TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATİH KINCIR VE MEHMET DİLAVER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/7677)
|
|
Karar Tarihi: 25/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Fatih
KINCIR
|
|
|
2. Mehmet
DİLAVER
|
Vekili
|
:
|
Av. Osman
YALÇIN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tahliye kararının uygulanmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
6. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Tutuklamaya İlişkin
Süreç
8. Kamuoyunda 17-25 Aralık soruşturmaları
olarak bilinen soruşturmalar esnasında (Anılan soruşturmalara ilişkin bilgiler
için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK],
B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 30) İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube
Müdürlüğü bünyesinde yapılan -önleme amaçlı- iletişime müdahale işlemlerinin
usulsüz olduğu iddiasına ilişkin olarak başvurucuların da aralarında olduğu çok
sayıda kolluk görevlisi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
(Başsavcılık) ceza soruşturması başlatılmıştır.
9. Başvurucular, anılan soruşturma kapsamında gözaltına
alınmışlardır. Başsavcılık 25/7/2014 tarihinde başvurucuları tutuklanmaları
istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. İstanbul 1. Sulh
Ceza Hâkimliği 25/7/2014 tarihinde başvurucuların resmî belgede sahtecilik ve
kişilerin arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarından
tutuklanmalarına karar vermiştir.
B. Serbest Bırakılmamaya
İlişkin Süreç
10. Başvurucuların da aralarında olduğu şüphelilerin müdafileri
tarafından İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesine -nöbetçi asliye ceza mahkemesi olduğu-
20/4/2015 tarihinde İstanbul 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9. ve 10. (bütün)
sulh ceza hâkimlerinin reddi ile tahliye taleplerini içerir dilekçeler
verilmiştir.
11. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 21/4/2015
tarihinde, İstanbul Sulh Ceza Hâkimliklerinin tümüne yazı yazılarak
-dilekçelerde ileri sürülen- hâkimin reddi sebepleri konusunda yazılı olarak
görüş bildirmeleri istenmiştir.
12. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesinin görüş bildirme istemine cevap vermemiş; diğer sulh ceza
hâkimlikleri ise görüş bildirilmesi istemine 22/4/2015 tarihinde cevap
vermiştir. Hâkimliklerin cevap yazılarında özetle sulh ceza hâkimlerinin reddi
taleplerini inceleme, bu konuda karar verme yetki ve görevinin yine sulh ceza
hâkimliklerine ait olduğu, hâkimin reddi müessesesinin kovuşturma aşamasına ait
bir işlem olduğu, hâkimin reddi sebepleri mevcut olsa dahi bu talebin öncelikle
ilgili mahkeme veya hâkimliğe yapılması gerektiği ve sulh ceza hâkimlerinin
tamamının bu şekilde reddedilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
13. Öte yandan İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından
21/4/2015 tarihinde, Başsavcılığa yazı yazılarak ilgili soruşturma dosyalarının
tahliye talepleri hakkındaki görüşleriyle birlikte gönderilmesi istenmiştir.
Başsavcılık, asliye ceza mahkemelerinin tahliye talepleriyle ilgili olarak
karar verme yetkisinin bulunmadığını belirterek görüş bildirmemiş ve soruşturma
dosyalarını göndermemiştir.
14. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi "mahkemece hâkimin reddi talepleri ile ilgili yapılan
değerlendirmenin dosyanın esası ile ilgili bir değerlendirme olmadığı,
şüphelilerin tamamının tutuklu bulunduğu, dolayısıyla işin acele işlerden
olduğu, dolayısıyla soruşturma dosyaları ve reddi hâkim talepleri konusunda
görüşlerin istenilmesine rağmen gönderilmemesinin reddi hâkim talepleri
konusunda incelemeye ve bir karar vermeye hukuken engel teşkil etmediği"
gerekçesiyle incelemesini "şüpheliler
müdafilerinin dilekçeleri, yazılı ve CD ortamındaki dilekçe ekleri, ilgili
savcılıklardan ve Sulh Ceza Hâkimliklerinden gelen yazı cevapları ve
görüşleri" üzerinden gerçekleştirmiştir. Mahkeme 24/4/2015
tarihinde İstanbul 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9. ve 10. (bütün) sulh ceza
hâkimlerinin reddi taleplerinin kabulüne, şüphelilerin tahliye talepleri
konusunda karar verilmek üzere 24/4/2015 tarihinde nöbetçi olan İstanbul 32.
Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi M.B.nin
görevlendirilmesine karar vermiştir.
15. Başsavcılık tarafından talepte bulunulması üzerine İstanbul
10. Sulh Ceza Hâkimliği 25/4/2015 tarihinde, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesinin hâkimlerin reddi isteminin kabulüne ve görevlendirmeye ilişkin
kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermiştir.
16. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği, aynı tarihte İstanbul 32.
Asliye Ceza Mahkemesine bir yazı yazarak tahliye taleplerine bakma görev ve
yetkisinin kendilerinde bulunduğunu belirtmiş ve ilgili taleplerin
gönderilmesini istemiştir.
17. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi, Başsavcılıkça soruşturma
dosyalarının gönderilmemesi ve tahliye talepleri konusunda görüş bildirilmemesi
üzerine tutukluluğun devamı yönünde
mütalaada bulunulduğunu değerlendirerek tahliye talepleri
konusundaki incelemesini "işin tahliye
yönünden değerlendirilmesinde bir sakınca olmadığı"
gerekçesiyle şüpheli müdafilerinin sunduğu bazı belge ve CD'ler üzerinden
gerçekleştirmiştir. Mahkeme 25/4/2015 tarihinde başvurucuların da aralarında
olduğu tüm şüphelilerin tahliyesine karar vermiştir.
18. Diğer taraftan Başsavcılıkça talepte bulunulması üzerine
İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği 25/4/2015 tarihinde, İstanbul 32. Asliye Ceza
Mahkemesinin tahliyeye ilişkin kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine ve
şüphelilerin tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir. Kararda "İstanbul Adliyesindeki tüm Sulh Ceza
Hâkimliklerinin reddine ve tutuklu şüphelilerin tahliye istemine ilişkin
taleplerin Asliye Ceza Mahkemesi veya Ağır Ceza Mahkemelerince
değerlendirilmesinin ve bu değerlendirmeler neticesinde tahliye talebinin reddi
veya kabulü yönünde bir karar verilmesi halinde verilen bu kararların hukuken
yasal mevzuatımıza göre mümkün olmadığı, verilen bu kararların da hukuken
geçersiz, uygulanabilirliği olmayan ve mutlak butlan ile batıl olan veya diğer
bir anlatımla yok hükmünde sayılan kararlar niteliğinde olduğu"
ifade edilmiştir.
19. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 26/4/2015 tarihinde
tahliye müzekkerelerini Başsavcılığa göndermiştir. Başsavcılıkça İstanbul 10.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/4/2015 tarihli kararına atıf yapılarak şüpheliler
hakkında düzenlenen tahliye müzekkereleri İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesine
iade edilmiştir.
20. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015 tarihinde
şüphelilerin tahliyesine ilişkin müzekkereleri yeniden Başsavcılığa göndermiş,
Başsavcılık bunları tekrar İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesine iade etmiştir.
21. Tahliye müzekkerelerinin ikinci kez iade edilmesi üzerine
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015 tarihinde, tahliye
müzekkerelerinin yeniden Başsavcılığa gönderilmesine dair bir karar vermiştir.
22. Öte yandan İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015
tarihinde, İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/4/2015 tarihli kararlarının
yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermiştir.
23. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi 29/4/2015 tarihinde;
önceki kararlarda görevsiz olunmasına rağmen dilekçelerin değerlendirilerek
soruşturma aşamasında olan işlerle ilgili hâkimin reddi taleplerinin kabulüne
karar verildiğini, hukuki yanılgıya düşülerek verilmiş olan bu kararların usul
ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin görevine girmeyen bir hususta karar
verildiğini belirterek önceki kararlarının yok hükmünde sayılmasına karar
vermiştir.
24. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi de 28/4/2015 tarihinde "... hazırlık soruşturmalarında hâkim
tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak, bunlara karşı
yapılan itirazları incelemek yetkisinin münhasıran Sulh Ceza Hâkimliğine ait
olduğu, Asliye Ceza Mahkemelerinin soruşturma aşamasındaki işler ile ilgili
olarak tutuklama ve tahliye kararı verme yetkilerinin olmadığı, Mahkememizce
verilen 25/04/2015 tarihli ... karar ile mahkememizce verilen tahliye kararı[nın] mahkememizin
görevsiz bulunması nedeniyle yok hükmünde sayılması gerektiği ..."
gerekçesiyle tahliyeye ilişkin kararlarının yok hükmünde sayılmasına karar
vermiştir.
25. Başvurucular 8/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
C. Sonraki Süreç
26. Başsavcılıkça başvurucuların da aralarında olduğu
şüphelilerin Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme,
silahlı terör örgütüne üye olma, devletin gizli kalması gereken bilgilerini
siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, görevi kötüye kullanma,
iftira, resmî belgede sahtecilik, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek,
kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek, hukuka aykırı olarak
kişisel verileri kaydetmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek suçlarını
işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
27. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/371 sayılı
dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
28. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
D. İlgili Süreç
29. Başvurucuların da aralarında bulunduğu şüphelilerin İstanbul
sulh ceza hâkimlerinin tümünün reddi taleplerini kabul eden İstanbul 29. Asliye
Ceza Mahkemesi Hâkimi M.Ö. ile bu kişilerin tümünün tahliye taleplerini kabul
eden İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi M.B. hakkında disiplin ve ceza
soruşturması başlatılmıştır. Bu kapsamda anılan hâkimler 27/4/2015 tarihinde
görevden el çektirilmişler -sonrasında meslekten de çıkarılmışlar- 30/4/2015 ve
1/5/2015 tarihlerinde tutuklanmışlardır.
30. Hâkimler M.Ö. ve M.B. hakkında kamu davası açılmış; Yargıtay
16. Ceza Dairesi 24/4/2017 tarihinde, adı geçen kişilerin söz konusu kararları
-kendilerinin de üyesi oldukları- FETÖ/PDY liderinin ve yöneticilerinin
talimatıyla verdiklerini belirterek silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan 9
yıl hapis ve görevi kötüye kullanma suçundan 1 yıl hapis cezalarıyla
cezalandırılmalarına karar vermiştir. Dairenin görevi kötüye kullanma suçu
yönünden yaptığı değerlendirmelerin ilgili bölümleri şöyledir:
"...
Türk Ceza Muhakemesi Hukuku yönünden, gerek mülga 1402 sayılı CMUK'un 21 vd.maddelerinde gerekse mer'i 5271 sayılı CMK'nın 22 ve devamı maddelerinde yer alan düzenlemeler subjektif tarafsızlıkla ilgili olup hakimin reddi hakkına ilişkindir.Bu nedenle şüpheli/sanık,müşteki/katılan
ya da Cumhuriyet savcısının hakimi reddetmesi mümkün ise de mahkeme veya
hakimliği bir kurum olarak reddetmesi mümkün değildir.Keza
heyet halinde çalışan bir mahkemenin veya bir adliyede veya yargı çevresinde
bulunan tüm mahkemelerin veya hakimlerinin toplu reddi usulü de yoktur ...
...
5271 sayılı CMK'nın
22 vd.maddelerinde yer alan
hakimin reddi müessesesinin, kural olarak kovuşturma aşaması ile ilgili olduğu
görülse de, gerek ilgili madde metinlerinde açıkça 'şüpheli' kavramına yer
verilmesi gerekse yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından
yargılanma hakkını teminat altına alan AS'nin 6. ve
Anayasanın 36.maddelerinin emredici düzenlemeleri karşısında soruşturma
safhasında da hakimin reddinin mümkün olduğunun kabulünde zorunluluk
bulunmaktadır. Zira red, hakimin
tarafsızlığını temin bakımından getirilmiş bir kurumdur.
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545
sayılı Kanunla, sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış ve münhasıran soruşturma
aşamasında görevli sulh ceza hakimlikleri kurulmuştur. Adından da anlaşılacağı
üzere bu hakimlikler, 'mahkeme' niteliği taşımazlar, çünkü dava görmezler,
sadece soruşturma aşaması ile ilgili tedbir taleplerini ve itirazları inceleyip
karara bağlarlar.
