TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YENİ GÜN HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.
Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6313)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve
Yayıncılık A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Tora PEKİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetenin internet
sitesinde yer alan bir habere erişimin engellenmesi kararı verilmesinin ifade
ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, ulusal ölçekte yayımlanan Cumhuriyet gazetesinin
yayımcısıdır.
9. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından Ocak-Mart
2007 tarihlerine ait üç aylık faaliyet raporu yayımlanmıştır. Anılan raporun
14. sayfasında "Çözümleme
Faaliyetleri" başlıklı üçüncü bölümünde "... Grubuna dahil ... A. Ş. ile ... A. Ş.'nin borçlarının yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmalar
devam etmektedir." bilgisine yer verilmiştir.
10. Bu raporun yayımlanmasının ardından Cumhuriyet gazetesinin
internet sitesinde 28/2/2007 tarihinde "...'na Operasyon" başlıklı bir haber
yayımlanmıştır. Haber şöyledir:
"Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF),
23 milyon YTL borcu olduğu belirtilen ... Grubu'nun, İstanbul, Ankara, İzmir ve
Edirne'deki 8 adresine eşzamanlı olarak operasyonlar düzenledi. TMSF, borcun
ödenmemesi halinde haciz konulan malların satılacağını açıkladı."
11. Müşteki, yukarıda yer alan haberin kişilik haklarını ihlal
ettiğini ileri sürerek 29/12/2014 tarihinde haberin yayımlandığı internet
sayfasına erişimin engellenmesi talebinde bulunmuştur. İstanbul 4. Sulh Ceza
Hâkimliği 30/12/2014 tarihinde talebin reddine karar vermiştir.
12. Müştekinin itirazı üzerine İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği
21/1/2015 tarihinde itirazın kabulü ile haberin içeriğine erişimin
engellenmesine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde haber
içeriğinin talepte bulunanın itibarını zedeleyici, asılsız ve iftira
niteliğinde olması nedeniyle yayından kaldırılması gerektiği belirtilmiştir.
13. Anılan karar başvurucuya 5/3/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucu 6/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk kuralları için bkz. Ali Kıdık, B.
No: 2014/5552, 26/10/2017, §§ 21-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu;
i. Erişimi engellenen haberde ticari bir gruba yönelik haciz
hakkında bilgi verildiğini, başka herhangi bir bilgi veya yorum bulunmadığını
ifade etmiştir.Haberin TMSF
raporuna dayandığını ve gerçek olduğunu, erişimin engellenmesini gerektirecek
yasal koşulların oluşmadığını, yayın yasağı kararının ölçüsüz olduğunu
belirterek ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini,
ii. Derece mahkemeleri tarafından verilen kararların gerekçesiz
olduğunu belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini,
iii. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
268. maddesinin (3) numaralı fıkrasının a bendinde yapılan değişiklik ile sulh
ceza hâkimlerinin birbirlerinin kararlarına yapılan itirazları incelemeye
yetkili kılındığını, itirazların üst mahkemede değil numara olarak kendisini
izleyen sulh ceza hâkimliğinde karara bağlanmasının Anayasa'nın 36. ve 37.
maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiası da ifade ve basın özgürlükleri kapsamında
incelenmiştir.
18. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26.
maddesi ve “Basın hürriyeti” kenar
başlıklı 28. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(26)
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına
veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi
makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini
de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
“(28) Basın hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri
hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
20. Ulusal ölçekte yayın yapan gazetenin internet sitesinde
yayımlanan habere erişimin engellenmesine karar verilmiştir. Söz konusu Mahkeme
kararı ile başvurucununifade ve basın özgürlüklerine
yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
21. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
22. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
23. Kanunilik ölçütüne ilişkin bir şikâyette bulunulmamıştır.
Mevcut başvurunun koşullarında 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır. .
ii. Meşru Amaç
24. Başvuruya konu habere erişimin engellenmesine ilişkin
kararın başkalarının şöhret veya haklarının
korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç
taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin
Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
25. Somut olaya uygulanan genel ilkelerin geniş anlatımı için
Anayasa Mahkemesinin Ali Kıdık
(§§ 41-67) kararına bakılabilir.
