logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Ferit Çelik [2.B.], B. No: 2016/10202, 13/6/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET FERİT ÇELİK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/10202)

 

Karar Tarihi: 13/6/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Eşref Uğur ŞENOL

Başvurucu

:

Mehmet Ferit ÇELİK

Vekili

:

Av. İsmail BAYRAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru özel parselasyon sonucu yol olarak terki gereken taşınmazın tapuda başvurucu tarafından satın alındıktan sonra tapu kaydının iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 27/5/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Bursa'nın Karacabey ilçesi Kurşunlu köyünde bulunan 27 parsel numaralı taşınmaz 1970 yılında yapılan özel parselasyon işlemi sonucunda 36, 37, 38 ve 39 numaralı parsellere ayrılmış ve 13/6/1970 tarihinde yeni parsel numaraları tapuya tescil edilmiştir.

9. Başvurucu, bu taşınmazlardan 800 m2 yüzölçümündeki 36 parsel sayılı taşınmazı 27/5/1999 tarihinde resmî satış yoluyla edinmiştir. Tapuda taşınmaz tarla vasfıyla başvurucu adına kayıtlıdır. Başvurucu bu taşınmazı tahsil edemediği alacağına mahsup edilmek üzere satın aldığını beyan etmektedir.

10. Başvurucu, Karacabey Belediyesi (Belediye) tarafından 2000 yılında taşınmaz üzerinde yol yapılmaya başlandığını ifade etmektedir. Başvurucu, Belediye tarafından taşınmazın kamulaştırılmaması üzerine 15/12/2006 tarihinde Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

11. Davalı Belediye bu davaya cevap dilekçesinde, 1970 yılında yapılan parselasyon işlemi sonrasında imar planında yol olarak işaretlenen davaya konu taşınmazın yaklaşık yirmi beş yıldır fiilî bir şekilde yol olarak kullanıldığını savunmuştur. Belediye bu taşınmazın önceden toprak ve stabilize yol olarak kullanıldığını, daha sonra asfalt ve kaldırım çalışması yapıldığını ileri sürmüştür. Davalı Belediye ayrıca taşınmazın yirmi beş yıldır yol olarak kullanılması nedeniyle idarenin mülkiyetine geçtiğini belirterek başvurucu adına olan tapu kaydının iptali ile taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesi istemiyle karşı dava açmıştır.

12. Mahkeme 13/3/2008 tarihinde başvurucunun davasının kabulüne ve taşınmazın yol olarak tapudan terkinine karar vermiş, ayrıca başvurucu lehine 80.000 TL tazminata hükmetmiştir.

13. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 8/7/2010 tarihinde hükmü bozmuştur. Kararda, dava konusu taşınmaza 1980 yılından önce toprak yol olarak kullanılmak suretiyle el atıldığı vurgulanmıştır. Diğer taraftan 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesi gereğince 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında idareler tarafından fiilen el atılan taşınmazlara ilişkin olarak hak sahiplerine idare ile uzlaşma ve uzlaşma sağlanamaması halinde dava açma hakkı tanındığı ifade edilmiştir. Öte yandan somut olayda bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce dava açan başvurucunun uzlaşma yoluna gitmek isteyip istemediğinin belirlenmesi gerektiğine değinilmiştir. İdarenin karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 20/1/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

14. Mahkemece bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Başvurucu davalı Belediye tarafından uzlaşma taleplerine cevap verilmediğini Mahkemeye bildirmiştir. Davalı Belediye de dava konusu taşınmaza el atmanın söz konusu olmadığını, bu nedenle uzlaşma talebine ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığını beyan etmiştir. Mahkeme 20/12/2012 tarihinde başvurucunun davasının kabulüne ve taşınmazın yol olarak tapudan terkinine, ayrıca başvurucuya 80.000 TL tazminat ödenmesine hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca taşınmazın yol olduğunun anlaşılması nedeniyle resen terkin kararı verileceğinden davalı idarenin terkin talebinde hukuki yararı olmadığını belirterek karşı davanın reddine karar vermiştir.

15. Temyiz edilen karar 10/12/2013 tarihinde Yargıtay 18. Hukuk Dairesince (Daire) bozulmuştur. Kararda, taşınmazın özel parselasyon işlemi görmesi sonucunda yol olarak terkin edilmesi gereken yerlerden olmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu yönde bir araştırma yapılmadığına vurgu yapılmıştır. Kararda ayrıca özel parselasyon yapılması sırasında yol ve meydan gibi ortak olarak kullanılmak üzere kamu lehine terkin edilmesi gereken yerlerin tapu kaydında kişiler üzerine tescilli bırakılmasının sonuca etkili olmadığı ifade edilmiştir. Buna göre dava konusu taşınmazın yol olarak terkin edilmesi gerektiği, kamulaştırmasız el atma olgusunun bulunmadığı kabul edilerek davanın reddi gerektiği belirtilmiştir.

