TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUNUSEMRE UZUNOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6012)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Fatih
HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Yunusemre UZUNOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Sıddık
Filiz
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğa itirazın bağımsız ve tarafsız hâkim
güvencelerine aykırı olan ve kapalı bir sistem içinde faaliyet gösteren sulh
ceza hâkimliklerince karara bağlanması ve tutukluluğun makul süreyi aşması
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul sürede
bitirilememesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlar nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınmış
ve İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince resmî belgede sahtecilik ve devletin
gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin
etme suçlarından tutuklanmıştır.
7. Başvurucunun anılan tutuklama kararına yaptığı itiraz
İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 7/8/2014 tarihinde kesin olarak
reddedilmiştir.
8. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği 25/3/2015 tarihinde resen
yaptığı tutukluluk incelemesi sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına
karar vermiştir.
9. Başvurucu6/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 5/2/2016 tarihli iddianame
ile başvurucu hakkında devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya
askerî casusluk amacıyla temin etme, suç uydurma, resmî belgede sahtecilik,
özel hayatın gizliliğini ihlal etme, hukuka aykırı olarak kişisel verileri
kaydetme, silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini
ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
suçlarından cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu
davası açmıştır.
11. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 19/2/2016
tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve Mahkemenin E.2016/49 sayılı dosyası
üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme, aynı tarihte dosyayı bağlantı
nedeniyle E.2015/297 sayılı dosya ile birleştirmiştir.
12. Mahkeme 18/3/2016 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun
tahliyesine ve başvurucu hakkında belirlenen
yerlere belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak ve yurt dışına çıkamamak şeklinde adli
kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir.
13. Mahkeme tarafından 2/9/2016 tarihinde yapılan duruşmada,
dosyanın Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla
yargılaması yapılan E.2016/2 sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş;
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin birleştirmeye muvafakat etmemesi üzerine dosya,
birleştirme uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Ceza Genel Kuruluna
gönderilmiştir.
14. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 22/11/2016 tarihli kararıyla
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme kararının kaldırılarak
yargılamanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince yapılmasına karar vermiştir.
15. Anılan karar üzerine yargılamaya İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2017/2 sayılı dosyası üzerinden devam olunmuştur.
16. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne
çıkarılmayan,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
18. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, somut olgular ortaya konulmadan matbu
gerekçelerle tutukluluk hâlinin devamına karar verildiğini belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
21. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin yedinci
fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
22. Başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
23. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
25. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
26. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016,
§§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No:
2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
27. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 18/3/2016
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamaya Karşı
İtiraz Hakkının Etkin Olarak Kullanılamadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu; İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından
verilen tutuklama ve daha sonra İstanbul Sulh Ceza Hâkimliklerince verilen
tutukluluğun devamı kararlarına karşı yaptığı itirazların kapalı devre işleyen
bir sistem içinde bir başka sulh ceza hâkimliği tarafından reddedildiğini, bu
yargı yerinin bağımsız, tarafsız ve etkili bir başvuru mercii olmadığını, bu
nedenle tutuklamaya karşı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim
güvencesini sağlamadığına, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığına ve
tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten
yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle
getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, §§ 64-78, 94-97).
31. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun sulh ceza
hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı
olduğu iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu, yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
34. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
35. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş
olması gerekir."
36. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
öncelikle hukuk sisteminde mevcut idari merciler ve/veya derece mahkemeleri
önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme
kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 16).
37. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle
9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen geçici 2.
maddeye göre Anayasa Mahkemesine yapılan ve münhasıran bu maddenin yürürlüğe
girdiği 31/7/2018 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla
ilgili bireysel başvuruların Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu
Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenerek karara bağlanması
öngörülmüştür.
38. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında;
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat
Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma,
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı
yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
39. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
40. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamaya karşı itiraz hakkının etkin olarak
kullanılamadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.