(2) 5651
Sayılı Kanun'un 9. Maddesine Dayanan Erişimin Engellenmesi Kararı Hakkında Bazı
Tespitler
26. Anayasa Mahkemesi, Ali Kıdık kararında 5651 sayılı Kanun ile getirilen içeriğin yayından
çıkarılması ve yayına erişimin engellenmesi kararlarına yönelik usulü ayrıntılı
bir şekilde incelemiştir (Ali Kıdık, §§ 55-63). Mahkemeye göre bu usul, kanun
koyucunun internet ortamında işlenen suçlarla mücadelenin daha etkin
yapılabilmesi, özel hayatın ve kişilik haklarının hızlı ve etkili bir şekilde
korunması ihtiyacı nedeniyle öngördüğü özel ve hızlı sonuç alınabilecek bir
koruma tedbiri kararıdır; dolayısıyla istisnai bir yoldur(Ali Kıdık, §
55).
27. Anayasa Mahkemesi başvuruya konu internet yayınına erişimin
engellenmesi tedbirinin alınmasını ancak bir görünüşte haklılık veya ilk
bakışta (prima
facia) haklılık varsa meşru kabul etmekte ve bu usulün ancak
internet yayınının kişilik haklarını apaçık bir şekilde ihlal ettiğinin daha
ilk bakışta anlaşıldığı durumlarda işletilebileceğini belirtmektedir. Anayasa
Mahkemesine göre bir kimsenin çıplak resimlerinin veya video görüntülerinin
yayımlanması gibi kişilik haklarının ihlal edildiğinin daha ileri bir inceleme
yapılmaya gerek olmaksızın ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde 5651 sayılı
Kanun'un 9. maddesinde öngörülmüş olan istisnai usul işletilebilir (Ali Kıdık, §§
62, 63).
(3) Şeref
ve İtibara Yapılan Müdahalelerde Başvurulabilecek Diğer Hukuki Yollar
28. Anayasa Mahkemesi, Ali Kıdık kararında 5651 sayılı Kanun'un 9.
maddesine göre ortada ilk bakışta ihlal bulunmayan hâllerde kişilik haklarının
korunması için genel hukuk ve ceza yollarına başvurulması gerektiği sonucuna
ulaşmıştır (Ali Kıdık,
§§ 66, 67).
(4) Genel
İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
29. Somut olayda erişimin engellenmesine karar verilen haber
28/2/2007 tarihinde gazetenin internet sitesinde yayımlanmıştır. Haber;
müştekinin yüksek miktarda borcunun bulunduğuna, bu borcun ödenmemesi hâlinde
TMSF tarafından başvurucunun haciz konulan mallarının satılacağına yönelik
iddiadan ibarettir. Başvurucu, anılan haberin TMSF tarafından yayımlanan
Ocak-Mart 2007 tarihlerine ait üç aylık faaliyet raporuna dayanılarak
yapıldığını belirtmiştir.
30. Müşteki 28/2/2007 tarihinde yayımlanan bu haber nedeniyle
itibarının zedelendiğini ileri sürerek 29/12/2014 tarihinde internet içeriğine erişimin
engellenmesi talebinde bulunmuştur. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği müştekinin
talebini reddetmiş ancak müştekinin bu karara yaptığı itiraz İstanbul 5. Sulh
Ceza Hâkimliği tarafından kabul edilmiştir. Mahkeme, itirazın kabulünün
gerekçesi olarak haberin müştekinin itibarını zedeleyici, asılsız ve iftira
niteliğinde olmasını göstermiş; daha ileri bir değerlendirmede bulunmamıştır.
31. Çelişmesiz bir dava sonucunda yayın içeriğine erişimin
engellenmesi kararı verebilmenin ancak hukuka aykırılığın ve kişilik haklarına
müdahalenin ilk bakışta anlaşılacak kadar belirgin olduğu ve zararın süratle
giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkün olduğu hatırlanmalıdır (bkz. §
27). Buna karşın somut olayda ilk derece mahkemesi,yayımlanmasının
üzerinden yaklaşık sekiz yıl geçen haber ile şeref ve itibara yapıldığı ileri
sürülen saldırının çelişmeli bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin ve süratle
bertaraf edilmesi ihtiyacını ortaya koyabilmiş değildir. Haber içeriğinin
incelenmesinden de 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesine göre içeriğe erişimin
engellenmesi tedbirinin uygulanmasını gerektirecek ağırlıkta bir durum
bulunmadığı görülmektedir.
