TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YALÇIN ÖZÖN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/10966)
|
|
Karar Tarihi: 13/6/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
M. Emin
ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
Yalçın ÖZÖN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, denetim faaliyeti sonucu tespit edilen kamu zararının
Sayıştay tarafından, harcama yetkilisi olan başvurucudan tazmin edilmesine
hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve ekleri ile dava dosyasında yer aldığı
şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 2010 ve 2011 yılları arasında Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi Başkanlığında (Büyükşehir Belediyesi) daire başkanı olarak görev
yapmış ve daha sonra emekli olmuştur.
8. Başvurucunun görev yaptığı dönemde Büyükşehir Belediyesi ile
Belediye ve Mahalli İdareler Çalışanları Birliği Sendikası (Sendika) arasında
Sosyal Denge Sözleşmesi (Sözleşme) akdedilmiştir. Bahse konu Sözleşme'nin 13.
maddesinde sendika üyesi çalışanlara sosyal denge yardımı adı altında yapılacak
ek ödemenin hangi dönemlerde ve ne miktarda yapılacağı açıkça düzenlenmiştir.
9. Büyükşehir Belediyesinin 2010 yılına ilişkin hesaplarının
denetiminde Sayıştay denetçileri sosyal denge yardımı adı altında yapılan
ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılmadığı tespitiyle kamu zararına sebep
olunduğu iddiasını sorgu konusu yapmıştır. Büyükşehir Belediyesi
sorumlularından gelen yazılı savunmaların ardından denetçilerce düzenlenen
yargılamaya esas raporda zararın ilgililerden tazmini talep edilmiştir.
10. Sayıştay 6. Dairesi (Daire) 22/7/2013 tarihi kararı ile,
taraflar arasında akdedilen Sözleşmeye dayalı olarak görevli personele sosyal
denge yardımı adı altında yapılan ödemelerden 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca gelir vergisi kesintisi yapılmaması
nedeniyle oluşan 13.775,70 TL kamu zararının aralarında başvurucunun da
bulunduğu sorumlulardan tazminine karar vermiştir.
11. Başvurucu anılan kararı temyiz etmiştir. Sayıştay Temyiz
Kurulu (Kurul)21/4/2015 tarihinde Daire kararını tasdik etmiştir. Kurul söz
konusu kararda, sosyal denge yardımı adı altında yapılan ödemelerin 193 sayılı
Kanun'a göre ücret niteliğinde gelir vergisine tabi olduğu tespitinde
bulunmuştur. Kurul ayrıca 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 6289 sayılı Kanun'un 30. maddesiyle
eklenen geçici 14. maddesinin ek ödemelerden yapılacak kesintilere ilişkin bir
hüküm içermediği ve dolayısıyla bu ödemelerden gelir vergisi kesintisi
yapılması gerektiği tespitinde de bulunmuştur.
12. Başvurucu Kurulun bu kararına karşı karar düzeltme isteğinde
bulunmuştur. Kurul 1/3/2016 tarihinde temyiz incelemesindeki gerekçesini tekrar
ederek isteği reddetmiştir.
13. Nihai karar 18/5/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu
10/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'nun "Sayıştayın
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Sayıştay;
a) Kamu idarelerinin mali faaliyet, karar ve
işlemlerini hesap verme sorumluluğu çerçevesinde denetler ve sonuçları hakkında
Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru, yeterli, zamanlı bilgi ve raporlar sunar.
b) Genel yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin; gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinin kanunlara
ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetler, sorumluların
hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlar.
c) Genel uygunluk bildirimini Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunar.
ç) Kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini
yapar.
..."
15. 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve
Kontrol Kanunu'nun "Harcama talimatı ve
sorumluluk" kenar başlıklı 32. maddesi şöyledir:
"Bütçelerden harcama yapılabilmesi,
harcama yetkilisinin harcama talimatı vermesiyle mümkündür. Harcama
talimatlarında hizmet gerekçesi, yapılacak işin konusu ve tutarı, süresi,
kullanılabilir ödeneği, gerçekleştirme usulü ile gerçekleştirmeyle görevli
olanlara ilişkin bilgiler yer alır.
Harcama yetkilileri, harcama talimatlarının
bütçe ilke ve esaslarına, kanun, tüzük ve yönetmelikler ile diğer mevzuata
uygun olmasından, ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından ve
bu Kanun çerçevesinde yapmaları gereken diğer işlemlerden sorumludur."
