TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDURRAHMAN ÖLÇER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/968)
|
|
Karar Tarihi: 15/11/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Abdurrahman
ÖLÇER
|
Vekili
|
:
|
Av. Ramazan
DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terörle mücadele kapsamında meydana gelen zararın
ödenmesi istemiyle açılan davada hakkaniyete aykırı karar verilmesi ve
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Bitlis'in Tatvan ilçesi Çavuşlar köyü Üzümlü
mevkiinde ikamet etmekte iken yaşanan terör olayları nedeniyle yerleşim yerini
1993 yılında terk etmek zorunda kaldığını beyan etmiştir.
9. Diyarbakır 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 27/2/1995
tarihli ve E.1994/26, K.11995/64 sayılı kararı ile başvurucu, PKK terör
örgütüne yardım ve yataklık suçundan hapis cezası ile cezalandırılmıştır.
10. Başvurucu; yerleşim yerini terk nedeniyle evinin ve ahırının
yakıldığını, ağaçlarının zarar gördüğünü, mal varlığına ulaşamaması nedeniyle
üretim yapamadığını belirterek zararlarının karşılanması talebiyle Bitlis
Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
11. Komisyon 12/4/2006 tarihli ve 218 sayılı işlemiyle, terör
örgütüne yardım ve yataklık suçundan sabıkası bulunan başvurucunun uğradığı
zararların 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamına girmediği gerekçesiyle
başvuruyu reddetmiştir.
12. Başvurucu, ret işleminin iptali ve uğradığı zararların
tazmini istemiyle Van 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde dava açmıştır.
13. Mahkeme 25/2/2009 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.
14. Ret gerekçesinde terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan
sabıkası bulunan başvurucunun 5233 sayılı Kanun kapsamında zararlarının
karşılanmasının mümkün olmadığı vurgulanarak davanın hukuki dayanaktan yoksun
olduğu ifade edilmiştir.
15. Danıştay Onbeşinci Dairesinin
2/10/2014 tarihli kararıyla ret hükmü onanmıştır.
16. Başvurucu nihai kararı 17/12/2014 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 15/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 5233 sayılı Kanun'un 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya
terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara
uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemektir."
18. 5233 sayılı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrası ve ikinci
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren
eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar
gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin
hükümleri kapsar.
Aşağıda belirtilen zararlar bu Kanunun kapsamı
dışındadır:
...
f) 3713 sayılı Kanunun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamındaki suçlar ile terör
olaylarında yardım ve yataklık suçlarından mahkûm olanların bu fiillerinden
dolayı uğradığı zararlar."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 15/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, yargılamaların uzun sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
21. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
22. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle
ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir
başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân
tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması
nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu
hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat
Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak
başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı
vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
23. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; yıllardır yaşadığı yerden ailesi ile göç etmek
zorunda bırakıldığını, mal varlığına erişemediğini ve mal varlığının zarar
gördüğünü, tarım, hayvancılık ve diğer köy geçim imkânlarından mahrum
kaldığını, zararlarının karşılanması talebinin ve davasının terör örgütüne
yardım ve yataklık suçundan mahkûmiyetinin bulunması nedeniyle reddedildiğini,
5233 sayılı Kanun'un yürürlükte olmadığı bir dönemde işlediği bir suç ve
verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle 5233 sayılı Kanun kapsamındaki tazmin
imkânlarından mahrum kaldığını, eşitlik ilkesine aykırı uygulama yapıldığını,
etkili ve sonuç verici bir hukuk yolunun sağlanmamış olduğunu belirterek özel
hayatın ve aile hayatının gizliliği ilkesinin, mülkiyet, adil yargılanma ve
etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları delillerin takdiri,
somut olayın ve mevzuatın değerlendirilmesine ilişkin bulunduğundan şikâyetin
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası kapsamında
değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
28. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 14) gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
29. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda benzer
nitelikteki ihlal iddiaları daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa
Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarda; kanun koyucunun yardım ve yataklık
suçu işleyen kişiler ile terör suçundan mahkûm olan kişilerin bu Kanun
hükümlerinden faydalandırılmamasını amaçladığı, 5233 sayılı Kanun'un özellikle
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde gerçekleşen terör olayları nedeniyle
zarar gören kişilerin uğradıkları zararların karşılanmasını öngördüğü, Kanun'un
sadece mağdur olan kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi yolunda uygulanması
gerektiği, terör örgütüne yardım ve yataklıktan hüküm giymiş kişilerin bu
şekilde terör örgütünün gelişmesine ve büyümesine sebebiyet verdiklerinin
tartışmasız olduğu, bu kişilere devlet tarafından tazminat ödenmesinin Kanun'un
amacına aykırılık teşkil ettiği gerekçesi ile 5233 sayılı Kanun'un 2.
maddesinin Kanun'un kapsamını belirttiği, aynı maddenin ikinci fıkrasının (f)
bendinde de 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1., 3.
ve 4. maddeleri kapsamındaki suçlar ile terör olaylarında yardım ve yataklık
suçlarından mahkûm olanların bu fiillerinden dolayı uğradığı zararların 5233
sayılı Kanun'un kapsamı dışında kaldığının kurala bağlandığı gerekçesi ile
verilen ilk derece mahkemesi kararlarında bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmış; başvurucuların
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmiştir (Abdulkadir Güneş,
B. No: 2013/4347, 30/3/2016, §§ 29-35; Abdurrahman
Ete, B. No: 2013/5489, 30/3/2016, §§ 24-30; Hamit Yıldız ve Halit Yıldız; B. No:
2013/7720, 30/3/2016, §§ 19-26).
30. Somut başvuruda yukarıda değinilen ilkeler ışığında yapılan
incelemelerde derece mahkemesinin kararı değerlendirildiğinde kararda bariz takdir
hatası ve açık bir keyfîlik bulunmadığı kanaatine
ulaşılmış ve başvurucu açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön
bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir..
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
15/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.