Soruşturma aşamasında tarafsızlığından şüphe
duyulan sulh ceza hakiminin, gerek kişisel gerekse
olgusal olarak somutlaştırılmak suretiyle reddi mümkündür. Ancak objektif
tarafsızlık gerekçesiyle tüm sulh ceza hakimleri reddedilemez.
6545 sy.kanunla
Sulh Ceza Hakimlerinin reddine dair özel bir usul getirilmediğine göre bu
konuda genel hükümlerin uygulanması gerektiğinde şüphe olmamalıdır.
Bu durumda red,
reddedilen hakimliğe yapılacak yazılı başvuru ile yapılmalıdır.Reddi istenen hâkim, ret sebepleri
hakkındaki görüşlerini yazılı olarak bildirerek (CMK m.26/1-3) evrakı yargı
çevresi içinde bulunduğu asliye ceza mahkemesine (CMK m.27/2) (Prof.Dr.Yener Ünver-Prof.Dr.Hakan
Hakeri Ceza Muhakemesi Hukuku 12.baskı sh.191) gönderir.Ret isteminin kabulü halinde, davaya bakmakla bir
başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir.. (CMK m.27/4).
Red talebini kabul eden Asliye Ceza Mahkemesi hakiminin tahliye
taleplerini değerlendirmek üzere her hangi bir hakimi
görevlendirip görevlendiremeyeceğine gelince;
5235 sayılı Kanunun değişik 10. maddesi ile
CMK m.101/1, 103, 108/1 ve 268/3 incelendiğinde, soruşturma aşamasında
tutuklama ve tahliye kararlarını yalnızca sulh ceza hakimliği ve hakimi verebilir. Tutukluluğa itirazı ise, CMK m.268/3
uyarınca sadece bir başka sulh ceza hakimliği ve hakimi inceleyebilir.Soruşturma aşamasında tutuklama ve
tahliye konusunda asliye ceza mahkemesine ve hakimine yetki verilmemiştir.
Asliye ceza mahkemesi, ancak kabul ettiği iddianamenin kovuşturmasını
yürütürken tutuklama tedbiri ile ilgili kararlar verebilir. Bunun dışında
Anayasa ve kanunlar asliye ceza mahkemelerine, doğrudan veya dolaylı olarak
soruşturma aşamasına müdahale etme yetkisi vermemiştir.(Prof.Dr.Ersan ŞEN yorumluyorum 13 syf.
313-315) Bu nedenle Asliye Ceza Mahkemesi red
talebini yerinde görürse ancak aynı yer ya da yargı çevresinde bulunan bir
başka sulh ceza hakimini görevlendirebilir.
...
... Somut olayda, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesi hakimi sanık M.Ö.nün mutad
uygulama gereğince taleple ilgili dilekçe ve eklerini 5271 sy.CMK’nın
24.maddesi gereğince görüş yazıları da eklenerek iade edilmek üzere reddedilen
hakimlere göndermesi, evrakın tekrar gelmesi durumunda ise yukarda açıklandığı
üzere Türk Ceza Muhakemesi hukukunda uygulanma yeri bulunmayan ve esasen haklı
bir gerekçeye de dayanmadığı Anayasa Mahkemesincetespit
edilen 'objektif tarafsızlık' iddiasına müstenit taleplerin reddine karar vermesi
gerekirken hiç birisi ilgili Cumhuriyet savcılarınıngörüş
yazılarında belirtilen gerekçelerle gönderilmemiş ve bu şekilde söz konusu
soruşturma dosyaları kendisi tarafından incelenmemiş olmasına vetamamı toplu olarak reddedilmiş durumdaki İstanbul Sulh
Ceza Hakimlerinin, kendilerine yönelik olarak yapılan bu toplu reddi hakim
taleplerini inceleme yetkisinin bulunmadığına yönelik olumsuz görüş yazılarına
rağmen, talep dilekçelerini CMK’nın 8 vd.