16. 4688 sayılı Kanun'un geçici 14. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Konusu suç teşkil etmemek ve kesinleşmiş
bir yargı kararına müstenit olmamak kaydıyla, 15/3/2012 tarihine kadar, memur
temsilcileri ile toplu iş sözleşmesi akdederek veya başka bir tasarrufta
bulunarak 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15 inci maddesi
kapsamındaki idarelerde çalışan kamu personeline her ne ad altında olursa olsun
ek ödemede bulunmaları nedeniyle kamu görevlileri hakkında idari veya mali
takibat ve yargılama yapılamaz, başlatılanlar işlemden kaldırılır.''
17. 193 sayılı Kanun'un 94. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi
kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları,
dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler,
yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve
serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zırai
işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan
ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben
yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.
1. Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci
maddede yazılı olup ücret sayılan edemelerden
(istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre,...''
B. Yargı Kararları
18. Danıştay Üçüncü Dairesinin 8/4/2015 tarihli ve E.2014/1405,
K.2015/1894 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacı tarafından, üyelerine ödenen
sosyal denge tazminatından gelir vergisi kesintisi yapılmaması ve yapılan
kesintilerin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işleme karşı
dava açılmıştır. Diyarbakır Vergi Mahkemesi 20/1/2014 gün ve E:2014/48 K:2014/69
sayılı kararıyla; gelir vergisi kesintilerini yapan davalı idarenin davacının
vergilendirme işlemi ile ilgili başvurusu hakkında işlem tesis etmeye yetkili
olmadığı, bu konuda yetkili merci olan Diyarbakır Vergi Dairesi Başkanlığı ya
da Gelir İdaresi Başkanlığına yapılacak başvuru sonucuna göre dava açılması
gerektiği, kesinti yapılıp yapılmaması hususunda bir yetki ve görevi bulunmayan
yetkisiz kuruma yapılan başvurusu üzerine oluşan işlemin vergisel anlamda
davacı sendika üyelerinin hukuki durumlarını etkileyen, idari davaya konu
edilecek nitelikte kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olmadığı gerekçesiyle
davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından, vergisel
anlamda sendika üyelerinin hukuki durumlarını etkileyen ret işleminin dava
konusu edilebilecek bir işlem olduğu, sosyal denge tazminatı ödemeleri
üzerinden damga vergisi hariç hiç bir vergi ve kesinti
yapılmaması gerektiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
...
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi
yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle
Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri
sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda
bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına [karar
verildi].
19. Danıştay Sekizinci Dairesinin 13/3/2002 tarihli ve
E.2001/2261, K.2002/1442 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her
türlü eylem ve işlemlerine karşı yargıyolununaçıkolduğu,160/1.maddesinde,
Sayıştay'ın kesin hükümleri hakkında ilgililerin yazılı bildirim tarihinden
itibaren onbeş gün içinde birkereye
mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunulabileceği, bu kararlar
dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamayacağı hükümlerineyer
verilmiştir.
Anayasanın 160/1. maddesinde idari yargı
yoluna başvurulamayacağı öngörülen kararlar, Sayıştayca
ilgilileri hakkında hesap yargılaması sonucu verilen tazmin ya da beraat
kararlarıdır.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20.Mahkemenin 13/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ek 15.
maddesi uyarınca personele sosyal denge tazminatı ödendiğini ve bu ödemelerden
gelir vergisi stopajı yapılmaması nedeniyle Sayıştay tarafından hakkında tazmin
hükmü verildiğini belirtmiştir. Başvurucu tazmin hükmünün, kamu görevlilerine
yapılan ek ödemeye dayalı ve onu temel alan bir yargılama faaliyeti olup 4688
sayılı Kanun'un geçici 14. maddesi uyarınca Sayıştayın
bu hususta yargılama yapma yetkisinin bulunmadığını ileri sürmüştür.