16. Mahkemece Dairenin bozma kararına uyulmasına karar verilmiş ve bozma kararında belirtilen gerekçelerle başvurucunun davasının reddine ve karşı davanın kabulü ile taşınmazın başvurucu adına olan tapu kaydının iptaline ve taşınmazın yol olarak tapudan terkinine 8/5/2014 tarihinde karar verilmiştir.

17. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Dairece 3/2/2015 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme isteminin de aynı Daire tarafından 28/4/2016 tarihinde reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir.

18. Nihai karar, 18/5/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucu 27/5/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. 2942 sayılı Kanun'un 35. maddesi şöyledir:

''İmar mevzuatı gereğince düzenlemeye tabi tutulan parsellerden düzenleme ortaklık payı karşılığı olarak bir defaya mahsus alınan yol, yeşil saha ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan yerlerle, özel parselasyon sonunda malikinin muvafakatı ile kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış bulunan yerler için eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve karşılığı istenemez.''

21. 2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.''

22. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.''

23. 4721 sayılı Kanun'un 1023. maddesi şöyledir:

''Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.''

24. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 214. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.''

25. 6098 sayılı Kanun'un 217. maddesi şöyledir:

''Satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa, satış sözleşmesi kendiliğinden sona ermiş sayılır ve alıcı satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir:

1. Satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek, ödemiş olduğu satış bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini.

2. Satılanı elinden alan üçüncü kişiden isteyemeyeceği giderleri.

3. Davayı satıcıya bildirmekle kaçınılabilecek olanlar dışında kalan bütün yargılama giderleri ile yargılama dışındaki giderleri.

4. Satılanın tamamen elinden alınması yüzünden doğrudan doğruya uğradığı diğer zararları.

Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının satılanın elinden alınması yüzünden uğramış olduğu diğer zararları da gidermekle yükümlüdür.''

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 13/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu; 1999 yılında dava konusu taşınmazı satın aldığı tarihte taşınmazın tapu kaydının şerhler sütununda taşınmazın durumunu olumsuz etkileyecek hiçbir şerhin bulunmadığını, taşınmazın yol olarak değil tarla vasfıyla tapuya tescilli olduğunu ve taşınmazı iyi niyetle satın aldığını ifade etmiştir. Başvurucuya göre, somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi ve tapuya güven ilkesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan zararının Hazine tarafından karşılanması gerekmektedir.

28 . Diğer taraftan Yargıtay 5. Hukuk Dairesi tarafından verilen ve lehine kazanılmış hak doğuran kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesi tarafından dikkate alınmadığını öne süren başvurucu taşınmazın tapu kaydı iptal edilmesine rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

29. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.

30. Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca; başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

31. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39).

32. Başvuru konusu olayda yol olarak kullanılan taşınmaz tapuda başvurucu adına kayıtlı olduğundan mülkün varlığında bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu taşınmazın özel parselasyon sonucu yol olarak terki gerekirken başvurucu tarafından satın alındıktan sonra tapu kaydının iptal edilmesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Bu müdahalenin ise mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

33. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Başvuru konusu olayda derece mahkemelerince 2942 sayılı Kanun'un 35. maddesi gereğince uyuşmazlık konusu taşınmazın özel parselasyon işlemi ile ifraz edilmesi ve kamuya terk edilen yerlerden olması nedeniyle taşınmazın karşılığı bedelin istenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu itibarla ulaşılabilir, öngörülebilir ve belirli olduğu açık olan söz konusu kanun hükmüne dayanan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.

34. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No: 2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29). Somut olayda kamusal hizmetlerin gerekliliği nedeniyle belediye mücavir alanı sınırları içerisinde kalan taşınmazdan idare tarafından yol geçirilmesinin kamu yararı amacına dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

35. Somut olayda başvurucu 27/5/1999 tarihinde bu taşınmazı satış yoluyla edinmiştir. Satış işlemine ilişkin olarak tapu sicil müdürlüğünce düzenlenen resmi senette taşınmazın niteliğinin tarla olduğu görülmektedir. Ayrıca taşınmaz üzerinde herhangi bir kısıtlayıcı beyan, şerh, hak ve mükellefiyet de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu da bu taşınmazı tapu kaydındaki bilgilere güvenerek iyiniyetle satın aldığını ifade etmektedir. Diğer taraftan taşınmazı satın aldıktan sonra Belediye tarafından bu taşınmazdan yol geçirildiğini ileri süren başvurucu, kamulaştırmasız olarak el atılmasına rağmen taşınmaz bedelinin ödenmemesinden yakınmaktadır. Derece mahkemeleri ise somut olayda taşınmazın özel parselasyon işlemi ile yol olarak bırakıldığı, bu nedenle kamulaştırmasız el atmanın söz konusu olmadığı gerekçesiyle başvurucunun tazminat talebinin reddine karar vermiştir.

