TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
KAZİM AKSOY BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2015/8409)
Karar Tarihi: 4/7/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Hüseyin MECEK
Başvurucu
Kazim AKSOY
Vekili
Av. Murat ERDOĞAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, nezarethanede tutulma koşullarının ve kelepçeli olarak hastaneye götürülmenin kötü muamele yasağını; yasak sorgu yöntemleriyle ifade alınmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 1974 doğumlu olan başvurucu, 2008 ila 2012 yıllarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak görev yapmıştır.
10. Başvurucu, kamuoyunda 17-25 Aralık operasyonu olarak bilinen soruşturmada görev almıştır. Soruşturmada görev alanlarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık) resmî belgeyi bozma, yok etme veya gizleme, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetme ve örgüt üyeliği suçlarından soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında anılan suçlardan açılan kamu davası İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde derdesttir.
11. Soruşturma sırasında Kayseri’de hastanede yatan annesine refakat eden başvurucu 22/7/2014 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Kayseri’den İstanbul’a getirilen başvurucunun 23/7/2014 tarihinde İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde kolluk tarafından ifadesi alınmıştır. Başvurucu, ifadesinden önce nezarethanede kendisini rahatsız eden hususları şöyle sıralamıştır: Işıkların sürekli açık olması, aşırı sıcak ve gürültü, yetersiz beslenme, iki kişilik odada dört kişinin kalması, gözaltı çıkış raporu için götürülürken gerekmediği hâlde ellerine kelepçe takılması.
13. 25/7/2014 tarihinde Savcılık, başvurucunun şüpheli sıfatıyla ifadesini almıştır.
14. Savcılık, başvurucunun tutuklanmasını talep etmiştir. İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği 16/8/2014 tarihinde başvurucunun sorgusunu yapmış, tutuklama istemini reddetmiştir.
15. 18/3/2016 tarihinde başvurucu hakkında atılı suçlardan kamu davası açılmıştır. Dava, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde derdesttir.
16. Başvurucu, vekili aracılığıyla 30/10/2014 tarihinde İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde görevli, altısının ismini verdiği, bir kısmının ise ismini bildirmediği polis amir ve memurları hakkında suç ihbarında bulunmuş; ihbar dilekçesinde görevi kötüye kullanma, iftira, suç uydurma ve kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçlarından işlem yapılmasını talep etmiştir. Başvurucu suç ihbarında;
- 23/7/2014 saat 19.50’den 24/7/2014 saat 00.20’ye kadar ifadesinin alındığını belirterek ifadeye başlamadan önce nezarethane koşulları ve kelepçe takılması hususunda yaşadıklarını anlatmıştır.
- İfade sırasında kendisiyle ilgisi olmayan soruların yöneltildiğini, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 148. maddesinde belirtilen yasak sorgu yöntemleri kullanılarak duygu ve düşünceleri yönlendirici tarzda sorular sorulduğunu ve 31 sayfadan ibaret ifadesinin 24 sayfasının sorulardan oluştuğunu belirtmiştir.
17. Savcılık, olayla ilgili olduğunu değerlendirdiği dokuz şüpheli hakkında soruşturma başlatmıştır.
18. Savcılık 27/2/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“…
Şikayetçi Kazım Aksoy'un şikayetçi ile ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünce yürütülen idari soruşturma sonunda düzenlenen 47909374-17014-(32143)-2014/13552 (EGM/969726)sayılı raporda "şikayetin görev yapan tüm personeli yıldırmak ve sindirmek için yapılmış bir suçlama olduğu, iddiaları ispata yönelik somut bir delilinin bulunmadığı" bildirilerek disiplin soruşturması açılmasına gerek olmadığı ve dosyanın işlemden kaldırılmasının teklif edildiği, 11/02/2015 günü İl Emniyet Müdürü tarafından OLUR verilmiş olduğunun anlaşıldığı,
Şikayetçi Kazım Aksoy'un şüpheli sıfatı ile ifadesinin alındığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/41637 soruşturma nolu evrakın soruşturmasının halen sürmekte olduğu,
Dosyanın incelenmesinde; Soruşturma Savcısının ve Hakiminin emir ve talimatlarını yerine getiren şüphelilere atılı suçların yasal koşullarının oluşmadığı gibi, şüphelilerin atılı suçları işlediklerine dair soyut iddia dışında dava açılmasını gerektirir nitelikte delil olmadığından, KAMU ADINA KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA [karar verilmiştir.]”
19. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 6/4/2015 tarihinde reddedilmiştir.
20. 16/6/2015 tarihinde tebliğ edilen karara karşı başvurucu, 15/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Başvurucunun tutulduğu nezaret koşulları hakkında Emniyet Genel Müdürlüğünden alınan 13/3/2019 tarihli yazıdaki bilgiler şöyledir:
“1- Başvurucu Kazım AKSOY’un İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Nezarethanesinde 22.07.2014 saat: 18.25 ile 25.07.2014 saat: 07.45 tarihleri arasında gözaltı kaydına rastlanılmış olup ilgili tutanaklar yazımız ekinde sunulmuştur.
2- Başvurucu Kazım AKSOY’un tutulduğu Nezarethane; Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 11. Maddesi b fıkrası gereğince ; “ Nezarethanede zaruri haller dışında 5 ten fazla kişi bir arada bulundurulmaz. ” Bu yasal çerçevede gözaltı odaları 5 gözaltıyı geçmeyecek şekilde kullanılmakta olup, Nezarethanemiz kapasitesi 115 kişilik (6 koridor 23 koğuş) olduğu, anılan 22-25.07.2014 tarihleri arasında gözaltında tutulan kişi sayısının 75 olması ile birlikte, belirtilen tarihlerde nezarethane kapasitesinin üzerinde gözaltı bulunmamaktadır.
3- Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği 25. Maddesinde; 'Nezarethaneler en az 7 metrekare genişliğinde, 2,5 metre yüksekliğinde ve duvarlar arasında en az 2 metre mesafe olacak şekilde düzenlenir.' belirtilmek üzere, Nezarethanemizin toplam genişliği 17.1 x 30 = yaklaşık 513 metre kareden oluşmakta olup; Nezarethanemiz, 6 koridor (ortak alan bir koridor 9.80 x 1.50 = yaklaşık 15 metrekare), her koridorda 4 koğuş (Koğuşlar 8 metrekare ile 9 metrekare arasında değişmektedir.), 2 WC (2.20x1.10= yaklaşık 2.5 metre kare), 1 banyo (2.20x1.25= yaklaşık 3 metre kare), 2 lavabo (2.20x1.45= yaklaşık 3.20 metre kare ) ile birlikte ayrıca koridorlarımızdan birinde özürlü klozeti olarak kullanılan WC bulunmaktadır.
4- Emniyet Genel Müdürlüğü Nezarethane Talimatnamesi Madde 19 - (1) : 'Kişilerin hak ve özgürlüklerini korumak bakımından Nezarethanede tutulan şüphelilerin durumunu imkanlar içerisinde, görüntü alabilen teknik araçlar ile izlenir…' Bu bağlamda Nezarethanemiz 36 adet kamera ile Gözaltı Odaları ve koridorları izlemekte ve 7 gün 24 saat kayıt yapmaktadır. Kameraların sağlıklı kayıt yapabilmesi için Nezarethanedeki ışıklar kapatılmamaktadır.
5- Nezarethanemizin ortam sıcaklığı, havalandırma sistemi ile sabit (25 °C) derecede tutulmaktadır.
6- Nezarethanemiz ile ilgili çeşitli açılardan çekilmiş fotoğraflar yazımız ekinde sunulmuştur.
7- Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği 11. Madde c Bendi; 'Tuvalet, temizlik gibi zorunlu ihtiyaçların giderilmesi görevli memurun gözetiminde sağlanır...' ile 25. Maddesi; 'Tuvalet, banyo ve temizlik ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli tedbirler alınır...' maddeleri gereği Nezarethanede bulunan gözaltların tuvalet ve banyo ihtiyaçları, görevli memurlar gözetiminde bulundukları koridorlarda bulunan 2 adet WC ile 1 adet banyo kullanımları ile giderilmektedir.”
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 5271 sayılı Kanun’un 93. maddesi şöyledir:
“Yakalanan veya tutuklanan kişilerin nakli
Madde 93- (1) Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir.”
23. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 295. maddesi şöyledir:
“Muhafızın görevini kötüye kullanması
Madde 295 - (1) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya nakli ile görevli kişilerin, görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmeleri halinde, görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Muhafaza veya nakli ile görevli olan kimse, görevinin gereklerine aykırı olarak gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün bulunduğu yerden geçici bir süreyle uzaklaşmasına izin verirse; altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün bu fırsattan yararlanarak kaçması halinde, kaçmaya kasten imkan sağlama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”
24. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. ve 13. maddeleri ile 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 4., 11. 25. ve 26. maddeleri için bkz. Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634, 28/5/2019, §§§ 11-14.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu;
i. Işıkları sürekli açık, aşırı sıcak, gürültülü, beslenme imkânı yetersiz olan iki kişilik nezarethanede dört kişinin kaldığını,
ii. Gözaltı giriş-çıkış raporu için hastaneye götürülürken gerekmediği hâlde kelepçe takılmasının onurunu zedelediğini,
iii. Olay ve delillerin kapsamlı biçimde araştırılmadığını,
iv. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile itiraz neticesinde verilen kararın gerekçe içermediğini
belirterek kötü muamele yasağı ve bununla bağlantılı şekilde etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde olaylar anlatılarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin içtihatları doğrultusunda başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağının asgari eşiğini geçmediğinden kötü muamele yasağının ihlal edilmediği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası kötü muamele yasağının usul yükümlülüğü kapsamında kaldığından bu husus ayrıca ele alınmamıştır.