22. Başvurucu ayrıca Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
sözleşmelerine göre tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları sözleşme
hükümlerine uymak zorunda olduklarını, bu kapsamda taraflar arasındaki Sözleşme'de gelir vergisi kesileceğine dair bir hüküm bulunmadığından
sözleşmede yer almayan bir konuda kesinti yapılmasının hukuka ve ILO
sözleşmelerine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
23. Başvurucu, sosyal denge ödemelerinden gelir vergisi
kesintisi yapılmasının aynı zamanda Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na
da aykırı olduğunu belirterek hakkında tazmin hükmü verilmesinin Anayasa'nın
5., 11., 35., 36., 49. ve 55. maddelerinde güvence altına alınan haklarını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının yanında adil
yargılanma hakkı başta olmak üzere Anayasa'da güvence altına alınan başkaca hak
ve ilkelerin ihlal edildiğini ileri sürmüşse de iddialarının özü, harcama
yetkilisi olarak kamunun uğramış olduğu zarardan sorumlu tutulmasına dair
Sayıştay kararına yöneliktir. İlgili Sayıştay kararı ile başvurucu bir miktar
parayı ödemekle yüz yüze kalacağından iddiaları bir bütün olarak mülkiyet hakkı
kapsamında değerlendirilmiştir.
25. Yargısal faaliyetin en önemli unsuru, bir hukuki
uyuşmazlığın tüm yönleriyle esastan çözümlenerek karara bağlanması ve bu
kararın kesin hüküm niteliği taşımasıdır. Kesin hüküm, davanın tarafları
arasındaki hukuki ilişkinin, bütün bir gelecek için kesin olarak tespiti veya
düzenlenmesi ve aynı davanın hükmün kesinleşmesinden sonra yeniden
açılamamasıdır. Sayıştay; sorumluların hesap ve işlemlerinin hukuka uygun olup
olmadığı, hukuka aykırı ise kamu zararı doğurup doğurmadığı ve hukuka aykırı
mali işlem ile kamu zararı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı yolunda
6085 sayılı Kanun'da öngörülen yargılama usullerini izleyerek bir inceleme
yaptıktan sonra her üç koşulun da gerçekleşmesi durumunda kamu zararının hesap
sorumlusundan tazminine karar vermektedir (AYM,E.2012/102,
K.2012/207, 27/12/2012).
26. Sayıştayın tazmin kararı vermesi,
hukuka aykırılığın müeyyidesidir. Anayasa'nın 160. maddesinin birinci
fıkrasında, Sayıştayın bu kararının kesin hüküm
niteliğinde olduğunun açıkça belirtilmesi ve bu karara karşı herhangi bir
hukuksal yola başvurma yolunun öngörülmemiş olması, Sayıştay kararının yargısal
anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğunu göstermektedir (AYM, E.2012/102,
K.2012/207, 27/12/2012; Anayasa Mahkemesinin aynı yöndeki diğer kararları için
ayrıca bkz. AYM, E.2011/21, K.2013/36, 28/2/2013; E.2011/142, K.2013/52,
3/4/2013; E.2014/172, K.2014/170, 13/11/2014).
27. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet
hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal
varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
Hakkında verilen tazmin kararı uyarınca başvurucunun tahsiline karar verilen
vergi miktarı kadar bir parayı ödemek zorunda kaldığı açık olup Anayasa'nın 35.
maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının konusuna giren bir mülk olduğu hususunda
tereddüt bulunmamaktadır.
28. Anayasa Mahkemesinin kararlarında vergi ve benzeri
yükümlülükler ile sosyal güvenlik prim ve katkılarını belirlemeye, değiştirmeye
ve ödenmesini güvence altına almaya yönelik müdahalelerin -taşıdıkları amaçlar
dikkate alındığında- devletin mülkiyetin kamu yararına kullanımını kontrol veya
düzenlenmesi yetkisi kapsamında incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir (Arif Sarıgül, B. No: 2013/8324, 23/2/2016,
§ 50; Narsan Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2013/6842, 20/4/2016, § 71). Somut olayda da sendika üyesi çalışanlara
sosyal denge yardımı adı altında yapılan ödemelerden gelir vergisi kesintisi
yapılmaması nedeniyle bu hatadan sorumlu kabul edilen başvurucunun kamunun
zararını tazmin etmesine karar verilmiştir. Buna göre başvurucudan kamu
zararının tazmin edilmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.
Diğer taraftan müdahalenin amacı da gözetildiğinde mülkiyetin kamu yararına
kullanımının kontrolü veya düzenlenmesine ilişkin kural çerçevesinde incelenmesi
gerekir.
29. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına
yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna
dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek
yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep
Tarhan ve Afife Tarhan,B.
