TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ RIZA ÖZYOLCU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/5570)
|
|
Karar Tarihi: 11/10/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Rıza ÖZYOLCU
|
Vekili
|
:
|
Av. Emrullah BEYTAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kötü muamele şikâyetlerine ilişkin olarak etkili
soruşturma yapılmaması nedeniyle kötü muamele yasağının; somut delil
bulunmaksızın ve lehe deliller toplanmaksızın mahkûmiyet hükmü kurulması, bozma
sonrasında kazanılmış hak gözetilmeyerek ilk hükümden daha fazla cezaya
hükmedilmesi yönündeki itirazların Yargıtay tarafından yapılan incelemede
dikkate alınmaması ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, yalnız kötü muamele iddialarına ilişkin
görüş bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ve Ulusal Yargı Ağır Bilişim
Sistemi'nden (UYAP) elde edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
9. 8/7/2004 tarihinde başvurucu Ali Rıza Özyolcu'nun ailesi ile
aynı ilçede ikamet eden başka bir ailenin bireyleri arasında eskiden var olan
bir husumetin de sonucu olarak silahlı çatışma yaşanmıştır. Polis ekiplerinin
olaya müdahale ederek silah kullanan birçok şüpheliyi yakalamasından sonra olay
yerine gelen başvurucu elindeki silahla ateş etmeye başlamış, polis memurları
kendisini durması için uyarmasına rağmen ateş etmeye devam etmiştir.
Başvurucunun silahından çıkan kurşunlardan biri polis memurlarından birine
isabet ederek onun ölümüne neden olmuştur. Bunun üzerine olay yerinde bulunan
ve karşı aileden olan E.T., eline geçirdiği bir sopayla başvurucunun kafasına
vurmuş ve başvurucu, yere yığılmıştır. Daha sonra polis memurları hemen
müdahale ederek başvurucunun elindeki silahı alıp başvurucuyu yakalamıştır.
Olay esnasında bir polis memuru ve bir evin balkonunda bulunan H.Y. vurularak
hayatını kaybetmiştir.
A. Başvurucunun
Yaralanmasına İlişkin Olarak Yürütülen Adli Süreç
10. Kavgaya karışanlardan E.T. hakkında başvurucunun kafasına
kazma sapı ile vurmak suretiyle yaralanmasına sebebiyet vermesi nedeniyle
müessir fiil suçundan kamu davası açılmıştır.
11. Erciş Ağır Ceza Mahkemesince 5/6/2007 tarihinde, E.T.nin eyleminin meşru savunma sınırları içinde kaldığının
kabulü ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
12. Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30/3/2009 tarihinde, E.T.
hakkında müessir fiil eylemi nedeniyle eylemin şikâyete tabi olduğu ve usulüne
uygun olarak yapılmış şikâyet bulunmadığı belirtilerek kamu davasının düşmesine
karar verilmiştir.
13. Başvurucunun verdiği dilekçelerde ve alınan ifadesinde
gözaltına alınırken polis memurları tarafından darbedildiği
iddialarını ileri sürmesi üzerine Patnos Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma
başlatılmıştır. Yapılan inceleme sonunda 29/3/2005 tarihinde, başvurucunun
kavgaya karışan diğer aileden E.T. tarafından kafasına vurulmak suretiyle
yaralandığının sabit olduğu, başvurucunun polis memurları tarafından darbedildiğine ilişkin bir delil bulunmadığı gerekçeleriyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
14. Başvurucu vekilinin anılan karara karşı yaptığı itiraz, Van
2. Ağır Ceza Mahkemesince 13/7/2005 tarihinde reddedilmiştir.
B. Başvurucu Hakkında
Yürütülen Adli Süreç
15. Erciş Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
neticesinde başvurucu hakkında diğer suçların yanında kasten adam öldürme
suçundan kamu davası açılmıştır.
16. 8/7/2004 tarihinde başvurucu Ali Rıza Özyolcu'nun ailesi ile
aynı ilçede ikamet eden başka bir ailenin bireyleri arasında eskiden var olan
bir husumetin de sonucu olarak silahlı çatışma yaşanmıştır. Polis ekiplerinin
olaya müdahale ederek silah kullanan birçok şüpheliyi yakalamasından sonra olay
yerine gelen başvurucu elindeki silahla ateş etmeye başlamış, polis memurları
kendisini durması için uyarmasına rağmen ateş etmeye devam etmiştir.
