TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BEHİCE ÇALIŞKAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/5723)
|
|
Karar Tarihi: 4/7/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Behice ÇALIŞKAN
|
|
|
2. Hakkı
ÇALIŞKAN
|
|
|
3. Suzan
ÇALIŞKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ceyhan
MUMCU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; karar sonucunu değiştirebilecek esaslı iddiaların
kararda tartışılmaması, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve
delillerin takdirinde hata yapılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucular, zorunlu göçe tabi tutulmaları nedeniyle Bulgaristan'dan
Türkiye'ye gelmiş ve Ankara'ya yerleştirilmişlerdir.
9. Zorunlu göçe tabi olan soydaşların iskân edilmelerine destek
olmak amacıyla Yüksek Planlama Kurulunun 27/11/1990 tarihli kararı ile 20.000
adet konut yapımı kararlaştırılmıştır.
10. Başvurucular, bu kapsamda konut sahibi olmak amacıyla T.C.
Emlak Bankası Dışkapı Şubesindeki hesaba 1991 ve 1992
yıllarında toplam 15,20 TL (15.200.000 eski Türk Lirası) peşinat yatırdıklarını
ileri sürmüşlerdir.
11. Başvurucular 29/6/2006 tarihli dava dilekçelerinde konutun
teslim tarihine kadar yatırdıkları toplam 15,20 TL'nin inşaat maliyetinden
mahsubu gerekirken edilmediğini ve taraflar arasında yapılan sözleşme gereğince
ödenmesi gereken borç tamamen ödendiğinden fazladan yapılan bu ödeme nedeniyle
fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL'nin ilgili idareden
tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
12. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi 17/6/2008 tarihli karar
ile taraflar arasındaki uyuşmazlığın konut satışından kaynaklanması nedeniyle
yargılama görevinin tüketici mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik
kararı vermiştir.
13. Başvurucular süresi içinde dosyanın görevli mahkemeye
gönderilmesini talep etmekle dosya Ankara 1. Tüketici Mahkemesine (Mahkeme)
gönderilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 26/4/2010 tarihli kararla
davanın reddine karar verilmiştir.
14. Gerekçeli kararda davacılar tarafından yatırılan 15,20
TL'nin taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 11. maddesinde belirtilen
tahsisten öncelikle yararlanma hakkına ilişkin olduğu, hesap hareketlerine göre
başvurucuların hâlen borçlu bulunduğu ve bu durumda herhangi bir alacak söz
konusu olmadğından davanın reddine karar verildiği
belirtilmiştir.
15. Hüküm başvurucular tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay
13. Hukuk Dairesi (Daire) 1/2/2011 tarihli kararla başvurucular tarafından
konutun teslim tarihine kadar yatırılan 15,20 TL peşinatın mahsubu
gerektiğinden bu paranın güncellenmiş değerinin tespit edilerek mahsuplaşmada
gözetilmesi amacıyla ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.
16. Bozma kararına karşı davalı idare karar düzeltme isteğinde
bulunmuştur. Daire 26/12/2011 tarihli kararla yeniden bir bilirkişi incelemesi
yaptırılarak borçlandırma işleminin başlangıcında mahsuplaşma yapılıp yapılmadığı
ve konutun maliyet bedelinin borçlandırma bedelinden yüksek olması hâlinde
başvuruculardan bu hususu açıklamaları istenip dosya içindeki ve emsal
dosyalardaki listeler ve yazışmalar değerlendirilerek sonucuna göre karar
verilmesi gerektiğine işaret ederek önceki bozma kararını ortadan kaldırmış ve
başka bir gerekçeyleyeni bir bozma kararı vermiştir.
17. Mahkeme 26/12/2011 tarihli bozma kararına uymuş ve 1/3/2013
tarihinde davanın reddine hükmetmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında;
başvurucuların konut satın aldıkları tarihte 15,20 TL peşinat yatırdıklarının
sabit olduğu, yapılan bu ödemeye ilişkin bilirkişi raporlarına göre ödemenin
asıl borçtan mahsup edildiği, dosyada bulunan ve banka tarafından Devlet
Bakanlığına hitaben yazılan müzekkeredeki ''...21.556
kişi konut sahibi olmuş, konut sahibi olan 21.556 kişiden 6629 kişinin peşinatı
borçlarından kesin borçlandırma işlemleri aşamasında mahsup edilecek olup, bu
kişilerin haricindekilerin yatırdıkları peşinatlar borçlarından mahsup
edilmiştir.'' şeklindeki ifadeyle
Devlet Bakanlığının bankaya hitaben yazdığı 24/5/2002 tarihli
müzekkeredeki ''konut sahibi olmak üzere
işin başında yatırılan 2.500.000 TL bedel maliyet hesabından tenzil
edilmiştir.'' şeklindeki ifadeden mahsup işleminin yapıldığı kanaatine
ulaştığını bildirmiştir.
18. Hüküm, başvurucular tarafından temyiz edilmiş, Daire
28/1/2015 tarihinde hükmü onamıştır.
19. Nihai karar başvuruculara 25/3/2015 tarihinde tebliğ
edilmiş, başvurucular31/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 4/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucular, yargılamanın uzaması nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 50, 52).
24. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
25. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 8 yıl 6 ayı aşan
yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucular; borçlandırıldıkları miktarın Pursaklar'da yapılan en yüksek peşinat ve avans ödemesini
içerdiğini, bu ödemenin konut maliyetinin üzerinde olduğunu, esas olarak bu
hususların dahi tek başına mahsup işleminin yapılmadığını kanıtladığını, hâl
böyle iken derece mahkemelerinin bu yöndeki itirazları kararlarında
cevaplamadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de
güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli
karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok
kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul
edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
29. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak
yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
30. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması
bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi,
B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
31. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda tarafların,
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir.
Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve
gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına
yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
33. Başvurucular; dosyada bulunan üç ayrı bilirkişi raporunun
mahsup yapılmadığını açıkça ortaya koyduğunu, esas alınan raporun varsayıma
dayalı olduğunu, Yargıtayın emsal bir kısım dosyada
davacılar lehine karar verdiğini ve dosyada lehe olan bir kısım yazılı kanıtın
dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerse de bu yöndeki iddiaları konut tesliminden önce
yapılan ödemelerin toplam borçtan mahsup edilmediğine dair mahkeme kararının
doğru olmadığına bir başka ifadeyle yargılamanın sonucunun adil olmadığına
ilişkin olduğundan iddialar adil yargılanma hakkı kapsamında
değerlendirilmiştir.
35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar
Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
36. Başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
37. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri
arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi derece mahkemeleri ile itiraz ya da temyiz
mercilerinin, uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri
arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilemez (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056,
16/4/2013, § 36).
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit
edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucular tazminat talebinde bulunmuşlardır.
41. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
42. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvuruculara müşterekennet 10.800TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin
başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ve yargılamanın sonucunun
adil olmadığına ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara net 10.800 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 1. Tüketici
Mahkemesine (E.20102/681, K.2013/401) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.