TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN ORKUN ALTINIŞIK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6468)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan Orkun ALTINIŞIK
|
Vekili
|
:
|
Av. Fatih ŞAHİNLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluğa ilişkin kararların doğal hâkim, bağımsız
ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince verilmesi ve
tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Kamuoyunda 17-25 Aralık soruşturmaları
olarak bilinen soruşturmalar esnasında (anılan soruşturmalara ilişkin bilgiler
için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK],
B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 30) İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube
Müdürlüğü bünyesinde yapılan -önleme amaçlı- iletişime müdahale işlemlerinin
usulsüz olduğu iddiasına ilişkin olarak başvurucunun da aralarında olduğu çok
sayıda kolluk görevlisi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
(Başsavcılık) ceza soruşturması başlatılmıştır.
7. Başvurucu, anılan soruşturma kapsamında 22/7/2014 tarihinde
gözaltına alınmıştır. Başsavcılık 25/7/2014 tarihinde başvurucuyu tutuklanması
istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. İstanbul 1. Sulh
Ceza Hâkimliği 25/7/2014 tarihinde başvurucunun resmî belgede sahtecilik,
kişilerin arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarından
tutuklanmasına karar vermiştir.
8. İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği 27/2/2015 tarihinde, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine başvurucunun da aralarında bulunduğu
çok sayıda şüphelinin tutukluluk durumunu incelemiş ve başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar vermiştir.
9. Başvurucu 20/3/2015 tarihinde karara itiraz etmiş, İstanbul
10. Sulh Ceza Hâkimliğince 20/3/2015 tarihinde itirazın kesin olarak reddine
karar verilmiştir.
10. Başvurucu, anılan kararı 1/4/2015 tarihinde öğrenmiştir.
11. Başvurucu 10/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
12. Başsavcılık tarafından başvurucunun da aralarında olduğu
şüphelilerin Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme,
silahlı terör örgütüne üye olma, devletin gizli kalması gereken bilgilerini
siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, görevi kötüye kullanma,
iftira, resmî belgede sahtecilik, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek,
kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek, hukuka aykırı olarak
kişisel verileri kaydetmek ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmek suçlarını
işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
13. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/371 sayılı dosyası
üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
14. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 14/6/2016 tarihinde yapılan
duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
15. Başvurucu hakkında tahliye kararından sonra yakalama kararı
çıkartılmış ancak başvurucunun yakalanması hâlen mümkün olmamıştır.
16. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17.
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
18. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Resen Yapılan
Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; tutukluluk incelemelerinin duruşma yapılmaksızın
dosya üzerinden karara bağlandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
21. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
22. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel
başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia
edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir.
Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalanhak
ihlali iddiasını içeren başvurular, bireysel başvuru kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
24. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci ve Sözleşme’nin 5.
maddesinin (4) numaralı fıkraları, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti
kısıtlanan kişiye tutuklanmasının yasallığı hakkında süratle karar verebilecek
ve tutulması kanuni değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye
başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri, esas olarak
tutukluluğun yasallığına ilişkin itiraz başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde
yürütülmekte olan davalardaki tahliye talepleri veya tutukluluğun uzatılması
kararlarının incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 30).
25. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesinde, soruşturma evresinde
şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler
itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde
hükümleri gözönünde bulundurularak, kovuşturma
evresinde ise tutuklu sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip
gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında
ya da en geç otuz günlük süre içinde hâkim veya mahkemece resen karar
verileceği hükme bağlanmıştır.
26. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesine göre yapılacak
değerlendirme resenyapılmakta olup Anayasa’nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı
merciine itiraz edebilme hakkı kapsamında değerlendirilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
§ 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015, §§ 23, 24).
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Doğal Hâkim, Bağımsız ve Tarafsız Hâkim İlkelerine Aykırı
Olduğuna İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; tutukluluğuna ilişkin karar veren sulh ceza
hâkimliklerinin doğal hâkim
ilkesine aykırı olduğunu, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme niteliğinde
bulunmadığını belirterekadil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim
güvencesini sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı ve tutukluluğa
itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun
bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine
ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§
64-78, 94-97).
30. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun sulh ceza
hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı
olduğu iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu; sekiz ayı aşkın bir süredir tutuklu olduğunu, bu
süreçte verilen tutukluluğunun devamına dair hâkimlik kararlarının
gerekçelerinin matbu cümlelerin tekrarından ibaret olup ilgili ve yeterli
olmadığını, bu sürede yetkili ve görevli mahkeme önüne çıkarılmaması nedeniyle
tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
34. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
35. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
36. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
37. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 14/6/2016
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul
süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Resen yapılan tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız
hâkim ilkelerine aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.