TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MİRZA YENER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6525)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Mirza YENER
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan KOÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vazife malulü olarak kabul edilmeme işlemine karşı
açılan davada maluliyete neden olan işitme rahatsızlığının askerî görev
koşulları nedeniyle oluştuğu ileri sürülmesine karşın bu iddiaya ilişkin
yeterli inceleme yapılmadan hüküm kurulması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) emrinde sözleşmeli
uzman erbaş olarak 2002 yılında göreve başlamıştır. Siirt 3. Komanda Tugay
Komutanlığı emrinde görev yaptığı sırada işitme yetisi yönünden rahatsızlanan
başvurucu, özel bir sağlık kurumunda test yaptırmak suretiyle kulaklarında
işitme kaybı bulunduğunu öğrenmiştir.
9. İşitme rahatsızlığı nedeniyle sevk edildiği Siirt Asker
Hastanesi Baştabipliği tarafından düzenlenen 2/5/2013 tarihli rapor uyarıncabilateral sensörinöral işitme kaybı
tanısı konulan ve hakkında TSK bünyesinde görev yapamaz kararı alınan
başvurucunun sözleşmesi 15/5/2013 tarihli işlemle feshedilmiştir.
10. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından adi malul olarak kabul
edilen başvurucu, işitme kaybının askerî hizmet koşulları nedeniyle oluştuğunu
belirtmek suretiyle vazife malulü olarak kabul edilmesi için anılan Kuruma
idari başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun talebi zımnen reddedilmiştir
11. Başvurucu, sağlıklı olarak başladığı meslek hayatında görev
koşulları nedeniyle malul konumuna geldiğini ileri sürerek ret işleminin iptali
istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmıştır.
12. AYİM Başsavcılığı tarafından uyuşmazlığa ilişkin olarak
bildirilen 31/12/2014 tarihli görüşte özetle başvurucunun işitme kaybının
askerlik hizmetinin tesiri ile ortaya çıkıp çıkmadığı konusunda yaptırılacak tıbbi
incelemenin sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
13. AYİM Üçüncü Dairesi (Mahkeme) 12/2/2015 tarihli kararıyla
davayı reddetmiştir. Ret gerekçesinde öncelikle vazife malulü olarak kabul
edilmek için 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ve 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu hükümleri gereğince görevin sebep ve etkisiyle malul hâle
gelinmesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Başvurucunun malul addedilmesine esas
olan 2/5/2013 tarihli raporda üç yıldır iki kulakta işitme kaybı bulunduğunun
belirtildiği ve görev sırasında malul konumuna gelindiği hususunda ihtilaf
bulunmadığı ifade edilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun görevin etki ve
tesiriyle işitme kaybı yaşadığına ilişkin olarak herhangi bir kanıtın
sunulmadığı ve rahatsızlığa ilişkin somut bir olayın gösterilmediği hususlarına
vurgu yapılmıştır. Görevin tesirinin aynı durumdaki personele aynı etkiyi
yapmasının dışında kişinin bünyesinin ve bağışıklık sisteminin zayıflığı
nedeniyle ortaya çıkan rahatsızlıkların maluliyetten kaynaklanmış olduğunun
kabul edilemeyeceğine dikkat çekilerek maluliyetin görev koşulları nedeniyle
oluşmadığı sonucuna varılmak suretiyle ret gerekçesi oluşturulmuştur.
14. Başvurucu, nihai kararı 26/3/2015 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 17/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 5434 sayılı Kanun'un "Vazife
Malullüğü Aylığı " başlıklı on yedinci kısmında yer alan 56.
