TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ RIZA ÖZYOLCU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/5570)
Karar Tarihi: 11/10/2018
Başkan y.
:
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd.
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
Başvurucu
Ali Rıza ÖZYOLCU
Vekili
Av. Emrullah BEYTAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kötü muamele şikâyetlerine ilişkin olarak etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle kötü muamele yasağının; somut delil bulunmaksızın ve lehe deliller toplanmaksızın mahkûmiyet hükmü kurulması, bozma sonrasında kazanılmış hak gözetilmeyerek ilk hükümden daha fazla cezaya hükmedilmesi yönündeki itirazların Yargıtay tarafından yapılan incelemede dikkate alınmaması ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, yalnız kötü muamele iddialarına ilişkin görüş bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ve Ulusal Yargı Ağır Bilişim Sistemi'nden (UYAP) elde edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
9. 8/7/2004 tarihinde başvurucu Ali Rıza Özyolcu'nun ailesi ile aynı ilçede ikamet eden başka bir ailenin bireyleri arasında eskiden var olan bir husumetin de sonucu olarak silahlı çatışma yaşanmıştır. Polis ekiplerinin olaya müdahale ederek silah kullanan birçok şüpheliyi yakalamasından sonra olay yerine gelen başvurucu elindeki silahla ateş etmeye başlamış, polis memurları kendisini durması için uyarmasına rağmen ateş etmeye devam etmiştir. Başvurucunun silahından çıkan kurşunlardan biri polis memurlarından birine isabet ederek onun ölümüne neden olmuştur. Bunun üzerine olay yerinde bulunan ve karşı aileden olan E.T., eline geçirdiği bir sopayla başvurucunun kafasına vurmuş ve başvurucu, yere yığılmıştır. Daha sonra polis memurları hemen müdahale ederek başvurucunun elindeki silahı alıp başvurucuyu yakalamıştır. Olay esnasında bir polis memuru ve bir evin balkonunda bulunan H.Y. vurularak hayatını kaybetmiştir.
A. Başvurucunun Yaralanmasına İlişkin Olarak Yürütülen Adli Süreç
10. Kavgaya karışanlardan E.T. hakkında başvurucunun kafasına kazma sapı ile vurmak suretiyle yaralanmasına sebebiyet vermesi nedeniyle müessir fiil suçundan kamu davası açılmıştır.
11. Erciş Ağır Ceza Mahkemesince 5/6/2007 tarihinde, E.T.nin eyleminin meşru savunma sınırları içinde kaldığının kabulü ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
12. Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30/3/2009 tarihinde, E.T. hakkında müessir fiil eylemi nedeniyle eylemin şikâyete tabi olduğu ve usulüne uygun olarak yapılmış şikâyet bulunmadığı belirtilerek kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.
13. Başvurucunun verdiği dilekçelerde ve alınan ifadesinde gözaltına alınırken polis memurları tarafından darbedildiği iddialarını ileri sürmesi üzerine Patnos Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır. Yapılan inceleme sonunda 29/3/2005 tarihinde, başvurucunun kavgaya karışan diğer aileden E.T. tarafından kafasına vurulmak suretiyle yaralandığının sabit olduğu, başvurucunun polis memurları tarafından darbedildiğine ilişkin bir delil bulunmadığı gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
14. Başvurucu vekilinin anılan karara karşı yaptığı itiraz, Van 2. Ağır Ceza Mahkemesince 13/7/2005 tarihinde reddedilmiştir.
B. Başvurucu Hakkında Yürütülen Adli Süreç
15. Erciş Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma neticesinde başvurucu hakkında diğer suçların yanında kasten adam öldürme suçundan kamu davası açılmıştır.
16. 8/7/2004 tarihinde başvurucu Ali Rıza Özyolcu'nun ailesi ile aynı ilçede ikamet eden başka bir ailenin bireyleri arasında eskiden var olan bir husumetin de sonucu olarak silahlı çatışma yaşanmıştır. Polis ekiplerinin olaya müdahale ederek silah kullanan birçok şüpheliyi yakalamasından sonra olay yerine gelen başvurucu elindeki silahla ateş etmeye başlamış, polis memurları kendisini durması için uyarmasına rağmen ateş etmeye devam etmiştir. Başvurucunun silahından çıkan kurşunlardan biri polis memurlarından birine isabet ederek onun ölümüne neden olmuştur. Bunun üzerine olay yerinde bulunan ve karşı aileden olan E.T. eline geçirdiği bir sopayla başvurucunun kafasına vurmuş ve başvurucu, yere yığılmıştır. Daha sonra da polis memurları hemen müdahale ederek başvurucunun elindeki silahı almış ve onu yakalamışlardır.