No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
30. Büyükşehir Belediyesinde çalışan personele Sözleşme uyarınca
yapılan ödemelerin gelir vergisine tabi olduğu ve harcama yetkilisi olarak
başvurucunun bu ödemelerden kesinti yapmaması nedeniyle 5018 sayılı Kanun'un
33. maddesi uyarınca tazmin sorumluğunun bulunduğu görüldüğünden, yapılan
müdahalenin kanunilik unsurunu taşıdığı anlaşılmıştır.
31. Vergi borçlarının ödenmesi için tedbirlerin alınmasında ve
bu kapsamda gerekli ve uygun araçların seçilmesinde kanun koyucunun geniş bir
takdir yetkisi bulunmaktadır. Kişilerin kamuya olan borçlarının tahsili için
yasal düzenlemeler yapılmış olup başvuruya konu olay açısından başvurucunun
personelin ücret gelirinden vergi kesintisi yapmaması nedeniyle oluşan kamu
zararının ödenmesinden sorumlu tutulmasında kamu yararı olduğu ve müdahalenin
bu yönüyle meşru bir amacının bulunduğu tartışmasızdır.
32. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni olması ve kamu
yararına dayalı meşru bir amacının bulunması yeterli olmayıp ayrıca müdahalenin
ölçülü olması da gerekmektedir. Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında
dikkate alınacak ölçütlerden biri olan Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen
ölçülülük ilkesi uyarınca mülkiyet hakkının sınırlandırılması suretiyle elde
edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin
sağlanması zorunludur. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak olağan dışı ve
aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır.
33. Ölçülülük ilkesi,
elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt
ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik,
öngörülen müdahalenin, ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını; gereklilik, ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, “orantılılık” ise bireyin
hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin
gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2016/46,
K.2016/178,23/11/2016, § 12; AYM, E.2015/40, K.2016/5, 28/1/2016, § 10).
34. Somut olayda başvurucu öncelikle sosyal denge tazminatı adı
altında personele yapılan ödemelerin gelir vergisine tabi olmadığını ileri
sürmektedir. Sayıştay ise personele yapılan bu ek ödemelerin ücret niteliğinde
olduğunu ve dolayısıyla 193 sayılı Kanun uyarınca gelir vergisine tabi olduğunu
gerekçeli kararlarında açıkça belirtmiştir. Öte yandan aynı ödemelerin gelir
vergisine tabi olduğu Danıştay tarafından da kabul edilmektedir (bkz. § 18).
35. Başvurucu ikinci olarak 4688 sayılı Kanun'un geçici 14.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bu kanun kapsamında yapılan ödemelerin
affedildiğini, dolayısıyla bu ödemelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların Sayıştay
tarafından mali yargı konusu yapılamayacağını ileri sürmektedir. Sayıştay yaptığı
değerlendirmede, yapılan ödemelerin iadesinin söz konusu olmadığı, uyuşmazlığın
bu ödemeler nedeniyle kaynağında kesilmesi gereken gelir vergisine ilişkin
olduğu ve 4688 sayılı Kanun ile vergi mevzuatında bu ödemeleri vergiden istisna
tutan bir hükmün bulunmadığı sonucuna varmıştır.
36. Başvurucu kanunen yerine getirmek zorunda olduğu bir görevi
yapmaması sebebiyle oluşan kamu zararından sorumlu tutulmuştur. Başvurucunun bu
sorumluluğu ilgili kanun hükümlerine göre Sayıştay tarafından tespit edilmiş,
başvurucu Sayıştay tarafından yapılan yargılamada itirazlarını serbestçe ileri
sürme imkânını elde etmiştir. Bunun yanında yargısal makamların kararlarının
makul bir değerlendirme içermediği veya keyfî olduğu da başvurucu tarafından
ortaya konulamamıştır.
37. Başvurucunun tazmin etmekle yükümlü tutulduğu miktar
nedeniyle ödeme yapılan personele rücu etme imkânının bulunduğu ve bu bağlamda
Anayasa'nın 35. maddesinde öngörülen güvencelerin de sağlandığı gözetildiğinde
müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği
değerlendirilmiştir. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile
müdahalenin kamu yararı arasında olması gereken adil denge bozulmamış olup
mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülüdür. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet
hakkının ihlal edilmediği açıktır.
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması, nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
13/6/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.