36. Derece mahkemelerinin aksi ispat edilemeyen kabulüne göre bu taşınmaz 1970 yılında yapılan özel parselasyon işlemi sonucunda yol olarak ayrılmıştır. Bu nedenle taşınmazın kamuya terk edilmesi gerekmektedir. Ne var ki başvurucu bu taşınmazı daha sonraki bir tarihte tapuda yapılan resmi işlemle satın almıştır. Tapu kayıtları ve satışa ilişkin resmi senette taşınmazın özel parselasyon işlemi ile yol olarak belirlendiğine ilişkin bir bilginin yer almadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun tapu kayıtlarından anlaşılamayan bir durumu öngörebilmesi kendisinden beklenemez.

37. Bu bağlamda başvurucunun temel şikâyeti, tapu kayıtlarındaki bilgilere güvenerek satın aldığı taşınmazın tapu kaydının, daha sonraki bir tarihte ve tapu kaydından anlaşılamayan bir nedenle iptal edilmesine rağmen bunun sonucunda oluşan zararının giderilmemesine yöneliktir. Bu bakımdan başvurucunun belirtilen şikâyetleri yönünden etkili bir başvuru yolunun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

38. 4721 sayılı Kanun'un 1023. maddesinde, ''tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı'' belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 1007. maddesinde de ''tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı'' hüküm altına alınmıştır. Buna göre başvurucunun tapu sicilinin tutulmasında sorumluluğu bulunan Hazineye karşı tazminat davası açarak tapu kaydının iptalinden kaynaklanan zararlarının tazmin edilmesi talebinde bulunabilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu bakımdan parselasyon planında yol olarak belirlenen ve belediye mücavir alanı sınırları içerisinde kaldığı da açık olan taşınmazın idare tarafından yol olarak kullanılmasındaki kamu yararı amacı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil denge ancak başvurucuya tazminat ödenmesi veya zararın başka yollarla telafi edilmesi şartıyla sağlanabilir. Bu bağlamda 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesine dayalı olarak Hazine hasım gösterilerek açılabilecek tazminat davasının etkili ve erişilebilir olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

39. Diğer taraftan satış sözleşmesinin yapılmasından önce var olan bir hak dolayısıyla tapu kaydının iptal edildiği de dikkate alındığında, başvurucunun 6098 sayılı Kanun'un 214. maddesi gereğince hukuken sorumluluğu bulunan taşınmazı satana karşı dava açarak zararının giderilmesi talebinde bulunma hakkı da bulunmaktadır. Nitekim aynı Kanun'un 217. maddesinde böyle bir durumda, satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa satış sözleşmesinin kendiliğinden sona ermiş sayılacağı ve alıcının satıcıdan maddenin devamında belirtilen istemlerde bulunabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun satış sözleşmesinin diğer tarafı olan satıcıya karşı da zararının giderilmesi istemiyle açabileceğietkili ve erişilebilir bir dava yolu olduğunu belirtmek gerekir.

40. Sonuç olarak başvurucu tarafından bahsedilen hukuk yollarına müracaat edildiğine dair herhangi bir bilgi veya belgenin bireysel başvuru dosyasına sunulmadığı görülmektedir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında uğranılan zararların giderilmesi şikâyetleri yönünden başvuru yollarının usulünce tüketildiği söylenemez. Dolayısıyla etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan bu hukuk yollarına başvurulmaksızın yapılan başvurunun incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir.

41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/6/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Ferit Çelik [2.B.], B. No: 2016/10202, 13/6/2019, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET FERİT ÇELİK
Başvuru No 2016/10202
Başvuru Tarihi 27/5/2016
Karar Tarihi 13/6/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru özel parselasyon sonucu yol olarak terki gereken taşınmazın tapuda başvurucu tarafından satın alındıktan sonra tapu kaydının iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Kamulaştırmasız el atma Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2942 Kamulaştırma Kanunu 35
geçici 6
4721 Türk Medeni Kanunu 1007
1023
6098 Türk Borçlar Kanunu 214
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi