri mevcut değildir.
57. Soruşturma kapsamında ayrıca kimyasal ve balistik inceleme
raporları düzenlenmiştir. Yapılan balistik inceleme neticesinde olay yerinde
bulunan mermi kovanının M.A.nın
olay anında kullandığı belirtilen tüfek ile atılmış olduğu tespit edilmiştir.
Atış artığı ile ilgili olarak yapılan kimyasal inceleme neticesinde ise M.A.nın sağ el iç, sağ el dış, sol
bölgesinden alınan svaplarında atış artığı tespit
edilmiştir. Keza M.A.ya ait
parkanın ön ve kol bölgeleri ile hücum yeleğinin ön bölgesinde de atış
artıklarına rastlanmıştır. Atış artığı analizinde M.A. ile birlikte nöbet tutan
Piyade Er T.B.nin de sağ el dış ve sol el dış
bölgesinden alınan svaplarda atış artığı tespit
edilmiş ise de soruşturma makamlarınca bu atış artıklarının ateş etmeden değil temastan
kaynaklanabileceğinin değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Olayın oluşuna ilişkin
taraf beyanları ile T.B.nin M.A.yı ilk gören kişi olarak onunla fiziki temasta
bulunduğu yönündeki ifadesi dikkate alındığında tespit edilen atış artıklarının
atış artığı bulunan yerlere temas edilmesinden kaynaklanmış olabileceği
yönündeki değerlendirmenin makul olduğukanaatine
varılmıştır.
58. Olayla ilgili olarak başvurucunun oğlu ile askerlik hizmeti
dolayısıyla teması olmuş kişilerin tanık sıfatıyla alınan beyanlarında da
cinayet iddiasını destekleyecek herhangi bir hususun yer almadığı
görülmektedir.
59. M.A.nın parkasından çıkan "Ayaklar-dizler-eller-kollar-gözler- ve bel
hepsi küsmüş ve bende aldığın son kararla onların infazını verecem
vede özlem-sıkıntı-bunalım içindeyim kesinllikle Allaha karşı bir isyanım yoktur Benim tek
isyanım var oda aleme herkes hakkını helal etsin bana bol bol dua edin
M.A." şeklindeki notun M.A.ya ait
olduğu bildirilen not defterindeki yazılar ile karşılaştırılması suretiyle
yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda M.A.nın
elinden çıktığının tespit edildiği görülmektedir.
60. Öte yandan kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı
başvurucunun, mermi giriş deliğinin çapının çıkış deliğinin çapından büyük
olmasının açıklamasının yapılmadığı ve soruşturma sırasında dinlenilen erbaş ve
erlerin terhis olmalarını müteakip daha rahat ve mantıklı beyanlarda
bulunmaları ihtimaline binaen tekrar beyanlarının alınması gerektiği, bu
nedenlerle soruşturmanın yeterli olmadığı yönündeki itirazı üzerine
soruşturmanın genişletilmesine karar veren Mahkemenin 17/11/2014 tarihli ara
kararı uyarınca yaptırılan ek incelemeler sonucunda;
i. Adli tıp uzmanı tarafından atışın bitişik veya bitişiğe yakın
olması nedeniyle çıkış deliğinin giriş deliğine göre küçük olmasının olağan
olduğu, çıkış deliğinin yara dudaklarının dışa doğru meyilli olduğu ve diğer
bulgularla da birlikte değerlendirildiğinde olayın müteveffa tarafından meydana
getirilebilir nitelikte olduğu kanaatine varıldığının,
ii. Müteveffanın ortopedik rahatsızlıklarının fiziksel güç
gerektiren mühimmatlı kule nöbetçisi olarak görevlendirilmesine engel teşkil
etmediğinin,
iii. G-3 tüfeğinde intihar önleyici etkiye sahip metal tetik
koruma aparatının olmamasının mevzuata uygun olduğunun
bildirildiği görülmüştür.