Başvurucunun silahından çıkan kurşunlardan biri polis memurlarından birine
isabet ederek onun ölümüne neden olmuştur. Bunun üzerine olay yerinde bulunan
ve karşı aileden olan E.T. eline geçirdiği bir sopayla başvurucunun kafasına
vurmuş ve başvurucu, yere yığılmıştır. Daha sonra da polis memurları hemen
müdahale ederek başvurucunun elindeki silahı almış ve onu yakalamışlardır.
17. Erciş Ağır Ceza Mahkemesince 5/6/2007 tarihinde,
başvurucunun maktul Polis Memuru B.A.yı
hedefte hata sonucu öldürmek suçundan 24 yıl hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiş; iyi hâl nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun 62.
maddesi uyarınca cezadan 1/6 oranında takdiri indirim yapılarak 20 yıl sonuç
cezaya hükmedilmiştir.
18. Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 5/6/2007 tarihli kararına karşı
sanık müdafii, maktul B.A.nın yakını olan müdahiller vekili ile Cumhuriyet
savcısı temyiz talebinde bulunmuştur.
19. Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30/3/2009 tarihinde, başvurucu
hakkında maktul B.A.yı
öldürme suçundan verilen karar, hükme esas alınan ölü muayene ve otopsi
tutanağının duruşmada okunarak, sanıktan diyecekleri sorulmaksızın hüküm
kurulmuş olması nedeniyle bozulmuştur.
20. Yeniden yapılan yargılama sonucunda Erciş Ağır Ceza
Mahkemesinin 23/5/2011 tarihli kararıyla başvurucunun B.A.yı kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, iyi hâl nedeniyle cezadan takdirî indirim yapılarak müebbet hapis cezasına
hükmedilmiştir.
21. Başvurucunun temyiz istemi üzerine Yargıtay 1. Ceza
Dairesince 21/5/2012 tarihinde anılan karar, olası kasıtla öldürme suçundan
hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin doğrudan kasıtla öldürme suçundan
hüküm kurulmuş olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
22. Yeniden yapılan yargılama sonucunda Erciş Ağır Ceza
Mahkemesinin 15/11/2012 tarihli kararıyla başvurucunun sabit olan kasten
öldürme eylemi nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile
cezalandırılmasına, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini
öngörmesine rağmen fiili işlediği bu hâliyle eylemi olası kasıt ile
gerçekleştirmesi nedeniyle müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Sanığın önceki hükümle kazanılmış hakkı nedeniyle verilen cezada
ise takdirî iyi hâl indirimi uygulanarak başvurucunun
25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Mahkemenin iyi hâl
indirimine ilişkin gerekçesi şöyledir:
"TCK'nın 62. maddesi uyarınca, fail
yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde verilen cezada
indirim yapılabilecektir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal
ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın
failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilecektir.TCK'nın 62. maddesinin uygulanıp
uygulanmayacağı gerekçesi belirtilmek suretiyle hakimin
takdirindedir.
Sanığın önceki hükümdeki kazanılmış hakkı
nedeniyle TCK’nın 62. maddesi tatbik edilmiştir."
23. Anılan karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 26/1/2015 tarihli
kararıyla onanmıştır. Onama gerekçesi şöyledir:
"Toplanan deliller
karar yerinde incelenip, sanık Ali Rıza Özyolcu’nun kişiyi yerine getirdiği
kamu görevi nedeniyle öldürme suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma
sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri indirim
sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle
değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre bozma üzerine verilen
hükümde isabetsizlik görülmediğinden, sanık müdafiilerinin
temyiz dilekçesi ve duruşmalı incelemede eksik incelemeye, sübuta, meşru
savunma koşullarının varlığına, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğine,
delillerin takdirinde hata edildiğine vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen
temyiz itirazlarının reddi..."
24. Başvurucu 27/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. 5237 sayılı Kanun'un "Kast"
başlıklı 21. maddesi şöyledir:
"(1) Suçun oluşması kastın varlığına
bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek
gerçekleştirilmesidir.