32. İnternet mecralarında yer alan fikir ve kanaat açıklamaları
nedeniyle bireylerin şeref ve itibar hakkına hukuka aykırı olarak
gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesinin zararının telafi
edilmesi olduğu nazara alındığında özellikle somut başvuruya konu benzer
uyuşmazlıklar açısından koşullara göre diğer ceza veya hukuk yollarının daha
yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları
olduğu anlaşılmaktadır. Dahası müşteki, açacağı çelişmeli bir hukuk davasında
içeriğe erişimin engellenmesi talebini ileri sürme imkânına da her zaman
sahiptir (Ali Kıdık,
§ 86).
33. Sonuç olarak başvurunun bütün koşulları gözönünde
tutulduğunda 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca çelişmeli bir yargılama
olmaksızın süresiz olarak etki gösteren tedbir mahiyetinde internete erişimin
engellenmesi kararı verilmesi için gösterilen gerekçeler ilgili ve yeterli
kabul edilemez.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ve Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına
alınan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu, sulh ceza hâkimliği tarafından verilen erişimin
engellenmesi kararına itirazın üst mahkemede değil numara olarak kendisini
izleyen sulh ceza hâkimliğinde karara bağlanmasının Anayasa'nın 36. ve 37.
maddelerine aykırı olduğunu iddia etmişse de başvurucunun ifade ve basın
özgürlüklerinin ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında
anılan iddiasının bu aşamada değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
37. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
38. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).
39. Mehmet Doğan
kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece
mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece
mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna
göre Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden
yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi
sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece
mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı
verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği
doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla
yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
40. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır.
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir
işlemden veya yerine getirilmeyen usule ilişkin bir eksiklikten kaynaklanıyorsa
söz konusu usul işleminin hak ihlalini giderecek şekilde yeniden (veya daha
önce hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap etmektedir. Buna karşılık
ihlalin idari işlem veya eylemin kendisinden ya da (derece mahkemesince yapılan
veya yapılmayan usul işlemlerinden değil de) derece mahkemesi kararının
sonucundan kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği
hâllerde derece mahkemesinin usule dair herhangi bir işlem yapmadan doğrudan
mümkün olduğunca dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde karar vererek
ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir (Mehmet Doğan, § 60).
41. Başvurucu, ihlalin tespiti ile manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
42. Anayasa Mahkemesi başvurucu tarafından yayımlanan haberin
içeriğine erişimin engellenmesine karar verilmesinin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun düşmediği ve bu nedenle başvurucunun ifade ve basın
özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
43. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
44. Diğer taraftan somut olay bağlamında yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesi ihlale yol açan yargılama sürecine muhatap olan başvurucunun
bu sürede uğradığı bütün zararları gidermemektedir. Üstelik ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar
verilmekle birlikte başvurucunun muhatap olduğu yargısal süreç devam
etmektedir. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle ve yeniden
yargılama suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226.90
TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR'ün
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan
ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE Serdar ÖZGÜLDÜR'ün
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 5. Sulh Ceza
Hâkimliğine (2015/339 Değişik İş) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226.90
TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Erişimin engellenmesi kararının salt çekişmesiz bir dava sonucu
verilmesinin yasa koyucunun takdir hakkına giren bir konu olduğu, şeref ve
itibara yönelik saldırıların ivedilikle bertaraf edilmesi ve korumasız
kalmaması amacıyla öngörülen bu sistemin tek başına ifade özgürlüğünü (ve/veya
basın özgürlüğünü) ihlâl ettiği varsayımının yarışan haklar arasından birine
daima öncelik tanınması gibi bir sonuca yol açacağı, “… diğer ceza veya hukuk
yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olduğu…” ve bu nedenle erişimin engellenmesi talebinde
bulunanın bu yollara başvurabileceği şeklindeki çoğunluk görüşünün, erişimi
engellenen yönünden de geçerli olduğu ve öncelikle onun bu hukuki yollara
başvurması gerektiği, dolayısiyle bu yollara
gidilmeden yapılan bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği kanaatine
ulaştığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.