61. Başvurucunun soruşturma sırasında dinlenilen, askerlik
görevini yapan er ve erbaşların tekrar dinlenilmesi yönündeki talebi hakkında
Askerî Mahkemenin kararında bir değerlendirmeye yer verilmemişse de diğer
verilerden soruşturmanın bu yönde genişletilmesini gerektiren bir hususun
tespit edilemediğinin anlaşılması karşısında soruşturmada bu yönden bir
eksiklik bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
62. Dolayısıyla olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde
başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığı kararına yaptığı itiraz aşamasında ileri
sürdüğü iddialar hakkında Askerî Mahkemenin yaptığı değerlendirmelerden
ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır (bkz. § 30). Tüm bu hususlar
dikkate alındığında M.A.nın
üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülüp öldürülmediği hususunda etkili bir
soruşturma yürütüldüğü sonucuna ulaşılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle ölüm olayının üçüncü kişi ya da
kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiğine yönelik iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. M.A.nın Yaşamının Kendi Eylemlerine Karşı Korunmadığına
İlişkin İddia
64. Başvurucu, zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmekte olan
oğlunun yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı
korunamadığını ileri sürmüştür.
65. Ölüm olayının kasıtlı bir eylem sonucu meydana geldiği
durumlarda devletin sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân
sağlayacak nitelikte cezai soruşturmalar yürütmekle yükümlü olduğunu bu aşamada
tekrar vurgulamak gerekir.
66. Ancak ihmal nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin
davalarda farklı bir yaklaşım benimsenmelidir. Buna göre yaşam hakkının veya
fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise etkili bir
yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza
davası açılmasını gerektirmez. Bu durumda mağdurlara hukuki, idari ve hatta
disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
67. Bununla birlikte ihmal suretiyle meydana gelen ölüm
olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme
hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu, yani olası sonuçların farkında
olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkileri gözardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan
riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda
-bireyler kendi inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun-
insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine etkili bir
ceza soruşturması yürütülmemesi, hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu
kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 59-62).
68. Başvuru formu ve eklerinde, M.A.nın üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak
öldürüldüğünü ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Olay
hakkında etkili bir şekilde yürütülen ceza soruşturması neticesinde olayın
cinayet olduğunu ortaya koyan bir veri de tespit edilememiştir.
69. Ceza soruşturması neticesinde elde edilen bilgi ve belgeler,
askerî yetkililerin mesleki ödevlerine açıkça aykırı davranarak M.A.nın ölümüne sebebiyet
verdikleri iddiasını da desteklememektedir.
70. Bu durumda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip
olduğu etkili yargısal sistem kurma
yönündeki pozitif yükümlülük, somut olayda mağdura idari yargı mercileri önünde
açabileceği bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş
sayılabilir.
71. Nitekim Anayasa Mahkemesi, askerde intihar eden kişilerin
yakınları tarafından AYİM'de açılan tam yargı
davalarında idarenin kusurlu olduğunun tespit edilmesi ve ölen kişinin
yakını/yakınları lehine belli bir miktar tazminata hükmedilmesi hâlinde yaşam
hakkı yönünden mağduriyetin ortadan kalkabileceğini önceki birçok kararında
ifade etmiştir (benzer kararlar için bkz. Abdullah
Doğan ve Meryem Doğan, B. No: 2014/129, 29/9/2016, §§ 51-54; Aysel Yılmaz ve diğerleri, B. No:
2014/6927, 29/9/2016, §§ 52-55).
72. Somut olayda başvurucu, oğlunun ölümü ile neticelenen olay
hakkında yürütülen ceza soruşturmasından sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.
Başvurucu, hukuk sistemindeki mevcut hukuki yollardan olup hem idarenin
mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararının ödenmesini
sağlayabilecek olan tam yargı davası yolunu tükettiğine ilişkin herhangi bir
bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu durumda yaşam hakkının
korunamadığına ilişkin şikâyetler yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz
edilemeyecektir.
73. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Ölüm olayının üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak
gerçekleştirildiği belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişinin yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek
risklere karşı korunamadığı belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
23/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.