(2)
Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine
rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet
hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden
yarısına kadar indirilir."
26. 5237 sayılı Kanun'un "Takdiri
indirim nedenleri" kenar başlıklı
62. maddesi şöyledir:
"(1) Fail yararına cezayı hafifletecek
takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş
yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(2)
Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden
sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği
üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri
indirim nedenleri kararda gösterilir."
27. 5237 sayılı Kanun'un "Kasten
öldürme"kenar
başlıklı 81. maddesi şöyledir:
"(1) Bir insanı kasten öldüren kişi,
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
28. 5237 sayılı Kanun'un "Nitelikli
haller" kenar başlıklı
82. maddesi şöyledir:
"(1) Kasten öldürme
suçunun;
...
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi
nedeniyle,
...
işlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile
cezalandırılır."
29. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usul
Kanunu'nun Kanun'un 326. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun
lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından
temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan
cezadan daha ağır olamaz."
30. 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013
tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen "Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular
hakkında Komisyona müracaat" kenar başlıklı geçici 2. maddesi
şöyledir:
"GEÇİCİ MADDE 2-
(Ek:25/7/2018-7145/20 md.) (1) Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında olup, münhasıran bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel
başvurular, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Komisyon tarafından incelenir.
(2) Komisyona müracaat, müracaat edenin kimlik
bilgileri ile Anayasa Mahkemesine başvuru tarihi ve numarasını içeren imzalı
bir dilekçeyle yapılır. Dilekçeye, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel
başvuruya ilişkin form, kabul edilemezlik kararı ve bu kararın tebliğine dair
belge ile ihlal iddiasına ilişkin diğer bilgi ve belgeler eklenir.
(3) Müracaat evrakındaki eksikliğin giderilmesi
için müracaat edene otuz günü geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde,
geçerli bir mazereti olmaksızın eksikliğin tamamlanmaması hâlinde müracaat
reddedilir.
(4) Bu madde uyarınca Komisyona gelen
müracaatlar bakımından 7 nci
maddenin birinci fıkrasındaki dokuz aylık süre, on altı ay olarak uygulanır.
"
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 11/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu; Erciş Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama
dosyasına konu olayda polis memurları tarafından yakalanmasından polis
merkezine götürülmesine kadar geçen sürede işkence ve kötü muameleye maruz
kaldığını, sağlık raporu ile yaralarının tespit edildiğini, ilgili polis
memurlarının tespit edilerek cezalandırılmaları amacıyla 12/7/2004 tarihli
dilekçe ile Patnos Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunduğunu ancak anılan
iddialara ilişkin etkili soruşturma yürütülmediği belirtilerek kötü muamele yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde kötü muamele iddiasının olay tarihinin
2004 yılı olmasına göre Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetki kapsamında
kalmadığı belirtilmiştir.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012,
§ 17).
35. Somut olayda başvurucunun polis memurları tarafından kötü
muameleye maruz kaldığını ileri sürdüğü tarih 8/7/2004 olup başvurucunun anılan
şikâyetlerine ilişkin yürütülen adli sürecin de 23/9/2012 tarihinden önce sona
erdiği anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucu, hakkında yürütülen yargılamanın çok uzun sürmesi
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
38. İlgili hukuk kısmında yer verilen 6384 sayılı Kanun'a
eklenen geçici 2. maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının
geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa
Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa
Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden
itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları
Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi
öngörülmüştür.
39. Anayasa Mahkemesi, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı
ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
mevzuata önceki içtihadında yer vermiştir (Ferat Yüksel, B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 11-14).
40. Ferat Yüksel kararında Anayasa Mahkemesi,
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat
Komisyonuna başvuru imkanının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma,
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı
yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
41. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına
sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 35, 36).
42. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduklarına karar verilmesi gerekir.
2. Silahların Eşitliği
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
44. Başvurucu; yargılama sırasında lehine olan delillerin
toplanmadığını, polis memurlarının silahları üzerinde balistik inceleme
yapılması talebinin reddedildiğini belirterek savunma hakkının, etkili
soruşturma hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 36. maddesinde koruma altına
alınmış olan adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerden biri olan
silahların eşitliği ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
45. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına
da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını
kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B.