17. Erciş Ağır Ceza Mahkemesince 5/6/2007 tarihinde, başvurucunun maktul Polis Memuru B.A.yı hedefte hata sonucu öldürmek suçundan 24 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş; iyi hâl nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun 62. maddesi uyarınca cezadan 1/6 oranında takdiri indirim yapılarak 20 yıl sonuç cezaya hükmedilmiştir.
18. Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 5/6/2007 tarihli kararına karşı sanık müdafii, maktul B.A.nın yakını olan müdahiller vekili ile Cumhuriyet savcısı temyiz talebinde bulunmuştur.
19. Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30/3/2009 tarihinde, başvurucu hakkında maktul B.A.yı öldürme suçundan verilen karar, hükme esas alınan ölü muayene ve otopsi tutanağının duruşmada okunarak, sanıktan diyecekleri sorulmaksızın hüküm kurulmuş olması nedeniyle bozulmuştur.
20. Yeniden yapılan yargılama sonucunda Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 23/5/2011 tarihli kararıyla başvurucunun B.A.yı kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, iyi hâl nedeniyle cezadan takdirî indirim yapılarak müebbet hapis cezasına hükmedilmiştir.
21. Başvurucunun temyiz istemi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21/5/2012 tarihinde anılan karar, olası kasıtla öldürme suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin doğrudan kasıtla öldürme suçundan hüküm kurulmuş olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
22. Yeniden yapılan yargılama sonucunda Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 15/11/2012 tarihli kararıyla başvurucunun sabit olan kasten öldürme eylemi nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlediği bu hâliyle eylemi olası kasıt ile gerçekleştirmesi nedeniyle müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Sanığın önceki hükümle kazanılmış hakkı nedeniyle verilen cezada ise takdirî iyi hâl indirimi uygulanarak başvurucunun 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Mahkemenin iyi hâl indirimine ilişkin gerekçesi şöyledir:
"TCK'nın 62. maddesi uyarınca, fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde verilen cezada indirim yapılabilecektir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilecektir.TCK'nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı gerekçesi belirtilmek suretiyle hakimin takdirindedir.
Sanığın önceki hükümdeki kazanılmış hakkı nedeniyle TCK’nın 62. maddesi tatbik edilmiştir."
23. Anılan karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 26/1/2015 tarihli kararıyla onanmıştır. Onama gerekçesi şöyledir:
"Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Ali Rıza Özyolcu’nun kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre bozma üzerine verilen hükümde isabetsizlik görülmediğinden, sanık müdafiilerinin temyiz dilekçesi ve duruşmalı incelemede eksik incelemeye, sübuta, meşru savunma koşullarının varlığına, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğine, delillerin takdirinde hata edildiğine vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi..."
24. Başvurucu 27/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. 5237 sayılı Kanun'un "Kast" başlıklı 21. maddesi şöyledir:
"(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir."
26. 5237 sayılı Kanun'un "Takdiri indirim nedenleri" kenar başlıklı 62. maddesi şöyledir:
"(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir."
27. 5237 sayılı Kanun'un "Kasten öldürme"kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:
"(1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
28. 5237 sayılı Kanun'un "Nitelikli haller" kenar başlıklı 82. maddesi şöyledir:
"(1) Kasten öldürme suçunun;
...
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
işlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
29. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'nun Kanun'un 326. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz."
30. 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen "Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona müracaat" kenar başlıklı geçici 2. maddesi şöyledir:
"GEÇİCİ MADDE 2- (Ek:25/7/2018-7145/20 md.) (1) Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında olup, münhasıran bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvurular, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Komisyon tarafından incelenir.
(2) Komisyona müracaat, müracaat edenin kimlik bilgileri ile Anayasa Mahkemesine başvuru tarihi ve numarasını içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır. Dilekçeye, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruya ilişkin form, kabul edilemezlik kararı ve bu kararın tebliğine dair belge ile ihlal iddiasına ilişkin diğer bilgi ve belgeler eklenir.
(3) Müracaat evrakındaki eksikliğin giderilmesi için müracaat edene otuz günü geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde, geçerli bir mazereti olmaksızın eksikliğin tamamlanmaması hâlinde müracaat reddedilir.