maddesinin ilk fıkrası şöyledir:
"Muvazzaf, yedek ve gönüllü erlerin silah
altında bulundukları esnada veya celp ve terhislerinde (Serbest sevkler dahil)
sevkleri sırasında, Yedek Subay okulu öğrencilerinin gerek okulda, gerek
okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife malulü olmaları halinde, kendilerine,
öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde tespit edilen giriş derece ve kademe
tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde bulunmuş olanlardan kazanılmış hak
aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıkları, sözü edilen giriş derece ve
kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıkları emeklilik gösterge tablosunda
karşılığı olan derece ve kademe tutarının,% 70'i üzerinden aylık bağlanır"
16. 5510 sayılı Kanun'un 25. maddesinin ilk fıkrası şöyledir:
"Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca
yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî
belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya
meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını, (c) bendi
kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60’ını veya vazifelerini
yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca
tespit edilen sigortalı, malûl sayılır. "
17. 5510 sayılı Kanun'un "Vazife
malullüğü" kenar başlıklı 47. maddesinin ilk fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında
sigortalı olanlar için aşağıdaki hallerde vazife malûllüğü
hükümleri uygulanır. 25 inci maddede belirtilen malûllük;
sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında
idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri
yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş
yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü
sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir.
Vazife malûllükleri;
a) Keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan,
b) Kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,
c) Yasak fiilleri yapmaktan,
d) İntihara teşebbüsten,
e) Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat
sağlama veya zarar verme amacından, doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında
vazife malûllüğü hükümleri uygulanmaz"
18. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu'nun 52. maddesi şöyledir:
"Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.''
19. 1602 sayılı mülga Kanun'un 56. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
''Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde;
İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
...bilirkişi, keşif, delillerin tespitine... ilişkin hükümleri uygulanır.''
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Danıştay
ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit
incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum
gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini
taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların,
ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; göreve başlarken yapılan sağlık kontrolünde
işitme yönünden herhangi bir rahatsızlığının tespit edilmediğini, askerî hizmet
sırasında atış görevleri yaptığını ve diğer personelin atışlarında görevli
olarak bulunduğunu, göreve başlayışından on bir yıl sonra oluşan bu
rahatsızlığının askerî hizmet koşullarından ileri geldiğini, konunun teknik
inceleme gerektirdiğini ancak Mahkemenin tüm bu hususları dikkate almadan
kanaat üzerinden karar verdiğini ileri sürmektedir. Başvurucu, belirttiği
nedenlerle adil yargılanma hakkının ve hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiğini
iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiası,
uyuşmazlığa dair ileri sürülen savın etkin bir şekilde incelenmemesi iddiasına
ilişkindir. Bu hâle göre başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı
kapsamında silahlarin eşitliği ilkesi yönünden
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
26. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes "iddia",
"savunma" ve "adil yargılanma" hakkına sahiptir.
Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak
"iddia" ve "savunma" hakkına birlikte yer verilmesi,
taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması
gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet
Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2014, § 37).
27. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi
de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen "silahların eşitliği" ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının
kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun
yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).
28. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki
tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını
kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B.
No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
29. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme,
başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer,
§ 19).
30. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara tanık delili
de dâhil olmak üzere delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkânların
tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Silahların
eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı
koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir
duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde
dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir.Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya
hakkaniyetsiz olma iddiaları da yargılamanın bütünü kapsamında
değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında
silahların eşitliği ilkesinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının
korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Mustafa
Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 50, 51, 52).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
31. Somut olayda başvurucunun sağlık kontrolünden geçirilerek
askerliğe elverişli olduğunun kabulüyle uzman erbaş olarak atandığı, görevi
devam ederken işitme kaybı teşhisi konulması nedeniyle bu görevi yapamayacağına
karar verilerek adi malul sıfatıyla emekliye sevk edildiği hususunda ihtilaf
bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinde görülen davanın tarafları arasındaki
ihtilaf, işitme kaybının başvurucunun yaptığı görevin koşullarının bir sonucu
olarak ortaya çıkıp çıkmadığı noktasındadır. Başvurucu, emekli edilmesine neden
olan işitme kaybının yürüttüğü askerlik hizmetinin koşullarından ileri
geldiğini öne sürmekte iken idare, işitme kaybının görev koşullarından
kaynaklanmadığı görüşünü savunmuş; davaya bakan AYİM ise işitme kaybının
meydana gelmesinde askerî hizmetin bir etkisinin olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
32. Başvuruya konu uyuşmazlıkta başvurucunun temel iddiası;
malul addedilmesine neden olan işitme kaybının yürüttüğü askerlik hizmetinin
koşullarından (atış görevleri) ileri geldiği ve bu nedenle vazife malulü olarak
emekliye sevk edilmesi gerektiği yönündedir.
33. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada
bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek
değildir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 68). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi
tarafların öne sürdüğü ve esasa etkili olan iddiaların işin mahiyetinin
gerektirdiği ölçüde incelenip incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti
konusunda taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma
düşürülüp düşürülmediğini denetleme görevi bulunmaktadır.
34. Somut olayda idarenin başvurucunun görev koşullarına ve
görevi sırasında patlayıcı maddelerin çıkardığı şiddetli gürültüye maruz
kaldığına yönelik herhangi bir itirazı söz konusu olmamıştır. Mahkemenin de
aksine bir değerlendirmesi bulunmamaktadır. Şu hâlde görevi sırasında askerî
mühimmat patlamalarından kaynaklanan şiddetli gürültüye duçar olduğu hususunda
kamu makamlarının itirazının bulunmadığı başvurucunun kulağında meydana gelen
işitme kaybının görevinden kaynaklandığı yolunda öne sürdüğü iddianın temelsiz
olduğu söylenemez.
35. Başvurucunun kulağında meydana gelen işitme kaybının görev
koşullarından kaynaklandığı iddiasının temelsiz olmaması bunun ispatlandığı anlamına
gelmediği vurgulanmalıdır. Bu nedenle bu iddiaya dair daha güçlü ve ikna edici
kanıtların varlığının aranması anlaşılabilir bir durumdur. Ne var ki
başvurucunun kulağında oluşan işitme kaybının askerlik görevinin koşullarından
kaynaklandığını kendi imkânlarıyla ispatlamasının güçlüğünü de gözönünde bulundurmak gerekir.
36. İşitme kaybının sebebinin ortaya konulmasının tıbbi
incelemeyi gerektirdiği izahtan varestedir. Başvurucunun işitme kaybının görev
koşulları nedeniyle oluştuğu yönündeki iddiasını, tıbbi bir inceleme olmaksızın
ispatlaması mümkün değildir. Başvurucu tarafından ileri sürülen işitme kaybının
görevi sebebiyle gerçekleştiği yönündeki iddia, Mahkemeye 1602 ve 2577 sayılı
Kanunlarla tanınan imkân kullanılarak gererkirse
bilirkişi incelemesi de yaptırılması suretiyle açıklığa kavuşturulması gereken
bir olgudur.
37. Bu bağlamda başvurucunun ileri sürdüğü iddianın sonuca
bağlanabilmesini sağlayacak bir inceleme çerçevesinde değerlendirilmesi ve
başvurucunun içinde bulunduğu görev koşullarının işitme kaybına yol açıp
açmadığının tespit edilmesi, yukarıda anılan ilkeler çerçevesinde iddiaların ve
delillerin etkili bir biçimde incelemesi açısından gereklilik arz etmektedir.
38. Sonuç olarak tıbbi rapor olmadan başvurucunun bu iddiasını
ispatlanmasının mümkün olmayacağı dikkate alındığında mahkemece bu iddiaya
ilişkin bir irdeleme ve araştırma yapılmadan uyuşmazlığın sonuçlandırılması
başvurucunun davalı idareye nazaran zayıf bir konuma düşürülmesi sonucunu
doğurmuştur. Bu durum silahların eşitliği ilkesiyle çelişmektedir.
39. Açıklanan gerekçelerle yargılamaya bir bütün olarak
bakıldığında Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya
da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Yeniden yargılama yapılmasını isteyen başvurucu ayrıca 10.000 TL
maddi, 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan
adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
43. Silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
44. Silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında silahların
eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için-Anayasa'nın geçici 21. maddesinin
birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt bendi gereğince- yetkili idari yargı
merciine GÖNDERİLMESİNE (Karar, AYİM Üçüncü Dairesinin12/2/2015 tarihli ve
E.2015/190, K.2015/316 sayılı kararıyla ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.