a. Nezarethanede Tutma Koşulları
29. Başvurucu, nezarethanede tutulma koşullarından şikâyetçidir.
30. Nezarethanede tutulma koşullarının elverişsizliği konusundaki iddialar Anayasa Mahkemesinin Nebahat Baysal Gül başvurusunda ele alınmıştır.
31. Anayasa Mahkemesi anılan kararda, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi gözaltında tutmanın yargısal nitelik taşıyan bir karara dayandığını, gözaltı işleminin gerçekleştiği nezarethanelerin yönetim, denetim ve işletilmesinin idare tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, nezarethane koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukukta belirtilen standartlara uygun hâlde bulundurulmasından idarenin sorumlu olduğunu, kamu görevlilerinin kişisel kusurunun ileri sürülmediğini, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve kişinin nezarethaneden çıkması hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (Nebahat Baysal Gül, §§ 19-32).
32. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
b. Kelepçe Takılarak Hastanelere Sevk
34. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
35. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal açıdan zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).
36. Bununla birlikte bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23). Değerlendirmeye alınacak bu unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de eklenebilir. Ayrıca kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği bağlamda meydana gelip gelmediğinin tespiti de dikkate alınması gereken diğer faktörlerdir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).
37. Başvurucu, 17-25 Aralık operasyonu kapsamında resmî belgeyi bozma, yok etme veya gizleme, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetme, örgüt üyeliği suçlarından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştır.
38. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, hâkim ve savcıların emir ve talimatlarını yerine getiren kolluk görevlilerinin bu talimatlara uymasının suçun yasal unsurlarının oluşması için yeterli olmadığı, ayrıca başvurucunun iddialarının soyut nitelikte olduğu değerlendirilmiştir. Öte yandan başvurucu kelepçe takılması sırasında ve hastaneye getirilip götürülürken kolluğun insan onurunu zedeleyecek bir davranışına maruz kaldığını ileri sürmemiş; üçüncü kişilerin görmesini sağlamak kastıyla, aleni olarak teşhir edildiği iddiasında da bulunmamıştır. Başvurucunun hastaneye getirilip götürülürken kelepçeden dolayı elinde ya da kolunda herhangi bir yaralanmanın bulunmadığı da gözden uzak tutulmaması gereken bir husustur.
39. Şüphelilere kelepçe takılması, ilgili hukukta açıklanan mevzuattan kaynaklanan bir yöntem olup şüphelilerin kaçmasının ya da başkalarına zarar vermesinin önlenmesi amacını taşımaktadır. Bu uygulamanın niteliğinden kaynaklanan, kelepçe takılmasının doğal sonucu olan menfi etkiler kötü muamelenin asgari bir ağırlık derecesine ulaştığının kabul edilmesi için yeterli görülmemiştir.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu; kollukta ifadesi alınırken sorulan hususların bir kısmının kendisiyle ilgili olmadığını, bir kısmının duygu ve düşünceleri yönlendirici tarzda olduğunu, bu durumun yasak sorgu yöntemi teşkil ettiğini, bu şekilde elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu, soruşturmanın icra süreci ile içeriğinin bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine uyulmadan yapıldığını gösterdiğini, itiraz mercii olan sulh ceza hâkimliklerinin proje mahkemesi olduğunu belirterek adil yargılanma hakkı kapsamında kalan masumiyet karinesi, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Bakanlık yazısında adil yargılanma hakkında görüş bildirilmemiştir.
43. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği başvurucunun temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
44. Başvurunun bu bölümündeki iddialara konu teşkil eden, başvurucunun sanık olarak yargılandığı dava İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde derdest olup bu iddiaların Anayasa Mahkemesince incelenmesi bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Nezarethanede tutma koşullarının kötü muamele yasağını ihlal ettiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kelepçe takılarak hastaneye sevk edilmenin kötü muamele yasağını ihlal ettiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 4/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.