No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18). Silahların eşitliği ilkesi kapsamında
yapılacak incelemede başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup
olmadığı değerlendirilmektedir (Yüksel
Hançer, § 19).
46. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla
ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve
dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda
bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu
gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak
ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan
deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler
olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu
gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin
gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014,
§§ 18, 19).
47. Somut olayda başvurucu; lehine olan delillerin toplanması
amacıyla taleplerde bulunduğunu ancak bu hususların değerlendirilmediğini,
polis memurlarının silahları üzerinde balistik incelemesi yapılmasını talep
ettiğini ancak bu talebinin reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucunun anılan
talebini derece mahkemeleri önünde ne zaman dile getirdiği ve bu talebinin
mahkemece ne zaman ve hangi gerekçeyle reddedildiği konusunda Anayasa
Mahkemesine bilgi vermediği anlaşılmaktadır. Başvurucunun lehine olan diğer
delillerin toplanmadığı şeklindeki iddiayı da soyut ve genel ifadelerle dile
getirdiği görülmektedir. Başvurucu; hangi delillerin toplanmasını istediği,
talepte bulunmuş ise bu talebinin mahkemece ne zaman ve hangi gerekçeyle reddedildiği,
bunun bir bütün olarak yargılamanın adilliğini ne şekilde etkilediği
hususlarında bir açıklamada bulunmamıştır. Bu itibarla başvurucunun ihlal
iddialarına ilişkin delillerini sunma ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koyma
yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ihlal iddiasını temellendiremediği
anlaşılmaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğine dair iddianın temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun
bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
49. Başvurucu; ilk hükümde 20 yıl hapis cezasına hükmedildiğini,
bu karşın son hükümde kazanılmış hakkı gözetilmeyerek 25 yıl hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verildiğini, temyiz dilekçesinde anılan hususu dile
getirmiş olmasına karşın Yargıtay tarafından anılan husus değerlendirilmeyerek
hükmün onanmasına karar verildiğini, bu nedenle gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
50. Somut olayda başvurucunun 5/6/2007 tarihinde 20 yıl hapis
cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anılan hükmün yalnızca başvurucu
(sanık) veya onun lehine Cumhuriyet savcısı tarafından değil aynı zamanda
müdahil vekilleri tarafından da temyiz edildiği, bozma sonrasında başvurucu
hakkında kurulan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından iyi hâl indirimi
yapılarak müebbet hapis cezasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Müebbet hapis
cezasına ilişkin karar yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiş ve eylemin
doğrudan kasıtla değil olası kasıtla işlendiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Yeniden
yapılan yargılama sonucunda Erciş Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun olası
kasıtla öldürme eylemi nedeniyle müebbet hapis cezasına hükmedilmiş ve önceki
hükümde uygulanan iyi hâl indirimi kazanılmış hak sayılarak anılan hükümde de
iyi hâl indirimi uygulanmıştır. İyi hâl indirimine ilişkin anılan husus, karar
gerekçesinde de açıklanmıştır (bkz. § 21). Başvurucu, ilk hükümde verilen 20
yıl cezanın kazanılmış hak doğurduğu yönündeki iddiasını temyiz dilekçesinde
dile getirmiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesince yapılan incelemede başvurucunun
temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir (bkz. § 22).
51. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de
güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli
karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok
kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının
kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
52. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
53. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması
bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi,
B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
54. Somut olayda kanun yolu incelemesi sonucunda verilen
kararda, derece mahkemesinin değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun
bulunduğu, başvurucunun temyiz itirazlarının
eksik incelemeye, sübuta, meşru savunma koşullarının varlığına,
haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğine, delillerin takdirinde hata
edildiğine yönelen temyiz itirazlarının yerinde görülmediği gerekçesiyle
reddedildiği dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal
olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
56. Başvurucu, öldürme fiilini işlediğine dair somut delil
bulunmadığını belirterek hakkında haksız şekilde mahkûmiyet hükmü kurulduğunu
ileri sürmektedir.
57. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
58. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece
mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
11/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.