maddelerinde öngörülen şartları da taşımadığı halde birleştirerek 32. Asliye
Ceza hakimi sanık M.B.yi görevlendirmesi ve buna
ilişkin müzekkereyi 24/04/2015 günü mesai bitiminden sonra saat 17:28’de
imzalamasıyla UYAP üzerinden, fiziken de aynı gün
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi personelinin kalemi kapatıp adliyeden
ayrılmasından sonra Hakim M.B.nin doğrudan kendisine,
hakim odasında 29. Asliye Ceza Mahkemesi zabıt katibi Ö.A. marifetiyle
göndermesi ... sanık Hakim M.B.nin ... 5235 sayılı
Kanun'un, 6545 sayılı Kanunla değişik 10. Maddesi gereğince soruşturma
aşamasında tutukluluğa ilişkin tüm kararları verme yetkisinin Sulh Ceza
Hakimliğine ait olduğu ve asliye ceza mahkemelerinin soruşturma evresindeki
işlemlerle ilgili bir yetkisinin bulunmamasına rağmen, 29. Asliye Ceza
Mahkemesi hakimi M.Ö.nün kanuna aykırı şekilde
görevlendirme kararına dayanarak, toplam 594 adet klasörden oluşan belgeleri
incelemeden ... gece saat 22.00-22.30 sıralarında kararların yazımını
bitirerek, koridorda bekleyen avukatlara tebliğ ettirmesi ... karşısında;
Suç tarihi itibariyle hakim olan sanıkların
verdikleri kararların esasen de sorunlu oldukları görülmekle birlikte, bu
durumun müsnet suç yönünden yargısal faaaliyet kapsamında değerlendirilmesi ve verilen kararlara
karşı kanun yollarına başvurulabileceği ileri sürülse de yukarda izah edildiği
üzere, kamu düzenine ilişkin görevle ilgili kuralları görmezden gelip yargılama
hukukuna ilişkin işleyiş ve düzeni yok sayarak, 'mahkemeler üstü' bir tavırla
örgüt liderinin talimatı üzerine kurgulandığında şüphe bulunmayan plan
doğrultusunda tam bir örgütsel organizasyon, gizlilik ve adanmışlık hali
içerisinde, fiil ve eylem birliği ile, aynı örgüt mensubu olmaktan soruşturulan
altmışüç şüpheli ile ilgili hakimin reddi ve tahliye
taleplerini, mutad işleyiş ve uygulama dışına çıkıp,mesai saati dışında, verilecek kararlarla ilgili
denetim mekanizmalarını bertaraf edecek, olayı bir oldu bitti fırsatçılığı
içerisinde sonuçlandıracak bir gizlilikle ve eşgüdümle hareket ederek görevli
olmadıkları halde kabul eden sanıkların, karar verme süreci ile ilgili hukuka
aykırı eylemleriyle görevlerinin gereklerine aykırı davrandıklarında şüphe
yoktur..."
31. Anılan mahkûmiyet hükmü, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca
26/9/2017 tarihli kararla onanarak kesinleşmiştir. Kararın ilgili bölümleri
şöyledir:
"... İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülmekte olup beş yüz doksan dört klasörden oluşan yedi ayrı soruşturma
dosyasında biri gazeteci, diğerleri emniyet görevlisi olan altmış üç şüphelinin
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini
ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye
teşebbüs, devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk
amacıyla temin etme gibi çok sayıda suçtan tutuklu bulunduğu, bu şüphelilerin
müdafilerinin farklı tarihlerdeki tahliye istemlerinin İstanbul Sulh Ceza
Hakimliklerinin kararlarıyla reddedildiği, keza altmış üç şüpheliden otuz
altısının, haklarında tutuklama nedeni bulunmadığını ileri sürerek yaptıkları
bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesince 08.04.2015 tarihinde kabul edilemez
bulunduğu,
Bu süreç sonunda, FETÖ/PDY silahlı terör
örgütü lideri Fethullah Gülen'in 'www.he.o' isimli
internet sitesinde yayınlanan 'Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları' başlıklı vaaz/sohbet
görünümlü kriptolu/örgütsel konuşmasıyla altmış üç tutuklu şüphelinin serbest
bırakılmasının sağlanması için talimat verdiği, bunun üzerine 20.04.2015
tarihinde şüphelilerin müdafileri olan yirmi avukat tarafından İstanbul
Adliyesindeki tüm sulh ceza hakimliklerinde görevli hakimlerin reddiyle
şüphelilerin tahliye edilmesi istemli elli bir adet dilekçeden oluşan evrakın