(4) Bu madde uyarınca Komisyona gelen müracaatlar bakımından 7 nci maddenin birinci fıkrasındaki dokuz aylık süre, on altı ay olarak uygulanır. "
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 11/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu; Erciş Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama dosyasına konu olayda polis memurları tarafından yakalanmasından polis merkezine götürülmesine kadar geçen sürede işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını, sağlık raporu ile yaralarının tespit edildiğini, ilgili polis memurlarının tespit edilerek cezalandırılmaları amacıyla 12/7/2004 tarihli dilekçe ile Patnos Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunduğunu ancak anılan iddialara ilişkin etkili soruşturma yürütülmediği belirtilerek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde kötü muamele iddiasının olay tarihinin 2004 yılı olmasına göre Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetki kapsamında kalmadığı belirtilmiştir.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
35. Somut olayda başvurucunun polis memurları tarafından kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürdüğü tarih 8/7/2004 olup başvurucunun anılan şikâyetlerine ilişkin yürütülen adli sürecin de 23/9/2012 tarihinden önce sona erdiği anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucu, hakkında yürütülen yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
38. İlgili hukuk kısmında yer verilen 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici 2. maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
39. Anayasa Mahkemesi, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin mevzuata önceki içtihadında yer vermiştir (Ferat Yüksel, B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 11-14).
40. Ferat Yüksel kararında Anayasa Mahkemesi, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkanının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
41. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
42. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
2. Silahların Eşitliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
44. Başvurucu; yargılama sırasında lehine olan delillerin toplanmadığını, polis memurlarının silahları üzerinde balistik inceleme yapılması talebinin reddedildiğini belirterek savunma hakkının, etkili soruşturma hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 36. maddesinde koruma altına alınmış olan adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerden biri olan silahların eşitliği ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
45. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18). Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak incelemede başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığı değerlendirilmektedir (Yüksel Hançer, § 19).
46. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).
47. Somut olayda başvurucu; lehine olan delillerin toplanması amacıyla taleplerde bulunduğunu ancak bu hususların değerlendirilmediğini, polis memurlarının silahları üzerinde balistik incelemesi yapılmasını talep ettiğini ancak bu talebinin reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucunun anılan talebini derece mahkemeleri önünde ne zaman dile getirdiği ve bu talebinin mahkemece ne zaman ve hangi gerekçeyle reddedildiği konusunda Anayasa Mahkemesine bilgi vermediği anlaşılmaktadır. Başvurucunun lehine olan diğer delillerin toplanmadığı şeklindeki iddiayı da soyut ve genel ifadelerle dile getirdiği görülmektedir. Başvurucu; hangi delillerin toplanmasını istediği, talepte bulunmuş ise bu talebinin mahkemece ne zaman ve hangi gerekçeyle reddedildiği, bunun bir bütün olarak yargılamanın adilliğini ne şekilde etkilediği hususlarında bir açıklamada bulunmamıştır. Bu itibarla başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin delillerini sunma ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ihlal iddiasını temellendiremediği anlaşılmaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine dair iddianın temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
49. Başvurucu; ilk hükümde 20 yıl hapis cezasına hükmedildiğini, bu karşın son hükümde kazanılmış hakkı gözetilmeyerek 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, temyiz dilekçesinde anılan hususu dile getirmiş olmasına karşın Yargıtay tarafından anılan husus değerlendirilmeyerek hükmün onanmasına karar verildiğini, bu nedenle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
50. Somut olayda başvurucunun 5/6/2007 tarihinde 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anılan hükmün yalnızca başvurucu (sanık) veya onun lehine Cumhuriyet savcısı tarafından değil aynı zamanda müdahil vekilleri tarafından da temyiz edildiği, bozma sonrasında başvurucu hakkında kurulan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından iyi hâl indirimi yapılarak müebbet hapis cezasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Müebbet hapis cezasına ilişkin karar yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiş ve eylemin doğrudan kasıtla değil olası kasıtla işlendiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Yeniden yapılan yargılama sonucunda Erciş Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun olası kasıtla öldürme eylemi nedeniyle müebbet hapis cezasına hükmedilmiş ve önceki hükümde uygulanan iyi hâl indirimi kazanılmış hak sayılarak anılan hükümde de iyi hâl indirimi uygulanmıştır. İyi hâl indirimine ilişkin anılan husus, karar gerekçesinde de açıklanmıştır (bkz. § 21). Başvurucu, ilk hükümde verilen 20 yıl cezanın kazanılmış hak doğurduğu yönündeki iddiasını temyiz dilekçesinde dile getirmiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesince yapılan incelemede başvurucunun temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir (bkz. § 22).
51. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
52. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
53. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
54. Somut olayda kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, derece mahkemesinin değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu, başvurucunun temyiz itirazlarının eksik incelemeye, sübuta, meşru savunma koşullarının varlığına, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğine, delillerin takdirinde hata edildiğine yönelen temyiz itirazlarının yerinde görülmediği gerekçesiyle reddedildiği dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
56. Başvurucu, öldürme fiilini işlediğine dair somut delil bulunmadığını belirterek hakkında haksız şekilde mahkûmiyet hükmü kurulduğunu ileri sürmektedir.
57. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
58. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.