TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FEKİ RONİ TEMİZYÜZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6585)
|
|
Karar Tarihi: 7/2/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Feki Roni
TEMİZYÜZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aynı ceza infaz kurumunda bulunan bir mahkûma kitap
gönderme talebinin kabul edilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, başvuru tarihinde terör suçundan hükümlü olarak
Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)
bulunmaktadır. Başvurucu, kendisiyle aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başka
bir hükümlüye kitap göndermek istemiş fakat başvurucunun bu talebi Ceza İnfaz
Kurumu idaresince reddedilmiş ve kitap başvurucuya iade edilmiştir.
8. Başvurucu söz konusu talebinin Ceza İnfaz Kurumu idaresince
gerekçesiz biçimde reddedilmesi nedeniyle İnfaz Hâkimliğine şikâyette
bulunmuştur. Ankara Batı İnfaz Hâkimliği (Hâkimlik) 18/2/2015 tarihinde
şikâyeti reddetmiştir. Hâkimlik, ilgili mevzuatta kurum içi posta yoluyla
tutuklu ve hükümlülerin birbirlerine kitap göndermelerine ilişkin bir düzenleme
öngörülmediğini belirtmiştir. Hâkimlik ayrıca, Ceza İnfaz Kurumu idaresine söz
konusu talebin kabul edilmemesine ilişkin uygulamanın gerekçesinin sorulduğunu
ifade etmiştir. Buna göre Hâkimlikçe ret kararında dikkate alınan cevapta,
örgüt mensubu tutuklu ve hükümlülerin kendi aralarında örgütsel talimatları
ileterek haberleşme sağlamak amacıyla gönderdikleri kitaplar arasına Türkçe ve
Kürtçe notlar yazdıklarının tespit edildiği belirtilmiştir. Bu yolla gönderilen
kitapların denetimini yapacak yeterli sayıda personel bulunmadığı da ilave
edilmiştir.
9. Başvurucu, Hâkimliğin ret kararına itiraz etmiştir. İtirazı
inceleyen Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Hâkimlik kararının usul ve yasaya
uygun olduğu gerekçesiyle 11/3/2015 tarihinde itirazı reddetmiştir.
10. Başvurucu 9/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 7/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
12. Başvurucu, aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan bir arkadaşına
kitap gönderme talebinin keyfî bir şekilde reddedilmesi nedeniyle ifade
özgürlüğü ve eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru konusu müdahale, bilgi ve düşüncenin
paylaşılması ile ilgilidir. Bu bağlamda başvurucunun şikâyeti ifade özgürlüğü
kapsamında incelenecektir.
14. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve
hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583,
10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de
Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
15. Öte yandan ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve
Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle
sınırlanabilir. Ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahpusların sahip olduğu haklara, kanunla öngörülmek şartıyla sınırlama
getirilebilecektir (Murat Karayel (5),
§ 29). Somut olayda başvuru konusu müdahalenin 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 62. maddesi
uyarınca Ceza İnfaz Kurumunda suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması
amaçlarıyla gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu müdahalenin
Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan demokratik toplum düzeninin
gereklerine de uygun olması gerekir.
16. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir. Açıktır
ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı
gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen
ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde "demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı
olmama" ve "ölçülülük
ilkesine aykırı olmama" biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş
olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir
ilişki vardır (Bekir Coşkun [GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§
53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B.
No: 2013/9343, 4/6/2015, §§
70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).
17. İfade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve
istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya
elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya
ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (benzer yöndeki
kararlar için bkz. Bekir Coşkun,
§ 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
18. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına
işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer
bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret
etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin
diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran
açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi
yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 48).
19. Anayasa Mahkemesi, İbrahim
Kaptan (2) (B. No: 2017/30723, 12/9/2018, §§ 33-37) kararında hükümlü ve tutuklulara kargo yoluyla ya
da ziyaretçileri aracılığıyla getirilen, ders kitapları hariç süreli ya da
süresiz yayınların tümünün kategorik olarak ceza infaz kurumlarına kabul
edilmemesinin ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlal oluşturmadığı sonucuna
varmıştır. Anılan kararda, tutuklu ve hükümlülere gönderilen yayınların Anayasa
Mahkemesince kabul edilen ilkeler uyarınca incelenerek mahpuslara verilmesini
istemenin ceza infaz kurumu idareleri üzerinde kurum düzeni ve güvenliği ile
suç işlenmesinin önlenmesi görevlerini layıkıyla yerine getirmelerine engel
olacak derecede yükümlülük oluşturulmasına yol açabileceği belirtilmiştir.
