TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEMA NEŞVET BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/13461)
|
|
Karar Tarihi: 4/7/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucu
|
:
|
Sema NEŞVET
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan VESEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, çocuğun ateşli silahla yaralanması olayı hakkındaki
ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Cizre
Cumhuriyet Başsavcılığından (Cumhuriyet Başsavcılığı) temin edilen soruşturma
dosyasındaki bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, olayın gerçekleştiği 18/1/1994 tarihinde dört
yaşındadır.
7. Olay günü PKK terör örgütü mensuplarınca Şırnak'ın Cizre
ilçesinde rastgele yapılan taciz atışı sırasında annesiyle birlikte evinde
bulunan başvurucu hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmış ve acilen
ameliyata alınmıştır.
8. Cizre Devlet Hastanesinin dosyada mevcut olan 18/1/1994
tarihli raporuna göre ateşli silahla yaralanan başvurucunun hayati tehlikesi
bulunmaktadır ve çekilen röntgende vücudunda ateşli silah mermisi ile şarapnel
parçaları tespit edildiğinden başvurucu genel cerrahi polikliniğine sevk
edilmiştir.
9. Olayla ilgili olarak Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü Dicle Polis
Merkezince (Polis Merkezi) düzenlenen 19/1/1994 tarihli fezlekede; olay günü
saat 15.00 civarlarında kimliği belirlenemeyen bir grup PKK terör örgütü
mensubunun uzun namlulu silahlarla rastgele taciz atışında bulunduğu, atışın
yarım saat kadar sürdüğü, olay sırasında başvurucunun hayati tehlike geçirecek
şekilde yaralanarak hemen ameliyata alındığı, hayati tehlikesinin devam ettiği
tespitlerine yer verilmiştir.
10. Polis Merkezinde başvurucunun annesi S.G.nin
beyanları alınmıştır. S.G. beyanında özetle evlerinde otururken birden
dışarıdan silah seslerinin gelmeye başladığını, evlerine doğru ateş edilince
kızının yaralandığını, eylemi yapanları görmediğini, kimseden şikâyetçi
olmadığını belirtmiştir.
11. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 24/1/1994 tarihinde olay
anında orada bulunan ve PKK terör örgütü mensuplarıyla çatışmaya giren iki
korucunun beyanı alınmıştır.
12. Cumhuriyet Başsavcılığı 25/1/1994 tarihinde olayın Devlet
Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcılığının görev alanına girdiği
gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
13. DGM Cumhuriyet Başsavcılığı 1/2/1994 tarihli müzekkeresiyle
İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı, Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma
Alay Komutanlığından olayın faillerinin tespitine çalışılmasını istemiştir.
14. Bu aşamadan sonra Cumhuriyet Başsavcılığı ile Cizre İlçe
Emniyet Müdürlüğü arasında 27/3/1995 ila 3/1/2012 tarihlerinde olayın
faillerinin araştırılmaya devam edildiği yönünde bilgi içeren yazışmalar
yapılmıştır.
15. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. madde ile
görevli), 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun ile 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca kurulan mahkemelerin ve
Cumhuriyet başsavcılıklarının görevlerine son verildiği ve soruşturma
yetkisinin yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına ait olduğu gerekçesiyle 15/3/2014
tarihinde yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma evrakını Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
16. Cumhuriyet Başsavcılığı ile Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü
arasında olayın faillerinin araştırılmaya devam edildiği yönünde bilgi içeren
mutat yazışmalar yapılmıştır. Bu yöndeki en son yazışmanın tarihi dosya
içeriğinden tespit edilebildiği kadarıyla 18/9/2014'tür.
17. Cumhuriyet Başsavcılığı, devletin egemenliği altında bulunan
topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırma suçuyla ilgili olarak olayın
meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk
Ceza Kanunu'nda öngörülen dava zamanaşımı süresinin 18/1/2014 tarihinde dolduğu
gerekçesiyle 30/1/2015 tarihinde olayın kovuşturulmasına yer olmadığına karar
vermiştir.
18. Karara karşı yapılan itiraz, Cizre Sulh Ceza Hâkimliğince
28/5/2015 tarihinde reddedilmiştir.
19. Ret kararı başvurucuya 13/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiş
olup başvurucu 3/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Uluslararası Hukuk
1- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur...
"
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ölüm olayına ilişkin maddi delillerin
toplandığı, ilgili olabilecek tanıkların ifadelerine başvurulduğu, silah ve
benzeri maddi bulgular üzerinde gerekli teknik incelemelerin yapıldığı,
özellikle de tanıkların olası katillerin teşhisine imkân sağlayacak net bilgiyi
sunamamış olduğu tespitinin yapıldığı olaylarda daimî arama kararı verilip uzun
bir süre ilerleme kaydedilememiş ve/veya başvuranların yakınlarını öldürenlerin
kimliklerinin tespit edilememiş olmasına bağlı olarak soruşturmanın etkisiz
olduğu sonucuna ulaşılamayacağını kabul etmiştir (Sabuktekin/Türkiye, B. No: 27243/95, 19/3/2002, §§
97-103; Amaç ve Okkan /Türkiye,
B. No: 54179/00, 54176/00, 20/11/2007, §§ 50-59, Behçet Taş/Türkiye,B.
No: 48888/09, 10/3/2015, §§ 40-47).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, yaralanması hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının etkisiz yürütüldüğünü ileri sürerek yaşam ve etkili başvuru
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
24. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes,
yaşama... hakkına sahiptir."
25. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
2- Uygulanabilirlik ve İncelemenin Kapsamı
Yönünden
26. Somut olayda başvuru, ateşli silahla yaralama olayına
ilişkindir. Bu nedenle başvuruda öncelikle yaşam hakkını güvence altına alan
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilirliğinin
değerlendirilmesi gerekmektedir.
27. Bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi
için gerekli şartlardan biri doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla
birlikte ölümle sonuçlanmayan bir olaya ilişkin başvuru da mağdura karşı
gerçekleştirilen eylemin niteliği ve failin amacı gibi somut olayın koşulları
dikkate alınarak yaşam hakkı kapsamında incelenebilir. Bu değerlendirme
yapılırken eylemin potansiyel olarak öldürücü niteliğe sahip olup olmadığı ile
maruz kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçları önem
taşımaktadır (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017,§
69;Yasin Ağca, B. No: 2014/13163,
11/5/2017, §§ 109, 110).
28. Silahlı saldırı eyleminin başvurucunun hayati tehlike
geçirecek şekilde yaralanmasına sebep olduğu ve başvurucunun acilen ameliyata
alındığı dosyadaki doktor raporundan anlaşılmaktadır. Başvuru formundaki
beyanına göre de bu olay nedeniyle dalağı alınan başvurucu, on beş gün
hastanede yatmıştır. Dolayısıyla olayda başvurucunun yaşamı üzerinde meydana
gelen tehlike dikkate alındığında başvurucuya yönelik eylemin potansiyel olarak
ölümü gerçekleştirecek nitelikte olduğunun kabul edilmesi ve eylemin bu
niteliğiyle başvurucunun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçları diğer
faktörlerle birlikte gözönünde bulundurulduğunda
başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
29. Öte yandan başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirme
ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eden
Anayasa Mahkemesi(Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16) başvurucunun iddialarının özünün yaralama
olayının etkili bir biçimde soruşturulmadığına ilişkin olduğunu dikkate alarak
diğer haklar ile bağlantı kurularak ileri sürülen iddiaları da yaşam hakkı
kapsamında incelemiştir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin
korumaya ilişkin maddi yönü yanında usule ilişkin yönü de bulunmaktadır. Bu
yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi
gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili
bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 54).
31. Şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olduğunun
kabul edilebilmesi için;
-Soruşturma makamlarının haberdar olur olmaz resen harekete
geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini
sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),
-Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve ölen
kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine
gerekli olduğu ölçüde katılabilmeleri (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),
-Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013,
§ 30)
gerekir.
32. Diğer yandan belirtmek gerekir ki devletin söz konusu
pozitif yükümlülüğü sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması
yükümlülüğüdür. Bu nedenle söz konusu yükümlülük her davada başarılı olunması
veya mağdurların olaylarla ilgili beyanlarıyla bağdaşan bir sonuca varılması
gerektiği anlamına gelmemektedir (Hilmi Düzgüner, B. No: 2014/9690, 11/5/2017, § 50).
33. Somut olayda Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu ve
annesinin ivedilikle beyanları alındıktan sonra terör örgütü mensuplarıyla
çatışmaya giren korucuların da beyanları alınmış ve ilgili kolluk birimlerinden
olayı gerçekleştiren terör örgütü mensuplarının tespitine çalışılması
istenmiştir.
34. Anayasa Mahkemesi açısından bir soruşturma dosyasında yer
alan unsurlar, taraflarca soruşturma hakkında sunulan bilgiler ve olayı
çevreleyen koşullar gözönünde bulundurulduğunda
soruşturma makamlarının delillerin toplanması ve soruşturmanın yönlendirilmesi
konusunda gerekli işlemleri yerine getirdiğine kanaat getirilen durumlarda,
sadece eylemi gerçekleştiren kişi ya da kişilerin kimliklerinin tespit
edilememesine bağlı olarak soruşturmanın etkisiz olduğu sonucu çıkarılması
mümkün değildir (İsmail Yıldırım ve
diğerleri, B. No: 2013/9332, 20/4/2016, § 75). Bu kabul, yaşama
hakkıyla ilgili soruşturma yükümlülüğünün bir sonuç yükümlülüğü olmamasının ve
başvuruculara üçüncü kişileri yargılatma hakkı vermemesinin bir gereğidir.
35. Bu bakımdan somut olaydaki gibi maddi delillerin toplandığı,
görgü tanıklarının ifadelerine başvurulduğu, soruşturmanın yürütülmesi için
gerekli işlemlerin yerine getirildiği ve özellikle de görgü tanıklarının olası
faillerin teşhisine imkân sağlayacak net bilgiyi sunamamış olduğu olaylarda,
daimî arama kararı verilip uzun bir süre ilerleme kaydedilememiş ve/veya olayın
faillerinin kimliklerinin tespit edilememiş olunmasına bağlı olarak
soruşturmanın etkisiz olduğu sonucuna ulaşılamayacaktır (benzer yöndeki
değerlendirme için bkz.Yasin Ağca, § 150).
36. Olayın terör örgütü mensupları tarafından gerçekleştirildiği
ve bu tip durumlarda faillerin tespit edilmesinin diğer olaylardakine nispetle
daha da güçlük arz ettiği gözönüne alındığında
başvuruya konu soruşturma sürecinde çok uzun süre önce daimî arama kararı
verilmesi ve soruşturmanın zamanaşımı ile sonuçlanması-somut olayın
koşullarında- soruşturmanın gerekli özenle ve süratle yapılmadığının tespit
edilebilmesi açısından tek başına yeterli değildir.
37. Soruşturmaya ilişkin tüm bu tespitler bir arada
değerlendirildiğinde başvuruda olayın sebebini aydınlatabilmek ve sorumlusunu
tespit edebilmek için gerekli adımların zamanında atılmadığı, delillerin
toplanması konusunda gerekli özenin gösterilmediği ve soruşturma makamlarının
elde ettikleri tüm bulgulara ilişkin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analiz
yapmadıkları söylenemez.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
4/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.