TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VEYSEL KAPLAN BAŞVURUSU (7)
|
(Başvuru Numarası: 2015/6863)
|
|
Karar Tarihi: 11/10/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Veysel KAPLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucu
tarafından gönderilmek istenen mektubun sakıncalı bulunarak muhatabına
gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK
mülga 250. madde ile görevli) 8/11/2005 tarihli kararıyla silahlı terör
örgütüne üye olmak suçundan müebbet hapis cezası verilmiştir.
8. Kocaeli2 Nolu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan
başvurucu, D.A. isimli kişiye yedi sayfadan oluşan bir mektup göndermek
istemiştir.
9. Söz konusu mektupta, örgüt içindeki tartışmalara cevap
verilirken "3K" şeklinde adlandırılan grup ile başvurucunun içinde
bulunduğu grubun farklarının ortaya konulmaya çalışıldığı, örgütten parti
olarak bahsedilip örgüt söylemlerinin tekrarlandığı, gerilla savaşının ikinci
plana atılmasının eleştirildiği, örgütlenme ve mücadele stratejilerine dair
görüşlerin, tavsiyelerin ifade edildiği görülmüştür.
10.
İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 31/12/2014 tarihli
sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektubun gönderilmemesine karar
verilmiştir. Karar gerekçesinde, kurumlar hakkında yanlış bilgiler verilerek
asılsız iddialarda bulunulduğu, ayrıca örgütsel iletişim kurulduğu ve örgüt
propagandası yapılmaya çalışıldığı vurgulanmıştır.
11. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Kocaeli
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 20/2/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Kararda; bir örgütün faaliyetinin devamına, yeni eylemler
gerçekleştirilmesine ilişkin her türlü haberleşmenin örgütsel haberleşme kabul
edileceği ifade edilerek, Maoist Komunist
Parti (MKP) örgütün kongresinde alınan kararlara ilişkin eleştiri ve tavsiyeler
içeren mektupta örgütsel haberleşme içeren ibareler olduğu sonucuna
varılmıştır.
12. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına
karşıKocaeli2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 17/3/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya
uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
13. Nihai karar 19/3/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 14/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 11/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; suç unsuru içermeyen mektubuna soyut gerekçelerle
el konulduğunu, mektubun örgütsel bir faaliyet kapsamında yazılmadığını, el
konulma işleminingerekli ve ölçülü olmadığını ileri
sürmüştür. Başvurucu, düşünce dünyasına keyfî bir müdahale teşkil eden söz
konusu işleme karşı yaptığı itirazların hukuka aykırı şekilde reddedildiğini
iddia etmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle haberleşme hürriyetinin ve düşünceyi
açıklama özgürlüğünün ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
19. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesi şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez
olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği,
iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu,
temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu
açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013,
§ 24).
21. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını
oluşturan mevzuatın ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır.
22. Disiplin Kurulu, başvurucu tarafından gönderilmek istenen
mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek alıkonulmasına karar vermiştir.
Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme
hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
23. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Benzer
yönde bkz. Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan, haberleşme hürriyetinin
düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama
sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak
verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü
fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı
kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir
(AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz
kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların
uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa,
B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
24. Somut olayda ilgili kararlarda mektubun sakıncalı bulunarak
alıkonulma sebebi, kurumlar hakkında yanlış bilgiler verilerek asılsız
iddialarda bulunulması ile örgütsel iletişim kurulmaya ve örgüt propagandası
yapılmaya çalışılması olarak gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun
mektubunun, Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine
yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile
ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı,
bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci
fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Benzer yönde bkz. Ahmet Temiz, § 51).
25. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda
hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
26. Somut olaya konu mektubun silahlı terör örgütü olduğu yargı
kararlarıyla hüküm altına alınan ve başvurucunun üyesi olduğu bir örgütün
mensuplarına hitaben kaleme alındığı açıktır.
Gönderilmek istenen mektubun örgütün yayın organı olduğu anlaşılan
dergide yayınlatılmak istenildiği bu şekilde, terör örgütü içindeki
tartışmalara dergi üzerinden katılmaya çalışıldığı görülmektedir. Başvurucunun sıksık biz
vurgusu yaparak örgüt içindeki bir gruba mensubiyete ve örgüt kimliğine atıfta
bulunduğu, diğer örgüt mensuplarının başvurucunun da içinde bulunduğu gruba
yaptıkları ideolojik eleştirilere cevap verilerek örgütsel dayanışmanın
güçlendirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca mektupta muhatabın
anlayabileceği şekilde kısaltmalar kullanılarak terör örgütünün görüşleri ve
ilkelerinin tekrarlandığı, örgüt üyelerine yönelik tavsiyelerde bulunulduğu,
silahlı mücadelenin tali unsur olarak görülmesi eleştirilerek şiddetten yana
tavır alındığı görülmüştür.
27. Mektupta kullanılan üslup gözönüne
alındığında, mektubun silahlı terör örgütü mensupları arasında haberleşmeyi ve
mektup alıcısı üzerinden mektuptaki ifadeleri okuyan terör örgütü mensuplarına
motivasyon sağlamayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Ayrıca mektupta silahlı
mücadele vurgulanarak, terörör gütünün
silahlı eylemlerinin meşru gösterilmeye çalışıldığı açıktır. Bunun yanında, bu
içeriğe sahip mektuplarla örgüt içi ilişkilerin ve örgüte bağlılığın canlı
tutulmaya çalışıldığı sonucuna ulaşılması mümkündür.
28. Buna göre örgüt mensupları arasında haberleşme ve dayanışma
sağlamak amacıyla yazılan ve şiddet içeriği sabit olan mektuba, sakıncalı
görülerek el konulması şeklindeki müdahalenin, Anayasa'nın 22. maddesi
anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç
duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin
ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz
Hâkimliği kararının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir.
Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir
ihlal bulunmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/10/2018 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.