20. Somut olayda da başvurucunun aynı Ceza İnfaz Kurumunda
bulunan arkadaşına kitap gönderme talebi, Ceza İnfaz Kurumunun düzeni ve
güvenliğinin sağlanması ile suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarıyla kabul
edilmemiştir. Başvurucuda bulunmasına izin verilen ve idarece el konulmayarak
başvurucuya iade edilen kitabın Ceza İnfaz Kurumuna alınması sakınca
oluşturacak bir yayın olarak değerlendirilmediği açıktır.
21. Bununla birlikte İnfaz Hâkimliğinin gerekçesinde somut
olaydakine benzer taleplerin özellikle terör suçlusu mahkûmlar tarafından
gönderilmesi istenen yayınlara not yazılması gibi yollarla örgütsel haberleşme
gerçekleştirebilmek için yapıldığının tespit edildiği belirtilmiştir.
Dolayısıyla İbrahim Kaptan (2) kararında
ifade edilen gerekçenin (aynı kararda bkz. § 20) başvuru konusu olay bakımından
da geçerli olduğu değerlendirilmiştir.
22. Nitekim başvurucu bir terör suçlusudur. İnfaz kurumunun
düzeninin ve güvenliğinin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi için terör
suçluları ile ilişkili yazılı materyallerin daha titiz bir incelemeye tabi
tutulmaları gerekir. Dolayısıyla infaz kurumu idarelerinin somut olaydakine
benzer talepleri kabul etmelerinin beklenmesi, özellikle terör suçlularının söz
konusu sistemi kötüye kullanma ihtimallerinin yüksekliği düşünüldüğünde kurum
idarelerinin, görevlerini layıkıyla yerine getirmelerine engel olacak derecede
ağır bir iş yükü altında bırakılmalarına sebep olur.
23. Son olarak başvuru konusu müdahalenin orantılı olup olmadığı
da değerlendirilmelidir. Aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan arkadaşına kitap
gönderme talebinin reddedilmesiyle başvurucunun ifade özgürlüğüne bilgiye ulaşma kapsamında değil fakat bilgi veya düşünceleri yayma kapsamında müdahalede bulunulduğu kabul
edilmiştir.
24. Başvuru konusu müdahale, yalnızca başvurucunun arkadaşına
kitap gönderme talebinin Kurum düzeni ve güvenliği ile suç işlenmesinin
önlenmesi amaçlarıyla reddedilmesinden ibarettir. Başvurucu, söz konusu talebi
nedeniyle cezalandırılmamış ya da anılan kitaba el konulmamıştır. Ceza infaz
kurumlarındaki hükümlü ve tutukluların parasını vererek istedikleri kitabı
kurum idaresi aracılığıyla edinme ve kurum kütüphanesinden yararlanma imkânları
bulunduğu da gözönünde bulundurulmalıdır. Öte yandan
başvurucu, soyut olarak başvuruya konu kitabın gönderilmemesini şikâyet etmiş; ne kitabın içeriğinden ne de kitabın arkadaşına
gönderilmemesinin kendi ifade özgürlüğü açısından öneminden bahsetmiştir.
Dolayısıyla mevcut başvurunun koşullarında terör suçundan, yüksek güvenlikli
bir ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun bir düşünceye
paydaş bulmasının engellenmiş olması Kurumun düzen ve güvenliğinin sağlanması
bakımından orantısız bir müdahale olarak değerlendirilmemiştir. Bu nedenle
başvuru konusu müdahalenin başvurucunun ifade özgürlüğü yönünden orantısız da
olmadığı ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olduğu
sonucuna varılmıştır.
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal
bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
26. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda ifade
özgürlüğünün ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Serruh KALELİ bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serruh KALELİ'nin
karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 7/2/2019 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu, kendisiyle aynı ceza infaz kurumunda bulunan bir mahkum arkadaşına gönderdiği kitabın kendisine iade
edilmesiyle iç posta gönderme hakkına yapılan bu müdahale ile ifade özgürlüğü
ve eğitim hakkının ihlal edildiğini beyan etmiştir.
Mahkememiz yaptığı değerlendirme sonucunda oy çokluğu ile aldığı
kararın gerekçesinde, başvurucunun suçunun niteliğine vurgu ile, başvurucunun
terör suçlusu olduğu bu suçluların yazılı materyallerinin daha titiz bir
incelemeyi gerektirdiği yaklaşımı ile suçlar arasında bir önem sıralaması
algısı yaratan ve ayrıştırıcı bir yorumla ve hukuk sistemimizde kabulü olmayan varsayımsal yaklaşımla söz konusu kitap gönderme sisteminin
bu tür suçlular arasında kötüye kullanılma ihtimallerinin yüksekliği gibi soyut
bir gerekçeye sığındığı görülmektedir.
Somut olayda başvurucuya karşı bilgi veya düşünceyi yayma kapsamında
bir müdahalenin kabul edildiği kararımızda, başvuru konusu müdahalenin, kamu
düzeni ve güvenliği ile suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla reddedilmesinden
ibaret bir fiil olduğuna ilişkin olduğu gerekçede yer alan açıklama ile
suçlarla mücadele edilecekse demokratik bir toplumda temel hakkın
sınırlanmasında kullanılan belirlilik, ölçülülük, orantılılık gibi tüm test
ilkeleri görmezden gelinerek, yasaklama fikrinin bu tür hakkın kullanılmasının
engellenmesi için elzem ve zorunlu olduğu gibi bir temel ve sonuç odaklı
yaklaşıma götüren yorumun hukuki gerekçe olarak kabulü mümkün değildir.
Somut başvuruya konu gönderilen kitapta bir suç unsuru
bulunduğuna dair bir tespit yokluğu veya kitabın yasaklı olduğu vb. bir suçla
ilişkilendirilebilecek bir olgu olmamasına rağmen, 21. paragrafta yine benzer
bir varsayımsal gerekçe kullanılmış, bu tür posta ile
gönderilen yayınlara suçlularca not eklenerek örgütsel haberleşme
gerçekleştirildiği tespit edildiğinden bu olgunun bu karar içinde de uygun bir
gerekçe olduğunun düşünüldüğünün ifade edildiği görülmektedir.
İşlendiği, tespit edilmemiş, delillendirilmemiş
bir suçun varlığına bağlanan, suç ve ceza teorisinin temel ilkelerine aykırı bu
yaklaşımın, gerekçenin hukuki olduğu söylenemez.
Yüksek güvenlikli olduğu bildirilen bu cezaevinde başvurucunun
okumasında sakınca olmadığı tespit edildiği için yararlandırıldığı, anılan
gönderi konusu kitapta, ne ilave bir not, ne de iletide bir suç unsuru olduğuna
ilişkin bir tespit olmamasına rağmen, bu terör suçlusudur bu sistemin bu gibi
kişilerce kötüye kullanılma olasılığı yüksek, ben bunu engellesem kamu düzenini
korur ve güvenliği ile suç işlenmesini önlemiş olurum, zaten bunları titizlikle
incelemek cezaevlerine ağır bir iş yükü getirir, bu halde en iyi yol bilgi ve düşünceleri
yayma kapsamında kullandığı anlaşılan bu hakkın kullanımının engellenmesidir
anlayışına yönelik verilmiş karara katılma imkanı olmamıştır.
Anılan ifade özgürlüğü mutlak olmasa da bu hakka müdahale
etmeden önce bu hakkın yaşatılması, kullanılmasının mümkün kılınması demokratik
toplum düzeninin gereklerindendir.
Ceza infaz kurumu mevzuatında bile bu hakkın kullanımının yasak
olduğuna ilişkin bir kuralın bulunmadığı, infaz hakimliğinin başvurucunun
talebinin reddi kararında bile hükümlünün talebinin makul olduğu
değerlendirmesinin yapıldığı bir ortamda, buna rağmen ifade özgürlüğü
üzerindeki bu sınırlama; Devlet üzerine düşen zorunlu denetim görevini laiki
ile yerine getirirse, iş yükü çoğalıyor gibi bir yük olarak algılanan ve hakkın
özünü zedeleyen hatta ortadan kaldırmaya yönelik bir yorumla gerekçelendirilmiş
karar, başvuru dosyasında, ifade özgürlüğünün somut dosyada ihlal edildiği
gerçeğini ortadan kaldırmak için yeterli hukuki içerikten yoksundur.
Başvuru konusu müdahale sınırlama ile istenen amaca ulaşmak için
elverişli ve son çare olmayan bir yol olup, orantısız ve demokratik toplum
gereklerine uygun olmadığından başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına, düşünce ve
bilgileri yayma kapsamında müdahale olduğunun kabulü gerekirken aksi yönde oluşan
çoğunluk gerekçesine katılınmamıştır.