uygulanan prosedüre aykırı olarak tarama ve kayıt işlemlerinden geçirilmeksizin
günün muhabere nöbetçisi İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi sanık M.Ö.ye
odasında teslim edildiği, sanık M.Ö.nün reddi hakim
taleplerini kabul ederek, muhabere nöbetçisi İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi
hakimi sanık M.B.yi tahliye istemleri konusunda karar
vermek üzere 24.04.2015 tarihinde görevlendirdiği, sanık M.B.nin
de 25.04.2015 tarihinde talepleri kabul ederek tutuklu bulunan şüphelilerin
tamamının tahliyesine karar verdiği olayda;
Silahlı terör örgütü üyesi olma suçu
bakımından;
Terör örgütlerinin; amaç suçun işlenmesi
yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren, iş bölümüne dayalı,
hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve
denetim konularında duyarlı oldukları, örgütün hiyerarşik yapısına dahil
olmayan, irtibat halinde olmadıkları, güvenilir bulmadıkları,
denetleyemedikleri, gizlilik ve güvenlik kurallarıyla hiyerarşiye uymayan
kişilerin faaliyetlerine izin vermeyecekleri, bu kapsamda FETÖ/PDY silahlı
terör örgüt lideri Fethullah Gülen'in 19.04.2015 günü
örgütün yayın organlarından 'www.herkul.org' isimli internet sitesinde
yayınlanan talimatı doğrultusunda, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği ve bu
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlara ilişkin yedi ayrı soruşturma
dosyasında tutuklu olan altmış üç şüphelinin müdafiliğini yapan yirmi avukatın,
örgüt liderinin talimatından bir gün sonra 20.04.2015 tarihinde toplu halde
verdikleri elli bir adet dilekçeye istinaden dosyaları kısmen dahi olsa
incelemeden ve delillere temas etmeksizin, altmış üç şüphelinin tamamının
istisnasız olarak tahliyelerini sağlamak için örgüt tarafından verilen görevi
yerine getirmek üzere birlikte harekete geçen ve ancak 'adanmış' bir örgüt
mensubunca yapılabilecek bir yöntem ve üslupla, hukuka açıkça aykırı bir
zeminde bulunduklarını bilerek önceden tasarlanmış, amaç ve örgütsel
faaliyetleri yönünden bilinçli olarak söz konusu usulsüz ve hukuka aykırı
kararları veren sanıkların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaçlarını
gerçekleştirmesine hizmet ettikleri ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütü
mensuplarının kullanımı için oluşturulmuş ve münhasıran bu terör örgütünün
mensupları tarafından kullanıldığı bilinen ByLock
iletişim sistemini kullanmak suretiyle örgütün hiyerarşik yapısına dahil
oldukları ve böylelikle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri
anlaşılmaktadır.
...
Görevi kötüye kullanma suçu bakımından ise;
Sanıkların inceleme konusu davada yaptıkları
ağır hukuka aykırılıkların, mesleki kıdemleri ve yetkili çalıştıkları
mahkemelerdeki görev süreleri dikkate alındığında, beşeri hata ve mesleki
tecrübesizlik kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmaması, reddi hakim
taleplerinin kabul edilip tahliye kararları verildiği anda şüphelilere haksız
bir menfaat sağlanması karşısında; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünce organize
edilen tahliye planını hayata geçiren sanıklar M.Ö. ve M.B.nin,
verilecek kararlarla ilgili denetim mekanizmalarını bertaraf edecek şekilde tam
bir örgütsel organizasyon, gizlilik ve adanmışlık hali içerisinde, iştirak
halinde söz konusu soruşturma evrakını incelemeden verdikleri hukuka aykırı
kararlarla şüphelilerin tamamının tahliye edilmesine karar vererek, aynı
örgütün mensubu olmaktan haklarında soruşturma yürütülen altmış üç şüpheliye
menfaat sağladıkları ve bu şekilde sanıkların, görevlerinin gereklerine aykırı
hareket etmek suretiyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün faaliyeti kapsamında
... görevi kötüye kullanma suçunu ayrı ayrı işledikleri kabul edilmelidir
..."
IV. İLGİLİ HUKUK
32. İlgili hukuk için bkz.
Hüseyin Korkmaz, B. No: 2014/16835, 18/7/2018, §§ 42-50.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 25/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucular; İstanbul sulh ceza hâkimlerinin tümünün
reddine ve tahliyeye ilişkin talepte bulunduklarını, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesince hâkimlerin reddi isteminin kabul edildiğini, tahliye taleplerini
karara bağlamak üzere İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin
görevlendirildiğini, bu Mahkeme tarafından da tahliye kararı verildiğini ve bu
karardan sonra İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemeleri hâkimlerinin hukuka
aykırı bir şekilde görevlerinden uzaklaştırılıp tutuklanarak, verilen tahliye
kararlarının uygulanmasının imkânsız hâle getirildiğini ifade etmişlerdir.
35. Başvurucular ayrıca tahliye kararlarının uygulanmaması
amacıyla siyasi iradenin yargı erki üzerinde baskı kurduğunu, tahliye
taleplerini değerlendirmek üzere İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesince
görevlendirilen İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin tahliyelerine karar
verdiğini ancak yetkisiz bir makam olan İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin
tahliyeye ilişkin kesin nitelikteki İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi kararını
hukuka aykırı bir şekilde yok hükmünde saydığını, aynı Mahkemenin daha sonra görevlendirilen
hâkiminin de aynı kararı hukuka aykırı bir şekilde yok hükmünde saydığını, suç
oluşturmayan bir fiil nedeniyle tahliye kararına rağmen tutulduklarını, tüm bu
sebeplerle tahliye kararlarına rağmen serbest bırakılmalarının hukuka aykırı
bir şekilde engellendiğini belirterek suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin,
ifade özgürlüğünün ve etkili başvuru, kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
36. Bakanlık görüşünde; hâkimin reddi ile hâkimin davaya
bakamayacağı hâllere ilişkin düzenlemelerin kovuşturma aşamasına ilişkin
düzenlemeler olduğu ancak sulh ceza hâkimliklerinin sadece soruşturma aşamasına
ilişkin iş ve işlemleri yaptıkları, bu nedenle sulh ceza hâkimlikleri yönünden
bu düzenlemelerin uygulanamayacağı, bu düzenlemelerin sulh ceza hâkimlikleri
açısından uygulanması ihtimali olsa dahi bu durumda talebin mutlaka sulh ceza
hâkimliklerine yapılması gerektiği, ayrıca tüm sulh ceza hâkimliklerinin toplu
hâlde reddinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca,
şikâyet konusu hâkimlerin reddine ve tahliye taleplerinin kabulüne dair verilen
kararların görevli olmayan mahkemelerce verildiği ve bu nedenle ortada hukuken
geçerli bir tahliye kararının bulunmadığı belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
37. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve sekizinci fıkraları
şöyledir:
"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.
...
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların serbest bırakılmalarına
ilişkin mahkeme kararının uygulanmadığına ve bu karara rağmen hürriyetlerinin
kısıtlanmasına devam edildiğine yönelik iddialarının mahkemeye erişim hakkıyla
ilgili genel ilkeler ışığında Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve sekizinci
fıkraları bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
39. Anayasa Mahkemesi Hüseyin
Korkmaz (§§ 88-109) kararında; benzer bir soruşturma kapsamında
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesince verilen tahliye kararına rağmen serbest
bırakılmanın hukuka aykırı bir şekilde engellendiği yönündeki iddianın
tahliyeye ilişkin İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi kararının yetkili bir
yargı mercii tarafından verilmiş bir karar olduğunun kabulünün mümkün
olmadığını ve başvurucunun söz konusu tahliye kararı sonrasındaki tutulmasının
hukuki bir temelinin bulunmadığının söylenemeyeceğini de belirterek açıkça
dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varmıştır.
40. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların gizlilik talebinin REDDİNE,
B. Tahliye kararına rağmen serbest bırakılmama nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
25/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.